Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Young Ji Kim

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Young Ji Kim
Hufflepuff 7. Sınıf Öğrencisi



Kadın
Ruh hali : Young Ji Kim Friendssx9
Mesaj Sayısı : 3
Galleon : 10880
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 20/06/09

Young Ji Kim Empty
MesajKonu: Young Ji Kim   Young Ji Kim Icon_minitimeC.tesi 20 Haz. 2009, 21:38

Ad - Soyad: Young Ji Kim
İstenen Bina: Ravenclaw
İstenen Sınıf: 7. Sınıf
Karakterin Genel Özellikleri:
Farklı bir kişiliğe girme endişesi taşıyanlar başkalaşım felsefesi güdenlerdir. YoungJi bu şekilde birçok görüşleri barındırmaktan hiçbir çekingenlik duymamıştır. Duymayacaktır da. Neden herkes kendini bulunduğu kabın şeklini almak zorunda kalan bir sıvı zannetsin ki? Yılmak, sönmek, pasif kalmak yerine her zaman bir umut aramıştır hayata dair. Değişken ruhludur. Ne zaman ne yapacağı belli olmayan tiplerden olmasa bile sadece davranışları bakımından değişken olması anlaşılmakta zorluk içermez. Kafatasının içinde ilginç bir beyin taşıdığını düşünenler aslında haksız sayılmazlar. Nitelikleri açıklanamayacak derecede olur çoğu zaman. Bir çizgi film karakterinin yüz ifadesi bazen nasıl anlaşılamıyorsa, onu da anlamak imkânsızlaşır. Birçok kız arasında ilk göze çarpan özelliği onun enerjik ve dobra olmasıdır. Etkinlik bir yere kadar deyimini saçma bulur, çünkü insan düşünürken bile etkindir aslında. Ne düşündüğün ya da nasıl düşündüğünle alakalıdır bu elbette. Boş durmak sözlükte kabul edilemez bir gerçektir. Boşa geçen zaman vardır, ama boş durmak diye bir kavram olamaz. Bazıları onun bu kavramlar içinde boğulduğunu ya da –beynini harcama konusunda bile- hiperaktif olduğunu düşünse bile, o bu görüşe katılmaz. YoungJİ ayrıca spor yaparak zaman harcamayı çok sever. Yüzmek ve Taekwando gibi… Uyku? Uykusunda bile boş değildir, ya rüya görür, ya gezer [Uyurgezer] ya da konuşup gördüğü rüyayı çevresindekilere de hissettirir ister istemez. Yani uykusunda bile hem konuşup hem gezebilir. [Çoğu düşünceleri hakkındaki sırlarını onu sarhoş ederek ya da uyutarak öğrenebilirsiniz.] Ruh haline bağlı olarak, eğlencenin olmadığı ortamlarda bile yeni bir şeyler icat edebilir. Korku hikâyeleri yazma ve anlatma konusundaki ustalığını buradan almış da sayılabilir. Görsel ve işitsel hafızası kuvvetli olan bu kızın hikâyeleri onun için eşi bulunmazdır, kendini bu konuda geliştirmesi gerektiğine inansa da, değer verir defterinin sayfalarında gezen o büyülü harflere.

Neredeyse tüm eylemleri erkek gibidir. Karşısındaki kişiye hissettiğini gizlemez, açıktır, dobradır. Zaman zaman çekingen olsa bile bunu belli etmeme taraftarıdır. Farklı derslerde farklı öğretmenlere akla gelmeyecek sorular yöneltir. Bu kişilik çoğu öğretmeni şaşırtmıştır. Bir olaya kızması ve sinirlenmesi o an anlaşılamaz, hafiften belli etse bile yüzünün her bir hareket çizgisini izleme çözümsüzlüğü ile de anlaşılması pek güçtür. YoungJi’nin sınırsızlığın doruğuna ulaşmış gibi kendini belli eden cüzi sabrı vardır. Pek az kişi anlar bunu aslında. Sinirlendiği bir durum söz konusu olduğunda bunu ya içine atar ya da suskunluğu ile belli etse de, her iki durumla da biriktirir karşılaştıkları olayları ve bu sonucunda umulmadık bir anda aniden parlama olarak geri döner ona. En tehlikeli noktası budur belki de. Bardağa suyu biriktirmesi gibi olayları içine akıtır ve günün birinde ona gelebilecek küçücük bir damla bardaktaki suyu taşırır. Bu anlarında kimse [bilinmez, (bazı) kişi(ler) hariç!] ona hâkim olamaz. Mücadele etmek onun damarında vardır aslında. Ama her şey için farklı bir mücadele yöntemi gütmüştür benliğinde. Kimse ile yumruk yumruğa savaşmak ya da kavga etmek için tereddüt etmez. Kız ya da erkek. Her kim olursa olsun. Katır gibi benliğini sarmalayıp kuşatan inadının hiç kimse önüne geçemez. Yumruklarını çalıştırması da yine o anki ruh haline bağlıdır. Kavga halindeyken bile ruh hali değişirse performansı düşüverir. Bunu bir fırsat bilenler kozlarını önceden uygulayacak olanlardır mutlaka, onun aleyhine nelerin olabileceğini önceden tahmin eden şahıslardır bunlar. Yumruklarını çalıştırabilmesi her anlamda korkusuz olabileceğini göstermez ayrıca. Bazı durumlardan o da tırsar elbette her insan gibi. Onun uzak doğu sporlarına olan merakı yumruklarını kuvvetli tutmasını sağlamıştır her daim. Basit bir hayat onun için kâfidir, tabi bu hayatın içinde patlamış mısır, çikolata ve araba dergileri yoksa bu hayata hayat demez. Arabalar en büyük tutkusudur, özellikle de tır ve kamyon türünden olanlar… Muggle Bilimleri bu yüzden hep ilgisini çekmiştir
.

İlgi Alanları:
Özellikle Kore yemeklerini pişirmeyi ve yemek yapmayı çok sever. Aslında bu hayatta o pek çok şeyden aynı anda hoşlanabilir, ama tabiî ki öncelik sırasına göre. Ve eğer bir sıralama yapmak gerekirse şüphesiz ön planda UzakDoğu Sporları yer alır. O her alanda sporu sever aslında. Dans, Tekvando, kick-box ve daha da fazlası. Müzikle çocukluğundan beri ilgilenen Yo özellikle Piyano çalmayı çok seviyor. Bu özelliğini genelde pek fazla insan bilmez. Ve diğer sporlara nazaran Tekvando ile daha çok ilgilenmiştir ve hala da ilgilenmektedir. Ayrıca, Yo hiçbir dünya endişesine takılmadan bir kitabı okumakta saatlerini geçirebilir. Bunun farkında olmaz o an. Bu his çoğu zaman bir piyano önündeyken de oluşur onun ruhunda. Yalnızlığı da sever zaman zaman. Evet, hayal etmek için..Düşünce hissi, isteği ne zaman onu sarsa dona kalır, belki bir pencere ve rüzgar yeterli olur.. Ve bu saatler sürebilir. Oh! Bu doğanın büyük aşkı! Ancak, o sürüngenler ve bazı yapışan böceklerden nefret eder. Aslında kim nefret etmez ki[!], onun fikri. E! Kız boşluktan çok korkar ayrıca, boş kalmaktan ve boşluk oluşturacak herhangi bir şeyden.
Karakterin Geçmişi: Eklenecek.
RP Örneği:
Sırtında hissettiği rüzgâr dokunuşları içini titretti bir süre. Havaalanına yeni inmişken henüz çantasını açma gereği duymamıştı. Bekleyenine yetişmek isteyenler koşar adımlarla ilerliyordu. Onu bekleyeni ise beklediğinden habersizdi. Ziyaretçilerin kavuşma anlarını izlerken, ona doğru gelen bir yolcu fark etti. Bu oydu. O genç. Kafasında uçuşan binlerce soru işaretini hayali eliyle yok etti. Elinde kendi çantasıyla aynı renkte bir çanta taşıyordu. Belki de bu tarafa gelmiyordur, diye düşünen Young Ji, sağına ve soluna bakındı yakınlarında insan var mıdır diye? Hayır, varsa belki onlara doğru gelebilirdi diye düşündü. Ama yok… İyice yaklaştığında, artık geçekten kendisine yönelmiş olduğunu bariz bir şekilde anladı. Acaba bir şeylerden mi şüphelenmişti? Uçakta kendisini mi fark etmişti acaba?* Bu imkânsızdı, çünkü YoungJi gayet temkinli adımlarla yaklaşmıştı ona. E, o zaman? Kanına susamış vampirin güçlü eliyle kavrayışı gibi, iyice sıkmaya başladı tuttuğu çantasını, sanki başına bir şey gelecekmiş gibi. “Bakar mısınız? Uçakta yanımda taşıdığım çanta…” Gözleri bu sefer daha önceki şaşkınlığının iki katını gösterircesine açılmıştı iri iri. Çünkü konu değişmişti, baya ilgisini çekti bu durum. Çanta üzerinden mi bir şeyler anlatmak istiyordu yoksa. Yoksa? Çocuğun elindeki çanta kendi elinde tuttuğu ile aynı renkti. “İyi misiniz? Bayan Ji …” Söylediğini duymamazlıktan gelip elindeki çantanın etiketine baktı direk. “Akira Jun Lee” “Ah! Bu olamaz!” Düşündüğü şeyin başına gelmemiş olması için dualar etti içinden. Çantasındaki belgeleri fark etmişti, gerçek adını söylediğine göre. Ajan olduğunu öğrenmiş olabilir miydi? Büyük ihtimalle, e bunun yanında suçluyu elinden de kaçıracaktı. Önünde duran şahıs hiçbir şey bilmiyormuş gibi davrandığına göre, kesin ona bir pusu kurmuş olmalıydı. Ah! Kaşlarını çatıp yutkunması aynı anda oldu. “İyiyim, iyiyim. Imm.. Sanırım..” Elindeki çantayı açtı ve karıştırmaya başladı, birkaç kitap ilişti gözüne. Biliyordu onun olduğunu, bütün deliller bunu işaret ediyordu zaten. Ama yine de ne olur ne olmaz düşüncesinin benliğini kemirmesine engel olup merakını gidermek istemişti. Bir soluk verme ile sözünü tamamladı.

“..bu çanta sizinmiş, doğru. Kusura bakmayın biraz karıştırdım ama. Ne olur ne olmaz!” Ağzından laf almaya çalışırmış gibi onu süzerken değiş tokuş yapmayı da ihmal etmedi. Çantasını kaptığı gibi ilk işi çantasını açmak ve içindeki evrakları kontrol etmek olmuştu. Bir tanesi bile eksik değildi, hepsi tamdı, yerindeydi. *Almamış, bu iyi.* Endişe dolu gözlerini çocuğun suratında gezindirdi tekrar. Suratını biraz daha yaklaştırmıştı onun suratına. Kendini öyle bir kaptırmıştı ki, başparmağı ve işaret parmağıyla çocuğun yanağını sıkıp sahte mi değil mi incelemeye koyuldu. Önünde duran bir çift şaşkın göz kendine çeki düzen vermesini sağladı ve ellerini çekti onun suratından. “Hiç daha önce estetik ameliyatı yaptırıp yaptırmadığınızı merak etmiştim.” Biliyordu, söylediği sözün son derece saçma olduğunu, önünde duran suratta da hiçbir değişme yok gibi görünüyordu. *Ama belki de teknolojini son harika ürünlerini kullandırmış, bir yığın para harcamıştır bu estetiğin daha doğal görünebilmesi için. Bu beni aldatmaz, yakalarım!* Dudaklarını sanki hiç açmamacasına birbirine kenetlediği sırada, bir adım attı yürümek için geriye çevirdi zaten küçük bir açıyla dönmesini gerektirecek başını. “A-Akira Jun Lee! Daha çok bir Koreli’ye benziyorsunuz, kimbilir belki de Koreli-Japon melezi de olabilirsiniz.” Gevezeliğini gösterip sözü hiç karşı tarafa bırakmıyordu yine. Ama aklına gelebilecek her türlü tahmini de yürütüyordu. Binlerce Koreli görmüş bu bir çift göz artık ırkları kolay ayırt edebilecek iki deha olmuşlardı. On dokuz yaşında olmasına rağmen, beş yıllık bir ajanlık tecrübesine sahipti. Ajanlığının ilk senesinde yapmış olduğu ufak sakarlıklar hariç. “Ve bir de merak ediyorum da.. Acaba?” Ona sormaya yeltenemiyordu bunu. Adından başka nelere şahit olmuştu acaba? Ajan olduğunu fark edip etmemiş olması gerçekten büyük bir merak konusuydu. Young Ji’nin paronayak karakterine bakılacak olursa o her şeyi fark etmiş gibiydi. Ama bilmediğini düşünecek olursa onun yanında daha fazla durması onun aleyhineydi. Bir an önce veda anlamında başını eğip kaldırdıktan sonra Bay Lee’nin yanından uzaklaştı. Ama gözden ırak olduğu anda sinsica bir yere saklanıp onu gözetlemeye başlamıştı. Kararlıydı, her nereye giderse gitsin bu genci takip edecekti. *Keşke çantayı daha önceden açıp onun adresini görebilmenin bir yolunu bulsaydım.* Ama artık çok geçti. Aslında o kadar da geç sayılmazdı hani.

Kendisini gizleyen duvarın önünde yaşlı bir kadınla yeğeni gibi duran küçük bir çocuk oturuyordu. Young ji sadece bir şeyi fark etmemişti. Bir adım atmıştı duvarın görünmez kısmına daha iyi varabilmek için, fakat tam o sırada ayağına sıvı bir his geldi, bir pakaet yırtılma sesinin ardından. Vıcık vucuk edip duran bir ses. Adımı ilk atan ayağına doğru gözlerini indirdiğinde gördüğü manzara şok ediciydi. Ayağı bir pasta paketinin içine girmişti. *Olur, şey değil, nerden çıktı bu böyle, hem yerde ne işi var?* “Oh! Bai du an de!”(1) Şişko çocuk gelen ses üzerine yere çevirdi bakışını ve sonra Young Ji’ye. Suratını ekşitti, somon balığı gibi duran ağzı neredeyse çenesi kopacak gibi açılmıştı. “Büyükanne! Büyükanne! Ablamın doğumgünü pastası gitti.” Diye çekiştirmeye başladı büyükannesini omzundan. Yaşlı omuzlarıyla çocuğun gösterdiği yere doğru eğilen büyükannenin de bu manzarayı gördükten sonraki surat ifadesi en az çocuğunki kadar tüyler ürperticiydi. “S-sen.. Benim yeğenimin..” Yerinden kalktığı gibi Young Ji’nin pastanın içinde olan bacağına vurmaya başladı. Young Ji ise ne olduğunu hala şok içinde idrak edemeyerek geri geri sendelemeye başladı. “Bakın.. Bakın bayan bilerek olmadı ve ben…” ”Kapa şu lanet olası çeneni, pis çekik gözlü!” *Vay.. Irkçılık ha?* ”Bakın bayan borcum neyse ödeyebilirim.” Yaşlı büyükanne bu sfer iyice suratını buruşturup kızın yakasına yapışmıştı. “Borç mu? Sen neyden bahsediyorsun pis cadı? Almanya’dan dönen yeğenimin tam da bugün doğum günüydü. Ona sürpriz partiyi burada hazırlamıştık ve sen her şeyi berbat ettin? Gelmesine ramak kalmışken… Şimdi sana ne yapıcam biliyor musun?” Büyükanne onu kolundan tutup sürüklerken, pasta kıvamını alan ayakkabısını ve çorabını çıkarmaya çalıştı, bir yandan da büyükanne ile uzlaşmanın yollarını arıyordu. “Bakın! Ben birinden gizleniyordum o yüzden saklanmıştım.” “Ya demek birinden gizleniyorsun, yoksa şu çocuktan mı?” Young Ji’nin tam da işaret ettiği bölgeyi fark etmişti yaşlı ama bu haliyle bile dinç görünen kadın. Demekki insan sinirlendiğinde gerçekten de yaş fark etmiyordu. Young Ji yutkundu, duvara yaslanmış gizlenirken, Bay Lee yanında kimliği belirsiz bir kişiyle yavaş adımlarla Young Ji’i gerilerinde bırakmışlardı. Ama süper büyükannenin kafasında kurguladığı başka bir şey vardı anlaşılan.
“Tam tahmin ettiğim gibi… Sana aşkından yılışıp duran bu çocuktan kaçtığını nasıl da anladım. Ben kül yutmam, tamam mı? Demek ondan gizlenmeye çalışıyorsun? Bunu biraz zor yaparsın.”

Hiç umursamadan kolundan daha bir sıkıca tuttuğu Young Ji’i çocuğa doğru sürükledi büyükanne ve intikamını almanın mutluluğuyla ikisini tekrar bir araya getirmeyi başardı. Young Ji son anda büyük annenin elinden kurtulup ta dibindeki asansöre binerken, büyükanne bunu fırsat bilip Akira’yı da ittirmişti asansörün içine doğru. Ve otomatik kapı anında kapanıverdi. Sacramentonun lüks havaalanına bitişik alışveriş merkezinde bir asansörü bulundurmak kolaylıktı elbette, ama şuan için büyük bir felaket olacağı kesindi. Bir elindeki pasta kokulu çorap ve ayakkabısı diğer elindeki çantası sekiz kişilik asansörde savrulmuştu. Ve açılan bavul ve yere saçılan evraklar ordusu. Belgedeki koca “AGENT” yazısı… Artık bu zamana kadar bilmemiş olsa bile, Jun Lee’nin öğrenmemesi için hiçbir neden kalmamıştı. Bütün sonuçlar ortadaydı. Nedenleriyle birlikte… Aklına toplamak gelmedi evraklarını, baka kaldı öylece. Şaşkındı, her şey nasıl da bir anda olup bitmişti. İdrak damarları bu şırıngayı içememişti bir türlü. Başını çaresizce iki elinin arasına aldı. “Artık biliyorsun değil mi?” Kovalarken, yakalanan olmuştu. Ama hala bu şahsın suçlu olabileceği ihtimalini çoğunlukta kazımıştı beynine. Her an böyle bir durumla karşılaşma ihtimaline bağlı olarak yüzde yüksek bir ihtimalle asansöre tıkılmışsa bu gerçeği de göz ardı etmemek gerekirdi. Onun suçlu olabileceği gerçeğini… Sanki ani bir haber almışçasına hemen ayağa kalkıp asansör tuşlarına sarıldı. Kadın onları boş asansöre atar atmaz, en üst kat tuşuna basmayı ihmal etmemişti. Ve şimdi bodrum kata inme zamanıydı. “Hemen aşağıya iniyoruz, artık sen de bu ağa takıldığına göre benimle gelmek zorundasın!” Tuşlara basmaya çalıştı, ama takılmıştı, çalışmıyordu hiçbiri. Tekrar tekrar denedi, olmadı ve en sonunda yumruklamaya başladı hıncını alamayıp. “Anyo! Anyo!”(2) Bacağında bir ağrı hissetti. “Ah” Kanıyordu. Büyükannenin peşinden sürüklenirken bacağının yere çarpmış olduğunu şimdi hatırladı. Dizinden ve ayak bileğinden yara almıştı. Ama umursamadı, yere çömeldi umutsuzca.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Elizabéth Adrianna Malfoy
Perfect Li(f)e Yazarı
Elizabéth Adrianna Malfoy


Kadın
Ruh hali : Young Ji Kim Heyup7
Mesaj Sayısı : 1443
Yaş : 35
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12169
Ekspresso Puanı : 41
Kayıt tarihi : 15/02/08

Young Ji Kim Empty
MesajKonu: Geri: Young Ji Kim   Young Ji Kim Icon_minitimeC.tesi 20 Haz. 2009, 23:00

Ravenclaw 7. Sınıf

E. A. M.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
 
Young Ji Kim
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: RPG Dışı Sayfalar-
Buraya geçin: