1. Toplaşma

Misafir

Angelina en son karargah olarak belirledikleri (daha çok kendi belirlemişti.) 100 metre kala beliriverdi. Tam orda cisimlenmenin aptallık olacağını düşünmüştü. Etrafına bakındı. Birinin onu takip edip etmediğinden emin olmak istiyordu. Bundan emin olunca dikkatli bir şekilde karargaha doğru yürümeye başladı. Fidelius büyüsü ile gizlenmiş ev henüz görünmüyordu. Kısık bir sesle adresi fısıldadı. Ev ortaya çıkıyordu. Angelina Tekrar etrafını kolaçan etti. Kimsenin olmadığını anlayınca içeriye girdi.

Henüz kimse gelmemişti. Fleur bile. Angelina ilk başta mutfak olarak kullandıkları odaya girdi. Kendine bir balkabağı suyu aldı. Toplantıda alkol almaması gerektiğini düşünüyordu. Daha sonra toplantı odasına girdi. Odanın tam ortasında upuzun bir masa vardı. Angelina masanın başındaki sandalyeye oturdu. Oda oldukça temiz görünüyordu. Anlaşılan Bory baya uğraşmıştı. Yan duvardaki kitaplıktan kendine bir kitap aldı ve balkabağı suyu eşliğinde okumaya başladı.

Bir kaç dakika sonra bir çıtırtı duydu. Eli cüppesine gitti. Asasını çıkardı ve kapıya doğru ilerledi. Gelen büyük ihtimalle bir yıldaşlık üyesiydi. Hatta Fleur'un gelmiş olabileceğini düşündü. Yine de temkinli olması gerekiyordu. Şüpheyle sordu.

- "Kim var orada? Fleur? Sen misin?

**

Out: Arkadaşlar lütfen rp uzunluğuna ve imla hatalarına dikkat edelim. 5 satırdan az rpler uyarısız silinecek, imla kurallarına uymayanalar editlenecektir.

Avril koşarak karargahtan içeri girdi.İçeride sadece profesör johnson vardı.Koştuğundan dolayı kalbi küt küt atıyordu.

Upuzun bi masa ve sandalyeler vardı odada.Biraz nefes alabilmek için sandalyelerden birine oturdu.Nefes alış verişi düzene girince elindeki balkabağı suyunu içmekte olan profesör'e:
-''merhaba profesör'' dedi.Sesi endişeli çıkmıştı,annesi zaten onun yoldaşlıkta olduğunu bilmiyordu,öğrenirse diye içi içini yiyordu

Yoldaşlıkta olduğundan değil,başını büyük bir riske soktuğundan kızardı ona.
-''Ne oldu,neden böyle acilen topladınız bizi,olağan bir toplantımı bu'' Dedi çabuk çabuk.

Alastor'un kalbi küt küt atıyordu çok heyecanlıydı.İçeri girdi.Bir ses duydu.

-Kim var orda?Fleur.Sen misin?
Bu Angelina'ydı.Kendisinin Fleur sanılmasına bozulmuştu.:no: .Ama neyse dedi ve sessizce ve usulca
-Ben Alastor dedi.
Angelina'nın rahatladığını anladı.Ve içeriye girdi içerisi karnlık ve loştu her tarafta yılan figürleri vardı.Daha çok bir Slytherin ailesinin evine benziyordu.Çok sessizdi.Korkuyordu.Acaba okuldan çıktığı anlaşılacak mıydı?Ve ya biri onu takip ettiyse...Ama tabiki Angelina iyi bir büyücüydü aşa çıkabilirlerdi.Bir bardak balkabağı suyu içti ve rahatladı.

Tatyana hızlı adımlarla ilerliyordu.Bugün yoldaşlık toplantısı vardı.Okuldan çıkmak biraz zor olmuştu ama çıkabilmeyi başarmıştı.Bu gizli bir toplantı olduğu için çok dikkat edilmesi gerekiyordu.Doğru yere geldiğinden emin olduktan sonra Tatyana adresi fısıldadı.
Ev fidelus büyüsüyle gizlenmiş.Evi koruyan daha başka güçlü büyüler de vardı aslında.Profeösörler evi en güçlü şekilde koruyan büyüleri kullanmışlardı.
Ev belirmeye başladı. Tatyana kimse görmeden kapıya doğru ilerledi ve kapıyı çaldı.İçeriden herhangi bir ses gelmedi.Tekrar çaldı''Kimse yok mu'' diye seslendi.

TeTisheri aslında toplantı ile uğraşacak halde değildi.Ama yinede bu toplantıya katılmalıyım dedi.Çünkü ilk toplantıydı ve önemli olduğunu düşünüyordu.Bi taraftan yürürken bir taraftan da düşünüyordu.Hiç vazgeçememişti her zaman konuşan iç sesine dur diyemiyordu.Çünkü onun artık bir alışkanlığı olmuştu çoğu zaman doğru olanı bu şekilde buldu.Kendini eleştirmeyi seviyordu.

Karargahın kapısına geldi derin bir nefes alıp girdi içeriye içerideki gergin gözler onun üzereni kaymıştı.'Merhaba' diyebildi.

Tanıdığı bir kaç yüz vardı sadece çekingence yanlarına yaklaştı....

Fleur kapının önünde duyduğu ani ses yüzünden hemen arkasını döndü. İlk toplantıları için kullanacakları bu yeni karargah kesinlikle bilinmemeliydi. Bu sebeple bir sokak ötede cisimlenmiş ve etrafa çeşitli koruma büyüleri yerleştirerek gelmişti. Şimdi hemen arkasında duyduğu bu çıtırtı, hiç de hayra alamet değildi doğrusu.

"Lumos Maxima!" dedi yükses sesle. Ortalık bir anda aydınlanıverdi. Koruma büyülerinden biri bu ışığı Fleur'dan başkasının görmesini engeliyordu. Hızla çevresini taradı.
"BORY!" diye bağırdı aniden karşısında beliren ev cinine. "Sen miydin? Neden içeride değilsin?"

Bory,çekingen ve mahcup bir ifadeyle ,Bayan Johnson tarafından gelenleri kontrol etmekle görevlendirildiğini anlatmıştı. Efendilerinden birini ürkütmüş olmayı bile kendine ceza verme bahanesi olarak gördüğü çok belliydi.

"Sakin ol..." diye fısıldadı Fleur cine. "Peki...Kolay gelsin o zaman. Ama kendini çok yorma, Fidelius büyüsü karargahı korumaya yetecektir. Bizzat Angelina tarafından karargahın yeri söylenmemiş bir kişi burayı asla bulamaz." dedi gülümseyerek.

"Nox Maxima" ile ışığı söndürüp, ev cinlerine göre bile büyük sayılabilecek gözleri ve minyon vücuduyla karşısında duran cinin başını okşayıp kapıyı araladı. Angie masadaydı. Okuldan 3 yoldaşlık üyesi de çevresine dizilmişti.

"Ben geldim. Selam arkadaşlar..."

Avril geldikten sonra birkaç tanıdığı yüz daha gelmişti.Masanın etrafında oturuyorlar.Avril:-''Evet Tatyana ve TeTisheri,ikisiylede tanışmıştım'' dedi içinden.
''Acaba şu Alastor'la daha önce tanıştımmı?Yok hayır tanışmadım herhalde.Üfffff.''
Beklemekten sıkılmıştı.Kimsedende çıt çıkmıyordu.
Kalktı ve biraz dolandı salonun içnde.Burda sanki yıllardır toz alınmamış gibiydi.Tam duvardaki bir resme odaklanmış bakarken bir gürültüyle yüreği ağızına geldi.Fazla büyü bilmiyordu ama,eli yinede asasına gitmişti.

Misafir

Angelina gelenin Fleur olduğunu sanarak büyük bir yanılgıya uğramıştı. İçeriye hala kendi öğrencileri olan Avril ve Alastor girmişti. İkisi de bu acil toplantı için endişelenmiş gibi gözüküyordu. Angelina tam onlara endişelenmelerine gerek olmadığını söyleyecekken içeriye Tatyana ve Tetisheri girdi. Angelina yeni gelenleri başıyla selamlayarak Amy'nin sorusuna cevap verdi.

- "Kaygılanacak bir şey yok Smith. Bu olağan bir toplantı. Bundan sonra her ay böyle bir toplantı yapacağız, durumu değerlendirmek için."

Herkes masadaki yerini almıştı. Angelina da masada bıraktığı kitabı kitaplığa koydu. Bu sırada duyduğu ses çok tanıdıktı. "Ben geldim. Selam arkadaşlar..." Sonunda Fleur da gelmişti. Angelina biraz sitemle baktı arkadaşına.

- "Sonunda.. Seni daha erken bekliyordum Fleur."

Fleur da Angelina'nın hemen yanındaki sandalyeye oturdu. Angelina zarif bir bilek hareketiyle odadaki herkese balkabağı suy ikram etti. Toplantının başlamasını bekleyen üyelere biraz daha beklemeleri gerektiğini ima eden bir sesle konuştu.

- "Herkesin gelmesi için biraz daha bekleyeceğiz. Bu sırada belki biraz müzik iyi gider."

**

- "Bory!!"

Evcini bir şak sesiyle yanında belirivermişti. Bir hata işlediğini sanarak ürkmüştü.

- "Bize biraz müzik ayarlayabilir misin?"

Evcini Angelina'nın söylediğini ikiletmedi. Odayı saran müzik Angelina'ya huzur verdi.

Tatyana yavaşça içeri girdi.İçerisi karanlıktı.Asasıyla ''lumos'' dedi.Önünü aydınlattı.İçeriye doğru yürüdü.
Yan taraflarda odaların kapıları vardı.Burası bayağı uzun bir koridor diye düşündü Tatyana.Biraz daha ilerledi.İlerde bir ışık görülüyordu ve odanın kapısı açıktı.İleriye doğru yürüdü ve içeri girdi.
Uzun bir masanın etrafında yoldaşlık üyeleri toplanmıştı.Profesör Angelina ve Fleur masanın başına oturmuşlardı.Herkese slm dedi ve o da bir yere oturdu.

lily lavaşça içeri girdi arkadaşı tatyanadan evin yerini ve nasıl girileceğini öğrenmişti . içeri girdi içerisi çok karanlıktı lumos dedi ve seslenmeye koyuldu "heyyy! kimse varmııı" içeriden ses gelmiyordu lily kendini çok kötü hissetti" neden kimse cevap vermiyor" dedi kendi kendine konuşuyordu."tatyana gelmiş olmalıydı"ve seslendi "tatyana" "ya kimse yokmuu"...

Angelina Johnson demiş ki:: Lily lavaşça içeri girdi. Arkadaşı Tatyana'dan evin yerini ve nasıl girileceğini öğrenmişti . İçeriye girdi. İçerisi çok karanlıktı. 'Lumos!' dedi ve seslenmeye koyuldu.

"Heyyy! Kimse var mııı?" İçeriden ses gelmiyordu. Lily kendini çok kötü hissetti. " Neden kimse cevap vermiyor?" dedi. Kendi kendine konuşuyordu. "Tatyana gelmiş olmalıydı." Ve seslendi. "Tatyana!" ... "Ya kimse yok muu?"

out: Doğrusu bu olmalıydı. Bir dahakine dikkat edersen sevinirim. Ayrıca daha uzun yazmalısın.

Avril beklemekten çok sıkılmıştı.Salondaki tüm eşyaları incelemeyi bırakmış,Prof.Angelina'nın verdiği içeçeği içiyordu.İçeceğin son damlasına geldiğinde birden sıkıştığını hissetti.
-''Afedersiniz,ben bi lavaboya gideyim''dedi.

Avril koridora çıkmıştı.Tam merdivenlerden çıkarken

"heyyy! kimse varmııı" " neden kimse cevap vermiyor" "tatyana" diyen Lily'nin sesini duydu.Seslendi.
-''Lily,lily sen misin?Sesime gel''

Emmeline, bu ilk yoldaşlık toplantısı için çok dikkatli davranıyordu. Takip edilme olasılığı yüzünden karargahtan çok uzakta bir yerde cisimlenmişti. 'Belki de fazla abarttım..' diye düşündü. Neredeyse bir saattir yürüyordu Emm. Angie'nin tarif ettiği yere gelince adresi fısıldadı. Ev görünür haldeydi. Emm Hogwarts'tan kimlerin geleceğini tam olarak bilmiyordu, ama Angie'nin çoktan geldiğinden emindi.

''Angie..Benim Emmeline..''

Kapı henüz açılmamıştı. Emm belki de kendisinden emin olmadıkları için kapıyı açmadıklarını düşündü. Madam Pomfrey'in iksirleri son derece iyileştiriciydi ama sesi hala iyi durumda değildi.

''Ahududu reçeli Ang.''

Ve kapı açıldı. İçeride Hogwarts'tan tanıdık simalar, Angie ve Fleur vardı. İkisinin yanına oturdu. Diğer öğrenciler biraz tedirgin görünüyordu. Bu toplantının henüz olağan olduğunun farkında değil gibiydiler.

Fleur karargaha girdiğinde Angelina'nın "Sonunda.. Seni daha erken bekliyordum Fleur." sitemiyle karşılaşmıştı. "Geleli yaklaşık iki saat oldu Angie, saatlerdir koruma kalkanlarımızı kontrol ediyorum. Fidelius büyüsü karargahın bulunmasını önler ama takipçileimizin bu çevrede olduğumuzu bilmelerini istemeyiz." diye yanıtladı arkadaşını.

O sırada beliren müzik ve balkabağı suları odaya yumuşak bir hava verirken, kalkıp bu eski, metruk muggle konağına göz atmaya başladı Fleur. Yüksek tavanı, büyük kitaplığı, döneminde çok lüks sayılabilecek eşyalarıyla hala oldukça göz alıcıydı. Sihirle biraz düzenlenmiş ve tam da ihtiyaçlarını karşılayabilecek hale getirilmişti. Zümrüdüanka Yoldaşlığı'nın ev cini Bory karargahı korumak, temizlemek ve sihirle yenilemekle görevliydi. İşini oldukça iyi yapıyordu. Bory, yoldaşlıktaki herkesin gönül rahatlığıyla güvenebileceği, çok iyi bir yardımcıydı.

Aralarına katılan diğer öğrencilerle salon kalabalıklaşmışken Emmeline içeri girdi. Fleur, ona gülümseyerek anlarına gelip oturmasını izledi.

"Hoşgeldin Emm..." dedi masanın üzerinden ona eğilip. " İyi misin? Sesin nasıl?"

Rufus yoğun temposundan dolayı,toplantıyı tamamen unutmuştu.Eve kan ter içinde girdi.Neredeyse herkes buradaydı.Geç kaldığından dolayı angelinadan özür dileyerek uzun masanın bir köşesine oturdu.
Masanın diğer ucundaki emmeline baktı.Durumuna bakılırsa sesi hala düzelmemiş gibi görünüyordu.
Susuzluktan içi kurumuştu.Soğuk bir içki almak için ayağa kalktı;odanın diğer ucuna doğru ilerledi.Gözü etrafta yeni partneri avril smithi arıyordu.Bir içki alıp yerine oturdu.Toplantının başlamasını bekledi.

Avril lavabodan döndüğünde yeni partneri Rufus'u masada görmüştü.Ellerini yıkadığı için ıpıslaktı.Ellerini üstüne gelişigüzel sildi.Gidip Rufus'un yanına oturdu.

-''Selam Rufus ne haber'' dedi.

Odanın içindeki sessizlikte sesi gong sesi gibi yankılanmıştı.Orada bulunan herkesin gözü üstündeydi.Sanki ne yapacak diye bekliyorlardı.Avril buna sinirlendi ve teker teker hepsinin gözüne sinirli sinirli ''Ne bakıyorsunuz'' dercesine
baktı.Şimdi herkesin gözü devrilmişti.

Konshin Yoldaşlığa yeni katılmıştı.Ve Toplanma yerine doğru yürüyordu.Sokağın başında kimse varmı diye kontrol etti tam yürürken önünü bir canlı kesti.Konshin asasını çıkardı.Küçük adam korkmuştu."Bay Konshin lütfen Korkmayın Efendi Angelina Sizi Bekliyor"dedi.Konshin rahatlamıştı."Peki Cin senin adın ne"dedi.Cin Sakin ve Sevecen bir sesle "Bory"dedi.Konshin cine baktı."Peki Bory Sihirli Günler"dedi ve Bory'nin kafasını oksadı.Binaya Doğru Gidiyordu.Binanın önüne geldiğinde Bina yavaş yavaş genişliyordu.Konshin Geriye Adım Attı."Hass ama ya "dedi.Yeni Bir Bina Açılmıştı.Hemen İçeri girdi."Kimse Yok mu"dedi.Yavaşca evi süzüyordu.Ev Büyük ve ihtişamlıydı."Lumos"dedi.Ev Aydınlıktı ama Konshine yetmezdi.Konshin Lumos ile evi gezmeye başladı ve tekrar bağırdı. "Kimse Yokmu"dedi etrafı süzerek.

Amy yeni katıldığı yoldaşlığın ilk toplantısına gidiyordu.Bu toplantı gizliydi,kimseye gözükmemesi gerekiyordu.
Amy kimseye gözükmeden toplantıya doğru ilerliyordu.
Toplantı yerine geldiğinde kapının önünde biraz bekledi ve içeri girdi.İçerisi çok garip bir yerdi ve kalabalıktı.Yoldaşlıktaki arkadaşların çoğu gelmişti.
Amy Avril'a
"Merhaba Avril" dedi ve odayı incelemeye başladı.

Alastor'un canı çok sıkılmıştı.Acaba toplantı ne zaman başlayacak diye düşünüyordu.Biraz evi gezmeye karar verdi evde loş bir ışık yanıyordu.

-Lumos,dedi.

Ve o anda asasının ucunda bir ışık yandı.Kaç kişi olduklarını saydı.Yaklaşık 10-13 kişiydiler.Bu kadar öğrenciyle (kendide olmak üzere) çok güzel savaştıklarını düşündü.Ölüm yiyenlerde bakanlığın tümü vardı.Neyse birz dolaşmaya başladı.Bu evde ürküyordu.Yukarı çıktı.Birden sevecen evcinini gördü ve ona gülümsedi.Ev cinleri aslında sevgi görseler daha iyi çalışabilirler diye düşündü.Yukarıya çıktıkça aşaağıya inmek istedi.Ama yinede zorla çıktı.Bir odaya girdi.Burada bir sandık vardı.İçinden tıkırtılar geliyord.Aşağıya koşmaya başladı.Herkesin olduğu odaya gelince rahatladı.Yerine oturdu.

Misafir

Toplantıya gelen kişi sayısı baya artmıştı. Gelecekleri beklerken sıkılan bir kaç üye evi keşfe bile çıkmıştı. Angelina artık daha fazla bekletmemesi gerektiğini düşündü yoldaşlarını. Asasını çıkardı ve oda kadar bir daire çizerek 'Muffliato' diye fısıldadı. Tekrar masaya döndü. Herkes biriyle konuşmaya dalmıştı. Angelina sessizliği sağlayıp ilgiyi toplantı üzerinde yoğunlaştırabilmek için hafif bir öksürük sesi çıkardı. Herkesin onu anladığından emin olduktan sonra konuşmaya başladı.

- " Arkadaşlar öncelikle ilk toplantımız için bulduğumuz bu yeri hepinizin beğendiğini düşünüyorum. Bazılarınızın fark ettiği gibi burası bir muggle kasabasında bulunan eski, terkedilmiş (ya da ettirilmiş) bir muggle konağı. Biz de Miss Delacour ve Miss Vance ile burayı toplantılarımız için uygun bir yer haline getirdik. Tabii kendisi henüz aramıza katılmış olmasa da Miss Lovely'nin de emeklerini es geçmek olmaz."

Bu sözleri dinlerken çoğunluk evi incelemeye başlamıştı. Angelina bu konuyu daha fazla uzatmadı.

- "En başta söylemiştim ama o sırada olmayanlar için tekrarlamak istiyorum. Kimsenin endişelenmesine gerek yok. Bu olağan bir toplantı. Bir bakıma durum değerlendirmesi de diyebiliriz ve bundan sonra ayda bir kez bu toplantılar tekrarlanacak. Bu ilk toplantıda özellikle üstünde duracağım şey henüz Hogwarts'a yeni başlamış olan genç, 1. sınıf arkadaşlarımız. Çoğunuzun okulda Profesörü konumundayım. Şunu belirteyim ki, çok çok önemli bir şey olmadığı sürece Hogwarts sınırları içinde Zümrüdüanka Yoldaşlığı hakkında hiç bir konuşma için benimle iletişime geçmeyin. Açıkçası her iki tarafında neredeyse aynı sayıda olduğu Hogwarts'ta üzerimizde olan ilginin artmasını istemiyorum. Tabii ki Ölüm Yiyenler içinde beni ve bir kaç kişinin asıl tarafını bilenler var. Ancak öğrenci arkadaşlarımız en baştan kimliklerini belli etmezlerse çok memnun olurum."

Herkesin onu anladığından emindi. Ancak 1. sınıfların yüzündeki memnuniyetsizlik bu işi gönülsüz yapacaklarını gösteriyordu. Konuyu kapatmak istercesine devam etti.

- "Ama yanlış anlaşılmasın. Göze çarpmamanız hiçbir şey yapmayacağınız anlamına gelmiyor. Sizin öncelikli göreviniz tabi ki dersleriniz, ancak etrafınızı biraz daha fazla dikkatli gözlemlemenizi isteyeceğim sizden. Şüpheli gördüğünüz - ki benim bir kaç tahminim var - , Ölüm Yiyen olduğu hakkında kanıtlara sahip olduğunuz kişileri her toplantıda rapor etmenizi isteyeceğim."

Bir kaçı şimdiden isim söylemeye hamle ettiyse de Angelina konuşmasına biraz daha yüksek sesle devam ederek onları durdurdu. "Bu toplantıda buna yer vermeyeceğim. Zamanımız kalırsa belki en son. Şimdi ikinci konumuz."

Kapıya doğru seslendi.

- "Bory!!"

Gözü kapıdaydı ama evcini hemen yanında ortaya çıkmıştı. Her zamanki tedirginliği üstündeydi yine.

- "Evet arkadaşlar Bory bizim karargahımızın evcini. Yoldaşlıkta olan herkesi efendisi olarak görür. Yani herkesin ona emir verme yetkisi vardır. Ancak bunu kötüye kullanmayacağınızı umut ediyorum." Kimsenin böyle bir şey yapacağını sanmıyordu. Bory'ye döndü. "Teşekkürler Bory, sen de tanıştıysan gidebilirsin." Cin tam buharlaşmak üzereyken arkasından seslendi. "Bory! Benim ve bir kaç arkladaşımın içecekleri bitmiş, onları tazeler misin?"

Daha cümlesini tamamlayamadan bardakları dolmuştu bile. Angelina cine teşekkür edip tekrar konuşmaya başladı.

- "Son zamanlar da oldukça iyi olduğumuzun farkındayım. Ancak Ölüm Yiyenler verdikleri kayıpların intikamını almak isteyeceklerdir. Bu yüzden asla serbset bırakmamalıyız. Neyse şimdi bu konuyu daha ayrıntılı takip eden Fleur herkesin son durumlar hakkında yeterli bilgiye sahip olmasını sağlayacaktır."

Bu sözlrini Fleur'a bakarak söylemişti. Fleur onu dinlemekten mayışmış, konuşmayı pek de beklemiyor gibiydi. Ama kendini çabuk toparladı. Sandalyesinde iyice dikleşti. Herkes onu bekliyordu. Angelina Fleur'u gülümseyerek izlerken Balkabağı Suyundan bir yudum aldı.

Angelina muhabbet ederek, çevreyi incelemeye dalmış Yoldaşlık üyelerinin dikkatlerini üzerinde toplayıp toplantıyı resmen açmıştı. Bu metruk muggle evini kısaca tanıtıp, toplantının artık olağan bir durum olduğunu açıklayarak başladı.

Fleur bu sözler üzerine çevresine yeniden göz atıp memnuniyetle gülümsedi. Liz, Emm ve Angelina'yla birlikte uygun bir karargah bulabilmek için aylarca uğraşmışlardı. Daha önce karargah olarak kullandıkları hiçbir mekan tam olarak güvenli sayılmazdı. Arkalarında önemli güçler bulunduran Ölüm Yiyenler, gizli mekanları belirlemede epey başarılıydılar. Ama bu terkedilmiş muggle konağı, sadece yaşlı nüfusu barındıran bu küçük muggle kasabasında asla dikkat çekmeyecek, oldukça korunaklı bir yerdi. Evin çevresi (hatta neredeyse tüm kasaba) akla hayale gelmeyecek koruma kalkanlarıyla çevrelenmiş ve büyülenmişti. Ayrıca konak Fidelius büyüsü etkisi altındaydı. Bu büyü, konağı öyle bir gizlemişti ki kişiye bizzat Sır Tutucu tarafından tam adres ya da yer söylenmediği takdirde kişinin konağı görebilmesi imkansızdı.
Konağın içi de Emmeline,Fleur ve Angelina'nın büyük uğraşları sonucu toplantıların düzenlenmesine uygun hale getirilmişti. Yoldaşlık üyelerinin çoğunluğu bilmese de, içerideki hiçbir sır bir düşman yanında dillendirilemeyecekti.

Fleur, Angelina'nın okul içinde dikkatli olmaları ve karanlık büyücü ailelerinin çocuklarını gözlemlemeleri konusunda öğrencileri uyarmasıyla düşüncelerinden sıyrıldı. Gerçekten özellikle öğrencilerin kimliklerini belli etmemeleri büyük önem taşıyordu. Bu yanlız kendi hayatlarını değil, yoldaşlığı da zora sokardı.

Angelina, Bory'yi üyelere takdim edip biten içecekleri tazelettikten sonra Fleur'a dönmüştü.

"Son zamanlar da oldukça iyi olduğumuzun farkındayım. Ancak Ölüm Yiyenler verdikleri kayıpların intikamını almak isteyeceklerdir. Bu yüzden asla serbest bırakmamalıyız. Neyse şimdi bu konuyu daha ayrıntılı takip eden Fleur herkesin son durumlar hakkında yeterli bilgiye sahip olmasını sağlayacaktır."

Kendi düşüncelerine dalmış olan Fleur,adının geçmesiye irkildi. Son durum konusunda üyeleri bilgilendirme görevi ona aitti. Sandalyesinde dikleşip dikkatini toplayarak konuşmaya başladı.

"Evet Angelina. Bildiğiniz gibi ilk döneminde Zümrüdüanka Yoldaşlığımıza büyük kayıplar verdiren Ölüm Yiyenler, artık gücümüz karşısında afallamış durumda. Uzun zamandır gerçekten ağır yenilgiler aldılar, kayıplar verdiler. Bunda büyük katkısı olan siz yeni üyelerimize de çok teşekkür etmek istiyorum. Ama bilmeliyiz ki, onlar yenilmeyi hazmedecek kişiler değiller. Imperio lanetiyle ve tehditlerle saflarına birçok büyücüyü katmaya başladıklarına dair istihbaratlar alıyorum. Savaşların son anında bastırıp galibiyete ulaşmayı hedefliyorlar. Dikkatli olun. Büyücüleri damarlarında akan kanın saflığına, büyücünün seceresine göre sınıflandıran hiçbir topluluğun dünyamızda yeri yoktur. Dünyayı ölümsüz dedikleri tek bir kişinin önünde diz çöktürmeye çalışcak kadar ruhsuzlaşmışlardır. Kavgamız ve mücadelemiz mugglelar dahil tüm insanlık içindir. Evet, kısaca son durum bizim önde olduğumuzu gösteriyor. Ama bu size asla rahatlık vermesin. Elinizden geleni yapın ve onları asla serbest bırakmayın arkadaşlar."

Şeyyy...Benim bir önerim olacaktır.Biliyorsunuz ki ölüm yiyenler bakanlığı da içine aldı ve bizde sadece bazı profosörler ve 1.Sınıf öğrencileri var bu durumdayken onları yenmemiz çok güç görünüyor bence.Onları yenmek için yeni örgütler kuramaz mıyız?Daha çok askerimiz olmuş olur bence.Yoldaşlık bizlere daha çok büyüklerin gireceği bir yer gibi görünüyor.Bence Angelina'nın Ordusu diye bir örgüt kuramaz mıyız?Yeni gelen öğrencileri oraya atarız ve savaşa girme hakları olur.

OUT:Ben sadece bir fikir yürüttüm.İster kabul edin ister etmeyin size kalmış.
Üstelik Köstebek Taktiği keşke yasak olmasaydı diyorum.

Angelina Johnson demiş ki:: Alastor konuşmaları dinledikten sonra söz aldı.

- "Şeyyy...Benim bir önerim olacaktır.Biliyorsunuz ki ölüm yiyenler bakanlığı da içine aldı ve bizde sadece bazı profosörler ve 1.Sınıf öğrencileri var bu durumdayken onları yenmemiz çok güç görünüyor bence.Onları yenmek için yeni örgütler kuramaz mıyız?Daha çok askerimiz olmuş olur bence.Yoldaşlık bizlere daha çok büyüklerin gireceği bir yer gibi görünüyor.Bence Angelina'nın Ordusu diye bir örgüt kuramaz mıyız?Yeni gelen öğrencileri oraya atarız ve savaşa girme hakları olur."

Bu öneriye ne diyeceklerini merak ediyordu.

OUT:Ben sadece bir fikir yürüttüm.İster kabul edin ister etmeyin size kalmış.
Üstelik Köstebek Taktiği keşke yasak olmasaydı diyorum.

Misafir

Angelina'dan sonra Fleur'da üstüne düşenleri söylemişti. Toplantıda anlatmak istediklerini esas olarak bitirmişlerdi. Ancak bundan sonra yapacakları hakkında herkesin fikrini sormak istiyordu. Tam o sırada Alastor - sanki aklını okumuş gibi - bir fikir attı ortaya. Genç öğrenilerden bir ordu kurulmasını öneriyordu. Bir an için sessizlik oluştu. Angelina fikri kafasında yokladı. Pek de aklına yatmamıştı. Küçük öğrencileri bu işten olabildiğince uzak tutmak istiyordu bu işten, her ne kadar onlar istemese de. Cevabını bekleyen topluluğa döndü ve konuşmaya başladı.

- "Öncelikle ayrıntılı açıklaman için teşekkürler Fleur." Daha sonra Lupin'e döndü. "Lupin ne demek istediğini anlıyorum. Ama bu fikir beinm aklıma pek yatmadı. açıkçası ben yaşı küçük büyücü ve cadıların bu savaşın orta yerinde olması taraftarı değilim. Şu anda aramızda bulunan sizleri bile yoldaşlığa alıp almamak konusunda ne kadar çok düşündüğümü bilemezsiniz. Bu yüzden üzgünüm böyle bir şeye ben izin veremem."

Alastor kendi düşüncelerine dalmıştı. Anlaşılan diğer öğrenciler de kendi içlerinde bu konuşmaya karşı isyan ediyorlardı. Angelina konuşmasına devam etti.

"Savaşlar konusunda dikkat etmeniz gereken şey, kritik zamanlar Ölüm Yiyenlere bırakmamak. Bu gerçekten çok önemli. Nasılsa kazanıyoruz deyip, önemsemezsek çok büyük kayıplar verebiliriz. Ki yoldaşlığın eski zamanlarını bilen arkadaşlarım bu seviyeye Ölüm Yiyenlerin bu boşluklarını değerlendirerek geldiğimizi de bilirler." Herkes ciddileşmişti. Biraz duraksadı. "Eee.. Aslında benim söyleyeceğim şeyler bitti sayılır. En azından en önemlileri. Gerçi Alastor ben daha sözünü açmadan başladı ama yine de söyleyeyim. Şimdi sizlerden sorusu ya da önerisi olan varsa dinlemek isterim."

Toplantıda herkesin söz hakkı olması gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden tüm yoldaşlık üyelerinin fikirlerini de duymak istiyordu. Bu kadar çok şeyle uğraşırken önemli noktaları atlamış olabilirdi. Belki de böyle ayrıntı bulan bir kaç kişi çıkardı. Merakla gelecek olan önerileri bekledi.

**

Out: Kritik zamanlar derken savaşın son saatlerini - yani cumartesi günleri 18.00dan 20.00a kadar olan süreyi - kastediyorum. rpye uyması için öyle yazdım.

Alastor senin ortaya attığın fiikir sitede farklı kurgulamalar gerektirir. Bu da benim yetkimin dışında. Ayrıca savaşta sadece 2 taraf var ve öylerin karşısında hangi isimle savaşacağımızın anketi en başta açılmıştı. Bu yüzden önerini rpde de geri çevirdim.

Tatyana toplantının başladığına sevindi.Neler konuşulcağını merak ediyordu.Profesör Angelina konuştuktan sonra Profesör Fleur yoldaşlığın durumundan bahsetti.

Profesör Angelina' 'Savaşlar konusunda dikkat etmeniz gereken şey, kritik zamanlar Ölüm Yiyenlere bırakmamak. Bu gerçekten çok önemli. Nasılsa kazanıyoruz deyip, önemsemezsek çok büyük kayıplar verebiliriz. Ki yoldaşlığın eski zamanlarını bilen arkadaşlarım bu seviyeye Ölüm Yiyenlerin bu boşluklarını değerlendirerek geldiğimizi de bilirler." dedi.Ve sorunuz varsa sorabilirsiniz diye sölerine ekledi.

Tatyanın sorusu değilde daha çok bir önerisi vardı.Konuşmak için söz aldı.Profesör savaş olurken bence savaşa toplu halde katılıp arka arkaya büyü yaparsak daha etkili olur.Bunun için yoldaşlıktakilerin haberleşmesi ve savaşa beraber katılması gerekiyor.Öbür türlü biz bir büyü yapıyoruz karşımızdaki de yapıyor o zaman yaptığımız büyülerin pek bir etkisi olmuyor dedi.

Avril bir yandan konuşulanları dinliyor,bir yandanda sinirli bir şekilde trampet çalıyordu masanın üzerinde.Çok tedirgindi ama nedenini kendiside bilmiyordu.

''Şimdi sizlerden sorusu ya da önerisi olan varsa dinlemek isterim." deimişti profesör.Avril söz almak istedi.
-''Kendimizi gruplara bölsek savaşlarda daha iyi olur bence.Böyle gruplar halinde,sırayla gireriz daha iyi olmazmı''

Yoldaşlıktakiler tamamen toplandıktan sonra Angelina gayet net ve özetleyici şekilde konuşmaya başlamıştı:

"Son zamanlar da oldukça iyi olduğumuzun farkındayım. Ancak Ölüm Yiyenler verdikleri kayıpların intikamını almak isteyeceklerdir. Bu yüzden asla serbest bırakmamalıyız. Neyse şimdi bu konuyu daha ayrıntılı takip eden Fleur herkesin son durumlar hakkında yeterli bilgiye sahip olmasını sağlayacaktır."

Sonra Fleur sözü aldı, ve yoldaşığın sadece teknik değil ideolojik boyutu hakkında aydınlatıcı bilgiler verdi. Yoldaşlığa girenler, cesur, özgür, iyi niyetli, gereksiz nefretlerle ruhları bulandırılmamış kişilerdi. Ya da en azından Emm'in inancı bu doğrultudaydı. Belki de sadece ailesi yoldaşlıkta olduğu için gelenler bile olabilirdi. Ama onları da gerçek anlamda bilinçlendirmek gerekiyordu. Emm savaşlarda aktif görev almazdı, sadece çok zor zamanlarda, yoldaşlarına yardım için savaşırdı. Tiksinerek geçirdi aklından o kavramı: 'Savaş..'
Irkçılık mı, savaş mı daha kötüydü?. Emm'in cevabı belliydi. Bu yüzden burdaydı. Masum muggleları ve büyücüleri korumak için.. ZümrüdüAnka Yoldaşlığı'nda..

Fleur konuşmaya başladı:

''Evet Angelina. Bildiğiniz gibi ilk döneminde Zümrüdüanka Yoldaşlığımıza büyük kayıplar verdiren Ölüm Yiyenler, artık gücümüz karşısında afallamış durumda. Uzun zamandır gerçekten ağır yenilgiler aldılar, kayıplar verdiler. Bunda büyük katkısı olan siz yeni üyelerimize de çok teşekkür etmek istiyorum. Ama bilmeliyiz ki, onlar yenilmeyi hazmedecek kişiler değiller. Imperio lanetiyle ve tehditlerle saflarına birçok büyücüyü katmaya başladıklarına dair istihbaratlar alıyorum. Savaşların son anında bastırıp galibiyete ulaşmayı hedefliyorlar. Dikkatli olun. Büyücüleri damarlarında akan kanın saflığına, büyücünün seceresine göre sınıflandıran hiçbir topluluğun dünyamızda yeri yoktur. Dünyayı ölümsüz dedikleri tek bir kişinin önünde diz çöktürmeye çalışcak kadar ruhsuzlaşmışlardır. Kavgamız ve mücadelemiz mugglelar dahil tüm insanlık içindir. Evet, kısaca son durum bizim önde olduğumuzu gösteriyor. Ama bu size asla rahatlık vermesin. Elinizden geleni yapın ve onları asla serbest bırakmayın arkadaşlar."

Emm, diğer öğrencilerin tepkilerini ve önerilerini merak ediyordu. Yoldaşlığın gelecek temsilcileri, savunma ve saldırı konusunda ne düşünüyorlardı?

Alastor'un, Tatyana'nın, ve Avril'in bu konuda değişik önerileri vardı.

Tatyana:
''Profesör savaş olurken bence savaşa toplu halde katılıp arka arkaya büyü yaparsak daha etkili olur.Bunun için yoldaşlıktakilerin haberleşmesi ve savaşa beraber katılması gerekiyor.Öbür türlü biz bir büyü yapıyoruz karşımızdaki de yapıyor o zaman yaptığımız büyülerin pek bir etkisi olmuyor dedi.''

Emm ona cevap verdi:

''Tatyana bence de haklısın, bire-birken hiçbir şekilde öne geçemeyiz, hem de zaman kaybımız olur ki zaman bu savaşta çok önemli. O yüzden bu zamanın doğru değerlendirilmesi gerek.''

Avril bu soruna çok güzel bir çözüm üretmişti Emm'e göre. O da aynı şeyi düşünüyordu:

''Kendimizi gruplara bölsek savaşlarda daha iyi olur bence.Böyle gruplar halinde,sırayla gireriz daha iyi olmaz mı?''

Emm ona katıldı. Angie ve Fleur'un da bu düşünceye katılacaklarını ve bir program yapılacağını düşündü.

''Arkadaşlar, bence bunu oylamaya koymalıyız. En önemlisi iletişim halinde olmak, ama genel bir plan ve ölüm yiyen desteklerinin az olduğu saatlerde saldırıya geçmek çok akıllıca olur.''

Emmeline sözünü söyledikten sonra tek tek herkesin suratına baktı. Oylama, Angie'nin - başkanın - göreviydi. En son ona baktı ve karalı bir şekilde gülümsedi.