Eski Kulübe | LS

Rp Out ~ Bu eski kulübe Yasak Ormanın kıyısında yer alır. Kulübenin ön tarafı göle bakar. Burası LS'nin toplantı yeridir. Grup üyeleri dışındaki kimse nerede olduğunu bilmez. İçeriye girilince en çok dikkati çeken şey şarap kırmızısı yıpranmış perdeler ve simsiyah olan şöminedir. Şöminenin karşısında beyaz ve rahat bir koltuk vardır. Koltuk takımının arkasında uzun bir masa, ve çevresini donatan şık sandalyeler vardır. Tavan arasına çıkan merdivenin yanında oldukça büyük bir kitaplık vardır. Tavan arasındaki tozlu sandıkların içinde bazı büyü ve İksir malzemeleri vardır.

Rp In ~

Adrâsteia kızların yanından ayrıldıktan sonra sessizce kulübeye doğru yürüdü. Daha içeriye hiç girmemişti, güzel bir yer olmasını umuyordu açıkçası. Derin bir nefes alıp etrafına bakındı. Kimse yoktu. Ayışığı simsiyah saçlarının üstüne vurup, ona daha da gizemli bir hava katıyordu. Pelerininden üstünde yeşil bir yılan işlemesi olan asasını çıkartıp kulübenin kapısının kilidine doğrulttu. Büyüyü mırıldandıktan sonra kapı bir çıtırtı sesiyle açıldı. Adrâs nefesini tutup içeriye temkinli adımlarla girdi.

Beklemediği kadar hoş ve şık olan bu kulübeye girdiğinde ilk işi şömineyi yakmak olmuştu. Çok soğuk bir yerdi burası. Fakat ateşin çıtırtıları geldiği andan itibâren ısınmaya başlamıştı. Kedisi Ellé'i kucağına alıp şöminenin karşısına oturdu. Çok sıkılmıştı, doğrusu kızlar olmayınca hiçbir şey eğlenceli olmuyordu. Ellé'i okşamaya başlayıp, pencereden dışarıya baktı. Ay ışığında gölün görüntüsü gerçekten çok güzeldi..

Sirius merak ettiği Hogwats Bahçesini gezmeye göl kenarından başlamıştı.İleriye baktığında bir ses duydu ne olduğunu anlamak için o tarafa doğru girdi ses yasak ormandan gelmişti oraya girmeden sesin geldiği yeri anlamak için ormanın etrafında ormana doğru bakarak ilerlemeye başladı.Bir an önüne bakınca bir kulübe gördü garip ve eski görünmesi onu daha da gizemli yapmıştı.Birden içindeki ses ona :
''Kulübeye gir'' dedi.
Sirius bu sefer içgüdülerini dinledi.Kapıya sessice :
''Alohamora'' dedi kilit aaaçıldı içeride bir kız vardı.Elindeki kediyi seviyordu.Sirius kıza :
''Sen de kimsin ve burası neresi?''dedi

Adrâs başını hızla gelen çocuğa doğru çevirdi. Onu daha önce Ortak Salonda görmüştü, I. sınıftaydı onun gibi. Kulübeye hızlıca girmesi Adrâs'ı şaşırtmıştı doğrusu. Yüzünde alaycı bir ifadeyle çocuğa baktı.

" Adrâsteia, ve gördüğün gibi burası da bir kulübe. Asıl sen kimsin?

Gizli olan bu kulübeye başka bir çocuğun gelmesi Adrâs'ta iyi bir izlenim bırakmamıştı. Başkaları da bulmadan önce kulübeye büyüyü yapmaları lazımdı. Fakat Ell'i bulamıyordu. İkisi birden yaparlarsa bulunma şansı daha az olacağından tek başına yapmak da istemiyordu. Asasını sıkıca kavrayıp belli etmeden çocuğa doğrulttu.

Rp Out ~ Sy sonra admine sorucam, silsin mesajları. Ama RP yapmamız lazım. Sen gel istersen, büyüyü yaptıktan sonra kimse gelmez zaten.

out:Tamam yazmam
İn:Sirius ona:
''Ben Sirius Antonius Black ve size düşman değilim sadece ormanın kenarında dolaşıyordum da bu kulübeyi gördüm.'' dedi ve tehlikeyi sezip o dagizlice asasını çekti kendini hazırlıyordu.Birden :
''Sanırım sen de Slytherin'desin'' dedi.Kızın cüppesine bakmak hiç aklına gelmemişti ve :
''Burayı özel bir hale getirmek istiyorsanız büyülemelisiniz.Sanırım istiyorsunuz da ben büyülemeye yardım edebilirim.Tekrar söylüyorum kötü bir amacım yok.'' dedi

Ne kadar da akıllı, diye düşündü içinden Adrâs. Tabii ki de büyüleyeceklerdi kulübeyi. Konuşurken sesinde soğuk ve alaycı bir ifade vardı. Ona sanki korkak bir hayvanmış gibi davranan bu çocuktan pek hoşlananmamıştı açıkçası. 'Kötü bir amacım yok', zaten ne olabilirdi ki?

" Ah, ne kadar akıllısın. Ben buraya sadece oturmak için geldim. Neden büyüleyecekmişim ki? "

Gerçeği söylemeyecekti tabii ki. Ellé çocuğa kötü kötü bakıp mivaylamıştı bu sırada. Adrâs gri gözlerini kısıp çocuğu süzdü. Slytherin'e uygun olduğunu düşünmüyordu açıkçası.

Sirius bu kadar alaycı bir cevap beklemiyordu sadece yardım için eklif etmişti ve kızın yalan söylediğini sesinden anlamıştı ama lafı uzatmaya gerek yoktu o sırada yarasası Spark geldi onu izzlemişti acı bir viyaklama ile Sirius'un omzuna konup havaya kaldırdığı koluna baş aşağı asıldı.Sirius bir an ürperdi ama sonra :
''Sen miydin Spark ? sanırım beni özledin,yo hayır sen tehlike hissettin''
demesiyle ormandan bir örümcek fırladı.Sirius uuzun süre hazırda tuttuğu asasını yaratığa çevirdi ve kıza :
''Bu yaratığı ancak birlikte çalışırsak yeneriz''dedi.

Rp Out ~ Yasak Orman'da değil, Göl Kenarındayız. Uçma lütfen, yaratık çıkamaz. Ayrıca Expelliarmus, Alohamora ve Accio dışında bir büyü de bilmemiz pek mantıklı değil.

Out:

Loreléi Adrâsteia Dixyqué demiş ki:: Rp Out ~ Bu eski kulübe Yasak Ormanın kıyısında yer alır.

Ben burayı nasıl buldum ayrıca bu şekilde devam edelim

RpOut ~ Kıyısında, evet. Ben neden buraya açtım başlığı o zaman? Neyse.

RpIn ~

Adrâs sakince ayağa kalkıp kapıya yöneldi. Yavaşça kapıyı kapatıp kilitledi. Bu kadar büyütecek birşey yoktu ona göre. Ayrıca I. sınıftan 2 kişi bu yaratığa karşı ne yapabilirdi ki? Saçmaydı ona göre.

" Tamam mı? Şimdi yaratık falan yok işte.

Kendini tekrar koltuğa attı ve gözlerini kırpıştırıp Ellé'i okşamaya devam etti.

Sirius rahatladı ve ona:
''Bak ben bir an ürktüm ve Spark zaten -o an tavandaydı- önemsiz zamanlarda beni fazla rahatsız etmez.Dost olalım mı?'' dedi
Bu an için ona minnettardı.Hayatında örümceklerden korkan biri için dev bir örümcek görmek çok zordu.Kıza tekrar baktığında sinirli olduğunda göremediği bir şey gördü kız çok güzeldi.Bir an örümceğin kızın bacağına saldırdığını görmüştü.Batığında :
'2Sanırım küçük bir yara almışsın.Senin gibi güzel bir kıza saldırdığı için o örümceğin beyni olmadığını düşünmeye başladım'' dedi.
Hemen bir parça kağıt ile kızın bacağından kanı sildi kanama durmuş yara iyileşmekteydi.

" Birşeyim yok. Alışığım yaralanmaya.

Çocuk bu lafı belki anlamazdı, küçükken bir ormanın içindeki mâlikanede oturduğu için yaratıklarla karşılaşmaya alışıktı. Derin bir nefes alıp arkasına yaslandı. Bu sırada dışarda kar yağmaya başlamıştı tekrar. Sonra ayağa kalktı ve koltuğa attığı pelerinini giydi. Burda çok bunalmıştı doğrusu. Dışarıya çıkmak istiyordu. Kızlarla konuşmak ona iyi gelirdi fakat bu saatte uyanık olacaklarını sanmıyordu.

Kapının yanına gelince duraksadı ve çocuğa döndü.

" Şey, sağol. Ben gidiyorum, görüşürüz.

Kapının kilidini açtı ve dışarı çıktı. Okula doğru yürürken bir an durup karı izlemeye başladı. Bu ona hüzünlü bir hava katıyordu. Göl tamamen donmuştu. Belki sonra, göle inip kayardı. Ama şimdi sadece okula gitmek istiyordu. Tekrar yürümeye başladı ve kar tanelerinin yere inişini izlemeye devam etti.

Sirius da oradan uzaklaştı sessiz ve yavaşça(5 satır olmadı ama acil çıkmalıyım)

J.D. Ortak Salon'a, Kütüphaneye, Yatakhana'ye ; kısacası her yere bakmıştı fakat Ann'i bir türlü bulamıyordu. Bir ara Ortak Salon'da oturuyorlardı. JD kitap okuyordu. En sonun Ann'i camın kenarından yağan karı seyre dalmış olduğunu hatırlıyordu. Sonra kitabına dalmış olmalı ki kardeşi bir anda ortadan kaybolmuştu. Her yere baktıktan sonra kendi kendine söylenmeye başladı. Bir yandan da son ihitmal olarak Göl Kenarı'na inemk üzere merdivenlerden iniyordu.

" Olacak iş değil... Akıl sır erdiremiyorum bazen bu kıza. cisimlenme desen; bilmiyor ki... Zaten Hogwarts içinde cisimlenemez ki..."

Sıkıntılı sesler çıkararak, teni kadar kadar beyaz fakat daha canlı duran karlarla kaplı bahçeye çıktı. Hava gerçekten soğuktu. Ama öğrenciler bu soğuğa rağmen dışarıda kar topu oynuyor,kardanadam yapıyordu. JD ilerlerken her hallerinden eğlendikleri anlaşılan Hayley ve David'i gördü. İkisiyle de pek iyi anlaşamıyordu. Ne de olsa Onlar Gryffindor; JD Slytherin idi. Ama onlara imrenmeden demedi. İksi irbirlerine deli gibi aşıklardı. Sanki bribirlerini tamamlıyor gibiydiler. Birden içine bi hüzün; orda omaması gereken bir ağırlık çöktü. Daha fazla etrafına bakmadan adımlarını sıklaştırdı. Görüğü her Slytherin'i Ann sanıyordu. Hava gitgide soğuyordu ve JD dayanamayacak kadar üşümüştü. Koşmaya başladı . Biraz ileride LS toplantılarını yaptıkları Eski Kulübe vardı. Ona yıllar gibi gelen bir koşunun ardından kulübeye vardı içeri girdi ve kendini yanan şöminenin yanındaki bir pufa attı.

Beyaz güzellik.. Sonsuzluk hissini damarlarında hissediyor, havanın şiddetine aldırmadan, kalın botları ile ilerliyordu. Cüppesinin ucu, kara değerek nemleniyor ama o Malfoy armalı, cüppesine denk yeşil renkteki eldiven ve atkısını giymiş, ustalıkla yürüyordu. LS üyeleri ile kararlaştırdıkları Yasak Ormanın kıyısında ki bu eski kulübe, kurmuş oldukları kulübün karargahıydı ve incelikle seçilmiş bu yerde, öylesine sinsi ve soylu planlar kararlaştırılıyordu ki, 11 yaşında bu beş cadıdan değil de, yetişkin bir Ölüm Yiyen'den çıkan fikirler sanılırdı, başkaları tarafından duyulsa.

Eldiveninin el verdiği kadar rahatlıkla gözünün önüne dökülen uzun kahküllerini düzeltiyor, o soğuk hissin yüzüne değdiği anda ki ürperti, iliklerine kadar yayılıyordu. Buz kesmiş ayaklarını, az öncekine tezat bir şekilde zorlukla atıyor, kalınlaşmaya ve derinleşmeye başlayan kar tabakasına narin vücudu ile karşı koymaya çabalıyordu. Sonunda, kulübeye sadece üç adım kala, yavaşladığını hissettiği kan dolaşımına meydan okurcasına asasını çıkararak hızla hamle etti ve büyülü sözleri mırıldandı. Hafifçe gıcırdayan, eski, yıkık dökük kapı aralanarak açılınca içine çektiği toz dumanı karşısında hafifçe öksürmüş, alevlerin içinde yanmaya başlayan dalların çıtırtısı ile irkilerek kendine gelmişti bir anda. Ani bir göz kısılması, zihninde oluşan görüntüler ve ardından dudaklarından dökülen o isim;

'JD? Ne yapıyorsun burada? Yoksa bilmediğim bir toplantı mı var?'

JD yavaş yavaş ısınmaya;soğuktan haraket ettirmekte zorlandığı kasları gevşemeye başlarken içeri Ell'in girmesiyle yerinden sıçradı. Önce onun Ell olduğunu fark etmedi. Fakat yüzüne dökülen sarı saçlarını Slytherin armalı cübbesini görünce onun önce LS'den biri sonra da Ell olduğunu anladı. Daha sonra o aşina olduğu ses konuştu.

"JD? Ne yapıyorsun burada? Yoksa bilmediğim bir toplantı mı var?"

J.D. gömüldğü pufun içinden zorlukla doğrularak oturdu ve konuşmaya başaldı.

"Hayır,hayır tabii ki toplantı falan yok... enden habersiz öyle bir şey olmaz... Ben sadece Ann'i arıyordum ve soğuktan dolayı geri dönemedim. Buraya kadar geldiğimin farkında bile değildim." dedi. Sesi çatallaşmıştı. Her şeye karşı dayanıklı olan bünyesi soğuğu kaldıramıyordu bir tek.

Kendi korktuğu kadar JD'yi de korkutmuştu anlaşılan ki kızın Ell'i gördüğü anda yerinden sıçraması, oldukça doğruluyordu bu fikrini. Paniğin etkisiyle hızlanan kalp ritmi, boğazında atıyormuşçasına bir hisle birlikte monotonlaşmaya başlamış, JD'yin ona sıcacık gelen sesi ile ise eski ritmine dönmüştü. Eldivenle bile soğuktan etkilenen, neredeyse hissizleşmiş parmaklarının farkına vararak, kızın yanına oturdu nazikçe. Bir yandan eldivenini çıkarıp, çıplak ellerini ısıtıyor, diğer yandansa nadir zamanlarda yüzüne oturttuğu tebessümü ile JD'ye bakıyordu;

'Ann'i bugün bende hiç göremedim. Hatta hiçbir LS üyesini.' dedi her zaman ki ritmik ve yumuşak ses tonu ile. Birdenbire ısısı artan bedeninin verdiği rehavet ile göz kapakları ağırlaşmıştı. Pufun verdiği rahatlıkla ise iyice yaydığı cüssesini biraz daha kaydırarak mırıldanır gibi konuştu;

'Bazı günler, yatakhane yerine burada uyusak? Fazlasıyla konforlu.' Muzipçe gülüyor ama uykunun bastırması ile ağırlaşan bedenine bir türlü karşı koyamıyordu..

Ell'in de JD gibi Ann'i iç görmemesi, JD'nin içine bir anlık umutsuzluk düşürmüştü. Gözlerini, oyun oynar gibi yanan ateşe dikmiş öylece bakıyordu. Düşüncelerini Ann'in üzerine öyle yoğunlaşırmıştı ki Ell'in yanına oturduğunu, her zamanki huzur verici sesini duyduktan sonra fark etti:

"Bazı günler, yatakhane yerine burada uyusak? Fazlasıyla konforlu."

JD elinde olmadan gülümsedi. Burada bu kadar iyi arkadaşlar edinmiş olması büyük bir mucize gibi geliyordu ona. Ama bu mucize sanki Ann'in ondan uzaklaşmasından kaynaklanan bir ekiyle felakete dönüşüveriyordu.Yerinde kıpırdanıp Ell'in suratına baktı.

" Hayır Ell uyuma... Dönemin sonunda ceza almak istemezsin değil mi? Profsör Malfoy bize çok kızar... Şu tipi biter bitmez geri dönmeliyiz... " dedi. Bu sırada ayağa kalkıp camdan bakmaya başlamıştı.

Ann hızla yapan tipinin ardından belli belirsiz görünen kulübeye hızlı adımlarla yürüyordu. Sanki bir şeyler onun girmesini istemiyor gibiydi. Oraya gelene kadar tam altı kere takılıp düşmüştü. Üstelik fırtına yürümesini oldukça zorlaştırıyordu. Bir an JD'nin de orada olduğunu farketti Ann.. Belki de oraya gitmesini engelleyen JD'nin varlığıydı. bu düşünce beynine şimşek gibi çakmıştı ama Ann de onu aynı hızla uzaklaştırmıştı. Elini terkedilmiş kulübenin kapısına götürdü ve eline batan bir kıymığın acısıyla inledi. Boş bulundu kendini kontrol edemedi ve yere yığıldı. Canı geçrkten yanıyordu. Ayağa kalkamıyordu. İçeri bağırmaya çalıştı ses uğultudan duyulur mu emin değildi.

"İmdaaat! Kızlar yardım edin!"

JD ileride belirli beliriz bir silueti görür gibi olmuştu. Hatta onun Ann olduğu bile geçmişti aklından. Ama sonra Ann'in buralarda ne işi olabileceğni düşünerek daha dikkatli bakmaya başladı. Daha
sonra kulağına aşina olduğu bir ses çalındı:

"İmdaaat! Kızlar yardım edin!"

JD hayretler içinde çığlık attı. Kapıya doğru bir hamle yaptı ve bu sırada Ell'e seslendi.

" Ell yardım et bu Ann!"

Ann'i yeden kaldırdı ve içeri sürükledi. Koltuğa yatırıp hemen bir ateş vsikisi koydu. Üzerine bir battaniye örtüp kndine gelmesini beklemeye başladı.

Ann inleyerek ayıldı. Kulübenin içindeydi. Karşısında JD vardı. Derin derin nefes alıyordu. Hava çok soğuktu. Biraz daha kendine geldiğinde diğer Ell'in de orada olduğunu gördü. Ona hafifiçe gülümsedikten sonra kardeşine boş boş baktı. Bu biraz garip olmuştu ikisi de yarım saattir birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı ama hiçbir şey söylemiyorlardı. Üstünü silkeleyerek doğruldu. Kızların toplantı için hazır olduğunu gördü.

"Tamam ben iyiyim, teşekkürler. Hadi toplantıya geçelim..."

*Ceza almak?* Ell, normalde bunu kesinlikle umursamazdı ama binasına puan kaybettirmek en son yapmak istediği şeylerden biriydi. Onun için Slytherin, soyunun bağlı olduğu en değerli tapınma ilahıydı ve buna saygızlık yapmak olurdu puan kırılmasına neden olmak. Onun gözünde soyluluk kavramı ve binasının temsil ettiği değerler öylesine büyük öneme sahipti ki, 11 yaşında ki bir cadı için ancak Malfoy gibi bir ailede yetişmek gerekiyordu bu değerlere böylesine bağlı olabilmek için. Düşünceleri arasından, JD'nin çığlığı ile kendine geldi. Yayılmış olduğu puftan aniden bedenini kaldırarak önce başının dönmesine, sonra bir anlık şok yaşamasına neden oldu. JD, baygın bedeniyle Ann'i sürükleyerek içeri sokmuş, koltuğa yatırmaya çalışıyordu. Kan dolaşımı eski, monoton haline gelmiş olan Ell, gözlerini şaşkınlıkla kırparak, ani bir hamleyle Ann'i koltuğa yatırmaları için yardım etti. Kız, yavaş yavaş ayılıyor, aynı zamanda acıyla inliyordu. Solukları derinleşmiş, başka birinden geliyordu sanki. Ell, Ann'e endişeyle bakarak yüzünü buruşturdu ama kızın, saniyeler sonra ona gülümseyerek karşılık vermesiyle rahatlamış, o da mimiklerine yerleştirdiği en içten tebessümüyle onaylamıştı bu gülüşü. İyice kendine gelmeye başlayan Ann'in, doğrulurken toplantı hakkında mırıldanırcasına bir şeyler söylemesine karşılık cevap vermişti;

'Sy ve Adra yok henüz. Sen biraz dinlen, onlarda bu sırada gelmiş olurlar nasıl olsa.' Bir yandan kızın battaniyesini üzerine çekiştiriyor, diğer yandansa tekrar yatırmaya zorluyordu onu.

Adrâsteia Ortak Salondan sıkılıp, hava almak için dışarı çıkınca direkt olarak kulübeye yönelmişti. Hava çok fazla soğuktu ona göre, tabii üstünde sadece incecik bir pelerin olunca sıcak gelecek hali yoktu. Sert ve ani esen bir rüzgâr yüzünden Adrâs biraz yalpaladı, o sırada da ayağı buz yüzünden kayınca sertçe yere düştü. Normalde bu canını acıtmazdı, fakat kolu buz tutmuş bir taş parçasına çarpmıştı. Delinmiş olan pelerinin kenarları kanla ıslanmaya başlamıştı. Adrâs kolunu tutup yavaşça ayağa kalktı. Bir yandan da mırıldanıyordu.

" Lanet olsun, buraya hangi akla uyup geldim ki zaten? "

Sessiz adımlarla yürümeye devam ederken bugün çizmelerini giydiği için memnundu. Kar dizine geliyordu, eğer çizmelerini giymemiş olsaydı şu anda titriyor olacaktı, ve büyük ihtimalle yarın kıpkırmızı bir burun ve can sıkıcı bir baş ağrısıyla güne başlayacaktı. Derin bir nefes aldı ve kulübenin yanına geldi. Asasını kapıya doğrultup büyülü sözcükleri mırıldandı. Kapı bir çatırtıyla açılmıştı. Ell, JD ve Ann oradaydı. Ann kötü gözüküyordu, eline birşey olmuş gibiydi. Sessizce içeri girdi ve kendisini cam kenarındaki pufa attı. Yorucu bir gün olmuştu. Derin bir nefes alıp kızlara döndü.

" Ee, benden habersiz bir toplantı var sanırım? "

Sırıtarak kızlardan gözünü ayırıp ayağa kalktı. Merdivenlere doğru ilerleyip yukarıya çıkmaya başladı. Kolu iyice kanamaya başlamıştı, ayrıca çok acıyordu da. Yukarda bir sargı bezi bulmayı umuyordu aslında. Karanlık bir köşede duran tozlu, kırmızı bir dolaba doğru ilerledi. İçindeki binbir türlü garip aletin arasında sonunda bir sargı bezi bulmayı başarmıştı. Yüzünde bir zafer edasıyla tekrar aşağıya inip pufa oturdu. Dikkatlice yarasını temizledi ve sardı. Artık sadece zonkluyordu.

" Eh, buradaki tek yaralı ben değilim anlaşılan. Ann, sana ne oldu? "

JD Ann'in kendine gelmesini izlerken içinde bir şeylerin sızladığını hissetti. Bu sırada Ell yanına gelmişti. Ann'in acizliğine ve kendinin aptallığına o kadar dalmıştı ki Ell ve Ann'in toplantı hakkında ki konuşmalarını kavraması bir kaç dakikasını aldı.Şaşkınlık içinde elindeki viskiyi Ann'in eline tutuşturduktan sonra bir Ell'e bir Ann'e baktı.

" Kızlar siz neden bahsettiğinizin farkında değilsiniz... Toplantı falan yoktu... Sy'ın ya da Adrâs'ın ya da başka birinin burda olduğumuzdan haberi yok ve daha kötüsü tipi de hafifleyecek gibi durmuyor..." dedi kasvetle. Bir yandan da ayağa kalkıp cama yürüdü. Dışarı bakıyordu. Bu akşam buradalar gibi görünüyordu vaziyet... Fakat saatin kaç olduğu konusunda en ufak bir saptama bile yapamamıştı. Bir şeyler diyecekler mi diye bakmak için kızlara döndü. Bu sırada içeri Adrâs girmişti.