|
| Acı haber.. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12098 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Acı haber.. C.tesi 26 Tem. 2008, 02:35 | |
| "Tak!" Yere düşen, üstü belli ki göz yaşları nedeniyle ıslanmış olan bir mektuptu. Sanki ellerini taşıyamıyacakmışcasına sarkıtan, gözlerinden yaşlar damlayan çocuk hızla olduğu yere diz çökerek, boş gözlerle önüne bakıyordu. Az önce olanlar sanki ona kötü bir rüya gibi geliyor ve hemen uyandırılmayı bekliyordu. Ne kadar olduğunu kestiremediği bir süre sonra olanların bir rüya olmadığını hafifçe kavramışa benziyordu. İçinde isyan duygusuyla, sert bir hareketle mektubu yerden aldı ve uyuyanlara aldırmadan kapıyı hışımla çarparak çıktı. Koşuyordu fakat nereye gittiğini kendisi de bilmiyordu...
İçindeki isyan duygusu öfkeye dönüşmüş bir şekilde, düşe kalka Hogwarts arazisine çıkmıştı. Gece çıkış yasaktı fakat şu an yakalanma korkusu onu bir toz zerresi kadar endişelendirmiyordu. Biraz soluk almak için dinlendi. Gözleri çevreyi tanımaya çalışıyormuşcasına dönmesine rağmen, bulanık şekiller görmesi hiçbir şeyi algılayamamasına yol açıyordu. Sert bir hareketle kızarmış gözlerinin altından akan gözyaşlarını sildi ve nefretle yukarıya baktı. Pantalonunun dizi yırtılmış ve taşa vurmuş olan dizi kanlar içindeydi. Cüppesinin sağ kolu da parçalanmış ve dirseği her ne kadar gözükmese de morardığı için sızlamaktaydı. Nefretle yukarı baktı ve kısık gözlerle bir süre öyle izledi. Yeniden koşmaya başlamıştı..
Dar patika da sağa sola savrularak koşuyor, bir yandan da önüne geçen her türlü maddeye, sanki tüm bu olanlar onların suçuymuşcasına tekme savuruyordu. Ayakkabısının da ucu artık parçalanmaya başlamıştı. Koşuyordu Maglor. Sonsuzluğa.. Sanki bir yarışmayı kazanmak ister gibi.. Belki de bir yarıştı bu. Yalnız bir yarış. Maglor, isyanlar içindeydi.. Koşarken başını yukarı kaldırmıştı. Yıldızlar görüyordu gökyüzünde.. Bacağından akan kan artık bileklerine ulaşmış, bu uzun koşu nedeniyle ağzının içi kurumuştu. Bazen çevresi aysız bir gece gibi zifiri karanlığa bürünüyor,o zaman bilincini yitiriyor, ve ağzından sessiz çığlıklar çıkıyordu.. "DEDE!"
Küçük çocuk elinde, karşısında oturan yaşlı adamın asası ile oynuyor, onun sakallarını asasının ucu ile dürtüyordu. Yaşlı adam gülümseyerek, küçük çocuğun başını okşuyor ve her tattan şekerleme paketinden çıkarmış olduğu yeşil taneli drajelerden çocuğun ağzına veriyordu. Bir süre sonra çocuk asayı dedesine verdi ve sakallarına sarıldı. Yaşlı adamın sevgisini yüreğinde hissedebiliyordu..
"Hıçkırıklar.."
Diagon yolunda asa dükkanın önünde belli ki birini bekleyen yaşlı bir adam vardı. İçeriye el sallıyor ve kendi asasını göstererek korkulacak bir şey olmadığını göstermeye çalışıyordu. İçeride oluşan birkaç patlama, torununa zarar verecek diye ödünü koparsa da o bunu belli etmemeye çalışıyor, içerideki küçük çocuğa sevimli bir şekilde gülüyordu. Bir süre sonra çocuk dışarı çıkmıştı ve asasına gururla bakıyordu.. "Bir gün bende senin gibi olacağım dedeciğim.."
"Haykırışlar.."
İlginç bir tren istasyonundaydılar şimdi. Etrafta birçok muggle vardı fakat dedesinin rahat davranışları çocuğu etkilemiş olacaktı ki o da rahat davranmaya çabalıyordu. Elindeki biletle, peron numaralarını karşılaştırdığında kafası karışmış bir şekilde yaşlı adama bakmış fakat sadece gülümseme ile bir karşılık almıştı. Bir duvarın önünde durmuş endişe ile nasıl geçeceğinü düşünürken sırtına vuran güven dolu el ile, oradan geçmeyi başarmış ve yaşlı adamın nasıl rahat bir şekilde oradan geçebildiğini görmüştü. Hayranlık dolu bir ifade ile bakarken trene binmiş ve yaşlı adamın kendisi gözden kaybolana kadar elini sallamasını izlemişti.
"İsyan.."
Siyah saçları uzunluktan gözlerinin önüne düşen çocuk, keyifle bir mektubu okuyordu. Neşe ile parıldayan gözlerini farketmemek için bozuk bir göze sahip olmak yeterliydi. Tekrar tekrar okuduğu mektubu, yine yüksek sesle okumaya başlamıştı. "Ailenin ne dediği umrunda bile olmasın. Unutma aileden birisi de Hufflepuff'tandı." Dedesi ile aynı binadan duyduğu gurur gözlerinden okunuyordu. Minnetle mektubu cebine katlayıp koydu ve gözlerini yumarak hoş bir uykuya daldı.
"ÖHÖ.ÖHÖ.PUH" Yere düşmüş ve kısa süreli bir baygınlık geçirmişti. Ağzına yere düşmesiyle birlikte doluşan toprak parçalarını zorlukla çıkarmıştı. Sızlayan fakat artık kanaması durmuş olan dizine sağ elini koymuş, bacaklarını uzatarak göle bakıyordu. Gözlerinden akan birkaç damla yaşa aldırmadan tekrardan mektubu açıp okumaya başladı.."Deden vefat etti. Başımız sağolsun.."
Bu kadar mıydı? Hayatta en sevdiği insan, haberi olmadan bir anda cisimlenir gibi ortadan yok olmuş, bir de bunu iki cümle ile sanki bir malın elden çıkması gibi anlatmışlardı. Merlin yaşasın ki bu anne ve babasından gelmemişti. Onlardan gelse yapacaklarını hayal bile edemiyordu. Şimdi olayı kavramaya çalışıyor, boş boş gölün ayı yansıtmasına bakıyordu. Şimdi ne yapacaktı? Ona her zaman destek olmuş, sürekli yanında bulunmuştu dedesi. Onsuz ne yapacaktı. Ona sevildiğini hissettiren tek kişiydi o. Yanında gerçekten mutlu olduğu.. "DEDE!" diye bağırdı son birkez. Sesi yine çıkmamıştı..
Göz yaşları tükenmiş, kurumuş gözleri artık acı veriyordu. Yüreği acıyor ve neredeyse yetişkin olacak yaşa gelmesine rağmen bunu kabul etmiyor, edemiyordu. Bu ya çok kötü bir şakaydı, ya da başkasına atılmış bir mektuptu. "Evet,evet.Öyle olmalı." dedi içindeki ses tüm inandırıcılığından yoksun olarak. Mantıklı düşünemiyordu..
| |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12653 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Acı haber.. C.tesi 26 Tem. 2008, 22:41 | |
| Nicole öfkeli ve çekilemez bir hale gelmişti. Kontrol edilemez bir durum haline gelmesinden korkan Profesörler bu olaya bir çare arıyorlardı. Fakat zamanla her şeyin geçeceğini de düşünenler olunca iki arada bir derede kalan Profesörler ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Nicole gittikçe başa çıkılmaz derecede asi bir kız haline geliyordu. Nicole bir gün yatağında uyuma çabası içindeyken, birden aklına aldığı mektuba cevap vermediği geldi. Gecenin bir yarısı olmasına rağmen, bir hışımla yatağından aşağı atladı. Ardından mektup yazdıktan sonra, canı dışarı çıkmayı isterse diye kardeşinin ona hediye ettiği en sevdiği mavi hırkasını aldı. Üstünde annesiyle ve kardeşiyle alışverişe çıkarken aldığı süslü pijamaları vardı, eskisi kadar süsü sevmese bile bu pijamalardan vazgeçemiyeceğini adı gibi biliyordu.
İlk oda koridorlarının oradan Slyterin ortak binasına geçti. Orda masada anne ve babasına mektup yazmak için durdu. Bir an düşündükten sonra bu olayın kendine çok iyi olacağını düşünüp “Ne olursa olsun birine dertlerimi anlatmalı ve rahatlamalıyım” belki zamanla bu agresif tavırlarıda dertlerini bir bir anlatıp bir çözüme ulaştırabilirdi. Gecenin etkisinde çok kaldığından mıdır bilinmez duyguları yumuşamıştı. "Ama bu olay kendiyle baş başa olduğu için bana hep olan bir olay diyerek” derin bir iç çekti. Sonunda birine ihtiyacı olduğunu anlayınca, mektubu sonuç kötü de olsa iyi de olsa yazacaktı. Ayrıca babasından isteyeceği bazı istekleri de vardı odasının rengini değiştimek istediğini ve yatağının çok yüksek olduğunu söylecekti. Mektubun diğer bir kısmı da kardeşi ve onun durumunun ne hale geldiğini merak edişi olacaktı. Bu olayı ailesine çok merak eder bir şekilde yansıtmıycaktı. Çünkü durumları zaten oldukça vahimdi birkaç istek belirtmesinin bir sebebi de buydu. Annesinin ve babasının elinden gelen yardımlarla kardeşinin bunu yeneceğini zaten biliyordu. Fakat gene de içinde bir şüphe vardı. Bunları düşündükten hemen sonra eline bir tüy kalem ve parşömen alıp Slyterin ortak ders ya da kitap okumak için yapılmış ve oldukça şaşalı görünen masasına oturdu. Birkaç saniye daha tüm düşüncelerini toparladıktan sonra mektubu yazmaya başlamıştı, sanki mektubu o yazmıyordu, içindeki düşünceler bir bir dökülüyor ve asası yardımıyla takır takır dökülüyordu.
"Sevgili Ailem; İlk olarak babamın mektubuna karşı çok minnettar olduğumu söylemek isterim. Aslında böyle bir olay olmasından korkuyordum. Çünkü o gününü söylediğiniz olayın sabahında ben kalkarken içimde büyük bir huzur ve mutluluk vardı. Ne kadar çok kadere bunun olmaması için yalvarsam da kader gene ailemizi sınıyor. Bu arada eklemeden geçemeyeceğim babacın benim acilen bir yatağa ve odamın rengini değiştirmeye ihtiyacım var. Ne kadar zor durumda olsakta bana bunları fazla görmezsin umarım, çünkü burada dikkatimi toplayıp kendimi göremediğim yerde her şeyden iğreniyorum. Derslerime gelirse başlarda çok iyi başladım, ama bu haber beni biraz etkiledi. Annecim sakın beni merak etmeyin bunu size özellikle söylüyorum. Çünkü bu olay beni etkiledi dediğimi görünce telaşlanıp buradan biriyle beni izlettirmeye kalkma bunu önceden yaptırdığınızı düşünüyordum, ama şimdi böyle bir şey olsa da olmamasını istiyorum. İyi kötü idare ediyorum ben siz bana kardeşimle olan her konuşmanız ya da onun her anısını hatırlamasında bir mektup yazarsanız sevinirim. Ayrıca babacım siz de istediklerimi temin edip bana ne yolla göndereceğinizi söyleyin ona göre bende oradan alayım. Sizin sevdiğiniz kızınız Nicole"
Sizi seven yazamamıştı. Aslında hiçbir zaman duygularını böyle belli bir şekilde açıklamazdı. Bu mektup ailesine yazdığı ilk mektup olacaktı, kardeşine yazdığı mektuplar hariç ama o mektubun konusu ise ders ağırlıklıydı. Sonunda da Nicole klişe bir lafıyla mektubu bitiriyordu. “Herkese iyi olduğumu ve benim için endişelenmemelerini söyle” diye bitiyordu hep, şu ana kadar Hogwarts’da kaç derse girdiyse hepsiyle ilgili notlar yollamış ve sonunda bu cümleyi yazmıştı. “Kim bilir Angelica bu mektupların hangilerini okuyup yapma fırsatını bulmuştur” diye düşünürken, bir yandan da mektubu katlayıp odasından çıkarken içeriden aldığı süslü zarfın içine koydu. Süslü zarfa bakarak eskiden ne kadar zevksizmişim diye söylendi. Bu söylenmenin ardından Mari gelmişti. Bu duruma şaşıran Nicole “Sende benim kadar merak ediyorsun demek diyerek gülümsedi. En sonunda mektubu Mari’ye verdikten sonra dışarı çıkıp hava almanın onun sinirlerine iyi geleceğini düşündü. İçinden tüm yaptıklarını tartarak “Ben bazen kendini bilmeyen bir canavara dönüşebiliyorum, ama halimden de oldukça memnunum” diye alay etti kendi kendisiyle bu olayı da bir kitapta okumuş ve gülmek istediği her zaman yaptığı aklına geldi.
Hogwarts arazisinin etrafında bu saatte ve bu şekilde yürüyüşe çıkmak biri şu an onu görse öyle bir kavgaya tutuşturdu ki! Çünkü üstünde kimsenin görmesini istemediği onun için değerli olan kıyafetleri vardı. Bu kıyafetleri kim görse çocuk kıyafetleri diye dalga geçerdi. Buna fırsat vermek istemediği ve sinirleri biraz dinse de gelecek iyi veya kötü mektubu düşündükçe sinirleniyor. Soğuktan biraz titrerken bir de bunun üstüne sinirden titremler geliyordu. En sonunda kendini Hogwarts’ın en güzel manzarısı karşısında buldu. Göl’ün kenarındaydı. Göl şu ana kadar en durgun ve sakin şeklindeydi. Göle bakarak temiz havayı içine çekip rahatlamaya başladı. Göl ona bir terapi masajı gibi gelmişti. Hayatında tüm yaşadıklarını gölün içine nefes alarak bırakıyordu. Artık üşümüyor ve içinde ne bir stres ya da sinir hissediyordu. Göl ona çok iyi geldiğini ve burada biraz daha kalmak istediği için kendine uygun bir yer aramaya başladığında bir anda hemen ilerisinde bir kişinin olduğunu anladı. Dünya’ya büyük bir derdinin haykırıyormuş gibi bir hali vardı. "İlk beni görmedi hemen sıvışmalıyım" diye geçirdi içinden, ama bir şey Nicole’ü ona doğru çekiyordu. Nicole en sonunda içindeki benliğine yenik düşüp gittikçe yaklaşmaya başladı. En sonunda kim olduğunu görünce nefretle yüzüne bakmaya başladı. Konuşmaya çalıştı ama boğazında bir düğüm oldu sanki kendisinden ve yaptığı şeyden nefret ediyordu. Birazdan burada çok büyük bir kavga çıkacağına şüphe yoktu. Çünkü Nicole’ün en sevmediği şey kendini birine karşı zayıf göstermekti. Bakalım o bir şeyler diyerek konuşmaya başlayacak mıydı? Çünkü Nicole o kadar şaşırmıştı ki ne söyleyeceğini bilemediğinden sessiz bir şekilde bir ona bir de Göl kenarına bakıyordu. | |
| | | Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12098 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Geri: Acı haber.. C.tesi 26 Tem. 2008, 23:57 | |
| Derin bir sessizlik içindeydi. Kulaklarına gelen tek ses, gölün hain hışırtısıydı. Kendisini biraz toparlamış bir şekilde duruyordu. Eline aldığı bir kaç küçük taşı, sanki içindeki acıyı atarmışcasına kontrolsüzce sallıyor, ve havanın serinliğini ciğerlerine dolduruyordu. Az önce hayatta en sevdiği insanı kaybettiğinin haberini almıştı. Nasıl bir ruh halindeydi kendisi de bilmiyordu?
Zihni daha mantıklı çalışmaya başlamıştı. Nasıl ölmüştü? Öldürülmüş müydü? Neden gönderilen mektup bu kadar kısaydı? Hiçbirinin yanıtını bilmiyordu ve eli mahkum anne veya babasından gelecek mektubu bekliyordu. Çoğu zaman onlara kızsa da, mantıklı düşününce onlarında yıkıldığını tahmin edebiliyordu. Kendi kendine düşüncelere dalmıştı..
Ayakları uyuşmuştu. Bu şekilde oturmaya alışkın değildi ve hemen ayakları tepki göstermişti. Oysa çektiği neydi ki? Ölümün yanında.. Aldırmayacaktı. Bir süre daha o şekilde bekledikten sonra gözlerinin de alev alev yandığını hissedebiliyordu. Hissedemediğ şey ise pıhtılaşmış kanla dolu bacağı ve sanki sihirli bir değnek dokunmuşcasına sızlaması duran, morarmış, çürük kolu..
Sol elindeki yüzüğe takıldı gözleri. Kimin verdiğini bilmediği. Belki de dedesi olacakları tahmin etmişti ve ona hatıra olsun diye yollamıştı. Fakat bunu söylemez miydi? Aslında söylemediği o kadar çok şey vardı ki.. Bir an bunu farkeden Maglor midesinin takla attığını, içinde oluşan o müthiç kusma dürtüsünü hissetmişti. Dedesini o kadar da tanıyor muydu? Son altı yıldır ne kadar görüşebilmişti ki onunla? Torunluğunu sergileyebilmiş miydi? "Peki sana o dedeliğini gösterdi mi?"
"Lanet olasıca iblis!" diye haykırmıştı içindeki bencil sese. Kendisiyle bir kavgaya tutuşmuştu ve suçlu arıyordu. Az önceki düşüncesi aklına geldikçe sinirlenmeye başlıyor ve nefretle ellerini kasıyordu. Bir avuç taş daha aldı ve hırsla denize doğru fırlattı. Dalgaların seslerine bir de göle düşen taşların sesleri eklenmişti.
Ayak sesleri.. Maglor arkasında bir takım sesler duymuş ve yalnız olmadığını anlamıştı. Paula mıydı yoksa gelen? O olamazdı. Haberi olmadan, mutlulukla uyuyordur diye düşündü. Peki kimdi o zaman. O vaziyette durmaya devam ederse, gelenin kim olduğunu öğrenmesi asırlar alırdı.. Başını hafifçe çevirdi ve Slytherinden olduğunu bildiği kızı görünce yüzü nefretle kasıldı. "Bir de bu eksikti." dedi içindeki soğuk ses. Tüm olanlar yetmiyormuşcasına..
Hala orada beklemesi sinirine dokunmuştu. Çok mu hoşnuttu yoksa Maglor'un bu halini görmekten? Tabi Slytherin'in şaka anlayışına çok uygun. diye düşündü. Elleri sinirden adeta tutulmuştu. Her ihtimale karşı asasının yanında olup olmadığını kontrol etti. Hayır yoktu! Asası yoktu! Telaşlanmıştı. Kimbilir nerede düşmüştü ve kimbilir belki kırılmıştı. Şansına küfrederek ayağa kalktı ve kıza doğru hafifçe sekerek yürümeye başladı. "Güzel bir gün herhalde senin için ha?" dedi kindar bir ses tonuyla. Siniri gittikçe artıyordu.. | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12653 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Acı haber.. Paz 27 Tem. 2008, 02:19 | |
| Nicole'ün hiç düşünmediği bir tepki veren çocuk belli ki epey siniliydi. Gecenin bu saatinde hem onun hem de kendinin ne yaptığını bilmiyordu ama bu olay sadece ikisinin de çıkmaz bir yolda olduğundan olsa gerekti. Bunları düşünürken kendini bir an çok serbest bıraktığını düşünüp kendiyle neden bu kadar sert konuştuğunu düşününce bir anda içinden “Benim sinirlerimi bu kadar bozmak zorunda mıydın” dedi En sonunda kafasına “Dank” diye bir ses belirdi. O ses onu o kadar etkilemişti ki bir anda yüz ifadesi ekşimsi bir hal aldı.
Nicole onun Hufflepuf’dan biri olduğunu hatırladığı sıra buraya geldiği için kendinden iğrenmişti. Kafasında o kadar çok şey vardı ki, bunun farkına yeni varıyordu. “Biraz geç kaldım” diyerek kendi kendini güldürüp rahatlamaya çalışmıştı. Fakat gittikçe sinirli bir durum içine giriyordu. Ne diye gelmişti ki yanına ne işi vardı. Burada neden böyle bir şey yapmayı aklından geçirip ve ardından gerçekleştirmek gibi bir cesareti içinde bulmuştu ki kendisini, bu ikisine de zarar vermekten başka bir şey değildi.
İlk konuşmadan sert çıkan o olduğundan biraz rahattı. Nicole’de bu söylediklerin bu sinirli günü ve haliyle karşılık vermeyecek hali yoktu ya kibirli ve soğuk bir tavırla suratına dik dik bakıyordu. “Adı neydi acaba" diye içinden konuşurken düşünmeye başladı. En sonunda Nicole daha adını bile bilmediği ya da hatırlamadığı bir çocuktan hıncını almaya karar verdi madem kendisi ona bu kadar sert çıkmıştı, sonucuna da katlanmak zorundaydı.
Buna bir yandan seviniyor bir yandan da içinde bilmediği bir duygu fırtınası yaşıyordu. Kadere biraz minnettar oluyor bir yandan da kendisini böyle bir olayın içine soktuğu için sayıp sövüyordu. İçinden, ne cevap vereceğini, nasıl bir zayıf nokta bulabileceğini düşünüyordu. Ama bir yandan da bu kadar şeyin ardından bunu yapmak büyük bir acı veriyordu. Ama olmak zorundaydı.
Akşamın bu serinliğinde gene başına bir iş daha gelmişti. Bunları düşünürken karşısındakinin daha fazla beklemeye tahammüllü olmadığını anlayıp “ Hem de nasıl “ diye alaycı bir tavırla söylendi. Nicole gene karmaşa içinde kalmıştı. Niçin gecenin bu saatinde sinirini birinden çıkarmak zorundaydı.
Sonra iyice sinir etmek için “Bakıyorum da senin için de öyle” diye belli belirsiz uyuz etmek için söylendi Fakat karşısındaki her an ağlayacak gibi kendine bakıyordu.Belli ki yardıma ihtiyacı vardı, ama Nicole hayatında şu ana kadar kimseye ne yardım etmişti,ne de kendini küçük düşürüp yardım almıştı. Az çok ikisi de olacakların farkındaydı.
Havada onlara inat gittikçe serinlemeye başlıyor. İliklerini kadar üşümelerine ve titremelerine neden oluyordu. Bu olay Nicole hiçbir şekilde durduramazdı.
“Ne olursa ve nasıl bir durumda olursan ol ayaklarının üstünde dur, savaşmaktan kaçınma.” bir anda bu söz aklına geldi. Bu söz babasının çok sevdiği büyükbabasının sözüydü. Bu söz aklına gelince kendine güveni geldi Fakat çocuğun gözlerine bakınca, bir an kendi hislerini okuduğunu hissederek bakışlarını Göl’e doğru çevirdi. Sorusuna sinirli bir şekilde cevap beklemeye başladı.] | |
| | | Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12098 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Geri: Acı haber.. Paz 27 Tem. 2008, 02:58 | |
| Kızın hareketlerini şüpheyle inceliyordu. Sanki kafasının içinde birşeyleri tartıyormuş gibi duruyordu. O böyle sessiz kaldıkça artık titreyen ayağını zorlamamaya karar verdi ve geldiği yere aynı şekilde sekerek yürümeye başladı. Aslında çekip gitmesi doğru bir hareket olurdu, fakat nedendir bilinmesi aklı orada kalmasını söylemişti. İlk ayağa kalkmış olduğu yere gelerek, yüzü kıza dönük bir şekilde oturmuştu. Hala dik bir şekilde kıza bakıyordu..
Asasını düşürmüş olmanın pişmanlığını yaşayabilirdi. Bu nedenle ona bunu belli etmemeli, tartışma çıkarmamalıydı. Gerçi çoğu kavgayı Slytherinliler başlatmaz mıydı? Slytherin binasına niye bu kadar kızgındı? Ailesinin onun Slytherin olması isteğini gerçekleştiremediği için. Her ne kadar o bunu takmasa da. Ailesinin yaptığı her imada, ben binamdan memnunum diyerek karşılık vermiş ve az önce ölüm haberini almış olduğu dedesinin yanına giderek onlardan kurtulmuştu..
Yine dedesi aklına gelmişti. Oysaki karşısındaki kızın şu ana kadar yaptığı tek iyilik, onun dedesini unutmasını sağlamasıydı. Kız konuşmaya karar vermişti. "Hadi ama. O kadar da kötü olamaz. " dedi içindeki ses kendisine cesaret verircesine. Alaycı ses tonunu duyduğu an, yüzünde hafif bir beklentisinin boşa çıktığını gösteren bir ifade vardı. Ama o da haklıydı. Ne de olsa ilk çıkışan kendisi değil miydi?
Ardından kızın ses tonu kulağında yankılandı. Az önce tüm göz yaşlarını tüketmişti fakat vücudu bunu hemen sağlamış olacak ki, sinirden gözleri dolmuştu. Ayağa kalktı. Bir an dengesini kaybeder gibi oldu ve kıza iyice yaklaştı. Birden kalbinin hızla çarptığını farketti. "Sinirdendir, saçmalama..." dedi içindeki ses. O da içindeki sesi dinledi ve adeta bir tıslamayla konuşmaya başladı. "Çok mu belli oluyor," dedi. Ardından eli ile yeri göstererek "Yerden.." Kızın imayı anladığını düşünmesine gerek yoktu. Ardından kıza en yakın ağaca yüklendi ve kızı süzmeye başladı.
"Biliyor musun? Bana iyiliğin dokunuyor. Bunu isteyerek yapmıyorsun değil mi?" dedi uzaklardan gelen sesle. Onu şaşırtmak ya da sıkıp göndermek peşindeydi. Ama ikinci düşünce aklında bir an için ikilem yarattı. Dudak büktü ve kızın gözlerinin içine baktı. Daha adını bile bilmiyordu.. | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12653 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Acı haber.. Paz 27 Tem. 2008, 21:44 | |
| Bu yaşananlara bir anlam veremiyordu. Nicole, zaten yeteri kadar psikolojik sorunları vardı. Bunlarla boğuşurken bir de karşına bilmediği ve buna ek olarak farklı bir Hogwarts grubunda olan biriyle olması onu çileden çıkarıyordu. Onun Slyterinli olması bir nebze kadar konuşmasına yarar sağlayabilirdi, ama bundan bile emin değilken kendini başka bir gruptan birine dert anlatması onun için olanaksız bir şeydi bunu da yapmayacaktı zaten, ama belki Slyterinli bir kız ya da yakınlaşmak istediği bir erkek olsaydı dertlerini anlatabilirdi. “Neden ben, neden şimdi karşılaşmak zorundayım, hem bana hiç uymayacak biri gibi duruyor." diye kendi içinden düşünürken, karşısındaki oğlanın ona tip tip bakıp neler düşündüğü çözmeye çalışıp buna çok yakın olduğunu anlamıştı.
Birbirlerine benzer yönleri vardı sanki bu yüzden de ikisi de çok söz söylemeden bakışıyorlardı. Nicole en sonunda sorduğu soruya cevap aldığını anladı. Darmadağınık bir hale gelmişti, artık ne kavga edecek hem de bir söz söyleyecek hali vardı. O yüzden kısa ve öz bir şeyler söylemeye başladı. "Ne söylediğini tam anlayamadım galiba ne belli olucaktı ki" diye biraz keskin ama bir o kadar da ilgisiz bir şekilde cevap verdi. Neler oluyordu ikisi de birbirlerini bilmedikleri bir durumun içine sokmuş. Sonunda da pişman olmuş, küçük çocuk gibi bir halleri vardı. Birbirlerine bakınca nefret ve kin bir o kadar da çözemedikleri bir duygu oluşuyordu. Nicole'e bu yük bu saatten sonra çok fazla gelmişti. Bu yüzden karşısındakinin ne demek isteyeceğini pek önemseyemiyordu. Cevaplarda da saçmaladığını düşünerek, hayatındaki seçimlere lanet okuyordu. Her zaman ki gibi burada da ne umut doğduysa hemen sönmüştü. Artık ne sinirini çıkaracak biri kalmıştı ne de uğraşacak bir konu, en sonunda kendine sorulan son sorunun da farkına varmıştı.
Gece etkisini gittikçe artırıp rüzgâr artıkça keskin oluyor. Rüzgâr keskinleştikçe de Nicole ne düşüneceğini şaşırıyor ve bir cevap veremiyordu. Oysaki şu anda yaptıkları ne karakteri, ne de şanı için uygun ve benzeyen bir davranıştı.
Hayatında acımasız olmayı tam başarmışken bu olayın kafasına allak bullak etmesine izin vermişti. Bütün her şeyin paramparça olduğunu bir lego gibi devildiğini hissedebiliyordu. Tam olarak ne yaptığını bilmiyordu, ama içindeki korku ve heyecan gittikçe şiddetini artıyordu. Karşısında biri yoktu sanki, o kendi kendine bir şeylerin hayalini kurup sonrada cevap vermeden yaşıyordu o anı. Belli ki sıkılmış olan oğlan bu konuşmanın bir son bulmasını istiyordu. "Bilmiyorum bilmek zorunda mıyım" diye söylerken kendiyle ilgili tüm düşüncelerini söylemek ama cesaret edemeyip gene bir kenara atıp silmişti. Kendini bu kadar çabuk küçük düşüremezdi. Bu yüzden kavga etmeden dostça yaklaşacaktı, ama bu biraz içinde ki küstahlık duygusundandı. Bu duyguyu ilk belli etmeyecek, öğrendikten sonra bombayı patlatacaktı. Belki bunu şimdi yapmazdı, ama elbet bir gün yapacaktı. Bunun olacağına nedense çok emindi, bu duyguyu ağaca yaslanan tanımadığı kişiden de okuyabiliyordu.
Birbirlerini bu kadar konuşmadan anlayan bir insan neden ayrı gruplardan olmak zorundaydı ki işte kader başka türlü kimle oynayıp dalga geçecekti ki! Kaderin oynadığı bir oyundan başka bir şey değildi bu yaşananlar, ikisi de bunun olmamasını o kadar çok isterlerdi ki, Slyterinliler kadar olmasa da karşısındaki tanımadığı onun kadar gururlu ve soylu bir aileden geliyordu.
Nicole bunu annesinin bir kitabından okuyarak öğrenmişti. Bir an annesi aklına gelince kardeşinin durumu geldi. Oğlana arkasını döndü, gözünden bir damla yaş geldiğini gördü.“Şimdi olmak zorunda mıydı” diye söylenirken karşısındakinin bunu anlamaması için “Aa baksana orda bir baykuş var” dedi. Bir an da karşısına bir baykuş çıkınca ağzı açık kalmıştı. Biraz daha dikkatli baktıktan sonra kendi baykuşu Mari olmadığını görünce, bu baykuşun yatakhaneden kaçan bir baykuş olabileceğini düşündü | |
| | | Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12098 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Geri: Acı haber.. Ptsi 28 Tem. 2008, 06:48 | |
| Uzunca bir süre kızın haline baktı. Sanki o da perişandı, ya da kendi perişanlığını etrafına bir veba gibi yaymakta müthiş bir ustaydı. Kızın belli belirsiz cevaplarını, sanki ondan çok uzaklardan gelen yankılarmışcasına duyuyor ve bu yankılar kafasının içinde yeni yankıları oluşturuyordu. Her tarafı ağrıyan bedenini binbir zorlukla yaslanmış olduğu ağaçtan doğrularak, üzerinde bulunan bir knut kadar az olan enerjiyi harcamıştı. Halsizce kıza doğru yürüyordu.
Kız sanki onun yüzüne bakmak istemiyormuş gibi arkasını dönmüş ve birşeyleri saklarcasına öylece duruyordu. Sızlayan sol elini cebine atmış, ağzında bir tek neredeyse izmaritine yaklaşmış sigaranın eksik olduğu bir serserinin görünümü ile berbat olduğu hissi bütün bedenini kaplamıştı. Gözüne kızın baykuşu işaret etmeye çalışırken yanağında oluşan ince bir çizgi halindeki ıslaklık takılmış ve midesinde nahoş, adını o an için tanımlandıramadığı bir duyguyu hissetmişti.
Kahverengi, üzeri siyah benekli baykuşa bakarken, kendi baykuşu olmadığını farketti. İstemsizce cebine giden sağ eli iki cümlelik mektubu dışarı çıkartırken ağzından kelimeler dökülmüştü. "Sanırım sana gelmiş olmalı. Ben alacağımı aldım." demişti yıpranmış mektubu gösterirken. Acınacak, karşısındakinin onun için hüzünlenmesi durumunda olan kendisiydi fakat bilmediği bir nedenden ötürü kızın adına da belli belirsiz bir hüzün duymaya başlamıştı. Kafası iyice karışmış bir şekilde yere konan baykuşu izlerken, biraz ortamın sessizliğini bozmanın iyi olacağını düşünmüştü.
Kızı ölçmek istermişcesine etrafında bir tur ağır ağır yürüdü ve aklına yeni gelmiş gibi konuşmaya başladı. "Hiç merak etmiyor musun benim kim olduğumu? Adımı. Ya da neden burada olduğumu ve üstümün neden perişan olduğunu?" demişti sanki meraklıymışcasına. Sadece onu tartıyordu. Ardından vereceği cevabı umursamıyormuş gibi gözükmek için yere ayaklarını basmış olan baykuşun yanına gitti ve başını okşarken elini ısırmasına aldırış etmedi. Çektiği acının yanında bunun bir önemi var mıydı?
Başının feci şekilde döndüğünü hissediyordu. Kafasını tutmuşlar ve buzlu bir zeminde altına sivri metal birşey koymuşlar da çeviriyorlarmış gibi. Seyrek ağaç toplulukları etrafında dönüyor, ona bir gösteri sunmaya çalışıyorlar gibi görünüyordu. Biraz sonra gösteri yavaşladı ve etrafını daha net olarak görmeye başladı. Baykuşun yanına oturdu ve baykuş kucağına sıçradığında ayağına takılı bir mektubu farketti.
"Sanırım sana bir mektup var." dedi kayıtsızca. Eliyle mektubu baykuşun paçasından kurtarmıştı. Öyle ya bu hayvan ona gelebilir miydi? Ne de olsa tüm dünya sanki bilmek istermişcesine ona gerçeği söylememiş miydi? Dedesinin ölümünü.. Titreyen uzun elleri mektubu kıza uzatırken tekrar konuşmaya başladı. "Burada ne işin var?" Sanki konuşmamış, fısıldamıştı.. | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12653 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Acı haber.. Ptsi 28 Tem. 2008, 15:19 | |
| Gecenin karanlığı dolunay olan ayla göle vuruyordu. Göl ayın sayessinde aydınlanıyor bir yandan da yıldızlar sanki ayı çok kıskandıklarından yıldızların hepsi aydan daha fazla parlamaya çalışıyordu. Ama bu yaptıkları ve düşündükleri şey imkansızdı. Çünkü güneş ayı aydınlatıyordu ve Dünya'da güneşten büyük yıldız yoktu. Diğer yıldızlar ona özenerek elinden gele bütün çabayla kendilerini aydınlatmaya çalışıyordu. Ama güneş en fazla aya yakın olduğu için onu aydınlatıyordu.
Hava gittikçe esmeye ve soğuk bir hal almaya başlıyordu. Fakat Nicole artık ne soğuğu hissedebiliyordu ne de duygularını, olay karmakarışık bir durum haline gelmişti. Ama bu da olaya bir gizem katıyor, ikisininde meraklanıp ayakta durmasına yardımcı olan bir güç sağlıyordu. Nicole, cevabı beklerken bu düşünceler içinde gidip gelmişti.
Ayın gölü aydınlatığını düşündüğünde belki kendi duygu ve düşüncelerinin bir yanısıması olduğunu, yıldızlarında ona pürüzler çıkaran bir yol olduğunu düşünmüştü belki de duygularını yansıtış biçimiydi ay yıldızlar da ona köstek olan düşüncelerdi bu yüzden bu kadar herkesin arasında kalıyordu. Hayatının her bir noktasında vardı, bu iki evren ve doğayı içeren nesnelerdi.
En sonunda karşıdakinin sorduğu sorulara doğru düzgün bir cevap vermenin zamanı diye düşündü. Sanki daha demin bilincini kaybetmiş biri gibi aklı yeni yeni başına geliyordu."Mektubun bana olduğunu zannetmiyorum, ben mektubu bundan evvel bir gün almıştım " dedi. İçinde bir hisle elini cebine attı ve ardından babasının yazdığı o kötü haberi tuttuğunun farkına varıp, göle doğru yürümeye başladı. Karşısındaki kişiyi bir anlık unutmuş gibi davranması ona ve kendine biraz rahat bir nefes alma zamanı vermişti. Ardından yavaş bir hareketle mektubu gölün içine koydu ve mektubun gölün içindeki süzülüp nasıl uzak diyarlara gittiğini düşünürken bir anda kendi duygularının o mektubu okuduğu an kaybolması gibi mektupta suyun derinliklerine batarak kayboldu.
Nicole mektubu göl attıktan sonra içine bilinmeyen bir mutluluk doğdu. Sonra oğlanın bu yaptıklarına merakla baktığını, ardından da meraklı bir şekilde baykuşa bakmaya başladı. Sonunda bu sessizliğin ona ağır bir darbe gibi ağır bir yük olduğunu düşünerek bozmaya ve sorular sormaya başladı.
Nicole ilk bu soruların cevabını çok merak ettiğini,ama bu olay büyüdükten sonra kendisinin de açıklamak zorunda olacağını anlayınca umursamaz bir tavır sergilemeye karar verdi, ama sonradan artık bu saatte olanları ne olursa olsun umursamayacağını ve merak ettiiği olayın cevabınu öğrenmeyi çok istediği için derin bir nefes aldıktan sonra cevap vermeye başladı. "Sanırım merak ediyorum ve bunun için geldim" dedi. Bu cevabı o kadar zor söylemişti ki ne olsa bir Slyterinlinin bu duygularını başka bir gruptan birine söylesi güçtü. Karşısında ki kişiye karşı bilinmeyen bir gizemin olduğunu farkediyordu. Sanki yeni konuşmaya çalışan bir çocuğun etrafındaki bilinmeyi çözmeye çalışması gibi çözmeye çalışıyorlardı birbirlerini merakları hüzünlerini de biraz bastıyor.
Acıların dinmesine yardımcı oluyordu. Bunları birbirlene karşı düşünürken oğlanın bir anda baykuşun oraya doğru gittiğini ve mektubu alıp son bir kez daha sana bir mektup var deyişini duyduktan sonra kulaklarına inanamaz hale geldi. Bu mari değildi, ama karşısında ki ısrarla ona bir mektup olduğunun kanısındaydı. Gölün orda derin bir nefes alıp bütün düşünceleri bir kenara koyduktan sonra çok derinden gelen bir sesle oğlanın burada ne işin var diye fısıldadığını anladı. Bunu duyunca bir kaç adım geri çekilen Nicole baykuşa biraz yaklaştığı için o baykuşun babasının baykuşu olduğunu anlayınca koşar adımlarla, çocuğun yanına geldi. Mektubu hızlı bir şekilde elinden aldı.
Rüzgar sanki olanların şiddetine göre esiyordu. Nicole mektubu aldığı an ani bir rüzgar esti. Nicole daha önceki mektubu attığı gibi öteki mektupta suyun içinde süzülmeye başladı. Nicole artık hiç bir şeyi düşünmeyerek gözlerinden hıçkırıksız bir şekilde bir kaç damla yaş döküldüğüne emindi.
Artık elinde babasından gelen güvence de yoktu. Son olarak bir kaç damla göz yaşından sonra cevap verdi "Bende bilmiyorum, peki sen neden burdasın" dedi. Gelen mektubun batmadığını görünce almaya çalıştı. Rüzgar onu inadına batırmayıp Nicole yaptığı her hata için cezalandırırmışcasına suyun üstünde sürüklüyordu. Nicole belki rüzgar hıncını aldıktan sonra kıyaya fırlatır diye orda yere oturarak mektubu talihsiz bir şekilde beklemeye koyuldu | |
| | | Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12098 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Geri: Acı haber.. Çarş. 30 Tem. 2008, 07:56 | |
| Kız mektubu almış ve cebinden çıkarıp göle koyduğu diğer mektup gibi, bunu da göle bırakmıştı. Hem de açmadan.. Aralarında oluşan korku, yeterince olay yaşamalarından doğuyordu mutlaka. İkisi de daha fazlasını kaldıramayacak gibi duruyordu, sanki alabileceği yükün en fazlasını almışta, üzerine bir kalem koyduğun an yıkılacak bir hamal misali.. Hüzünle gökyüzüne baktı. Bir yıldız kaymıştı..
Kız Maglor'un neden burada olduğunu sormuştu. Neden buradaydı. Kaderi mi sürüklemişti buraya. İstese kendini yok edebilirdi. Bu o kadar basitti ki. En son hatırladığı birisinden gelen mektubu okuduğu, kapıyı hızla çarpıp etrafına bile bakmadan koştuğuydu. Belki de en çok takıldığı yer burası olduğunda ayakları onu buraya getirmişti. Kendiside bilmiyordu. Ama bilinmezlik en büyük tehlikedir diye düşünüyordu. Konuşmaya karar veren iç sesini dinledi. "Kötü bir haber aldım ve ayaklarımın beni attığı yere kadar koştum. Buradaydım." dedi sanki umursamıyormuşcasına.
Ağır adımlarla gölün dalgalarını şiddetle vurduğu kıyıya doğru gitti. Eğildi, yüzüne çarpan hafif serinliğin altında ellerini göl suyuna daldırdı ve yüzüne avucuna dolan tüm suyu çarptı. Sanki uykudaydı ve bu şok etkisi yapan soğuk su, onun uyanmasını sağlamıştı. Oturdu ve gölün üstünde oluşan yakamozları seyretti. Göl en ufak bir rüzgar kıpırtısı ile titreşiyor, bu da onları daha fazla izlenir kılıyordu. Dalgaların önüne getirdiği kızın mektubunu uyuşuk bir halde eline aldı. Aslında yaptığı çok büyük bir ayıptı fakat bunu umursamıyordu bile. Uyuşuk hareketlerle mektubu açarken, çıkmayan mürekkebin etkisini mektupta gördü. Mektubu okumaya başlamıştı.
Okumayı bitirdiğinde, mektubu tekrar göle bıraktı ve kıza anlayışlı bir şekilde bakmaya başladı. Önyargı bir insan için yargısız infazdır.. Nasıl olmuştu da ilk başta bu kız için böyle kötü düşünmüştü? Kendisi değil miydi iyi olan, kötüleri iyiliğe sevketmek için uğraşan, tadıkları safkan ailelerin aksine.. Bir an için kendisine acıdı ve kız ile arkadaşlık kurmaya o an karar verdi. Sağ elini yere koyup ondan destek alarak, ayağa kalktı ve kıza doğru yürümeye başladı. Yanına yaklaştığında zorlukla gülümsemeyi başardı. "Kusura bakma, kendimi tanıtmama gibi bir kabalık yaptım. Ben Maglor Silimaurë. Hufflepuff'ım ve altıncı sınıfım." dedi. Kendisine inanamıyordu. Kendi zor halinde bile insanları teselli edebilecek güç, damarlarında akıyordu sanki..
| |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12653 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Acı haber.. Çarş. 30 Tem. 2008, 15:01 | |
| Kız karşısındakinin böyle bir şey yapabileceğini nasıl düşünmemişti. Bildiğin akılsızlık etmişti. Kendini yerin dibine batmış bir Slyterinli olduğunu düşünerek nefret ediyordu. Ne hakla mektubunu alıp okumuştu. Ama bu olaya nedense karşı çıkmamıştı. Bir anda annesinin son dedikleri aklına gelmişti. "Ben bir çok şey yaşadım, hiç birinden pişman değilim. Ama bazen..." devamını düşünmek bile istemiyordu. Bunun devamını getirmediğini anlayınca annesinin ne demek istediğini şimdi anlıyordu. "Eğer bir gün iyi olursan" bir kere yanlışlıkla bunu da söylemiş ve devam ettirememişti. "Travma geçiren keşke ben olsam kardeşim keşke ben neden ben" diye içinden geçirdi. Mektubu kendisi okuyamamıştı. Karşısındaki okumuş ve ardından Nicole vermek yerine suya geri atmıştı. Mektup batmak için sanki bunu bekliyordu. Hızlı bir şekilde suyun dibine battı. Sonra kendini tanıtan çocuğa şaşkınlıkla baktı. "Babam kim bilir neler yazdı ki bana bu kadar iyi davranıyor" diye düşünürken adının Maglor olduğunu duydu. Hufflepufflıydı üstelik "Böyle bir şey olamaz anne!" diye bağırmak istedi ama bu hiç kimsenin duymadığı bir iç bağırıştı. "Neden bu sana da mı olmuştu, anne neden anlatmadın neden beni bu kadar üzecek bir şeye hazırlamadın neden neden neden???" kafasından her şeyin nedenini ölçmeye çalışıyordu. Maglor yüzündeki arkadaş ifadesini görünce bir yandan yumuşuyor, bir yandan da kendine ve annesinin akılsızlığına lanetler okuyordu. "Bu olmak zorunda mıydı?" çocuğun yüzüne bakarak "Neden kendini mektubumu okumak zorunda hissettin inşallah mutlusundur şimdi bende kendimi tanıtıyım tanıtmamakla büyük aptallık ettik. Ben Nicole Slyterin 5. sınıftayım. Zaten mektubu da okudun artık benim neden burda olduğumu biliyorsundur umarım yaptıklarından hoşnutsundur" dedi ve göle doğru bakarak ağlamaya başladı. Çocukken bile bu kadar ağladığını bilmiyordu. Yanında birinin olduğunu bilmesine rağmen artık önemsemiyordu bile ağlarken göle bakıp "Senin gibi güzel bir gölün önünde mi oldu yoksa diye" sessiz bir şekilde söylendi. Hıçkırıkları gittikçe yavaşlıyordu. Gününün bu kadar iyi olacağını nerden düşünebilirdi. Şimdi de Hufflepufflı yeni tandığı Maglor diye birinin önünde rezil olmuştu. Sanki yeteri kadar rezil olmamıştı, bu bir ilkti. Annesi demek bundan bahsediyordu. Her şeyi umursamaz halde gölün içine bir tane taş attı ve beklemeye başladı. Bir an önce sabah olsun istiyordu. | |
| | | Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12098 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Geri: Acı haber.. Perş. 31 Tem. 2008, 17:36 | |
| Acıyor muydu yoksa karşısındakine, kendisi daha da acınacak halde iken. Yoksa bilinmedik gizli bir güç ele mi geçirmişti bedenini. Sahi neden şu an buradaydı ki? Her zaman övündüğü, doğru zamanda doğru yerde olma özelliği şimdi de mi etkisini gösteriyordu, aslında hiç uygun bir zaman olmamasına rağmen. O bir iyilik meleği miydi? İnsanlara yardım için kendi acısını içine atacak kadar. Hiç sanmıyordu fakat farklı şeyler sezinlemeye başlamıştı. Titreyen ellerini, titrediğinin görünmemesini sağlamak amacıyla cebine sokarken aklından geçen düşüncelerin esiri olmuştu. Rüzgar yüzünü yaladı.
Kızın kardeşi travma geçirmişti. Düzelebilirdi ya da düzelemezdi. En azından yaşıyordu ya. Ölmemişti. Acaba karşısındakine sorsa ölümü, bilebilir miydi? Bir daha hiç göremeyecek olma hissini bilebilir miydi? Ölen yakınının sevgisini bir daha yüreğinde hissedemeyecek olmanın ne demek olduğunu anlayabilir miydi? Yorgunlukla yüzünü kıza çevirdi ve konuştuğu sözcüklerin çok uzaklardan gelen fısıltılar halinde kulağına iliştiğini farketti. Yorgundu, hemde çok. Üzerinde ağır bir yük vardı ve bunu taşıyamıyordu.
-umarım yaptıklarından hoşnutsundur- Daha fazla mutlu olamazdı. Pis bir sırıtış atmıştı. Özellikle onun hakkında iyi şeyler yapmayı düşündükten sonra böyle bir söz etmesi. Haksızlık ettiğini düşündü kendisine karşı. Ama düşündüklerini nereden bilebilirdi ki kız. daha hiçbir şey bile söylememişti. Onun yanında olduğunu, ona teselli vermek istediğini belli edecekti, her ne kadar kendisi buna daha çok ihtiyacı olsa da.
"Biliyorum. Yaptığım çok hoş birşey değil. Fakat sonuçta ikimizde durumu biliyoruz. Şanslısın bence. En azından onu görebileceksin. Ya ben.." Adının Nicole olduğunu söyleyen kıza belki kendi durumundan bahsederse, yapacağı kıyaslamada daha iyi bir durumda olduğunu göstermiş olurdu. Fakat ya umursamazsa. Banane senin dedenden derse. Ona hak verirdi. Belki de başkalarını düşünmek o kadar iyi bir şey değildi.
Yavaşça yürümeye başladı. Uykusunun geldiğini hissediyordu. Hem de çok tatlı bir uyku. Ninni misali ağır bir şarkı kulaklarında uğulduyor, birşeylerin onu kendisine çektiğini hissediyordu. Başı dönmeye başlamış, dizinin ağrısını başının içinde hissedebiliyordu. Bir süre sonra etrafında dönen şekiller bulanıklaşmaya başladı. Ondan sonra gördüğü tek şey. Karanlık... | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12653 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Acı haber.. Perş. 31 Tem. 2008, 20:08 | |
| Karanlık ve sessizlik, Nicole tek istediği böyle bir yerde düşünmek ve kendi çarelerine çözüm bulmaktı. Fakat kendini bu sefer dipsiz bir boşluğun içine düşmüş de çıkamıyormuş hissi veriyordu. Maglor'un yüzünden okunan ifade ilk çok karşıt ve alaycı olsada sonradan bir anda değişiyor. İyi bir hal alıp sanki kendisine yardım etmek istercesine bakıyordu. Nicole "İşte benim gibi bir çelişen daha o da nasıl davranacağına emin olamıyor"diye düşünürken, Maglor cevap verdikten sonra bir an onun durumunun ne kadar kötü olabileceğini düşünmüştü. Sonra bir an Maglor'a hak verdi. Ne diye her şeyi bu kadar kuruntu haline getiriyordu. Kendiyle bu durumda savaş verip bir sonuca varmak istiyordu. Tam cevap vereceği sırada Maglor'un bilincini yitirip bayıldığını gördü. Şimdi napacaktı. Maglor çok yüklendiği ve beklettiği için mi olmuştu. Yoksa yaşadıklarına benim de acım eklenince dayanamadı ve en sonunda bayılıp biraz dinlenmek mi istemişti. Nicole ne yapması gerektiğini düşünürken birden aklına hiç kimsenin bilmeyeceği ve farkına varmayacağı bir şey geldi. Asasını yavaşça salladı ve Tılsım Profesör'ün yazdığı ayıltma büyüsünü yasak olduğu halde söyledi. Çünkü bu şu an yapılması gereken bir şeydi. Nicole açıklığa kavuşturmak istediği bir sürü sorun vardı. Belli ki artık birbirlerine destek olup açılmaktan başka çareleri yoktu. Asasını hareket ettirerek "Rennervate" dedi. Maglor yavaş yavaş bilinci yerine geliyormuşcasına hareket ediyordu. En sonunda uyandı. Nicole " Bir an için çok korktum, ama seni ayıltma büyüsüyle ayıltım." dedi ve ardından " Şimdi madem burda karşılaştık, artık konuşma ve açılma zamanı bunu çok istiyor değilim ama bu saatte burda ne işin var ve nasıl yaralandın" dedikten sonra "Hım bu arada mektupta ne yazdığını sorabilir miyim,ne de olsa o mektupta yazanları öğrenmek hakkım" diye söyledikten sonra Maglor ilk çok şaşkın bir şekilde nerede olduğuna baktı. Sonra yavaş yavaş ayağa kalktı. Nicole yaptığı büyünün bile etkisinden değildi, sanki sadece tüm olayları öğrenmek vardı şu an aklında Maglor tam olarak ne olduğunu öğrenmek ve ardından mektuptaki yazılanların anlatılmasını istiyordu. Hiç konuşmadığı kadar konuştuğunu anlayınca sustu. Heyecanla Maglor vereceği cevabı beklemeye başladı.
| |
| | | Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12098 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Geri: Acı haber.. Perş. 31 Tem. 2008, 20:22 | |
| Kendi karanlığından zorla uyandırılmıştı. Gözlerini açtığında, dışarıdaki karanlığın o kadar da koyu olmadığını kıstığı gözleri söylüyordu. Kız elinde asası ile karşısında bekliyordu. İyilik mi yapmıştı, kötülük mü? Aslında o bilinçsizce yerde yatarken daha da huzurluydu. Derdi yoktu, üzülecek hiçbir şeyi yoktu. Düşünceli bir şekilde yatmış olduğu yerden, elinden destek alarak zorlukla kalktı. "Teşekkür ederim."
Aslında samimi bir teşekkürden oldukça uzaktı bu ses. Ayıltılmasını pekte içine sindiremediği ortaya çıkıyordu. Ya bir de büyüyü beceremeyip, onu orada mahvetse. Bunun hesabını kimseye veremezdi. Ama sonuçta yapmıştı ve bunu tartışacak gücü kendisinde bulamıyordu. Sol ayağında sanki kemiği artık dışarı çıkacakmışcasına bir ağrı vardı ve biraz daha ayakta kalırsa, dışarı çıkacağından emindi. Yere sert bir şekilde oturdu. Elini yere koydu, batan dikenlere aldırmadan.
Kızın sözlerini hayal meyal durmuştu. Geldiğinden beri ilk defa bu kadar çok konuşmuştu. Gülümsedi kendisine inanamayarak. Mektubun ne olduğunu soruyordu ve Maglor gülümsüyordu. Birden ciddileşti. Söylemek zorunda mıydı? Herşey karşılıklı mıydı ki? Sen benim mektubumun ne olduğunu öğrendin, ben de seninkini öğrenmek istiyorum. Karşısındaki oldukça meraklı bir Slytherindi galiba. Ya da oldukça düşünceli. Yardım edip acısını hafifletmek istiyordu belki de. Öyle olmalıydı? Yoksa onun bilincini neden yerine getirmiş olmalıydı ki?
"Tabi. Söyleyeyim. Çok kolay zaten. İki kelime. Dedem ölmüş. Mektupta o yazıyor. Eh öğrendiğine göre ödeştik. Ve izninle ben gideyim." dedi oldukça sert bir sesle. Hakim olamadığı sinirleri gerilmiş, boynunun sağ tarafında bir damarı iyice belirginleşmişti. Ayağa kalkmaya yeltendi bir yandan da konuşarak "Umarım tatmin olmuşsundur!" Elinde küçük kan damlacıkları oluşmuştu dikenlerin yüzünden. Ayağa kalktığında yüzünde gökyüzünün karanlığı vardı.. | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12653 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Acı haber.. Perş. 31 Tem. 2008, 20:50 | |
| Nicole verilen cevaplardan sonra kendi mektubuyla ilgili bilgileri öğrenemeden Maglor çoktan uzaklaşmaya başlamıştı. Ama o acıyı anlamıştı, sanki gözünde bir damla yaş bellirdi. Tam söylemek istediğini söyleyeceği an oğlanın çoktan yanından gitmeye hazır olduğunu anlayınca hiç bir şey demedi. Bu sessizlik kulaklarını tırmalayan bir sessizlik haline gelmiş olsa bile konuşup çocuğu kendi derdiyle daha fazla üzmek istemedi. Elindeki yaraları gördü, yardım etmek istesede edemedi. Çünkü oğlan çok büyük bir kararlılıkla davranıyordu. Bir şey yapamazdı, zorluyamazdı hiç bir şey için onu artık. O mektubu anlatamasını çok istesede yapamazdı. Sonunda kendi bilincini de yitirmeden "Slyterin binasının yolunu bulup ortak salonun ardından odalarına giden yolu bulabilir miydi acaba?" diye düşünürken olduğu yerden bir anda karşısına baktı. Maglor ne kadar acı çektiği halinden belli oluyordu. Hayatında ilk defa birine acıyıp es geçiyordu. Yoksa onun yanına koşa koşa gidip bağıra bağıra her şeyi öğrenebilirdi. Ama istemiyordu. En sonunda Maglor arkasından bağırarak"Ben onu kastetmemiştim, ama artık bunların bir önemi yok artık benim için hiç bir şeyin önemi yok" dedi ve kendi binasının yolunu tutmaya başladı. "Hayat ne kadar acımasız ve anlaması zor bir sınavdı." kardeşine üzüldüğünden herkesi incitmişti. Ama Maglor incitememişti. Oğlan zaten yeteri kadar incinmiş demişti. Kendine neler olduğunu bilmeden bir oraya bir buraya koşuşturmuş. Bir sonuç arasa bile bulamayacaktı. Çünkü yakın ve belli çok sevdiği birini kaybetmişti. Nicole bunu kendi kendine kendi için düşündüğünde yapacaklarını tahmin bile edilemezdi. Ama o gayet soğukanlıydı. Üzgün olsa bile en az şekilde dışarıdan çıkarıyordu. Bunlara bir anlam veremezken, hava aydınlanmaya yakın bir şekildeydi. "Çok güzel bir manzara senin gibi bir yerde böyle şeyler olsun istemezdim, senin de bu acıları çekmeni istemezdim." Ama bize ortak olan tek sensin, yarın o da bende bunların hepsini unutmuş olucağız" Slyterin kapısından girdi, ortak binadan odalara açılan kanata doğru yol aldı. Kendini yorgunluğunda verdiği halsizlikle yatağa attı ve uykunun derinlerine bıraktı. Rüyasında aynı olaylar tekrar edip duruyordu. Bunun bir rüya olması ne kadar güzel olurdu diye çok geçirmişti. O akşam ama değildi. Bu olay gerçeğin ta kendisiydi | |
| | | | Acı haber.. | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |