Kollarında baygın bir kızla koşuşturuyordu. Bir profesöre haber vermesi daha mantıklı olabilirdi elbette. Fakat bunu kendisi yapmalıydı. Şu ana kadar yaptıkları gibi. Bu kızın hayatına neden girmişti sanki? Ya da o Maglor'un hayatına neden girmişti ki? Ne olurdu aynı gece orada karşılaşmasalar? Koridorları hızla geçerken, bir yandan da kucağındaki narin bedene bakıyordu. Tüm olanların sorumlusu kendisi olmalıydı. Üzerine büyük bir pişmanlık duygusu çökerken, hastahane kanadına geldiğini farketti ve kapısı aralık duran ilk odanın önüne geçip ayağı ile kapıyı tamamen açtı. Kapı tekrar kapanmadan hızla kendisini içeri attı ve yatağa doğru hızla yöneldi. Kızı yatağa yumuşak bir biçimde bıraktı ve hemen yanı başındaki sandalyeye oturdu.
Şifacı gelene kadar odaya göz gezdirmenin iyi olacağını düşünüyordu. Oda küçüktü ve tek bir yatak vardı. O tek yatağın sol tarafında bir sehpa ve sehpanın üzerinde su dolu bir sürahi ile boş fakat temiz görünen bir bardak vardı. Sehpanın üzeri, mavi yıldız işlemeli bir örtü ile kaplanmıştı. Elinden birşey gelmemesinin sıkıntısı üzerine çökerken, bir yandan da şifacının henüz gelmemiş olmasına lanetler yağdırmaya başlamıştı. Hızla odaya yönelen ayak seslerini duyunca, içini bir ferahlık duygusunu kaplamıştı. Ama yinede kafasını kurcalayan bir konu vardı? Ya bilincini yitirirse, ya kardeşi ile aynı duruma düşerse.. Kızı ilk defa bu kadar yakından görüyordu. Fakat içindeki sesin "Kendine gel!" diye haykırmasını dinleyerek, başını kapıya doğru yöneltti.
İçeriye giren şifacıyı kısık gözlerle izledi. Üzerinde mavi ve üstüne gri yıldızlar işlenmiş bir cüppe vardı. Gözleri korkuyla dolu ve yüzüne endişe hakimdi. Kadının adımlarını hızlandırıp yanına gelmesi ve kızın bileğini kavrayıp yüzüne bakması bir nanosaniye kadar kısa sürede olmuştu sanki. Odadaki sessizliği bozan ayak sesinden sonra, yine şifacı olmuştu. "Ne oldu bu kıza?" Hızla hatırlamaya çalıştı. O kadar hızlı gelmişti ki hastahane kanadına, sanki hiçbirşey olmamış gibi hissediyordu. Kısa bir süre çatık kaşlarla düşündükten sonra aklına gelen herşeyi anlatmaya başladı. "Kütüphanede dengesini kaybetti ve yere düşerek kafasını masanın köşesine çarptı." O kadar duygusuz söylemişti ki tüm bunları. Ses tonundan şüphelenmiş görünen şifacı kısa bir müddet Maglor'a baktıktan sonra, yüzünü tekrar kıza yöneltti. "Pekala. Ona neyin iyi geleceğini biliyorum sanırım. Umarım kendine geldikten sonra olanları hatırlar."
Olanları hatırlar..! Bu ses kafasında yankılanırken, az ilerisinde yatan masum bedenin olanları hatırlamamak isteyeceğinden adı gibi emindi. Hafif baştan savma bir hareketle şifacıyı onaylamış gibi gözükse de, aslında içten içe onu onaylamıyordu. Şifacının hızla kapıdan çıkıp ilerlemesini izledi. Ayak sesleri uzaklaşırken, kızın cansız elini avuçlarının içine aldı. Kalbinin hızla çarptığını hissetmişti fakat arkadaşlık duygusundan olduğunu düşünüyordu. "Her şey düzelecek..!" Tekrar ayak seslerini duyduğunda kızın elini bıraktı ve şifacının elinde kahverengi bir şişe ile içeri girmesini izledi. Şişenin üzerinde korkuyla gözlerini açmış bir adam resmi vardı. Dudak büktü ve şifacının masanın üstünde duran bardağa, şişedeki siyah sıvıdan koymasını izledi. Bir an için midesinin huzursuzlukla kıpırdandığını hissetti fakat şu an için bunun bir önemi yoktu. Şifacı bardağa sıvıyı tamamen doldurmuş ve kızın ağzını hafif aralayarak sıvıyı dudaklarının arasından boşaltmıştı.
"Ne kadar sürede iyileşir?" Şifacı kendisine tatlı sert bir şekilde bakmıştı. "Bu seni neden ilgilendirir ki?" Aslında kadın haklıydı. Bu neden kendisini ilgilendiriyordu ki? Belki de sadece sormuş olmak için sormuştu. Belki de gerçekler ile yüzleşmesine ne kadar zaman kaldığını öğrenmek için? "Hiç. Daha ne kadar burada kalacağımı öğrenmek istedim sadece." Şifacı tek kaşını kaldırıp anlamlı bir şekilde kendisine bakarken, boğazının kuruduğunu hissetti. Kadının gülümsemesini zorlukla tuttuğunu anlayabiliyordu. "Meraklanma. On dakika içinde uyanır. Fakat dediğim gibi. Hafıza kaybı yaşayabilir." Anladım dercesine başını sallamış ve kıza bakmaya başlamıştı. Upuzun bir on dakika..