Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Sihir Bakanlığı İş Başvuruları

Aşağa gitmek 
+22
Melanie Stacy Gracia
Raquél Miranda Márquez
Cynthia Laxstrom
Barty Jack Widmore
Veronica Caliente
Christian Jack Harrison
Christian Dayrnt Black
Stephen Odelthal
Rubein Eileen Schwartz
Lynette Anna Scavo
Salvator De Seniora Black
Andrei Boris Grzeskiewicz
Angelina Laura Widmore
Nicholas Ryan Scofield
Marjorie Widmore
Edward Marcéllus Dawson
James Dean Grant
Magnus Lars Hallstad
Cordelia Lucifer Bramble
Aléida Emilié Widmore
Valerian Ivy Mc'Léran
Amortentia Cécile Derwent
26 posters
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
Amortentia Cécile Derwent
Emekli Cadı
Amortentia Cécile Derwent


Kadın
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 1343
Yaş : 31
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 13196
Ekspresso Puanı : 24
Kayıt tarihi : 26/08/06

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimeCuma 08 Ağus. 2008, 11:38

Sihir Bakanı - Adaylar seçilmiştir, lütfen başvurmayınız.
Bakanlık Müsteşarı - Stephen Odelthal
Sihir Bakanı Asistanı - Bakan seçildikten sonra alım yapılacaktır, lütfen başvurmayınız.

Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi
Başkanı -
Sihrin Uygunsuz Kullanımı Bürosu Başkanı - Edward Jake Swan
Çalışan - Magnus Arthur Gauss
Seherbaz Karargahı Başkanı - Charlie Adolph Monaghan

Çalışan - John Stewen Peterson + Daniel Bryant Prewitt
Büyüceşura İdari Hizmetleri Başkanı - Dietricha Schwanhild


Esrar Dairesi (DOLU)
Başkanı - William Kunz C. Engelbert
Roxanne Elena Miller

Uluslararası Sihirsel İşbirliği Dairesi
Başkanı - Nathalie Emilie Allén
Uluslararası Sihirsel Ticaret Standartları Kurulu Başkanı - Boş
Uluslararası Sihirsel Hukuk Bürosu Başkanı -
Dorothée Juliette Lemieux
Çalışan - Lisa Gaunt
Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu Britanya Kürsüsü Başkanı - Brooke Alliandre Larisen


Sihirli Ulaşım Dairesi
Başkanı - Andrei Boris Grzeskiewicz
Uçuç Şebekesi Başkanı - Boş
Süpürge Denetim İdaresi Başkanı - Boş
Anahtar Bürosu Başkanı - Fred O'Hara
Cisimlenme Sınav Merkezi Başkanı - Boş


Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairesi
Başkanı - Robert John Allison
Britanya ve İrlanda Quidditch Karargahı Başkanı - Dayrnt Bill Black
Çalışan - Melanie Stacy Gracia
Resmi Tükürenbilye Kulübü Başkanı - Boş
Saçmasapan Patentler Bürosu Başkanı - Boş


Sihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi
Başkanı - Johannés Edmund L'mour
Zararlılar Danışma Bürosu Başkanı - Boş
Cincüce İrtibat Bürosu Başkanı - Boş
Canavar, Varlık ve Ruh Bölümleri Başkanı - Jason Goldfine


Sihirli Kazalar ve Felaketler Dairesi
Başkanı - James Dean Grant
Büyü Kazalarını Düzeltme Ekibi Başkanı - Boş
Unutturucu Karargahı Başkanı - Bellatrix Black
Muggle'ları İkna Edici Mazeretler Komitesi Başkanı - Daphne GreenGrass


Evlendirme Dairesi
Başkanı - Boş

Danışma Görevlisi - Isabella Amy Widmore


En son Amortentia Cécile Derwent tarafından C.tesi 06 Ara. 2008, 01:19 tarihinde değiştirildi, toplamda 17 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164/amo
Amortentia Cécile Derwent
Emekli Cadı
Amortentia Cécile Derwent


Kadın
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 1343
Yaş : 31
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 13196
Ekspresso Puanı : 24
Kayıt tarihi : 26/08/06

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimeCuma 08 Ağus. 2008, 11:41

Sihir Bakanlığı'nda bir meslek sahibi olmak istiyorsanız;

Ad Soyad:
Karakter Hakkında Ön Bilgi:
İstediğiniz Mevki:
Örnek Rp:

Formunu eksiksiz biçimde doldurup bu başlık altına göndermeniz gerekmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164/amo
Valerian Ivy Mc'Léran




Kadın
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Danceuy7
Mesaj Sayısı : 1
Yaş : 30
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11518
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 12/08/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimeSalı 12 Ağus. 2008, 16:47

Ad Soyad:Valerian Ivy Mc'Léran

Karakter Hakkında Ön Bilgi:Soylu bir aileden gelmektedir.Ravenclaw Binasından mezun olmuştur.Ailesi eski bakanlşık çalışanlarındandır.Valerian daha önce bakanlıkta asistan olarak çalışmıştır.

İstediğiniz Mevki:Sihir Bakanı

Örnek Rp:

Valerian büyük ve taştan yapılmış olan üspertici kapılardan geçerek Bakanlığa çıktı.Çok demode bir tasarıma sahipti burası.Gümüş şamdanlar,ahşap masalar,Kumaş perdeler ve daha birçok dekorasyon eşyası...

Mugglle iş yerleri gibi bir görünüm veren bir binaydı burası.Ama çalışanları fark atıyordu bütün Bakanlık Çalışanlarına.Nede olsa Ana binaydı ve iyi çalışanlar lazımdı.Valerian ses çıkartan adımlarla ofisine geçti.Ofisi bordo ve siyah ağırlıklı bir tonlamaya renk veren kasvetli bir yerdi.Çoğu zaman ışık yerine mumla aydınlatılırdı.Ahşap bir masa, ahşap ve dağınık bir dolap altın rengi şamdanlar ve Büyükçe koltuklar.Sihir Bakanı olduğu halde oldukça sade bir odası vardı.En azından dışarıdan.Zaten buarada sadece işlerini hallederdi.Günün büyük bir bölümünü dahası dışarıda geçirirdi...

Zaten bütün iş karanlığın haberleri yüzünden önemsiz kalıyordu.Normaldede işi bütün binaların başkanlarının haberlerini dinlemek önemli bilgiler toplamak ve bunları Sihir Bakanlığına haber vermekti.Çoğu kişi bu işe hayranlıkla baksada çok önemsizdi.En azından kendisine göre...


Bir süre sonra kapısı çalındı.Büyük ihtimalle günlük haberleri dinlemenin vakti gelmişti.Yüksek bir sesle;


"-Girin..."

dedi ve kim var diye ayağa kalktı.Tamda beklediği kişilerdi.Karşısında 3 kadın ve 5 adam duruyordu.Onlara koltuğu göstererek oturmalarını işeret etti.nedense bu olay hergün tekrarlanırdı.Kadınlar kahverengi saçlı ve asık suratlıydılar.Erkeklerin yüzlerinden ise kin ve kurnazlık akıyordu.Saatine baktı.Yarım saat içinde bütün Sihir Bakanlığına bütün haberleri iletmeliydi.Masasına geri otuarak adamlara haberler ne bakışı attı.Adamlar sırayla neler olduğunu söylediler;


"-Şey...Efendim bugünlerde karanlık ölümleri arttırmaya başladı.Mugglle dünyasındaki kaybolmalarda onların parmağı olduğunu düşünüyoruz..."

Mugglle Kazaları dairesi hep ilk başlardı ve emin olmadıkları şeyleri söyleyip dururlardı.Adama bilmiş bir bakış atarak konuşmaya başladı;

"-Ama emin değilsiniz sadece düşünüyorsunuz.Lütfen bana emin olduğunuz şeyleri söyleyin..."

...

Bir süre sonra hepsi söyleyeceklerini söyledi ve gittiler.Pekde kayda değer birşey yoktu.Valerian sekreterine bir mektup yazdı.Bazı sorunları yazdı.Bunlar bir Quittich maçında Mugglle görülmesi,Bir barın yerlebir edilmesinden ibaretti.Artık ne önemi varsa.Hepsi olup bitmiş olaylardı.Hiçkimse o Mugglle'ın peşinden gidemezdi.Yüzünü bile gören yoktu.Bunlar sadece bilindik Halk duyumlarıydı.Ama bakanlığı bütün bu konular konusunda bilgilendirmeliydi.Bu yüzden hepsini harfi harfine yazdı.Karanlıktan söz bile etmedi.Mektubu yazıp yolladıktan sonra bazı işlerini halletmek için Hogsmeade'ye cisimlendi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Amortentia Cécile Derwent
Emekli Cadı
Amortentia Cécile Derwent


Kadın
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 1343
Yaş : 31
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 13196
Ekspresso Puanı : 24
Kayıt tarihi : 26/08/06

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimeSalı 12 Ağus. 2008, 16:51

Yeterli bulunmadığından reddedilmiştir. Ayrıca an itibariyle sadece öğrenci alımı yapılacaktır. Lütfen başvurunuzu buraya gerçekleştiriniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164/amo
Aléida Emilié Widmore

Aléida Emilié Widmore


Kadın
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 638
Yaş : 30
Kan statüsü : Bu da Soru mu? Tabi ki safkan
Galleon : 11552
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 11/08/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimePtsi 29 Eyl. 2008, 00:31

Mümkünse meslek değiştirmek istiyorum^^

Ad Soyad: Aléida Emilié Widmore
Karakter Hakkında Ön Bilgi:

Çok çabuk kavrayan ve karşısındakini uğraştırmayan zeki birisidir. Hiçbir zaman kendisine verilen bir işte çok çalışkan olmamıştır. Ona öğretilen şeyleri tekrarlamadan pratik bir şekilde anlar ve bir daha unutmaz. Büyü yapanlar en çok özendiği kişilerdir. Daha okula başlamamış olmasına rağmen birçok büyünün ve iksirin nasıl yapılması gerektiğini , malzemelerini ezberden bilir. Övünmekten hoşlanır. Kesinlikle ZAY , kofti muggle ayrımı yapar ve de herkesi arkadaşı olarak kabul etmez. Çok açık sözlüdür , bazen bu açık sözlülük patavatsızlığa dönebilir. Sevdiklerine yalan söylemekten hoşlanmasa da iyi yalan söyler. Bu alışkanlığı nerde nasıl edindiğini hala anlayamamıştır. Ama haminnesi bunun ona doğuştan verilmiş bir özellik olduğunu söyler.

Başkalarının işine burnunu sokmaktan nefret eder ama bazen kendini tutamayıp karıştığı işler olabilir. Başkalarının da aynı titizliği Grace'in hayatında göstermesini bekler. Bulamayınca da öğretmeye çalışır.Kendini beğenmiş kişilerden nefret eder. Mely'e göre sadece kendisi ve seçdikleri üstündür. Tanımadığı bir kiişinin gönlünü nasıl feth edeceğini bilir. Espirili ve canayakındır. Aynı zamanda tanımadığı kişilere bir buz kadar soğuktur.

Savaş tarafı konusunda aklında bazı soru işaretleri yetişkin olana kadar mevcut değildir. Yaşı küçük olanların savaş tarafı seçmeye müsait olmadığını düşünür. Şu ana kadar düşünceleri ailesinin ona verdiği bir düşünce biçimidir. Bunun için küçükken ona daha yakın gelen ölüm yiyenlik üzerine gözlem yapmaktadır. Bir savaşa girmeden önce insanın kendi içindeki savaşta galip gelmesi taraftarıdır. Kolundan hiç çıkartamayacağı bir dövme yada içinden atamayacağı bir vicdanın yanlışlarını hayatının sonuna kadar çekmek istemez. Hadeflerini erkenden koyar ama yakalayana kadar en ince ayrıntısına kadar ölçüp biçer. Çoğu konuda tarafsız değildir. Yanlış yada doğru , eninde sonunda bir karara varılması gerektiğini düşünür.

İstediğiniz Mevki: Bakanlık Müsteşarı
Örnek Rp:

Uyku , uyku , uyku.. Şuanda istediği tek şey uykuydu. Zaten Emilié geleceği düşünmezdi. Onun için önemli olan şimdiki istekleriydi. Anneisni onun isteklerini her zaman yerine getirmişti. Ama şuanda yalnızdı , aslında Emi inkar etsede hep yalnızdı. Kimsenin ailesini tanımak yada bilmek istemiyordu , ailesini anlatanlardan tiksiniyor. Babaları ön planda olan kişilerle arasına mesafe koymaya özen gösteriyordu. Ne kadar söylemese de herkes biliyordu.. Em'nin babası yoktu.. Elbetet biyolojik bir babası vardı , ama kimdi onu birtek cadı annesi bilirdi. Oysa Haminnesi ölene kadar bu baba konusuna fazla takılmazdı. Doğruya o zaman Emi için annesi de yoktu. Sadece büyükannesi ve hayal dünyası vardı. O öldüğünde hiç göz yaşı dökmemişti , oysa o ruhunun diğer parçasıydı. Bu yanı Valentiné teyzesine mi benziyordu? Ama ona benzemesi imkansızdı.. Ona benzeseydi teyzesi onu severdi. Svet teyzesi hariç onu ailede sevenler azdı. Sanki o babasız büyümekten zevk alıyordu. Şu lanet olasıca yatakhanede aslında bir sürü arkadaşı vardı.. Var değil , vardı.. Çünkü kendini büyülere ve iksirlere adamış , bunu yaparken arkadaşlarını ihmal etmiş hatta onlarla görüşmeyeceğini düşünüp pis şakalarına alet etmişti. Şimdi hepsi kafa dengi tiplerdi.. Olsun , Emilié'nin kimseye ihtiyacı yoktu. Tek başına maceralar yaşayabilirdi. Mesela bu geceyi isterse bahçede geçirebilir , bunu kimsenin ruhu duymazdı. Suratına yayılan gülümsemeye engel olmaya çalışmadan siyah yorganı üzerinden sıyırdı. Parmak uçlarında ilerleyerek yatağının başucunda duran üzeri gümüş desenlerle kaplı siyah gecede kaybolan sandığının başıan geçti. Dokunmasa havada gümüşi şekiller var sanırdı. Üzerinde duran eşyaları yavaşça yatağının üzerine bırakıp sandıktan sessizce cüppesini çıkardı. Eğer bu yaramazlıkları devam edecekse düzenli olmalıydı. Elbiselerin üzerine eşya koymak ses çıkartırdı. Gerekli eşyalar gerekli yerlerde..

Geceliğini çıkarıp yatağının üzerine attı ve üstünü hızla giyindi. Daha demin dediği düzeni iki dakika geçmedne unutmuştu. O gecelik hiçbir zaman katlanmayacaktı , asasını yastığının altından alıp ayağına ayakkabılarını geçirdi. Beyaz parkelerin parladığı zeminde ayakkabılarını gıcırdatmadan yürümeye başladı. Hademe okula yeni alınmıştı , zaten garip bir aile olduğu en baştan belliydi. Ama Tanrı aşkına güzel temizlik yapılıyordu. Hem bir kofti ancak yerleri temizlemeliydi. Karşısındaki koftilere nasıl davranılır dersi veriyormuş gibi başını geriye savurdu. Sol gözünü kapatan perçek geri çekilmiş daralmış salon bir anda daha geniş oluvermişti. Maçlarda mutlaka saçlarını toplamalıydı. Bu nerden aklına gelmişti bilmiyordu ama bunu kesinlikle yapmalıydı. Yürürken gözlerini açık tutmaya çalışarak gerindi. Elbette gözleri kapanmıştı ama birşeyi denemek bile önemliydi. Hele de Emilie gibi üşegeç bir kız için.

Şöminenin alevinin sardığı ortak salon boş ve ürkütücüydü. Alevin hareketleriyle gölgeler değişiyor. İlk kaçma girişiminde birine yakalanma duygusu süreki gözlerinin etrafı taramasına yol açıyordu. Annesinin anlattığı gibiydi. Etrafa dikkatli bakması onun anlattıklarını aklına bir bir getiriyordu. Koltukların arkasındaki çıkış kapısı , kızlar yatakhanesinin önündeki beyaz şömine.. Salzar'ın ana rengi olan üç renkle döşenmiş ihtişamlı salon.. Gri , yeşil i siyah.. Beyaz şömine sayılazsa. Özgürlük hissini en çok veren Salazar Slytherin'in portresiydi. Evet hareketli değildi ama sanki Emilie'ye bakıyor ve onun gibi bir Slytherin öğrencisi olduğu için çok mutlu olduğunu kapalı dudaklarının arkasından fısıldıyordu. Bakışlarını ondan çevirip çıkış kapısına yöneldi ve nemli koridora kendini bıraktı , içerde biraz daha kalması heralde bütün geceyi orda geçirmesine neden olurdu. Yeşil ve gri o kadar güzel parlıyordu ki..

Koridor nemli ve loştu. Köşelere yaklaşıldığında gölgeler artıyor , ayak sesinin yankısı süreki arkasına ve önüne dönmesine yol açıyordu. Asası ise serinliğe rağmen terlemiş avuçlarının arasındaydı. Şuanda korkmuyordu aksine bu özgürlükten zevk alıyordu fakat kulağına gelen bir ses onun rahatsız olmasına yol açıyordu. Merdivenleri hızlıca tırmanmaya başladı. O ses hala arkasından gelirdu.. Bu yankıdan farklıydı , süpürgeyle uçarken bu sesi duyardı.. Tabi ya arkasında bir hayalet vardı. Kaymamaya çalışarak birinci kata çıktı ve önüne gelen ilk heykelin arkasına kendini attı. Birkaç saniye sonra önünden oldukça çirkin yüzlü , asil elinde kılıcıyla sessizce gülümseyen bir hayalet geçti. Kırmızı giysisiyle kendini diğer beyaz giyimli hayaletlerden ayırıyordu. Eğer ona yakalanırsan bütün okul çıkacak çıngarı duyar, aşağıya indikelrinde Emilie'yi duvara cüppesinden asılmış imdat diye bağırırken bulurdu. Eliyle ağzını kapattı ve hayaletin hızla ilerlemesini bekledi. Acaba onu duymuş muydu? Duymasa niye etrafına öyle bakınsın ki.. Koridorun sonuna geldiğinde Emilie'nin bu katta olduğunu anlayacaktır. Yere oldukça yumuşak basmaya çalışarak hızlı adımlarla karşıya geçti. Hayalet birşey sezmiş olmalıydı. Açık kalması garip olsada açık kalmış pencereye doğru ilerledi ve kendini pencereden aşağıya attı;

-"Ahhhh.."

Bunu dudaklarını ısırarak söylemesi fazla gürültü çıkmamasına neden olmuştu ama bir çalının içine düşmüştü ve canı acıyordu. Hiç hareket etmeden gövdesinin yarısı duvardan dışarı çıkmış hayalete baktı. Bu laftan da anlamazdı , bazen Gry. hayaletine sempati duyuyordu.. Bazen mi? Oysa bu sempati yeni ortaya çıkmıştı.. Ne olursa olsun çok mutluydu. Okul kurallarını zevkle çiğnemiş kapısı kapalı okuldan çıkmayı başarmıştı. Müdürenin odasına taş atıp kaçtığını ilan etmek istiyordu. Elbette bunu gerçekleştirmeyecekti. Hayalet etrafına bakınıp fazla gürültülü olmayan bir kahkahayla görüş alanından çıktı. Kahkahaların uzaklaşmaını bekleyip çalıların arasından çıktı. Yanağı çizilmişti ve beli ağrıyordu. Bu ne lanet şeydi? Yine de zafer sırıtışıyla bahçeye doğru yürümeye başladı. Şimdi ne yapmalıydı? Keşke yanında bir arkadaşı olsaydı o zaman daha çok eğlenebilirdi. O da nesi ilerde yürüyen biri mi vardı? Yoksa Emilie mı yanlış görüyordu. Çocuğun başı ona bakan kız döndü. Emilie'nin içini buz gibi soğutan donuk bakışları ve garip sırıtışı vardı. Oysa bu çocuk Ravenclaw'a seçilen kendini ZAY'a adamış sıcak gülüşlü genç değil miydi? Nasıl bu kadar itici olabilmişti.. Elbette ZAY olmak bir iticilik nedeniydi ama bu suratta rahatsız edici olan farklı birşeydi.

Başını çevirip yoluna dümdüz devam eden çocuğu gözleriyle izlemeye başladı. Acaba bu çocuk ZAY görünüşlü ölüm yiyen falan mıydı? Ve Yasak Orman'a mı giriyordu? Acaba orada ne yapacaktı? Bu kimin umrundaydı? Emilie tabiki de onun arkasından gitmeyecekti. Daha aklını peynir , ekmekle yememişti. Okuldaki ilk günleri ve ilk yılı için çiğneyecek kurallar sınırını yeterince geçmişti. Neden onda annesini görüyordu.. Benzemeleri değil.. O bakışlar evet .. Annesi gibi o da uyur gezerdi. Ve geceleri dayıları Yasak Ormanda av için gezerlerdi. Bir çocuğa zarar vermek onların sonu demekti.. Ayrıca bu bilmiş çocuğun başına bela olmak istiyordu. Bunun için onun canlı olamsı gerekirdi. Ayrıca vampir olmaması.. Biraz geriden çocuğu takip etmeye başladı. Hiç girmediği bu yer gerçekten ürkütücüydü. Annesinin anlattığına göre olay bazı yaratıklarda biterdi. Eğer çevrede at-adam gibi koruyucular geziyorsa orada pek yaratık olmazdı. İyide onların ne tarafta olduklarını tahmin edemeyecek yaştaydı. Belki de o lanet çocuğun canı cehenneme olmalıydı. Zikzaklar çizerek ilerliyordu. Burayı tanır gibi bir yanı vardı.. Ama bunun garantisi yoktu. Çocuktan gözünü ayırıp asasını diğer eline aldı ve terli avucunu cüppesine sildi. Aman Tanrım.. Her taraf karanlıktı. Yuvarlaklar çizen bu lanet çocuğu niye keriz gibi takip etmişti. Off ordan birşey mi geçmişti? Dayım buralarda mıdır? Dayı.. Tekrar adının Tom olduğunu düşündüğü çocuğun arkasından ilerlemeye koyuldu. Ama görüş alanından çıkmıştı. Onu mutlaka bulmalıydı. Hızlı adımlarla ilerlemeye başladı.

Deminden beri yavaş ilerleyen çocuk koşmuş muydu? Nerdeydi? Artık nerede olduğunu bulabileceğini sanmıyordu.. Bu lanet olasıca yerin gündüzü de böyle olmalıyd. İyice yolunu şaşırmadan geri dönmek istiyordu. Arkasını dönüp aşağıya doğru ilerlemeye başladı. Islak toprakta ayak izleri kalabilirdi. Asasını iyice kavrayıp yere baktı , yere bakmasıyla kaskatı kesilmesi bir oldu. Daha iki dakika önce geçtiği yerde ayak izlerinin üzerini başka izler de süslemişti. Belki de biraz daha geç o noktaya varsaydı o yaratık üzerinden geçip onu parçalayacaktı.

-"Kim var orda?.."

Demek Tom uyanmıştı. Ama bir sorun vardı. Ağaçların bulunduğu tarafa yani boş tarafa bakıyordu. Oysa tehlike tam arkasındaydı.. Tehlike.. Kendisini tehlike olarak göstermek hoşuna gitmişti. Birnevi motivasyon.. Gülümseyip yerde gördüğü ilk dalı aldı. Nede olsa hertaraftan uğultular geliyordu ve ıslak toprak sisle birleşip sesi emiyordu. Tom'un sırtına vuracaktı ama bu tehlikeli oalbilirdi. Arkasında olması aynı zamanda dezavatajdı. En iyisi önlemli bir merhabaydı. Kolunu yakalamya hazır birşekilde;

-"Sizin orada yol arkadaşlarına böyle kaba davranılıyor demek.."

Bunu demesiyle eğilmesi bir oldu. Biraz sonra başının üzerinden bir sihir geçti. Yavaşça ayağa kalkıp buz mavisi gözlerini gencin gözlerine dikti. Bu çocukluktan gelen bir alışkanlıktı.. Benimle konuşurken yüzüme bak.. Gülümseyip;

-"Bir dahaki sefere arkana bakmayı unutma ve karşındakinin armut gibi orda senin asanı çevirmeni bekleyeceğini sanma.. Ayrıca uyur gezersin.. Hakkında en iyisi kendini yatağa bağlaman olur.. Tabi ebediyen bağlarsan da karşı çıkmam , emin ol.. "
[/color]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hogwartsekspresi.editboard.com/lejantlar-biolar-f164/ale
Cordelia Lucifer Bramble




Kadın
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 525
Yaş : 30
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11408
Ekspresso Puanı : -2
Kayıt tarihi : 29/09/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimePtsi 29 Eyl. 2008, 14:25

Ad Soyad: Valentiné Lucifér Widmore

Karakter Hakkında Ön Bilgi:

---

İstediğiniz Mevki: Sihir Bakanı olmazsa Sihir Bakanı Asistanı.

Örnek Rp:


-"Ah Farquat neden bu görevi sana verdiğimi sanıyorsun? Sana güvenmiştim ahmak! Güvenmiştim! Bu kelimenin benim için ne anlama geldiğini bilmiyorsun! Sen adinin tekisin! Beceriksiz ve güvenilmezsin! Aileni güvence altına aldım! Geçinmen için elimden geleni yaptım. Ama sen ne yaptın? Aptal bir çocuk için bana olan sorumluluğunu yerine getirmedin! Senden hiç ama hiç beklemezdim! Aslında hiç olmayan ruhun gibi şimdi sen de yok olacaksın! Evet Farquat seni öldüreceğim."

Londra'nın loş ve çıt çıkmayan sokaklarında yankılanıyordu Valentiné'in dudaklarından çıkan lain kelimeler. Tek tek ve vurgulanmış, sade ve ürpertici, net bir mesaj verircesine yankılanıyordu. Her zamanki gibi her daim duygusuzca ve açıktı. Hayatının o anda, saniyeler içerisinde biteceğini biliyordu zavallı adam. Gözlerini açıp kapayana kadar Lady'nin gazabına uğrayacaktı. Tek çare sevdiklerini bir kere bile olsa gözü önüne getirebilmekti.Kaldırımın soğukluğunu hissediyordu şimdi tüm bedeninde. Kaldırımın soğukluğu ve Valentiné'in buz gibi bakışları damarlarında akan bulanık kana işlemişti bile.

Hiç sessiz olmadığı kadar sessizdi Londra. Çünkü Valentiné işini temiz ve seri yapardı. Kurbanlarını Londra'nın terk edilmiş belki Tanrı tarafından bile unutulmuş yerlerinde ölüme terk ederdi. Tek nida, sokak kadar yaşlanmış olan bir ağacın tek tük yapraklarından gelen hışırtı, sanki çok uzaklardan buraya kadar esmiş ve beraberinde soğuk bir tavır almış olan buz gibi rüzgarın gürleyişi ve Valentiné'in her daim yanında olan sadık hizmetkarı vampirinden gelen yakınmalar sesleri kaplıyordu kurban mezarlığını. Siyah beyazdı her yer. Evet, siyah ve beyaz. Ama Valentiné ayın aydınlatamadığı gölge düşmüş yerlerden bile daha da siyahtı. Uzun karanlık cüppesi kaplıyordu tüm bedenini. Geriye sadece karanlığın arkasına kendini gizlemeyen asık suratı kalıyordu. Mavi parlak gözler ve sivri, minik bir burun. Tüm herkesin sahip olmak istediği ince ama kalıplı, kan rengine boyanmış dudaklar. Belki de dünyanın en güzel kadınlarındandı genç Valentiné. Ama onun için hiçbir şeyi değiştirmezdi bu sahte güzellik. Çünkü kalbinde kötülük, hırs ve öldürme dürtüsü pompalanıyordu saniyede bir. Asla yok edemeyeceği duygular, onu tatmin eden duygular kaplamıştı tüm ruhunu. Lakin bedeni tüm kadınlarınkinden daha fazlasına sahipti. Ve bu adam da onun ruhuna değil bedenine sahip olmak istiyordu anlaşılan... Sarı saçlarını yılların kırışıklıklarını taşıyan gözlerinin önünden çekti. Bir şeyler gevelemeye başladı. Korkusunu bastırdığında acınacak ses tonuyla konuşmasını devam ettirdi.

-"Sevgili Valentiné! Evet sana Lady'm demekten bıktım! Hayatta sana en değer veren insanımdır. Seni Slytherin'den beri sevdim ve hala sürüyor bu isteksiz aşk. Sen ne yaptın? Beni uygun gördüğün biriyle evlendirdin! Nedenmiş? Sorumluluk sahibi olurmuşum. Anlayamayacağımı mı sanıyorsun? Lanet olsun ama şunu bil ki sen hayatımda gördüğüm en bencil insansın! Hep kendine göre planlar yapıyorsun. Sence Frellday'ı sevdim mi? Onla beraber olmak istedim mi? Hayır! Seni sevdim, sana hayrandım resmen ama gözünü gölgeler kaplamış! Şeytanlar seninle oyun oynuyor! Ah Tanrım! Keşke hiç doğmaz olaymışım. Ah..." Acınacak ses tonunu hışkırıklar bastırıyordu. Şimdi de ayaklarına kapanmış ağlıyordu. Tuzlu, iğrenç göz sıvıları Valentiné'e değdikçe buna tahammül edemiyordu. En ufak teması bile tiksindiriyordu. Adamın suratını ayaklarıyla itikledi. Bu uyarı bile adamın ağlamasına engel olamamıştı. Adamın hıçkırıkları sona erdiğinden birkaç saniye sonra ağzını açabildi. Şimdiyse sözcükler ağır ağır dökülüyordu dudaklarından.

-"Saçmalıklarını yeteri kadar dinledik. Evet Farquat ben hayatında gördüğün en bencil insanın belki ama sen de hayatımda gördüğüm en adi insansın. Seni affetmiyorum. Bunları söyleyerek iyice gözümden düştün. Utanmadan eşinin ve saf çocuklarının arkasından iş çevirdin. Eminim ölü halinle ailene yararın daha fazla olur. Her şey keşkelerle olmuyor. Demek ki benim elimle ölmek kaderinmiş. Ama ben kaderini değiştirebilirim. Aman Farquat hala kim olduğumu anlayamamışsın. Ben istesem tek bir bilek hareketiyle seni ve aileni öldürenim. Kimse de bundan hesap soramaz. Ben Farquat, senin gibi olmayan insanların Lady'siyim. Ve yine ben, seni göz açıp kapayana kadar öldüren olacağım! Ah, nede olsa bencillik benim huyum ya bu yüzden seni sadık müridim George'a emanet ediyorum. Be gün yeterince yoruldum."


Gözleri yerde ölümün eşiğinde olan adama daha da sinirli bakıyordu. Tüm negatif enerjisini ona aktarıyordu adeta. Ne hissettiklerini anlamak güç değildi onun için. Kana susamış George'u adamın üzerine saldı. Mavi gözleri Valentiné'in buz kesmiş bakışlarına yakınırken boynundan kaldırıma kırmızı damlalar damlıyordu. Buna kimse engel olamazdı. Ölümün tadını tatmalıydı. Valentiné artık baygınlaşmış adamdan gözlerini alarak George'a:

-"Ben toplantıya yetişmeliyim. Karargah'ımızın yolunu biliyorsun ya George?" dedi aceleyle.

George'da tık yoktu. Hala açlığını gidermemişe benziyordu. Adamın ölüşü ona hayat veriyordu. Valentiné soğuk gözlerini kısarak, dumanlar arasında Karargah'a cisimlendi. Olmak istediği son yerdi. O gün, o saatlerde kendisinden birazcık da olsa umut bekleyen insanlara başarısızlığını açıklamak çok güç olacaktı Valentiné için. Kabullenemezdi başarısızlığı. O, itaat edilecek kadar güçlü, duygusuz, sinirli ve asla yenilmeyen sahibiydi karanlıktakilerin. Hissedemezdi, sevemezdi, tıpkı bir duvar gibiydi. Ama önemli olan o duvarı inşaa edendi. O duvarı inşaa eden kutsal ruh barındırabilirdi bu duyguları. Lakin buna asla izin vermemişti Valentiné. Damarlarına zehir gibi yayılmıştı sevimsizlik. Her kalp atışında da yayılmaya devam ediyordu. İşlemişti tüm bedenine kötülük. Sanki bir garezi varmış gibi çıkmıyor, barınıyordu içinde. Sadece aptallar Valentiné'nin onu sevdiğini, değer verdiğini sanıyordu. Şöminenin ışığıyla aydınlanmış, sessiz ve gölgelerin tüm zemini kapladığı odadaki aptallar...

Tahta zemininin üzerine "Tak" sesiyle oturdu ayakları. Oda o kadar sessizdi ki titreyen, boş bakışlı yoldaşları sadece bir "Tak" sesiyle bile etrafına bakınıyordu. Adeta ışığı yutan bir köşeden belirdi. Karanlıktan çıktığında bile kaybolmamıştı bedenini saran gölge. Yoldaşların hepsi sanki arkalarından biri itiyormuşcasına eğildi Valentiné'nin önünde. Yavaşça şöminenin yanına gitti. Kirpiklerinin gölgesinin irisindeki tüm maviliği kapladığı gözleri dikildi ateşe. Ateşe baktığı halde göz bebekleri küçülmemişti. Çaba ediyordu ışığın karşısında küçülmemeye. Tıpkı sahibi gibiydi, asla yenilgiye uğrayamıyordu. Odadakiler dalgın ve sinirli görünen efendilerini sakinleştirmek için onu övücek kelimeler ettikçe hepsinin ona muhtaç olduğunu anlıyordu. Kimileri isteksizce söylüyordu -ki bu kişiler sırf ondan korktukları için hala yanında olduklarını düşünüyordu Valentiné- kimileri destek verircesine. Dürüst olacaktı onlara karşı. Yalan söyleyecek değildi. Dalgın gözlerini aniden yoldaşlarına dikti. Sanki bir mıknatıs yardımıyla çekilmiş gibi aniydi. Kan kırmızısı rujla süslenmiş dudaklarını ıslattı ve gür bir ses tonuyla seslendi yoldaşlarına:

-"Çabaladım ama başaramadım. O hain hala etrafımızda ve bizi asla bırakmayacak. Bilgi sızdırmaya devam edecek. Yarın ilk işiniz burada toplanmak! Duydunuz mu beni? Bahane istemem, hepiniz yarın bura-"

Hennibal nasıl cesaret ettiyse birden sözünü kesti:

-"Efendim biliyorsunuz yarın gelemem. Mahkeme gereği sabah saat üç-"

Valentiné sinirlenmişti. Sözünün kesilmesinden nefret ederdi. Hennibal'ı hep ukala, bencil ve çıkarcı görmüştü. İkinci bir Valentiné'e gerek yoktu.

-"Kes sesini seni ukala! Ben konuşurken nasıl sözümü kesersin, ha? Hennibal seni aşağılık, zaten sana hiç güvenmiyordum," dedi. Hennibal diğerlerinin arkasına saklanıyordu yavaş yavaş."Belki de... Bu kişi Hennibal'dır. Ne dersiniz?"

Adamın imanı gevremişti adeta. Korkuyla bağırıyor, geriliyordu. Valentiné asasını çıkardı. Hennibal ukala ve güvenilmez olabilirdi fakat onun olmadığını biliyordu. Sadece tek istediği kendini yüceltmek ve gözlerini korkutmaktı. Hennibal'ın üzerine yürüdü. Herkes geriye çekildi, kimse bir şey söyleyemiyor, karışamıyordu. Adamı köşeye sıkıştırdı.

-"Crucio!"

İşte istediğini gerçekleştirmişti. Sinirden ne yaptığını bilmiyordu. Yoldaşının acı çekmesi umrunda bile değildi. Adam acıdan iki adım ötedeki duvara yapıştı. Bir sağa, bir sola yuvarlanıyor. Çığlıkları odada yankılanıyordu. Herkes olduğu yerde kalmış, acıyla adamı izliyordu. Kimileri yalvarırcasına Valentiné'e bakıyordu. Valentiné'nin sesi çığlıklar arasında yankılandı yine:

-"O hain bundan daha fazlasını hak eder. Kesinlikle onu öldürene kadar acı çektireceğim! Emin olun onu yakalayacağım. Emin olun..."

Yerde acı çeken adama boş boş baktı. Bir yandan güven kazanırken, bir yandan da korkuluyordu. Yapmıştı yapacağını. Asasını bir kez daha kaldırdı.

-"Reducio!"

Adam gerildi ve aniden büzüştü. Tıpkı bir lastik gibiydi. Ağlıyor, yerlerde yuvarlanıyordu. Şok geçirmiş gibiydi. Valentiné adamın elinden tutarak onu ayağa kaldırdı. Bağışlayıcı bir sesle fısıldadı.

-"Bir daha sözümü kesme," Hennibal nefretle ayaklarına bakıyordu. Valentiné'e bakmaya cesaret edemiyordu. "Sizlerde dağılın artık. Yarın hepiniz buradasınız!"


En son Valentiné Lucifér Widmore tarafından Paz 05 Ekim 2008, 15:46 tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cordelia Lucifer Bramble




Kadın
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 525
Yaş : 30
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11408
Ekspresso Puanı : -2
Kayıt tarihi : 29/09/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimePtsi 29 Eyl. 2008, 23:15

Halledilmiştir. 
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Magnus Lars Hallstad
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü, Gryffindor Bina Sorumlusu
Magnus Lars Hallstad


Erkek
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Dansrr6
Mesaj Sayısı : 1515
Yaş : 32
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11660
Ekspresso Puanı : 27
Kayıt tarihi : 01/10/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimePerş. 02 Ekim 2008, 12:03

Karakterin Adı - Soyadı: Magnus Arthur Gauss

Karakter Hakkında Ön Bilgi: Magnus, ailesinin Kuzey Gausslar kolunun Norveç sınırları içerisinde yaşayan bireylerinin torunudur. Aile aslen Orta Avrupa'da yaşar ancak 1648'deki Büyük Veba Salgını'nında bir kısım aile bireyleri daha kuzeye (Almanya, Danimarka, Norveç, İsveç, Finlandiya) göç etmişlerdir. Magnus kuzey soğuğunun insanlara verdiği sertliğin aksine oldukça sakin, sükûneti ve düzeni seven, kendi halinde bir büyücüdür. Kendindeki büyücülük kıvılcımlarını 5 yaşında farkeden Magnus, sınırlarını zorlamaya meraklı bir çocuktu. 6 yaşında bir kitapta rastladığı 'Yaşayan Ölüm' iksirini yapmaya kalkınca malikânenin 3'te 1'ini havaya uçurdu. Şans eseri evde kimse yoktu. 7 yaşındayken, geceleri babasının asasını alıp rasgele büyüler yapardı. Yine bir kitapta adına rastladığı 'Aquamenti'yi anne babasının yatak odasında uygulayınca babası boğulma tehlikesi geçirdi. O zaman sihir yapması ytasaklanan Magnus, 10 yaşına kadar, yani Hogwarts'a gelene dek sihir yapamadı.
Karakterine bakarsak, Hogwarts'ın son iki yılında karakterinin yerleştiğini görebilirsiniz. Kütüphanede zaman geçiriyor, profesörlerle sohbet ediyordu. Hiçbir şeyi plansız ve önceden düşünmeden yapmaz olmuştu. Düzen onun her şeyiydi. Mükemmeliyetçiydi. Ödevi ile ilgili şaka yapan kişilerin sonu hastane kanadı olurdu. Yine de ufak cezalarla kurtulurdu. Bugünlerde onu yardımsever, canayakın, esprili kişiliğiyle görenler, hala Hogwarts'ta 6. yılındaki haliyle aynı olduğunu söylerler.


İstediği Mevki: Sihrin Uygunsuz Kullanımı Dairesi Başkanlığı

Örnek RP:
Londra... Her daim puslu, kasvetli, ıslak olan şehir. Her daim planları bozmaya hazır bekliyor. Ve her daim, gecenin tüm kasvetini yıkacak bir kurban buluyor. O gecenin kurbanı da Magnus'tu. Bir buçuk aylık resmi görev onu bir hayli yormuştu. Tek istediği bir fincan sıcak kakao ile birkaç kurabiyeydi.
Kuvvetli bir çınlama sesinin caddenin sessizliğini yarmasıyla beraber, kırmızı kapılı, iki katlı, Muggle tarzı evin önünde uzun boylu bir adam belirdi. Üzerinde koyu renkli, iyi kumaştan yapıldığı belli olan bir seyahat pelerini vardı.
Adam, hızlı hızlı elindeki çantayı karıştırıyor, küçücük çantanın içinde bir şey arıordu. "Nerede bu küçük şeytan?",bir yandan da söyleniyordu. O çantasını karıştırırken çişeleyen yağmur sağanağa dönüştü. Yağmura eşlik eden gökgürültüsü ile adam duruldu. Çantasını karıştırmayı bırakıp elini pelerinin içine attı. Şimdi de kednine söyleniyordu. "Merlin'in pantolonları adına Magnus! Sen büyücüsün." Elini pelerinden çıkardığında asasını tutyordu. Asayı hafifçe kapıya doğrulttu ve fısıldadı: "Alohomora!" Kapı bir tık sesiyle açıldı ve adam kendini evin sıcaklığına bıraktı.
İçeri girer girmez asasını mutfak yönüne çevirdi ve bir sessiz büyü yaptı. Mutfakta bir çaydanlık kendi kendini suyla doldurmuş, ocağa konmuştu. Aynı anda bir fincan da kendine iki kaşık kakao koymaktaydı.
Adam koridorda bir adım atmıştı ki kapının önündekileri gördü: "Oh, olamaz daha yeni geldim" Kapının önünde özel mühürle mühürlenmiş üzerinde Sihir Bakanlığı-Birinci Dereceden Acil Mektup- yazan bir zarf vardı.
Magnus zarfı istemeyerek açtı. Gözleri sarı saman kağıdına bir türlü inemiyordu. "Bakanlık elemanlarına acısa iyi olur, yoksa yakında herkes ST Mungo'yu boylayacak." diye düşündü.
Saman kağıdının yakıcı kokusu burnunu kaşındırırken terlemeye başladı. "Üff! Ne olacaksa olsun artık ne yapayım." diyerek kağıdı okumaya başladı.

Sayın Magnus A. Gauss,
Bu mektubu aldığınız kullanabileceğiniz en hızlı yöntemle bakanlığa gelmeniz rica olunur. Acil durum!

Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Başkanlığı


Mektubun son satırını bitirdiğinde sıcacık kakao gözlerinin önünden yavaşça kayboldu. "Zorlu bir görevden döner dönmez bir başka görev... Sanki Sibirya'nın soğuğunun ona yetmediğini düşünüyorlar. Veya kutup kurtlarının sevecen, uysal varlıklar olduğunu zannediyorlar. Oraya bir daha asla dönmek istemiyorum"
Asasını tekrar mutfağa çevirip çaydanlığın içinde ince bir düdük sesiyle kaynamakta olan suyu dinledi ve hüzünlendi. Aklından kakaoyu çıkaramıyordu.
İçinde verdiği savaş onu deli ediyordu. Çok zor bir görevden henüz ve aşırı yorgun olarak dönmüştü. Dinlenmeye ihtiyacı vardı. Ama zarfın üzerinde büyük kırmızı haflerler "ACİL" yazıyordu. Bakanlığı hiçbir zaman tehlikeye atacak veya onu mahcup edecek bir davranışta bulunmazdı.
Kakaoyu aklından çıkarmaya çalışarak közleri sönmüş olan şömineye doğru ilerledi. Üzerine pelerin bile almamıştı. Şöminenin yanındaki hoş bir ortaçağ vazosuna uzanarak vazonun içinden bir avuç yeşil toz aldı. Tozları şömineye bırakırklen anlaşılır ve tok bir sesle haykırdı: "SİHİR BAKANLIĞI, ATRİYUM"
Bir an şöminenin içinde yeşil şimşekler çaktı ve Magnus yok oldu. Ev şimdi boş ve sessizdi.
Aynı anda Londra'nın diğer yanında, Sihir Bakanlığı'nın Atriyum'unda bir şöminenin içinde yeşil ışıklar cümbüş yapıyordu. Işıkların sönmesiyle şöminenin içinde bir adam belirdi.
Adam üzerindeki toz ve külleri elleriyle silkip şömineden çıktı. Bürolara giden asansöre doğru ilerliyordu ki bir şey farketti. Ona gönderilen zarfta bir acil durum olduğu yazıyordu. Bir acil durumda Atriyum'un hınca hınç dolu olması, habercilerin vızır vızır çalışması gerekirken, etraf tamamen boştu. "Şüpheli bir durum." diye fısıldadı.
Magnus şimdi etrafı süzerek yavaş ve sessiz adımlarla ilerliyordu. Elini cebine daldırıp asasını çıkardı.
Bir an Bakanlığın basılmış olabileceğini düşündü. Çoğu Bakanlık Çalışanı katledilmiş olabilirdi. Arkadaşları ölmüş olabilirdi. Son düşünceyle temkinli olmayı bırakıp koşmaya başladı.
Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi'nin kapısına geldi durdu. İçeriden bir tıkırtı geldiğini duymuştu, yoksa bunu hayal mi etmişti? Seslerden biri "Geldi galiba, kağının önünde bir tıkırtı duydum" demişti. Bir başkası ise "Evet, ben de duydum." diye fısıldamıştı.
Magnus kapıyı hızla açıp asasını önde tutarak içeri daldı. Daire tamamen karanlıktı; en azından bir an için. Sonra küçükk havai fişekler etrafta patlamaya başladı, havada gezinen ışıklar bir yazı oluşturdu, gürültülü bir kalabalık şarkı söylemeye başladı:
"İYİ Kİ DOĞDUN MAGNUS!"
"Siz beni öldürmek mi istiyorsunuz? Hepinizin ölmüş olabileceğinizi düşündüm." Magnus sevinmişti. yoğun iş temposu içinde kendi doğumgününü bile hatırlayamamış, ancak arkadaşları onu düşünmüştü.
Kendi dairesinden birçok çalışan, başka dairelerden de birkaç eleman oradaydı.Etrafa göz gezdirirken Magnus'un gözü bir başkasını gördü Sihir Bakanı. Bu kadar yoğun bir adamı bir doğumgünü partisinde görmek şaşırtıcıydı.
Derken arkadaşları ona kocaman bir kazan pastası ile büyük bir kupa içinde sıcak kakao getirdiler. "Beni nasıl mutlu edeceğinizi biliyorsunuz." Mumları üfleyip kakaosunu içerken kalabalıktan sıyrıldı. Şimdi herkes dans ediyor, şarkı söylüyor, eğleniyordu. Yüzüne geniş bir tebessüm yayıldı. Tam dansa katılmayı planlarken Bakan yanına geldi.
"Magnus, İrlanda'da bir durum ortaya çıktı." Bakanın varlığı açıklanmıştı. "İrlandalı, yeni reşit olmuş bir büyücü yanlış yola sapmaya meyilli. Üstelik yandaşları da var. Bir aydır yer değiştiriyor. Yeni yetmeler nasıldır bilirsin, yerlerinde duramazlar. Dün yaşlı bir muggle çiftçiyi öldürmüşler hemen el koymanı istiyorum. Görev tamamen sessiz ve olabildiğince çabuk halledilmeli, sana güveniyorum."
Magnus hiçbir şey sormadı. Sadece kendine biraz daha kakao aldı ve sessizce partiden ayrıldı. Kendi bürosuna doğru hızlı hızlı yürüdü, şöminesinin önünde durup vazodan bir avuç yeşil toz aldı, şöminenin içine geçti ve haykırdı:
"SİHİR BAKANLIĞI, İRLANDA TESİLCİLİĞİ, INGONISH KOYU!."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
James Dean Grant

James Dean Grant


Erkek
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 1
Yaş : 33
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11411
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 02/10/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimePerş. 02 Ekim 2008, 17:39

Ad Soyad: James Dean Grant

Karakter Hakkında Ön Bilgi: Asi , kararlı , cesur , sinsi gibi kavramlar karakterini tam olarak yansıtmakta yetersiz kalsa da kafalarda ufak bir fikir belirmesi için yeterlidir .

İstediğiniz Mevki: Büyü Kazalarını Düzeltme Ekibi Başkanı

Örnek Rp:


Dean , bir dağ yamacındaki patikadan , kışın gelmesiyle yapraklarını dökmüş , çıplak ağaçların arasından , tam önünde duran ışık huzmelerinin yayıldığı köye doğru ilerliyordu kararlı adımlarla . Az önce cisimlenmeyi göze alabildiği ufak bir göletin yanında kendine muhteşem bir hayal bozan büyüsü uyguladığından şimdi tamamen görünmez halde olduğundan emindi . Aklında tek bir isim vardı şimdi , Alfonso . Damarlarında ise onu daha da güçlendiren , durmadan kabardıkça kabaran bir öfke ...

Uzun bacaklarıyla attığı birkaç adımın ardından şimdi köy meydanındaydı . Sıra sıra bahçeli evler göze çarpan ilk şeylerdi bu köyde . Ama büyücü ve muggleların içiçe , bu köyde yaşadığını düşününce midesinin bulandığını hissetti Dean . Öfkesi ise kontrol edilmez bir hal almıştı şimdi . Yavaşça meydanda ilerleyip evleri süzmeye devam etti . Artık ikindi vaktiydi , gece gündüzü yutmak üzereydi yani . Bu işi hemen bitirmeliydi , daha fazla oyalanamazdı buralarda . Sonunda tam meydanın ortalarında bir yerde durdu ve diğerlerine tıpatıp benzeyen bir eve dikkatlice bakmaya başladı . Birkaç saniye içinde ise kararını vermiş eve doğru yönelmişti bile . Bahçe kapısını asasının tembel bir hareketiyle araladı , şimdi şirin tek katlı evin kapısını net bir şekilde görebiliyordu . Kapıya yönelmeden önce üzerindeki hayalbozan büyüsünü kaldırdı . Yüzünü göstermek istiyordu o haine , yüzünü gördüğündeki o korkuyu hissetmek istiyordu ... Kapıya doğru ilerledi ve hiç uyarıya zaman bırakmayak büyü fırladı asasının ucundan . Büyünün kapıya ulaşmasıyla bir patlama sesi duyuldu ve ardına kadar açıldı tahta , geniş görünümlü kapı . Şimdi içeriden bir çığlık yükseliyordu , bu çığlığı duyunca içinde kontrol edilmez bir coşku hissetti Dean . Sonunda bulmuştu onu ...


Yine emin adımlarla ve içinde öfke coşku karışımı bir duyguyla adımını attı şimdi savaş alanına dönmüş eve . Kulağına gelen tıkırtılardan kurbanının üst katta kağının önüne birşeyler yığmaya çalıştığını anlayabiliyordu . Önce tiz bi kahkaha attı ; ardından da öfkeyle tizleşmiş sesiyle '' Aptal ! '' diye haykırdı . Nasıl bu kadar aptal olabilirdi ki . Olağanüstü sihir gücünün önünde iki parça eşyanın durabileceğini nasıl düşünebilirdi ... Üst kata çıktı ve asasını ikinci kez doğrulttu . Bu sefer daha zayıp bir engel vardı önünde . Asasının ucundan fışkıran kuvvetli ışıkla büyük bir patlama duyuldu yeniden . Şimdi önünde ne kapı kalmıştı ; ne de aptal muggle yapımı eşyalar . Şimdi önünde korkudan bembeyaz olmuş bir sululet vardı sadece . Dean önce admı süzdü , sonra da o insanı korkutan tiz sesiyle konuşmaya başladı .

'' Karanlık Lord'dan kaçabileceğini mi düşündün Alfonso . İhanet yanına kalır mı sandın ? Karanlık Lord ihaneti cezasız bırakmaz ! ''

Gittikçe daha da şiddetlenen bir öfkeyle söylemişti bunu . Bunun sonucunda da son söylediği cümle öfkeyle o kdar tizleşmişti ki anlaşılmaz olmuştu . Karşısında ondan gözlerini arayamayan adamın ise şimdi yüzünden kan çekilmişti sanki . Bişey söylemek istiyor ama söyleyemiyor gibi dudaklarını kımıldatıyordu sadece . Dean daha fazla öfkesine karşı duramayaram haykırdı büyülü sözcüğü . Sesli yapmıştı büyüyü , bu çığlıkla içindeki öfkesini dindirmek istercesine ...

Avada Kedavra !

Asasından yeşil bir ışık fırladı ve şimdi güneşin iyice etkisini yitirmesiyle karanlıklaşmış odada ışıldayarak , adamı tam kalbinden vurdu . Dean cansız bedene son birkez baktı ve içine coşkunun yayılmasına izin verdi . Sonra orada işinin bittiğine karar vererek tekrar evin alt katına indi . Kapıya yönelmeden öncede yine kendini tamamen görünmez hale getiren bir hayalbozan büyüsü uyguladı . Şimdi davetsiz misafirlerle uğraşamazdı , daha önemli bir işi vardı , önemli bir toplantı ...

Ufak bir 'şak' sesinin etrafta yankılanmasıyla , sık ağaçların bulunduğu , etrafta büyük taş parçalarının dizili olduğu , kendine göre muhteşem bir toplantı yeri olan karanlık ormanda buldu kendini Dean . Bu mekanın kötücül havası güç veriyordu sanki ona . Ama şimdi zaman kaybedemezdi , saat zaten yeterince ilerlemişti . Dean önce hafif bir bilek hareketiyle ortamı aydınlattı daha sonra da asasını gökyüzüne doğrultarak sözsüz bir büyü yaptı . Bu büyü müridlerini buraya çekmek için yeterliydi . Gelmeleri en fazla bi ya da iki dakika sürerdi . Karanlık Lord'un bu açık davetine karşı gelemezlerdi ....
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edward Marcéllus Dawson

Edward Marcéllus Dawson


Erkek
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 587
Yaş : 31
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11410
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 05/10/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimePaz 05 Ekim 2008, 20:13

Ad Soyad: Edward Jake Swan
Karakter Hakkında Ön Bilgi:
23 yaşında eski bir Slytherinli olan Edward daha okulundaki ilk yıllarında başarısını tüm okula kanıtlamış bir çocuktu. Onu okutan Profesörler Ed'in daha o yıllardan büyük bir gelecek vaadettiğini anlamış ve onunla özel olarak ilgilenmişlerdi. 16 yaşında okul eğitimini yetersiz bulup ayrılmaya kalkışsa da arkadaş çevresi ve öğretmenleri tarafından okula dönmeye ikna edilmiş ve eğitimini 1944 yılında Hogwarts Akademisinde tamamlamıştır. Mezun olduktan iki sene sonra bakanlıkta çalışmaya başlamış ve başarılı atılımlarda bulunarak kısa sürede işinde yükselmiştir. Mesleğinin zirvelerinde olan Jake Sihir Bakanı tarafından dahi tanınmaktadır. Bunun dışında Edward yıllardır seyahatler ederek yeni büyücülerle tanışmayı ve kendini daha da geliştirmeyi adet edinmiştir, bu sayede de Avrupanın birçok bölgesinde çeşitli dostlar edinmiştir..
İstediğiniz Mevki: Sihrin Uygunsuz Kullanımı Dairesi Başkanı
Örnek Rp:
Hava ürpertici karanlığın hakimiyeti altına girmek üzereydi. Ormandaki kuş cıvıltıları da bu karanlıkla birlikte sönmüş, yeriniyse ne idüğü belirsiz yaratıkların haykırışlarına bırakmıştı. Fakat ormanda bu gereksiz canlılardan daha başka bir varlık olduğu da belliydi. Ayak sesleri ve ormandaki bu anlaşılamayan hareketlilik pek hayra alamet değildi.

Henüz son avına yeni sahip olmuşken saatin geç olduğunu farkeden Edwardsa, şu an onun için her şeyden önemli olan toplatıya yetişmek için tam ortasında durduğu ıssız ormanın o hırçın sessizliğini yırtarcasına hızlı adımlarıyla ilerliyrdu. Ormandaki en ıssız, en ücra bölgeyi bulmalıydı.

Fakat o kadar hızlıydı ki arkasındaki ayak seslerini biraz geç farketmişti. Farkeder farketmezse asasını çekip Affedilmez bir Lanet yollamıştı. Ancak ayak seslerinin sahibinin bir tilki olduğunu görünce affalamış bir halde cesede bakakaldı. Bundan kısa süre sonra "Şansına küs ufaklık.." diye mırıldanıp daha hızlı adımlarla yoluna devam etti.


Etrafta hiçbir canlının bulunmadığından emin oluncaysa cüppesinin sol kolunu sıvayıp dövmemsi karanlık işareti açığa çıkardı. Daha sonra asasının basit bir hareketiyle Ölüm Yiyen maskesini de yüzüne yerleştirdi. Edward gözlerini yumduktan hemen sonra elini yara izine dokundurarak birden cisimlendi.


Karşısında hizmet ettiği Lord'unu görünce hemen diz çöküp selam verdi. Lordun güç veren sesini duyana kadar da ona minnetarlığını ve sadakatini gösteren bu duruşta beklemeyi düşünüyordu...


Not: RPyi bilerek kısa tuttum..

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
Marjorie Widmore
Ressam
Marjorie Widmore


Kadın
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları 42446019ix9
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 29
Kan statüsü : Melez.
Galleon : 11570
Ekspresso Puanı : 2
Kayıt tarihi : 12/08/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimeSalı 07 Ekim 2008, 21:30

Ad Soyad: Roxanne Caroline Miller
Karakter Hakkında Ön Bilgi:

Tehlike ve Rox. Rox, Hogwarts'ta okuduğu yıllar boyunca sadece tek bir isimle anılmıştır. Bayan tehlike. Rox'un merakından, hırsından, kendine güveninden bulaşmadığı olay neredeyse kalmamıştır. Rox'un umursamaz aynı zamanda şımarık oluşu her zaman istediğini elde etmesine neden olmuştur. Rox'un kıvrak yani sinsi bir zekaya sahip olması karşısındaki kişiyi çok çabuk atlatmasına olanak vermiştir daima. Sahip olduğu irade ve mantığa rağmen onları gölgede bırakan bir şeye sahip olmuştur hep o. İçinden gelen çılgın bir sese. Mantığıyla hareket ettiği olaylar parmakla gösteriLebilecek kadar azdır. İçindeki sesi dinler hep o. Bu nedenle her türlü belaya karışmıştır aslında. O çılgın ses çoğu zaman yanlış şeyleri itip öğretmiştir doğruyu Rox'a. Kendine her zaman tam bir güven duymuştur. Kendinden şüphe ettiği bir an yok gibidir. Bu nedenle hayatında her türlü başarıyı tatmıştır. Ölümden korkmaz. Fakat hayattan zevk alabilmekten mutludur. Bu nedenle içindeki ses kadar Rox'da çılgındır. Kısıtlamalara hiçbir şekilde gelemez. Yani özgürlüğüne oldukça düşkündür. İnsanların ne olduğunu ilk görüşte anlayabilir. İyilik meraklılarından nefret eder. Bu nedenle henüz küçük yaşta sıkı bir "Ölüm Yiyen" olacağını kanıtlamıştır. Korkak insanlardanda aynı şekilde nefret eder. Onları yakınına yaklaştırmaz.
İstediğiniz Mevki: Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Çalışanı
Örnek Rp:
~ Bir SonbahaR Sabahı...

Gözlerini umutsuzca baktığı resimden alması saatler sürmüştü Marissa'nın. Oldukça neşeli bir tabloydu, fazla bile neşeli. Bir adam ve bir kadın elleri ve gözleri birbirine kilitlenmiş bakıyorlardı birbirlerine. Kadının parlak sarı saçları etrafa bir ışık ve sevinç yayıyor, adamın ise mavi gözleri bir okyanus kadar derin gözüküyordu. İkisininde teni bir kar tanesi kadar beyaz ve parlaktı. Bu mutlu çiftin hemen arkasında sonsuza uzanacakmış gibi duran ağaçlar vardı. Onların üzerlerinde ise oldukça fazla sarı yaprak vardı ve resimden anlaşılıyorduki bu sarı yapraklardan hemen hemen bir tanesi geçen her saniyede yere doğru süzülüşe geçiyordu. Buz mavisi gözleri ve altın sarısı kadar parlak saçlarıyla kadının mora yakın dudakları zarifçe kıvrılıyor, adam ise kadına bakıp hafifçe tebessüm etmekle yetiniyordu. Tabii arada sırada kadının ve adamın saçları, etrafta esen rüzgara daha fazla dayamayarak uçuşuyorlar, rüzgarın mahkumu oluyorlardı.

Gözlerinden aşağıya, oradanda resime damlayan bir gözyaşı sayesinde kendine gelmişte işte Marissa. İkinci bir gözyaşı daha resme damlamadan, beyaz ve narin ellerini gözlerine götürüp, düşecek ya da düşmeye meğilli yaşları sildi. Bir çocuk gibi ağlamanın bir faydası olmayacağını bildiği halde, kalbine veya aklına söz geçiremiyor, onunla ilgili hatıralar aklına gelince bu sahneleri çoğu kez yaşıyordu. Ve her defasında kendine kızıyor, bir an önce bu karamsarlıktan kurtulmak istiyordu. Sadece karamsarlık olsaydı düşünce tarzı sevinebilirdi. Ama bunun haricinde hep duygusaldı. Hep dokunsan ağlayacak gibiydi. Hep o buz mavisi gözlerde bir damla yaş vardı. İçine oturan hep bir şey vardı ve Marissa ne yaparsa yapsın orda kalmaya devam edecekti galiba. Marissa'da alışmıştı onun varlığına, içinden söküp atamamaya, onla yaşamaya o kadar alışmıştıki... Gittiğinde orada bir boşluk olacağını zannederek kendi halinin ne kadarda gülünç olduğunu yine kendi gözleri önüne serdiysede, o şeyi atamamıştı içinden. Belkide o şeyin yerine birini koyuyordu istemesede. Belkide farketmiyordu böyle bir işe kalkıştığını, yapıyordu ama işte. Ve o şey -ya da yerine o koyduğun her kimse-içinde olduğu sürece Marissa memnun olmayacaktı halinden. Resmi yanındaki komidine bırakıp, mor örtüyü başına kadar çekip hıçkırarak ağlamaya başladı. Galiba böyle tükenerek ölecekti...

~ Aynı Gün Öğleden Sonra...

Marissa gözlerini yeni uyanmış masum bir bebek gibi açmıştı. Ne kadar ağladığını bilmiyordu doğrusu. Ama en en sonunda bitap düşüp, kendini uykunun tatlı ve sıcak kollarına bırakmış olduğu tartışılmazdı. Başına kadar çektiği yorganı şimdi beline kadar indirmiş, gözleri tavana dikmişti. Yatakta böyle yatmak hoşuna gidiyordu. Ailesinin onun hakkındaki endişelerini biliyor, yorgun düşüp fazla uyuduğu zamanlarda başına nasıl beklediklerini biliyor, ama kalkıp benim bir şeyim yok, iyiyim veya mutluyum gibi sözcükleri söyleyemiyordu. Ne zaman bunu yapmaya kalksa boğazında bir şey düğümleniyor, Elissa'nın konuşmasına engel oluyordu. İşte o zamanlarda Elissa gözlerini bir yere dikiyor, uzun bir süre boşluğa bakıyordu. Diğerlerinden pekte kısa olmayan bir zaman zarfından sonra, günlerdir ilk kez iyi hissetmişti kendini Elissa. Hatta günler demek yersiz olurdu. Aylar sonra... Tabiki yatağından çıkıyor, arada bir aşağıya inip ailesinin arasına bir ruhmuşçasına katılıyordu. Ama bunları yaptığından aklı hep başka bir yerde oluyor, sorulanlara cevap vermiyor, söylenenleri dinlemiyor, dinleyemiyordu. Gözlerini tavandan alıp, ellerinin oldukça yavaş bir hareketiyle örtüyü ayaklarına doğru itti Elissa... Ayaklarını örtünün altından çıkararak ahşap zeminli yere koydu. Oranın soğukluğunu hissetmesiyle tekrar bir kendine geldi. Bu kadar ağlamalar, feryatlar değer miydi, onu bırakıp giden birine... Kesinlikle hayır... İçindeki bir ses ona sürekli böyle söylüyordu, aylardır durmadan. Ve nedense Elissa bugün o sese gak vermişti. İçinde tarifsiz duygular kol geziyordu... Kapıdan çıkmaya hazırlanırken, üstünün aşağıya inmeye pekte uygun olmadığını farketti. Dolabın yanında duran boy aynasına geçip kendine şöyle bir baktı. Gerçektente böyle inilmezdi. İstemeden gülümsedi.. Uzun zamandır gülümsememiş olmaktan dolayı yüz kasları gerilmişti. Alışkın değillerdi gülmeye herhalde..

Aynadaki görüntüsü tam olarak şöyleydi... Sarı saçlar, mavi bir tokayla ensede tutturulmuştu. Buz mavisi gözler içe doğru çökmüştü. Pekte iç açıcı sayılmazlardı. Beyaz olan teni parlamıyor aksine solgun duruyordu. Üzerinde ise mor bir gecelik vardı. Kumaş solgun tene göre oldukça fazla parlıyordu, hatta Elissa aynaya bakarken gözlerini istemsizce kırpıştırmıştı. Dolabının eskimeye yüz tutmuş kapaklarını beyaz elleriyle yavaşça açtı. Ne giyebilirdi ki? Evde duracağı için rahat bir şeyler olabilirdi. Siyah pantolonunu aldı, üzerinede yine rahat olan siyah-beyazlı gömleğini. Ayaklarına ayakkabı geçirmeye gerek yoktu. Mor ve oldukça pofuduk olan terliklerini ayaklarına geçirerek, yerle aynı renk olan kapıdan dışarıya çıktı. Sanki eve yabancılaşmış gibiydi... Hemen merdivenlere, ordanda aşağıya yöneldi.

~ Galiba Şanslı Bir Gün...

Marissa'nın aşığa inmesiyle beraber odadaki hava sanki tümüyle değişmişti. Farkettiği kadarıya herkes yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirmişti. Ve one öyle geliyorduki, odada konuşulan konu büyük bir hızla değişmişti. Gördüklerine ve bildiklerine aldırmamaya çalışarak son basamağıda indi. Annesi yüzünde samimi bir ifadeyle-hiç olmazsa Marissa'ya öyle geliyordu-ona günaydın demişti. Kendisine oldukça ağır gelen başını hafifçe sallamış, bej rengi koltuklardan birine kendini büyük bir hızla bırakmıştı. Herkes ona sanki daha önce görüşmedikleri kadar özlem ve acıyarak bakıyordu yani Marissa öyle hiseediyordu. Gözleri ona bakanlarda, yüzünde ise onlar kadar sahte bir gülümseme vardı. Annesi... O da onun gibi sarışın ve mavi gözlüydü yani Marissa'nın kime benzediği apaçık ortadaydı. Tenide aynı onun kadar beyazdı... Şimdi ona doğru elinde bir zarfla geliyordu.

-Sana gelmiş Marissa... Posta bekliyor muydun ?

Marissa başını hayır anlamadında sallarken, annesinin elinde tuttuğu zarfa doğru uzandı. Hogwarts'tan mı geliyordu ? Marissa'nın Hogwarts'la ne işi olabilirdiki... Mektup zarfını hızla yırtarak açtı. Ve içindeki yazılar okumaya başladı...

-Miss Maliethis... Yaklaşık 6 ay önce yapmış olduğunuz "İksiR" dersi profesörlüğünün kabul edildiğini belirtmekten onur duyarım. Yeni dönemde sizleri aramızda görmek bizi çok sevinderecektir... Ders ve okul işleyişi hakkındaki bilgi okula vardığınızda size aktarılacaktır. Sihirli Günler...

Arianna Bluetis S. Dliethis

Hogwarts'la nasıl bir işi olabilirdi. Ondan uzaklaşalı 6 ay olmuştu ve 6 aydan önceki gün Marissa mutlu bir şekilde profesörlük başvurusunda bulunmuştu. Bu kadar karamsar olduğu günlerde böyle bir haber çok mutluluk vericiydi. Elinde olmadan koltuktan zıplarken, ailesinin neye uğradığını şaşırdığını görebiliyordu. " Ne olmuş ? Niye zıpladı ki?" gibi soruları duyabiliyordu, ama durupta heyecandan konuşamıyordu. Gözleri kocaman olmuşlardı ve etrafa hayat dolu bakıyorlardı. Sonunda tepinmeyi bıraktı, nefes alabiliyordu şimdi. Şaşkın gözlere inat biraz daha suskun kalıp haylaz haylaz bakmayı sürdürdü. Bir anlığına bile olsa çektiği tüm acıları ve en önemlisi onu unutmak ne kadarda güzel, ne kadarda tatlı bir duyguydu.

~ Son 1 Ay Daha Sonra Herşey Bitecek...

Marissa etrafındaki şaşkın gözleri daha fazla merakta bırakmak istemeyerek derin bir nefes aldı. En son bu kadar heyecanlandığında küçük bir çocuktu. 11 yaşında ve her küçük büyücü gibi Hogwarts'a gitmeye meraklı... O zamanda evlerine aynı buna benzeyen bir mektup zarfı geldiğinde ve üzerinde kendi ismini gördüğünde Marissa bu kadar heyecanlanmıştı. Ve aile içinde olan olaylardan, endişelerden, korkulardan böylecek kurtulmuştu. İşte tam olarak oraya dayanıyordu öyküsü... "Hogwarts'ı Sevme" öyküsü... Şimdi genç bir kadın olaraktan-artık kız demeye dili varmıyordu- Hogwarts'a başka nedenlerle gitmek pekte fena olmayacaktı. Belkide tekrar bu sayede, içinde yaşadığı fırtınalardan kurtulacaktı. Daha fazla kulağında vızıldayan "ne oldu" gibi sorulara dayanamayarak konuşmaya başladı:"Mektup... Mektup tam 6 ay önce yaptığım İksir profesörlüğünün kabul edildiğini söylüyor. Yeni dönemde Hogwarts'da profesör olacağım... 1 ay sonra herşey bitecek..."Gözlerinde mutluluk gözyaşları birikmişti. Anne ve babasının ona şimdi acıyan gözlerle değilde, gurur dolu bir ifadeyle baktıklarını görüyordu. Dudaklarının sahte değilde samimi olarak kıvrıldıklarını hissedebiliyordu. Ve şu an en önemlisi içindeki parçadan bir şey eksildiğini hissedebiliyordu. O parçadan bir şeyler eksildiğinde boşluğun büyüyeceğini zannetmişti sebepsizce. Ama hiçte öyle olmamıştı işte. Hiç olmadığı kadar mutluydu. Belki 11 yaşındakinden bir parça çok ama çok az bir parça kadar eksik... Ve 6 aydır ağzından dökülmeyen sözler bir çırpıda söylenecek duruma gelmişti


"Ben çok iyiyim. Mutluyum..."

~ 1 Ay Sonra Tekrar Orda...

Marissa son 1 ayı içinde hep bir umut dalgasıyla bitirmişti. İçindeki o şeyin hala orda durduğunu ve artık yerine birini koyduğunu biliyordu. Ama onun orda durmasının etkilerini en aza indirmek için önlemler almıştı Marissa kendince. Artık mutlu şeyler düşünmeye çalışarak, sorularlar dolu olmayan hayaller kurmak ve içinde hep bir umut ışığı bırakmak bunların başındaydı. Normal hayata döndüğünü hissediyor, içine mutluluğun dolmasınada izin veriyordu. Artık her sabah birini baş ucunda görmüyor, kendi aşağıya kahvaltı etmeye inebiliyordu. Bu kesinlikle mükemmel bir şeydi.

O günde son bir ayının geçtiği güzellik sınırlarının dahada ötesinde kalkmıştı Marissa. Yatağında fazla oyalanmadan, gözlerini tavana dikmeden aşağıya inebilmişti. Artık nedense merdivenler veya genel itibariyle malikane yabancı gelmiyordu ona. Bu da olukça güzel bir şeydi... Tabiki bugün Hogwarts'a doğru yola çıkıyor olmak dahada özel bir duyguydu. Bu tartışılmazdı... Masaya otururken, annesine, babasına, ikizine, küçük kardeşinei kuzenlerine daha sayamadığı çoğu kişinin yüzüne bakarak içten bir "günaydın" demek dahada hoştu doğrusu. Onlarda kendilerine bu kadar içten söylenen bir "günaydından" hoşnut kalmış olacaklardıki, Marissa'ya tek tek "cevap" vermişlerdi. Kahvaltısını hızla yemek ve odasına çıkmaktan başka herşey normal seyrinde ilerliyordu. Bavulunu bir gün öncesinden hazırlayan biri için, geriye kalan tek şey üzerine giymekti ki. Marissa bunu bir çırpıda gerçekleştirmişti. Bavulları eline alıp, aşağıya doğru bir kaplumbağa misali yavaş yavaş aşağıya indi. Ailesiyle doya doya kucaklaşıp, ona artık yakın gelen kapıdan dışarıya attı kendini. Bu sahneyi daha fazla uzatmak gereksizdi. Üzücüydü... Ve Marissa bunu kaldıramayabilirdi.

Kendini 9/3 Çeyrek peronlarına attığında sanki hala o küçük cadı kızdı. Yanında annesi babası, trene hayranlıkla bakıyor, ve onu oraya götürecek olmasından dolayı ona minnettar duyuyordu. Bavullarını bu kalabalıkta, bir büyü yardımıyla hareket ettirmek kötü bir fikirdi. Onları taşımak aslında o kadarda kolay değildi... Marissa bunu bavullarını taşıyacak bir ebeveyn olmayınca anlamıştı. Kendini gülmekten alamadı... Etrafta bir sürü küçük öğrenci vardı ve en az Marissa'nın 11 seneki hali kadar... Bir bilet almak için kalabalıkta yürümek oldukça zorlaşmışken, tanıdığı birinin varlığına rastlayabilmek için etrafı gözlüyordu. Sonunda bir bilet alıp, trene doğru yürümeyi başaran Marissa, profesör kompartımanına yöneldiği için ayrı bir mutluydu doğrusu.

~ Hogwarts'a Gidiş

Profesör kompartımanında yerini alırken hala gelecek olan kişileri merak ediyordu. Acaba tanıdığı bir yüz var mıydı ? Onla aynı sene mevzun ya da bir sene önce filan... Böyle bir şey olması gayet sevindirirdi doğrusu Marissa'yıı. Zaten hiç yabancı olmadığı Hogwarts'dan daha bir zevk alırdı. Şuanda yanında oturan kişiyi tanımıyordu ama tanışmakta da bir sorun göremiyordu. Ama böyle yersiz bir tanışma faslı yapmayı da düşünmüyordu. Kompartımanın kapısı hafifçe bir gürültüyle açılırken, Marissa ağzının açıldığını hissediyordu. İçeriye giren kişi LisabeLLa'ydı. Biricik dostu... Gözleri parlarken karşısındaki 2. bir şahısla beyninden vurulmuşa dönerken, bu kompartımadan nasıl kurtulabileceği konusunda çalışmaya başlamıştı beyni.. Yoo bu olamazdı ? Hayal görüyor olmalıydı ? MichaeL profesör ola-maz-dı !!! Hiçbir şey demeden yanında duran birkaç eşyayı hızlıca aldı. Lisabella'ya anlayabileceği bir bakış fırlatarak, kompartımandan dışarıya attı kendini. Tüm bu acımasız ayların sebebiyle, aynı çatı altında ders mi verecekti ? Bu resmen bir felaketti.

Devamı var ama sığmıyor.
[Başka sitede yapmıştım umarım sorun olmaz. ]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimeCuma 17 Ekim 2008, 12:19

Ad Soyad: Johannés Edmund L'mour

Karakter Hakkında Ön Bilgi:

Ed hafiften delidir. Çabuk sinirlenen bir yapıya sahiptir. ALkol ve sigara bağımlısıdır. Fakat iş günlerinde sadece sigara içer. Cesurdur kimsenin onu korkutamayacağına inanır. İğneleyici kouşmayı sever. Alaycıdır. Oldukça meraklıdır. Herşeye burnunu sokar. Tehlikeyi sever. Maceraperesttir. İçinde konuşan seslerden nefret eder. Kendine güvveni yüksektir. Bu nedenle kendini diğer insanlardan üstün görür. - Şuan çıkmam gerek akşam geldiğimde uzatırım -

İstediğiniz Mevki:
Sihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi Başkanı


Örnek Rp:


Yağmur kimseye zarar vermeden yağarken ne kadar hoş ve alımlıydı. Hafifçe kafasına düşüp yüzünü yalayan rüzgarda uçuşurken, kalbinin derinliklerinde bir huzur ve neşe vardı. Uzun zamandır tatmadığı, kalbinde duyumsamadığı bir duyguydu mutluluk. Yerde yağmurun erittiği kar suyu gibi hissediyordu kendini. Arınmış ve tekrar bulanmaya hazır… Tekrar tekrar kendini iliklerinde bulmak can sıkıcıydı belki ama alışmıştı ve değişmek istemiyordu. Böyle yaşamak daha zevkliydi. Hatalarının acısını başkaları çekiyordu. Eldiven takmış olduğu ellerini ensesine götürdü ve Hogsmeade vitrinlerine bakmaya devam etti. Biraz daha yürürse donacaktı herhalde. Bir noel ağacının altında koro eşliğinde şarkı söyleyen birkaç öğrenci değil de açlığı dikkatini çekiyordu o anlık. “İçki iyi gider değil mi Ed?” diye mırıldandı samimiyetle. Nereye gidecekti? Üç Süpürge veya Domuz Kafası mı? Yoo, hayır sıkmıştı artık oralar Ed’i. Küçüklüğünden beri oralar da takılırdı hep. İlk ateş viskisi de Domuz Kafasında içmişti sonuçta. Ellerini sakallı çenesine götürdü ve biraz çevresine bakıp oyalandıktan sonra ayaklarının götürdüğü yere gitmeye karar verdi içten içe. Biraz dolanacak ardından ilk gördüğü dükkâna girecekti. Gayet iyi bir fikirdi bu. Bu sırada yağmuru iliklerinde hissetmeye devam edebilirdi. Tabii zatüre olmamak için de gayret etmeliydi bu sırada. Aslında bakanlığa gitmemek için iyi bir bahane olurdu bu. Dairesinde sıkılıyordu tüm gün boyu. Bir dosyayı imzalayıp bitirdiğinde, gözleri çıkış saatini gözlerken, diğer bir dosya geldiğinde hayal kırıklığı ile dolup taşıyordu içi. Hastalık izni, hayatında en çok sevdiği şeydi. Sonsuz kitap ve dondurmaya eş değerdi onun için. Uzun süredir durakladığı yerden ayrılıp tekrar yürümeye koyuldu. Birçok çocuk dükkânların önlerini siper almış, vitrinlere diğerlerinden önce bakabilmek için parmak uçlarına yükselmişlerdi. Fakat bu çaba gereksizdi. Yağmurun hala eritemediği kar, bir metreyi bulmuştu. Zaten eritebilmesini de beklemiyordu.

-“Ahh! Sizi haylaz veletler!”

Önüne bakarak yürürken, kulağının yanından geçen bir kartopuna yakalanmamak için, kafasını eğmesi gerekmişti fakat bu sefer sırtına gelmişti bir taş gibi sertleşmiş olan kar. Asasını cebinden çıkardığı gibi arkasına döndü ve birkaç sırıtkan çocuğun ona el sallayıp uzaklaştığını gördü. Sinirden gerilmiş yüzü gevşeyip eski haline dönerken, telaşla asasını cebine tepti. Telaşı gereksizdi fakat yine de korku hissi uyandırıyordu içinde. Tekrar birini öldürebilmek için Lord’un emri gerekliydi. “İtaatsizliğin cezası.” diye mırıldandı korku içinde. Tekrar öyle bir şeye katlanamazdı. Dudaklarını ısırdıktan sonra önünde bulunduğu dükkâna bir göz attı. Büyük Fıçı… Hiç gelmemişti buraya, belki de gelmişti fakat hatırlamıyordu. Belki de girmemesinin bir nedeni vardı. İçeriden yüksek sesler geliyordu belli ki kalabalıktı. Birkaç dakikalık bir duraksamanın ardından kapıyı hafifçe araladı ve içeriye girdi.

-“Hay lanet! Dikkat etsen biraz zahmet olmazsa!”

Kapının önünden son hız geçen bir kadınla çarpışmıştı. Sinirle gözleri kısıldı. Neden sürekli düşmek zorunda olan oydu. Yerden destek alarak ayağa kalktı ve karşısındaki kadından özür dilemeden, boş bir masa aramaya koyuldu. Her yer doluydu neredeyse. Kaşlarını hafifçe kaldırdı ve boş gibi gözüken bir masaya attı kendini. Ipıslaktı. Hafiften üşüyordu. İçeride puslu bir hava vardı. Ve gereksiz yere bir sürü gürültü. Pis bir yerdi. Üç Süpürgeyi buraya tercih ederdi. Bir süre için etrafında konuşup şakalaşan insanlara dikti gözlerini. Hepsi ne kadar mutluydu. Ed’in ise sabah ki mutluluğundan eser kalmamıştı. Derin derin iç çekti ve yanında beliren kişiye baktı. Biriyle buluşma ayarlamamıştı… “Ah tabii barmen! İyice aptallaşıyorsun Ed.” dedi içinden bir ses. Barmen ne içmek istediğini soracaktı herhalde. Daha ağzını yeni açan barmene hafifçe sırıtarak “Bir ateş viskisi lütfen.” dedi. Yanından uzaklaşırken Ed hafifçe önüne eğdi kafasını. Yalnızdı ve yalnız olarak kalacaktı. Dudaklarını ısırdı ve gelen ateş viskisine bıyık altından teşekkür ettikten sonra ellerini masaya dayadı ve tanıdık bir yüz görme amacıyla etrafına bakınmaya bir yandan da ateş viskisini yudumlamaya başladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nicholas Ryan Scofield

Nicholas Ryan Scofield


Erkek
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Yuppirt8
Mesaj Sayısı : 168
Yaş : 30
Kan statüsü : Safkan.
Galleon : 11939
Ekspresso Puanı : 1
Kayıt tarihi : 07/03/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimeC.tesi 18 Ekim 2008, 22:45

Ad & Soyad: Nicholas Ryan Scofield

İstediği Mevki: Sihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi Başkanı

Kişisel Bilgileri: Acımasız, Soğukkanlı, Kararlı, Cesur, Girişken, İçe Dönük, Oldukça Hırslı ve Zeki

Duygusal değildir. Ağlamanın zayıflık olduğunu düşünür.
Başkalarından özür dilemekten ve başkalarından emir almaktan nefret eder.
Gerektiğinden fazla cesurdur.
Fazlasıyla sert ve otoriter olmasına rağmen, yeri geldiğinde gayet komik ve eğlenceli olabilir.
Sadakate çok önem verir.
Başaramadığında yılmaz ve başarana dek devam eder.
Hırslı ve kararlı bir yapıya sahiptir.
Tuttuğunu koparır.
Kendi menfaati için yapmayacağı şey yoktur.
Değer Vermez, Acımaz, Affetmez!


Fiziksel Bilgileri: Sarışındır ve saçlarınının kısa halininden daha çok hoşlanır. Bu yüzden saçları oldukça kısadır. Gözleri Yeşile çalan mavi bir renge sahiptir. Kaslı ve atletik bir vücudu vardır. Uzun boyludur. Sarı saçları , renkli gözleri ve kaslı vücuduyla oldukça çekici ve yakışlıklı bir görünüme sahiptir.

Örnek Rp:


Ev ~

Güneş pencereyi delercesine camdan içeri süzülüyordu. Nickholas gözlerini kırpıştırırken, kendi kendine üç beş küfür savurdu.
Niye dün akşam perdeyi çekmemişti ki sanki... Herzaman olduğu gibi yine üşenmişti ve şimdi bunun cezasını, uyanması gereken saatten, 2 saat erken uyanarak ödüyordu.


Dirseklerinden destek alarak doğruldu, uzanmakta olduğu yatağından.
Derince bir nefes aldı. Cama çevirirken kafasını, hava nekadar güzel diye düşünmekten kendini alamadı.
Ayağa kalkmış, giyinmişti. Hazırdı şimdi. Bugün dersi vardı ve eli boş bir şekilde girmek istemiyordu sınıfa. Eline ilk gelen bir kaç kitabı aldı ve Odasından dışarı çıktı.

...



1. Ders ~

Nickholas Sihirli yaratıkların bakımı dersi için sınıfa geldi. Bugün ders işlemeyeceği için, boş bir sınıf ayarlamıştı. Amaçsızca eline aldığı üç-beş kitabı masaya koydu. Öğrencilere bir göz attı... Herbiri birbirinden ufak ve heyecanlı duruyordu. Konuşup, fısıldaşıyor, derse başlamak için canatıyormuş gibi görünüyorlardı.

Tahtaya yürürken hafifçe öksürdü.

"Ben Sihirli yaratıkların Bakımı Profesörünüz Nickholas Ryan Scofield."

Bu cümle üzerine, kalan tek tük fısıldaşmalar da sonlanmıştı.
Ve asasının şık bir hareketiyle, yanında bulunan tahtada şunlar belirdi :

Nickholas Ryan Scofield
Sihirli Yaratıkların Bakımı Profesörü

"Bu yıl ve bir aksilik çıkmazsa önümüzdeki yıllarda da Sihirli yaratıkların bakımı Dersini birlikte işleyeceğiz. Sihirli yaratıkları sevdiğinizi ve seveceğinizi umuyor, dersime başlamadan önce birkaç şeyi açıklığa kavuştumak istiyorum ;

Sizlere verdiğim ödevleri yapmanız gerektiğini , aksi takdirde binanızdan puan kıracağımı ve yine ödevinizi beğenip beğenmeme göre binanıza veya - puan kazandırcağınızın bilincinde olarak girin derslerime...

Ayrıca söz almadan konuşulmasından ve ukala öğrencilerden hoşlanmam...

Kendine güven ile ukalalık arasındaki çizgiyi koruyun çocuklar..."


" Bugün ders işlemeyeceğiz. Amacınız birbirinizi tanıyıp, kendinizi tanıtmak olacak."


Öğrencilerin bir bir ayağa kalkıp kendilerini tanıtmalarıni dikkatle izledi ve dinledi Nickholas.
Son sıradaki öğrencide kendini tanıttıktan sonra söze girdi :

" Herkese teşekkür ederim. Dersi noktalamadan önce size yapmanızı istediğim şeyi söyleceğim ; En çok ilginizi çeken hayvanın özelliklerini belirten küçük bir ödev hazırlamanız."

Masaya koyduğu kitapları eline alıp Kapıya yöneldi...

"Sihirli günler..."


...



2. Ders ~

Dersin yapılacağı alana geldiğinde öğrencilerçoktan gelmiş olduğunu gördü.

"Günaydın" dedi sert bir ifade ve ses tonuyla.


"Sihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi, bütün bilinen canavar, yaratık ve ruhların sınıflandırmasını yapar. Bunlar bir yaratığın tehlike derecesini bir bakışta algılayacak bir rehber sunar."

Asasını hafifçe hareket ettirdi. Sol yanında küçük bir tahta, sağında ise içinde kıpırdanan şeyler olan tahta bir fıçı belirdi.

"Sınıflandırmanın beş kategorisi şu şekildedir."

Asasını tekrar oynattığında tahtada şunlar yazılıydı :

***** Büyücü katili olduğu bilinenler / Eğitilmesi yada evcilleştirilmesi imkansız
**** Tehlikeli / Uzman bilgisi gerektirir / Usta büyücüler idare edebilir
*** Yeterli Düzeydeki büyücüler ilgilenmeli
** Zararsız / Evcilleştirilebilir
* Sıkıcı

Bazı öğrenciler tatayı, parşomenlerine not ediyorlardı. Nickholas konuşmaya tekrar başlamak için bir süre bekledi.

"Sınıflandırmayı hepimiz anladık sanırım. Bu gün iki yaratığı tanıyıp dersimizi sonlandıracağız."

"Pıtırkurt" dedi. "Rutubetli hendeklerde yaşar. Uzunluğu 25 cm kadardır."
"Şimdi herkes birer tane alsın bakalım şunlardan" Eliyle sağındaki fıçıyı işaret etti. Öğrencileri pıtırkurtları alırken o anlatmaya devam etti :
"Pıtırkurtlar kalın ve kahverengidir. Çok az hareket ederler." Öğrencilerin tamamı incelemek için birer pıtırkurt alıp yerlerine geçmişti.
"Sizinde anlayacağanız gibi , bir ucunu diğerinden ayırt etmek imkansızdır. Her ikiside bir salgı çıkarır. Bu salgı bazı iksirlere kıvam vermek için kullanılır."
"Pıtırkurtlar her türlü bitkiyi yesede genel olarak marulu tercih ederler."

Öğrenciler dikkatle dinliyor, bazıları da not alıyorlardı.
"Elinizdekiler sizde kalabilir."
"Bugün üzerinde duracağımız bir diğer hayvan ise Cörkpâre."

"Bu yaratık İskandinavya kökenli olasa da artık kuzey avrupanın heryerinde yaygın olarak bulunmakta.
Seyrek, ince ve siyah kıllarla kaplı, etli, pembemsi bir mantara bezeyen Cörkpâre, şaşılacak derecede hızlı bir şekilde ürer ve ortalama büyüklükte bir bahçeyi birkaç günde sarar.
En sevdiği yiyecek olan solucanları bulmak için toprağın içine kuvvetli dokunaçlarını yayar.
Cörkpâre, yer cücelerinin sevip, lezzetli bulduğu bir yiyecektir. Bunun dışında kayda değer bir yararı yoktur."
Nefes alıp yutkundu. Asasının hareketiyle, az önce belirmiş olan tahtayla, fıçı yok oldu.
"Ödev vermiyorum."

"Sihirli günler..." diyerek alandan ayrıldı...


Mevki doludur. Başka bir mesleğe başvurun lütfen. - Marveille Lydia Wisténd
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Angelina Laura Widmore
Muggle
Angelina Laura Widmore


Kadın
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Evilgrin0007qd8
Mesaj Sayısı : 10
Yaş : 30
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11380
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 20/10/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimeSalı 21 Ekim 2008, 21:30

Başvuru Kartı:

Karakterinizin Adı Soyadı:Angelina Laura Widmore
İstediği Mevki:Sihir Bakanı Asistanı.Doluysa ya da olmazsa Canavar, Varlık ve Ruh Bölümleri Başkanı

Karakterinizin Kişisel Bilgileri:
"Melek görünümlü şeytan" sözü tam olarak Angelina'yı betimler.Sinsi ve ukaladır.Mugglelar ve bulanıklar adeta tiksinir ve onları küçük görür.Gerçekten değer verdiği kişi sayısı 3'ü geçmez.Zekası sinsiliği ve güzelliğiyle birleşince ortaya felaket sonuçlar çıkabilir.Aklını kullanmasını iyi bilen bir cadıdır.Eğlenmeyi sever.Özellikle ikizi birlikte eğlenebildiği ender kişilerdendir.Yaşına göre bazen çok olgun bir kadın olduğu onu tanıyan herkes tarafından ilgi çeker.Dışarıdan bu saf temiz kız görünüşü,bazılarını yanıltsa da onu iyi tanıyanlar aklındaki şeytanca düşüncelere çoğu zaman tanık olmuşlardır.İksirlere karşı özel bir ilgisi vardır.Çoğu zaman yeni şeyler denemekten kaçınmaz.Dostları konusunda seçicidir.Safkandır ve bununla övünür.Ailesi ve Angelina Karanlık Taraf'ın hizmetindedir.

Karakterinizin Fiziksel Bilgileri:

Uzunca boyludur ve ince bir bele sahip sahip,dışarıdan bakıldığında ilgi uyandıracak kadar zarif bir fiziğe sahiptir.Oval yüzünde en çok dikkat çeken bölüm,yeşil irice gözleridir.Her daim pembe,dolgun dudaklara ve sol yanağında küçük bir gamzeye sahiptir.Beline kadar uzanan,altın sarısı dalgalı saçlara sahiptir.

Örnek Rp: [Konusu serbest, uzun ve göze hitap etsin...]


"Şak"

Sesin yankısıyla birlikte Hogsmeade'de buldu kendini...Güneş batmak üzere kendini geriye çekmiş ve yerüyüzündeki son ışık zerrecikleride kaybolmak üzereydi.İşte tam bu saatlerde severdi Hogmeade'i...Hoş klasik bir köyden farkı yoktu,sadece büyüyle donatılmış olması bile hoşuna gidiyorduİngiltere’nin tek büyülü köyü...Ufak,tefek,birkaç katlı taş evler,kapı gıcırtıları ve bembeyaz bir örtüyle kaplı küçük bir köy manzarası…Gördükleri sadece bundan ibaretti.

Bütün gün bakanlıkta çalışmanın yorgunluğu ve cisimlenmiş olmasının etkisiyle beraber hafiften midesi bulanıyordu.Soğuk havadan nefret etmesine rağmen yerdeki kara batıp çıkmasından zevk alaraktan yürümeye devam etti.Adeta bürünürcesine giydiği pelerinin cebine soğuktan uyuşmuş ellerini soktu.Etrafa dikkatle göz gezdiriyordu.Belki de tanıdık bir yüz arıyordu.Aslında Hogsmeade’de yalnız dolaşmak yerine Nick’in de yanında olması hoşuna giderdi.Hoş o da bakanlık işleriyle boğuşmaktan zaman bulmakta zorlanıyordu.Bir süre sonra boş boş gezinmekten sıkıldı ve karşısına ilk gelen dükkanın kapısına bembeyaz ellerini uzattı.Bitkin düşmüş bir şekilde Üç Süpürge’de buldu kendini…

Loş ışıkla aydınlatılmış bu ortam umduğundan da sıcaktı.Düzenli bir şekilde yerleştirilmiş tahta masalardan birine yerleşti.Isınabilmesi için şömineye yakın bir masa seçti kendine…Şık,siyah çantasını özenlice masaya yerleştirdi.Etrafta fazla kimse yok gibi görünüyordu.Aslında Cadı ve Büyücülerin sıkça uğradıkları bir mekandı Üç Süpürge…Sandalyeye yaslandı ve dinlenmek istercesine gözlerini birkaç saniyeliğine kapattı.Gözlerini kapattığı anda düşünceleri onun kafasını bulundırmaya başlamıştı bile…Son yapılan toplantı…Angelina için büyük bir önem taşıyordu.Artık Bakanlık’ta bir şey yapmanın vakti gelmişti.Hatta Benjamin bunun için Efendilerine Gizem Dairesi’nin kontrolünün tamamen elimizde olduğunu da belirtmişti.Artık harakete geçme zamanıydı…


“Öhm…”

Garsonun kalınca öksürürüyormuşçasına çıkardığı sesle,büyük zevkle yumduğu mavi gözlerini açtı.Dükkan sahibi değildi başında dikilen esmer adam...Garsonu buraya sık sık uğradığı için tanırdı.Üç Süpürge’nin sahibini de iyi tanırdı.Russel Gizem Daire’sinde Angelina ile çalışırdı.

“Ah…Çok üzgünüm.Bilirsin yorgunluk işte…Bir kadeh ateş viskisi lütfen.”

Garson siparişi aldıktan sonra sivri ve çökük yüzüyle hafiften gülümsedi.

“Rahatsız ettiğim için ben üzgünüm Miss Gaunt...Bakanlıktaki işler oldukça yorucu olmalı.”

Evet dercesine kafa salladı ve biçimli yüzünde zoraki bir gülümseme belirdi.Birkaç dakika sonra garson elinde bir kadeh ateviskisiyle geri döndü.Viskiyi yavaşça masaya bıraktı ve diğer müşterilerle ilgilenmek için masanın başından ayrıldı.Garsonun gitmesiyle birlikte kendini biraz daha rahat hissetmeye başlamıştı.Sandalyenin yönünü şömineye doğru yönelterek,masanın üzerinden alıp sıkıca kavradığı ateş viskisinden bir yudum aldı.Masalara birer mum yerleştirilmiş bu mekanda bir şeyler içmeyi severdi.Bir yudum…Bir yudum daha derken kadeh boşalmıştı.Yavaşça aldığı kadehi sertçe masaya bıraktı.Normalde bir kadehle kendinden geçmezdi ama bugün bir değişikti.Her an sızabilir bir hali vardı.Kolunu sertçe masaya yasladı ve garsondan bir ateş viskisi daha istedi.Şaşkın şekilde gelen garsonun şaşkınca bakmasına bile sinirleri bozulmuştu.

“Ama efendim…Siz…Siz iyi görünmüyorsunuz.Size bir miktar daha ateşviskisi verip Bay Scofield tarafından azarlanmak istemem.”

Ciddi bir tavırla söylemiş olsa da garson umrunda bile değildi.Gayet kendindeydi…Sadece biraz fazla yorgun ve bitkin hissediyordu kendini…

“Endişelenme…Ben iyiyim.Şimdi ne istiyorsam onu yap!”

Biraz sertçe söylemişti son sözlerini…Ama işe yaramış gibi gözüküyordu.Garson koca ellerinde bir kadeh daha ateş viskisiyle geri döndü.Hala eskisi kadar tedirgin görünse de kadehi masaya bırakıp geri döndü.Garsonun gitmesiyle beraber kadehi kavradı ve küçük bir yudum daha aldı…

Yudumlarının devamı gelirken artık güneş gökyüzünden tamamen kaybolmuş,yerini koyu bir karanlığa bırakmıştı.Kocaman,parlak dolunaydan başka hiçbir şey yoktu yeryüzünü aydınlatan…Akşam olmasıyla sessizliğe de bürünmüştü her taraf.Artık dışarıda dolaşan birkaç cadının sesini duyamıyordu ya da cıvıldayan kuşların sesini.Hoş karga sesi duymak daha hoşuna giderdi.Ölümün kol gezdiği yerlerde dolanırdı kargalar…Zarifçe tuttuğu kadeh hala sağ elindeyken yan tarafında kapalı duran pencerenin ardından dışarıya baktı.Dolunayın verdiği ışıkla parıldayan kar kütlesinden başka bir şey görüyor sayılmazdı.Gerçekten saat geç vakitleri vurmaya başlamış olmalıydı.Genç bir bayanın bu saatte buralarda dolanması pek akla yatkın sayılmazdı.Fakat Angelina sadece genç ve başarılı bir bayan değildi.Oldukça karanlık bir bayandı da…Niye korsundu ki karanlıktan yada yalnızlıktan.Asası cebinde olduğu sürece hiçbir seherbazdan korkusu yoktu.Hoş zaten onlar Angelina hakkında hiçbir şey bilmiyordu.Şöminenin verdiği sıcaklıkla hafiften pembeleşmiş yüzünde ufak bir gülümseme belirdi.Hala bitmemiş fakat dibini vurmak üzere olan kadehten küçük bir yudum daha aldı.Kadeh sağ elinde dururken ellerini yavaşça yanan şömineye yanaştırdı.Küllerin içinde yanan birkaç odun parçasından ibaretti şömine…Dükkana yetecek miktarda ısı yayıyordu.Soğuktan uyuşmuş ellerinin pembeleşmeye başlayınca yavaşça uzaklaştırdı.

“Gıcırt…”

Dükkanda düşük sesle çalan müzik ve kadeh tıkırtılarından sonra duyduğu ilk sesti bu…Kapıdan geldiği apaçık belliydi.Kahverengi,uzun,parlak saçlarını yavaşça savurarak arkasına döndü ve göz ucuyla içeriye girene baktı.Esmer,siyah saçlı,kahverengi gözlü genç bir adamdı giren…Üç Süpürgenin sahibi,ayrıca Gizem Dairesi’nde Angelina’yla birlikte çalışırdı Russel...Yavaşça gözlerini oradan alarak önüne döndü.Az önce ki yatarvaziyet kolunu masaya dayadı.Başına hafifçesine saplana ağrıya aldırmadan kendini müziğe verdi.Çalan parçayla beraber kendince mırıldanmaya başladı.

“Tarz yapmışsın genç!..”

Russel’ın bilindik ses tonu dükkandan yankılandı.İster istemez kulak misafiri oluyordu.Hoş bundan başka pek seçeneği de yoktu.Yalnız başına bir dükkanda içki içmek yada kulak misafiri olmaktan başka ne yapabilirdi ki?Göz ucuyla yeni yetme garsonu süzdü.Gerçekten bir değişiklik vardı.Peki az önce bunu niye fark edememişti ki?”Dikkatsizlik…”diye geçirdi içinden…Başındaki ağrılar hafiften devam ederken kadehteki son yudumlarda içilmek üzere onu bekliyordu.Belki de bir kadeh daha söylemeliydi fakat garson bu sefer verecek gibi değildi.Endişelenmiş hali hala gözünün önünden gitmemekle beraber arada bir göz ucuyla onu kontrol etmesi bir hayli tuhafına gitmişti.İşittiği ayak sesleriyle yavaşça arkasına döndü.

“Merhaba Miss Gaunt.Yorgun görünüyorsunuz.Ateş viskisi çarpmasın.”

Masanın hemen önünde duran Russel’ın gözlerini Angelina’kilere dikmişti.Belli ki ondan bir cevap bekliyordu.Bekletmek istemezcesine saçlarını geriye doğru attıktan sonra konuşmaya başladı.

“Ah…Biraz yorgun sayılırım Mrs.Caliente.Bildiğin gibi bakanlık işleri ve Gizem Dairesi’nin sorumluluğu gibi büyük bir yük taşıyorum.Neyse ki sizin gibileriyle çalışmak bana gerçekten olağanüstü bir güç veriyor Russel.Bu arada otursana…”

Hala önünde dikilmekte olan uzunca adama bunları söyledikten sonra hafifçe gülümsedi.Aslında birileriyle konuşmak ona çok iyi gelmişti.Biraz kafası dağılmış gibiydi fakat hala başındaki ağrılar inceden etkinliğini sürdüyor gibiydi.Yavaşça elini başına koydu ve Russel’ı dinlemeye başladı.
....
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Andrei Boris Grzeskiewicz

Andrei Boris Grzeskiewicz


Erkek
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 1
Yaş : 31
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11374
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 23/10/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimeCuma 24 Ekim 2008, 21:48

Ad Soyad: Andrei Boris Grzeskiewicz

Karakter Hakkında Ön Bilgi:

Bulgaristan - Sofya'da doğmuş köklü bir ailenin ferdidir. Durmstrang Büyücülük Okulu'nda eğitim görmüştür. Karanlık Sanatlar ve İksir konusunda büyük bir yeteneğe sahiptir. Ailesinden gelen bir safkanlık takıntısı vardır. Bulanıkları ve melezleri bir çöpten daha da değersiz görür. Bunun dışında soğukkanlı ve içe kapanık bir yapıya sahiptir. Düşüncelerini kimseye açık bir şekilde beyan etmez. Öfke, mutluluk gibi duygularını dışarı vurmaz. Çoğu kişiyle yakınlaşması sadece kişisel çıkarı içindir. Tehlikede olduğu bir durumda bile kendi çıkarlarını göz önünde bulundururak hareket eder. Asi ruhludur. Tek bir yere bağlanmaktan, itaat etmekten hoşlanmaz. Amacına ulaşmasına engel olan ne varsa, hemen ortadan kaldırır. Güç elde etme hırsı oldukça fazladır. Çalışkan bir tip değildir. Genellikle işlerini başkalarına yaptırır. Bizzat kendisinin ilgilenmesi gereken konuların çok çok önemli olması gerektiği düşünmektedir...

Ailesi uzun süre Karanlık Lord'un yandaşları olmuşlardır. Diğer Grzeskiewicz Ailesi fertleri gibi Andrei de bu geleneği sürdürmüş ve sürekli karanlık tarafı desteklemiştir. Ailesindeki tüm üyeler karanlık tarafı destekledikleri için ya ortadan kayboldular, ya yakalanıp Azkaban'a gönderildiler, ya da öldüler. Yaşayan aile fertleriyle tüm iletişim kesildiğinde yeni lider Andrei olmuştur. Grzeskiewicz ailesini yüceltmeye çalışmaktadır. Bir süre bilinmedik bir nedenden dolayı ortadan kayolup, liderliği kardeşine devretmişse de, daha da güçlenmiş bir şekilde geri dönerek tekrar ailenin yönetimini eline almıştr. Andrei'e göre ailesi kutsaldır ve Karanlığın saf, aynı zamanda bozulmamış halidir. Kendine özgü bir grup kurarak Ölüm Yiyenler'in saflarını daha da yüceltmeyi amaçlamaktadır.


Karakterinizin Fiziksel Bilgileri:

Uzun boyludur. Çevik ve atletik bir yapıya sahiptir. Hafif solgun renkte bir teni vardır. Gözlerinin rengi mavidir. Parlak, açık sarı saçları vardır...

İstediğiniz Mevki: Sihirsel Ulaşım Dairesi Başkanı

Örnek Rp:
{ Başka bir sitede bana ait olan kombine bir rp'im... }

Scott, yorucu bir günün sonunda boş bir zaman bulabilmişti. Geniş yatağında hafifçe doğruldu. Saçları birbirine karışmış, ağzında da hiç hoş olmayan bir tat vardı. İşinin kendisinde yarattığı olumsuz etki çok büyüktü. Zümrüdüanka Yoldaşlığı'na çalışmak. Büyük fedakârlıklar yapmak demekti. Gizli haberler ve dahasını yoldaşlığa iletme işi ona oldukça zor geliyordu. Ama birilerinin büyücüleri koruması gerekti. Bunun için de ne gerekiyorsa yapılmalıydı. Üstüne üstlük Hogwarts da açıldı açılacaktı. Bunun da Scott üzerinde büyük bir gerginlik yarattığı apaçık ortadaydı. Lavabo aynasına dönerek mavi gözlerini oraya dikti. Eliyle saçlarını hafifçe düzelterek aynaya tatminkâr bir bakış attı. Taş kesilmiş vücuduna siyah takımını geçirdi. Takımıyla aynı renk pelerinini de sırtına takarak yatak odasından dışarı çıktı. Malikânesinde dolanan ufak ev cinleri ve hizmetlilere sırayla selam vererek sokak kapısından dışarı çıktı. Deniz mavisi gözleriyle sokağı boylu boyunca taradı. Cisimleneceği anda bir Muggle'ın onu görmesi hiç iyi olabilecek bir şey değildi. Etrafın sakin olduğunu anladığı zamanda aniden siyah asasını ufak kılıfından çıkarttı ve boş sokakta tiz bir sesle ortadan kayboldu.

Hogsmeade'in biraz dışında kalan bir arazide genç bir adam aniden belirmişti. Scott etrafına ciddi bakışlar atarak kasabaya doğru ilerlemeye başladı. Arada bir arkasına bakıyor ve takip edilmediğinden emin olmaya çalışıyordu. Kendi kendine hafifçe inledi. Bunu yapmasının nedeni neydi? Kendi bile cevap veremiyordu. Bu karışık düşünceleri atmanın en iyi yolu da ateşviskisinden geçiyordu. İçkileriyle ünlü alternatif bir dükkân olan Büyük Fıçı, hem diğer yerlere göre sakin oluyordu hem de Scott'ın sık sık tanıdığı kişiler oraya gidiyordu. Kapıyı hafifçe iterek içeri girdi. Yüzüne sıcak bir hava dalgası hücum etti. Hoşnut bir gülümsemeyle içeri daldı. Derin bir içki kokusuyla burnunun yanmasını bile sevmeye başlamıştı. Cüppesinin yakalarını hafifçe öne çektirerek barmenin olduğu tarafa yürümeye başladı. Ancak barmen yerine yanındaki adama doğru dönerek sırtına hafifçe vurdu.


''Hey Tom nasıl gidiyor? Bana da bir ateşviskisi lütfen.''

Barmenin masaya koyduğu bardaktan yavaş yavaş içmeye başladı. İçtiği sıcak sıvının vücuduna yayılışını, içini ısıtışını gözleri kapalı bir şekilde hissetmeye çalıştı. Gözlerini tekrar açtı ve derin bir nefes alarak Tom'a gülümsedi.

'' Vuhv! Buna çok ihtiyacım vardı. Son günlerde hiç koşuşturmasız vaktim olmuyor.''


'' Hah. Boone'u bilmezmiş gibi konuşma Tom. Çoğu zaman geç kalıyor.''

Dalga geçen bir gülümsemeyle Tom'a baktı. Daha sonra da ateş viskisinden yudumlamaya devam etti. Bir ara içmeyi bırakarak kolundaki gümüşi saate baktı. Boone Tom'un dediği gibi oldukça geç kalmıştı. Scott'un sevdiği profesörlerden biriydi Boone. Ancak Tom ve Boone arasında büyük bir rekabet vardı. Nedenini anlamasa da profesörlerin hırslanması işlerine daha sıkı sarılmasını sağlıyordu. Scott bu durumdan memnun olduğu için arasındaki rekabeti durduracak hiçbir şey yapmıyordu. Elindeki ateş viskisi dolu bardağı iki eli arasında sürüklemeye başladı. Yaş, ahşap masada bir sol eline sürüklüyor bir sol eline sürüklüyordu. O anda barın kapısı açıldı. Scott ilk önce gelenin kim olduğuna bakmamıştı. Ancak daha sonra adım sesleri yavaşça yükseldi ve Scott'ın sandalyesinin yanında durdu. Gelene doğru başını hafifçe çevirdi ve birden gözleri memnuniyetle kısıldı. Başhakim Eric'i bu barda göreceğini hiç düşünmüyordu. Hatta belki de onu bulacağı son yer bile olabilirdi. O kadar iş arasında buraya gelecek zamanı nasıl bulmuştu merak ediyordu. Kısa bir tokalaşma faslından sonra tekrar viskisinden içmeye başladı.

''Hoşgeldiniz Sayın Hakim. Sizi burada görmeyi hiç ummuyordum. Başınızı kaşıyacak vakti bulamayacağınızı düşünüyordum. Neyse. Scott Anthony Harrison. Yeni Hogwarts müdürü ve aynı zamanda Biçim Değiştirme profesörüyüm.''

Meraklı gözlerle bir süre Eric'e baktı. Joseph'in kendini tanıştırmasını memnun gözlerle bir süre izledikten sonra konuşmaları dinlemeye başladı. Siyah ceketinin üstündeki hafif tozları itinayla üstünden silkeliyor ve aynı anda içkisinden yudumluyordu. Kendini tanıtırken ki söyledikleri şimdi kendi beynini kurcalattırıyordu. Müdürlük ve aynı zamanda profesörlük yapmak çok büyük ve zorlu bir işti. Hem de Ölüm Yiyen avı da yapacaktı. Bunların üstesinden nasıl gelecekti bilmiyordu. Ancak yine de bu mertebelere layık görüldüğü için ayrı bir havalanıyor ve göğsü kabarıyordu. Kibarlıktan olsa gerek ağzını, masadan bir peçete alarak sildi. Yanakları hafifçe ısınmıştı. İşte en çok beklediği şey oluyordu. İçine sıcak bir rahatlık çökmüştü. Kuşkulu gözlerle kapıya bakınıyordu. Boone hâlâ ortalıklarda gözükmüyordu. Bir an önce gelse iyi olacaktı. Elindeki bitmiş viski bardağını havada sallayarak barmene işaret etti

''Hey Barmen. Bir tane daha lütfen. Bay Eric'in Bakanlıktaki görevi Baş Hakimlik Tom. En azından adını duymuş olmalısın.''

Tekrar doldurulmuş viski bardağını ağzına götürürken Tom'a yavaşça sırıttı. O gözünde sadece bir profesör değil ayrıca sıkı bir dostu. Her şekilde ona güvenilebileceğini biliyordu. Sürekli yanyana bulunmak, Scott'a büyük cesaret veriyordu.


'' Tabii neden olmasın? Sizi Hogwarts'ta misafir olarak ağırlamaktan onur duyarım. ''

Scott, hafif bir gülümsemeyi yüzüne yayarak Baş Hakim'e baktı. Kupasındaki içkiyi tamamen midesine indirdikten sonra kupayı kibarca masaya bıraktı. Cüppesinin cebinden ışıldayan sarı metelikler çıkardı ve barmene uzattı. Kendini daha da iyi hissediyordu. Onca işinin arasında buraya nasıl gelebilmişti. Onu bile hatırlamıyordu. Ancak biraz rahatlamayı her insan hakederdi. Ve Scott da bunu çoktan haketmişti. Esnemesini eliyle kibarca kapattıktan sonra saatine baktı. Saat bir dinlenme için oldukça geç olmuştu. Büyük Fıçı'dan ayrıldığında yine bir yığın sorun ve işle baş başa kalacaktı. Uzun parmaklarıyla gözünü yavaşça ovuşturmaya başladı. O anda Scott'ın gözü aniden bir yere sabit kaldı. Tom'un bir ara sol kolunun yakası sıyrılmış ve bu, gizli bir şeyleri açığa çıkarmıştı. Tom'un sol kolunda kıvrılan bir yılan başı mı vardı? Yoksa bu ona içkinin yaptığı bir oyun muydu? Endişeli bakışlarla Tom'a baktı. Ancak o bunu fark edemeyecek kadar mutluydu. Sıcak sohbet gitgide daha da bitmek bilmez bir hal alıyordu. Scott gizliliğini korumaya devam ederek yüzüne sahte bir gülümseme taktı. Doğal gibi nazik ve kibar davranmaya özen gösteriyordu. Bir süre daha sohbete eşlik ettikten sonra sandalyesinden yavaşça kaydı. Cüppesinin yakalarını eliyle yavaşça düzelttikten sonra kendisine dönmüş gözlere bakarak gülümsedi.


'' Artık kalkmam lazım. Daha yapılması gereken birçok işim var. Hogwarts ise yakında açılacak. Hepiniz biliyorsunuz. ''

Okulun açılacağını söylerken iki profesöre de imalı bakışlar atmadan duramadı. Bu seneki profesör kadrosu öncekilerden oldukça iyiydi. Hogwarts, yeniden güvenli bir yer olmuştu. Ya da Ölüm Yiyenlerin tam kucağındaydı. Bunlara rağmen her durumda ipler Scott'în elindeydi. İşler şu anda tıkırında gidiyordu. Herşey kontrol altındaydı. Karanlık Taraf parçalarını birleştirmeye çalışıyordu. Daha güçlenememişlerdi. Seherbazların da artışıyla asayiş sağlanmış, güvenlik korunmuştu. Kafasındaki düşünceleri bir yana bırakarak tekrar diğerlerinin yanında olduğunu fark etti. Tom'a başıyla işaret ederek yanında gelmesini söyledi. Eski zamandan beri tek konuşabileceği kişi Tom'du. Ondan taraf konusunda şüphelense de, ortalığı yaygaraya verip Tom'u elinden kaçırmak istemezdi. İşleri yavaş yavaş çözecekti. Kimseden yardım alamayacak kadar yalnız hissediyordu kendini. Ama bunun Scott için bir önemi yoktu. Kendine güveniyordu.

'' Tom. Sen benimle geliyorsun. Sizinle konuştuğum için çok memnun oldum Baş Hakim. Hogwarts'a yakın zamanda ziyaretinizi bekliyorum. Ve Boone. Hogwarts'a gecikmeni istemem. Seni Profesörler masasında görmek istiyorum. Zamanında... ''

Baş hakimle tokalaştıktan sonra kalan iki kişiye başıyla hafifçe selam verdi. Scott önden Tom arkadan Büyük Fıçı'nın zilli kapısından dışarı süzüldüler. Zifiri karanlığın içinde, cadde boyunca yürümeye başladılar. Scott, Tom'la konuşurken ister istemez sol koluna kayıyordu gözleri. Gerçeği öğrenmeyi hiç bu kadar istememişti. Çocukluk arkadaşı, en yakın dostu, acaba bir karanlık taraf müridi miydi? Bu ölümlü yolda tek başına mı devam edecekti? Onsuz. Bu düşünceyi aklından savmaya çalışarak caddenin sonunda durdu. Cüppesinin cebinden asasını çıkardı ve Hogwarts'ı düşünmeye başladı. Bir süre sonra Tom'da aynı şekilde asasını çıkarmıştı. Gecenin ortasında iki büyük sert bir kayış kopma sesiyle oradan yok oldular. Scott'a bir süre uyku diye bir şey yoktu. Hogwarts açılmalıydı artık. Ve öyle de olacaktı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Salvator De Seniora Black




Erkek
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Snrrn8
Mesaj Sayısı : 2
Yaş : 32
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11492
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 25/08/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimeC.tesi 25 Ekim 2008, 12:18

Ad: Salvator
Soyad: De Seniora Black
Karakter Hakkında Ön Bilgi: Sinirli Kişiliği, İri Yapısı, Olağnüstü Büyü Yetenekleri ile Yıllardır adı karanlık ile anılan, doğum tarihi belli olmayan ve sadece annesinin Minerosa De Madam Black olduğu bilinin, 55-60 yaşlarında olduğu söylenen biri..
İstenilen Mevkii: Sihir Bakanı, Olmazsa Asistanı


ÖRNEK RP:

Frp Dalında Örnek Rp(Hikaye)

Salvator Birden Gözlerini Açtı. Tepesinde Duran Beyaz-Gri Bir Ay ve Geceyi Yırtmaya Çalışan Işık Yüzmelerini Gördü Birden. Ne Olduğunu Tam Olarak Anlamamıştı. Nerede Olduğunu, Nasıl Burada Olduğunu.

Birden Etrafında İnsanlar Olduğunu Farketti Salvator. Bilinmeyen Bir Dili Konuşuyorlardı. Bu Kişiler Salvatordan Oldukça Değişikti. Gerek Fiziksel Özellikleri Gerekse Kafa Yapıları.

Birden Kendinden Ayrı Duran, Ayrı Bir Kalabalık Farketti Salvator. Zorla Yekindi ve Doğruca Kalabalığın Ortasında Yatan Kişinin Yanına Gitti. Kişi Yüzüstü Yatıyordu ve Kim Olduğu Pekte Belli Olmuyordu. Fakat Bu Kişi Salvatorun Irkındandı. Enazından Giyinişi Öyleydi.

Salvator Kişiyi Sırt Üstü Çevirdi.

Aman Tanrım!!

Provisy..

Provisy Kalk!!

Provissssyyy.....


Bu Sözlerden Sonra Etraf Dağılmıştı. Yerde Yatan Provisy'di. Salvatorun Abisi. Evet Canından Çok Seviği Abisiydi.

Salvator Birden Provisy'nin Üstüne Yattı.

Kardeşim... Böylemi Olacaktı... Bu OLamaz.. Ölmüş Olamazsın...

Bu Sözlerden Sonra Salvator Kaldırıma Oturdu. Kaldırımda Düşünmeye Başladı. Bu Değişik Yaratıkların İçlerinde Ne İşleri Vardı. Buraya Nasıl Gelmiştiler. Ve Birşeyler Hatırlar Gibi Oldu Salvator.

Son Hatırladığı İse Bir Savaştı. İnsanlar Goblinlere Saldırmıştı. Böyle Bir Savaş hatırlıyordu. Detaylarını ve Ayrıntılarını Hatırlamaya Çalıştıysada Nafile. Hiçbir Fikri Yoktu. En Son Hatırlayabildiği. Kaburgalarına Doğru Gelen Tomaktı.

Bu Etraftaki Kişilerde İnsan Olmalıydı. Savaşçı Askerlerin Yanısıra Sivil Halktı Bunlar.


Rusya Savaşçı Askerler Lojmanı

Salvatoru Sokak Ortasında 7 Asker Kaldırıp Lojmanlarının Bodrumuna Götürmüşlerdi. Onu Bağlamış ve Konuşturmak İçin İşkenceye Başlamışlardı. Kırbaç sesleri Adeta Bir Tokat Gibi Yankılanıyordu.

Bir Asker Telefonla Konuşuyordu Fakat Ne Konuştuğunu Anlamıyordu Salvator. Konuştuğu Kelimelerin İçlerinden Sadece "Comandante" Kelimesini Seçebilmiş ve Bu Kelimeden Birşeyler Çıkarmaya Başlamıştı.

O Sırada Salvatoru Kırbaçlayan Askerler " Del punstra nosi Norania slovtrinya fost mania. Del punstra nosi noria.. DEL PUNSTRA NOSİ NORİA!!!" Diye Bağırıyorlardı.

Birden Bodrumun Demir Kapısı Tekmelenerek Kırıldı ve İçeri Üç Tane Goblin Girdi. Novkrais, Murphy ve Nazprokins... Tokmakları ve Baltalarıyla Yedi Askeri Orada Katlettiler.

Kapıda Biri Gözükmüştü. Flamasından Bunun Bir Komutan Olduğu Anlaşılıyordu. Goblinleri Görünce Direk Arkasını Donup Koşmaya Başladı.

Murphy Baltasını Hızlı Bir Şekilde Fırlatarak Kumandanın Ensesine Bir İmza Gibi Baltasının Yerleşmesini Sağladı. Fışkıran Kanlar Bodrum Katının Duvarlarını Kıpkırmızı Yapmıştı.

Ardından Salvator Murphy ve Diğerlerine Dönerek...

Ne İşiniz Var Burada. Beni Nasıl Buldunuz..

Bu Sorular Üzerine Üçlü Güldü. O Sırada Nazporkins Salvatora

Unutma Dostum. Biz Gobliniz. İçimizden Biri Kaybolursa ve Yaşadığını Hissedersek Onu Buluruz

Dedi. Salvator Bu Laflar Üzerine Gerçek Dostlarının Varlığını Daha da İyi Anladı.

Daha Sonra Murphy Kumandanın Yanına Gitti Baltasını Bir Hışimle Kumandanın Ensesinden Çıkardı ve Salvatorun Bağlı Olduğu Betonun Yanına Gitti.

Askerler Bir Goblinin Gücünü Hesaplayarak Salvatoru Kalıplı Dökülmüş Bir Küçük Perde Betona Bağlamışlardı.

Murphy, Nazporkins ve Novkrais Tokmakları ve Baltalarıyla Betonu Paramparça Etmete Başlamışlardı........ Birsüre Sonra Beton Parçalandı ve Salvatorun Eli ve Ayaklarındaki Çelik Kelepçeler Kaldı.

Murphy Hızlıca İkisinide Biraraya Getirdi ve Aynı Hızla ve Güçle Onlara Baltasıyla Sıkı Bir Darbe İndirerek Kırılmasını Sağladı.

Salvator Artık Özgürdü. Novkrais Salvatora Savaş Meydanında Bıraktığı Kadim Baltasını Fırlatarak Attı. Salvator Baltayı Yakaladıktan Sonra Diğerlerine Dönerek

Artık Gitsek İyi Olur Dostlar.....

Dedi ve Salvator Murphy Novkrais ve Nazprokins Hızlı Adımlarla Uzun Geçen Gecenin Puslu Karanlığında Kayboldular....



Goblinlerin Yolu

Dörtlü grup yolda ilerlerken hava aydınlanmaya başlamıştı. Saat yaklaşık 05:30 civarıydı. Bir gazeteci çocuk ileride gazeteleri dağıtıyordu. Fakat dağıtırken sloganında "El Salvatore en. Armers Lojmania Goblin's Friger Sportrone". Salvator ve diğerleri bu konuşmadan, slogandan hiçbirşey anlamıyorlardı. Zaten anlamalarıda mümkün değildi. Salvator çocuğun yanından geçerken bir gazete kaptı. Gazetenin manşetinde "Salvator en. Goblin's Armers Lojmania Bloodnania Niaviolia." Bu yazıyordu. Hiçbirşey anlamamışlardı fakat Salvatorun ismi geçiyordu. Büyük bir ihtimalle gece olan olaylarda söz ediliyordu.

Şehrin çıkışına gelmişti Goblinler. Fakat ufukta kendilerine koşan insan askerleri gördü Murphy ve diğerlerine şöyle dedi

Arkadaşlar ufukta yaklaşık 15 tane asker bize doğru geliyor. Savaşacakmıyız kaçacakmıyız?

Salvator bu soru üzerine biraz sinirlenerek

Savaşacağız Elbette!!

Dedi. Onlarda insanların üzerlerine doğru koşmaya başladılar. İnsanlar kartal saldırı yapıyorlardı. Goblinler 4 kişiydi. Salvator koşarken baltasını çıkardı ve en sağ uçtakine yöneldi. Murphy en arkadaki komutana yönelmişe benziyordu. Nazporkins dahada hızlandı ve ortadaki askerin kafasına güçlü bir tokmak darbesi indirdi. Novkrais bir tepeye çıkmıştı ve okunu çıkarmıştı.

Salvator baltasıyla sağ uçtaki askerin boynuna sıkı bir darbe indirdi. Kafası gövdesinden ayrılmıştı askerin. Fışkıran kanlarla Salvator'da kana bulandı.

O sırada gözü Murphy'e takıldı Salvatorun. Murpynin işi zordu. Kumandan ölmüştü fakat Murphynin etrafında yaklaşık 5 tane asker vardı. Murphy kumandanın yanısıra 3 kişiyi daha öldürmüştü. Fakat sağ olan 5 kişi bir küme halindelerdi. Salvator hızla ilerledi ver sırtı dönük birinin sırtına baltasını geçirti. Asker orada yığıla kalmıştı.

Novkrais okunu Murphy'e sürekli vurmakta olan flamalı askere doğrulttu ve yayı bıraktı. Askerin ensesinden giren ok gırtlağından çıkmıştı. Salvator tekrar davranarak baltasını öldürdüğü askerin yanındakine çevirdi. Askerin kafatasına sıkı bir darbe indirdi Salvator. Asker olduğu yere aniden çöküverdi. Fakat yaklaşan bir tehlike vardı. Salvatorun arkasından sinsice bir asker yaklaşıyordu. Mızrağını kaldırdı ve mızrağını tam Salvatorun sırtına sokacakken Novkrais

Salvatoorr

Diye bağırarak saniyeler içinde Salvatora vuracak olan askerin şakağında bir şimşek gibi çakacak olan oku yolladı ve saniyeler içinde o ok askerin beyninde bir fotoğraf oluşturmuştu bile. Salvator Novkraise

Çok teşekkürler dostum. Gerisini ben ve Murphy hallederiz. Sen Nazprokins'e yardım et...

Diye haykırdı. Ve Novkrais okunu Nazporkins'in savaşmakta olduğu askerlere yöneltti. Hızlıca oklarını fırlatarak yaklaşık Nazporkins'in etrafıındaki 3 askeri öldürdü.

Nazporkins boşta kaldı. Koşarak Salvator ve Murphy'e yardıma gitti. Onların etrafındada yaklaşık üç asker vardı. Salvator bir tanesinin sol böbreğine baltasını gerçirdi. Asker orada yere düştü ama yaşıyordu. Fakat birşey yapamazdı.

Murphy bir kişiyi daha öldürmüştü. ve geri kalan 1 kişiye Nazporkins tam vuracakken Novkrais in yayından çıkan ok askerin kafanına yerleşmişti.

Ama 1 asker yerde olsada yaşıyordu. Salvator baltasını yerine koydu. Murph'nin elinden Tokmağını aldı ve herde yatan askerin kafatasına çok sert bir darbe indirerek adeta askerin kafasını paramparça etmişti. Şehrin çıkışındaki bu küçük savaş sonra erdikten sonra Murphy

Artık bu allahın belası yerden gidelim....

Dedi ve güneşin doğuşundaki yeni ışıkla birlikte kayboldullar.





Geri Dönüş

Goblinler en sonunda geri dönebilmişlerdi. Tüm şehir onların yolunu gözlüyordu. En çokta Salvatoru merak ediyorlardı. Çünkü Salvator hiç geri dönmemişti. Arkadaşları savaştan sonra şehira dönmüş ve ardından Salvatoru aramaya gitmişlerdi. Ve en sonunda dört kahraman geri dönebilmişlerdi.

Onlları şehirde koca bir kalabalık karşıladı. Sanki kral geliyordu. Krallar geliyordu. Bu kalabalık karşısında Salvator, Muphy, Novkrais ve Nazporkins büyük bir şaşkınlığa uramışlardı. Yaptıkları şeyin farkında değildiler çünkü. Goblin ırkını yoketmek isteyen insanlara karşı bir gece tek başlarına savaşmış ve galip çıkmışlardı.

Birden Salvatorun gözü bir kürsüye takıldı. Bir Gobline

O kürsü ne için?

Goblin bu soru üzerine Salvatora bakarak

Siz ve arkadaşlarınız için...

Dedi. Salvator kürsüye dopru yürüdü ve Goblinlere karşı konuşmaya başladı.

Sevgili Goblinler. O savaştan sonra yerde gözümü açtığım anda ay ışığını geceyi yırtışını gördüm. Etrafımda oldukça büyük bir kalabalık vardı. Bizden farklılardı. Bizden oldukça farklılardı.

Takdir edeceğiniz gibi insan ırkıyla büyük bir savaşımız oldu ve malup olarak orayı terketmek zorunda kaldık. O sırada ven yüzüme aldığı bir tokmak darbesiyle baygın düşmüşüm. (O Sırada Yüzünü Gözterir). Büyük bir ihtimalle beni ölü sanan askerler beni orada öylece bırakarak lojman ve kışlalarına gitmiş.

Benim etrafımda duran kalabalıktan ayrı olarak sol tarafımda bir kalabalık daha vardı. Kalabalığın yanına gittiğimde ortada sırtından vurulmuş ağabeyimi görünce takdir edersinizki oldukça büyük bir hüzün yaşadım.

O sırada 7 8 tane savaşçı asker geldi ve beni lojmanlarının bodrum katına götürdüler. Bağladılar. "Saatlerce Del punstra nosi Norania slovtrinya fost mania. Del punstra nosi noria.. DEL PUNSTRA NOSİ NORİA!!" bağırmaları eşlüğünde işkence gördüm. Bir an öleceğimi düşündüm ki o sırada onlar (Eliyle Arkadaşlarını Gösterir) çıkageldiler.

Murphy, Nazporkins ve Novkrais. Onlar olmasaydı ben aranızda olmayacaktım. Cesurca yiğitçe mertçe ve erdemle onurla dövüştük, savaştık. Ve aranızdayız. Hepinize dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. İyi günler...


Diye ateşli bir konuşma yaptıktan sonra arkadaşları ile Goblinlerin çığlıkları ve elkışları arasında gözden kaybolurlar......
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Salvator De Seniora Black




Erkek
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Snrrn8
Mesaj Sayısı : 2
Yaş : 32
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11492
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 25/08/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimeC.tesi 25 Ekim 2008, 12:18

Hp-Rpg Dalında Örnek Rp (İstediğim Mevkii İle Alakalı Bir Rp Olması Gerektiği Belirtilmediği İçin)

Uzun bir araydı. Tam yedi yıl. Yedi yıl aradan sonra nihayet en sadık yoldaşını bulabilmişti Lord. Glorfindel! B,r ara oldukça şehvetli geçen terör döneminden sonra, bir sakinlik ve sessizlik almıştı Karanlık Tarafı. Uzun sürmemesini umuyordu ki Lord; tam yedi yıl ara geçmişti. Glorfindel yedi yıl önce verilen bir görevin peşindeydi hala. Oldukça gizli tutulan bir görevin!

Çatlak Kazanda çıkan bir çatışma sonucu Seherbazların iktidarı sağlanmıştı. Karanlık Taraftan yirmi kişi, Çatar kazandan anca dört kişi olarak çıkabilmişlerdi. Nasıl olurdu ki; yıllarca söz edildiğinde tüyler diken diken olan karanlık taraf bukadar mürhit kaybetmişti. Gelecek Postası haftalarca bu haberi yazmıştı. Ve araştırmaları sonucu Sky adlı bir ölümyiyenin Bakanlığa haber sızdırdığı yayınlanmıştı gazetede. Belki Karanlık Tarafın yıkılış dönemi ogünde başladmıştı.

Lord, çatlak kazandaki ağır kayıptan sonra malikanede otururken Glorfindel ona bir Gelecek Postası getirmişti. Lord eliyle geri uzatmıştı ki; Glorfindel'in;

-"Efendim çok önemli"

Dediği duyuldu. Lord kafasını sert bir hamle ile Glorfindel'e çevirdi. Elinde duran Gelecek Postasını aldı ve ilk sayfasını açtı. Manşette;

"Karanlık Tarafın Gizli Ajanı Sky!"

yazıyordu. Lord, sanki Sky'ın ajanlığını bilirmişçesine tek sorduğu şey;

-"Glor! Gelecek Postası Sky'ı nasıl buldu"

dedi. Glordan tek kelime bile çıkmadı. Belkide Sky bildirmişti bunu Gelecek Postasına belkide Gelecek Postası gerçekten iyi çalışıyordu. Bu bilinemezdi elbette fakat, Karanlık Tarafın bukadar başarısız olmasını, büyücü dünyasına Gelecek Postası tarafından bukadar yayılması oldukça sinir bozucuydu. Yedi yıllık bir ara olacağı bilinmiyordu tabii. Kimseler tarafından tahmin bile edilmiyordu. "Birkaç ay susarlar sonra gene azarlar" düşüncesi hakimdi.

Lord, gazeteye iyice bir göz gezdirirken hava iyice bozulmuştu. Açık camlar duvarlara vuruyordu. kararan hava gittikçe malikaneyide karartıoyordu. Hala, Lord'un yanında olan Glor üşümüş olacakki bir asa hareketiyle tüm camları kapatıverdi.

Lord birden ayaklandı. Glord birden irkildi ne olduğunu bilmediği için. Lord Glora dönerek;

-"Yürü Glor! Bu sefer iki kişiyiz! Gelecek Postasını basacağız öncelikle, daha sonrada Sky'ı bulacağız elbette"

dedi. Glor hafifçe eğilerek;

-"Tamam efendim! Vakit kaybetmeden gidelim"



Gelecek Postası - Birinci kat

Lord, ve Glor hızlı adımlarla yürüyorlardı. Cisimlenmek olmazdı yoksa anlaşılırdı ne işler karıştırdıkları. Bu yüzden de oldukça sakin fakat oldukça sabırsı bir şekilde yürüyorladı. Postallarından gelen su seslerinden başka bir ses yoktu sokakta. Hava Malikaneye göre oldukça soğuktu. Heryeri toprak kokusu sarmıştı ki; Lord;

-"Glor birazdan bu toprak kokusunu ceset kokusu saracak biraz hızlanalım"

dedi. Glor tek kelime etmeden hızlanmaya başladı Lordla birlikte. Uzun bir yokuş çıktı karşılarına. Hiç hız kesmeden yokuşa doğru yürüdüler. Bir dağ edası ile gözüken yokuşun sonu gittikçe özgürlüğpe kavuşuyordu ki; bir yazı görüldü

"Gelecek Porstası (Hoşgeldiniz)"

Lord bir tebessüm ile;

-"Evet Glor! Belki yenilenmemizin belkide sonumuzun başlangıcına geldik. Ne olursa olsun, ne şekilde olursa olsun, burası alt üst edeceğiz. Ve daha sonrada Sky'ı bulacağız. Lazım olan dosyaları sen alacaksın"

dedi. Bu cümlelerine hırıltılı ve gür sesi hakimdi yine. Birden sağ eliyle asasını çekti ve kukuletasını kafasına geçirdi. Glor aniden Lord'a döndü. İçinden "Ne yapacak acaba" diyordu. Çünkü Lord geri bile dönebilirdi. Fakat bu saatten sonra çok zor birşeydi bu. Aniden yürümeye ve Gelecek Postasına yaklaşmaya başladı Lord. Kapının önüne geldiklerinde havaya asasını kaldırdı ve haykırdı;

-"Morsmodre"

Yeşil ışık hızlıca ilerledi ve atmosferde patlayarak karanlık tarafın geldiğini belirten işareti oluştur. Ardından Lord, Glor'a bir bakış attı ve Glor "Tamam efendim" dercesine başını sallayarak asasını gelecek postasının kapısına doğrulttu, haykırdı;

-"Bombarda!"

Yüne yeşil ışık hızlıca asadan çıktı ve kapıya çarptı. kapı paranparça olmuştu. Fırlayan tahta parçalarının, bazı çalışanlara saplandığı görülebiliyordu. Lord parampar.ça olmuş kapıdan içeri girdi ve;

-"Glor buradaki herkesi başka bir odaya topla ve onları dondur. Zaten hepsi ölecekler. Onların ölümünü yayınlayabilecek bir Gelecek Postası olmayacak"

ded. O sırada bir çalışan aniden Avada Kedavra diye haykırdı. Büyü Lord'a hızlıca ilerlerken Lord asasını hafif bir bilek hareketi ile oynatarak laneti geri gönderdi. Artık o kişi için yapılacak pek fazla bir şey yoktu ki; çok geçmeden lanet hedefini bulmuş ve bir ölü olmuştu bile.

Glor birden harekete geçti. Herkesi tehtidler ile önüne dizdi, asalarını aldı ve bir odaya götürdü. Lord uzaklardan bir ses duydu;

-"Glacius!"

Bu Glor'un sesiydi. Lordd birden kahkahalarla gülmeye başladı. Bu kahkahalar üzerine Glor;

-"Efendim ne oldu!"

diye içeri girdiç Lord artık daha çok gülüyordu ki;

-"Sana dondur dediysem, onları dondurma kıvamına getir dememişti ki. Bedenlerini kilitle demiştim"

dedi. Kahkahaları kesilmeye başilamıştı yavaş yavaş Lord'un. Glorda da hafif bir tebessüm belirdi. Çok geçmeden kendilerini toplarlayıp çekmeceleri aramaya koyuldular. Sky hakkında buldukları herşeyi topluyorlardı. Aslında Gelecek postasına gelmelerinin iki sebebi vardı. Birincisi Sky'a ulaşmak ikinciside Gelecek Postasını yok etmek.

Lord enh sonunda birşeylere ulaşmıştı birden okumaya başladı;

-"Adı:Sky
Soyadı:Wolcker
Yaşadığı Şehir:Londra
En Çok Gittiği Yer: Nigth Metal bar
....."

Birden Glor'a döndü Lord. Çok keskin ve zafer dolu bakışlakrı vardıç sarı çevreli ve kırmızı çizgili gözlerini kısarak Glor'a;

-"Glor burayı yıkıyoruz ve gidiyoruz. Nere olduğunu buldum onun! Öldürmeyeceğiz işkence yapacağız! Şimdi bodruma ana kolonların olduğu yere gidelim! Ama önce..."

dedi ve haykırdı;

"İncendio!"

Dosyaların çoğunlukta olduğu yere doğru ilerliyen büyük alev toğpu hızlıca dosyalara çarpmıştı. Heryer yavaş yavaş yanmaya başlamıştı ki; Glor ve Lord bodrum kata ana kolonların bulunduğu yere indiler.


Bodrum - Ana Kolonlar

Lord aniden asasını bir kolona çevirdi. Yapacağı büyü belliydi. Elbette Bombarda diye haykıracaktı ki; öyle oldu. Hızlıca gözlerini kolona çevirdi, güçlü olamsı gerektiği için dikkatini topladı ve gözlerini kapatarak çok güçlü bir şekilde haykırdı;

-"Bombarda"

Yeşşil ışık hızlıca kolona gidiyordu. Ve aniden Lord gözlerini açar açmaz büyük bir patlama gördü. O kolon tamamen yıkılmıştı. Glor'a döndü ve;

-"Glor ben yola cisimleniyorum. Sen 2 kolon daha yık ve yukarı gel. Bekliyorum!"

dedi. Glorda karşılık verdi;

-"Tamam efendim!"

Lord ani bir sis bulutu içinde birden yola cisimlendi.




Yol - Uzun bekleyiş

Lord yola cisimlenmişti. Bir köşeye geçti ve oturdu. Bugüne kadar nasıl geldiğini, çocukluk yıllarını düşünürken bir sigara yaktı ve alevler içinde olan binayı izlemeye başladı. Derin derin içine çekiyordu ki sigara dumanını; birden iki ses duydu;

-"Bombarda, Bombarda"

Bina aniden çökmüştü. Fakat Glor orada değildi. Yola gelmemişti Glor. Hala binanın içindeydi. Çok büyü bir ihtimalle hayatını yitirmişti. Lordun gözünden süzülen sadece iki damla yaş oldu ve metanetle oradan cisimlendi.



Night Metal Bar - Sky

Lord yoldan cisimlendiği anda birden kendini Night Metal Bar'ın kapısında bulmuştu. Kukuletası kafasındanyı ve oldukça da sinirliydi. Asasını kılıfından hızlıca çekti Lord. Kapıyı bir tekme ile kırdı ve içeri girdi. Etrafına bakınmaya başladı ki; giren kişinin Lord olduğunu anlayan kişiler hemen kaçışmaya başladırlar. Lord'un derdi onlar değildi elbet. Aradığı tek kişi Sky'dı fakat burada Lord'un Sky'ı bulmasını engelliyecek her kim olursa olsun Lord onu öldürmeye hep hazırdı. Bu kararından Malikaneden beri vazgeçmemişti.

Birden bar masasının arkasına saklanan biri göründü. Korkak gözler ile Lord'a bakıyordu. Lord'un gözünde ise hiç dinmek bilmeyen bir öfke ifadesi hakimdi. Ve buda olacakların habercisiydi belkide. Birden elind e olan asasını Bar Masasına doğrulttu ve haykırdı;

-"Bombarda"

Yeşil ışık hızlı ve şiddetli bir şekilde ilerliyerek Bar Masasını paramparça ettiç Masanın arkasında saklanan kişi böylece kendini belli etmişti. O Sky'dı.

Lord aniden bağırdı Sky'a;

-"Seni pislik! Karanlık Tarafı küçük düşürecek olan kişinin sonu ani ölüm olamaz elbette değilmi Sky! Sakın kaçmaya çalışma... Ani bir ölümle karşılaşacağını kaçmakla bağdaştırırsan eğer, yanılırsın."

Sky elbette kaçmaya çalışmıştı. Fakat Lord'un karşısında biraz imkansızdı. Lord asasını kaldırdı ve haykırdı;

-"Petrificus Totalus"

Büyü hızlıca ilerledi ve hedefi olan Sky'ı bacaklarından vurdu. Artık kıpırdayamıyordu ki; Sky, barda kimseler kalmamıştı. Lord hızlıca Sky'ıun yanına gitti ve tek kelime etmeden sırtında duran baltasını aldı eline.

Sky'ın ayaklarını birleştirdi ve ayak bileklerine hızlıca indirdi baltasını. Baltanın darbesiiyle yarılıp kopan ayaklar öylece yuvarlandı yerde ve bacaklardan su gibi kanlar akmaya başladı. Sky'ın çığlıkları tüm barı sarmıştı artık. Heryerden belli oluyordu.

Lordun gözlerindeki o nefret ve vahşet hala dinmemiş sürüyordu. Ta ki; Sky ölünceye kadarda sürecekti. Lord baltasını bir kenara bıraktı ve Sky'ın ellerini tutum birleştirdi. Sol eliyle Sky'ın ellerini tutarken sağ eliyle beltasını aldı ve bileklerine indirdi Sky'ın. Ayaykları gibi elleride kolundan ayrılmıştı artık ve onlarda yerde yuvarlanıp durdular.

Heryer kan gölüne dönmüştü Lord en sonunda ayağı dikildi ve çığlıklar içerisinde olan Sky'a asasını doprulttu ve;

-"Avada Kedavra!"

Yeşil ışık ani bir hareketle hedefiyle buluştu ve Lord oradan hızlıca cisimlenerek ayrıldı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lynette Anna Scavo

Lynette Anna Scavo


Kadın
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları 42446019ix9
Mesaj Sayısı : 29
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11370
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 25/10/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimeC.tesi 25 Ekim 2008, 15:02

Ad Soyad:Isabella Amy Widmore
Karakter Hakkında Ön Bilgi:Oldukca asil bir aileden gelen Isabella zekaya oldukca fazla önem verir. Yerine göre cesur ve dürüsttür. Muggle-Melez ayrımı yapar ve onlardan nefret eder. Olağanüstü başarılı bir öğrencilik geçirmiş ve büyüdükce olgunlaşmıştır. Bir insana güvenmek onun için çok önemlidir. İnatcı ve bir o kadarda dediğim dedikcidir...
İstediğiniz Mevki:Danışma Görevlisi
Örnek Rp:


Çok uzaklardan geliyordu sanki haykırışları.Uçsuz bucaksız denizlerin , aşılamayacak dağların ardından gibiydi belki de. Mavi gözleri hiç olmadığı kadar ıslak ve donuktu. Yüreğinin çok derinlerinde birşeylerin kopup gittiğini hissediyor ama dur diyemiyordu adeta. Siyah saçları beyaz ve bir o kadar beyaz olan tenine yapışmış cansız duruyordu. Dizlerinini büzmüş kollarını dizlerine dolamış küflenmeye yakın olan nemli çarşafını çenesine kadar çekmişti. Haftalardır kimse susturamıyordu onu hergün ağlıyor onu bitiren anılarıyla başbaşa kalıyordu. Yıkamaktan yara olmuş ve kabuk bağlayan ellerine bakıyor daha da içten feryat ediyordu. Yüzü her ne kadar genç olsa da ruhu yaşlı bir kadınınkinden beterdi adeta. Ardına kadar açık olan pencerenin arasından sızan yalancı güneş ışığı ile beraber rüzgar odaya giriyordu ve üzerinde ince bir elbise olan Isabel'in titremesini sağlıyordu. Gözyaşları yanağından teker teker kollarına süzülüyordu.

Titreyen bedenini parçalamak istiyor ölüp gitmek istiyordu. İçinde hissettiği acıyı dindirmek mümkün değildi sanki, ölene denk onunla beraber büyüyüp daha da alevlenicek gibi geliyordu. Gözlerini her kapattığında o görüntü beliriyordu yorgun zihninde. İşte o zaman hıçkırıklar tam anlamıyla boğazında düğümleniyor kalıyordu. Nefes almakta zorlanıyor ve konuşamıyordu. Kendini suçluyordu öfkeli bir biçimde. Kızının minik bedeni ellerinin arasında can vermiş ve o bunu engelliyememişti. Tek yaptığı acizler gibi ağlamak olmuştu ki halada acizler gibi davranıyordu. Belki de çoktan dünyadaki en aciz insan olmuştu bile. Tüm bunlar kafasının içinde dönüp dururken gözü birden ablasının ona verdiği ilaçlara çevrilmişti. -''Asla içmeyeceğim...'' dediği ilaçlar başucundaki komidinin üzerindeki cam bardağın tam yanında duruyordu. Bir tane içmek onu rahatlatabilirdi. Saçma sapan rüyalar görmeden uyuyabilirdi bile belki. Üşüdüğü için bembeyaz olan kolunu ilaçlara doğru ızatıp ilaçları almıştı. İçi su solu bardağıda eliyle kavramıştı.

Beyaz ufak ve uzun olan haplardan birisini hızlıca ağzına atıp eliyle kavradığı cam bardağı dudaklarına götürmüştü. Bir iki yudum içmiş ve ıslak çarşafı ile gözyaşlarını silmişti. Başını yavaşca geriye doğru yaslayıp gözlerini kapatmaya cesaret etmişti. Günlerdir bir damla uyku uyuyamamış olması onı çabucak cesaretlendirip gözlerini kapattırmıştı. Bir süpürgeden daha kötü gözüken kirli saçlarını eliyle sağ omzunun üzerine toplarken çarşafı üzerine örtmüştü. İlaçlar işe yaramamıştı ki kızının öldüğü an tekrar zihninde belirmişti. Kapkaranlık bir oda ve acımasızca atılan bir kahkaha... Şimdi ise bambaşka bir yerdeydi Isabel. Bakanlık'da bir ofisin içinde olduğunu şapşal Sihir Bakanı'nın koca bir resminin asılı olduğu duvara bakarak anlamıştı. Ellerini dizlerinin üzerinde birleştirmiş ufak bir kız çocuğu misali annesini bekliyor gibiydi. Çok geçmeden 50'li yaşlarda kır saçlı bir adam girmişti odaya. Büyük siyah sandalyeye kurulmuş gülümseyerek Isabel'e bakıyordu.


Isabel'in şimdiki halinden çom daha değişik olan mavi gözlerinde yaşama sevinci az çok anlaşılır derecedeydi. Isabel yüzündeki buruk gülümseme ile ;

-''Barty biliyorsun mühim olmasa kesinlikle seni rahatsız etmezdim ama. Şey ama bu çok önemli Lucy'nin kızımın hayatı tehlikede n'olur yardım et Barty n'olur...''

bu sözlerin ardından Isabel'in gözlerinde çaresizlik belirmiş ve gözleri dolmuştu. Kır saçlı adam kendinden emin bir tavırla konuşmaya başlamış bir yandan da önündeki dosyalarda göz gezdiriyordu;

-''Bak Isabel sadece bir rüya ve ufak bir yanlış anlama. Sencede çok üzerine gitmedin mi? Lucy yani kızın güvende emin olabilirsin.Hem senden ve benden başka kimse gerçeği bilmiyor değil mi?

Isabel kaçamak bakışlarını adamdan çekerek cevap vermek istiyordu ama ne zaman yalan söylese anlaşılırdı kesinlikle. Isabel kızaran yanaklarına parmaklarını götürerek yanıt vermişti;

-''Şey tabi ki yok ama belkide biliyordur. En başından beri -kimsenin söylemesine gerek kalmamştır. Lütfen Barty inan bana...''

Kır saçlı adam kalın çerçeveli gözlüklerinin altından ela gözlerini Isabel'e doğrultarak ;

-''Bizden başka kimse bilmediğine göre sorun yok Isabel içini rahat tut. Hem sen oldukca iyi bir seherbazsın kimsenin yardımına ihtiyacın olmadığını iyi biliyordun ...''

demiş ve Isabel'in gözündeki çaresizlik kat ve kat artmıştı. Herşeyi tükenmek üzereydi. Kimse ona inanmamaya başlamış kaçık bir akıl hastası oldupunu düşünmeye başlamışladı. Şimdi ise başka bir yerdeydi. Bu sefer gözlerinde öfke yüreğinde ise kızgınlık vardı. Siyah saçları her zamankinden daha düzenli ve güzel görünümlüydü. Neresi olduğunu bilmediği harabeden bozma olan bu yerde birşey bekliyora benziyordu. Çok geçmeden zihninde dönen anı hızlanmıştı. Gökyüzünden Isabel'e doğru gelen baykuş Isabel'İn elleri arasında yolculuğa son vermişti. Isabel baykuşun kirli ayağına bağlanmış olan notu alıp okumaya başlamıştı ;

-''Sevgili Isabel sen bu notu okurken çok uzaklarda olacağım. Neden? diye sorucak olursan eğer alttaki satırları okumanı şiddetle tavsiye ederim. Bundan 6 sene önce bana bir sır vermiştin ki hatırladığından oldukca eminim. Sırrını saklayacağıma yemin etmiştim fakat beni sevdiklerimle tehdit ettiler Isabel. Söylemeliydim yıllarca saklamış olsamda içimde daha fazla tutamayacağım bu sırrı ona söylemek zorunda kaldım. Gerçekten üzüldüğümü belirtmek isterim fakat elimde olsa asla seni satmazsım. Umarım günün birinde beni affedersim...

Sevgili Arkadaşın Marishka....''

Gözlerinden akan yaşlar notu ıslatmayı saniyeler içinde başarmıştı. Ve birden anı kendisini değiştirdi. Şimdi çılgınca Londra sokaklarında koşuyordu. Soluk soluğa kalmış ve ayakları feci şekilde ağrıyor olmasına rağmen durmamaya kararlı gibi gözüküyor ıslak gözlerini görenler muhtemelen ağlamış olduğunu düşünüyordu. Büyük taşlara takılmamak için ayrıca dikkat ediyor ve her bir metrede bir adeta onu durdurmak isteyen taşlar karşısına çıkıyordu. Birden durdu,anlaşılan çok yorulmuştu. Ellerini dizine koyup 5 saniye kadar dinlendikten sonra kimsenin onu göremiyeceği biryer aramaya koyulmuştu. Gözleri ile Londra sokaklarını süzüyor yağan yağmurdan hiç etkilenmiyordu. O sırada gözüne çarpan bir çıkıntının oraya saklanmış beşe kadar saymıştı. Cisimlenmeyeli uzun bir zaman olmuş olması onu biraz tedirgin ediyordu. Titreyen elinde tutuğu asasını paltosunun cebine sokarak birden cisimlendi. İstediği yere vardığında bir an için göğsünde kasılma hissetmiş ve yere yığılmıştı.

Yerden destek alarak hemen ayağa kalkmış ve karşısında duran malikanaye doğru koşmaya başlamıştı ki anılar tekrar kendisini yenilemişti. Şimdi ise kara perdelerin pencerelerini örttüğü bir odada yere çökmüş kızı kucağında kendisini ağlayan ve çığlıklar atan bir vaziyette bulmuştu. Minik kızının bedenini uzun zamandır hissetmediği kadar yakın hissetmişti kendisine. Gözyaşları kızının buz tutmuş yüzüne akıyor yanaklarını ıslatıyordu. Isabel isyan edercesine bağrıyor ve nerden geldiğini anlayamadığı korkunç kahkahalar atıyordu ki. Bu sefer nerden geldiğini çok iyi bildiği bir çığlıkla yatağından sıçramıştı. Kendisi atmıştı bu sefer o korku dolu çığlıklardan. Düşlerinde gördüğünden daha az hissediyordu bedenini sanki. Uyuşmuştu tüm vucütu. Çarşafını üzerinden atarak doğruldu yatağında. Ortadan ikiye çatlamış ,örümceklerin ağ yağtığı aynasının karşısına geçmiş aynanın önünde duran Lucy'nin bir zamanlar takıpda hiç çıkarmadığı taçına dokunmaya denemiş ama son anda dayanamamış vazgeçmişti.

Hala kendisini suçluyordu Isabel. Tüm bu olanlardan ,asla yapmamalıydı 3. kişiye daha söylememeliydi. Bu onun ve kızının hayatına bedel olmuştu..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rubein Eileen Schwartz

Rubein Eileen Schwartz


Kadın
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 19
Yaş : 28
Kan statüsü : -
Galleon : 11365
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 26/10/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimePaz 26 Ekim 2008, 20:04

Ad Soyad / Eileen Schmidt
Karakter Hakkında Ön Bilgi / Henüz gençliğinin ona sunduğu asilik yıllarındadır. Almanya'nın fazla duyulmayan ailelerinden biri olan Schmidt ailesinin tek çocuğudur. Okul yıllarında kendini sıradan görmüş, fakat aslında ilgi çeken biri olmuştur her zaman. Notları da her sene iyiye gitmiş, notları yükselmiştir. Evde geçirdiği zamanında bazı olağanüstü yeteneklere sahip olmuştur. Çok çekici bir genç kız olmasına karşın, insanlar onu huy bakımından yaklaşılabilir bulmazlar.
İstediğiniz Mevki / Sihir Bakanı Asistanı
Örnek Rp:


~~Pazartesi, 04:30, Yatakhane~~


Gözlerini nedense inanılmaz bir güçlük ile açılıyordu. sanki üzerine bir ton yük bindirilmiş gibiydi. Kendini zorladıktan sonra, göz kapaklarını araladı. Etraf ne kadar loştu böyle? Ya yataklar, gardolaplar? Neden bu kadar eski duruyorlardı bunlar böyle? Gözleri bir an önce pencereyi aradı, yoktu. Her zaman yanı başındaki pencereyi nasıl bulamazdı? Yoksa... yoksa... yeni bir kabus mu başlıyordu yine? Hiçbir şey yerli yerinde değildi, Hogwarts'ta değildi adeta... Lanet olasıca bu kabustan nefret ediyordu. Bir anda herşey, her taraf zifiri karanlığa bürünmeye başladı yavaş yavaş. Sadece az önce derin bir uykuya daldığı yatağı vardı, o kadar... Bu kadar morali bozukken uyanamıyordu da bir türlü.
Sadece telaşla birşeyler arıyorcasına yatağında dolanıyordu. Bundan bıkmıştı artık, hiddetle çıkarmıştı asasını, ama tık bile yoktu. "Lumos Maxima!" Vahşice bağırdı sesinin taa uzaklara yankılandığı boşlukta. Ama yine bir şey olmuyordu. En küçük bir ışık zerresi bile yoktu alacakaranlıkta. Kafayı yemek üzereydi artık, çıldırmıştı resmen. "Hadi, Helena. Benden korkuyorsun değil mi? İtiraf et!" Gizemli ve sinir bozucu bir ses, kendi sesinin yankılandığı gibi yankılanıyordu boşlukta... Ama hiçbir şey yoktu görünürde. Kafasını tutuyor, sürekli ağlıyordu. Ona boyun eğmek üzere olduğunu hissediyordu sürekli... Ama olmayacaktı, yapmayacaktı bunu. 'Tamam bu bir rüya... veya kâbus... herneyse!.. şimdi gözlerini açacak ve uyanacaksın...' diyordu kendi kendine, adeta delirmişçesine.


Anında yataktan doğruldu, sanki ayarlanmıştı bu iş için. Derin derin nefes alıp verirken, neredeyse odanın tüm oksijenini tüketiyordu. Kalbi ise bir türlü yerinde durmuyor, kulağının dibindeki bir davulu andıran şekilde bir sesle atıyordu göğüs kafesinin içinde. Saçları, terle birlikte ıslanıp iyice boynuna yapışmıştı. Hafif hafif akan gözyaşlarının uykusunda da aktığını fark etti o an. Yastığının bir bölümü iyice ıslanmıştı. Derin nefes alıp verişleri, kesik hıçkırıklarına karışıyordu sürekli. Elini alnına koymuş, olanları teker teker düşünüyordu. Ne yapacaktı, nasıl kurtulacaktı bu lanet olasıca beladan? Artık dayanacak gücü kalmamıştı çünkü. Etrafına göz gezdirdi bir an. O korkunç kâbustan sonra, burayı özlemişti doğrusu. Penceresine kadar herşey yerli yerindeydi, en çok da buna seviniyordu. Kendini tekrar yatağa attı.


~~Pazartesi, 07:50, Yatakhane~~


Gördüğü o berbat kâbustan sonra, en sonunda uykuya yenik düşmüş ve kendini bir an önce yatağa atabilmişti Helena. Gördüğü kötü rüyalardan sonra, ilk defa rahat bir uyku çekebilmişti sonunda. Gecenin ilk saatlerinde adeta bu belayla savaştıysa da, sabaha karşı biraz dinlenmişti en azından. Bu onun ders vermesi için yeterdi. Bulanık gözlerini hafifçe açtıktan sonra, uzandığı yatağından kalktı. Gece bir süre kapattığı tül bir perdeden, günün ilk ışıkları sızıyordu. Gündüz acılarını daha çok hafifletiyor gibiydi. Gerinme ve esneme faslından sonra, kendi kendine geleceği ılık bir duşa attı kendini.


Banyoda iken rüyasını düşünüyordu sürekli. Kimdi bu? Sesinden anlaşıldığına göre bir adamdı. Neden rüyalarına girip, onu korkutuyordu? Hatta bunu nasıl yapabiliyordu? Acaba Helena mı biryerlerde yanlış yapıyordu? Aslında onu çok düşünmemesi gerekiyordu. Zihninde fazlalık yapan bu adamın düşüncesini, su ile beraber zihninden atmaya çalıştı her an. Saçlarını sabunlayıp, kısa süre için de duştan da Yatakhane'ye attı kendini. Kimseyi seçemiyordu o an gözü, direkt dolabına yöneldi. Umursamaz tavrı nedense sürüp gidiyordu. O gün berbat gıcırtı sesini dahi umursamamıştı. Profesör cüppelerinden birini alıp, anında üzerine geçirdi. Hızlı hızlı bir kaç adım attıktan sonra, sabahın güneşinde parlayan gümüş tarağını eline alıp uzun, dalgalı saçını taramaya başladı. Son olarak küçük bir toka geçirdikten sonra, kendini Büyük Salon'a attı.


~~Pazartesi, 08:18, Büyük Salon~~


Mini mini birinci sınıf öğrencileri, rengarenk cüppeleriyle, bütün Büyük Salon'u donatmışlardı. Harıl harıl yemeklerini yiyorlar, sürekli acele ediyorlardı. 'Mutlaka ilk günün heyecanındandır...' diye geçirdi içinden. Bu ona eski günlerini hatırlatmıştı... Mutlu günlerini... O da mini mini bir çocuktu orada. İlk derse yetişmenin heyecanı ile birkaç sakarlığı bile olmuştu aslında. Hafif tebessüm etti bu haline. Yine dalmıştı iyice uzaklara. Bir an sarsıldı, biri ona çarpmıştı muhakkak. Birinci sınıflardan biriydi mutlaka. "Lütfen dikkatli ol!" dedi çocuğa hafif sitem ederken. Çocuksa utangaçlıktan eğilip, büzülmüştü iyice. Helena ise umursamadan profesörlerin bulunduğu masaya yöneldi. Arkasına baktı, çocuk bir anda kayıp olmuştu. Gözlerini devirerek son boş olan yere yerleşti.


Profesörler konuşup duruyor, günün keyfini çıkarıyorlardı. keşke Helena'da böylesine keyifli olabilmeyi umut etmişti bütün gece, ama nafile. Ağzını bıçak açmıyordu. Çatalı sürekli birkaç yemek artığının üzerinde geziniyordu. Roch'la bile konuşmamıştı, kendine hayret ediyordu doğrusu. Adeta bir bomba gibiydi, sıkıntıdan her an patlayabilirdi. Oflaya puflaya masadan kalkıp, hızlı adımlarla koridora yöneldi.


Güenşin, yakıcı sıcaklığı ile, Helena'nın tam alnının ortasına nüfuz adiyor ve onu adeta çileden çıkarıyordu. O ise sadece elinin tersini, alnına siper edebiliyordu, o kadar. Bu lanet olasıca güneş ışığına rağmen, hala önüne bakmaya devam ediyordu. Çarpışa çarpışa, itişe kakışa gidenlerin sayısı, azımsanamayacak kadar fazlaydı doğrusu. Onların arasından geçebilmek büyük beceri isterdi. Ama Helena hiç umursamıyordu, ona çarpıp gidenlere, o da çarpıp karşılık veriyordu. Ders zillerinin çalmasıyla, koşar adım kendini bahçeye attı.


~~Pazartesi, 09:47, Hogwarts Bahçesi~~


Sonunda kendini bahçeye atabilmişti. Belki de kendini en iyi hissedeceğini düşündüğü yere. Uçmak en sevdiği şeydi. Özellikle de bunun dersini veriyorsa. İçten bu duygularla dolu olsa bile, suratı hala iğrenç bir şeye bakar gibiydi. Bir yerde durdu, kendini iyice motive etmeye çalıştı. Yavaş yavaş mutlu bir tebessüm yerleşiyordu yüzüne. Öğrencilerin karşısına bu surat ile çıkmak onun için mutlaka daha hayırlı olacaktı. Yemyeşil çimlerin üzerinde, sallana sallana uzun bir yürüyüşün ardından, sonunda ders vereceği alana ulaşmıştı.Çoğu kişi çabucak gelip sıra olmuştu. Tek bir yere toplattığı alıştırma süpürgelerini teker teker öğrencilerin geldiği yerlere diziverdi anında. Bilgiye aç gözlerle bakan öğrencilere döndü. Mutlaka uçmak isteyeceklerdi. Ama bu ders değil... bu derste uçamayacaklardı ne yazık ki. Acı tebessümü yüzünden sildikten sonra hafiften öksürdü.


"Hepinize merhaba çocuklar. Ben Melissa Helena Black. 20 yaşındayım. Herhangi bir sorun olmazsa bütün dönem dersleri hep birlikte işleyeceğiz. bugünlük sadece bilgi ve alıştırma yapmayı uygun görüyorum. Sizi ilk günden uçurmayacağım. Herhangi bir yeriniz sakatlanabilir."


Son sözlerinden sonra derin bir nefes aldı. Artık herkes onu tanıyordu herhalde. Pis pis sırıttı. Aslında o da herkesi tanıyordu. Bütün öğrencilerin dosyalarına teker teker bakmış, ne olup olmadıklarını en kolay şekilde öğrenmişti. Saçları hafif rüzgarda uçuşurken, ciddi bir tavır takındıktan sonra, ellerini arkada birleştirip öğrencilerin arasında gezineye başladı.


"Bu size göre gereksiz bilgiler olabilir. Ama bana göre en temel bilgiler bunlardır. Uçmak nedir sizce? Sadece bir süpürgenin üzerinde kendi kendine süzülmek mi? Kesinlikle hayır... Uçmak eğlenmektir -hepiniz uçarken eğleneceğiniz için bu derse katıldınız muhtemelen. Uçmak özgürlüktür. Sadece hafif bir süpürgeye kendinizi bindirerek uçarsınız gökyüzünde, bulutlara dek... Bunu mutlaka anladınız. Peki siz kendiniz uçamaz mısınız? Tebii ki uçarsınız. Ama bu yetenek kendi kendine öğrenilmez. Mutlaka birinde bir destek, bir yardım almak gerekir. Bende bu dersi bu sebeple veriyorum."



Çok yorulmuştu doğrusu -o kadarlafı peş peşe sayınca... Hafif bir öksürüğün ardından, sorun olmadığını ifade edercesine bir gülümseme yayıldı yüzüne. Çocuklar sanki sıkılıyorlardı yavaştan. Bunu mutlaka engellemeliydi. Eğer sıkılırlarsa bu dersten nasıl zevk alabilirlerdi ki? Derin bir nefes aldıktan sonra kendi süpürgesinin başına geçti.


"Evet çocuklar. Temel bilgileri geçtiğimize göre, artık uçuş hakkında uygulamalı birşeyler yapabiliriz sanırım. Bugün süpürgeyi yerden kaldırıp, onun sizin sözünüzü dinlemesini ve kolayca elinizde olmasını sağlayacaksınız. Şimdi benim yaptıklarımı dikkatle izleyin. Elinizi koyup konsantre olun ve 'Yukarı!' diye bağırın. Şimdi izleyin, yukarı! .... Evet, sıra sizde..."


Süpürgesinin tam üzerine elini kaldırmış, delici gözlerini de onun üzerine dikmişti. Bağırdığında da sesi kolayca duyuluyordu. Süpürgenin sapı tek bir sözcük söylemesi ile anında avuç içine yerleşmişti. Bu olanlar karşısında memnuniyet ile gülümsedi. Uçuş konusunda çok iyi olmasına rağmen, öğrencilerinin yanında rezil olmayı istemezdi. Sopasının ucunu yere doğrulttuktan sonra sürükleye sürükleye öğrencileri gözlemlemeye başladı. Kimi ilk seferde başarıyor, kimi birkaç kez denedikten sonra yapabiliyor, kimi ise hala deniyordu. Bu durumdan hoşnut değildi doğrusu. Sesini bağırmaya iyice ayarladı. "Unutmayın konsantre olacaksınız! Yoksa başaramazsınız!" Sesini her öğreniye aynı doğrultu da yönlendirirken, kimine de arada sırada yardım ediyordu. Bu şekilde bayağı uzun bir zaman geçmiş, ama buna değmişti. Çoğu kişi başarabilmişti bunu. Memnuniyet içeren gülümsemesini tekrar yüzüne yerleştirdi.


"Teşekkür ederim, bugün çoğunuz çok başarılıydı. Bazılarınız çok kolay başarırken, bazılarınız henüz başaramadı. Bu yüzden ders bitiminde size ev ödevi olarak bu alıştırmayı veriyorum. Diğer derste hepiniz bunu yapamazsanız benden azar işitirsiniz, ona göre! Şimdi hepinize iyi günler!"


Hepsinin yüzünü teker teker aklında tutmaya çalışırken, çoğu çoktan Hogwarts'a ilk adımlarını atıyorlardı. Herkes alanı boşalttıktsan sonra, o da sallana sallana Hogwarts'a doğru yol almaya başladı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Amortentia Cécile Derwent
Emekli Cadı
Amortentia Cécile Derwent


Kadın
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 1343
Yaş : 31
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 13196
Ekspresso Puanı : 24
Kayıt tarihi : 26/08/06

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimePtsi 27 Ekim 2008, 20:32

Eileen Schmidt ve Salvator De Seniora Black; başvurularınız reddedilmiştir. Seçmen Şapka'ya bırakacağınız bio'lar ile kurgumuza birer öğrenci olarak dahil olabilirsiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164/amo
Stephen Odelthal

Stephen Odelthal


Erkek
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Hnkav0
Mesaj Sayısı : 3
Yaş : 31
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11422
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimeCuma 07 Kas. 2008, 16:41

Ad Soyad: Pollux Odelthal [Adım değişecektir]
Karakter Hakkında Ön Bilgi: Pollux her zaman dışa dönük olmuş ve arkadaş çevresini genişletmiştir. Zekasının üstüne diyecek olmadığı gibi, hoş bir sohbetede sahiptir Pollux. Cesurdur, bazen ürkekliğinin tuttuğu anlar olabilir. Herkesle arasının iyi veya kötü olduğu zamanlara çok sık rastlanır. İçinde her zaman bir liderlik duygusu vardır. Azimli bir yapıya ve ciddi bir tavra sahip olduğu gibi, siyah ve beyaz en sevdiği renkler arasındadadır. Açıksözlülüğü başına dert açsada bundan çok hoşlanır, herkesin yaptığı gizli-saklı işleri ortaya çıkarmak onun hoşuna gider. Bazı zamanlar üşengeçin tekidir, bazen üşenmesi sonucunda kötü şeyler ortaya çıkabilir. Laf dalaşı konusunda üstüne yoktur, kelime haznesi çok geniştir.
İstediğiniz Mevki: Sihir Bakanı veya Bakanlık Müsteşarı
Örnek Rp: Eski bir rp olsada güzledir. Eski bir karakterimlede olsa.
Sıkıcı bir sabah, dersler ve ağır ödevler. Bunlar Rovena'nın üstüne fazlasıyla gelmişti. Artık yeterdi. Bırakıyordu ödevleri. Dersleri bırakamazdı ve tabii sıkıcı sabahlarıda ama ödevleri bıraktı. Neydi bu? Herkesde bir ödev sevdası. Olmazdı böle. İnsanlar sıkılır. tamam güçlerimiz var bir şeyler yapmaya çalışıyoruz ama biraz rahat bırakılmalıyız heralde değil mi? Rovena bu düşüncelerin hepsini bir kağıda dökmüştü. Müdüre vermek istiyordu ama sanki kızacakmış gibi geliyordu müdür. Rovena kendinden emin olamadığından kağıdı katlayıp çöpe attı. Yatakhaneye çıkıp üstünü değiştirdi. Orada camdan baktığında güzel bir hava vardı. Dışarı çıkmaya karar vermişti. Yeni üstünü değiştirmişti ama bu kıyafetleri dışarıdaki havaya uygun değildi. O yüzden bir daha aynı işlemi uyguladı.

Rovena en sonunda dışarıdaydı. Üstünde ince bir elbise vardı. Ortalarda tanıdık birilerini göremiyordu. Az arkadaşı vardı ama zamanla edinicekti herhalde. Yavaş yavaş ilerlemeye başladı Rovena. İleride bir insan silüeti görür gibi oldu ama emin değidli. Daha da yaklaşınca anladıki bu bir insan ve kız. Tabii onunda gücü vardı. Acaba ne idi. Çok merak ediyordu Rovena bunu. Kızıda tanımıyordu. Bu çevresini geliştirmek için iyi bir adımdı. Kıza iyice yaklaştı ve yanıan oturdu. Biraz etrafı izledi sessizce, sonrada kıza döndü. '' Merhaba. Ben Rovena, ya sen? '' Kıza oldukça sıcak yaklaşmıştı Rovena. Tabii kız nasıl biriydi bilmiyordu. Gayet düzgün ve akıllı duruyordu ama insalar asla dıştan tanınmazdı. Bunun bir örneğide kendisiydi. Dışarından baktığınız saldırgan, kötümser bir kişiliğe sahip görünüyordu ama içi yumuşaktı. Tabiki içine kimseye göstermiyor ve belli etmiyordu ama olsun kendince düşünebilirdi. Rovena kızzdan gelecek cevabı beklerken etrafı incelemeye koyuldu. Çevresinde çok yeşil vardı.Rovena bu rengi turunu ile çok severdi. Çünkü birbirlerini uyarlardı. Etrafta başka bir şey görünmüyordu. Çicek, böcek, çimen, agaç.. Belirli şeylerdi işte. Doğa idi sonuçta, farklı ne olabilirdiki? Hani berki bir hayvan ya da küçük bir yapı ama böle şeyler bu eski ve karamsar binanın yeşil alanında olamazdı herhalde. Rovena rahatlamak için derin bir nefes aldı ve nefesi verdi. İçine bir ferahlık gelmişti. Doğanın ferahlığı...

Doğa gibisi varmıydı acaba? Ojinal bir çimen, sanki halı gibi. Üzerinde herşeyin yapalabileceği bir yerdi. Kesinlikle buranın bir fotoğrafını çekmeliydi. Peki doğa fotoğrafı neydi? Doğa fotoğrafı Rovena'ya göre 'Doğa fotoğrafı, doğal bir yaşam alanı içindeki canlı, evcil olmayan hayvanlar ve tarımsal olarak yetiştirilmeyen bitkileri, jeolojik oluşumları ve böceklerden buzdağlarına kadar, doğal sürecin geniş çeşitliliğini tanımlar.

Evcil, kafes içinde saklanan veya her türlü yöntemle özgürlüğü kısıtlanmış hayvanlarla tarımsal olarak yetiştirilen bitkilerin fotoğrafları, doğa fotoğrafı olarak değerlendirilemez.
İnsanlar tarafından değişikliğe uğratılmış bir çevreye uyum sağlamaya çalışan baykuş ya da leylek gibi canlıların oluşturduğu doğa konularıyla; kasırga ve med-cezir dalgaları gibi çevreyi tekrar eski haline dönüştürmeye çalışan doğal güçlerin izlerini taşıyan görüntülerde, insan unsuru en az düzeyde olmak şartıyla kabul edilebilir.
Hangi fotografik araç kullanılırsa kullanılsın, orijinal görüntü fotoğrafçı tarafından çekilmiş olmalıdır. Orijinal görüntüye yapılacak her türlü müdahale ve değişiklik, hataların hafif bir rötuşu ile sınırlı olup, orijinal görüntünün içeriğini değiştirmemelidir.
Yukarıdaki şartlar yerine getirildikten sonra, tüm doğa fotoğraflarında artistik becerinin en üst düzeyinin kullanılması için her türlü çaba gösterilmelidir.

Doğa fotoğrafı tanımının amacı, bitki örtüsü, hayvanlar ve jeolojik oluşumların insan tarafından oluşturulmamış ve insan izi taşımayan doğal bir ortamda fotoğraflanmasını teşvik etmektir. Bu sebeple içinde insan ve çevresinin izlerini taşıyan hiçbir fotoğraf mükemmel olarak kabul edilemez. Bununla birlikte tanımın amacı, insanlar tarafından yapılmış olabilecek bir patikadan geçmekte olan vahşi bir hayvan örneğinde olduğu gibi, önemsiz kabul edilebilecek insan izlerinin de kabul edilmeyeceğini kastetmez. Amaç fotoğrafçıların bitki örtümüze, hayvanlarımıza ve jeolojik oluşumlarımıza saygı göstermelerini ve insan izlerini ortadan kaldırmak ya da hiç olmazsa bunları en aza indirgemek için fotografik becerilerini kullanmalarını teşvik etmektir. Bir çok durumda, netleme yaparken seçici davranmak, fotoğraf makinesinin bakış açısını değiştirmek gibi yöntemlerle bu koşullar sağlanabilir.
Amacın sadece fotoğrafların sergilenmesiyle ilgili sınırlar tanımlamak değil, fakat özellikle fotoğrafçıların doğal dünyayı duygu, hassasiyet ve gerçeklikle kaydetmelerini özendirmek olduğu hatırlanmalıdır. Kaybolmakta olan şeylerin acilen kaydedilmesi gerektiğinden dolayı, bunu teşvik etmeliyiz. Amacımız doğa konularını görüntülemek ve insanlarla, onlara özgü ortamların görüntülerini de başkalarına bırakmaktır.
Bazı fotoğrafçıların kendi çevrelerinde zaten bu konuları görüntülemeye hazır vaziyette bulmaları avantajına sahip olduklarını biliyoruz, ancak bu durum fotoğrafçılığın her dalı için söz konusudur. Bazıları özel olayları, manzaraları ya da insanları fotoğraflamak için uzun mesafeler boyu seyahat ediyorlarsa, bu durum doğa konuları için de geçerlidir.
Aşağıdaki üç nokta tüm doğa fotoğrafçılarının davranış biçimlerini üzerine kuracakları temeli oluşturmaktadır.
1. Özellikle de nadir bulunan ve soyu tehdit altındaki türler söz konusu olduğunda konunun zenginliği, fotoğrafın zenginliğinden daha önemlidir. Bu durum, özünde hem jeolojik hem de biyolojik konuları kapsar.
2. Yerel ya da ulusal doğayı koruma şartları varsa, her koşulda bunlara uyulmalıdır. Bu şart, gerekli olduğunda giriş izinlerinin alınmasını, eğer işaretlenmiş ise izlenecek patika ve yol güzergâhlarına uyulmasını kapsar.
3. Tüm durumlarda en yakın çevre ve bazı hallerde de daha geniş bir ekolojik alan, türlerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için bozulmadan bırakılmalıdır. Fotoğrafçılar onları görüntülemeden önce hassas yaşam biçimlerinin ihtiyaçları konusunda bilgi, sahibi olmalıdırlar. Sonuç olarak, fotoğraflanan bitkilerin etrafının düzenlenmesi, kuş çekimlerinde içine saklanılacak sabit barınak kullanılması ve benzeri, ortama müdahaleci faaliyetler, en az düzeyde tutularak dikkat ve sağduyu yoluyla gerçekleştirilmelidir.

Yaşayan organizmalar, herhangi bir kendine özgü ekosistemde bulunan türlerin hem kendi içinde, hem de türler arasında birbirlerine bağımlıdırlar. Doğal çevreler hayatta kalabilmek için içerdikleri tür ve birey sayısına bağlıdır. Bazı durumlarda bu dengeye en ufak bir müdahale dahi, bir ya da birden fazla tür için felaket anlamına gelip, yeri doldurulamaz genetik kayıplara yol açabilir.
İnsanlığın gelişme süreci içerisinde doğal mirasımıza verdiğimiz zararın çok fazla acısını çekiyoruz. Bırakalım da fotoğrafçılar kayıplarımıza yenilerini ilave etmeksizin gelecek nesiller için bir şeyler kaydetsinler.' İşte buydu. Fotoğrafın ve doğanın doğal anlamı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Christian Dayrnt Black
Britanya ve İrlanda Qudditch Karargahı Başkanı
Christian Dayrnt Black


Erkek
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Yaaati6
Mesaj Sayısı : 1281
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11938
Ekspresso Puanı : 4
Kayıt tarihi : 28/01/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimeCuma 07 Kas. 2008, 21:02

Ad Soyad || Dayrnt Bill Black
Karakter Hakkında Ön Bilgi ||
En ömemli gördüğü şeylerden biri BLACK olmasıdır ve zekasıdır. Okul yıllarında hiç çalışmamasına rağmen notları -genelde- yüksek gelmiştir ve sürekli zekasını konuşturmuştur. Yaşının ilerlemesine rağman çok yakışıklı görünmektedir ve kedini beğenmiştr. Gerçekten kibardır ve herkese addince davranır. Gençliğinden kala miras ise asiliğidir. Bir anda parlayabilir, bir anda gönlünü alabilir insanın. Karşısındakini yatıştırmasıylada ünlüdür biraz. Yakışıklı ve karizmatik tipi zekasını ve kişiliğini biraz ele verebilir fakat Dayrnt hiç taviz vermemiştir. Yazı yazmayı, müzik dinlemeyi, kitap okumayı ve birazda kültürleşmeyi çok sever. Kininin sınırlarını koruyabilen bir bireydir. Hala bekardır ve kendine göre bir eşi daha bulamamıştır.
İstediğiniz Mevki || Sihir Bakanı Asistanı
Örnek Rp ||
Hoşuma giden ve bu siteden olan bir RP.
+ 1. DERS +


İksir dersine girerken gerçektende rahat hissediyordu kendisini. Sırtında kayışı olan çantasını sağa sola sallıyarak geziyordu Hogwarts koridorlarında. Derse hemen girmek istemiyordu. Sonra sınıfta uzun süre beklemesi gerekiyordu. Geç kalmak aslında güzel oluyordu. Geç kalmış değil tam zamanında gelmiş oluyordu insan. Nede olsa profesör daha konuşmasına başlamamış oluyordu. Tabii bazen ayarı kaçabiliyrdu bunun. O yüzden birkaç dakika erken girmesinde fayda vardı elbette. O yüzden kendini sıktı ve dersi işleyecekleri yer olan zindanlara fazlasıyla yavaş adımlar atarak ilerlemeye başladı. Çocuksu davranıyordu. Çocukluğunun acısını çıkartıyordu belki de. Çocukken üzerinde çok baskı vardı ve hep yaşının 3-4 sene ilersindeki veledler gibi davranmıştı. Bir keresinde -hiç unutamıyordu- 6 yaşındaydı ve babasının süpürgesini çalarak evden kaçmıştı. Tabii Dayrnt aynı gün içinde bulunmuştu. Ondan sonra ise abisi ona özenip kaçmaya kalkmıştı, tabii Dayrnt'dan daha kısa sürede buldular. Çünkü orjinal bir fikri oktu. Dayrnt nereye gittiyse oda aynı yere sığınmıştı. Doğal olarakta Dayrnt'ın ailesi eliyle koymuş gibi bulmuştu abisini. Bu yüzden hep kıskanmıştı abisini Dayrnt. Özenti olduğu için ve daha az azarlandığı için. Hep 2. defa suçlu olunca sorumlusu Dayrnt oluyordu. Kendisinden 4-5 yaş büyük olan abisi Dayrnt'a örnek olacakken durum tam tersineydi. Abisi özenip kaçtığında ilk kızılan kişi yine Dayrnt oluyordu. Tabii Dayrnt kısa süre sonra o kadar olgun davranmaya başlamıştı ki kendini bile tanıyamaz olmuştu. Abisi ile hep ona özenmişti ve Dayrnt daha Hogwarts'ta 2. veya 3. senesini yaşarkn abisi son senesindeydi veanca olgunlaşmıştı. Fakat hala özentiydi. Dayrnt'ın aşık olduğu kızı elinden almıştı. Yine deDayrnt'ın kızgınlığı ikisnede uzun sürmedi. İşte şimdi çocuklar gibi ayaklarını sürüye sürüye ve isteksizce götürmesinin nedeni buydu.

Nedense o isteksiz adımlar bile zamanından erken bir şekilde zindanlara varmasını sağlamıştı Dayrnt'ın. Yinede hiç düşünmeden sınıfa daldı hemen. Profesör masası boştu. Canı sıkılmıyordu bu gün. İlgilenecek bir şeyler bulacağına emindi. Tam profesör masasının önünde durdu ve etrafını kolaçan etti. Tanıdığı bir Johnny vardı. Hemen " Pişt! " gibisinden bir şeyler yaptı ve göz kırparak gülümsedi. Sonra ona yakın bir yerlerden sıralardan birine oturdu ve çantasını omzundan çıkarttı. Sınıfta oyalanmak yerine tam zamanına kadar dışarda takılabileceğini düşündü. Hızlı adımlarla kapının ardına çıktı ve sırtını duvara dayadı. Önünden geçen tanıdık bir sima gördü ve kolundan tuttu ve kendine çevirdi. İkisi de bir an birbirlerini tanıyamamıştı. Dayrnt zaten refleks olarak çevirmişti onu. Bir an durduğunda bunun Tom olduğunu fark etti. Fakat o dahaönce tanımıştı.
" Sonunda seni gördüm Black. Nerelerdesin böyle? Kaç gün geçti sen hala yoksun. Özletmekte üstüne yok kendini. Bu arada dersniz iksir sanırım. Yeni profesörü gördün mü? " dedi ve Dayrnt'da nun sözlerini sırıtarak dinledi. Profeösr kelimesini duyunca koridorda gözlerini gezdirdi ve kafasını çevirip sınıfa baktı. Sonra Tom'un da derse yetişeceğini hatırlayarak cevap vermesi gerektiğini düşündü. " Bu arada bana Black demen gururumu okşasa da aramızdaki samimiyeti hiçe sayıyormuşsun gibi geldi, Tom! Bu aralar anca kndime gelmeye başladım. Yoksa toparlanacağım yoktu zaten. Nedenini bilmiyorum desem yeridir. Evet, İksir dersine gireceğiz. Yeni profesör? Hiçbir bilgim yok. Eskisinin yerini tutamayacağını üşünüyorum. Bilirsin, Elwina her zamn benim favorim olmuştu. Bir favorim daha var tabii. " dedi ve gülümsemesini tüm yüzüne yaydı. Yeni profesörden haberi yokru. Biri gelip Alessia öldü dese inanabilecek bir durumdaydı. O yüzden şaşırması yersizdi bir yerde.


" Profesör etkileyici biri. Senin için favorin değişmeye bilir fakat bir kere ders işlemen lazım. Fakat derste kendini sakın sıkma. Serbest bırak. Gerçekten muzipliği seviyor ve ihtişamşı girişleri var. Sen korkmaya bilirsin fakat o seni bile etkileyebilir. Elinden geldiğince cesur ol. Bende geç kalacağım. Sonra görüşürüz, Dayrnt! " dedi ve arkasına baka baka ilerlemeye başladı. Dayrnt birkaç cümleyle son sözleri söylemek istedi bir an. Beklemeden ağzından kelimeler döküldü. " Tiyoların içn teşekkür ederim yakın dostum. Umarım dersiin iyi geçer. Kendie iyi bak, hoşçakal, Tom! " dedi ve Tom'un söyledklerinin etkisinde kalarak hızla sınıfa girdi.

Profesör hala ortalıkta yoktu. Dayrnt ayaklarını sıraya koymuş, sandalyesinin iki ayaklarını dengede tutarak, kaykılmış bir vaziyette oturuyordu. Birden pencereler kendiliğinden kapanmaya başladı. Dayrnt telaş yapmamışt. Fakat kocaman sınıf kapısı güm diye kapanınca ister istemez dengesini kaybetti ve ayaklarını sradan yere çekmek zorunda kaldı. Profesörün Peves'e rüşvet vermiş olabileceği aklından geçen bir ihtimaldi. O yüzden fazla gerilmemişti ve hala rahattı - kapı olayını saymazsak tabii. Birden profesör'ün sandalyesinede bir siluet meydana geldi. Daha önce görmediği biriydi bu. Elini refleks olarak asasına götürdü. Fakat bu profesördü. Anlamak için süper-zeka olmak gerekmiyordu.

“Merhaba millet!... Öncelikle sizi korkuttuğum için özür dilerim. Ancak söylemeliyim ki yorumlarınız oldukça mantıklıydı. Ancak hayalbozan büyüsü yapıp böyle bir muzipliğe kalkışacağımı son sınıfların bile bilmemesi çok acı. Eh kim bilir belki benim gibisini beklemiyordunuz. ” dedi profesör. Dayrnt kendini bir nebze olsun kandrabilmek için kendi kendine ' Tamamen emindim. Hiç bozuntuya vermedim. Ben kaçın kurrasıyım burda. ' demişti içinden fakat doğru değildi.

Profesör tekrar konuşmaya başladı. “Her neyse… Bendeniz Teodor James H. Dewan… Kısaca Profesör James deseniz yeterli… Bugüne kadar size giren profesörünüz nasıldı bilmiyorum ancak benim dersimde istediğiniz gibi konuşabilirsiniz. ” dedi. Dayrnt başta tamamen kandırmacadan ibaret sansa da bu lafları doğru olabilme ihtimali de vermişti hani. O yüzden sözlerin devamını dinlemeye başladı. “Tabii bana yakalanmadıkça… Eğer yakalanırsanız ki bu çok ileri gittiniz demektir ufak ve eğlenceli cezalar alabilirsiniz. Eh iksir fazla gürültüyü kaldıramayacak kadar ciddi bir derstir. Geride kalmış olsa da oldukça önemli bilgiler öğreneceğiniz kesin. Yardıma ihtiyacınız olduğu her an çekinmeden yanınızda olacağım. Unutmayın kimse mükemmel değil. Ben bile! Buradaki herkesin amacı olabileceğinin en iyisini yapmak olmalı. Hiç başaramasanız bile eğer gayret ettiğini görürsem geçer not alabilirsiniz. ” dedi profesör. Tabii bu beklemediği bir şeydi Dayrnt'ın. O yüzden kendini gerilmiş gibi hissetti bir an. Sonra tekrar dinlemeye başladı. Bir an sessizlik olmuştu sanki.

“Evet… Şimdi herkes kendini kısaca tanıtsın” dedi profesör son olarak fakat Dayrnt sazanlamadı. Beklemeye başladı. Birkaç kişi kalıp söz aldı ve kendini tanıttı. Sonra sıranın kendisinde olduğunu düşündü ve sessizce ayağa kalktı. " Ben Dayrnt Bill BLACK. Daha önceki bir İksir Dersi'nde dediğim gibi -elbette sizin dersiniz değildi- önyargısız bir BLACK'im. Elbette Slytherin binasındayım. Geçen sene Quidditch takımında Vurucu'ydum -gerçektende iyiydim- fakat bu sene sadece yedek oyuncuyum. " sözlerini belirtti ve tekrar yerine oturdu. Sonunda bitiş zili çaldı ve herkes sınıftan dağıldı.

Dip Not || Tom NPC Karakterdir.
+ 2. DERS +


Ders daha yeni başlamıştı fakat hocayı dinlemek dışında her şeyi yapıyordu Dayrnt. Genelde iksir yapacaklarını biliyordu ya, o yeterdi. Tüm profesörler aynıydı. Kesinlikle tahtaya yazarlardı. Dayrnt'ın kulakları milletin konuşmalarındaydı, gözü ise tahtadaydı. Hocanın yazdığı büyüyü görünce kendi kendine kıs kıs güldü. Nedense çıban aklına komik hikayeler getiriyordu. Bir anısı vardı çıbanlarla ilgili. Yine bir gün abisini özendirmek istemiş fakat onun hatasını yüzüne vurmayı daha çok istemişti. O yüzden plan kurmuştu. Yan komşularının büyük çocuğundan yardım istemişti. Sihirli bir su hazrlamışlardı. Abisinin karşısına geçip o hazırladıkları suyu Ateşviskisi diye tanıtmışlardı. Tabii Dayrnt diğer elindeki normal suyu içti. Abisi ise diğer suya saldırdı ve içti. Çıbanlar her bir yanını bastı sonra. O günden sonra Dayrnt abisinin her özentiliğinde bunu suratına vurmayı ihmal etmedi.

Çıbanlara karşı bir iksir:

Malzemeler: Kurutulmuş ısırgan otu, ezilmiş yılan dili, boynuzlu sümüklü böcekler, kirpi dikeni.


İşte alttaki dip notu okumadan anca bunlar anlaşılıyordu. Dayrnt da okumayı ihmal etmişti. Hızlıca iksiri yapmaya başladı. Zaman daralıyordu ve puan istiyordu. Her malzemeyi birbirine karıştırdı. Çantasına yapmış olduğu büyü içinin geişlemesini sağlamıştı. Elini her attığında bir sonraki malzeme çıkıyordu. Yavaş yavaş sona varmıştı. Başarı yine avuçlarının arasındaydı. Başarı isteği kendini güncelleyip duruyordu. Son malzemeyi tam atacakti ki es kaza gözü tahtaya çarptı. Bir an için panik oldu ve elindeki kirpi dikenini yavaş yavaş düşürmeye başladı. Son anda fark etti ve hemen elini asasına götürüp tam kazanın biraz üstünde alçalmakta olan kirpi dikenine " Wingardium Leviosa " dedi ve anca durdurdu. Neden eliyle tutmadığı çok açıktı. Sonuçta bir kirpi dikeniydi ve elini paramparça edebilirdi.

İksiri bir tüpe koyduktan sonra profesörün masasına bıraktı. Sonra döndü ve malzemelerinin artıklarını temizledi. Çantasını toparladı ve arkasına yaslayarak zili bekledi. Sonunda puan almış olabileceğine inanıyordu. Zilin çalma sesiyle birlikte hemen oturduğu yerden kalktı ve ağır adımlarla profesöre yaklaştı. " İyi günler!" dedi ve arkasını döndü ve zindandan çıkmaya başladı. Sıradaki ders bekliyordu onu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Christian Jack Harrison

Christian Jack Harrison


Erkek
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 34
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11338
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 10/11/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimeSalı 11 Kas. 2008, 00:05

Ad Soyad: Daniel Bryant Prewitt

Karakter Hakkında Ön Bilgi:
Daniel; ruh hali itibarı ile oldukça kararsız bir yapıya sahiptir. Ama yeri geldiğinde de gereken mantıklı kararları verebilir. Yakınlarına, ailesine ve akrabalarına karşı oldukça samimi davranır. Onlara en ufak bir zarar bile gelmesini hazmedemez. Sinirlendiği anlar olabilir ama asla karşıdaki kişiye karşı saygısızca konuşmaz, sabrını gerekli şekilde kontrol altına alabilir. Oldukça anlayışlıdır. Birçok kişinin kabullenemeyeceği ve sert bir tepki göstereceği şeyleri nazikçe karşılayabilir. Arkadaş canlısı biridir; karşıdaki kişi anlayış gösteremeyeceği şeyleri yapması hariç. Sabırlıdır ve zorluklardan kolay kolay yılmaz. Cesaretine güvenir ve birçok işini de cesareti sayesinde gerçekleştirir.

İstediğiniz Mevki: Seherbaz Karargâhı Başkanı

Örnek Rp:
Daniel gözlerini araladığı anda kendini bir muggle sokağının sonundaki çöplüğün yanıbaşında buldu. Burada şuuru kapalı hâlde uzun süre geçirdiğinin farkına ancak havanın kararmasıyla vardı. Nasıl olmuştu tüm bu olanlar? Nasıl olmuştu da oldukça pis ve sineklerin uçuştuğu bu çöplüğün yanında uyuyakalmıştı? Hayır uyuyakalmış olamazdı ya da Daniel öyle düşünüyordu. En son hatırladığı şey; ensesinden bir darbe aldığıydı. İyi de bütün bu şeylerin sorumlusu olan darbe kim tarafından gelmişti? Biraz düşününce yeterince emniyetsiz olan bu sokakta barınan bir tinerci veya soyguncunun olabileceğine kanaat getirdi. Aslında tüm bu şeyleri düşünmesi, kafa yorması anlamsızdı. Bundan sonra yapacağı fazla bir şey yok gibiydi. Bir polise başvursa ya suçlu geç bulunur ya da bulunmazdı bile. Yaşananlar nedeniyle zaten morali bozukken bir de bu düşünceler iyiden iyiye sinirini bozmuştu. Ortamdaki karanlığa bir küfür sarfettikten sonra bir an önce bu sokaktan çıkmak istedi. Daha fazla bu izbe köşede kalarak içini karartmak, ruhunu alt-üst etmek istemiyordu. Biraz afalladıktan sonra yürümeye başladı. Üzerinde korkunç bir hâlsizlik vardı. Beyni yerinden çıkacakmış gibi ağrıyordu. Üstelik düşmenin etkisi ile bacağını burkmuştu. Bu sebeple hafifçe tökezliyordu her adımında. Yürümeye devam ederken istemsizce pantolonunun sağ cebine dokunmuştu elleri. Birden gözleri fal taşı gibi açıldı. Hızlıca ellerini cebine götürdü ve cebinin içini yokladı. Olamazdı. Cüzdanı yerinde yoktu. Giden paralarına değil cüzdanın içindeki önemli evrakların çalınmasına üzülüyordu.

Yaşadığı bugünün korkunç ve oldukça sinir bozucu bir kâbus olmasını diledi hiç gerçekleşmeyeceğini bilmesine rağmen. Ama bu da onun tesellisinden öteye gidemeyecek bir yakarıştı. Fakat şüphesiz zaman ilerledikçe bugünü de maziye çekecek, aklının herhangi bir köşesinden bile geçirmeyecek duruma gelecekti. Ne kadar da vicdanı körelmiş insanlardı bu mugglelar. Beyninde canlandırdığı muggle figürü artık daha da çirkef bir hâl almıştı yaşadığı olaylar yüzünden. Oysa ki geçmişinde bir çatışma, bir anlaşmazlık barındırmıyordu mugglelarla Daniel. Ama muggleların bir öcü vardı sanki. Elbette ki hepsi böyle değildi. İnsafsızca kesin sonuca varmak istemiyordu. Lakin neredeyse hiç huyu düzgün bir insanla karşılaşmamıştı bugüne kadar. Gerçi büyü yapamayan insanlarla -muggle- pek de bir münasebeti, sohbeti olmamıştı ama yine de zoruna gitmişti tüm bu olanlar. Neyse ki canına bir zarar gelmemişti. Gerisi hiç de önemli şeyler değildi. Artık düşünceleri sinirlerine baskı kurmaya başlamıştı. Bir saltanat kurmuştu beyninde adeta düşünceler. Ne yapması gerektiğine karar veremiyordu. Ruhunda büyük bir tedirginlik vardı. Bedeninde ise kocaman bir acı ve başa çıkılmaz ağrılar vardı. Dertleri yığın hâline gelmiş ve onu sürekli sıkıştırıyordu. Bazen hayatına bir son vermeyi düşündüğü de oluyordu. Fakat sonunda mantıksız olduğuna karar veriyor ve monoton yaşantısına geri dönmek zorunda kalıyordu.

Sonunda bu uğursuz sokaktan çıkmayı başarmıştı. Bir daha hiç dönmek istemiyordu bu adeta bir cehennem olan sokağa. Ama son bir veda etmeliydi buraya. Tabii ki bu vedanın olumlu olacağı söylenemezdi. Ne de olsa türlü şey gelmişti başına. İşte bu sebeple arkasına döndü Daniel. Sadece sokak lambalarının loş bir şekilde aydınlattığı sokağa bir küfür daha savurdu öfkesinin hakim olduğu belli olan bir surat ifadesiyle. Ardından tökezleyerek ilerleyişine devam etti. Ne kadar da zordu acılar içinde yürümek? Ne kadar da zordu hayatta kalmayı başarabilmek? Belki de hayatı zorlaştıran şey; insanların birbiri arasındaki akıl almaz rekabetti. Bu rekabet uğruna insanlar, dost görünerek en acı düşmanlıkları yapabiliyordu çevresindekilere. Daniel ise her gün, her saat ve hatta her dakika gerçekleşen bu rekabete hiçbir şekilde bir anlam yükleyemiyordu. Hatta bunun insanların en büyük kaybı olduğunu düşünmekteydi. Zaten önleyemeyeceğini bildiği için hiçbir duruma karışmıyor, aldırış etmiyordu Daniel. Sadece acıyordu bazılarına. Sonunda bu fikirlerden vazgeçmiş veya en azından görmezlikten gelmeye başlamıştı. Göz kapaklarının daha da kapanmasını sağlayan yorgunluk; artık boyutunu genişletmiş, engel tanımaz hâle gelmeye başlamıştı.


Not: Bir başvuru olduğu için rp'mi oldukça kısa tuttum. Eğer yeterli uzunlukta değilse; uzununu da yazabilirim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Veronica Caliente




Kadın
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları 12jb4
Mesaj Sayısı : 3
Yaş : 36
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11340
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 09/11/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimeSalı 11 Kas. 2008, 18:58

Ad Soyad: Veronica Caliente
Karakter Hakkında Ön Bilgi: yufka yürekli birisidir. Ölüm Yiyen olmasına rağmen Gryffindor Bina'sında kalmıştır. Bu da bunun bir göstergesidir. Caliente ailesinde ne kadar hor görülse de bazı üyeler tarafından sevilmiş ve içlerine alınmıştır. Verony ne kadar yufka yürekli görünse de ihanet karşısında yapamayacağı şey yoktur. Gerek ona, gerek Ölüm Yiyen'lere gerek de arkadaşlarına ihanet edenlere karşı kin besler. İftiracılardan ve yalancılardan nefret eder.
İstediğiniz Mevki: Büyüceşura İdari Hizmetler Başkanı
Örnek Rp: [birçok tane vardır xP değiştirebilirim xD]

Sonunda o gün gelmişti. Beş yıl önce nasıl heyecanlıysa şimdi de aynı hızla atıyordu kalbi Ginny'nin. Mektubu eline alıp en az elli defa okumuştu, ta ki trene binene kadar. Bütün ailesinin Büyücü olmasına rağmen hala inanamıyordu Ginny. O okulda okuyacağına hala inanamıyordu. Elinde ağır valizi ve baykuşuyla gözlerini kapatmıştı ve koşarak mermerin içinden geçmişti. Gözünü açtığında ise insanın hayatında sıkça göremeyeceği bir manzarayla karşılaşmıştı. Dumanı tüten kırmızı vagonların sıralanmasıyla oluşmuş muazzam ilginçlikteki Hogwarts Ekspresi'nin yanında duruyordu. Biletini gişeye vermiş ve trene binmişti. Boş bir kompartıman bulması çok uzuzn sürmüştü. O kadar küçüktü ki daha, o yüzden bütün Slytherin'ler onunla dalga geçmişti. O da az değildi hani. Onlara ağzına geleni söyleyip, Sınıf Başkanı olan ağabeyi Percy'nin yanına sığınmıştı. Percy de onların binasından not kırmakla tehdit etmişti. Ginny'yi de en sonlara doğru yarı yarıya boş bir kompartımana yerleştirmişti...

Ve şimdi kocaman bir genç kızdı. O beş yıl içinde bir sürü arkadaşı olmuştu. Arkadaşlarının yanında düşman da edinmişti. Slytherin'ler...En iğrendiğ, tiksindiği insanlardı onlar. Hepsi de küstah ve ukalaydı. Gryffindor ve Slytherin Binaları'nın çatışmasının yanında bir de Ginny'nin kendiyle çatışması vardı. Aslında kendisine zara verdiği kadar hiç kimse zarar veremezdi ona. Ah o inadı yok muydu? Dikbaşlılığı yüzünden hep kaybediyordu ama kendini de değiştiremezdi ki! Ne kadar çalışsa da bunu başaramamıştı ve artık da başaramazdı...

Biraz ilerledi ve bomboş bir kompartıman bulmakta gecikmedi. Valizini üst rafa koydu ve arkadaşlarını beklemeye başladı. Yazın hiçbiriyle görüşememişti. Ve onları çok özlemişti. Biraz konuşup hasret gidermek istiyordu. E tabi biraz da canı sıkılıyordu.Hala bekliyordu ama kimse gelmemişti. Aslında görmek istediği sadece üç kişi vardı. Luna, Harry ve Hermione...Yazın onlarla görüşme fırsatını hiç yakalayamamıştı. Hermione yurtdışına tatile gitmişti. Luna da babasıyla beraber biraz gürelekökü toplamış gibi görünüyordu. Harry ise muhtemelen bütün bir yazı teyzesi ve eniştesinin evinde, merdiven altındaki dolapta geçirmişti. Oraya tıkıldığındaki duygularından biraz bahsetmişti Ginny'ye. Ginny de orada kalsaydı aynı şeyleri düşünürdü elbette. Hatta bazen Harry'nin nasıl olup da eniştesine bir tane patlatmadığını düşünmüyor değildi hani. Ginny olsaydı bir saniye bile dayanamazdı. Ama o Harry'di. Voldemort'la bile kaç defa başa çıkan biri için bu hiç kalırdı...

Eski, ahşap bavulunu açıp içinden rastgele kalın bir kitap aldı. Açıp baktığında bunun Karanlık Sanatlara Karşı Savunma kitabı olduğunu farketti. Bu yıl derslerine Lisa Anna Black adında bir bayan gireceğini duymuştu. Yine de ne kadar doğruydu, orasını bilemiyordu. Eline alıp biraz baktı kitaba. Gerçekten çok kalındı. Bütün konuları bir yılda bitirebilirler miydi acaba? Ama biraz daha baktığında her konu için bir sayfa ayrılmış olduğunu gördü. Sayfalar dopdoluydu. İçlerinde küçük küçük notlar vardı. Bu yıl sonunda gireceği S.B.D.'ler için bunları ezberlemesi gerekiyordu. Bu yıl gerçekten zorlu bir yıl olacaktı...

Kafasını biraz dışarıya uzattı. Koridorda kimse yok gibi görünüyordu. Ama yanılmıştı. Birden Hermione'yi gördü. Elindeki sandıklarla ileriye doğru gidiyordu. Ginny de hemen kitabını bavuluna kaldırıp kompartımandan çıktı. Hermione'nin girdiği kompartımana girdi. Ve orada arkadaşlarını gördü. Her zamanki gibi Dırdırcı'ya sıkı sıkı sarılmış olan Luna'yı, Ortamı inceleyen Harry'yi ve bavullarını yerleştirmekte olan Hermonie. Onları gördüğüne çok sevinmişti.


"Merhaba millet! Bu kompartımanda bana da bir yer var mı acaba?"

Onların cevabını beklemeden içeriye girdi. Belli ki onlar da Ginny'yi gördüklerine memnun olmuşlardı. Ginny de bavullarını üst rafa yerleştirerek Hermione'nin yanına, cam kenarına oturdu. Arkadaşlarını gerçekten çok özlemişti. Gerçek dostlarıyla tekrar beraberdi şimdi. Ve bütün bir yılı da beraber, yeni maceralarla geçireceklerdi. Ee bu ekipten de normal olmalarını bekleyemezdiler doğrusu. Yana dönüp Hermione'ye baktığında gözleri ışıldadı. Hermione, Ginny'nin ona hediye olarak aldığı mavi, üzerinde sade çiçekler olan bluzu giymişti. Ginny, onu bulmak için ve Hermione'nin zevklerine uydurmak için hem beyi hem de yüklü bir miktarda büyü gücü kullanmıştı. Ona da çok yakışmıştı doğrusu. Sonuçta en iyi arkadaşlarından biriydi. Tabii ki yakışacaktı. Hiç değilse o bir Slytherin'li değildi ve çok iyi anlaşıyorlardı. Gerçek dostlar...diye düşündü Ginny yine...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Barty Jack Widmore
Hog's Head Sahibi
Barty Jack Widmore


Erkek
Ruh hali : Sihir Bakanlığı İş Başvuruları 43772825vu8
Mesaj Sayısı : 13
Yaş : 30
Kan statüsü : A Rh+ xD
Galleon : 11353
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 13/11/08

Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları   Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Icon_minitimePerş. 13 Kas. 2008, 20:21

Ad Soyad: Barty Jack Widmore
Karakter Hakkında Ön Bilgi: Barty küçük yaşta annesinin babasını nasıl aldattığına şahit olmuş ve sırf bu nedenle annesine günlerce işkence ettikten sonra onu öldürmüştür.. Daha sonra babası tarafından terk edilmiştir.. Öcünü almak için babasının yeni kurduğu aileyi bulup eve kilitledikten sonra onları ateşe vermiştir.. Kötü geçen bir çocukluğun ardından büyükannesinin yanında yaşayamaya başlamış ve biryandan Hogwarts'ı bitirirken bir yandan da karanlık sanatlarda gelişip Karanlık Lord'a hizmet etmeye başlamıştır.. Kadınlara olan düşkünlüğü ve vazgeçemeyeceği içkiler onun zayıf yanıdır..

İstediğiniz Mevki: Sihir Bakanı

Örnek Rp:

Oldukça sessiz ve bir o kadar da karanlık olan sokakta bir evin duvarına yaslanmış kot pantolonunun üzerinde beyaz gömleğiyle ve ince kıravatıyla dikkat çeken bir adam duruyordu.. Genelde insanlar gömleklerini içeri sokarken bu adam hiç oralı olmamıştı..Ellerinden birini sol cebine soktu ve karanlıkta belli olmayan bir şey çıkarttı.. Üzerinde biraz oynadıktan sonra sessizliği bozan bir çıtırtıyla karanlığı bozan sarımsı ateş belirdi.. Karanlıktaki adamın suratıyla beraber azındaki sigara da aydınlandı.. Daha sonra ortam tekrar sessizliğe ve karanlığa büründü.. Şimdi tek görünen şey gizemli adamın ağzında ucu kıpkırmızı bir şekilde parlayan sigaraydı..Yaklaşık on dakika sonra o sigara da sönerek tozlu yolu boyladı..Bu sefer sessizliği bozan ayak sesleriydi.. O anda ortam birden aydınlandı.. Bu sefer gümişi bir ışık demeti gizemli adamın elinde tuttuğu asadan çıkıyor ve tüm sokaktan karanlığı kovarak ışığı heryana dağıtıyordu.. Ayak sesleri o anda durdu.. Kendisine çevrilmiş asayı gören adam yürümeyi bırakıp sırıtmaya başlamıştı..

--Seni az daha öldürüyordum Jack..

Sonunda gizemli adam konuşmuştu.. Artık duvara yaslanmıyordu ve adama çevrili asası yere bakıyordu..Evet bu Barty'di.. Oldukça genç görünümlüydü.. Her gece buraya geliyor ve eski dostuyla buluşuyordu.. Daha yeni ölüm yiyen olmuştu.. Kendini geliştirmek için arkadaşıyla çeşitli şeyler yapıyorlardı.. Bir nevi Barty , Jack'in küçük ölüm yiyen öğrencisiydi.. Arkadaşlıkları çok eskiye dayanıyordu.. Adaş olmaları da onları birbirlerine bağlayan diğer bir özellikleriydi..

--Bugün asasız bir şekilde kadın düşmanlarını etkilemek üzerinde çalışıcaz.. Senin bu konuda başarılı olduğunu biliyorum dostum.. Ama bugün tavlamaya çalışıcağın kadın emin ol ateşli olduğu kadar çok zorlu bir ölüm yiyen ve genelde bakışlarla ilgilenir Barty..

Barty'nin surat ifadesi aniden değişmişti.. Jack'in annattıklarını beğenmişe benziyordu.. Suratındaki gülümseme oldukça kısa sürdü.. Jack ile beraber bir büyücü barına cisimlendiler.. Biranın kokusu kapıya kadar geliyordu.. Işıklar ortamı daha da çekici kılıyordu.. Yavaşça çeşitli ışıklarla süslenmiş bara doğru yol aldılar.. Jack kadını gözleriyle işaret ederek barın uzak bir köşesine doğru yola çıktı.. Simsiyah elbisesiyle barda yanlız başına viski için bayan oldukça sexi görünüyordu.. Barty yavaşça yanına doğru yürüdü ve hemen dibindeki sandalyeye oturarak kendine de bir viski söledi.. Kadını göz ucuyla süzüyordu.. Ne zaman hamle yapması gerektiğinden şüpheliydi.. İşte doğru zaman buydu.. Bayanın viskisi bitmişti ve kendi viskisi önüne konmuştu.. Barmene ''Yandaki bayanın viskisini tazele '' diyerek siyak saçlarla bezenmiş muhteşem yüze dönerek gülümsedi.. Kadın da Barty'e bakıyordu fakat gülümsemiyordu.. Gelen viskisini elinin tersiyle önünden uzaklaştırarak yerinden kalktı.. Bu bar bir otele aitti ve kadında o yöne doğru ilerliyordu.. Burda kaldığı belliydi.. Barty daha önce hiç bölesiyle karşılaşmamıştı fakat sinirlenmesinin yanında bir o kadar da keyif almıştı.. Jack'e dönerek pis bir bakış attı.. Jack pes et dercesine cevap veriyordu bakışlarına ama Barty bunu yapamazdı.. Önündeki viskiyi yudumladı ve masaya birkaç galleon bırakarak yerinden doğruldu.. Siyah elbiseli sexi kadını takip etmeye koyuldu.. Hızlı yürüyüşünün ardından gelen sonuç.. Kadını asansöre binmeden yakalayabilmişti..

--Bayan açıkcası oldukça aptalsınız..

Sözlerin ardından gelen kadındaki şaşkınlık ifadesi Barty'i keyiflendirmişti.. Sözleri oldukça açık ve netti.. Kadın afallamış bir şekilde ona bakıyordu.. Asasörün dur düğmesine basarak kapıların açık kalmasını sağladı.. Etrafta başka kimse olmadığından sadece onların konuşması duyuluyordu..Bu da az ötedeki duvarın arkasına gizlenmiş onları dinleyen Jack'in işini kolaylaştırıyordu..

--Afedersiniz anlayamadım..

Fransız aksanıyla söylenen kelimeler.. Kadının konuşması Barty'i daha da etkilemişti.. İmali bir bakıştan sonra gerekli cevabı beyninde oluşturdu..

--Şuanda beni takmadan gidiyorsun ve belkide odana çıkıp uyuycaksın ama bunun yerine benimle sevişebilirdin.. Açıkcası oldukça aptalmışsın..

Deminden beridir soğuk yüz hatları birden değişmişti kadının.. Oldukça etkilenmişe benziyordu bu sözlerden.. Barty'nin kıravatından tutup onu asansöre çekti ve asansördeki büyük aynaya yapıştırdı.. Daha sonra odasının bulunduğu kata basarak kapıların kapanmasını ve hareket etmelerini sağladı.. Ardından Barty'nin dudaklarını yiycekmiş gibi onu öpmeye koyuldu.. Asansör 7. kata geldiğinde hala öpüşüyorlardı.. Kadının odasına girdiklerinde ise bunu bir üst seviyeye taşıdılar..

O gün Barty o sexi kadının başına bela olucağını bilemezdi.. Ama birgün ölece kendi yatağında gözlerini açtığında önünde belirmişti.. Karnı oldukça şiş bir vaziyetteydi ve elinde asası vardı.. Çok kızgın olmalıydı çünkü asasının cuundan kıvılcımlar yere saçılıyordu.. Kadının bir şey demesine gerek yoktu.. Barty herşeyi anlamıştı.. O gece hiçbir şeyi önemsemeden birlikte olmuşlardı ve kadın hamile kalmıştı.. Barty ise çekip gitmişti.. Bunları düşünürken kadının asasını büyük bir hışımla ona çevirdiğini gördü.. O anda kendi asasını çekerek hiç tereddüt etmeden salladı.. Çakan yeşil ışık kadını yere serdi.. Karnında taşıdığı çocuğuyla beraber ölmüştü.. Barty kendi çocuğunu öldürmüştü.. Asla bir baba olamazdı zaten.. Baba olmak oldukça iğrenç bir fikirdi..


--"Aşkım korkma baba olmayacaksın."

Barty düşüncelerinden uyandı birden.. Francesca konuşmuştu ve gülümsemeye çalışıyordu.. Belliki Barty'Ninde gülümsemesini bekliyordu.. Fakat Barty gülümseyemedi.. Yıllar önce asla baba olmak istemezdi.. Hamile bıraktığı bir kadını bile öldürmüştü fakat şimdi durum farklıydı.. Karşısındaki kadına sırılsıklam aşıktı ve bu nedenle Francesca'nın verdiği yanıt onu hayal kırıklığına uğratmıştı.. Yüzünün biçimsiz hali yavaşça somurtkanlığa kayarken hala içinde bir ateş baba olmalısın diye yanıyordu.. Nedenini hala çözememişti fakat çözeceğine emindi..Gözlerini Francesca'dan kaçırmaya çalışarak masadan kalktı.. Yavaşça bara ilerleyerek kendine bir şarap doldurdu ve içmeye başladı.. Bardağındaki şarabı yarıladıktan sonra biraz duraksadı..

--Belkide bir aile olabiliriz.. Slytherin'de okuycak bir çocuğumuz olabilir.. Widmore soyadını taşıycak bir kişi daha dünyaya gelebilir..

Bu sözlerinin arıdından Francesca'ya döndü ve gözlerinin içine bakmaya başladı..

--Ne olursa olsun ve kararın hangi yönde olursa olsun herzaman seninle birlikte olucam sevgilim..

Barty sözcükelrini dikkatle seçmişti.. Gerçekten yüreğinden gelen sesi aktarmıştı dışarıya.. Sevdiği kadının herzamanda yanında olacaktı ve buna hiçbir şey engel olamazdı.. Baba olmak istemesi bile!..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sihir Bakanlığı İş Başvuruları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: RPG Dışı Sayfalar-
Buraya geçin: