İkinci mektup (iyi rp yapan birisi gelsin ne olur)

Yine gün batımı...Güneş, her zaman olduğu gibi batarken gölün üzerinde binbir sedef parıltısı oluşturuyordu sanki.Avril oturduğu yerden buna bakarken, bir baykuş çığlığıyla kendine geldi.
Bu baykuşu tanıyordu.Ama hayır, ne olur olmasındı!
-''Ah, Tanrım ne olur mektup ondan olmasın''
Kuş başının üzerinde pike yaparak hemen önündeki kayaya konmuştu.Nazikçe, ayağına bağlı mektubu uzattı.Evet, el yazısıda tanıdıktı..Peki neden yollamıştı bu mektubu neden? Titreyen ellerle mektubu baykuşun bacağından kurtarmaya çalışırken böyle düşünüyordu işte.Baykuş, mektubu uzatır uzatmaz kaçıverdi.Avril elindeki mektuba bakıyordu.Biraz da açmaya korkuyordu.Ağacın altına çöktü ve tanıdık el yazısına baktı

-''Avril Delacour
Hogwarts''

Kalbi küt küt atıyordu.Yavaşça dudağını ısırarak bir anlamı varmışcasına
yukarıya baktı.Gözleri görmeden, elleriyle mektubun kenarını yırtmaya başlamıştı bile.İkiye katlanmış kağıdı da açtıktan sonra okumaya başlamıştı...

''Avril,
İlk işin, bu benden ne istiyor tekrar diye düşünmek olacaktır biliyorum.Sanki kırışmış anlını ve yüzündeki öfkeyle karışık meraklı ifadeyi görür gibiyim.Evet, seni yeterince tanıyorum galiba.
Biliyorum, ne kadar af dilersem dilyim bana geri dönmeyeceksin...Ama ben sadece senin şunu bilmeni isterim.Ben suçsuzdum.Ama sen bunu anlamak bile istemiyorsun biliyorum..

Gönderdiğim gülü belki çoktan attın.Belki benide kalbinden söküp attın.Ama ben başaramdım.Ne senle ilgili hatıraları,eşyaları ne de seni kalbimden atabildim...

Lucas''

Bir an duyguları donmuştu sanki.Birden bire üşümeye başlayan parmaklarını tekrar satırın üzerinde gezidirdi.İçine şimdi anlamsız bir öfke dolmuştu.

"Haha! Sunun haline bak sanirim baloda edemedigi danslari simdi yapiyor."

Bu sözler Michelle`e aitti.Gryffindorlu bir kiza Tallentegra büyüsünü yapmisti.Kiz koridorda dans ediyor.Ashley`e yalvarircasina bakiyordu.Ash ona dil cikartti ve:

"O diger cesaret budalalari seni cözer.Bunu yapmaktan daha önemli islerim var.Mesela göl kenarina gitmek."

dedi ve göl kenarna dogru ilerledi.Bir yandan da Chantal`dan aldigi mektubu düsüünüyordu.Daha kimseye göstermemisti.Nasil Bulgaristan`a tasinirdi Chantal? Neden babasi Ingilizlere güvenmiyordu.Madem Hogwarts`a gelemiyecekti o zaman neden Beuxbatons`a devam etmiyordu? Ashley Chantal`in babasi Bay Nuit`tten hic hoslanmiyordu.Adami nerede görse bogazina yapisip onu bogmak istiyordu.Bay Nuit`inde Ashley`i pek sevmedigi acikti.Bu düsüncelerle Göl kiyisina indigini fark etmismisti.Hafif bir bahar meltemi esiyordu.Ash baharin kokusunu icine cekti ve bir anda hapsurmaya basladi.Lanet olsun ki tohumlara alerjisi oldugunu bilmiyordu.Avril`i gördügünde kosarak onun yanina gitti.Selam vermek isterken:

"Hapsuu."

diye hapsirmisti.Elini hemen agizina götürmey basarmanin verdigi sevincle:

"Hey Avi.Sanirim tohumlara alerjim var."

dedi yari kapali gözlerle.

Avril, önce bir hapşırık sesiyle, sonra da,:
"Hey Avi.Sanirim tohumlara alerjim var." diyen Ash'ın sesiyle irkildi.
O anda, ne yapabileceğini, yaşadığı üzüntüleri ve siniri düşünmekle meşguldu.Gözleri çoktan dolmuştu ama hiç bir şey söylememeye, taştan gibi dirençli durmaya kararlıydı.Ne olursa olsun güçlü görünmek istiyordu.O Avril'in ne zaman mutlu, ne zaman üzüntülü olduğunu çok rahatlıkla ayırt edebilirdi.Gözlerini kapattı ve:
-''Ya, öyle mi?'' diyebildi sadece.Mimiklerini oynatmamak için dişlerini sıkmıştı.Mantıklı olan, hislerini belli etmemekti, yoksa diğerleri de üzülürdü.
Evet, böyle düşününce sanki birden gözlerindeki yaşlar çekildi, kasları rahatladı.Başının tepesinde dikilen Ash'a baktı.Ellerini büyümüş çimlerin üzerinde gezdiriyor, bir yandan da hala Ashley'e bakıyordu.
-''Otursana'' dedi neredeyse ağzını hiç kımıldatmadan.

-''Otursana''

demişti Avril ağızını neredeyse hiç kıpırdatmadan.Ash adeta suya dalarmışcasına burnunu tutup oturmuştu.Sonra burnunu bıraktı ve Avril'in suratına bakmaya başladı.Kaskatı suratı, sıkılmış olan dişler adeta ürkütücüydü.Elleriyle yüzünü kapattı sonra açtı ve neşeyle şu sözcükler dökülmüştü dudaklarından:

''Bu sene mezun oluyoruz ve ondan sonra istediğimiz yere gidebiliriz ve istediğimizi yapabiliriz.Nasıl ama?''

Avril ilk önce onun suratına bakmış, sonra yüzünü tekrar göle çevirmişti.Pekala.Birşeyler olması gerektiği gibi değildi.Ash bir kaşını fark etmeden havaya kaldırmış ve neler olabileceğini düşünüyordu.En iyisi sormaktı.Seçmen Şapkada sinsiliği ağır basmıştı.O yüzden lafı dolandıra dolandıra sormak tercihiydi.

''Nasılsın Avril.''

diye sorduğunda gözleri Avril'in hafif nemli gözleriyle buluşmuştu bile...

''Bu sene mezun oluyoruz ve ondan sonra istediğimiz yere gidebiliriz ve istediğimizi yapabiliriz.Nasıl ama?''
Avril, hiç bir şey hissetmeden başını ona çevirdi.Sonra, tekrar göle...
''Nasılsın Avril.''
Avril gözlerini tekrar Ash'a çevirmişti.
Elindeki kağıt, sıkılmaktan haşır huşur sesler çıkartıyordu.Ashleyin gözleri, Avril'in elindeki kağıda çevrildi.Bu nedir dercesine bakıyor gibiydi.Avril, tırnaklarını etini delmek istercesine sıkıyordu avcunun içinde.Gözlerine biraz öfke, biraz da hüzün karışımı bir duygu yüzünden yaşlar dolmuştu.Ancak, mimiklerini kıpırdatmamak için verdiği savaş canını yakmaya başlamıştı
-''Bilmiyorum..Hiç bir şey bilmiyorum..Nasılım, neden burdayım..''
ellerini iki yana açtı ve dudağını ''bilmiyorum'' anlamında aşağı sarkıttı.
Ondan saklamanın bir anlamı yoktu belki de.Anlatsa biraz ferahlardı:
-''Lucas'tan bahsetmiştim sana.Hani eski sevgilim...Beni aldattığını söylemişlerdi..Tabi ben kendi gözlerimle görmedim ama neyse, işte bu mektup-
Elindeki mektubu açtı
-ondan gelen ikinci mektup.Ah Ash, hala beni sevdiğini ve iftiraya uğradığını yazıyor.Ne yapmalıyım bilmiyorum''
İçindeki göz yaşlarını tutmakta zorlanıyordu, engel olamıyordu.Birer birer yanaklarından süzülmeye başlamışlardı.Elinin tersiyle yaşlarla dolu yanaklarını sildi ve gözlerini öfkeyle kısıp terar göle baktı.Kafası çok karmaşıktı.Ashley'in yavaşça koluna dokunduğunu hissetti.İşte bu, onun için son damla olmuştu.Ashley'in boyuna sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı

-''Bilmiyorum..Hiç bir şey bilmiyorum..Nasılım, neden burdayım..''

Ellerini iki yana açtı ve dudağını ''bilmiyorum'' anlamında aşağı sarkıttı.Evet bu durumları bilirdi Ash.Zaten kendisi genelde ne yaptığını bilmeden hareket ederdi.Sonuçlarına katlanabildiği zamanlarda olsada dikkatsiz olmakta üstüne yoktu.

Bir yandan Avril'e bakıyor, diğer yandan da içinden ''Anlat, anlat, anlat.'' diye bağırıyordu.Avril sanki onu duymuş gibi:

''Lucas'tan bahsetmiştim sana.Hani eski sevgilim...Beni aldattığını söylemişlerdi..Tabi ben kendi gözlerimle görmedim ama neyse, işte bu mektup-

Sinirli bir şekilde-belkide Ashley' e öyle gelmişti, mektubu açtı.

''ondan gelen ikinci mektup.Ah Ash, hala beni sevdiğini ve iftiraya uğradığını yazıyor.Ne yapmalıyım bilmiyorum''

Ash ''Hiçbirşey.Erkekler aynı.Önce özür dilerler, sonra yine yaparlar''demek isterdi ama durumu daha da zorlaştırmak iyi bir fikir değildi.Hem Avril'in gözlerinden süzülen yaşlar da ''Dilkilit.'' büyüsü etkisi yapıyordu.Avril göz yaşlarını sildikten sonra kısık gözlerle tekrar göle dönmüştü.Ash ise beceriksizce onun koluna dokunmayla yetinmişti.O sırada olan olmuş ve Avril, Ashley'nin boynuna sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.

Ash ne yapacağını veya diyeceğini bilmiyordu doğrusu.Daha önce hiç böyle bir durumla karşılaşmamamıştı.O sırada birkaç öğrenci topluluğu etraflarını sarmıştı.Ash kaşlarını çatıp, Avril'in kulağına:

''Kendini topla hadi küçüklere böyle görünme.''

diye fısıldadıktan sonra Avril biraz doğrulmuştu.Ash hala çatık kaşlarla:

''Kaybolun buradan sürüngenler.Sizi ilgilendşren şeylere zaman harcamanız yararınıza.''

diye bağırdı öğrenci grubuna.Onlar dağılırlarken, Michelle, Avril'e yarım yamala bir gülümsedikten sonra:

''Şimdi nasılsın?''

diye sordu çekinerek.

''Şimdi nasılsın?''
Yine de kalabalıktı göl kenarı..Avril, biraz dertleşmek ve belkide birşeyler içmek için daha iyi bir yer biliyordu.Gözündeki yaşları elinin tersiyle sildi ve burnunu çekti:
-''Haydi gel, seni bir yere götüreceğim''
Ayağa kalkmıştı.Ashley'e, kalkmasında yardımcı olmak için sağ elini uzattı ve onu kendine doğru çekti.
-''Daha iyi bir yer, görürsün!''

Elinden tutarak onu şatoya doğru sürükledi

out:Bu başlığı kilitleyebilirsiniz

» 'Ah birisi gelse'
» Mektup..
» Mektup