Güm!
Arşiv odasının kapısı suratında patlarken, Arnemetiae ister istemez geriye doğru sendeledi. Bir an için dünya ters dönmüş, bütün sesler birbirine karışmış ve tüm şekiller bulanıklaşmışken, Arnemetiae, uzaktan gelen kıkırtıları ve sesleri duyabiliyordu.
“Hay lanet olsun Dean! Kaç kere sana şunu bana yapmamanı söyledim ha? Senin yüzünden kolumu incittim.” diyen sanki tanıdık bir sesti. Sanki…
“Hadi Charles, yeme beni. Maçlarda kaç kere süpürgelerden düştün, bludgerlardan darbe yedin, hatta rakip vurucular tarafından kafana sopa yedin de sana hiçbir şey olmadı.”
Arnemetiae’nin görüşü yerine gelirken tam önünde iri yarı bir sırt ve onun gerisinde de uzun, siyah saçlarıyla tanıdık bir yüz gördü. İkisi de kapının tam önündeydiler. Onu görmemişlerdi bile.
“Evet ama bu canımın yanmadığı anlamına gelmez.” dedi kıkırdayarak sırtı dönük olan ve ardından odaya doğru bir adım atmıştı ki…
“Arn? Arn neyin var senin?” Charles, Arnemetiae’yi yerden tıpkı bir oyuncakmış gibi kolaylıkla kaldırırken Arnemetiae hâlâ dengesini sağlamaya çalışıyordu. “İyi misin sen?”
“Kapıyı suratında patlattın. Yetmez mi?” dedi Pedro, Charles’a sırıtarak. “O da tam sana yakalanmamak için bir an önce kendi dairesine dönmeye çalışıyordu. Ne şans ama!”
Arnemetiae en sonunda dengesini sağladığında Charles’ın endişeli yüzü ile hemen arkasındaki Dean’in sırıtkan yüzü artık net bir şekilde görülüyordu. “Üzgünüm tatlım, ama Dean işte. Biliyorsun.” Charles, utangaç bir edayla Arnemetiae’nin omzunu okşarken arkadan kıkırdayan Dean’i, dirseğiyle sert bir şekilde dürttü.
“Tamam tamam, ben iyiyim.” Arnemetiae gözlerini kırpıştırdı. Charles dalgınca bakışlarını arşiv odasında gezdirirken “Eee, siz ne yapıyorsunuz burada? Ah dur, tahmin edeyim. Richard Ainsworth davası, değil mi?” Charles’ın kaşları çatıldı, sonra da derin bir iç çekerek “Kaç birimi birden seferber ettiler bir bilsen Arn. Bu işin üstüne de beni atadılar. Dediklerine göre bu iş ‘tam bana göreymiş.’ Ah, bir bilsen her gün seherbazlardan gelen istihbarat raporlarını okumaktan ne kadar sıkıldığımı.” Charles ağır adımlarla arşiv odasındaki rafların arasında dolanırken Pedro derin bir nefes aldı. “Biliyorsun Charles, bu bizim üstünde yoğunlaşmamız gereken bir konu. İnsanlar huzursuz oldu. Gelecek Postası’nın olayı fazla büyütmesini engellesek de bakanlık bu durumun bir an önce çözülmesini istiyor.”
Charles raflardan bir dosyayı alıp ilk sayfasını açtı. Aradığını bulamamış olmalıydı ki onu yerine koydu. “Bana sadece paranoya yapıyorlarmış gibi geliyor Pedro. Sonuçta bu olay ne ilkti, ne de son olacak. Bu kadar büyütülecek bir şey yok. Ayrıca eğer her kara büyü malzemesi bulunduran üzerinde bu kadar olay çıkartılacaksa, Knockturn Yolu’nun varlığı bile ülkenin en ciddi krizlerinden birine yol açmalı.”
Kısa bir sessizlik oldu. Kimse, Charles’ın bu lafına verecek yanıt bulamamıştı. Sonunda sessizliği bozan yine Charles’ın kendisi oldu. “Gerçekten de çok gerginim. Lanet olsun, mesai bitiminden sonra bu akşam bir daha hiç bu şeylere kafa yormayacağım.
Arnemetiae’nin elini omzunda hissetti Charles. “Çok iyi yaparsın tatlım. Hem sen de biraz gevşemiş olursun. Bu kadar stres senin için iyi değil. Hatta bak ne diyeceğim. Neden haftasonu arkadaşlarınla biraz antrenman yapmıyorsun. Çok iyi gelir.” Charles bir an düşündükten sonra başını sallayarak onayladı. “Bakarız. Bu arada Arn, Shelly’e bir baksan fena olmaz. Seni arıyordu. Ve ayrıca…” diye ekledi, asasıyla Arnemetiae’nin önünü keserek “Bu akşam bana gel de şu yarım kalan eli bitirelim. Aksi taktirde evini basmaktan çekinmeyeceğim.” Arnemetiae sırıtarak yanıtladı. “Evi basmaktan kesinlikle çekinmezsin, ama babamın yine poponda oluşturacağı ponpon tavşan kuyruğundan çekineceğine garanti verebilirim.” Charles bir an kalakaldı. “Bunu tekrarlar mı gerçekten de?” diye sordu tek kaşını kaldırarak. Arn, sırıtışını bozmadan “Hiç şüphen olmasın. Özellikle de geçen seferki gibi sabaha karşı kapımıza dadanırsan.”
Arn, Charles’a göz kırptıktan sonra kapıya yöneldi. Dean ile birlikte kapıdan çıkarken Charles arkasından “İyi ya işte. Dostuna bunu yaşatmamak için bu akşam bana gelirsin!” diye bağırarak umutsuz bir girişimde bulundu.
“Ah Pedro, bir bakar mısın.” dedi Charles, Pedro da tam çıkışa yönelmişken. “Birkaç ay önce bir dosyaya rastlamıştım. Ainsworth davasına çok benzeyen bir vakaydı. Ama onun dosyasının nerede olduğunu bilmiyorum. Bir bilgin var mı? Pedro kaşlarını çatarak biraz düşündü. Sonra, “Ah, sen Donald McCain vakasını söylüyorsun. Al işte.” diyip asasını salladı ve raflardan bir dosya tam Charles’ın kucağına düştü. Pedro odadan çıkarken Charles teşekkür niyetine bir şeyler mırıldandı ve heyecanla dosyayı açıp okumaya başladı.