|
| Deniz, Malikane ve Bahçe | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Fleur Isabéllé Villiers Obscurus Kitapçısı Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 527 Yaş : 33 Galleon : 12630 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/08/07
| Konu: Deniz, Malikane ve Bahçe Ptsi 11 Şub. 2008, 01:50 | |
| Fransa'da, Chalons-En-Champagne bölgesinde,denizin hemen kıyısına yapılmış, birçok anı ve güzellik barındıran bu malikane, 1800'lü yılların başında Mr. Delacour tarafından yaptırılmıştır. Ön tarafı denize bakar ve odalarının hemen hemen hepsi, denize bakacak şekilde ayarlanmıştır.Malikane'nin arka tarafında oldukça büyük ve bakımlı bir bahçe bulunur. Delacourların iki ev cininin de oldukça özen gösterdiği bu bahçe, birçok garip bitkiyle doludur. Ailenin her üyesi adına özel olarak dikilmiş birer bitki bulunmaktadır ve bu bitkilerin o büyücünün talihini arttırdığına inanılır. Ezeli ve ebedi bu gelenek sayesinde bahçenin büyük bir kısmını rengarenk çiçekler, asmalar ve meyve ağaçlar kaplar. Bahçenin ortasında Delacourların sıkça kullandıkları geniş bir masa bulunur. Denizin mükemmel görüntüsü karşısında, özellikle akşamları oldukça güzel vakit geçirdikleri bir yerdir burası. Masasın biraz ilerisinde, bahçenin sonunda ise Mr. Delacour tarafından yaptırılmış eski bir kulübe mevcuttur. Yapılış amacı bilinmese de, kulübe şu an için Delacour kuzenlerin kullanımındadır.
En son Fleur Isabelle Delacour tarafından Salı 04 Mart 2008, 23:22 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Emmeline Cwen Vance Scrivenshaft'ın Tüy Kalem Dükkanı Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 89 Yaş : 34 Kan statüsü : etnik milliyetçilik ha? Galleon : 12624 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 13/08/07
| Konu: Geri: Deniz, Malikane ve Bahçe Salı 18 Mart 2008, 00:58 | |
| Emmeline ve Fleur, Vincent ve Lamar'ın istekleri üzerine malikanenin bahçesinde gece yarısına yakın bir saatte buluşacaklardı. Genç kadınlar kendilerini bir sürprizin beklediğini biliyordu ve aslında 'sürpriz' diye adlandırdıkları şeyin ne olduğunu da biliyorlardı, ama doğaçlama yapmayı tercih etmişlerdi.
Gece karanlıktı ve malikanenin bahçesi sadece dolunayın ışığıyla aydınlanıyordu. Emmeline merdivenlerden inerken Fleur da odasından çıkıyordu. Saçları kıyafetiyle müthiş bir uyum içerisindeydi ve Emm gibi o da çok mutlu ve heyecanlı görünüyordu. Fazlasıyla farklı bir seramoni için birlikte bahçeye indiler. Merakla bahçede beklerken denizin üzerinde onlara yaklaşan ahşap bir sandalın yüzdüğünü gördüler. Sandal, bahçeye yaklaştığında Lamar ve Vincent'ın yüzü seçilmeye başlamıştı. Ahşap oymalı sandal, ortalamadan biraz daha büyüktü; dördünün rahatlıkla sığabileceği kadar. Ve tam ortada parlak bir kandil bulunuyordu.
Emm ve Fleur birbirlerine bakıp gülümsediler. Zarif adımlarla sandala doğru yaklaştılar. Emmeline elbisesinin beyaz eteklerini uçurarak, kendisine uzatılan eli tuttu ve sandala ilk adımını attı. Yanında Fleur da Lamar'ın elini tutmuştu. Havada ılık bir meltem vardı, Fleur'un sarı-beyaz saçları uçuşuyordu sandala bindiğinde.
Emm, Vincent'ın ; Fleur da Lamar'ın karşısında oturuyordu. Birbirlerine bakarak gülmeye başladılar. Vincent Emmeline'in ellerini tuttu ve elini karşısındaki kadının dudaklarına götürdü. Bu romantik plana göre susmaları gereken bir andalardı. Fleur'a baktı ve onun ne kadar mutlu olduğunu bir kez daha farketti. Yakamozun pırıltılarını onun gözlerinde gördü bir an. | |
| | | Fleur Isabéllé Villiers Obscurus Kitapçısı Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 527 Yaş : 33 Galleon : 12630 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/08/07
| Konu: Geri: Deniz, Malikane ve Bahçe Salı 18 Mart 2008, 01:48 | |
| Fleur, Emmeline'le birlikte, Lamar ve Vincent'ın yapacakları sürpriz için evden çıkarken tarifsiz bir mutluluk içindeydi. Sürprizin ne olduğunu bilseler de Emm de Fleur da bunu asla dillendirmemişlerdi.
Kapıdan çıktıkları anda eşsiz güzellikteki gecenin, parıltılı denizin ve dolunayın farkına vardı. Her şey büyüleyici görünüyordu. O ve Emm birkaç dakika hayranlıkla etrafı seyrettikten sonra bir sandalla denizden malikaneye doğru yaklaşan Lamar ve Vincent'ı farkettiler. Bir kandille aydınlatılmış ahşap sandal, bu sessiz ve mükemmel gecede Fleur ve Emm'in hayatını değiştirmek üzere yanlarına doğru süzülüyordu. Sandal bahçeye vardığında Fleur da Emm de müstakbel eşlerinin ellerinden tutup sandala çıktılar. Dördü de konuşmaya hiç gerek duymuyor,sadece gülümsüyorlardı.
Fleur için inanılmaz bir andı bu. Öğrencilik yıllarında tanıştığı ve aralarındaki tüm farklara karşın senelerdir asla kopmadığı Lamar Isıdore de Villiers ile bu gece Chalons-En-Champagne denizinde süzülen bu sandalda evlenecekti. Göz ucuyla çaprazında oturan kuzeni Vincent'a baktı. O da, Emmeline de tarifsiz bir mutluluk içinde görünüyorlardı. Bunu kesinlikle haketmişlerdi zaten.
Lamar ve Vincent kendilerini büyücü halkı ile Muggle'ların kardeşliğine adamış iki aydındı. Lamar, bu uğurda büyüyü tamamen reddetmiş, bir Muggle gibi yaşamaya başlamıştı. Vincent ise büyü dünyasının içinde olmasına karşın aynı amaçla durmaksızın çalışmaktaydı. Yani onlar için evlilik, hele ki Hogwarts'ta profesörlük yapan iki cadıyla evlilik epey güç bir işti. Tüm bunlara rağmen ikisi de aşklarını her şeyin üzerinde tutmuş, senelerdir onlardan vazgeçmemişlerdi.
Fleur; gurur, mutluluk ve güven içinde Lamar'ın gözlerine baktı. Hemen yanında Emmeline'in de aynı duyguları paylaştığını hissedebiliyordu.
****************************
En son Fleur Isabéllé Villiers tarafından Perş. 10 Nis. 2008, 18:27 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Emmeline Cwen Vance Scrivenshaft'ın Tüy Kalem Dükkanı Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 89 Yaş : 34 Kan statüsü : etnik milliyetçilik ha? Galleon : 12624 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 13/08/07
| Konu: Geri: Deniz, Malikane ve Bahçe Perş. 10 Nis. 2008, 17:08 | |
| Emmeline Cwén Delacour fırsat bulduğu her zamanki gibi malikaneye gelmişti. Yorgundu ve mutsuzdu. Sanki uğruna yaşadığı herşey birer birer parçalanıyordu. Yaşanan son olaylar, Emmeline'i iyice ümitsizleştirmişti. ZümrüdüAnka Yoldaşlığı Hareket'e yeteri kadar yardım etmiyordu. Bu yüzden İspanya yakınlarındaki Karargah korunmasız kalmış ve saldırıya uğramıştı. Vincent Karargah'a gittiğinde Martin'i yerde cansız yatarken bulmuştu. Martin Vincent'ın çocukluk arkadaşı ve çok sadık bir yoldaştı. O bölgedeki muggle halkı o bilinçlendirmişti. Saldırı ölümyiyenlerin işiydi, Emm bundan emindi ama bariz bir şekilde sahiplenmemişlerdi saldırıyı. Bu durum da belki de olayın merkezden yönetilmediği düşündürüyordu. Yeni bir karşı-devrimci gruba hiç ihtiyaç yoktu açıkçası, zaten yeterince zor durumdalardı. Sadece Martin'in ölümü değil, raporlar ve önemli bir çok belgeye de ganimet gibi elkonulması aylardır uğraştıkları ve kendi saflarına kazandırdıkları bir çok muggle halkı da kaybedecekleri anlamına geliyordu. ''Obliviate!'' İşte bu kadar kolaydı yüzlerce insanı kaybetmek.
Ama yenilgi kabul edilse de, savaşmaktan vazgeçilemezdi. Mademki savaşta her yol mübahtı, artık her türlü yol denenecekti. Kılıçlar çekilmişti. ''Lea..'' diye düşündü Emm. Bakanlığın çoğu ölümyiyenlerin gibi görünse bile orda az sayıda ama önemli görevlerde kendi adamlarından bulunduruyorlardı. Lea elindeki tüm imkanları kullanarak bu işte kendi davasına büyük bir yardımda bulunacaktı. Şu zamana kadar sinsiliğiyle bir slytherine taş çıkartacak kadar iyiydi görevinde. Yoldaşlık'ta olduğu biliniyordu ama Kurtuluş Hareketi'nde olduğunu ablası bile bilmiyordu. Emmeline, Angelina'nın bunu bilmemesinin ne kadar yerinde olduğunu düşündü ve içi burkuldu bir kez daha. Kurtuluş için Yoldaşlık'la birleşmek zorunluydu ve Angelina bu karar içi yeterince hızlı davranmıyordu.
Emm, bahçede oturup denizi dalgın dalgın izlerken, yavaşça beynini kurcalayan düşüncelerden sıyrıldı. Yapması gereken bir çok iş vardı; Lea'yla konuşacak, sonra da Vincent, Lamar ve Fleur'u alıp Angelina'ya gidecekti. Emmeline hızla yerinden kalktı ve Bakanlık'a cisimlendi. Aklında tek bir düşünce vardı: Rüzgar artık daha sert esecekti. | |
| | | Fleur Isabéllé Villiers Obscurus Kitapçısı Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 527 Yaş : 33 Galleon : 12630 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/08/07
| Konu: Geri: Deniz, Malikane ve Bahçe Çarş. 25 Haz. 2008, 15:42 | |
| ####################################
Fleur, Delacour Malikanesi bahçesine cisimlendiği anda burnuna çarpan deniz kokusu ve efil efil esen yele rağmen huzur dolmamıştı bu kez. Bir kaç dakika durakladıktan sonra ağır adımlarla kapıya doğru ilerledi. Kapı aralıktı, hiç sorgulamadı nedenini. Boş yüz ifadesi, elinde taşıdığı nereden bulduğunu bilmediği bir çekiç, matlaşmış ve beyazlaşmış saçlarıyla şaşılacak kadar yavaş adımlar atarak salona doğru ilerledi.
Uzun süren bir duraklama anında büyük deri koltuklarda oturan silueti farketti. Angelina kızıl dalgalı saçları ve gülümsemesiyle karşısında oturuyor ve konuşmadan onu seyrediyordu. Fleur, dostuna doğru bir adım attı. Düşünmekten yoksun olduğu bu anlarda arkadaşını, ölmüş arkadaşını görmek iyi gelmişti galiba. Ama ikinci adımda kaybolmuştu Angelina. Fleur bayılacak gibiydi, denize açılan büyük balkona doğru arkasını döndü bu kez. O anda nefesinin kesildiğini hissetti. Lamar, kocası, çocukluk aşkı, ruh eşi Lamar'dı balkon kapısının önünde dikilen. Ölüm Yiyenler tarafından bir kaç gün önce öldürülen, ölümünü saniye saniye rüyasında gördüğü kocası. Fleur delirmiş gibiydi. Lamar'ın da tıpkı Angelina gibi bir saniye sonra kaybolmasıyla her şey çığrından çıktı. Fleur'un gözleri matlaşmaya, saçları süpürge tellerini andıran şekilde dağılmaya başladı. O anda harekete geçti. O durumundan beklenmeyecek bir hızla var gücüyle denize doğru koşmaya başladı. Pencereden ok gibi fırlayıp, bakımlı bahçeyi de koşarak geçip denize fırlattı kendini. Bir kaç dakika debelenip garip davranışlar gösterse de, suyun soğukluğu ve kendi elementinin sağladığı güçle biraz olsun bilinçlendi.
Kıyıya çıkıp oturdu. O nefes almasına bile mani olan elem ve kederle boğuşmak gerçekten yapamayacağı bir işti. Angelina'nın ve Lamar'ın ölümü, en yakın dostlarının çoğunluğunun Ölüm Yiyenler'in üst düzeyinden olduğunu öğrenmek, bu gerçekle birlikte -iyi ya da kötü- çevresindeki hemen hemen herkesi kaybetmek, kuzeni Vincent'ın kayıplara karışması, 'boşluk ve kıyamet' hissi Fleur'u asla eski haline dönemeyeceği kadar değiştirmiş, onu bir sakinleşip bir -gerçek anlamda- deliren berbat bi kadın yapmıştı.
Karşısında deniz...
Yeniden atlamak,denize dönmek ve sularda sönmek üzereyken arkadan gelen hışırtıyla döndü. Yaklaşık 10 metre ilerisinde 'garip' kelimesinin cuk oturacağı, 'çocuk' şeklinde tanımlanması gerekse de bunu görünümüyle pek mümkün kılmayan bir mahluk Fleur'a doğru yaklaşmaktaydı. Bunun hayal olmadığını anladı Fleur. Çocuk, Angelina ve Lamar gibi buğulu değil, somuttu. Hatta 'madde'nin egemenliğini kanıtlamak istermişcesine çevresindeki her şeyi, malikaneyi, bitkileri, denizi ve gökleri soyut kılıyordu o garip somutluğuyla. Çocuğun her adımında Fleur'un şaşkınlığı artıyordu. Kömür karası saçları ışığın yansıdığı yerlerde şaşılacak kadar beyazlaşıyor, aydınlık ve karanlık içiçe geçip bir güvercin kanadını andırıyordu çocuğun kafasında.Gözleri beyazdı. Mor halkalarla çevrelenmişti göz kapakları. Elinde bir orak taşımaktaydı. Anlamsız ve gereksiz bir nesne.. Her uzvu sanki zorla biraraya getirmişcesine uyumsuz ve eğreti duran çocuk Fleur'un tam önüne geldiğinde beyaz gözlerini kısarak durdu. Konuşmadı, kıpırdamadı ama delici bakışlarını Fleur'un gözlerine dikip tehditkar bir şekilde bakmayı sürdürdü. Fleur, içinde büyük bir kin ve nefret duygusunun kabardığını hissediyordu. Sanki sebeb-i felaketiydi bu çocuk, herhangi bir şey yapması değil, var olması yeterliydi tüm bu yaşananları var kılmak için.
Fleur ayağa kalkıp karşısına dikildi çocuğun. Tam hamle etmeye hazırlanıyordu ki, "İnsan ol !" diye tısladı çocuk Fleur'un hiç beklemediği bir anda. Fleur kalakalmıştı. Bu nereden karşısına çıktığı belli olmayan mahluk kim olurdu da bu kıyamet günlerinde karşısına dikilip ona hakaret edebilirdi. "Katil!" Çocuk Fleur'un kıpırtısızlığına güvenip konuşmaya devam ediyordu.
Fleur çocuğun susmasını her şeyden çok istedi. Yaşanabilecek en büyük felaketleri yaşamış bir kadın olarak bu aptal çocuğun ağzından çıkan hiç bir kelimeyi haketmiyordu.Düşünmeden kolunu kaldırıp çocuğa çok sert bir tokat patlattı. Çocuk aldırış etmedi. Anlamsız cümlelerle Fleur'u yargılamaya ve canını acıtmaya devam ediyordu. Fleur, o anda deliliğinin verdiği muazzam cesaret ve güçle, diğer elinde tuttuğu çekici kaldırıp çocuğa vurmaya başladı. Boşluk... Hatırlayamama durumu... Son günlerdeki ölüm furyasına bir 'insan' daha eklenmişti artık.
Fleur yeniden sulara atladı. Artık hiç bir şeyi düşünmüyor, üzülmüyordu hatta. Lamar da nerelerdeydi? Daha karşılarındaki Muggle kasabasına gidip alışveriş yapmaları gerekiyordu. Son günlerde bu bekletme huyunu iyice abartmıştı Lamar. Gelince bu konuyu konuşsalar iyi olacaktı.
En son Fleur Isabéllé Villiers tarafından Cuma 13 Şub. 2009, 19:57 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Emmeline Cwen Vance Scrivenshaft'ın Tüy Kalem Dükkanı Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 89 Yaş : 34 Kan statüsü : etnik milliyetçilik ha? Galleon : 12624 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 13/08/07
| Konu: Geri: Deniz, Malikane ve Bahçe Çarş. 25 Haz. 2008, 20:49 | |
| Emmeline nefes nefese alt kata inmişti. Hemen Fleur'un yanına gitmek vardı kafasında. O denizden çıkmış, bütün yüz hatları gerilmiş bir şekilde bir çocuğa bakıyordu, onu dinliyordu. Emm bahçe kapısında dikildi. Garip bir şey vardı, Fleur’un karşısında. Kısa, şişman, çirkin, çocuk suretinde bir yaratık. Emmeline neler olduğunu uzaktan anlamaya çalışırken, çocuk-yaratık başını arkaya çevirdi. Ve direkt olarak Emm’in gözlerine baktı. Sanki onun orda olduğunu başından beri biliyordu. Emmeline kalakaldı, hareket edemiyordu sanki. Koyu beyaz mor halkalarla çevrili bir çift göz, ela gözlerinin tam içine baktı. Orda ne kadar kaldığını bilmiyordu, kendine geldiğinde bütün sahne değişmişti. Çocuk kanlar içinde yerde yatıyordu. O sırada onun Hogwarts'da bölünmelere yol açan öğrenci olduğunu farketti. Adı da Potemkin gibi absürd bir şeydi sanki. Ve şu anda, vücudunda derin yarıklarla cansız bir halde bahçe zemininde yatmaktaydı.
Fleur ise göğe bakıyor ve mırıldanıyordu, elinde kanlı bir çekiç vardı. Elbisesi ıslak, saçları gri-siyah.. Bir zamanlar bu malikane, iki mutlu aşık çifte aitti. Köklü bir aile ve malikane, bütün kuzenlere, gelinlere, damatlara, anılara, eşyalara kucak açmıştı. Şimdi bahçesinde bir ceset vardı, sahibi de delirme sınırında ve 'ölüm'ün içindeydi. 'Keşke ben de delirsem, hiç düşünmesem..' diye geçirdi aklından Emm. Çocuğa bakmadan, Fleur’un yanına gitti. ‘’Lamar da nerelerde?’’ diyordu dalgın dalgın, Emm’in gözlerine bakmıyordu. Fleur’u omuzlarından tuttu sıkıca. Fleur'un üzerine kan sıçramış yüzünü sabit tutmaya çalıştı. O dünyalar güzeli surat, şimdi ölüm suretindeydi. Emmeline ağlamaya başladı. Fleur’un gözleri dehşetle dolmuştu, turkuaz rengi koyulaşıp, görünür hale gelmişti. Ellerine ve çocuğa baktı. Elleri kan içinde ve titriyordu. O çocuğun ‘ölüm’ü hak ettiğini düşünüyordu, intikam hissinin tatminini yaşıyordu ama yine de üzgün’dü. Pişman değildi ama üzgündü. | |
| | | Fleur Isabéllé Villiers Obscurus Kitapçısı Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 527 Yaş : 33 Galleon : 12630 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/08/07
| Konu: Geri: Deniz, Malikane ve Bahçe Çarş. 25 Haz. 2008, 23:21 | |
| Katil ve kurban...
Fleur, yanında ölü bir bedenle birlikte denizin hemen önüne oturmuş, tek bir noktaya sabitlenmiş gözleriyle vücudunu ileri geri hareket ettiriyor, durmadan mırıldanıyor ve bir şeylerden şikayet ediyordu. 'Karanlık'tı artık saçları, gözleri..karanlıktaydı Fleur. Yanında kanlar içinde yatmakta olan çocuğa takıldı gözleri. Buraya neden gelmişti bu mahluk? Kimdi, ve niçin kesişmişti hayatları bu zamanda, bu mekanda? Ölmüş müydü? Neden acaba... Fazla üstünde durmadı, göğe çevirdi donuk bakışlarını.
Emmeline'in gözleri...Dalgınlığından bir an olsun sıyrıldı Fleur. Emmeline tam karşısında durmuş onu tutuyor ve biraz olsun 'umut' arıyordu Fleur'un gözlerinde. Emm'in gözyaşları kan misali damla damla süzülürken Fleur bakışlarını çocuğa çevirdi. 'Yok' kıldığı bir varlık...Öldürdüğü bir varlık... Duyduğu üzüntüye rağmen, emindi yaptığının yapılması gereken olduğundan. Zerre pişmanlık duymadı. Üzüldü, utandı ama yaptığından değil..
/Hiddetinden utandı. Cinnetinden utandı. Anı anına uymayan, kâh vezir kâh rezil eden tıynetinden utandı./
Ayağa kalktı bu kez. Emmeline de kalkmış, yapmaları gereken şeyin bilincinde, gözlerine bakıyordu Fleur'un.
"Sandal..Sandal'a binelim." dedi Fleur çatallaşmış bir sesle. Uzun zamandır kurduğu ilk bilinçli cümleydi bu. Emm de gözleriyle onayladı. Bahçenin hemen önünde bağlı duran Emm'in Vincent'la, Fleur'un da Lamar'la evlendiği mekan olan ahşap sandala yaklaştılar ağır adımlarla. Emm ve Fleur yaklaştıkça, sandal da onları üzerine almaya şartlanmışcasına yaklaşmış, binmelerine yardımcı olmuştu bir nevi. Kendi yerlerine oturdular. Evlendikleri gece yanan kandil yoktu bu kez sandalda. Bir kandil ve iki vücut eksikti. İkisi de konuşmadan denizi, malikaneyi ve yaşanmışlıkları seyre daldılar. | |
| | | Emmeline Cwen Vance Scrivenshaft'ın Tüy Kalem Dükkanı Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 89 Yaş : 34 Kan statüsü : etnik milliyetçilik ha? Galleon : 12624 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 13/08/07
| Konu: Geri: Deniz, Malikane ve Bahçe Perş. 26 Haz. 2008, 01:57 | |
| -"Sandal..Sandal'a binelim.''
Sandal.. Evlendikleri sandal. ''Evlilik.'' Yaşanmış yaşanacak en güzel gece, en güzel yakamoz. Doğaçlama yaşanabilecek en anlamlı şey. Lamar. Heybeti, sevecenliği, zekası ve etkileyiciliğiyle Emm'in Can'dostu. Fleur, Lamar'ının karşısında dörtlü halkada olması gereken yerde, mutluluktan saçları parlıyor, gözlerinin içinde Lamar görünüyor, aşk okunuyor gözlerinden. Söylemek bile zor şimdi Emmeline için, ama Vincent geliyor gözlerinin önüne. Nasıl da gizemli, büyülü, müthiş bir an onun için. Vincent'ın saçları gözlerini örtüyor, yakamoz gözlerine, ay saçlarına vuruyor. Vincent Emmeline'e bakıyor, sadece onun gözlerine. Bir kandil var tam ortada, ahşap sandalın içini, ve dört mutlu yüzü aydınlatıyor. 'Aydınlık.' Tamamen aydınlık bir gece. Emm'in üstünde bembeyaz bir elbise var, ılık bir meltem turuncu ve kızıl saçlarını uçuruyor. Mutluluk. Sadece mutluluk var o büyülü yaz akşamında.
O ana dönemiyor Emmeline. Fleur'un çirkin deli bir katil olduğu, dünyanın en güzel sandalında ölü bir mahlukatın yattığı ana geri dönemiyor.
Yıldızlar var tek tük, ay bütün göğü kaplamış gülümsüyor dördüne. Vincent kalbinde, bütün kalbinde. Bir kolye var Vincent'ın elinde. Tam bir küre, aytaşından. Dünyanın bütün renkleri görünüyor bir karmaşa halinde. İnce gümüş bir zinciri var bu zarif kolyenin. Emmeline büyük bir mutlulukla sahipleniyor kolyeyi. Vincent'ın elleri Emm'in boynunda geziniyor. Aytaşı, evliliklerinin mührü oluyor.
Uyanmaya çalışıyor Emmeline. Gerçek hayatta neler oluyor bilmek istiyor. Bir sis gibi sanki, bir perde, sıkıca kapanmış gibi. O engeli aşmaya çalışıyor. Ölü çocuğu bile görmek istiyor şimdi, ama gelip gidiyor yaşanan son günün gerçekleri, son birkaç ayın gerçekleri. Siliniyor Angelina, siliniyor kızıl saçları. Bütün acı yok oluyor.
İmgeler geçiyor, Emm'in gözlerinin önünden. Angelina'yla Çatlak Kazan'da şampanya içiyorlar. Fleur'un doğumgünündeler, dansediyorlar, sarhoşlar. Ölü Büyücüler Derneği toplaşmasındalar. Emmeline puro çıkarıyor, Linda yumuluyor hemen. Lamar'la İspanya'da bir köydeler, anlatıyorlar sıkılmadan. Vincent'la Chalôns-en-Champagne Köprüsündeler, ilk kez görüyorlar birbirlerini. Fleur'la Paris'te alışveriş yapıyorlar. Angelina için eflatun ipek zarif bir pelerin. Angie, eflatun pelerin içinde geliyor ona, yaklaşıyor. Kızıl saçları uçuşuyor rüzgarda, elini uzatıyor.
''Angelinaa!..'' diye kesik kesik bağırıyor Emmeline. Nefes almaya çalışıyor, titriyor. Sandalın kenarlarını tutuyor, zar zor ayağa kalkıyor. Sandalın içinde bir ceset var. Fleur, Emmeline'in önünde arkası dönük oturuyor. Simsiyah saçları var, tamamen kararmış durumda. Sandalı o kirletti.
''Kirlendin, kirlettin!. Kimsin sen, kim bu kadın, kimin bu yüz?!''
Fleur sakince başını çevirdi, güldü. İğrenç bir kahkaha attı, yüzü değişti, çirkinleşti. Dudakları mor, gözlerinin etrafı mor-siyah, teni gri, gözleri beyaz. Emmeline çığlık çığlığa Fleur'un kararmış, soluk siyah saçlarına yapıştı nefretle, hiddetle. Elleri, Fleur suretindeki şeytanın suratına çizikler açıyor, yumruklar atıyordu. Fleur'un günah keçisi o çocuktu. Emmeline'in ise Fleur. O bir katildi, o mükemmel malikanede cinayet işlemişti, bu sandalı kan'la o kirletmişti. Sonra Angelina öldü, sonra Lamar. Herşey onun suçuydu. Ölmeliydi o, acı çekmeliydi. | |
| | | Fleur Isabéllé Villiers Obscurus Kitapçısı Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 527 Yaş : 33 Galleon : 12630 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/08/07
| Konu: Geri: Deniz, Malikane ve Bahçe Cuma 27 Haz. 2008, 14:16 | |
| Gece olsun istiyordu Fleur. Ruhunu aydınlatacak tek şeyin karanlık olduğunu sezinliyordu belki de. Ama uzaktı gece, kayıptı yıldızlar. Şimdiki zamana, o ana dönme gayreti gösterdi. Zaman yoktu ama , an vardı.
/An kopukluktu, zaman süreklilik. Zaman nizamdı, an düzensizlik. Akıl zamanın ellerinde yeşerirdi; sevgiyse anın. Şeytan anın efendisiydi, Tanrıysa zamanın./
Emm ile birlikte bi sandaldaydı Fleur. Ne ara binmişti buna? Hem neden sadece ikisi vardı? Zeminde yatan bedeni farketti. Yine o... Lanetli mahlukat. Lanet bitmez; lanet kaybolmaz. Gitmiyordu işte, yine yanlarındaydı bu cansız can.
Büyük bir nefret dalgasının benliğini sardığını hissetti. Yok edebilme gücünün üstünlüğünü fark etme..
''Kirlendin, kirlettin!. Kimsin sen, kim bu kadın, kimin bu yüz?!''
Hemen arkasından gelen, Emmeline'in sesiyle döndü Fleur. Emmeline olamazdı bu. Emm'in ağzıyla konuşan bir şeytan. Yok edilmesi gereken bir mahluk daha. Ama Fleur daha harekete geçmeden Emm çoktan üzerine saldırmış, Fleur'un saçlarını yolmaya, yüzünü tırmalamaya ve vurmaya başlamıştı. Fleur da çok geçmeden karşılık verdi. Emmeline'in turuncu, uzun, dümdüz saçlarına yapıştı. Tüm hiddeti, cinneti ve nefretiyle yolmaya, koparmaya başladı telleri. Delacour Malikanesi açıklarında bir sandalda iki genç kadın, iki dost bir cesedin üzerinden birbirlerinin saçlarına uzanmış boğuşmaktaydılar.
Emm’in saçları elinde kalmıştı Fleur’un. Bir zaman sonra saçlarının neredeyse hepsini yolmuş, saçsız bırakmıştı bu şeytanı. Kendi de kan içindeydi. Öldürdüğü çocuğun yüzüne sıçrayan kanına Emmeline’in akıttığı kendi kanı da eklenmişti artık. Ama hızını alamadı Fleur. Tam iyice ayaklanıp yeni bir saldırıya hazırlanırken Emmeline de Fleur’un yüzüne doğru hamle etmişti. O anda devrildiler. Ahşap sandal bu karmaşaya dayanamamış ters dönmüştü.
Birkaç dakika çırpındıktan sonra yüzeye çıkmayı başardılar. Ahşap sandal ise ters dönmüş bir şekilde yüzmekteydi. Ceset… Çocuk.. O ise çoktan suyun dibini boylamış olmalıydı. Belki böylece bitebilirdi lanet. Belki de olması gereken buydu, çocuğun denizle buluşmasıydı sebeb-i felaketi tam anlamıyla ‘yok’ edecek şey.. | |
| | | Emmeline Cwen Vance Scrivenshaft'ın Tüy Kalem Dükkanı Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 89 Yaş : 34 Kan statüsü : etnik milliyetçilik ha? Galleon : 12624 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 13/08/07
| Konu: Geri: Deniz, Malikane ve Bahçe Çarş. 02 Tem. 2008, 14:57 | |
| Sandal, Emmeline ve Fleur'un boğuşmalarına daha fazla dayanamayarak, yana doğru devrildi. Ters dönmüş sandala tutunan iki genç kadın görünüyordu Delacour Malikanesinin açıklarında. Deniz, buz gibi soğuktu. İkisi de oldukları hale küfrediyorlardı. Fleur başını sandala dayayarak, dikkatle denizin derinliklerine bakmaya başladı. Emmeline o sırada farketti. Potemkin. Çocuk-mahluk'un cansız bedeni, olanca ağırlığıyla yavaşça dibe çöküyordu. Bir anda, onun dibe çökmesini engellemek, onu kurtarmak istedi. Derin bir nefes alıp, suya daldı. Ay, tam da onların bulunduğu bölgeye düşüyordu. Herkes 'aydınlığı' kendisinde görür. Ama cansız bedenin suyun içinde görünebilmesini sağlıyordu ay ışığı. Büyük bir şaşkınlıkla ona bakıyordu Emmeline. Çocuğun gözleri koyulaşıyor, yüzü beyaz-pembe bir gerçekliğe bürünüyordu. Oldukça canlı ve gerçekçi bir şekilde gözlerine bakıyordu Emm'in. Çok uzak bir yerlerden ve boğuk bir ses çalındı kulağına. ''Yalnızım.'' Sanki elini uzatıyormuş gibi geldi bir anlığına.
Tekrar baktığında tiksinti verici, mor-gri bir cesetin dibe doğru süzüldüğünü gördü. Daha fazla bakamadı, gördüklerinin yavaşça beynini saran deliliğinin son ürünleri olduğunu düşündü ve hızla su yüzüne çıktı. Bütün bunların hayal olduğunu düşünse de Fleur'a biraz önce duyduğu anlık nefretin çok azalarak kalıcılaştığını hissetti. O çocuk ölmeli miydi bilinmez, ama ölmüştü. Fleur'un bu kadar değişmesi bile, Emmeline'e bir ihanetti. Hayat ona ihanet ediyordu.
Malikaneye ulaşana kadar, tek kelime etmediler. Ev'lerine vardıklarında da sadece sessizlik hüküm sürdü. Bahçeden geçerken Emmeline'den beklenmeyecek bir soğuk kanlılıkla, kanlı zemini bir büyüyle temizledi. Kışkırtma ve deliliğin emriyle, suç aleti konumuna düşmüş masum nesneler zeminde sakince duruyorlardı. Onları alıp duvara yerleştirdi. Bahçeye son bir kez baktı, hiçbir şey olmamış gibi görünüyordu. ''Böyle bir olay olmadı.'' dedi Fleur'a soğuk bir bakış atarak. O'nun da aklından geçen bu olmalıydı, başıyla onayladı. Bu konu bir daha asla açılmayacaktı. | |
| | | | Deniz, Malikane ve Bahçe | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |