Allen çok yorulmuş, halsizdi. Terlememiş olmasına rağmen koşmuş gibi duruyordu. Dante gibi kalmıştı ortada. Zamanın çoğunu geçirdi göl kenarına doğru gidicekti. Erkekler yatakhanesinden çıkarak, göl kenarına doğru ilerledi. Koridorların görkemliliğini halen yaşıyordu. Meşaleler eşliğinde bahçeye çıktı. Eskiden gittiğinden daha da uzamıştı çimler, ağaçlar. Çocukların koşması daha da zorlaşmıştı. Allen düşmemek için ağır ağır yürüyordu. Elinde bir müzik aleti varmış gibi ellerini oynatıyordu. Belki hayal gücüyle bir keman çalıyormuş gibi hareketler. ^^
Kendisine gelip gözlerini açtı. Abuk subuk hareketleri devam ettirmedi. Parlak gözleri ışıl ışıl büyük ve kalın gövdesi olan ağaca yöneldi. Zaten yorgundu. Dinlenmek için adımlarını hızlaştırdı. Ayak bilekleri çok ağrıyordu sanki kırılmış gibicesine. Yürürken fısıltıyla sesleri geliyordu, "ah, uh!" bazen dikenler batıyor, bazen ise acı çekiyordu. Yorgunluğu ağrıya dönüşmüştü. Ağaca doğru yöneldi. ^^
Ağaç gerçekten çok büyüktü. Devasa büyüklükle bişiydi. Yaprakların mor damarları alçaktan belli oluyordu. Her biri eli kadar olan yapraklar kendilerini süzmüş, aşağıya sarkıktı. Onlarda üzgün bir ifadeye kapılmışlar gibiydi. Allen sinirle, "daha kötü olamadınız mı?" dedi. Soğuk kanlılığını ifade etmişti. Ama yine de kafasında bazı soru işarekleri kalıyordu. Bunlardan bazıları şöyleydi, " ağaç kaç yaşında? nasıl bu kadar büyük olmuş?" merakla içinden geçirdi. Şimdi dersliğine doğa hayatında da geçirdiği, profesörlerin gözüne girmek istediği için Bitki bilim profesörünün odasına gidip o ağacı sorucaktı.
Allen'ın dinlenmesi pekte uzun sürmemişti. Sadece gerçekteleri öğrenmek isterdi. Bu kadar meraklı olması onu istisna düşünelerine kaptırıyordu. Bu kadar zekaya düşkünse neden Ravenclaw'a düşmemişti. Seçmek şapka neden onu Slytherin' seçmişti. Ve Allen neden bundan süphe ve istememezlik duymamıştı. Slytherin'de mutluydu ama zeka önem vermesi onu şüphelendiriyordu. Ayak bilekleri ağrıya ağrıya meşaleler eşliğinde Hogwarts'ın içine girmişti.