Ölü Büyücüler Derneği Aylık Toplaşması

Misafir

Elwina, havanın kararmaya başlamasına rağmen hala öğrencilerle dolu olan Hogsmeade sokaklarına simsiyah bir atla girdi. Atın dörtnala ayak seslerini duyanlara telaşla yanlara kaçışırken, Elwina sırıtarak niye bu kadar uzun zamandır Asfaloth'u Hogwarts'a getirmeyi akıl edemediğini düşünüyordu. Asfaloth, bir tayken kendisine hediye edilen, neredeyse yürümeyi beraber öğrendiği atıydı. Sihirli Yaratıkları Bakımı profesöründen onunla ilgilenmesini rica etmişti ve şimdi o da yanındaydı.

Üç Süpürge'nin önüne geldiğinde dizginleri sertçe çekerek, atını durdurdu. Koca hayvan Hogwarts'tan buraya kadar olan koşuda hiç yorulmamış, şimdi bile toynaklarını sinirli sinirli yere vuruyordu. Elwina onu şiştleyerek, binanın yanındaki bir yalağın başına bıraktı.

Üç Süpürge'nin sıcak ve neşeli ortamına girdiğinde, öğrencilerin hala orada olmasına kızarak "Baylar ve Bayanlar, eğlencenizi bölmek çok acı verici ama sizin yarım saat önce dönüş için meydanda toplanmanız gerekiyordu." dedi soğukça ve yüksek sesle ekledi: "Herkes dışarı!" Öğrenciler neredeyse koşarcasına uzaklaştılar. Memnun olan Elwina, hafif bir tebessümle bara ilerledi.

Barın sahibi şişmanca, güler yüzlü kadın onu izliyordu. Elwina ona selam verip "İyi akşamlar, Rosmerta. Toplantı için barını kullanmamıza izin verdiğin için teşekkürler." dedi nazikçe. Elwina onun bunu yüreğindeki iyilikten yapmadığını biliyordu. Onlar çıktıktan kısa süre sonra, onun masraflarını ve çok daha fazlasını karşılayan koca bir kese Galleon'a kavuşacaktı. Ama yine de nazikti bu akşam genç kadın. Raflara gözlerini gezdirip omuz silktikten sonra "Sen bana her zamankinden ver, birazdan burada olur bizimkiler ne de olsa." dedi.

Marguerite; kendisine doğru endişeli bir şekilde koşuşturan genç Hogwarts öğrencilerine bir anlam veremeden Hogsmeade Sokağında yürüyordu. Hava kararmıştı ve öğrencilerin çoktan Hogwarts'a dönmüş olmaları gerekiyordu; belli ki toplantı için okuldan ayrılan dernek üyeleri, öğrencileri kontrol altına alamamışlardı.

İç çekerek yoluna devam etti. Üzerinde her zamanki gibi zümrüt yeşili bir cüppe vardı; içine de siyah bir kazakla siyah bir pantalon giymişti.Bu giyim tarzını babasından öğrenmişti belki de; küçükken hep babasını kahramanı olarak görür, onun yaptıklarını yapardı Marguerite. Mr. Snape karışık işleri yüzünden kızına hiçbir zaman gerektiği kadar vakit ayıramamıştı ama Marguerite ona her zaman derin bir sevgi ve saygı beslemişti. Mr. Snape her zaman bakımlı olurdu; giyimine, konuşmasına özen gösterirdi. Sürekli toplantıları olurdu, evde olduğu zamanlarda da çeşitli dosyalarla ilgilenirdi. Kısacası Marguerite'in onu gördüğü anlar, yemek zamanlarıydı.

O zamanlar babasının en yakın arkadaşı Mr. Malfoy'du.Malfoy'lar Snape'lerin aile dostuydu ve iki aile sürekli birbirlerinin malikanesinde geçirirdi vakitlerini. Elw ile Margue arasındaki eski dostluğun kaynağı da buradaydı.

Bunları düşünürken toplantılarının yapılacağı Üç Süpürge'ye gelmişti. Dondurucu soğuktan kurtulacağına sevinerek kapıyı açtı ve içeride oturan Elwina'yı gördü. Barın arkasında Madam Rosmerta içecek bir şeyler hazırlıyordu.

"Selam Elwy!" dedi Marguerite neşeyle ve eski arkadaşına sarıldı.

"Ee, görmeyeli nasılsın? Son toplantıda olanlar neydi öyle, Lord-"

Ama Elwina'nın sert bakışları üzerine sözü yarıda kaldı.

"Aa, neyse, Madam Rosmerta, bir kadeh Veela Votkası alabilir miyim acaba?"

Misafir

Aynı elbisesi gibi siyah olan peleriniyle Hogsmeade'de ilerliyordu. Havada neredeyse kararmak üzereydi ama etraf oldukça kalabalıktı. Angelina Hogwarts öğrencilerini de bu kalabalığın arasında görünce çok şaşırdı. Onların çoktan okula dönmüş olması gerekiyordu. Angelina kendisine selam vermeye çabalayan birkaç öğrencisini azarlayarak toplanma yerlerine yolladıktan sonra yoluna devam etti. Elleri buz gibi olmuştu. Halbuki bu aralar hava ısınmaya başlamıştı. Soğuk havayı son kez içine çekerek Üçsüpürge'nin kapısını araladı.

İçerideki sıcak hava ona iyi gelmişti. Burası dışarısının tersine bomboştu. Angelina barda oturan Marguertie ve Elwina'yı görünce nedenini hemen anladı.

Dükkan her zamanki gibi tertemizdi. Angelina burayı severdi. Sahibi Madam Rosmerta tatlı bir kadındı. Burası aynı zamanda onun evi olduğu için tüm müşteriler de kendilerini evde gibi hissederlerdi. Angelina bardaki sandalyelerden birine otururken kadına gülümsedi.

- "İyi akşamlar, Rosmerta. Bana bir kaymak birası verir misin? Hafif bir şeyle başalayayım."

Daha sonra arkadaşlarına döndü gülümseyerek. İkisi de çok hoş görünüyorlardı.

- "Size de iyi akşamlar tabi ki sevgili Ölü Büyücüler Derneği üyeleri. Çok hoş görünüyorsunuz. Eee.. Nasıl geçti hafta?"

Bu cevap beklediği bir soru değildi. Boş durmamak için konuşuyordu. Diğerlerinin ne zaman geleceğini merak etti. Kaymak Birasını yudumlayarak arkadaşlarıyla sohbete devam etti.

Emmeline için diğer öğrencilerle birlikte Hogsmeade'e gelmek işine gelmişti. Dernek Toplantısı'ndan önce oyalanacak vakti olacaktı böylece. Önce onlarla birlikte durabileceğini sanmıştı, ama daha sonra 'o masum aşk böceği çiftler' dan sıyrılmaya karar verdi. Artık gerçekten sinir bozucu oluyorlardı. Göl Kenarı'nda kafasını toplamak için bile yürüyemez olmuştu Emm.

Onların yanından ayrıldıktan sonra Hogsmeade'de dolaşmaya başladı. Neredeyse hiç kar kalmamıştı yerlerde. Okuldan sıkıldığını farketti Emm. Burası bile onu daha özgür hissettiriyordu. Kollarını açarak temiz havayı içine çekti. Mezun olacağı aklına gelerek gülümsedi. 'Artık Üç Süpürge'ye gitmeliyim..Angie'nin dırdırı çekilmez hiç' diye düşündü.

Bar'ın kirli tokmağını çevirerek içeri girdi. Elw'i, Angie'yi, Marguerite'yi ve Lin'i barda ellerinde içkileriyle gördü.

''Merhabaa herkese..'' dedi gülümseyerek.

Sonra Madam Rosmerta'dan bir ateşviskisi istedi ve bir sandalyeye oturdu.

Fleur Üç Süpürge'de buluşmak vaktinin gelmiş oluğunu farkedince Hogsmeade'de dolanmayı bırakıp hemen o sokağa doğru ilerlemeye başladı. Geç kalmamış olmayı umuyordu. Köyün havası içinde zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştı.

Hava hafifçe kararmaya başlamıştı ve öğrenciler ortadan kaybolmuşlardı. Meydan ve sokaklar alışveriş için orada bulunan büyücü ailelerle doluydu. İyice tenhalaşmış bu ara sokaktaki barın önüne geldiğinde kapıyı aralayıp Üç Süpürge'ye girdi.

Elw,Angie,Margue,Lin ve Emm çoktan gelmiş, büyük bir masa etrafına dizilmişlerdi.

"Selam hepinize!" dedi Fleur neşeyle yanlarına koşup. "Ooo...Solungaçsuyu içeriz diye düşünmüştüm ama görüyorum ki bu fırsatı kaçırmamışız. Ben de bir Kaymak Birası alayım o zaman."

Bara gidip Rosmerta'dan içkisini istedikten sonra yeniden masaya döndü. Bella dışında herkes tamamdı.Zaten o da bu aralar oldukça yoğundu ve toplantıya gelemeyebilirdi.

"Evet... Nasılsınız bakalım sevgili Ölü Büyücü dostlarım?"

Misafir

Elwina bu kadar muhabbetten neredeyse bunalarak, etrafına bakıp kişileri saydı. "Biri eksik... Bella bu aralar nerede acaba, babasıyla temasa geçmeliyim." diye mırıldanarak ayağa kalktı:

"Eveeeet... Ölü Büyücü arkadaşlarım. Üçüncü toplantımızda sizinle bulunabilmekten büyük bir mutluluk duyduğumu belirtememe izin verin." dedi. Sanki ölüm tehlikesindeymişçesine, bir başlangıçtı bu ve konuşmaları kesti. O ise, gözlerini kısan bir gülümsemeyle devam etti:

"Biliyorsunuz son iki buluşmamızda, içip sapıtmaktan ve ayaklarımız bizi taşıyamayana kadar dans etmekten başka birşey yapmadık. Oysa ben derneğimizin başka amaçları olacağını umuyordum."

Hepsine teker teker baktıktan sonra devam etti: "Sanıyorum ki bazılarınız da öyle." Marguerite'in kadehini ona doğru kaldırmasına sırıttı. Margue her zamanki gibi çabuk başlamıştı: "Yavaş ol, Margue bugün başka planlarım var." dedi.

Misafir

Bella hariç herkes gelmişti. Angelina onun neden bu aralar ortalarda görünmediğini merak etti. Bir süre süren sohbetten sonra Linda ve Elwina fikir birliği içinde bu toplantıda değişik bir şeyler yapmaları gerektiğini söylediler. Linda haşin bir el hareketiyle yandaki masanın örtüsünü kaldırdı. Ortaya bir poker masası çıkmıştı.

Angelina sevinçle gülümsedi. Büyücü Pokeri.. Ne zamandır oynamamıştı. "Bunu bugün Malfoy Malikanesi'nden getirttik. Hepimizin eğleneceğini düşünüyorum. Hadi bakalım. Herkes toplaşsın." Angelina masa başına ilk geçenlerden oldu. Pokeri severdi. Bu sırada Linda içkileri de taşıyınca her şey tamamdı.

Angelina her zamanki gibi kendine göre eksik kalan tek şeyi de tamamladı. Asasını enstrümanlara doğrulttu ve biraz müzik ayarladı. Bu sırada Linda kartları dağıtmaya başlamıştı. Alaşılan bu gece oyunu yönetmeyi seçmişti. Eline gelen ilk iki kartı açtı. Bir as bir kız, ikisi de kupa. İlk el için fena değildi. Oyuna katılacakları merakla bekledi. Angelina kendine bir Veela Votkası söyledi.

Bir kaç saat sonra herkes yarı sarhoş oyunun cılkı çıkmıştı. Gülüşenler, derneğe uygun olsun diye her kendine sıra gelişinde bir dörtlük yumurtlayanlar.. Gece gayet eğlenceli gidiyordu. Marguerite her zamanki gibi biraz fazla kaçırmıştı ama yine de iyiydi. Votkadan sıkıldığını farkedince kendine bir Ateş Viskisi söyledi. Tadını özlemişti. Bu sırada oyun Fleur'da takılmıştı. Angelina sabırsızlıkla oyunu unutmuş görünen arkadaşına döndü. Derin düşüncelere dalmıştı.

- "Fleur, hadi ama!! Büyücü satrancı oynamıyoruz burda."

Ancak Fleur eliyle bir dakika işareti yapınca Angelina onun oyunu unutmadığını anladı. bir şiir arıyor olmalıydı söylemek için. angelina bu komik duruma gülmeden edemedi.

- "Bir sefer de şiirsiz geçsin oyun Fleur."

"Merlin'e şükürler olsun ki Elw ve ben bir şeyler düşündük."

Linda'nın sözleri ve el hareketi üzerine yan taraftaki büyük masanın örtüsü savrularak açıldı.

"Büyücü Pokeri!" dedi Linda neşeyle. "Bunu bugün Malfoy Malikanesi'nden getirttik. Hepimizin eğleneceğini düşünüyorum. Hadi bakalım. Herkes toplaşsın."

Fleur sevinçle koşturarak masada güzel bir yer kaptı. Büyücü Pokerini severdi. Daha geçende Angelina'yla ne zamandır oynamadıklarını konuşmuşlardı.

Oyun oldukça eğlenceli geçiyordu. Her zaman yaptıkları gibi toplantının ana eğlence kaynağı alkol olmuştu tabi. Fleur'un önündeki kadeh de Veela Votkasıyla dolup boşalıyordu. Sıra kendisine gelen oyuncu Ölü Ozanlığının hakkını vermek için bir dörtlük uyduruyor, onu takip eden gülüşmelerle gece oldukça renkleniyordu.

"Fleur, hadi ama!! Büyücü satrancı oynamıyoruz burda."

Fleur, Angelina'nın sözü üzerine elini kaldırıp onu susturdu. Söylemek için bir dörtlük arıyordu ama kafasını toplayamayacak hale gelmişti çoktan. Bir şey bulamayacağını anlayınca saçmalamaya başladı Fleur:

“Bu sapka, dersiniz, cirkin mi cirkin!
Ama oyle hemen karar vermeyin.
Toz olurum varsa benden guzeli,
Essizim kendimi bildim bileli,
Ne kasket dinlerim ne de silindir,
sampiyonluk kacmaz, hep bana gelir."

***
Kahkahalar, şiirler ve içkiyle geçen oyunun galibi Elwina olmuştu. Margue iyice kendini kaybetmişti. O sırada önündeki ateş viskisini masaya devirip herkesin iyice kopmasına sebep oldu. Fleur gürültü içerisinde Elwina'yı tebrik bile edememişti. Bu gece herşey gerçekten çok eğlenceliydi.

Bella hariç bütün dernek toplandıktan sonra, Elw geleneksel dernek toplantısını başlatma konuşmasını yaptı:

''Eveeeet... Ölü Büyücü arkadaşlarım. Üçüncü toplantımızda sizinle bulunabilmekten büyük bir mutluluk duyduğumu belirtememe izin verin." dedi.

"Biliyorsunuz son iki buluşmamızda, içip sapıtmaktan ve ayaklarımız bizi taşıyamayana kadar dans etmekten başka birşey yapmadık. Oysa ben derneğimizin başka amaçları olacağını umuyordum."

Emm şüpheci gözlerle Elw'e bakıyordu. Aslında bu sefer ciddi miydi yoksa alay mı ediyordu gerçekten anlamamıştı.

Sonra Linda Elw'in yanına gelip;

"Merlin'e şükürler olsun ki Elw ve ben bir şeyler düşündük." dedi.

Linda hızlı bir el hareketiyle yandaki masanın örtüsünü kaldırdı.

"Büyücü Pokeri!" dedi Linda neşeyle.
"Bunu bugün Malfoy Malikanesi'nden getirttik. Hepimizin eğleneceğini düşünüyorum. Hadi bakalım. Herkes toplaşsın."

Emmeline poker masasını gördüğüne çok sevinmişti. Yaklaşık bir dönem geçmişti bir önceki oyunlarının üstünden. Emm hemen içkisini tazeleyip masadaki yerini aldı. Oyun belki de şimdiye kadar oynanan en eğlenceli poker oyunuydu. Bir de Fleur'un yıllardan beri sırası gelen oyuncunun şiir okuması konusundaki takıntısı, alkolle birleşince çok eğlenceli görüntüler ortaya çıkarıyordu. Marguerite yine çok hızlı içiyordu ve sadece onu izlemek bile insanı güldürmeye yetiyordu.

Marguerite her Ölü Büyücüler Derneği Toplantısında olduğu gibi, bunda da eğlenceyi doruğuna kadar yaşıyordu. Her zaman yaptığı gibi içkiyi biraz fazla kaçırmıştı; ama olsun.İçkisiz eğlence mi olurdu zaten?

Elwina'nın malikaneden poker getirmesi çok hoşuna gitti. Tüm dernek üyeleri - Bella hariç - poker masasının etrafında toplandı ve saatlerce poker oynadılar; oyunun galibi Elwina oldu. Bu sırada Marguerite bir kadeh ateşviskisini de devirdi ve herkesi eğlendirdi.

Oyun birkaç saat sonra sona erince, herkes ayrı telden çalmaya başladı, ayrı ayrı gruplar halinde tüm üyeler birbirleriyle sohbet ediyorlardı. Elwina yüzünde hafif bir tebessümle, olanları izliyordu yemiş masasının kenarından. Marguerite ise Emmeline ile öğrencilik hayatı hakkında hararetli bir tartışmaya girmişti.

Sonunda Elwina gruplaşmayı sona erdirdi ve herkesi masanın çevresine çağırdı, hep beraber konuşmalarının daha doğru olacağı kanısındaydı besbelli. Bu büyücülük dünyasında olanları tartışmalarına yol açtı, şimdi sırayla hepsi söz alıyor ve işlerinden, hayatlarındaki gelişmelerden bahsediyordu.

"Ne güzel, yine eskisi gibiyiz." diye geçirdi Marguerite aklından.

Sıra ona geldiğinde, dırdırcıda işlerin yoğunluğundan bahsetmeyi unutmadı:

"Bu seferki sayımız muhteşem millet... Lin sağolsun, dört dörtlük köşe yazıları yazdı. Ben bile okurken gülme krizlerine girdim. Bende... Şu ölüm yiyen - yoldaşlık mücadelesiyle ilgili bayaa şey yazdım. Aslına bakarsanız, şu zamanda Dumbledore'lara katılan herkes aptal..."

Masada bir sessizlik oldu. Marguerite içkiyi kaçırmış olabirdi; evet, ama bu kadarı da fazlaydı.

Elwina bakışlarıyla onu durdurmaya yeltense de, Margue susmadı:

"Aramızda da var zaten böyle aptallar, ha, ne dersiniz? Ölü Büyücülere böylelerini almak bile bir hataydı zaten."

Bir kikirdeme nöbetine girdi. Masadaki Ölüm Yiyenler ona şaşkınlık karışımı bir öfkeyle bakıyordu. ZümrüdüAnka Yoldaşığı üyeleri ise neye uğradıklarını şaşırmış gibiydiler. Yakın arkadaşlarından böyle bir çıkış beklemiyorlardı.

"Okul yıılarında da konuşurduk bunları değil mi? Bakın, Lord'un arkası sağlam... Hele burada, başımızda böyle güçlü bir kontes bulunurken sizin yoldaşlıkta bulunmanıza kim akıl sır erdirebilir ki?"

Artık Ölüm Yiyenlerin yüz ifadesi değişmeye başlamıştı: Uzun zamandır içlerine attıkları duyguları, sarhoşluğun etkisiyle Marguerite su yüzüne çıkarıyordu.Kontes Elwina bile dikkat kesilmişti: artık yüzünde öfkeden daha çok, Margue'a hak vermenin izleri vardı.

Misafir

Her şey oldukça iyi gidiyordu. Gece çok eğlenceliydi. İçki bardakları dolup dolup boşalıyordu. Fleur son dörtlüğünü söyledikten sonra herkes gülmeye başlamıştı. Seçtiği şiir Seçmen Şapka'dan bir bölümdü çünkü. Ama sonunda devam edebildikleri oyunu Elwina kazanmıştı. Artık pek de önemli değildi. Çok büyük miktarlara oynamıyorlardı.

Uzun süren oyundan sonra herkes bir köşeye dağılmış sohbet ediyordu. Oldukça yorucu bir gece olmuştu. Ancak ayrı ayrı oturma fikri pek iyi olmamıştı. Bu yüzden biraz evvel poker oynadıkları masanın etrafında yeniden toplandılar. Herkes iş-güç bahsederken Marguerite de bu ayki dırdırcıdan söz açtı. Masadakiler pür dikkat dinlemeye başlamıştı doğal olarak. "Bu seferki sayımız muhteşem millet... Lin sağolsun, dört dörtlük köşe yazıları yazdı. Ben bile okurken gülme krizlerine girdim. Bende... Şu ölüm yiyen - yoldaşlık mücadelesiyle ilgili bayaa şey yazdım. Aslına bakarsanız, şu zamanda Dumbledore'lara katılan herkes aptal..."

Masada bir sessizlik oldu. Oldukça gergin bir sessizlik. Angelina terlemeye başlamıştı. Marguerite ne yapıyordu böyle. Elwina'nın Marguerite'ye sustururcasına baktığını gördü. "Aramızda da var zaten böyle aptallar, ha, ne dersiniz? Ölü Büyücülere böylelerini almak bile bir hataydı zaten."

Ancak o bakış yetmemişti. Marguerite söylediklerinden gayet memnun kikirdemeye başlamıştı. Angelina elindeki bardağı fazla sıktığını farkedip elinden bıraktı. "Okul yıılarında da konuşurduk bunları değil mi? Bakın, Lord'un arkası sağlam... Hele burada, başımızda böyle güçlü bir kontes bulunurken sizin yoldaşlıkta bulunmanıza kim akıl sır erdirebilir ki?"

Daha fazla dayanamadı. Tahta sandalyesini devirip ayağa kalkerken en son on yaşındayken yaşadığı bir şey oldu. İçki bardağı Angelina'nın duygularını kontrol edememesi sonucu patlamıştı. Yine de kimseden ses çıkmamıştı. Elwina'nın 'Marguerite!!' diye tısladığını duydu sadece. Angelina siyah cüppesinin içindeki asasını kavradı. İlk aklına gelen şey Elwina'ya doğrultmak oldu. Yanında Fleur ve Emmeline'nin de ayaklandığını duyabiliyordu.

Üçsüpürge'deki gergin gece devam ederken Angelina'nın kafasından milyonlarca düşünce geçiyordu. Marguerite bu akşam sınırı aşmıştı. Ama Angelina arkadaşlarının birer Ölüm Yiyen olduğuna inanamıyordu. Elwina kontesti ha? Düşünmedi. Sadece sinirine hakim olmaya çalışıyordu. Aslında ağzından bir kaç büyülü sözcük dökülmeliydi ama yapamadı. Sinirden mi hayal kırıklığından mı bilemiyordu. Sadece nefret dolu gözlerle bakabildi üçüne. Buz gibi elinin tutmuş olduğu asası hala Elwina'ya doğrultulmuş bir şekilde öylece bekledi.

Poker masası Emm'in yüksek bir miktar para kaybetmesinden sonra, daha küçük paralarla devam etmeye başladı. Masa dağıldıktan sonra, Ölü Büyücüler bir kaç küçük grup halinde muhabbet etmeye başladı. Emm de Marguerite'yle öğrencilik yılları hakkında konuşuyorlardı. Margue - tabii alkolün etkisiyle - o yıllarda yaptığı herşeyi açık açık anlatıyordu. Emmeline de büyük bir zevkle onu dinliyordu.

Sonra birbirlerinden çok ayrı kaldıklarını düşünerek herkes eski poker masasında toplandı. Konu Dırdırcı'dan açılınca Margue konuşmaya başladı.

"Bu seferki sayımız muhteşem millet... Lin sağolsun, dört dörtlük köşe yazıları yazdı. Ben bile okurken gülme krizlerine girdim. Bende... Şu ölüm yiyen - yoldaşlık mücadelesiyle ilgili bayaa şey yazdım. Aslına bakarsanız, şu zamanda Dumbledore'lara katılan herkes aptal..."

Marguerite söylediği şeyin farkında bile değildi. Masada o hariç herkes sessizce ve donmuş gibi duruyordu. Emm, Angie ve Fleur gözgöze geldiler. Onların karanlık tarafa yatkınlık gösterdiklerini biliyorlardı. Ama bu aralarında hiç bir zaman dillendirilmemişti. Bu açıdan bu laflar bir ilkti. Herkes Marguerite'nin susmasını bekliyordu. Ama o susmadı:

"Aramızda da var zaten böyle aptallar, ha, ne dersiniz? Ölü Büyücülere böylelerini almak bile bir hataydı zaten."

Emmeline büyük bir şok geçiriyordu. Kendileri hakkında böyle düşünüldüğünü bilmek...Hele de dernek hakkında böyle konuşması.. Bunların hiçbiri dayanılacak sözler değildi. Dernek ki hepsini bir araya getiren, amacı zaten bu olan bir kuruluştu. Emmeline Elw ve Lin'e nefretle baktı. Oturduğu sandalyenin kollarını sıkıca kavradı. Yaşadığı şoktan ötürü düşünemiyordu bile. Bu arada Marguerite yüzsüzce kıkırdıyordu. Emm'in içinden asasını ona doğrultmak geçmişti. Ama yine de sakin olmaya çalışıyordu. Marguerite hala susmamıştı, bir bir döküyordu yıllardır oynanan oyunları..

"Okul yılarında da konuşurduk bunları değil mi? Bakın, Lord'un arkası sağlam... Hele burada, başımızda böyle güçlü bir kontes bulunurken sizin yoldaşlıkta bulunmanıza kim akıl sır erdirebilir ki?"

Kontes, Kontes ha... Elw olmalıydı. Şimdi ZümrüdüAnka Yoldaşlığı Başkanı Angelina Johnson ve Ölüm Yiyen Kontesi Elwina Wren Malfoy birbirlerine bakıyorlardı. Marguerite susmuştu. Herkes susmuştu. Ama Angelina daha fazla dayanamamıştı. Bir hışımla sandalyesinden kalktı, asasına davrandı ve Elw'e doğrulttu. O sırada Emmeline ve Fleur da ayağa kalktı. Marguerite Emm'in biraz önce içinden gelen şeyi haketmişti artık. Emmeline hızla asasını cüppesinden çıkarıp Marguerite'ye doğrulttu. Fleur'un da asasını Linda'ya doğrulttuğunu gördü. Üçü de yaşadığı hayalkırıklığını öfkeye dönüştürmüştü. Ama yine de hiçbirinin ağzından çıkmıyordu büyülü sözler..

Oyun Elwina'nın galibiyetiyle sonuçlandıktan sonra tüm Ölü Büyücüler neşe içinde koyu bir sohbete dalmışlardı. Marguerite hevesle Dırdırcı 'dan bahsetmekteydi.

"Bu seferki sayımız muhteşem millet... Lin sağolsun, dört dörtlük köşe yazıları yazdı. Ben bile okurken gülme krizlerine girdim. Bende... Şu ölüm yiyen - yoldaşlık mücadelesiyle ilgili bayaa şey yazdım. Aslına bakarsanız, şu zamanda Dumbledore'lara katılan herkes aptal...Aramızda da var zaten böyle aptallar, ha, ne dersiniz? Ölü Büyücülere böylelerini almak bile bir hataydı zaten."

Etrafa berbat bir sessizlik hakim olmuştu. Fleur Margue'nin ne yapmaya çalıştığına bir anlam veremiyordu. Herkes oldukça gergindi ama Marguerite fark etmişe benzemiyordu. Gerginliği umursamayıp kıkırdayarak devam etti:

"Okul yıılarında da konuşurduk bunları değil mi? Bakın, Lord'un arkası sağlam... Hele burada, başımızda böyle güçlü bir kontes bulunurken sizin yoldaşlıkta bulunmanıza kim akıl sır erdirebilir ki?"

Marguerite'nin akıl almaz sözleri üzerine tüm Ölü Büyücüler derneği üyeleri donup kaldı. Fleur "Olamaz" diye düşünebilmişti sadece. Olamazdı... 11 yaşından beri hayatının merkezinde olan bu insanların, Linda'nın, Elwina'nın ve Marguerite'nin yıllardır mücadele içerisinde oldukları Ölüm Yiyenlerden olduklarına inanması imkansızdı.

Üstelik 'Kontes' demişti Margue. Demekki tüm o karanlık büyücüleri yoldaşlıkla savaşmaya yollayan liderleri Elwina'ydı. Fleur arkadaşlarının karanlık yana yatkınlıklarını bilse de böyle bir şeye asla ihtimal vermemişti. Zümrüdüanka Yoldaşlığı kurallarına göre yoldaşlığın üst düzeyinde olduklarını onlara açıklamamışlardı ama Elw, Lin ve Margue en azından onların yoldaşlık üyesi olduklarını bilirlerdi.

Kırılan cam sesiyle dalgınlığından bir az olsun ayrıldı Fleur. Sesin nereden geldiğine bile bakmadı. O anda eli gayri ihtiyari asasına gitti. Hiç düşünmeden, bir saniye içerisinde asasını çekip en yakın arkadaşlarından biri olan, hatta bazı özel şeyleri paylaşabildiği, yeri onun için apayrı olan arkadaşı sandığı Linda'ya doğrulttu. Herşey çok ani olmuştu. Hemen yanında Angelina ve Emmeline'in de aynı şeyi yapmış olduklarını gördü. Angie, Elw'i, Emm de Margue'yi hedef almıştı.

Linda'nın yüzüne dikkatle baktı. Hayatında kendini en üzgün hissettiği anlardan biriydi bu, kızgın değil, üzgün ve kırgındı. Okul zamanlarını hatırlamadan edemedi.Derslerde oldukça başarılı olurdu Linda, ama bu asla normal bir öğrenci olduğu anlamına gelmezdi. Fleur en eğlenceli zamanlarını hep onlarla yaşamıştı. Daha 1. sınıftayken doyasıya içip sarhoş oldukları doğum günü partisini hatırladı...Sonra da yine Elwina ve Linda'yla nefret ettikleri profesörlerine düzenledikleri mükemmel saldırıyı...Ölü Büyücüler derneği partilerini, yazınki eğlencelerini, profesör olarak hep birlikte okula dönüşlerini, birbirlerine yaptıkları ziyaretleri... Bütün bunları o sırada nasıl düşünebildiğine şaşırdı Fleur. O günler epey geride kalmıştı. Şimdi Üç Süpürge'de, o çok sevdiği arkadaşlarından birinin burnuna asa doğrultmuş olarak dikilmekteydi.

Misafir

Elwina, körkütük sarhoş olan Margue'ın konuşmasının kötü bir yöne gittiğinde ona sert bir bakış attı ama bir yerden sonra bunu engelleyemeyeceğini biliyordu. Kontes kelimesi, Mague'ın dudaklarından dökülürken, elindeki bardağı bırakıp, cüppesinin kemerine uzandı ve asasını kavradı. "Marguerite..." diye tıslayarak ayağa doğruldu.

Angelina da ayağa fırlayıp asasını çekerken, o kendi asasını genç kadının göğsüne doğrultmuştu. Yanındaki Linda ve Bella'nın da hızla ayağa kalkıp, diğerlerine döndüğünü göz ucuyla fark edebilmişti. Marguerite ise, asasını bulamayacak kadar sarhoş bir köşeye kaçtı.

Etrafına baktı. Margue'ı da sayarlarsa sayıca eşittiler ama o varken, korumaları gereken bir beden daha oluyordu. Ortamdaki sessizlik gitgide büyürken, Elwina kafasını çevirmeden Marguerite'e dönerek "Snape kendine gel. Bir de seni toparlamakla uğraşmayayım." dedi. Esas demek istediği kaçmaları gerektiğinde onun geride kalmamasıydı. Margue da muhtemelen anlamıştı zaten, sarhoş bile olsa.

Malum Yoldaşlık üyelerinden yayılan şaşkınlık ve ateşli öfke dalgalarına rağmen, Elwina soğuk duruşunu koruyarak; bakışlarını Angelina'nın gözlerine dikerek

"Buraya kadarmış, Johnson. Bundan 7 yıl önce, kendime sormuştum. Ne kadar birbirimizi kandırabiliriz ki? Sanırım bu kadar. Yedi yıl size yetip artmalı bile." dedi. Sanki havadan sudan konuşuyormuş gibi rahattı. Hareketini acayip gösteren tek şey, Angelina'nın göğsüne doğrultulmuş olan asasıydı.

"Şimdi ne yapmayı planlıyorsun? Mantıklı olalım, beni ya da Linda'yı öldürebilir misin? Şimdi bizi öldürmeyi denesen bile, iki taraf da liderlerini kaybeder. Hangi taraf buna dayanabilir sizce? Bizim ailelerimiz hala o tarafta, benim ölümüm kimilerini memnun bile eder, yeni birini seçebilirler. Sen aynısını diyebilir misin, Johnson? Hiç sanmıyorum." dedi.

Elwina kendine biraz daha alan sağlamak için geriledi: "Karar ver. Saldırıp, beni kışkırtacak mısın, yoksa hepimiz güzelce burayı terkedelim de 'Yoldaşlığınız, benim ardımdan geleceklerin elinde bir avuç kurumuş yaprak gibi parçalanmasın' mı?"

Soğuk bakışları Emmeline'in ve Fleur’un hareketlerini de yan gözle kontrol ederken "Seçim sizin. Bugün buraya kimseyi öldürmeye gelmedim, sadece biraz vodka ve oyun..." dedi kalktığı masayı göstererek.

Marguerite'nin sözlerinden saniyeler sonra Ölü Büyücüler Derneği üyeleri ayaklanıp asalarını birbirlerine doğrultmuşlardı. Sadece bu bile birlikte geçirdikleri koca 7 yılı silebilecek, asla unutulmayacak bir andı. Fleur çok sarsılmıştı. Kafasından akıp giden düşüncelerle boğuşurken Elwina'nın sesini duydu.

"Buraya kadarmış, Johnson. Bundan 7 yıl önce, kendime sormuştum. Ne kadar birbirimizi kandırabiliriz ki? Sanırım bu kadar. Yedi yıl size yetip artmalı bile." dedi Elwina Angelina'ya. Sesi Fleur'un daha önce şahit olmadığı kadar soğuk ve acımasızdı. Elw de, Lin de hiçbir şaşkınlık belirtisi göstermemiş, yüzlerindeki sevgi dolu ifadeyi kolayca nefrete dönüştürebilmişlerdi.Elw, Angelina'ya bir nevi tehditle burayı terk etmelerini teklif ederken Fleur, Linda'nın sesiyle yeniden ona döndü. Boş bulunmuş, Elw'i şaşkınlıkla dinlemeye dalmıştı.

"Yazık... Bu kadar duygusal olman. İnsanlara fazla bağlanmak büyük hayal kırıklığına yol açıyor. Gördüğün gibi, Bayan Delacour."

Fleur'u en çok yaralayan konuşurken Linda'nın takındığı alaycı ifade ve gülümseyişiydi. Ondan asla beklemeyeceği bir şeyi yapıyordu. "Evet, eski dostlar... Buraya kadarmış. Elw'in de dediği gibi buraya kimseyi öldürmeye gelmedik. Ama eğer gerekirse çekinmeden öldürebileceğimi bilmenizi isterim. Şimdi... Seçim sizin." diye devam etti Lin soğukkanlılıkla.

Fleur Lin'in gözlerindeki acımasız ifadeye bakmaktayken bir anda az önce neşe içinde poker oynadıkları masaya çevirdi gözünü. Yarım saat önce gülüşüp, şiir okuyup içki içtikleri masa, boşalmış şişeler ve dağılmış poker kağıtlarıyla darmadağınıktı. Fleur masanın ortasında anlaşma metinlerini görebiliyordu. Bir klup olmaya karar verdikleri ilk gün birlikte yazıp teker teker imzaladıkları bu metindeki yazılar karınca gibi karışmaya başlamıştı. Gittikçe artan bir hızla dağılıp mürekkebini kusmaya başladı kağıt. Aralarındaki bağın resmi kanıtı sayılabilecek yazılar oluk oluk akmaktaydı.

Çok değer verdikleri bu kağıdın kendi kendini yok etmesi her şeyi açıklıyordu bir anlamda. Angelina da bu sırada konuşmaya başlamıştı. Fleur onu dinleyemedi bile, ama arkadaşına güveniyordu. Angelina'nın da o an savaş istemeyeceğinden emindi. Yavaşça asasını indirdi Fleur. Birkaç dakika içinde tüm gücünü tüketmişti. Konuşmak da düşünmek de istemiyordu. Arkasına bile bakmadan çıkışa doğru ilerledi hızla. Tam çıkmak üzereyken her şey tamamen netleşiyordu kafasında. Son 7 yılını, bir anlamda Fransa dışındaki tüm yaşamını o gece Üç Süpürge'de bırakıyordu. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olamazdı. Duygusal davranmanın anlamı yoktu. Lin ve Elw'in tepkileriyle doğrulandığı gibi karşılarında düşman denebilecek kişiler vardı artık.

BU BİR ŞAKAYDI... BİZİM KAVGA ETMEMİZİ BEKLEMEDİNİZ DEĞİL Mİ?

ŞAKA TABİKİ MARG BUNU KİM YER Kİ?

BİZ AYRILAMAYIIZ!

BİNALAR ARASI KIZ BİRLİĞİ FOREVER!

Misafir

şakaydı şakaydı şakaydı şakaydı şakaydı şakaydı şakaydı şakaydı şakaydı şakaydı şakaydı şakaydı şakaydı şakaydı şakaydı şakaydı şakaydı şakaydı

NA NA NA NA NA NA =)

NA NA NA NA NA NA!! =)

ŞAKAA !!

SİZE ASA DOĞRULTURMUYUM BEN HİÇ YAA,

I love you

NASIL DA YEDİLER DİMİİİ nihahaa

BUNA KİM İNANIR? KADİR İNANIR!!!!

Misafir

Margolis Marguerite Snape demiş ki:: BUNA KİM İNANIR? KADİR İNANIR!!!!

mark irençsüüün

BEN MARGUE'YA ASA DOĞRULTABİLİRİM AMA ŞU AN! =)

LEEENNN KİMMİŞ BANA YAN BAKAN ? =)
FOLLOŞ OLDUM YAHUU
YA HADİ AMA HEPİNİZ YEDİNİZ Dİ Mİİ PUHAHA ?

KAFADAN SARHOŞUZ,FOLLOŞUZ VB.
BUNLARI YAPTIĞIMIZI HATIRLAMIYORUZ!!