Muggle Kent Gezisi

Misafir

Karnının tok olmasının verdiği huzurla, yavaş adımlarla geçti kalabalık caddeyi. Arkasındaki grup da iyice neşelenmiş görünüyordu. Adımlarını iyice yavaşlatarak, baktı çevresine kıstığı gözleriyle. Yemyeşil bir alanı görünce sevinçle ilerledi. İşte şimdi biraz dinlenebilirlerdi. Hem açık hava herkese iyi gelecekti. Bütün gün dükkanların içinde çok sıkılmışlardı. Saatine baktı yavaşça. Bir buçuk saate yakın zamanları vardı ve hava iyice ısınmıştı. Üzerinde 'Meadow Park' yazan ahşap tabelanın yanından geçip ağaçlık alana girdi. Burası da oldukça kalabalıktı ancak insanı boğmuyordu. Huzurla ilerledi bisiklet binip, top oyanayan çocukların arasından. Arkada öğrenciler, merakla bisiklete binenlere bakıyor, onun ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Angelina, orta boy bir gölün üzerinde bulunan tahta köprünün üzerinden geçti. Yanından geçen bebek arabalı bayana yol vermekiçin hafif sola kaçtı. Sık bankların olduğu alana gelince herkesi etrafına topladı. Konuşmaya başlamak için, onların sessizleşmesini bekledi.

- "Burası hepinizin gördüğü gibi bir park. Gezmek için serbestsiniz. Şuradaki büfelerden-" Sağ elinin işaret parmağıyla küçük evleri andıran klübeleri gösterdi. "-yiyecek bir şeyler alabilirsiniz. Şu tarafta ise-" Bu seferde gölün etrafına dizilmiş tezgahları gösterdi. O tarafa baya kalabalık gözüküyordu. "-takı satıcıları var. Dilediğiniz gibi alışveriş yapabilirsiniz. Yeter ki bir şey çaktırmamaya dikkat edin."

Öğrencilerle beraber o da tezgahların olduğu tarafa doğru ilerledi. Beyaz örtüler üzerine dizilmiş yüzlerce incik boncuk parka gelen misafirler tarafından incelenmekteydi. Angelina da alışveriş yapan herkes gibi, bir tezgahın yanına sokuldu ve üstündekileri incelemeye başladı. Masanın arkasında bulunan ve satıcı olduğunu tahmin ettiği kısa, siyah, dağınık saçlı bayan, yanındaki sarışın kadını kelebekli kolyenin ona çok yakıştığına ikna etmeye çalışıyordu. Angelina da buradan bir şeyler bulabileceğine emindi.

Allen gezininin bittiği umuduyla Hogwarts'a dönüceklerini sanıyordu.Aslında böyle bişiy olmiyacaktı.Ama Allen bunun farkında değildi.Şimdi başka bir yere gidiyorlardı.Allen yüzündeki tebessümü kestirip attı.Gözleri fal taşı gibi açılmaya başladı.Allen çok sevinmişti.Arkadaşlarına ve profesörüne sarılacakmış gibiydi.Ama soğuk kanlılığını korudu.Çok şımarmamalıydı.Bu yüzden profesörü tarafından iyi görünmeliydi.Kendisine çeki düzen verdi."Burası hepinizin gördüğü gibi bir park. Gezmek için serbestsiniz. Şuradaki büfelerden-" sağ elinin işaret parmağıyla küçük evleri andıran klübeleri gösterdi profesör."-yiyecek bir şeyler alabilirsiniz. Şu tarafta ise-" Bu seferde gölün etrafına dizilmiş tezgahları gösterdi. O tarafa baya kalabalık gözüküyordu. "-takı satıcıları var. Dilediğiniz gibi alışveriş yapabilirsiniz. Yeter ki bir şey çaktırmamaya dikkat edin."
dedi.Allen gerçekten profesörün dikkatine önem veriyordu.Ağzından nefes almayı bırakaray burnunu kullandı.Bu iş ciddiye benziyordu.Mugglelar tarafından fark edilirsek çok kötü olurdu.Ama profesör bunun bilincinde olarak bu riski almıştı.Allen içinden, -" ne kadar düşünceli" diye düşünüp duruyordu.Allen gerçekten çok meraklıydı.Otobüsle dışarıyı izlerken.Bisisk diye şeylere biniyordu çocuklar.Ama bundan emin değildi bisiklekis öyle bişiy olması gerekiyordu.Bunu merak etmişti.Allen profesörün yanına giderek,
"profesör acaba çocukların üzerine bindiği bisiklets mi?"
diye sordu.Ağzını aşağıya düşürerek bekledi.Öyle bişiy olması gerekiyordu ama yanlış olduğundan emidi sonunu getirseler söyleyebilirdi.Ama aşağıda olan takı satıcalarının neler olduğunu biliyordu.Ama o çocukların bindiğini bilmiyordu.Cevap beklerken not alıyordu.

Güzelce yenen bir öğle yemeğinin ardından rota, belli belirsizdi. Kısa bir süre yürüyüşten sonra, önlerinde tabelasına göre 'Meadow Park' adından bir park göründü. Açık ve havadar bir alan olduğu belliydi. Profesör oraya ilerlediği için, arkasındaki öğrenci topluluğuda oraya yürüyordu. Demek rota belirsiz değil bir parkmış. Güzel ağaçların,yemyeşil çimenlerin ve ortasında küçük bir gölü bulunan park... huzur verici olduğunu inkar etmek imkansızdı. Parka girdiklerinde,kenarlara dizilmiş ve üstleri dolu olna banklar,ilk dikkat çekekn şeyler olmuşu David için. Park kalabalık olsada, açık hava olması bunu bastırıyordu. Profesörün ardından, gölün üstündeki köprüden geçip boş alana çıktıklarında profesör hepsini bir araya toplayıp:

- "Burası hepinizin gördüğü gibi bir park. Gezmek için serbestsiniz. Şuradaki büfelerden-" Sağ elinin işaret parmağıyla küçük evleri andıran klübeleri gösterdi. "-yiyecek bir şeyler alabilirsiniz. Şu tarafta ise-" Bu seferde gölün etrafına dizilmiş tezgahları gösterdi. O tarafa baya kalabalık gözüküyordu. "-takı satıcıları var. Dilediğiniz gibi alışveriş yapabilirsiniz. Yeter ki bir şey çaktırmamaya dikkat edin."

dedi. David'in de içinde bulunduğu dörtlü,yine beraber takılacaktı. İyi arkadaşa olmak böyle bir şeydi işte. Arada bir Daff ve Adelina da yanlarına geliyorlardı. Şimdi ise hepsi birlikte parkı dolaşıyorlardı. Banklar yeterince dolu oldğu için oturacak bir yer bulmak oldukça güçtü. David,kendi fikrini öne sürerek:

"Bence şurdaki çimlerin üzerine oturabiliriz."

dedi ve çimenlerin üstüne gitti. Onun gitmesi ile hepsi, yanına geldiler ve yine sohbet etmeye devam ettiler.

Kendini tıka basa doldurduktan sonra oldukça huzurlu bir biçimde Profun arkasından yürüyordu.Kocaman bir tabelanın altında durdular.Prof konuşmaya başladı.

"Burası hepinizin gördüğü gibi bir park. Gezmek için serbestsiniz. Şuradaki büfelerden-" Sağ elinin işaret parmağıyla küçük evleri andıran klübeleri gösterdi. "-yiyecek bir şeyler alabilirsiniz. Şu tarafta ise-" Bu seferde gölün etrafına dizilmiş tezgahları gösterdi. O tarafa baya kalabalık gözüküyordu. "-takı satıcıları var. Dilediğiniz gibi alışveriş yapabilirsiniz. Yeter ki bir şey çaktırmamaya dikkat edin."

Ash gölün yanındaki banklara ilerledi ve birine oturdu.Takılara kalabalık dağılınca gidecekti.Yemek yemeye daha gitmeyecekti.Fast Fooddaki kocaman Cheeseburger ona yetmişti.Çantasından yarım kalan KSKS kitabını çıkardı.Sonra sakız adı verilen yapışkan şeyi de çiğnemeye başladı.Bu şey hoşuna gitmişti.Yandan Gry'li Johnson'a ters bir bakış atıp.Eva ve diğerlerinin gelmesini dilemeye başladı.

Yemek yedikleri yerde iyice dinlenmişti. Şimdi çok daha enerji doluydu. Kızıl saçlı cadının arkasından, temiz havayı içine çeke çeke, yavaş adımlarla ilerledi. Yürüdükçe yeşil alanlar çoğalıyordu. Sonunda profesörle beraber üzerinde 'Meadow Park' yazan ahşap bir tabelanın yanından geçerek parka girdiler. Havanın güzel olması sebebiyle herkes buradaydı. Tekerlekli garip bir alete binen çocukların yanından geçerken garip garip baktı. Çok eğlenceli görünüyordu. Acaba neydi o bindikleri? Parkın ortasında bulunun gölün üzerindeki köprüden geçtiler. Laurel, buradan tüm parkı görebiliyordu ve bu harika bir duyguydu. Profesörün ardından bankların olduğu tarafa doğru ilerlediler. Herkes profesörün etrafında toplandıktan sonra güzel cadı konuşmaya başladı. "Burası hepinizin gördüğü gibi bir park. Gezmek için serbestsiniz. Şuradaki büfelerden-" Sağ elinin işaret parmağıyla küçük evleri andıran klübeleri gösterdi. "-yiyecek bir şeyler alabilirsiniz. Şu tarafta ise-" Bu seferde gölün etrafına dizilmiş tezgahları gösterdi. "-takı satıcıları var. Dilediğiniz gibi alışveriş yapabilirsiniz. Yeter ki bir şey çaktırmamaya dikkat edin." Laurel de herkesle beraber onayladı profesörü ve satıcıların olduğu taraf doğru ilerledi. Pamuğa benzer bir şey satan adamın yanına doğru yaklaştı. Yanından geçen her çocukta o şeyden vardı. Laurel, biraz çekingen bir şekilde yaklaştı.

"Merhaba. Ben.. ee... o şeyden alabilir miyim?" Adam garip garp baktıktan sonra cevap verdi. "Ne? Pamuk şeker mi?" Pamuk şeker? Çok yakışmıştı o yiyeceğe bu isim. Laurel başını hızlı hızlı sallayarak, heyecanla cevap verdi. "Evet evet. Ne kadar?" Adam sopaya sardırdığı şekeri Laurel'e uzatırken fiyatı söyledi. Laurel de kesesinden bir miktar bozukluk uzattı adama ve gülümseyerek yanından ayrıldı. Anında bir ısırık aldı şekerinden. İlk başta fazla büyük bir lokma aldığını sanmıştı ancak daha bir saniye geçmeden şeker ağzında eriyiverdi. Laurel, heyecanla gülümsedi. Elinde şekeriyle kalabalığın arasına karıştı.

-''Ah,tabii ki''
diye bir ses çıktı Avril'den.Karşılarında güzel bir park duruyordu.Profesör Angelina,her durduklarındaki gibi olağan bir şekilde konuşmaya başladı:

-''Burası hepinizin gördüğü gibi bir park. Gezmek için serbestsiniz. Şuradaki büfelerden-"
Sağ elinin işaret parmağıyla küçük evleri andıran klübeleri gösterdi.
"-yiyecek bir şeyler alabilirsiniz. Şu tarafta ise-"
Bu seferde gölün etrafına dizilmiş tezgahları gösterdi.
"-takı satıcıları var. Dilediğiniz gibi alışveriş yapabilirsiniz. Yeter ki bir şey çaktırmamaya dikkat edin."

Öncelikle cebindeki parayı sayması gerekiyordu.Zaten fazla para alamamıştı,bitmesinden korkuyordu.Hafifçe başını cebine eğerek diğerlerine çaktırmadan saymaya koyuldu

-''Beş, on ,yirmi, otuz'' diyerek sayıyordu.Tam tamına otuz dolar yirmi cent vardı cebince.Gözüne güzel gözüken takılardan bir kaç tane alabilmek için yeterli olabilirdi.Tezgahlara doğru bakındı.Hepsinde güzel takılar,çoraplar,tokalar vardı.En solda tıknaz, esmer bir satıcı bayan güleryüzle bir kaç küçük çocuğa toka veriyordu.Ortalarındaki en güçlü,en güzel olanı tokaları kadına gülümseyerek eline almıştı.Avril fark etmeden o yana doğru yürümeye başlamıştı bile.
-''Buyur yavrum, gerçekten güzel tokalarım var bak''

diyerek yeşil bir toka gösterdi kadın ona.Avril'in kendisine yaklaşığını henüz fark etmişti.
Avril baş sallayarak reddetti.Kendisi bakmak istiyordu.
-''Kendim bakmak istiyorum mümkünse''
dedi kadına gülümseyerek.Kadın anlayışla baş salladı.

Tatyana karnının doymasıyla kendine gelmişti.Kendini daha iyi hissediyordu.Yediklerinin de tadı gayet güzeldi.Bir süre sonra profesörün ayaklanmasıyla bütün grup ayaklandılar ve restoranttan çıktılar.Biraz yürüdükten sonra yemyeşil bir alanda durdular.Etrafı çitlerle çevrilmişti ve tabelada da 'Meadow Park' yazıyordu.Profesörün içeriye girmesiyle onlarda içeriye girdiler.Etraf yemyeşildi ve açık alandı.Ağaçlar, koşturan ve oynayan çocuklar, dinlenen insanlar çok güzel ve huzur dolu bir yer gibiydi.

Profesörün ilerlemesiyle onlarda ilerlediler.Küçük bir gölün üzerindeki tahta köprüden geçtiler ve daha çok ağaçların olduğu bir yere geldiler.Profesör durdu ve onlara dönerek konuşmaya başladı."Burası hepinizin gördüğü gibi bir park. Gezmek için serbestsiniz. Şuradaki büfelerden-" Tatyana profesörün gösterdiği yere baktı. "-yiyecek bir şeyler alabilirsiniz. Şu tarafta ise-" Bu sefer de başka bir yeri gösteriyordu."-takı satıcıları var. Dilediğiniz gibi alışveriş yapabilirsiniz. Yeter ki bir şey çaktırmamaya dikkat edin." dedi ve arkasını dönerek takılara bakmaya başladı.Tatyana karnı doyduğu için birşey yemek istemiyordu.Şu anda en çok istediği bu güzel yerin fotoğrafını çekmekti.Gezdikleri her yerin fotoğraflarını çekmişti.Buranın da çekmesi gerekiyordu.Hatta güzel bir fotoğraf olursa Lily resminide yapabilirdi.Tatyana bir anda Lily'nin orada olmadığını farketti.''Neredeydi bu kız? ''

Biraz bakındıktan sonra ileride ağacın altına oturmuş göle baktığını gördü.Kardeşinin deniz sevdasını iyi bilirdi.Neşeyle yanına gidip, oturdu ve '' Lily, bak buranın güzel bir fotoğrafını çekeceğim, sende resmini yaparsın '' dedi.O heyecanla çantasından fotoğraf makinasını çıkardı ve çekmeye başladı.

Yediği koca hamburgerden sonra kendine ancak gelen Eva'da diğerleri gibi rahat bir şekilde bedenini sürüklüyordu. Sabahtan beri mağaza mağaza gezmekten yorulmuş, biraz dinlenmek için her şeyi feda edecek duruma gelmişti. Yeşil gözlerini profesörün baktığı yerlere dikmiş, nereye gidebileceklerini tahmin etmeye çalışıyordu. Ama önünden geçtikleri yer, kocaman bir parktan ibaretti. Keşke burada biraz dinlenselerdi.

Ne kadar da şanslıydı! Profesör adımlarının yönünü değiştirip "Meadow Park" yazan yere doğru ilerliyordu. Eva'nın vücudunda bir canlılık söz konusu olmuştu şimdi. Ağaçların gölgesinde biraz dinlenmek oldukça iyi gelecekti. Tahta bir köprünün üstünden geçtikten sonra profesör açıklama yapmaya başladı. Eva, gözlerini daha önce görmediği bir şeyin üstünde eğlenen çocuklardan alarak dikkatini genç cadıya vermeye çalıştı.

"Burası hepinizin gördüğü gibi bir park. Gezmek için serbestsiniz. Şuradaki büfelerden-" Sağ elinin işaret parmağıyla küçük evleri andıran klübeleri gösterdi. Buraya ihtiyacı olmayacaktı. O kadar yemekten sonra midesine bir şey girebileceğini hiç düşünmüyordu. "-yiyecek bir şeyler alabilirsiniz. Şu tarafta ise-" Bu seferde gölün etrafına dizilmiş tezgahları gösterdi. O tarafa baya kalabalık gözüküyordu. Ama burası işe yarayabilirdi. Değişik takılar Eva'nın her zaman ilgisini çekmişti."-takı satıcıları var. Dilediğiniz gibi alışveriş yapabilirsiniz. Yeter ki bir şey çaktırmamaya dikkat edin."

Takılara doğru yöneltti bedenini. Beyaz örtülü tezgaha yaklaşınca, ordaki kadın hemen Eva'ya reklam yapmaya çalıştı. Nazik bir dille, kendisinin bakabileceğini söyleyince, kadın mecburen susmak zorunda kaldı. Gözü tezgahta dolaşırken, kurukafa şeklindeki kolyeye takıldı. Uzun zamandır gördüğü en güzel takılardan biriydi. Kadına kolyenin fiyatını sordu ve kesesinden çıkardığı bozuklukları ona verdi.

Gözlerini tezgahlardan çekip, bahçeye yönlendirdi. Tanıdık bir yüz arıyordu. Laurel elinde pembe bir şekerle kalabalığa karışmıştı. Onu görünce yüzünde bir gülümseme oluştu. Bu kız gerçekten çok hoştu. Onu izlerken, ağaçların altında elinde bir kitapla oturan Ash'ı farketti. Adımlarını sıklaştırarak yanına vardığında, yere oturdu. Elindeki kolyeyi bir çocuk gibi kıza göstererek:

"Bunu şuradaki tezgahlardan aldım. Nasıl sence" dedi.

Nasil cignendigini bilmedigi sakiz adli seyin dislerine arasina girmesinden oldukca rahatsiz olmustu.Ama elini agzina sokup cikarmaya calismayacakti tabii.Onun yerine diliyle yapiskan seyden kurtulmaya calisiyordu.Elindeki kitabi yere birakmis ve bütün konsantresini cilek aromali sakiza vermisti.

Uzun bir ugras sonunda o lanet seyden kurtulmustu.Kitabin bos bir sayfasindan birazcik kagit koparmisti.Sakizi buna sarip yanindaki üzerinde cöp kutusu yazan seye atti.Kitabini eline aldi tekrar ve okumaya devam etti.Aslinda okudugu sayilmazdi.Hogwarts`i düsünüyordu.Yatakhanede, kalan veela votkasini bitirecekti.Dennise`in suan caninin sikilmamasini umuyordu.Vanessa cünkü ortaliklarda yoktu.Sabahin köründe gidiyor, gecenin gec saatlerinde dönüyordu.Ash onu derslerde de pek görmüyordu aslinda.Sinif baskani oldugundan beri kuzeni Vanessa artik onlarla takilmiyordu.Yanlarinda oldugu zaman da kavga esnasinda rütbesini kaybetme riskine girmemek icin sesini cikarmiyordu.Ash`i bu düsüncelerden tanidik bir ses yirtti.

"Bunu şuradaki tezgahlardan aldım. Nasıl sence"

Eva ve Ellen`in yanina oturduklarini yeni fark etmisti.Kizlara hafif bir gülümsemeyle hediye ettikten sonra Eva`nin kolyesini eline aldi.Kolyenin ucunda harika bir kurukafa vardi.Kolye Michelle`in hosuna gitmisti aslinda.Daha tezgahlara ugramamisti.Kizlar ile gitmeyi düsünüyordu aslinda:

"Très bon*.Gercekten cok hos.Aslinda ben sizinle bakariz diye düsünmüstüm ama neyse.Bir muggle`dan taki almadan da yasayabilirim."

dedi siritarak.Sonra kolyeyi kiza vererek :

"Ellen nerede?"

diye sordu.

*Cok iyi-güzel...

Büyük bir muggle kent gezisinde son duraklara doğru yaklaşıyorlardı.Rüzgar cüppesini buruştururken bir yandan küçük elleriyle saçlarını karıştırıyordu.Karşısına gözlerinin önünde dikilen koca bir park çıktı.O kadar güzel bir yerdiki burada durmayı gerçekten çok istiyordu.Profesör parlayan gözlerle bakarak durmasını işaret eder gibi şeyler yapıyordu.

Profesör galiba onun hareketlerinden anlamış gibi birden duraksadı.Güneş ışığının üzerinde taşınan rüzgarlar profesörün pelerinini uçuştururken profesör pek anlaşılmayan şeyler söyledi.Galiba burada yarım saat kalmalarını ve gezmelerini söyledi.Buna gerçekten mutlu olan Johnny eğlencelik bir şekilde hemen oyun parkına koşmaya başladı.

Koşarken yerde taş var mı diye baktı.Daha önce Bitkibilim Dersine giderken yaptığı gibi bir taraflarına kan bulaştırmak ve başına dert açmak istemiyordu.Bunu düşünerek koşmasını durdurdu ve yavaş adımlarla ileri yürüdü.Kullanmasını bilmediği oyuncakların üzerine çıkıp şarkılar mırıldandı.

Profesörün gösterdiği bir büfeye doğru ilerledi.Yanında daha çok muggle parası vardı.Onun için kendine"dondurma"denilen ve adını ilk defa duyduğu şeyden aldı.Adama kendisini muggle göstermek için elinden geleni yapıyordu.

Ellen yadiği hamburgerle midesini doldurmuştu... içtiği kola ise onun için fazla asitliydi. Zaten kolayı direk kafaya dikerek en büyük hatayı yaptmıştı. Parkta yürüken bir kaç muggle karşılaştılar. Ellen'ın içinde engel olamadığı bir öfke kabarması oluştu. Arkadaşlarından ayrılıp muggle bir kızın arkasından yürümeye başladı. Neden yürüdüğünü bilmiyordu. Kız bir ara duraksadı ve ona döndü. Yüzünde şaşırmış bir ifade vardı.
"Bir şey mi oldu?"
dedi. Kızın gözlerinde yavaş yavaş korku halkaları görünüyordu. Sanki herhangi bir harekette kaçacakmış gibi huzursuzdu. Ellen başını iki yana salladı.
"Ah hayır... Ben... Şey ben... Acaba yolda hiç yeşil bir kolye gördünüz mü diye soracaktım?"
dedi. Aslında böyle bir şey söylemeyi ummuyordu. Ama profesörün uyarısı hep aklındaydı. Kız hafif bir oh çekti. Ama hala tedirginlik taşıyordu üstünde...
"Hayır... Görmedim ama sanırım şurada ki satıcılardan yenisini alabilirsiniz"
dedi. Ellen arkasını dönüp kızın bahsettiği satıcılara baktı. Arkadaşları oradaydı. kıza bir şey söylemeden ilerlemeye başladı. Kızlara yaklaştığı bir anda Ash'ın sesini duydu.
"Ellen nerede?"
Ellen yavaş yavaş yanlarına geldi.
"Buradayım"
diyerek onlara kendini gösterdi.

» Mugglekent Gezisi