Itami, ayaklarını sürüye sürüye yatakhaneye girdi. Sıkıca sarıldığı Tsubaki'yi iki koluyla da sarmalamıştı, onunla beraber kendisine de sarılıyor gibiydi adeta.
Kırmızı gözlerini yumarak sessizce esnedi ve içeri adım attı. Ancak gözlerini tekrar açtığında gördüğü oda, onun olduğu yerde kalakalmasını sağladı. Şimdi boş olan yanakhane, etrafta süzülen mumların belli belirsiz ışıltısı ile altın rengine boyanıyordu. Gümüş, siyah ve zehir yeşili tonlarda süslenmiş oda, kasvetli olduğu kadar sıcaktı da. Desenli duvar kağıtları, perdeli ve direkli kocaman yataklar tam da Itami'nin hayran olduğu cinstendi. Bu kadar güzel olmasını beklemiyordu.
Memnuniyetle sırıtarak kendi yatağını aradı. Sonunda ayakucunda Itami'nin adının yazdığı sandığı görünce sırıttı. Sandığı, ilk geldiği gece kaybolduğundan beri görmemişti.
Tsubaki'yi yatağının üzerine fırlattı. Peluş oyunca garip sesler çıkararak yatağın üzerinde hoplarken onu izledi ve kıkrıdadı. Zıplarken garip hareketlerde bulunuyor, kolu bacağı oynuyordu. Sonra cüppesini, hırkasını ve gömleğini de aynı şekilde yatağa attıktan sonra yarı çıplak halde sandığının içinde kaybolarak pijamalarını aramaya başladı.