Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Nylénia Ethel Calanthe

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Feodora Providentia
Omnia Mutanter Kitapçısı
Feodora Providentia


Kadın
Ruh hali : Nylénia Ethel Calanthe 42446019ix9
Mesaj Sayısı : 121
Yaş : 31
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11564
Ekspresso Puanı : 5
Kayıt tarihi : 13/08/08

Nylénia Ethel Calanthe Empty
MesajKonu: Nylénia Ethel Calanthe   Nylénia Ethel Calanthe Icon_minitimeSalı 19 Ağus. 2008, 15:12

İsim: Nylénia Ethel Calanthe
Cinsiyet: Bayan
Sihirsel Soy: Safkan
Asa: 12.5 inch, kızılçam, unicorn kılı
Fiziksel betimleme:

Nylénia'nın yüzü masumiyet ile güzelliğin bir bileşimi gibidir. Burnu yüzüne biraz büyükmüş gibi gözükse de, gayet orantılıdır. Dolgun dudakları hiçbir zaman ölmek üzere olan bir günün cansız rengine sahip olmamıştır, aksine kırmızıya yakın renktedir ve yüzünde çabucak dikkat çeken bölgelerindendir. Kirpikleri neredeyse kaşlarına değecek kadar uzundur ve oldukça hacimlidir. Fakat sakladıklarından dolayı bu gayet makuldür. Annesinden aldığı griye yakın gözleri, ışığa ve duygularının değişimine olarak mavinin en açık tonları arasında gidip gelmektedir. Uzaktan siyahmış gibi görünen koyu renk saçları vardır. Oldukça kabarık olduğu için toplamakta herzaman güçlük çekmiştir. Teni porselen rengindedir ve güneşe çıkmaktan hoşlanmadığı için hiçbir güneş lekesine ve güneşten kaynaklanan yara izi yoktur. Boyu yaşına göre uzundur ama çok zayıf olmadığı göze batmamaktadır. Zarif hatları ise daha çok kıskanılan özellikleri arasındadır.


Kişiliği:

Özgürlük bağımlısı, inatçı ve arsız. Nylénia'yı tanıyabilen insanların onun hakıında hiç düşünmeden söyleyebilecekleri kelimelerdir bunlar. İnatçılığı insanı canını bezdirebilecek boyutlara dayanır ve bu yüzden genellikle onun istediği olur. Hazırcevap olmasından dolayı birçok arkadaşı onunla kavga etmek istemez. İnsanları kırmaktan hoşlanmaz fakat alaycı yapısı durumu bozmaktadır. Kendisine göre ilgi çekici başka insanlara göre tuhaf davranışları vardır. Gururlu yapısına rağmen, pişkinliğe kaçmayacak bir şekilde gururun bırakılabileceğini düşünmektedir. Çünkü başını belaya soktuğu zaman onu beladan kurtaran gurur değil, mantıktır. Kolay sinirlenmemesinden dolayı, kendine zararı olacak bir şey yapmamıştır. Yüzü kızarmadan yalan söyleyebilir ve bu onun sevdiği bir yetenektir. Şirin gülümsemesi ile istediği insanı yanına çekebilir ve Nylénia bu şimdiden bilmektedir. Özgürlük onda artık olması gereken bir şey olmaktan çıkmış, bir tutku haline gelmiştir. Henüz on bir yaşındaki bu kızın evin tek çocuğu olması ve yalnız bırakılmasından dolayı özgür bir ruha sahiptir. Kısıtlandığını hissettiği anda tepki verir.

Hayal gücü, insana yapabileceklerini ya da en ulaşılmazlarını gösteren harika bir yetenektir. Nylénia'da bu yetenekten ziyadesiyle mevcuttur. Hayallerinin bazıları ulaşılmaz nitelik taşır. Onların gerçek olamayacağını bilse de, düşünmekten hoşlanır. Yaşına oranla fazla olmasa da, gelecekte fazlasıyla büyüyecek bir hırsa sahiptir. İstediği şeyi almak için birçok şeyi yapabilir. Elbette alamadığı zamanlarda vardır. Yine de genellikle kazanan taraf o olur. Neyseki fazla bir şey istemez. İdealleri henüz hayallarine erişememiştir çünkü. Ailesindeki herkes gibi o da zekayla ödüllendirilmiştir. Fakat zekanın tek başına bir anlam ifade etmediğine de inanır. Kararlılık ve azminde yanına olması gerektiğine inanır. Birçok değişik şeye -kehanet hariç- ilgi duyar. Okumak onda tutkuyu da geçerek bir saplantı haline gelmeye başlamıştır. Fakat bilinmeyen şey; onun bir kitap okurken, o dünyaya dahil olduğu ve tüm sıkıntılarını unuttuğudur. Küçükken yaşıtları gibi oyun oynamaktan hoşlanmamıştır. Onun yerine olaylar hakkında düşünmeyi ve yorum yapmayı tercih etmiştir. Bu da onun yaşından büyük düşüncelere sahip olmasına neden olmuştur. Müzik, sanat, tarih.. Hepsinde yeni şeyler öğrenme tutkusu vardır. Bu da ona gereksiz derece büyük bir merak olarak geri dönmektedir. Fakat asla ilgisini çekmeyen şeyler de mevcuttur. Nylénia hangi kızın kiminle olduğunu merak etmez. Basit bir şeyden etkilenebilir gibi görünse de durum bu kadar basit değildir. O cisimden değil, onda uyandırdığı simgelerden etkilenir.



Ailesi ve yaşamı:


Bir insanın kim olduğunu, yaptığı seçimlerden anlamak mümkündür. Tıpkı Calanthe ailesinde olduğu gibi. Nylénia'nın ikinci kuşaktan büyükbabasının yaptığı tercih, onun kim olduğunu ortaya koymuştu. Amedeus Calanthe, tüm saygınklığını ve şöhretini o zamanki Karanlık Büyücünün emrine sunduğunda, o gerçek kişiliğini ortaya koymuştu. Ailesi onu reddetmiş, dışlamıştı. Yine de pes etmemişti. Edecek biri değildi. İnandığı şey kimilerine göre sapkınca kimilerine göre saygı uyandıran bir şeydi. En güvenilir adamı olmuştu zamanla. Yaşadığı süre boyunca, amacına ulaşmak için çabalamıştı. Başarmıştı da. Korkutucu bir ünvan, zorla da olsa güzel bir eş ve bolca para.. Fakat bir gece gelen haber karşısında o cesur ve inançlı adamın, kaçması gerekiyordu. Yanlarına taşıyabilecekleri kadar kıymetli eşya alıp kaçarken, yaşadıkları eve son bir kez baktıktan sonra bir daha dönmemek üzere gitmek zorunda kaldılar.

Doksan sene.. Zaman açısından bakıldığında, o kadar uzun bir zaman dilimi gibi gözükmüyordu. Fakat yaraları sarmak ve yeniden doğmak için yeteri kadar uzundu.Tabii unutulmak için de.. Amedeus ve eşi Alexandria öleli elli seneden fazla olmuştu. Bu toparlanma onların dönemine denk gelememişti ne yazık ki. Fakat torunları Xaviér -yani Nylénia'nın babası- güçlü iradesi ve zekasıyla, İngiltere'de olmasa bile, yaşadıkları yerde Floransa'da Calanthe küllerini tutuşturmayı başarmıştı.

Floransa'nın saygın ailelerinden biri olan Charita ailesinin küçük kızı ve gözbebeği Sybélla ile evlenerek sırtını onlara vermişti. Her açıdan nimeti bol bir evlilik yapmıştı. İlk başta herşey güzel giderken, Xaviér korkunç bir hata yaptı. Sybélla'nın kız kardeşi Zarenié'ye aşık oldu. Sybélla durumu fark ettiğinde tek çaresi hamile kalmaktı. Başardı da. Evliliklerinin bitmesine kesin gözüyle bakılırken, Amaranthiné dünyaya geldi. Babasının ilk göz ağrısı.. Xaviér o doğunca, evine daha sıkı sarılmıştı ama Zarenié'ye olan aşkı ala dinmedi. Sybélla da bunun farkındaydı. Bu yüzden ikinci çocuğunu dünyaya getirdi. Nylénia.. Amaranthiné
onun ilk göz ağrısı, Nylénia ise küçük kıymetlisi olmuştu. Fakat Nylénia bile bu evliliğin devam etmesine yetmedi. Anne ve babası ayrıldığında henüz iki yaşını doldurmuştu. Belki de bu yüzden asla onlara kızmadı. Daha çok küçüktü. Annesi boşanmalarının ardından İngiltere'ye yerleşmeye karar verdi ve bir kış gecesi iki çocuğunu yanına alarak planını uyguladı. Sybélla bir daha Floransa'ya hiç gitmedi ama her yaz iki kızını babasının yanına yolladı. Bu yaz tatillerinden birinde Amaranthiné ve Nylénia, ufak bir macera isteğiyle malikanedeki gizli bir odaya girdiler ve babasının bilinmeyen günlüklerini okuduklarında, genç adamın kalbinin başka birine ait olduğunu öğrendiler. İlk başta ne yapacaklarını bilemeseler de, Nylénia buna göz yummayı tercih etmiştir.


En son Nylénia Ethel Calanthe tarafından Salı 19 Ağus. 2008, 15:19 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Feodora Providentia
Omnia Mutanter Kitapçısı
Feodora Providentia


Kadın
Ruh hali : Nylénia Ethel Calanthe 42446019ix9
Mesaj Sayısı : 121
Yaş : 31
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11564
Ekspresso Puanı : 5
Kayıt tarihi : 13/08/08

Nylénia Ethel Calanthe Empty
MesajKonu: Geri: Nylénia Ethel Calanthe   Nylénia Ethel Calanthe Icon_minitimeSalı 19 Ağus. 2008, 15:15

Basit RP örneği:


Ay ışıklarının rüyaymış gibi aydınlattı odada yatan genç kız, uykusunun en tatlı yerindeydi ve güzel bir rüya görüyordu. O yukarıda uyurken, ailesi hayatlarında dönüm noktası olacak bir kararı vermek zorunda kalmışlardı. Nylénia tatlı uykusundan uyandırıldığında, başına gelecekler konusunda hiçbir fikri yoktu. Üzerinde şefkatle gezinen elleri hissettiğinde, ilk başta ne olduğunu anlayamamıştı. Babası geceleri onu sevmek için yanına gelirdi. Xaviér Calanthe sevgisini açık açık gösteren babalardan biri olmamıştı asla. O belli etmeden, gözleriyle severdi onu. Bakışlarıyla, Nylé deyişiyle... Annesi gibi hiçbir zaman sıkıca, onun canını acıtacak bir şekilde okşamamıştı onu. Dağılmış saçlarından gezen ellerin baskısı arttığında, içinde birşeyler olduğu ile ilgili kuvvetli bir his oluşmaya başlamıştı. Grimsi mavi gözleri vücudunun tüm protestolarına rağmen ilk önce mahmurlukla açıldı. Bedeninin her tarafı yorgunluk yüzünden isyan edercesine ağrıyordu. Etrafta çok hafif, yumuşak bir ışık vardı ama karanlığa o kadar alışmıştı ki, gözleri sanki oyuluyormuş gibi acımaya başlamıştı. Gözlerini hızlıca kapattı. Lanet! Neden bu ışıkları yakmak zorundalardı ki? Evinde yaşayan kimsenin gece körlüğü problemi yoktu ve karanlıkta yürümeyi becerebilecek kadar zeki insanlardı. Uykusuna dönme isteğine karşı koyarak, gözlerini iri iri açtığında, saçlarını okşayan kişinin babasından oldukça farklı biri olduğunu gördü. Birleşmiş, siyah kaşları ve yüzünde sakal yerine ince bir kıl tabakası olan uşakları Flavio, yanı başında oturuyordu. Nylénia onun neden burada olduğunu anlayamadığı için az daha bağıracakken, orta yaşlı uşak, kalın işaret parmağını onun dudaklarının üzerine koydu. Konuşmaması gerektiğini sözleriyle değil de, gözleriyle iafde etmeyi uygun bulmuştu. Bunun nedeni neydi? Bir şey olmuş olmalıydı. Nylénia hala dudaklarının üzerinde duran el yüzünden konuşamıyordu. Hışımlı bir şekilde parmağı çekerken, sessizce sordu.

-Neler oluyor Flavio?

Adam cevap vermeksizin odadan çıkarken, yanından kalkarken içeriye oldukça telaşlı görünen -herzaman öyle görünür- evcini Poppups girdiğinde, bir terslik olduğu konusundaki düşüncesi de somut bir hale kavuşmuştu. Çünkü annesi hiçbir şekilde Nylénia'nın odasına evcinlerinin girmesine izin vermezdi. Nedense genç kadın onların kızına zarar verebileceğini düşünüyordu. Kaşları hafifçe çatılırken, evcini sanki sessizlik yemini etmiş gibi sorularına cevap vermekten özenle kaçınarak, etraftı kolaçan ediyordu. Nylénia beyaz geceliğinin içinde terlemeye başlamıştı. Yaz ayında Floransa pek sıcak olmazdı ama son günlerde cehennem sıcakları sarmıştı etrafı. Yani yirmidört saat cehennemin içindeydiler. Boynundan damlamak üzere olan teri son anda eliyle silerken, evcinine ona üzerine bir şey vermesini istecekti ama o da büyük bir hızla dışarı çıkmıştı. Dudaklarını hafifçe büzüp, dolabının önüne gittiğinde, şaşkınlıktan az daha küçük dilini yutuyordu. Dolabı bomboştu. Ceviz ağacından, geniş dolabının içi boşaltılmış ve geriye sadece uçuk pembe bir elbise bırakılmıştı. Bir de not. Nylénia pusulayı alıp, hızlıca okumaya başladı. *Üzerini değiştirdikten sonra hemen aşağıya in, carus. Annen.* Nylénia karnında feci bir uyuşukluk hissederken, hala ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Gecenin bir vakti bu da nesiydi böyle? Geceleri uşaklar odasına giriyor, ev cinleri odasını kolaçan ediyor, dolabı boşaltılıyor ve annesi hemen aşağıya inmesi için pusulalar bırakıyor. Bunlar tek başına bir anlam ifade etmiyordu ama birleştirildiği zaman... Nylénia'nın çatılmış kaşları, daha büyük bir şaşkınlığa uğradığı için yukarı kalkarken, en olası cevap onun midesine -ya da kalbine- kocaman bir yumrunun oturup, nefes alamamasını sağlamıştı. Kaçıyorlar mıydı? Ama neden? Ona bırakılan pembe elbiseyi hızlıca giydi ve aşağıya indi. Ayakkabı neden bırakılmadığını anlamamıştı. Fazla ses çıkaracağını düşünmüşlerdi acaba? Nylénia hole çıktığında babasının üzerinde siyah cübbesiyle her zamanki gibi heybetli ama solgun yüzündeki hafif gülümsemeyle bitkin bir hali vardı. Annesinin yosun rengindeki gözlerinin altında kırmızılık ise, en son büyükannesi öldüğünde gördüğü bir şeydi. Babasına neler olduğunu ve tahminin doğru olup olmadığını sormak istiyordu ama babası sevecen bir hareketle, omzunu sıvazlamış ve açık olan devasa kapıdan çıkması için işaret vermişti. Nylénia her zaman yaptığının aksine bu sefer yumuşakbaşlı davranarak dışarı çıktı. İçinde kelimelerle anlatılması mümkün olmayan, güçlü bir his vardı. Nedenini bilmesi mümkün değildi ama düşünmekten kendini alıkoyamıyordu. Ne oluyordu?

Babası elindeki bavulu yavaşça sürüklerken, uşak Flavio'nun yüzünde derin bir hüzün ve elem vardı. Sanki bir daha asla görüşemeyecek olan insanlarmış gibi. Sanki enfes bir tabloya bakıyormuş gibi. Gözlerini alamıyordu. Kahverengi gzölerin aç bakışları Nylénia'nın üzerinde gezinirken ne hikmetse bundan rahatsız olmamıştı. Çünkü içine düşen hissin ne olduğunu anlamıştı; bu eve bir daha gelemeyecekti. Grimsi mavi gözlerindeki mavi artarken, tutamadığı bir damla yanağından aşağıya süzüldü. Ağlamaması gerektiği ona öğretilmişti. Zor durumlarda ağlamak yerine güçlü olunması gerektiği ailesinin anlattığı ilk kuraldı. Mezarlık girişini anımsatan ve Nylénia'nın hiç hoşlanmadığı demir parmaklıklı, heybetli kapıdan dışarı çıkarken, son bir kez tam dönemeden evine baktı. Bu gece bir şey olmuştu ve bu olanlar yüzünden gitmeleri gerekiyordu. Nylénia aslında bu durumda etrafındakiler soru yağmuruna tutmalı ve cevabını alıncaya kadar uğraşması gerekirdi ama bu sefer konuşmadı bile. Konuşmak neyi çözecekti ki?

Çiğnenmekten yıpranmış kaldırım taşları, eski bir muggle arabası ve yanmakla yanmak arasında gidip gelen, boyaları sökülmüş bir sokak lambası... Aslında sıradan bir Floransa sokağına benziyordu. Kasvetli ve soğuk. Fakat yan sokaktan gelen kışkırtıcı kadın sesleri, bulunduklerı yerin pek hayırlı bir yer olmadığını Nylénia'nın anlamasına yetmişti. Araştıran gözleri etrafını incelerken, yol boyunca sorabileceği tek soru geldi aklına. *Burada ne arıyoruz?* Gerçekten burada ne işleri vardı? Floransa'nın kırmızı sokağında, ne işleri olabilirdi ki? Kadın sesleri yükselmeye devam ettikçe, içinde garip korku oluşmaya başladı. Sanki ona anlatılan o şeytani yaratıklardan biri gelip onu kaçıaracaktı. Hoş, buradaki kadınlarda evli adamları kaçırıyordu ama... Nylénia bu münasebetsiz düşünceyi yok etmek istercesine başını sallarken, az ilerisinden gelen ses tüm dikkatinin dağılmasına-tanrıya şükür-neden olmuştu. 'Buona notte Signor Calanthe!' Babasının yanına gelen adamı tam olarak seçebildiğinde, Nylénia'nın gözleri iri iri açıldı. Sağ yanağında, elmecık kemiğinin hemen altından başlayan ve kulağının yakınında son bulan yara izi vardı adamın yüzünde. Gri gözleri tekinsiz insanlarda olduğu gibi yanar döner bir biçimde parıldıyor ve yanında duran annesine anlamını çok sonra öğreneceği bir bakış atıyordu. Nylénia istemsiz olarak bir adım gerilerken, annesinin yumuşak eteğine deyince durmak zorunda kaldı. İyiki de kadıncağız orada durmuştu. Yoksa Nylénia gidebileceği kadar giderdi. Babası konuşmayı bitirdiğinde, onları yanlarında duran muggle arabasına bindirdi ve bilmedikleri bir yöne doğru gitmeye başladılar. Nylénia arka camdan babasına el sallarken, onu ancak altı yıl sonra görebileceğini bilmiyordu.

- Bayan Calanthe, neden bir de bunu denemiyorsunuz?

Nylénia deneyeceği otuzuncu asaya bakarken, Mr. Ollivanders'ın yüzündeki sevecen ve sabırlı ifadeye gülümsedi. Zira sabahtan beri oan uygun asayı arayıp duruyordu. Nylénia o son asayı ararken, aklı babasına gitmişti. Onu görmeyeli bir seneyi geçmişti. Daha doğrusu izini kaybedeli. O şaibeli geceden sonra babasının öldüğü veya kaçtığı ile ilgili haberler çıkmıştı. Nylénia bu haberlerin hiçbirine annesi gibi itimat etmemişti. Çok uzaklarda olabilirdi ama hala nefes alıp verdiğinden emindi. Hala Sirius yıldızının çıktığı gecelerde onu seyretmek için uyumadığından emindi. Yüzünde acı bir gülümseme oluşurken, yüzünün yarısını kapatan kapişonu, bu zayıf halini saklamaya yetiyordu. Mr. Ollivanders çıkarmasını istemişti fakat Nylénia biraz hasta olduğunu söylerek, geçiştirmeyi başarmıştı. Nylénia elindeki asaya odaklanmaya başlarken, asa yapımcısı bir cık sesi çıkarmış ve başka bir asa bulmaya gitmişti. Asanın bir cadı için en önemli şey olduğunu biliyordu. Çünkü bütün hayatı, kaderi ona bağlıydı. Bu yüzden en uygun asanın olması şarttı. Nylénia da bunu bildiği için sabırsızlığını törpülemiş, uslu bir şekilde asaları deniyordu.'Genç bayan, buna bir bakın!' Adamın heyecanlı yüzüne bakınca kapişonunu biraz geriye doğru attırdı. Ne olmuştu ki? Yaşlı adam asayı eline tutuşturduğu zaman, elinde bir sıcaklık hissetmişti. İçinden ipek yumuşaklığında geçen bir şeyler kayıp gitmişti sanki. Yüzündeki hüzünlü gülümseme yerini, kocaman, masum bir gülümsemeye dönüştü. Safkan bir aileden gelmesine rağmen, aslında sihir ile ilk tanışması bu olmuştu. Babasının istediği sihre ilk dokunuşunu asası ile yaşamıştı. İçinden geçen mutluluğu anlatması mümkün değildi. 'Keşke sende burada olabilseydin baba.' Mr. Ollivanders asasının özelliklerini saydıktan, sonra Nylénia parayı ödeyip çıkmak üzereydi. Kapişonunu tekrar yüzüne çekerken, kapıdan gelen kız onun durmasına neden oldu. Kızıl, kaküllü saçlar, uzun boy ve hoş bir incelik. Genellikle mor giymeyi seven bu kızın üzerinde gene morumsu bir bluz vardı. Mstislava! İki sene önce babası babasını Floransa'da ziyaret etmişti. Nylénia onu ilk kez gördüğünde bile iyi anlaşacaklarını anlamıştı. Nitekim öyle de olmuştu, Mstis zamanla onun en iyi arkadaşı olmuştu. Hatta ona bir isim bile takmıştı Nylénia: Lecca. Onun çok tatlı olduğunu düşündüğü için bu adı takmıştı. Nylénia'nın dudakları iki yana kıvrılırken, tam yanından geçerken seslendi.

- Salve Lecca. Come sta? Beni tanıdın değil mi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Feodora Providentia
Omnia Mutanter Kitapçısı
Feodora Providentia


Kadın
Ruh hali : Nylénia Ethel Calanthe 42446019ix9
Mesaj Sayısı : 121
Yaş : 31
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11564
Ekspresso Puanı : 5
Kayıt tarihi : 13/08/08

Nylénia Ethel Calanthe Empty
MesajKonu: Geri: Nylénia Ethel Calanthe   Nylénia Ethel Calanthe Icon_minitimeSalı 19 Ağus. 2008, 15:15

Nylénia, Lecca'nın dikkatini çektiğini fark ettiğinde, kırmızımsı dudakları keyifle iki yana doğru kıvrıldı. Beyaz eliyle tuttuğu eskimiş kapıyı aniden bıraktı ve içeriye girmiş olan iki kızın yanına yürümeye başladı. Lecca'nın yüzündeki keyifsiz ifade ilgisini çekmişti. Büyük bir ihtimalle milattan önce kurulan ve büyücüler için vazgeçilmez bir konumda bulunan bu dükkanın daha ihtişamlı ve gözalıcı görünmesi gerektiğini düşünüyor olmalıydı. Aslında Nylé de ona hak verebilirdi. Tabii mütevazi düşünmeyi öğrenmemiş olsaydı. Floransa'dan İngiltere'ye geldikleri zaman, kalacakları evin önüne geldiğinde, uğradığı hayal kırıklığını hala anımsıyordu. Küçücük, kutu gibi bir yerdi. Evin dışı gökyüzü mavisinden bir ton açık, ismi olmayan bir renge boyanmıştı. Küçük bahçesindeki çimenler ise uzun zamandır bahçivan elinden geçmediği isyan ederek, yer yer çorak toprağın dışarı çıkmasına izin vermişlerdi. Aslında o kadar da kötü gözükmüyordu. Ev küçüktü ama zaten iki kişiyidiler ve bahçede biraz uğraşla düzelebilirdi. Fakat o görkemi ile parmak ısırtan bir evden çıktıktan sonra, burasının gözüne sıçan yuvası gibi gelmesi gayet normaldi. O an Nylé az daha ağlayacaktı. Dudakları titremeye başlarken, kaç gündür üzerinde olduğunu anımsamadığı rengi soluklaşmış pembe elbisesinin sıkıntıyla oynamaya başlamıştı. Bu gerçekten korkunç bir durumdu. Nylé o gece herşeyi arkasında bıraktığını, herşeyin bittiğini veya yeniden başladığını biliyordu artık. Yolda annesinden olan biteni anlatmasını rica etmişti ama Sybélla Calanthe susmayı tercih etmişti. Sadece zamanı gelince öğreneceğine dair birşeyler mırıldanmıştı. Nylénia da bir daha soru sorma gereği duymamıştı. Bilmemesi gerekiyorsa, bilmemesi gerekiyordu. Herşeyi öğreneceği bir gün elbette gelecekti. O zamana kadar merakını törpülemek zorundaydı. Annesi onun duygularını hissetmiş, küçük omzunu okşarken, incecik sesiyle bir şey mırıldandı. 'İyi olacağız benim küçük Dae'm. Birbirimize destek olacağız bundan sonra.' Nylé gözlerini annesine kaldırırken, annesi havada asılı kalmış sorusunu hissetmiş olacaktı ki, mavi gözlerini büyük bir sevecenlikle açtı. 'Gerçekten, carus. Bana güven!' Annesi kusursuz İngiliz aksanıyla, küçük kızına moral vermek için konuşurken, Nylé biraz da olsa rahatlamıştı. Evet, gerçekten güzel günleri olacaktı. Artık eskileri düşünmenin ona bir faydası yoktu. Onun yakışıklı, gri gözlü babasını şimdilik geçmişinde bırakmak zorundaydı. Bu, onun yaşındaki küçük bir kız için oldukça zordu özellikle Nylé gibi hafifçe şımarık bir kız için.

O günden sonra hayatı değişmişti. Nylé, yetiştirilme stilinden çok farklı davranışlar sergiliyordu. Eskiden hiçbir şeye elini sürmeyen kız, artık elinden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyordu. Şımarıklığı yüzünden eskiden tek arkadaşı Mstisti fakat şimdiler de mahallesinde yaşayan muggle çocuklarla arkadaşlık kurmaya başlamıştı, etrafındakileri onun olaylara karşı mantıklı yaklaşımları ve olgun tavırlarıyla etkiliyordu. Annesi bu ani değişimin nedenini merak ediyor olsa da, fazla iredelememeyi tercih ediyordu. Nylé ise kendine neler olduğunun gayet farkındaydı. Sadece büyüyordu ve olması gereken kişiye dönüşmeye başlamıştı. Eskiden evlerinde kısa süre- o zamanlar kim olduğun bile bilmiyordu- kalan Çinli bir büyücü ona bunu söylemişti. Kadının yoksulluğunu belli eden kıyafetlerine ve yılların deneyimiyle kırışmış yüzüne küçümseyici, şımarık bakışlarını savururken, yaşlı kadın onun yüzünü, büyük bir şefkatle tutmuş ve küçük siyah gözlerini onun üzerinde gezdirmeye başlamıştı. Bu onun için şoke edici ve tuhaf bir şekilde sıcacık bir andı. Kadının ellerinde yumuşaçık, tatlı bir şeyler vardı sanki. Nylé annesi ve babasının dışında ona dokunulmasından nefret ederdi fakat bu kadının gizemli dokunuşu hoşuna gitmişti. 'Aslında hiç de göründüğün gibi değilsin, küçüğüm. Sende o kibirli bakışlar yok. Sadece ufacık bir yansıma var. Olgun bir ruh var sende. Güçlü ve mantıklı. Zamanı geldiğinde olman gereken asil kişiye dönüşeceksin!' Nylé kadının bu konuşmasından sonra her ne kadar onu sevse de, ürkmüştü. Bu yüzden o gidene kadar onunla karşılaşmamak için elinden geleni yapmıştı. Ne kadın kimseye bundan bahsetmişti ne de Nylé. Ona göre bu aralarında kalması gereken, hassas bir durumdu. Nylé dönüşmeye başladığı kişiden oldukça memnundu. Şımarıklığının kör ediciliğinden yavaş yavaş uzaklaşmaya başlamıştı. Herşeyi daha net görmeye ve düşünmeye başlamıştı. Bunu davranışlarına, konuşmalarına ve daha bir çok şeye yansıtıyordu. Eskiden büyücü kıyafetlerinden başka bir şey giymezken, şimdi eski kıyafetlerine bakmıyorud bile. Tabii bunda muggle mahallesinde yaşamasının da etkisi vardı ama şu an Diagon Yolu'nda bile altında muggle işi bir kot pantolon vardı. Verdiği rahatlık hissini gerçekten seviyordu. Üzerinde muggle tarzı yapılmış, koyu mavi bir hırka vardı. Aslında hava giymesini gerektirmeyevek kadar sıcaktı ama kapişonun yüzünü gizemli bir şekilde örtmesini seviyordu.

'Nylénia salve. Tanıdım tabii ki.'

Nylé daldığı düşünce dünyasından sıyrılıp, gerçek dünyanın gerçekleriyle karşılaşmıştı yeniden. Neden bugün bu kadar çok geçmişine ve anılarına yöneldiğini anlamıyordu. Uzun zamandır kimseyi düşünmüyordu. Aslında bu onun ayakta kalmasını sağlayan bir şeydi. Geçmişi düşünmeyip, geleceğe doğru yol almak... Geçmişin tozlu yaprakları onun bir işine yaramazdı. Nylé'nin gözlerinde pek kimsenin rastlamayacağı sevecen bir bakış belirirken, geçmişinin sararmaya yüz tutmuş sayfaları arasından karşısına çıkan kızıl saçlı cadıya baktı. Mstislava. Onu anlayabileceğini düşündüğü birkaç kişiden biriydi o. Nylé'nin çözülmesi imkansız olan davranışlarını anlamakta doğal bir yeteneğe sahipti. Onun aklından geçenleri biliyor ve onunla tartışabiliyordu. Aslında onun fikirlerini eleştirmesinden pek haz etmezdi. Fakat şimdilerde bunun kusursuz bir yetenek olduğunu düşünüyordu. Karşısındakinin düşünmesini ve kendini geliştirip, büyütmesini sağlıyordu. Yüzündeki gülümsemeyle Lecca'ya bakarken, onun yüzündeki dalgınlık kaşlarının hafifçe çatılmasına neden oldu. Kısa bir an bunun nedenini düşünürken, gerçek yüzüne bludger hızıyla çarpmıştı. Hastalığı hala devam ediyordu! Mstislava kimsenin bilmediği bir hastlıkla uğraşıyordu uzun zamandır. Floransa'da birbirlerine sırlarını açtıkları ilk gecede söylemişti bunu ona. Nylé ilk başta buna inanmak istememişti. Çünkü o maddesel olamayan hiçbir şeye karşı inanç beslemiyordu içinde. Fakat ertesi gün Mstis'in yemek sırasında gördüğü çığlık hayalini fark ettiğinde, durumu toparlamak için akla karayı seçmişti. Lecca ve ailesi yanlarında kaldığı sürece de Nylé arkadaşını zor durumda kalmasını engellemek adeta set çekmişti önüne. Yüzünde telaşın izleri okunmaya başlarken, acele bir şekilde yanına geldi. Lecca'nın şu an içinde soruların birikmeye başladığını bilmekten çok hissediyordu. 'Biz içeri yeni mi giriyoruz Nylé?' Nylé bu soruyla biraz afalladı. Bu beklediği sorular listesinde kesinlikle bulunmuyordu. Daha çok orada ne var gibi soru kalıplarını duymaya alışkındı. Nylé çabucak toparlanması gerektiğinin bilincindeydi. Nedense içinde kapişonunu çıkarmak için büyük bir istek duymaya başlamıştı. İnce parmakları aceleci bir tavırla, hırkasının üzerinden çıkartmasını sağlarken, Nylé de kendine gelmeyi başardı. Lecca'nın kulağına eğildi ve büyük ihtimalle onun gıdıklanmasını sağlayacak bir şekilde fısıldadı. 'Evet, şimdi girdiniz.' Lecca bunu duymuş muydu bilmiyordu ama sadece onun anlayabileceği bir gerginlikle asa denemeye giderken, kollarını kavuşturarak onu izlemeye başladı. Bu sefer farklı bir şey olmuştu sanki. Lecca'nın ilk defa başına gelen bir şey... Kararını vermiş hızlı adımlarla ona ilerledi ve yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi. Lecca'nın yanındaki kızın olan bitenle bir alakası olmadığını farkındaydı. Bu yüzden vücuduna yayılmaya başlayan telaşı hissettirmemesi gerektiğini biliyordu. 'Ne oldu Lecca? Az önce olması gerekenden çok daha gergindin.' Nylé yüzündeki sırıtmayı bozmadan geri çekilirken, bilmeyen biri için oldukça komik bir şey söylediğini düşünmek mümkündü. Nylé'nin gözleri karşısındaki kıza takılmıştı şimdi. Kaşları birazcık gevşerken, bu kızda da bir tuhaflık olduğunu düşünüyordu. Bunun karakteriyle veya davranışlarıyla bir ilgisi yoktu çünkü zaten onu tanımıyordu. Bu görüş daha çok fiziksel görünüşünden dolayı oluşmuştu. Kız aslında oldukça güzeldi. Berrak yeşil gözler, kahverengi ve sarı arasındaki tatlı bir renge sahip hacimli saçlar ve güzel bir yüz. Bu güzel sıfatını taşıyabilecek özelliklerdi. Buraya kadar bir şey yoktu zaten. Fakat aşırı derecede beyaz teni, güzelliğini bir ölü gelinin güzelliğine yaklaştıran ten rengi. Birçok insan beyaz tenli olurdu ama damarlarında akan o kırmızı sıvı yüzünden daha canlı olurlardı. Fakat bu kız.. Fincan rengine sahipti. Sanki damarları kandan yoksunmuş gibi.. Nylé bunun nedenini merak ederken, şimdilik ikinci bir plana atmanın daha iyi bir fikir olduğunu düşündü. Hemen bunu soramak çok aptalca olurdu.

- E, carus. Yanındaki arkadaşın kim?


* RP'LER BİRBİRİNİN DEVAMIDIR.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Nylénia Ethel Calanthe
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: RPG Dışı Sayfalar-
Buraya geçin: