Fleur, ortalığa bir göz atmak, özellikle de Matmazel Fae'nin orada olup olmadığına bakmak için kapıyı aralayıp geniş kütüphaneye girdi. Kütüphanenin o kendine has, buram buram kitap kokan kokusu kendini daha iyi hissetmesini sağladı. Bıraksalar saatlerce, hatta günlerce burada kalabilirdi herhalde. Ama kütüphaneyi yanlız kitap okumak için kullandığı o günler, artık epey geride kalmıştı.
Matmazel Fae, Delacour Malikanesi'nin tanınmayan, varlığı bile bilinmeyen, yaşarken güzelliğiyle nam salmış çok ilginç bir kadın olan hayaletiydi. Delacour'ların çoğu bile -Fleur dahil- gerçek hikayesini tam olarak bilmezlerdi. Fleur'un duyduklarından derlediğine göre, Matmazel Fae'nin dünyadan tam olarak göçememiş olmasının nedeni arkasında bıraktığı aşkıydı. Kadın, yaşadığı aşkla geçmişini silmeyi göze almış, sonra da hatasını içine sindiremeyip varlığını yitirmişti. Tabi rivayetler Matmazel Fae tarafından doğrulanmadığı için hiçbir zaman bir netlik kazanmamıştı.
Fleur çevreye göz atmaya başlamışken, Matmaze Fae şöminenin hemen yanında belirip Fleur'a doğru süzülmeye başladı. Fleur, onu her gördüğünde olduğu gibi, aralarındaki benzerliği farketmeden edemedi. Kadın, Fleur'un gördüğü tüm hayaletlerden daha yoğundu. Hatta süzülürken dalgalanan uzun,sarı saçlarıyla sıradan bir insan kadar gerçekçiydi. Hiçbir Veela'nın boy ölçüşemeyeceği kadar güzel bir kadındı.
Kederli ve durgun gözlerini Fleur'a dikip konuşmaya başladı:
"Hoşgeldin...Bu yaz ev oldukça kalabalık galiba.Seslerinizi duyuyorum..Ama unutma Fleur, Vincent ve senin dışında kimseyi görmek istemediğimi daha önce belirtmiştim."
"Peki, biliyorum." dedi Fleur kadına. Kuzenlerinin onun varlığını şu an için bilmemesi daha iyiydi zaten. Ama birkaç gün içinde Matmazel Fae'yi en azından Emmeline'le tanışmaya ikna etmeyi umuyordu.
"Senin şu ev cinlerin..." diye yeniden konuşmaya başladı hayalet. " Özellikle şu minik dişi, kütüphanenin temizliğini görüyor musun? Burayı anılarımla bezememe izin vermiyor. Tek bir toz zerresini bile burada barındırmıyor. Kütüphaneyi mesken edindiysem bir sebebi var, ona söyler misin beni ve kütüphanemi rahat bıraksın?"
Fleur hafifçe gülümseyerek onayladı Matmazel Fae'yi. Huysuz sayılmazdı belki,yanlız uyumlu bir kadın olduğu da söylenemezdi. Ama Fleur'un hayatındaki önemli bir yeri vardı. Fleur, ilk tanıştığı andan itibaren sevmişti bu hayaleti.
Fleur, biraz konuştuktan sonra puflardan birine oturup Matmazel Fae'ye aileyle ilgili her şeyi anlatmaya girişti. Kadının bundan çok zevk aldığını, Fleur'u bunları dinlemek için çok uzun süre beklediğini biliyordu. Fleur da ailenin ebedi üyesine, aşk mağduru bu kadına oyalanabileceği havadisler vermekten çok memnundu.
"Annem ve babam Chalons-En-Champagne'den tamamen ayrıldılar. Tabi arada malikaneye, bizleri görmeye geleceklerdir ama bu sene her zamankinden daha yanlız olacaksın gibi görünüyor. Vincent uluslararası çalışmaya başladı. Evlendiğini biliyorsundur. Benim çok eski bir arkadaşımla, Emmeline'le... Ailemiz epey kalabalıklaştı anlayacağın. Emmeline'in kardeşi Hayley de malikanede bizimle kalıyor. 1. sınıfı bitirmiş bir Gryffindor. Oldukça eğlenceli bir kız. Daffodil ve Vanessa ile aynı dönemde. Onlar da buradalar... Tabi bir de Avril, İspanya'ya dönmeden önce birkaç hafta bizimle."
Uzun süre konuştular. Vakit epey ilerlemişti. Artık odasına çıksa iyi olacaktı.
"Ben gitsem iyi olacak...Tekrar gelirim. Diğer Delacour'ları tanımanızı da sabırsızlıkla bekliyorum. İyi geceler Matmazel Fae..." diyerek veda etti. Kadın dönüp giderken, Matmazel Fae'nin gözalıcı güzelliğine bir kez daha hayran olmadan edemedi...