Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Adrâsteia Agniezska
Vampir & Ruhe im DunkeL - Piyanist + Geri Vokal
Adrâsteia Agniezska


Kadın
Ruh hali : Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Hmbl7
Mesaj Sayısı : 88
Yaş : 36
Kan statüsü : Safkan.
Galleon : 11566
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 26/06/08

Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Empty
MesajKonu: Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme   Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Icon_minitimePtsi 05 Ocak 2009, 22:21

Kızıl saçlarını erimiş bakır spreyi gibi savurarak döndü arkasını, ne cüretle onunla konuşmaya çalışıyordu bu oğlan? 40 yıl önce olanları unutmuş olması gerekiyordu. Olması gerekenden çok daha fazla yaşayan biri, her seneyi tüm ayrıntılarıyla hatırlayamazdı, değil mi? Ortamdaki kuru gürültü yüzünden hızlı bir tonda çalmakta olan müzik bile zar zor duyuluyordu. Renk renk ışıklar saçan projektörler dışında hiçbir doğru düzgün ışık kaynağının bulunmadığı ortam, daha 1 saattir orda bulunmasına rağmen ona olağanüstü boğucu gelmeye başlamıştı. Yüzüne küçümser bir ifade yerleşmiş, kızgın bir kedi ifadesiyle bakıyordu karşısındaki genç oğlana. Onca şeyden sonra... Ne cüretle! Ne cüretle gelip beni bulur! Eskide kalmıştı belki, ama ona acı çektiren şeyleri kolay unutmazdı. Kendi klanından birisinin onu öldürmeye çalışmasını ise hiç unutmayacaktı. Hem de ne için? Hiç. Sadece taze bir av için girilen ufak bir tartışmaydı. Ama onun kendisine yaptığını asla, asla unutmayacaktı.

" Şimdi... Sana, son bir şans veriyorum. Defol git burdan! Yoksa... Yoksa ciddiyim, pişman olursun. "

Yumruklarını gitgide daha güçlü bir biçimde sıkarken, uzun, siyaha boyalı tırnaklarının derisine battığını hissetmiyordu. Oğlan birkaç şey gevelemeye çalışıyordu, ama Adrâs bu zırvalıkları dinleyemeyecek kadar boğulmuştu kendi öfkesine. Ortam neredeyse kaybolup, yeniden beliriyordu. Başı içtiği birkaç kadeh viskiden dolayı inanılmaz derecede ağrıyor, aynı zamanda sanki lunaparktaki, dönen bir eğlence aracına 5 defa ard arda binmişçesine dönüyordu. Oğlan birkaç dakikanın ardından pes etmiş bir şekilde arkasını dönüp, kalabalığın ardında kayboldu. Genç kadın da onun ardından, gözlerinin önüne sanki bir perde çekilmişçesine düzgün göremeyerek ilerliyordu. Ne vardı ki bu kadar içecek? Lanet olsun... Koridorun nemli ve soğuk duvarlarına tutunarak ilerlerken, bir anda kendisini yere yığılmak üzere buldu. Titreyen bacaklarının üstünde zor duruyordu, ancak bir meşalenin çelik tutacağına tutunarak kurtarabildi kendisini düşmekten. Yüzü vahşi, zevk alıyormuş gibi bir ifadeye bürünmüştü. Daha doğrusu, sanki bir katil gibi. Bu, aynı zamanda gecenin derinliğinde avının kokusunu aldığında da oluşurdu. Ama şimdiki çok farklıydı. Taze kanlar ve körpe bedenlerden oluşuyordu bu salon, ama hiç istemiyordu avlanmak. Kendisine yeni bir hayat kurmak... Tamamen farklı biri olmayı arzuluyordu. İçinde o çok alıştığı açgözlü bir katil, katliam çıkartması için yüreklendiriyordu onu. Hepsini... Hepsini teker teker öldür. Boyunlarında atan o damar... Ah... Uzun zamandır ılık ve taze kanın açlığını çekiyorsun. Yap şu işi! Ama bu doğru düzgün düşünemeyen halde bile içgüdülerine karşı koyabiliyordu. Çıkışa ulaştığında, kapıyı zorla ittirip dışarı çıktı. Güçlü bir rüzgar saçlarını savururken, nereye gideceğini ve ne yapacağını hiç bilmediğini farketti.

Ayakları onu bilinçsizce, seyrek olarak ağaçlarla döşenmiş bir parka sürüklüyordu. Üstündeki siyahın en koyusuyla boyanmış gökyüzünü koyu gri bulut öbekleri ve binlerce yıldız süslüyordu. Ama bu güzel manzara bile ilgisini çekmeye yetmeyecekti. Avucundan süzülen soğuk kan, ellerini uyuşturmuş olsa da umrunda değildi şu anda hiçbir şey. Sadece oturup, kafasını dinleyebileceği bir yer lazımdı ona. Parktaki banklardan birisini kestirmişti gözüne yürürken, beyazlaşmış ve kendilerini içten içe çürütmüş oldukları belli olan ağaçlar sanki birer elmişçesine örtüyordu burayı. Görülmesinin zor oluşu, Adrâs için vazgeçilmez bir lüks olmuştu. Banka doğru yavaş ve temkinli adımlarla ilerleyip, bedenini yağmurdan ıslanmış ve soğuk tahtaya bıraktı. Gecenin bir saati, kimse yoktu burda. Parkın hemen ardındaki koruluktan gelen baykuş sesleri de olmasaydı, ölü bir alan diyebilirdi buraya rahatlıkla. Birkaç metre uzağında duran sokak lambası, etrafı loş bir ışıkla aydınlatıyordu. Bedeninin hatlarını belli eden dar montunun cebinden, kristal bir şişe çıkartıp inceledi. Ilık, lezzetli içecek... O değil miydi ki, en vahşi Vampirlerin bile eninde sonunda teslim oldukları? Hayatın ve gücün temel kaynağı? Ellerinde bulunan bu küçük, tatlı şişe onun gelecek birkaç gün için yeniden hayat bulmasını sağlayacaktı işte. Yüzünde o vahşi gülümseme yeniden belirirken, açgözlü bir biçimde kırmızı dudaklarına götürdü şişeyi. Boğazından akan koyu kırmızı kan, baş dönmesini ve saçma hareketlerini engellememiş olsa da kendisini güçlü ve doymuş hissetmesi için yeterliydi. Birkaç yudumdan fazlasına gerek yoktu, onu sadece açlığa sürüklerdi sonra. Sanki sonu gelmeyen bir oyunmuşçasına... İhtiyacı olan şeyi ne kadar çok alırsa, o kadarına daha ihtiyacı oluyordu. Sadece idare edebileceği kadardı, onu yeterince oyalardı. Gri gözlerini kapatıp, yüzünde bir zevk ifadesiyle başını geriye yasladı. Gözlerinin önünde uçuşan onca şeyden hiçbirine dikkat etmiyordu. Hiçbir şeyin bu geceyi mükemmel hale getiremeyeceğine inanıyordu, tamamen tükenmişti. Hızını giderek arttıran yağmur, genç kadının saçlarını ve üstünü sırılsıklam etmişse de onun buna da aldırdığı yoktu açıkçası.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Christopher Raikes
Slytherin 5. Sınıf Öğrencisi
Christopher Raikes


Erkek
Ruh hali : Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Yuppirt8
Mesaj Sayısı : 193
Yaş : 30
Kan statüsü : Safkan.
Galleon : 11236
Ekspresso Puanı : 6
Kayıt tarihi : 04/01/09

Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Empty
MesajKonu: Geri: Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme   Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Icon_minitimeSalı 06 Ocak 2009, 21:28

Aslında bu kasvetli ve sıkıntılı günde dışarıya hiç çıkmaması gerekiyordu. Yalnızken sıkılmamak istiyordu artık. Sessiz fakat kalabalık bir ortamda sanatını yapmak istiyordu. Veyahut en nihayetinde daha derli toplu bir ortam istiyordu. Sürekli aynı yerler, aynı yüzler, aynı sözler... Sadece sessizliğin ardındaki yalnızlığı fark edememişti Chris. Kendini düşünmek sadece yalnızlığa yol açmıştı. Elbette istediği kişileri elde edebilirdi fakat bu bile tatmin etmezdi artık onu. Ne istediğini kendisi bile bilmiyordu tam olarak. Yanından geçtiği yanmış ve haraba haline gelmiş, içi karanlık eve baktı. Mermi gibi üstüne yağan yağmurun etkisi artık sırılsıklam ıslanmış vücutta bir hiç gibiydi. Sadece evin içine girmek istedi o an. Durdu ve etrafına bakındı; kimse yoktu. Gecenin karanlığı evin üstüne çökerken sadece evin içindeki eski yaşamları kurguladı kafasında. Belki 4 kuşak yaşamıştı bu evde. En son kuşak bir yemek sofrasında bu ev ile birlikte yanıp, tutuşmuşlardı belki. Evet, evet şimdi evn hanımı elnde ekmet sepeti ile masaya yaklaşmış ve ufak oğlanın kafasını okşamıştı. Genç kız ise merdivenlerden asil asil indi ve masaya oturdu. Baba en baştan masada bulunuyordu zaten; sadece sessiz sessz Gelecek Postası'nı okuyor ve arada kendi kendine mırıldanıyordu. Bir kahvaltı sofrasından başka bir şey değildi bu. Çok da şık ve etkileyici bir biçimde hazırlanmıştı. Oouv,olamaz! İşte mutfakta ufak bir kibrit yere düşmüştü ve yanıyordu. Nasıl alev almıştı o? Chris'in hayal gücü buna yetmemişti ve o kısmı kesik görmüştü büyük ihtimalle. Ev tutuştu, tutuştu; en sonunda küçük oğlanın bile çığlıkları karanlığa karıştı. Chris'in tepkisi kaşlarını kaldırıp önüne dönmekten başka bir şey olmadı. Onlarında çığlıkları yalnızlığın karanlığında, en dibe kadar inmiş ve orada mahsur kalmıştı. Kim bilebilirdi ki böyle bir sonu? Chris sadece * Hıh! * demekle yetindi. Dudağının kenarında ise ince bir sırıtma belirdi.

Yavaş adımlarla parka yaklaşmıştı bile. Sanki onca zaman hızla akıp gitmiş, karanlık evden parka kadar gelmişti. Bilmiyordu, bu parkta hoşuna giden bir şey vardı, bir hava! Ağaçların yağmur sonrası kokusu, karşısındaki havuza düşen yağmur damlaları, vesayre, vesayre... Birde kafasını dinlemesi yok muydu, o konuda muhteşemdi. Gelir bir banka otrur ve kara kara düşünürdünüz; biri bile dönüp * Ne yapıyor bu böyle? Dostum, sorunun ne? * demezdi. Herkesin kendi telaşları burada da boy gösterirdi ve adam kendini dizini geçmeyecek havuzda boğmaya kalksaa bir Tanrı'nın kulu dur demezdi. İşte bu hava Chris'in faydasınaydı; kendisini bir tek burada yalnız değil fakat sessiz hissedebiliyordu. Adımlarını iyice yavaşlattı ve gözlerini etrafta gezindirmeye başladı. Yağmurun yağması yerdeki nemli toprağın çamurlaşmasını sağlamıştı ve Chris çamuru hiç sevmezdi. En sevdiği ayakkabılarının hem ıslanmasına hemde çamurla kaplanmasına dayanamazdı. Yenisini almak olay değildi, sadece müsriflik yapmayı istemiyordu. Dertlerini atmak için gelecek ve müsrif bir havayla dönecekse bu parka bir daha hiç uğramazdı. Beresini kafasında düzeltti ve burnuna düşen bir yağmur damlasını elinin tersiyle sildi. Biraz daha ilerlemeyi sürdürdü fakat artık ayakları yorulmuşt ve isyan etmeye başlamıştı. Biraz ileride tanıdık bir sima görüyordu, yada öyle sanıyordu. Bu karanlıkta simayı nasıl çözeceğini de hiç tahmin etmemişti. Tek seçenek yanına gitmekti eğer gerçekten kim olduğunu görmek istiyorsa. Neden uğraşacaktı ki? Ya bir komplocu ise ve Chris'e komplo düzenlediyse. Evin hikayesinde yarım kalan hikayesinden artan hayal gücü şimdi tekrar geri dönmüştü. Kararı ise oraya gitmekti artık.

" Aa.. Adrâs? Ne arıyorsun bu saatte burada? Dudağının kenarında..."

dedi tanıdık simanın yanına gitmiş ve dudağındaki kırmızı lekeyi silerken. Parmaklarının arasında gezdirdi dudağının kenarından aldığı ve ne olduğunu bilemediği şeyi. Evet doğru tahmin etmişti; kandı. Adâs'ın doğası gereğince böyle kötü bir huyu olduğunu biliyordu ve onu dışlamayı hiç düşünmüyordu. İçten içe bir hayranlık bile besliyord ona karşı. Yüzüne yapmacık bir gülümseme kondurdu ve bankta Adrâs'ın yanına oturdu. Yoğmur suları saldırılarına devam etsede hiç umrunda değildi artık. İşte istediği sessizlik tam böyle oluyordu. Yanında sevdiği bir insan -ne kadar insan denebilirse- ve karanlığın içinde sessizlik... Kafasını arkaya attı ve kısık sesiyle birkaç cümle konuştu.

" Biliyor musun, sen, burada bulmayı hiç düşünmemiştim! Bu saatlerde -herkesin yaptığı gibi- sıcacık yatağında uyuyor olman gerekirdi. "

dedi ve kıkırdadı. Beresini son bir kez daha düzeltti ve ensesinden içeri giren yağmur damlalarından bıktığı için kapşonunu üstüne geçirdi. Şimdi biraz daha içi rahattı ve istediği gibi hareket edebiliyordu. Fakat kafasını arkaya attığı için yüzünde damlayan birkaç damla suyun etkisindeydi şimdi. İçinden * Lanet olası yağmur, hiç olur bir zamanda gelmedin ki! * diye geçirdi içinden ve tekrar kıkırdadı. Boynunun sabaha tutulmasını istemediği için tekrar düzeldi ve yanında oturan Adrâs'a hayran gözlerle bakmaya başladı. Gerçekten içinde hayranlıktan başka duygularda besliyordu kaç senelik grup arkadaşına. Arkadaşına demek bile içini burkuyordu biraz ama acı gerçek belkide buydu. Derin bir nefes aldı ve soğuk havanın burnunu yakmasına izin verdi. Gözlerini yere devirdi ve gri gözleri ile yere düşen yağmur damlalarını izlemeye başladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adrâsteia Agniezska
Vampir & Ruhe im DunkeL - Piyanist + Geri Vokal
Adrâsteia Agniezska


Kadın
Ruh hali : Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Hmbl7
Mesaj Sayısı : 88
Yaş : 36
Kan statüsü : Safkan.
Galleon : 11566
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 26/06/08

Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Empty
MesajKonu: Geri: Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme   Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Icon_minitimeÇarş. 07 Ocak 2009, 00:40

Bembeyaz tenine düşen soğuk yağmur damlaları biraz da olsa onu kendisine getirmeye yetiyordu. Siyah, uzun saçları ipekten bir örtüymüşçesine bankın arkasından dökülürken havanın ne kadar soğuduğu dikkatini çekmişti. Yine de üşümüyordu, soğuğun onu etkilediğini söyleyemezdi. Zaten ne etkiliyebiliyordu ki? Ah, evet; güneş ve sıcak havalar. Bazı zayıflıklarının olması onu rahatsız etse de, hala çoğu kişiye göre çok daha güçlüydü ve bu da ona zevk veriyordu. Kan kırmızı dudaklarının kenarları hafifçe yukarı doğru kıvrılırken tanıdık ve bir an için sinir bozucu baş dönmesinin geri gelmesine sebep olan bir ses duydu yanı başından. Gri gözlerini yavaşça açtığında ise, dudağının kenarında hissetti Taylor'ın parmağını. Ne olduğunu anlamaya çalışırmış gibi bir hali vardı, fakat Adrâs aslında onun ne olduğunu bildiğinden emindi.

" Aa.. Adrâs? Ne arıyorsun bu saatte burada? Dudağının kenarında..."

" Dolaşmıştım biraz... Yoruldum. Ayrıca evet, ne olduğunu biliyorsun. "

Dudağının kenarını hafifçe ısırırken, oğlanın onun bu durumu hakkında ne düşündüğünü bilmiyordu. İstemediği tek şey, rahatsız olmasıydı. Aslında diğerlerinin onun hakkında ne düşündüğünü umursamazdı, ama onun için bu durum değişiyordu tabii. Yavaşça yanına oturduğunda, kız kafasını bankın soğuk tahtalarından kaldırıp, ona çevirdi. Her zamanki gibiydi işte; ama hoşuna gidiyordu o. Hafifçe yutkunup, gözlerini kırpıştırdı. Yağmur damlaları gözüne girse de pek rahatsız etmiyordu onu. Az önce düşündüğü tüm o kötü şeyler bir anda değişmiş, neredeyse hiçbir şeyin bu anı bozamayacağını düşünüyordu şimdi de.

" Biliyor musun, sen, burada bulmayı hiç düşünmemiştim! Bu saatlerde -herkesin yaptığı gibi- sıcacık yatağında uyuyor olman gerekirdi. "

Onun burda bulunması cidden de garipti. Normalde sabahları stüdyoda falan, akşamları da evde oturup ya piyanonun başına geçerdi, ya da kitap okurdu. Uyuduğu zamanlar 4-5 saati geçmese bile hiç sıkıntı çekmezdi. Bu yüzden de, diğer insanlar gibi olduğunu kimse söyleyemezdi, o da kabul etmiyordu zaten. Etraftaki ağaçların yaprakları sertçe esen rüzgarla hışırdarken, bu sefer Adrâs gerçekten de yatağında olmayı diledi. Ama uykusuzluğu, burayı bırakıp gitmeye tercih ederdi kesinlikle. Nitekim de öyle oldu, yerinde gevşekçe esnerken aynı zamanda mutlu bir biçimde gülümsedi. Bir an için aklına, yaş olarak Taylor'dan neredeyse 80 yıl daha yaşlı olduğu gelmişti, fakat 20 yaşlarında dönüştürüldüğü içindi belki de ondan biraz daha genç gösteriyordu. Ama sevdiklerinin ölümünü görmekti sadece onu üzen, yoksa bu durum onun son derece hoşuna gidiyordu. Sertçe esen rüzgar yüzünden saçları yüzüne doğru savrulurken, derin bir nefes aldı ve melankolik denilebilecek bir ses tonuyla konuştu.

" Eh, ben sadece sabahları uyurum. Ama yine de burda olmamam gerekirdi. Aslında, bir şekilde de iyi oldu bana göre. Burda olmam yani... "

Gözleri bir süre karşıdaki ağaçları taradı, daha sonra da çok ender görülebilecek bir biçimde yorgun fakat mutlu bir biçimde Taylor'a doğru döndü. İnsanî duygular... Oldukça, gerçekten de oldukça uzun bir süredir hissetmediği şeylerin bir anda onu buluvermesi rahatsız etmişti onu. Kendisinden daha mükemmel hiçbir varlığın bulunmayacağına kanaat getirip, herkesi ve herşeyi küçümsese bile şimdi işler değişmişti ve mükemmele yakın olduğunu farkettiği bir kişinin varlığı hem onun hoşuna gidiyor, hem de ürkütüyordu. Soğuk havayı ciğerlerine çekip, hala yavaşça kan sızmakta olan eline kenetledi gözlerini. Yaralardan nefret ediyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Christopher Raikes
Slytherin 5. Sınıf Öğrencisi
Christopher Raikes


Erkek
Ruh hali : Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Yuppirt8
Mesaj Sayısı : 193
Yaş : 30
Kan statüsü : Safkan.
Galleon : 11236
Ekspresso Puanı : 6
Kayıt tarihi : 04/01/09

Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Empty
MesajKonu: Geri: Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme   Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Icon_minitimeÇarş. 07 Ocak 2009, 22:24

Yorgun hissetmeye başlamıştı kendini. Sırtında çevresindeki ağaçları taşımız ve tekrar yerlerine koymuş gibiydi. Boynunu her çevirişinde çatır çutur ses geliyordu ve yüzünü buruşturuyordu. Kendini düşüncelerine engel olamıyordu; yanında bir vampir oturuyordu ve vampirden hoşlanıyor gibiydi. Kim bilir nasıl huyları vardı? Tanıyordu aslında Adrâs'ı, fazla denilemezdi fakat. Esrarengiz kişiliğine hiçbir zaman ışık tutulamamıştı. Bir yandan da Chris hoşnut oluyordu budurumdan; esrarengiz birine aşık olmuştu, tam olarka onu tanımıyordu, fakat ne yaparsa yapsın gönlündeki yer değişmiyordu. Yüzünü buruşturdu, böyle duygular hep midesinin bulanmasını ve kendinden uzaklaşmasını sağlamıştı. Aslında vampir olmanın getirileri de vardı, götürüleri de! Getirilerini saymaya niyetli değilim; kendimi yormak istemem. Fakat götürüleri çok belirgin; kan. O sıcak ve hayat veren akışkan maddeyi yutuyorlar ve güç buluyorlardı. Bir aşkta hiçbir zaman değişmeyen bir taraf olmazdı; burada da Chris değişmek zorundaydı. Peki Adrâs ne düşünecekti bu konuda, * Sen pis bir insansın, budala! * mı diyecekti? Chris yerine başka biri olsa yapabilirdi fakat -en azından arkadaşlıklarının hatrına- bunu yapmazdı, elbette Chris böyle düşünüyordu. Tekrar yüzü buruştu ve sağ eli bilinçsizce midesine gitti ve ovuşturdu.

" Eh, ben sadece sabahları uyurum. Ama yine de burda olmamam gerekirdi. Aslında, bir şekilde de iyi oldu bana göre. Burda olmam yani... "

demişti kulağa tını gibi gelen, berrak ses. Buruşuk yüzüne beceriksizce düzeltmeye çalıştı ve gülümseyerek gözlerini Adrâs'a çevirdi. Neden burada olması iyi olmuştu ki, diğerlerini meraklandırmak mı istiyordu? Bakınız Chris gece su içmeye ve ya tuvalete diye kalksa ve Adrâs'ı göremeyince meraktan deliye dönce iyi mi olacaktı? Soramk istiyordu fakat soracak yüzü bulamıyordu. Sessizliğini korumaya çalıştı ve gözleri yerde duran, şekilsiz bulutlar misali, bir taşa takıldı. Kim bilir neler gelip geçmişti taşın başından. Bu gece beste gecesi gibiydi Chris için; nedense her şeyi yargılamak, öğrenmek istiyordu. Gözlerini Adrâ'a doğru çevirdi ve devrik gözlerle baktı. Kısa bir duraklamadan sonra aklında sözleri toparlamaya çalıştı. Sonunda aklına birkaç cümle gelebildi. Zihni bir türlü dile gelemiyordu ve içini dökemiyordu. Bu gece söylemesi gerekliydi artık, seviyorum diyebilmeliydi. Diyebilir miydi? Hayır tabii ki, onda o kadar cesaret yoktu!

" Burada olmak senin için neden iyi oldu? Ahh, affedersin! Şimdi anlıyorum. Hem güzel bir gece, şu lanet yağmuru saymazsak. Aslında o bile biraz insanı havaya sokuyor. Eminim evde olsaydık birer beste yazardık. Aslında benim besteden çok, nasıl denir, müzik dinlemek istiyorum. Ama ilk defa bu gece yalnızlık istemiyorum, senin yanımda olmanı istiyorum. İşte Tanrı yüceliğini gösterdi. "

diye ağzından döküldü laflar. Nedense içini huzur kaplamıştı. Gözlerini Adrâs'ın üstüden aldı ve dümdüz ileriye doğru bakmaya başladı. Hiçliğin perdesi ile arasında iki parmak mesafe vardı. O perdeyi aralamk için cesareti ise yanında duran tanrıçadan aıyordu. Yanında oturması bile Chris için bir yücelik, bir onurdu. Kendisini çok ulaşılmaz bir nokta olarak görüyordu şu anda. Yanında hayranlığını gizlemeye çalıştığı bir vampir vardı, iki parmak uzağındaydı işte. İsterse sarılır öpebilirdi, isterse kalkıp gidebilirdi, isterse de kolundan tutup ayağa kaldırır ve evin yolunu tutardı. Ama yanındaki tanrıça bunlar için cesareti kısıtlı bir derecede veriyordu ve hangisini yapmak için kullanacağını şaşırıyordu. Sanırım yavaş yavaş konulara girmede Chris'in üstüne yoktu. Şimdi de bu becerisine şükrederek Adrâs'ın gönlünü çalmaya çalışacaktı. Fazlasıyla yavaş olmak istemiyordu ama... heyhat..!

" Şey... acaba ne zamandır tanışıyoruz Adrâs? Uzun süre oluyor mu? "

dedi tenor sesiyle. Bir kez daha kafasını tam tur çevrdi ve yüzünü buruşturdu. Bu sefer midesi ile ilgili bir sorun yoktu, boynu tutulmuştu. Tahmin ettiği son gerçekleşmişti. Fakat -ne alakaysa- bu geçmişini hatırlattı ona. Daha çok küçükken arkadaşları ile nerede ağaçlık var orada oynarlardı. Bir grup kötü ve iyi olurdu, kim sinsice ve sessizce yaklaşıp rakibini alt ederse o taraf kazanırdı. Chris her zaman gruplara ayrıldıklarında önce karşı taravı yener, sonra sinsice kendi tarafını yenerdi. Böylece tek güç onun olurdu. Sonra yavaş yavaş yalnız çalışmaya başladı ve sessizleşti. En sonunda hiç kılını kıpırdatmadan, sadece stratejiyle işini halletti. İşlerin arka planında olmayı severdi; o olmasada tam olacaklarmış gibi görünürdü fakat olmadığı zaman bir şey olamazdı. Bu yüzden bas gitarı seçmişti;arkadaş fakat önemli. İşte bu grup da onu yalnızlıktan sıyırıp çekmişti. İte etkileşim buydu; herkes birbirlerinden etkilenmişlerdi. Chris'in tek etkilendiği ise Adrâs olmuştu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adrâsteia Agniezska
Vampir & Ruhe im DunkeL - Piyanist + Geri Vokal
Adrâsteia Agniezska


Kadın
Ruh hali : Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Hmbl7
Mesaj Sayısı : 88
Yaş : 36
Kan statüsü : Safkan.
Galleon : 11566
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 26/06/08

Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Empty
MesajKonu: Geri: Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme   Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Icon_minitimePerş. 08 Ocak 2009, 21:33

Etrafına düşen yağmur damlalarının ritmik seslerine vermişti dikkatini, biraz sinir bozucu geliyordu aslında ama dikkatini bir şeye yoğunlaştırmak az da olsa baş dönmesini ve daha bir sürü rahatsızlığını azaltmıştı. Gözleri hala boş bir şekilde eline baksa da, baktığı şeyi görmediği belliydi. Şimdi aklı damlalardan da uzaklaşmış, sadece 10 cm. kadar uzağında oturan Taylor'a gitmişti. Ah, nasıl olabilirdi ki bu? Sadece birkaç yıldır tanıdığı birisi onu etkileyebiliyordu? Ki emin olun, *birkaç yıl* onun için çok kısa bir zaman dilimiydi, yaşadığı onca yılı göz önüne alırsak... Birisine güvenmesi, alışması zaman alırdı, ve bu zaman da diğer insanlara göre çok fazlaydı; ona göre gayet normal olsa da. Bu yüzdendi belki de, çoğu kişi ona çekingen bir tavırla yaklaşıyordu ve onu tanıyan herkes fazlasıyla soğuk olduğu konusunda hemfikirdi. Derin bir nefes alıp, rüzgardan dağılan saçlarını hafif bir el hareketiyle düzeltti. Böyle görülmek hoşuna gitmiyordu. Yine de alışmış sayılabilirdi, bu yüzden de hiçbir zaman olduğunun dışında biri gibi davranmaya çalışmamıştı. Ne olarak görüldüğü önemliydi tabii, ama bunu değiştirmeye çalışacak kadar da önemsemiyordu. Yanından gelen hafif kısık bir ses kulağına çarpınca donuklaşmış gözleri, karşısındaki lambanın ışığının yüz hatlarını zar zor aydınlattığı Taylor'a çevrildi.

" Burada olmak senin için neden iyi oldu? Ahh, affedersin! Şimdi anlıyorum. Hem güzel bir gece, şu lanet yağmuru saymazsak. Aslında o bile biraz insanı havaya sokuyor. Eminim evde olsaydık birer beste yazardık. Aslında benim besteden çok, nasıl denir, müzik dinlemek istiyorum. Ama ilk defa bu gece yalnızlık istemiyorum, senin yanımda olmanı istiyorum. İşte Tanrı yüceliğini gösterdi. "

Dudaklarının uçları hafif bir kıpırtıyla yukarı doğru kalkmıştı, belki de 3-4 aydır ilk defa bu kadar iyi hissediyordu kendisini. Çoktan donmuş olduğunu sandığı kalbi, hızlı bir şekilde atarken aklı Taylor'ın son cümlesine gitmişti. Tanrı... Hangi Tanrı? Onu hep yarı yolda bırakan, diğer insanların o kadar güçlü olduğunu sanmalarına rağmen bazılarının ondan çok daha fazla güçlü olduğu Tanrı mı? İnanmazdı o. Çoğu şeye inanmadığı gibi. Zaten nasıl inanabilirdi ki, görmediği ya da hissetmediği hiçbir şeyin varlığını kabullenmezken olağanüstü güçler atfedilmiş bu varlığa mı inanacaktı? Hafif bir *hıh* sesi çıkartırken, Taylor'ın da onun Tanrı hakkındaki düşüncelerini bildiğinden emindi.

" Şey... acaba ne zamandır tanışıyoruz Adrâs? Uzun süre oluyor mu? "

Ne zamandır tanışıyorladı gerçekten de? Yaklaşık 4-5 yıl olduğunu tahmin etse de, ona daha da azmış gibi geliyordu. Zaman çok çabuk akıp giderdi onun için zaten, yaşadığı yılların hepsi de diğerleri gibi uzun gelseydi, kendisini fevkalade yaşlı hissederdi yoksa. Yüzünde hafif düşünceli bir ifade belirirken gri gözlerini, yukardaki ağaç dallarına dikti. Taylor sanki onun hislerini biliyormuşçasına sormuştu bu soruyu, bu da onu ürkütmüştü. ...Uzun süredir tanımadığım birinden etkilendim. Evet, daha birkaç dakika önce düşünmüştü bunu. Hala hızla yağmakta olan yağmur yüzünden, sanki üstündeki kıyafetlerle denize girmiş de çıkmış gibiydi, oldukça garip duruyordu. Bu kısa duraksamanın ardından, tam olarak da ne dediğini bilmeden konuştu. Sözcükleri gecenin sessizliğini bozamayacak bir biçimde kısık bir şekilde söylüyordu.

" Bilmiyorum tam olarak, sanırım 4 yıl. Ama... Zaman çabuk geçiyor. Uzun değil. "
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Christopher Raikes
Slytherin 5. Sınıf Öğrencisi
Christopher Raikes


Erkek
Ruh hali : Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Yuppirt8
Mesaj Sayısı : 193
Yaş : 30
Kan statüsü : Safkan.
Galleon : 11236
Ekspresso Puanı : 6
Kayıt tarihi : 04/01/09

Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Empty
MesajKonu: Geri: Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme   Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme Icon_minitimePaz 11 Ocak 2009, 20:06

Soğuktan burnunu hissetmemeye başlamıştı artık. Kulağının veya burnunun düşmesinden korkuyordu. Aslında elleri veya yüzü üşümemişti, sadece burnu üşüyordu. Suratına ard arda damlayan yağmur damlaları arada bir ince burun deliklerinden içeri giriyor ve göz yaşartıcı bir acı veriyordu. Karnı acıkmaya başlamıştı ve 1,5 saat denizde elbiseleriyle yüzmüş gibi olmuştu. Tartıya çıkca 3 kilo fazla geleceği çok kesindi. Sorusunun ardından cevap bekleme çalışmalarına girmiş ve aklında kalan bir şarkıyı mırıldanıyordu. Şarkı yapmak kadar dinlemekte hoşuna gidiyordu. Adrâs'ın duygularını şarkılarla çözebilirdi belki de. Piyanoya bağlılığından faydalanabilirdi belki de. Fakat aşkta hile yapmaktan nefret ederdi Raikes. Düz çizgi şekliden gözüken dudaklarını orta noktada topladı ve ardından sağ köşesini biraz yukarı kaldırdı, bu sıkıldığının simgesiydi. Gecenin ilerlemesiyle beraber uykusu gelmeye ve sıcacık yatağını özlemeye başlamıştı. Üstünde oturduğu ıslak ve sert banktan nefret etmişti. Fakat yanında bulunan muhteşem güzel vampir -bu ortamda bile- huzur bulmasını sağlıyordu ve her yağmur damlası üzerinde düştüğü zaman hayali bir buhar yükseliyordu tepesinden. Aşkın yanar dağı patlamıştı işte, vücut reaksiyona girmişti.

" Bilmiyorum tam olarak, sanırım 4 yıl. Ama... Zaman çabuk geçiyor. Uzun değil. "

dedi Adrâs, sıkılmanın doruklarındayken Raikes. Kendine geldi bir an ve gözlerini kısarak güzel vampire baktı. İçinden *Koskocaman 4 sene sana az geliyor demek benim yaramaz ufak vampirciğim. Ama ben seni fazlasıyla seni tanıdım ve nedense seni seviyorum. Sende seviyorsun değil mi?* diye geçirdi. Kulağa aptalca gelebilir ama Adrâs'ında kendisini sevdiğini düşünüyordu bizim aptal aşık. Ne diyeceğini bilemiyordu sadece hayali buharlarına bakıyordu. Söyleyecekti ve artık bu çileyi bitirecekti burda. Ya suratına bir tokat yerdi, ya da boynuna iki diş saplanır ve cansız bedeni yere yığılırdı. Fakat nasıl giriş yapacağını bilmiyordu. Önce ortamın biraz sessizleşmesini bekledi. Başındaki bereye götürdü ellerini, sırılsıklam olmuştu. Tepesinden tuttu ve ıslak bereyi çıkarttı. Kıvırdı, cebine sıkıştırdı ve eldivenli elleriyle saçlarını karıştırdı. Şimdi yavaş yavaş saçları da ıslanmaya başlıyordu. Elini saçlarından kulağına indirdi ve haç şeklindeki küpesinde gezdirdi. Sevgilisi uğruna dini bile feda edebilirdi. Tek eliyle, ustaca, küpeyi çıkarttı ve hiç ürkmeden uzak denilebilecek bir mesafeye fırlattı. Tekrar sağ dudağının köşesini kaldırdı ve kafaını Adrâs'a çevirdi. Şimdi her şeyi anlaması gerekliydi. Fakat yinede konuşmaya girdi:

" Biliyor musun, bu geçen 4 senede seni çok iyi tanıdığımı düşünüyorum. Acaba, dikkat et acaba diyorum, seni seviyor olma olasılığım ne olabilir? Yani böyle bir ihtimal var mı sence? "

dedi ve kafasını önüne eğdi. Şimdi gerçekten buhar çıkıyordu vücudundan. Burnunun üşümesinden eser kalmamıştı. Gözleri aşkından o kadar kördü ki yanındaki güzel vampirin elini kanadığını görmemişti. Sormak istiyordu fakat ilk sorusunun arada kaynayacağından çekiniyordu. Fakat kendi menfaatleri önemli değildi, önemli olan yanındaki etkileyici vampirdi. Yinede belki cevapa gelir umuduyla biraz bekledi. Ellerini birbirlerine sürttü, hohladı fakat üşüyormuş numarası yapamadı. Resmen cayır cayır yanıyordu. Kulakları bile kızmarmıştı ki Raikes bundan hiç hoşlanmazdı. Sonra sabrına yenik düştü ve tekrar lafa daldı:

" Birde, eline ne oldu acaba? Ciddi bir şeyse hastaneye gidebiliriz! "

dedi gözlerini önünden çekti ve eline dikti. Nasıl göründüğü ile ilgili pek bir fikri yoktu. Elbette vampirler kadar iyi görmeiyordu karanlıkta. İnsanların getirileride varda eksikleri de. Belki aralarında tek alaşamaycakları nokta ırktı ve bunda kaybeden taraf kesinlikle Raikes olurdu. Vampirler aslında Tanrı'ya beddua ederleri fakat onları bu kadar güçlü yaratan O'ydu. Kan konusunu dert etmelerine hiç gerek yoktu, günahkar değillerdi ki onlar. Tanrı kendisi yarattığı şeylerin eksiklerini kendisi belirlerdi. Dinini seven biri olmasına karşın Raikes bu durumlar hakkında pek bir bilgiye sahip değildi. Bu yüzden fazla karımazdı bu tür işlere. Sessiz kalmak onun doğasında vardı. Kulaklıklarını takar ve çevresindekilerin rahat duyabilecekleri bir ses tonuyla müzik dinlerdi. Hiç İncil açıp okumuşluğu yoktu. Din dindi ve ondan korkmuyordu. Saygı duyuyordu, düşünce biçimleri herkesin farklı olabilirdi. Ama kulağındaki haçı çıkartıp atsa tepeden yıldırım düşmeyeceğinin farkındaydı. En fazla öldüğünde -ki öyle bir yer varsa- cehennemde cezasını çekerdi ve öderdi. Gözlerini kanayan elden çekti ve parlayan güzel gözleri olan Adrâs'a dikti. Tek umudu ilk sorunun arada kaynamaması olmuştu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Yağmur Eşliğinde Kısa Bir Dinlenme
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Meadow Park-
Buraya geçin: