Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Duygular Kargaşası

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Awifor Radolph Korrigan
Gryffindor 4. Sınıf Öğrencisi
Awifor Radolph Korrigan


Erkek
Ruh hali : Duygular Kargaşası Yuppirt8
Mesaj Sayısı : 359
Yaş : 32
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 10763
Ekspresso Puanı : 14
Kayıt tarihi : 27/07/09

Duygular Kargaşası Empty
MesajKonu: Duygular Kargaşası   Duygular Kargaşası Icon_minitimeC.tesi 29 Ağus. 2009, 20:51

Hava durumu: Açık ve güneşli 1960 günlerinden
Kurgu: Aslında bakıldığında sıradan bir göl kenarı gezintisidir fakat Awifor'un aklında başka düşüncelerde yer almaktadır.
Kişiler: Awifor Radolph Korrigan, Xenophilius Waffling
*Dipnot: Kişiler duruma göre değişecektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Awifor Radolph Korrigan
Gryffindor 4. Sınıf Öğrencisi
Awifor Radolph Korrigan


Erkek
Ruh hali : Duygular Kargaşası Yuppirt8
Mesaj Sayısı : 359
Yaş : 32
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 10763
Ekspresso Puanı : 14
Kayıt tarihi : 27/07/09

Duygular Kargaşası Empty
MesajKonu: Geri: Duygular Kargaşası   Duygular Kargaşası Icon_minitimePaz 30 Ağus. 2009, 01:51

Sessiz koridorda tek başına yürüyordu Awifor. Olmaması gerektiği kadar da düşünceliydi. Son bir kaç günden beri kendini çok garip hissediyordu. Kendi ayak sesleri dışında hiçbir ses duymuyordu. Düşüncesini araştırmaya öyle bir dalmıştı ki ne yaptığını, nereye gittiğini bile bilmiyordu. Sadece yürümekteydi.
En sonunda bu yaptığına son vermesi gerektiğini düşündü ve Hogwarts’ın o görkemli taş merdivenlerinden birine oturdu. Dışarıda hava mükemmel denilebilecek kadar güzeldi fakat gözleri şu anda hiçbir şey görmüyordu. Orada oturacak ve bu düşüncesine bir çare bulmadan da kalkmayacaktı. Ellerini kıvırcık saçlarında yavaşça gezdiriyor, arada birde etrafa bomboş bakınıyordu. Daha fazla vakit geçmeden sonuca yaklaştığını hissetmeye başlamıştı. Olan biteni iyice anlamak için geçen günler içinde neler olduğunu tespit edecekti. Derin bir nefes aldıktan sonra kendine bir anlam vermeye çalışırmışçasına düşündü. Ortak Salona ya da Büyük Salona girerken gözleri hep birini arıyordu. Sonrasında kendini ezik hissediyor, büyük bir utangaçlıkla oradan uzaklaşmaya çalışıyordu. Bu hiç iyi değildi ona göre.
'Ama evet, buldum. –Marilynn-. Benden iki sınıf büyük olmasına rağmen onu seviyorum.’
‘Aptal kafam! Kaç gündür bunu mu düşünüyorsun?’

Kendi kendine konuşmaya başlamıştı artık. İmkansızdı, yapamazdı, olmazdı belki ama açılmalıydı. Bir yolunu bulmalı, ne yapıp etmeli Marilynn ile konuşmalıydı. Oturduğu yerden yavaşça kalkıp üstünü silkti. Oturmadan önceki karmaşa şu an yok olmuştu. Ne yapacağını hala bilmiyordu fakat Ortak Salona gitmek istiyordu. Belki de O’nu görebilirdi. Bu fırsat onun için büyük bir şeydi. Sonuçta aynı binada okuyorlardı ve onu görmesi eninde sonunda kaçınılmazdı. Adımları hızlandıkça hızlanıyor, bir yandan da ne yapacağını bilmediğinin verdiği heyecandan dolayı bedeni titriyordu. Marilynn’ı birkaç kez arkadaşı Xenophilius’un yanında görmüştü. Sanırım ona yaklaşma şeklini de X’ten yana seçecekti. Bir karşı cinsle birebir açılmayı hiç başaramamıştı zaten.
Düşünceler düşünceleri kovalarken Ortak Salona varmak üzere olduğunu fark etmişti Awifor. Hareketlerini bilinçli olarak yavaşlattıktan sonra ince hatlı suratına nedensiz ufak bir gülümseme yerleştirmişti. Sanki dakikalardır her şey yavaş ilerliyordu. Ortak Salona girdiğinde insan sesleri duyduğunu fark etti. Düşüncelerinin yoğunluğundan son yarım saattir başka ses duymamış gibiydi. Daha önce tespit ettiği gibi, gözleri Marilynn’ı arıyordu yine. Görse ne olacağını bilmiyordu. Bir şey yapacağını da sanmıyordu ama sadece görmek bile ona yetecekti o an için. Portreler ve insanlar salonu çok kalabalık gösteriyordu. Halbuki pek fazla kişi yoktu içeride, Marilynn’de yoktu ne yazık ki.
‘Nerede acaba? Ortak Salonda yok, gelirken de görmedim. Acaba yatakhanede mi? Of Tanrım oraya da giremiyorum ki!’
Biraz daha salonda vakit geçirmeyi planlayarak, yine yavaş hareketlerle erkekler yatakhanesine doğru ilerliyordu. Şansı hiç yaver gitmiyordu şimdiye kadar. Marilynn’ı görmemesinin yanı sıra, Xenophilius’u da hiç görmemişti. Sadece vakit geçirmek için yatakhaneye doğru ilerliyordu. Hem belki X’i de orada görebilirdi. Salonda tanıdığı hiç kimse de yoktu, konuşup vakit geçiremezdi. Sağda solda oturanlar mırıldanırcasına bir selam veriyor, Awifor da aynı mırıldanmayla karşılık vererek geçiyordu. Yatakhaneye çıktığında etrafına bir kere daha umutla baktı ama Xenophilius burada da değildi. Şansına büyük lanetler yağdırarak aynı yavaşlıkta Ortak Salondan çıkıyordu artık. Duyguları bir boşlukta kalmıştı. O kadar düşünmüş, planlamış fakat şimdilik hiçbir işe yaramamıştı. Salondan dışarıya adımını attığında öylece durup kalmıştı. Suratına ifade yerleştirmeden taş yapıya bakıyor, bir yandan da yine düşünüyordu.
‘Marilynn… Düşündükçe çok garip oluyorum bana ne oldu böyle. Tıpkı aşk iksiri içmiş gibiyim!’
Kendi düşündüğüne gülüyordu olduğu yerde. Dediklerine bir anlam verememesi hoşuna gitmişti. Kendisiyle bir yabancıymış gibi ilgileniyordu. Kafasını sağa çevirdi ve işte oradaydı. Xenophilius geliyordu. Ortak Salona girecek gibi gözüküyordu.
‘Hey Xenophilius!’
Daha ona yaklaşmamıştı bile ama niye böyle bir tepki verdiğini de bilmiyordu. Tepkisi aniden ve yüksek sesle ortaya çıkmıştı. Bir an kendinden utandı ama etrafta pek kişi yoktu. Onun için çabucak toparlandı ve konuşmaya devam etti.
‘İşin yoksa seninle biraz konuşmam gerek. Göl kenarına gidiyorum, bana eşlik etmek istersen orada olacağım.’
X’ten olumsuz bir tepki almadığını görünce hafif mutlulukla Göl kenarına doğru yol aldı. Artık zaman hızlı akıyordu. Hogwarts’ın içi hiç bu kadar renkli gelmemişti daha önce. Hareketleri birbirinden enerjik ve hızlıydı Awifor’un.
Açık havaya çıktığında durum, içeride olduğundan farklıydı onun için. Kendini daha bir rahat ve serbest hissediyordu. Gökyüzünün mavisi ve doğanın yeşili apayrı bir kimlikte karşısına çıkıyordu. Şimdiye kadar dünyanın siyah beyaz olduğunu sanıyordu. Bu gelişme az değildi. Belki de günün sonunda Marilynn ile tanışmış bile olabilirdi. Tek yapması gereken Xenophilius’la konuşmasında düzgün kelimeleri seçmekti. Ondan sonrası sadece arkadaşına ve tabii ki Marilynn’a kalıyordu.
Kısa zaman sonra Göl kenarına geldi ve hareketlerini yavaş yavaş azaltmaya başladı Awifor. Suyun bir metre önünde durup ellerini göğsünde kavuşturdu. Ayaklarına doğru dikkatini dağıtmaksızın bakıyordu.
‘Ne olur şansım bu sefer bana gülsün, ne olur gülsün!’
Kafasını yavaşça kaldırdıkça suda gökyüzünü görmeye başladı. Akşam olmak üzereydi ama güneş batmamakta ısrarlıydı sanki. Havada son kalan birkaç parça buluttan bile yardım istiyordu artık. Gözlerini hafifçe döndürdüğünde gelen kişiyi rahatça seçebiliyordu. Xenophilius ona doğru geliyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Xenophilius Waffling
Gryffindor 5. Sınıf Öğrencisi
Xenophilius Waffling


Erkek
Ruh hali : Duygular Kargaşası 10nm9
Mesaj Sayısı : 114
Yaş : 30
Kan statüsü : Safkandır.
Galleon : 11036
Ekspresso Puanı : 3
Kayıt tarihi : 16/03/09

Duygular Kargaşası Empty
MesajKonu: Geri: Duygular Kargaşası   Duygular Kargaşası Icon_minitimePaz 30 Ağus. 2009, 20:32

~ Ağzına bir üzüm daha atarken midesine fazla yüklendiğinin farkındaydı. Ders bitiminden beri doğru düzgün bir şeyler yememişti. Koca bir tabak salata ve koca bir tabak meyve tüm karnının doymasına yardımcı olmuştu. Yine de pek umursamıyormuş gibi yapıp ağzına bir tane daha üzüm attı. Çekirdeğini dişlerinin arasında ezerken ağzına gelen yapış yapış o tat tüm midesini kaldırmaya yetmişti. Bir günde bu kadar meyve ve sebze yemek insan vücuduna o kadar yararlı olacak bir şey değildi büyük olasılıkla. Karnına zamansız giren ağrıları fazla umursamamaya çalışarak, önündeki tabağı sağ eliyle ahşap masada biraz daha uzaklaştırdı. Tabak ne kadar yakınında olursa yeme isteği o kadar artıyordu ve kendini tutamıyordu. Çatalının ve bıçağının altında duran peçeteyi kavradı ve dudaklarını sildi. Bu kadar meyve ve sebze onun akşam yemeğinin önüne geçebilirdi. Fakat o kadar da önemli değildi akşam yemeği. Asıl önemli olan yarına cırcır olmamaktı.
~ Masadan kalkarken bugün hiç kimseyle konuşmadığını fark etti. Marilynn’ı bile görememişti. Gerçekten, Marilynn neredeydi? Yanında o olmadan zaman geçirince bir boşluk içindeymiş gibi hissediyordu. Başka arkadaşları da bu kadar ilgili değildi Xenophilius karşısında. Aslında sorununun ilacın biliyordu, Ortak Salon. Herkes orada oluyordu ve muhabbet etmek için ideal ortamı yaratıyorlardı. Az önce kalktığı, güzel bir işçilik örneği olan, sandalyeyi masaya doğru ittirdi ve ayaklarını yerde sürükleyerek Ortak Salon’a gitmeye başladı. Çoğu zaman sessiz gezebilirdi fakat bu gün birileriyle konuşma isteği vardı üzerinde. Kendini ilk defa bu kadar aptal hissediyordu. Konuşmak için kendini yırtan tiplerden değildi fakat bir nebze eğlenceye hayır demezdi. Aslında onunda bir ilacı vardı, Marilynn. Fakat onu bulmak tam bir sorundu. Uykucunun tekiydi en başta. Belki daha güneş batmadan yatağına bile girmiş olabilirdi. Ama uyanık olsa, ki uyuduğundan o kadar emin değildi Xenophilius, gerçekten eğlenceli zaman geçirebilirdi.
~ Gelmek istediği katın son basamağını da atarken biraz nefessiz kaldığı için dinlenme ihtiyacı duydu. Son zamanlarda bolca vakit geçirmekten fazla spor yapamamıştı. Aslında hiç spor yapmazdı. Fakat arkadaşlarıyla yaptığı şeylerdeki gerilim ve stres onu zinde tutmaya yetecek kadar sağlam oluyordu. Bu gece de o türden bir şeyler yapmak istiyordu, ama bu işi tek başına yapamazdı. Tekrar nefesini topladığı zaman adımlarını biraz daha hızlandırarak Ortak Salon’a varma çabasına devam etti. Portrenin önünde başka bir Gryffindor’lu vardı. Xenophilius onu uzaktan, tek bakışta, tanımıştı. Kıvırcık saçları kendini hemen ele veriyordu. Büyük ihtimalle Awifor’du. O çocuğu seviyordu, belki onunla birkaç konu konuşabilirdi. Neredeyse yanındaydı artık, en azından portreye uzansa dokunabilirdi. Kendinden bir yaş genç delikanlının dudakları aralandı ve konuşmaya başladı.
~ Anlaşılan Xenophilius’la konuşmak istediği bir konu vardı ve onu bekleyeceği yerin göl kenarı olacağını söylüyordu. Awifor harekete geçti ve önden yürümeye başladı, göl kenarına gidiyordu. Marilynn’ı bulamıyordu, çoğu arkadaşını bulamıyordu, konuşacak kimsesi yoktu. Anlaşılan Awifor’la konuşabilirdi. Peşine takıldı ve biraz mesafeyle arkasından yürümeye başladı. Koşup ona yetişecek, ya da arkasından seslenecek enerjiyi kendinde bulamıyordu. Merdivenleri indiler ve büyük okulun içinden çıkıp ferah bahçeye çıktılar. Yumuşak çimlerin üzerinde yürürken, içinden onların üzerinde yatıp uyumak geliyordu. Awifor gölün birkaç adım uzağında durdu ve gökyüzüne baktı. Anlaşılan gerçekten konuşmak istediği bir şey vardı. Xenophilius daha fazla bekletmek istetmediği için adımlarını hızlandırdı ve çabucak yanına ulaştı. Gencin ayakta durmasına aldırmayarak kendini hızlıca yumuşak çimlere atı ve kafasını kaldırıp Awifor’a: “Evet dostum, konuşacağımız konu ne?” diye mırıldandı. Güzel bir akşam mı, yoksa kederli bir akşam mı olacağını şimdiden kestiremiyordu ama durumu düzeltebileceğinden emindi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Awifor Radolph Korrigan
Gryffindor 4. Sınıf Öğrencisi
Awifor Radolph Korrigan


Erkek
Ruh hali : Duygular Kargaşası Yuppirt8
Mesaj Sayısı : 359
Yaş : 32
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 10763
Ekspresso Puanı : 14
Kayıt tarihi : 27/07/09

Duygular Kargaşası Empty
MesajKonu: Geri: Duygular Kargaşası   Duygular Kargaşası Icon_minitimeÇarş. 02 Eyl. 2009, 00:50

Ayakları hafiften çimenli toprağa batmış gibiydi..Kendini bugün çok garip hissetmişti Awifor, ve gün sonuna dek öyle hissedeceğini düşünüyordu. İstediği şeylerden biri olmuştu işte. Xenophilius karşısındaydı, daha doğrusu hemen yanında yerde oturuyordu. Bu onun için kaçınılmaz bir fırsattı aslında. Her şey ağzından çıkacak kelimelere bağlıydı. Bugün bu saatlerde ya her şey yolunda gidecek, ya da hiçbir şey olmayacaktı. Kelimeler ağzında yuvarlandıkça yuvarlanıyor, Awifor hava fazla sıcak olmamasına rağmen yavaştan terlemeye başlıyordu. Bir şeyler söylemesi lazımdı. Arkadaşı geleli daha dakika olmamıştı ama en azından bir kelime bile etmemişti.
‘Hoş geldin dostum. Sana söylemek istediğim bir takım şeyler var.’
Bunu söyledikten sonra artık fazla bekleyemezdi. Kafasını yavaşça yere eğdiğinde arkadaşının ona doğru baktığını görmüştü. Bu durumdan rahatsız olduğunu ve X’in de rahatsız olacağını düşünerek o da kendini yere sermeye karar verdi. Ayağıyla etrafta otururken rahatsız edecek taşları çabucak kenara çekti ve elleriyle zemini yokladıktan sonra kendini çimenlerin üzerine bıraktı. Arkadaşı ile beraber ufuklara bakıyordu artık. Düşünceli olduğu her halinden belliydi ona göre. Marilynn’ı hangi şekilde ona söyleyecekti çok merak ediyordu. İyi olup olmadığına, gününün nasıl geçtiğine yönelik kısa konuşmaları da araya sıkıştırmıştı. X’in ne tepki vereceğini düşünmekten zaman geçmiyordu. Elleriyle çimenleri yoluyor, bacaklarını sallıyor, arada bir de dönüp gökyüzüne bakıyordu fakat bu yaptıklarından haberdar değildi. İsteği dışında oluşuyordu her olay.
Ne söyleyeceğini az çok kafasında toparlamaya başlamıştı. Marilynn’ı sevdiğini ve onunla tanışmak istediğini söyleyecek, bu konu hakkında X’in fikirlerini alacaktı. Ama bunları yavaşça söyleyecek, zamanı yayarak konuşacaktı. Yan yana oturmaktan arkadaşının sıkılacağını düşünerek biraz daha hızlı davranmaya karar verdi.
‘Bugün seni şey için çağırdım aslında.’
Bu kelimeler ağzından döküldükten sonra pek çaresi yoktu artık. Neler olup bittiğini anlatacaktı ve zamanı da kısıtlıydı. X, çoktan yüzüne meraklı bakışlarını dikmişti bile. Daha fazla bekletmek olmazdı. Kafasında şimşekler çakıyordu sanki. Elleri dahil vücudunun her yeri aşırı derecede terliyordu. Sol elini yavaşça kıvırcık saçlarına koydu yüzünü arkadaşına döndü. Dudakları çok kurumuştu ama su içecek bile vakti yoktu. Diliyle hafif bir ıslattıktan sonra ağzının açıldığını hissetti.
‘Bak Xenophilius. Biliyorum belki garip karşılayabilirsin ama söylemem lazımdı. Ben Marilynn’ı sevdiğimi fark ettim, ona aşığım bizi tanıştırabilir misin acaba?’
Bunları söyledikten sonra gözlerinin iki santimetre önünde flaş patlamıştı sanki. Ne dediğini hiç bilmiyordu. Kendine hakim olamamıştı. Söz konusu Marilynn olunca düşünceleri bile değişmiş, saatlerdir planladığı konuşma az önceki cümleyle beraber göl kenarından gölün dibine doğru yol almıştı bile. Çok ileri gittiğini düşünüp telaş yapmaya başlamıştı bile. Arkadaşının yüzüne dudağını ısırarak baktığında pek bir şey görmemişti. Boş bir ifade ile önüne doğru bakıyordu sadece. Sanki onu duymamış gibiydi. Ama duyduğundan emindi. En azından az önceki meraklı bakışlar yüzünden yere doğru kaymıştı. Daha hafiften alabilirdi konuyu. En azından Marilynn hakkında bir şeyler konuşup en sonunda bunu söyleyebilirdi. Konuştuğu kişi kendinden bir yaş büyük, bahsettiği kız ise iki yaş büyüktü. Umurunda değildi aslında. Sonuçta sevdiği bir kız için uğraşıyordu ve sonucu iyi olursa bundan gayet zevk alabilirdi. Ama kötü olursa da neler olabileceğini düşünemiyordu. Şimdiye kadar buna benzer olaylarda mağlup gelen taraf hep o olmuştu. Hüsrana uğramak hoşuna gitmiyordu ama konu sevgili olduğunda her fırsatta lanet okuduğu şansı yanında olmuyordu nedense.
'Ee ne diyorsun bu konuda?'
Bu da bu konu hakkında şimdilik söyleyeceği son şey olmuştu Awifor'un. Zira ağzını bile zor açmıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Duygular Kargaşası
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Saklanan Duygular

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Göl Kenarı-
Buraya geçin: