Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Asya Su Kazancı

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Asya Su Kazancı
Seherbaz
Asya Su Kazancı


Kadın
Ruh hali : Asya Su Kazancı Yeasj3
Mesaj Sayısı : 201
Yaş : 38
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11198
Ekspresso Puanı : 8
Kayıt tarihi : 15/03/09

Asya Su Kazancı Empty
MesajKonu: Asya Su Kazancı   Asya Su Kazancı Icon_minitimePtsi 16 Mart 2009, 00:45

İsim: Asya Su Kazancı
Cinsiyet: Kız
Sihirsel Soy: Safkan
Asa: Abanoz, ev cini kılı, 13 inch, ince, hızlı
Fiziksel betimleme: Son derece şirin yüz hatları vardır. KKahverengi saçları, iri yeşil gözlerini iyice ortaya çıkarır. Gözleri uzun, güzel kirpiklerle çevrelenmiştir ve bazen ışıkla tonlaması değişebilir. Küçük, biçimli, kibar kıvrımlara sahip dudakları vardır. Saçları, kahverengi buklelerle büyüleyici bir şekilde yüzünü çevrelemiştir. Türk olduğu için arkadaşları kadar uzun boylu değildir ama ülkesinin ortalamasına göre uzun boyludur. İnce, narin bedeniyle tuhaf bir uyum içerisinde olan oval bir yüzü vardır. Çenesindeki gamze dikkat çekici ve sempatik bir izlenim verir. Teni kumraldır ve yanakları daima pembedir. Hele hele utandığında kulakları da dahil ederek kıpkırmızı olmaktadır o yanaklar. Her ne kadar profesörlerin hoşuna gitmese de gözlerine sürme çekip, kirpiklerine rimel sürer ve bunu kiraz renkli bir parlatıcı ile tamamlar. Giyim tarzı oldukça süslüdür ama aynı zamanda yaşına da uygundur. Daha çok ruh haline göre giyinir. Mesela kederli olduğunda renklerin kendisini yormaması için düz renk giysiler seçebilir, neşeli olduğu anlarda daha canlı, sıkıldığı anlarda da farklılığı tercih eder. Ruh halini davranışlarından anlayamazsınız ama giyim tarzını çözmüşseniz rahatlıkla ayırt edebilirsiniz.

Kişiliği: Ailesinin tek ve en küçük kızı olduğundan oldukça şımarıktır. Fakat farklı Türk gelenekleri sayesinde yaşıtlarından daha olgun bir kişilik kazanmıştır. Bazen kaprisli, neredeyse çocuk gibi davranır, bazen ondan akıllısını bulamazsınız. Şımarık yapısı nedeni ile arkadaşlarını genellikle baskın kişilerden seçer. Aynı zamanda onların kendi üzerinde fazla bir etkisinin olmaması için dikbaşlılık da sergiler. Gene de pek de belirgin olmasa da safkan takıntısı, onların arasında yer edinme çabasının ufak sonucudur. Diğer yandan eğer söz konusu gerçekten samimi olduğu, tanıdığı bir kişiyse var olan tüm takıntılarını bir kenara atabilir. Şirin görüntüsüne uyum sağlamayı başaran dikbaşlılığı ona mağrurdan çok asi bir hava verir. İngiliz toplumunda bir Türk kültürü ile yetiştiğinden uyum sağlamada başarılıdır. Aynı zamanda kendi kuralları ile hareket edebilmeyi de bilir. Gene de bu onun bazı zayıflıklarını örtemez. Mesela salt ailesinin kendisini kısıtladığını düşündüğü için kendi kafasına da yatmayan işlere kalkışabilir. Onu kıskaç gibi yakalayacak olan öneri, her zaman ailesinin karşı çıkacağını düşündüğü şeylerdir. Gene de gerektiğinde ailesine rahatlıkla yalakalık edebilir. Tabi sadece ailesi değil, bu muameleye dersini geçmek istediği profesörler de tabidir. Duygularını fazla belli etmez. Aslında duygusal yapısı olduğundan kırılmaktan korkar. Bu yüzden bir çok olaya tepkisiz kaldığı, anlamazdan geldiği olmuştur.
Belirgin özellik:
*Dikbaşlı ama işine geldiğinde yalaka
*Şımarık ama bazen sürpriz şekilde olgun
*Duygusal yapısını saklamak için duygusuzca davranır
*Uyumlu ama sınırlarını koymayı bilir

Örnek Rp:


Londra, Güney Oxney Caddesinde sakin bir geceydi. Evler güvenliydi, insanlar huzurluydu. Tabi herkesin sadece süt kutularından öğrendiği tuhaf kaybolmaların ayrıntılarını hiç kimse bilmiyordu. Bunun sebebi de belirsizdi, neden bir insan bu tür tuhaf olaylar konusunda üç maymunu oynardı? Oysa bir insanın bilgi açlığı gizemli olaylar söz konusu olunca daha bir artardı bildiği kadarı ile. Saçma bulduğu ayinler yapan satanistler, uzaylılarla ilgili dine sahip olan şu deli insanlar, dinselliğe kendisini kaptırıp şeytanları ve melekleri gören sofular ve sayamayacağı bir çok insan, bu insanların hiç biri, bir tanesi bile mi burnunun dibinde olup bitenleri göremiyordu. Hadi diyelim kendilerinden gizli yapılıyordu bunlar, o gece o kadar apaçık bir olayda, etraftan yardım istediği halde neden bir ses bulamamış, hatta anladığı kadarıyla ölümün ucundan dönmüştü? Işıklar ancak ve ancak onlar gittikten sonra teker teker yanmaya başlamıştı ve gerisini de hatırlamıyordu. Geçirdiği sinir krizi mi artık neyse, saçmaladığı kanaatine kapılan ailesi kendisini bir kaç aylığına gözetim altına almıştı. Ve burada kaybettiği şeyi biliyordu: Ariadne.

Günlerce bu biricik dostu için ağıt yakmıştı. Fakat kimseyi onu beyaz suratlı tuhaf yaratıklar tarafından kaçırıldığına ikna edememişti. Onun tuhaf bir baget çıkarışı ve onlarla o bagetten fırlayan ışıltılarla mücadele edişi gözlerinin önünden gitmiyordu. Hiç bir şey yapamamış olmasının, dahası resmen bir yumrukla sanki buldozer yemişçesine fırlamasının, hatta onun tuhaf -''portuk'' mudur nedir- bir sözle bagetten tuhaf bir elektirk fırlatarak önünde bir tür güç kalkanı olduğunu tahmin ettiği şeyi oluşturmasının unutulacak nesi vardı? Ve sonuç olarak, şimdi kendisine bakan insanların ''delisin sen'' der gibi tavırlarına maruz kalıyordu.

Aslında yandığı şey tamamen farklıydı. O gecenin üzerindeki en büyük etkisi yıllardır dostu gib gördüğü kızı aslında uğrunda ölümü göze alacak kadar tutkulu sevdiğini fark etmesi olmuştu. O an söz vermişti kendisine onu bulacağına dair. Zaten bunları bildiği sürece o tuhaf yaratıkların kendisini yaşatmak isteyebileceğini sanmıyordu. Önünde sonunda geri döneceklerdi ve onu Ariadne'yi alıp götürdükleri, her zaman için ziyaret ettiği sokakta bulacaklardı. Bu yüzden ne işi varsa buradan yapıyordu. Dahası buraya taşınmıştı ailesinin evinden ayrılıp.

''Kaybını anlıyorum, hatta onu sevdiğin için olayları abartmış olmanı da anlıyorum ama yani, bence o hayatına devam etmeni isterdi. Ne de olsa...'' Diye söze başlayan kardeşine karşı sinirli bir tıslama ile içini çekti. Zavallı kız ne kadar iyi niyetli de olsa sanki suç işlemiş gibi beyaz tenli olan yüzündeki en güzel yer olan iri kahverengi gözlerini yere dikmek zorunda kalmıştı. ''Sen hiç bir şeyden anlamıyorsun. Ne olduğunu görmedin.'' diye mırıldandı Flippo onun duymasını hem ister hem istemez halde ikircimde kalarak. Fakat bu kadarına bile pişman olduğu yavaş yavaş yanaklarından kulaklarına yayılan sıcaklıktan belliydi. Yoksa bu sıcaklık hissi içtiği şaraptan mı kaynaklıydı? Gene de o an kardeşine sarılmak ve onun kalbini kırmak istemediğini kulaklarına fısıldamak istiyordu. Minyon yapılı küçük zıpır olması bile ayrı bir sevimlilik veriyordu kardeşine. Ona ailesindeki herkesten daha çok değer veriyordu. Bunun üzerine ellerini uzatarak onun kıvırcık kahverengi saçlarına dokundu okşar gibi. Yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. ''Bu konuyu açmayalım.'' Elini geri çekti ve şarap bardağını kavradı. ''Bu hayatımda içtiğim en güzel beyaz şarap. Sana ne kadara patladı?''

Gerici bir konudan sıradan bir konuya geçiş yapmak küçük kız kardeşi Slyvia'da bir rahatlamaya neden olmuştu. Tabi kendisinde de... Gözlerini camdan dışarı dikti, her zamanki gibi o parıltılı bakışları bekleyerek Güney Oxney'in kenarında bulunan loş sokağa bakıyordu. Kendisi için geleceklerine dair ümidini hala yitirmemişti ama aradan biraz daha zaman geçerse bir miktar yitirebilirdi. Kız kardeşinin sallanıp duran elini fark ettiğinde yüzüne yeniden bir gülümseme yerleştirdi ve ona baktı. ''Ben bir duş alacağım. Sonra seninle dışarı çıkıp seni yeniden hayatla tanıştıracağım. Belki sinir olacağım bir boya küpü bulabilirsin kendine o sırada.'' dedi Slyvia bunun üzerine. Ona başını sallayarak yanıt verdi. Canı buradan ayrılmak istemiyordu ama gene de onu kırmayacaktı, bu gece olmazdı.

O gittikten sonra az önce meşgul olduğu gözetleme işine geri döndü. Bir yandan kristal kadehlerde altın rengi ile ışıldayan şarabı yudumluyordu. Kırmızı şarabı daha çok seviyorum, diye geçirdi içinden. Dikkatini çeken fazla bir ayrıntı yoktu sokakta, herhangi bir tuhaflık yoktu gecede, biraz koltuğuna uzanıp gevşeyebilirdi. Dışarıya bakmaktan vazgeçip gözlerini kapattı ve rahat koltuğunda arkasına yaslandı. Fakat ansıızın geri açtı. Balkona açılan ve duvarı geniş bir şekilde kaplayan cam kapıya çevirdi başını. Orada biri vardı. Parlak gözlü... Sanki hipnotize olmuş gibi ayağa kalktı ve korku ile atan kalbine ve yüzyılların ilkel kaçma güdüsüne direnerek ona doğru yürüdü. Kapıyı açıp balkona çıktığında tek kelime edememişti. Kendisini saran kollarla beraber bir girdaba girmişti.

Artık tutamadığı çığlıklarını savurarak girdaptan kendisini kurtardığında artık kendi evinde değildi. Burayı bilmiyordu, tanımıyordu, zaten göremiyordu da doğru düzgün. Ayın ışığı dışında bir ışık yoktu ve neredeyse zifiri karanlıktı. Telaşla kendisini yana atmasının, biraz da baş dönmesini etkisi ile yere kapaklanmıştı zaten. ''Ariadne nerde?!'' diye haykırdı tüm gücünü toplayarak dizleri ve elleri ile emekler hale gelip. Yıllar önceki öfkesi ve onu kurtarma içgüdüsü yeniden hortlamıştı. Neyse ki şu anda biraz çakırkeyifti ve o kadar da fazla bir şey hissetmiyordu. ''Ov ölüğdü.'' dedi tuhaf bir yabancı aksan. Az da olsa karanlığa alışan gözleri ile sesin yönüne baktı. ''Neden bu kadar geciktiniz?'' diye yanıt verdi ona. Ve sadece bir kahkaha işitti. Kahkaha kalbini buz kesmişti. Elleri titreyerek geriledi o yaratığın tersi yöne. Fakat içinden bir ses bunun hata olduğunu söylüyordu. Nitekim, düşünceleri daha oturmaya ve yaptığını düzeltmeye fırsat bulamadan omzunu kavrayan el onu ayağa kaldırmıştı bile. Boğazında iğne batmasının katı katı kötü bir acı hissetti. Resmen çivi batmış gibiydi. Ya da torna ile delinmiş gibi, evet, bu tanım daha uygundu. Islak sıcaklık boynundan fışkırmaya başlamıştı. Soğuk bir dudağın iğrenç bir emme sesi de buna eşlik ederken de kendisini giderek felç eden acı ile kriz geçirir gibi sarsılıyordu. Artık sonunu anlamıştı, bu tiksindirici varlıklar tarafından kanı son damlasına kadar içilecek ve... ''Vampirsiniz siz.'' Birbirine çarpan dişlerinin arasından tıslama halinde fırlayan sözcük de bir başka kahkahaya neden olmuştu. ''Sen de kolay lokma bir ölümlüsün.'' dedi aksanlı olandan farklı bir ses, bir kadın sesi. Başı dönüyordu. Resmen hayat gözünün önünden geçiyordu, Kurtulması artık imkansızdı. Hastaneye yetiştirseler bile şoktan ölebilirdi artık. O an kendisini yerde buldu. Anlaşılan kendisi ile işleri bitmişti. Belki de kalbini ölüm soğuturken kanını içerlerse onlar da ölürdü. Başka nasıl bir sebep olabilirdi ki? Bakışları giderek bulansa da gözleri halen ip iri açılmış halde tavana bakıyordu. Ama nedensizce mutluydu o anda, Ariadne nereye gitmişse oraya gidiyordu artık. Ona kavuşacaktı. Kansızlıktan solmuş dudaklarında belirsiz bir tebessüm oluştu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Elizabéth Adrianna Malfoy
Perfect Li(f)e Yazarı
Elizabéth Adrianna Malfoy


Kadın
Ruh hali : Asya Su Kazancı Heyup7
Mesaj Sayısı : 1443
Yaş : 35
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12193
Ekspresso Puanı : 41
Kayıt tarihi : 15/02/08

Asya Su Kazancı Empty
MesajKonu: Geri: Asya Su Kazancı   Asya Su Kazancı Icon_minitimePtsi 16 Mart 2009, 00:57

Asya Su Kazancı Slytherin
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
 
Asya Su Kazancı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: RPG Dışı Sayfalar-
Buraya geçin: