Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Dolunayın Gizemi..

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Lucienda B. Blanc

Lucienda B. Blanc


Kadın
Ruh hali : Dolunayın Gizemi.. Boupi3
Mesaj Sayısı : 307
Yaş : 73
Galleon : 12190
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 17/03/08

Dolunayın Gizemi.. Empty
MesajKonu: Dolunayın Gizemi..   Dolunayın Gizemi.. Icon_minitimeÇarş. 30 Nis. 2008, 21:56

öncesi için..

Ayın dolunay olduğu, yavaş yavaş yükseldiği o gece karanlığın içinden iki siluet geçiyordu. Gece yarısına yakın, ancak sınıf başkanlarının ve Profesörlerin dışarıda olmasına izin verildiği o saatte iki kişi hızla bir binanın yakınından ayrılıyor, boşluklarda kalmamaya özen göstererek yürüyordu. Ağaçların arkasına saklansalar da ikisinin de pelerinlerinden parlak uzun saçlarından, adımlarının hafifliği, vücutlarının küçüklüğünden 1. sınıf öğrencisi iki kız olduğu anlaşılıyordu. Lucienda ve Catty günlerdir bekledikleri sorunu sonunda çözmek için koruya giriyorlardı. Luciendanın gözüne o gün için karar vedikleri andan itibaren çok az uyku girmiş, bu uykularda bile merak ağır basmıştı. Sonunda o gece kimseye yakalanmadan bahçeye çıkabildiklerinde derin bir nefes aldı. İkisinin ayrı binalardan olması buluşma işini zora sokmuştu zaten, bir de gereğinden fazla oyalanmak kesin yakalanmalarına neden olurdu.

Mümkün olduğunca hızlı ilerlemeye çalışsa da kimsenin dikkatini çekmeyecek kadar da yavaş olmalıydılar. Sonunda korunun ilk ağaçlarını geçtiklerinde Catty ve Lucienda birbirlerine baktılar. Evet artık hızlanmanın zamanı gelmişti. Her ne kadar tam gece yarısı olmasa da biraz erken gitmekle bir şey kaybetmeyeceklerdi. Hızla aynı anda korunun içine daldılar. Ağaçlar beklediklerinden yüksek ancak Karanlık Orman kadar korkunç değildi. Her ne kadar esen rüzgar sanki birilerinin yanlarından geçerken fısıldadığını duyuyorlarmış gibi sesler çıkarıyordu. Ya da o gerçekten rüzgar mıydı. Bir kaç çalılığı engel olarak görmeyip üzerinden atlamaya karar vermişçesine hareketlendiklerinde artık çok geçti. Çalılar beklediklerinden daha yüksek ve keskindi. Lucienda elini çekmeye çalışsa da eli bir parça kesilmiş ve elinde olmadan "Ahh!" diye bağırdığında yanındaki Catty'nin de inlediğini duymuştu. Eline baktığında kanın eline bulaştığını, parmaklarına kadar ulaşıp her yeri kıpkırmızı yaptığını farketti. Bu kadar küçücük bir kesikten böyle kan akması normal miydi? Yine de kafasını sallayarak yoluna devam etti. Bir yandan da elini farkettirmeden cüppesinin kenarına siliyordu.

Biraz daha yürüdüklerinde ufak bir açıklığa ulaştılar. Yol boyunca konuşmamışlardı ve o an da konuşmak ilk yapacakları şey değil gibiydi. Daha önce keşfettiği ancak bütün öğrenciler gibi önemsemediği kuyunun yakınına gitti Lucienda. Alelade bir kuyudu işte. Kenarlarında ürkütücü sayılabilecek koruda biraz macera yaşamış öğrencilerin çizdiği şekiller bile vardı. Nasıl olur da bir gizem barındırırdı? Havaya baktığında ayın biraz daha yükseldiğini, yavaş yavaş ağaçarın arasından tepeye çıktığını gördü. Ancak biraz da ihtiyatla kuyuya eğildiğinde kuyudaki herşey normaldi. Fazlasıyla normal. Bunca süre kendini kandırmıştı işte. Üstelik Catty'i de boşuna umutlandırmış gibi hissediyordu.

"Sanırım beklediğimiz şey burada değil." Bu söylediği ağzından çıkan tek sözlerdi ancak hayal kırıklığını yansıtıyordu. Ne bekliyordu kuyunun canlanıp onlarla konuşmasını mı? Bu sırada Catty'nin onun biraz önüne geçip kuyuyu bir de kendisinin incelemek istemişti. Umutsuz gözlerle etrafa bakınan Lucienda sonunda biraz olsun kendine gelmek zorunda olduğunu farketti. Elbette bir çözümü vardı. Ancak neydi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164/luc
Marveille Croweix
Perfect Li(f)e Yazarı
Marveille Croweix


Kadın
Ruh hali : Dolunayın Gizemi.. Heyup7
Mesaj Sayısı : 2182
Yaş : 29
Kan statüsü : safkan yani nolcak ki başka.
Galleon : 12730
Ekspresso Puanı : 22
Kayıt tarihi : 11/11/07

Dolunayın Gizemi.. Empty
MesajKonu: Geri: Dolunayın Gizemi..   Dolunayın Gizemi.. Icon_minitimeÇarş. 30 Nis. 2008, 22:46

Karanlık zindanların o ılık havasından kimseye görünmeden ayrılmak ve Lucy ile önceden kararlaştırdıkları birinci kat koridolarının fazla ziyaret edilmeyen bölgesinde buluşmak sandığı kadar kolay olmamıştı. Bahçeye minik adımlarla ulaştıklarında ikisi de profesörlere ya da herhangi bir sınıf başkanına yakalanmanın verdiği korkuyla tek kelime etmemiş , ellerinden geldiğince yumuşak adımlarla yürümeye devam etmişlerdi. Dolunay henüz tam yerini almamıştı gökyüzünde. Çok sayıda yıldız onun bu geceki parlaklığının yanında sönük kalıyordu. İşin kötü yanı Dolunay'ın o gece etrafa yaydığı ışık daha fazlaydı ve ikisinin fark edilme ihtimalini arttırıyordu. Bir profesöre yakalanmak en son istediği şeydi. Dönem başından beri tek bir hatası dahi olmamış,çoğu öğrencinin aksine ceza almamıştı. Şimdi de almak istemezdi. Yorgun ve zorlukla açılan mavi gözleri Lucy'ninkilerle birleştiğinde onun da aynı şeyleri düşündüğünü fark etti.

Her adımlarında biraz daha yaklaşıyorlardı Fısıldayan Ağaç Koro'suna. Nedense her zaman oraya verilen ismi tuhaf bulmuştu Catty. Fısıldayan Ağaç Korosu? Pek bir anlam çıkmıyordu. Zaten uykusu bu denli ağır basmışken mantıklı düşünebilmesi şaşılacak bir durum olurdu. Çalılıklar burayı dikenli teller gibi kaplamış,geçmelerini engelliyorlardı sanki. Bunu pek önemsemeyip üzerinden atlamaya karar verdi. Lucy'de onunla aynı karara varmış gibiydi çünkü en fazla iki saniye sonra ikisinden yükselen iniltiler yerlerini belli etmeyecek kadar hafif ama acı doluydu.Onu aşmışlardı belki ama Catty artık kırmızı çizikler ve kanlarla bezeli sol elini yüzünde hissettiği o tarif edilemez sızlama nedeniyle yanağına götürdü.Lanet olası çalıların dikeninin marifetiydi anlaşılan.
'Yüce Merlin!Lanet olsun!'Kesik derin sayılmayacak kadar ince ama siyaha yakın koyu kırmızı kanların yüzünün bir tarafına bulaşmasını sağlayacak kadar etkiliydi anlaşılan. Bakışlarındaki korkuyu saklamadan Lucy'e döndüğünde elinin yüzüyle aynı durumda olduğunu fark etti. Birden aklına bir soru takıldı. Bu geceyi atlatıp sıcacık yataklarına döndükten sonra ne olacaktı? Yani elbette birileri o yaraları görecekti ve nedenini öğrenene kadar da rahat bırakmayacaktı. Elini kesiğe bastırarak artık damla damla akmaya başlayan kanı durdurma çabaları içerisinde ilerlemeye devam etti.

Buraya daha önce hiç gelmemişti ama bahsedilen kuyuyu görmesi fazla bir zamanını almadı. Keskinleşen bakışlarını bir an bile kuyudan ayırmayarak yürümeye başladı. Anormal olan neydi peki? Yani Catty parşömende umduklarına pek rastlayamamıştı. Ama hemen ümitsizliğe kapılmak ona göre bir şey değildi , özellikle de tüm uykusunu bölmesine ve o zamana kadar pürüzsüz olan yüzünde açılan aslında oldukça küçük ama Catty'nin fazlasıyla büyüttüğü yarayı düşünecek olursa.. Lucy'nin hayal kırıklığına bir saniye bile aldırmayıp içinde kalan o minicik umut kırıntılarını da yok etmemeye çalışarak kuyuya eğildi. Dengesini bir an kaybedip düşme korkusuyla yanağını tuttuğu ve kanın akmasını engelleyen elini çekip kuyunun kenarlarına sabitledi. Uyku sersemliğinden olsa gerek toplamayı unuttuğu dalgalı sarı saçları o eğilince öne düşmüş , yanağındaki kanlardan nasibini almış görünüyordu. Ağaçlardan süzülerek gelip kuyudaki suya yansıyan ay ışığının eşliğinde artık serbet kalan kan damlası yanağından süzülerek tek bir damla şeklinde berrak suya akmıştı.
Ne olduğunu bir kaç saniye anlayamadı. Ama açık olan bir şey vardı ki birdenbire suyun ortasında yüzen bir kutu belirmişti. İri iri açılan mavi gözleri ve heyecandan titreyen yine de yakalanma korkusuyla sessiz tutmaya özen gösterdiği bir ses tonuyla Lucy'e döndü...


''Hey,buraya bak.Bulduk onu Lucy.Kutu!Bulduk onu.Hadi,gelsene.Ne duruyorsun orada?!''

Ama hala eğilip de kutuyu sudan almaya cesaret edememişti. Belki de bunu Lucy'e bırakmak en doğrusuydu.Eski neşesiz , huysuz ve uykulu halinden eser kalmamıştı. Bakışları aniden ortadan kaybolması korkusuyla bir Lucy bir kuyudaki kutu arasında gidip geliyordu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hogwartsekspresi.editboard.com/lejantlar-biolar-f164/marv
Lucienda B. Blanc

Lucienda B. Blanc


Kadın
Ruh hali : Dolunayın Gizemi.. Boupi3
Mesaj Sayısı : 307
Yaş : 73
Galleon : 12190
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 17/03/08

Dolunayın Gizemi.. Empty
MesajKonu: Geri: Dolunayın Gizemi..   Dolunayın Gizemi.. Icon_minitimePaz 04 Mayıs 2008, 00:31

Catty'nin sesiyle bir anda zıpladı Lucienda ve hemen onun arkasından kuyuya eğildi. Su yüzeyinde iki kan damlası, fazlasıyla büyük olduğundan ancak koyu renk suya karışan iki kan damlası ve.."Kutuu!!" Catty ne demişti zaten. Hemen bir hamleyle suyun üzerinde eğilip kutuyu almaya çalıştı ancak su tahmin ettiğinin daha altına bir seviyedeydi ve Lucienda az daha tepe üstü karanlık buz gibi suya düşüyordu. Hemen geriye kaykılıp kuyunun yanındaki Catty'nin hemen dibinde dururken düşünmeye başladı. Kutu suyun yüzyinde hala yüzüyordu. Ancak her an batabilirdi de. Son anda kendi kendine vurmamak için zor durdurdu elini. Merlin adına! O bir cadı mıydı değil miydi? "Wingardium Leviosa." Bomboş arazide sesinin yankılanacağını düşünüyordu ancak ağaçların sesleri kelimeleri yutmuş gibiydi. Kutu ellerinde geldiğinde beklediği gibi ıslak değildi. Ay ışığı üzerlerine vurup onları aydınlatırken Catty de onun başına gelmiş üzerinde bir sembol olan kutuyu inceliyor gibi gözüküyordu. İçiçe geçmiş kuzgun ve yılan kutunun bütün kapağını kaplıyordu. Ellerinin altındaki kutunun her alanına dokunan Lucienda açmak için bir giriş yeri bulamadı. Ancak Catty de onunla beraber kutuya dokununca elindeki kutunun kapağının daha önce belli olmayan bir yerden ayrıldığını ve içindekilerin göz önüne serildiğini fark etti. Nasıl?..

Beklediğinden oldukça büyük olan kutuyla beraber yerdeki bir taşın üzerine oturdu Lucienda. Karın henüz hiç yağmamış olmasının bir yararıydı bu. Catty de hemen dibindeki kayanın üzerinde yerini aldığında heyecandan elleri titreyerek içindekileri göz önüne çıkardı. İlk eline gelen bir küreydi. İçi dumanla dolu ancak yüzeyinde başka bir şey olmayan bir küre. Yalnızca bir etikette 'Calchas' yazısı okunabiliyordu. Kimdi bu Calchas? Lucienda küreyi dikkatlice incelemesi için Catty'e verirken koca bir tomar kağıdı da diğer eline aldı. Fazlasıyla uzun, bir o kadar eski kağıt parçaları üst üste duruyor Lucienda'nın merakını cezbediyordu. Koca tomarın ne olduğunu anlamak için ışığa tuttuğuna bunun bir günlük ya da buna benzer bir sayfalar serisi olduğunu anladı. Başlarında tarihler ve arkasından yazılar. İki kişi yazmış gibiydi. Bir yazı yatık, düzenli, diğeriyse minicik ve.. Bu doğru olabilir miydi? Luciendanın gözlerinin önüne çocukken ona okuma yazma öğreten, dükkandaki defterleri, kimsenin okumasına izin vermediği günlüğünü, aktardaki iksir malzemelerinin etiketlerini ve daha bir çok şeyi bu yazıyla dolduran narin eller geldi. Bu.. annesinin yazısıydı. Belki de yanılıyordu. Fena halde yanılıyor olmalıydı. Ne işi vardı annesinin? Bu kutunun kendisiyle ilgili bir kehanetten bahsediyor olması gerekiyordu. Kendisi ve Catty ile ilgili. Böyle düşünüyorlardı. Bu ise neydi böyle?..

Şokla kağıtları dizlerinin üzerine bırakırken Catty'nin kağıtları eline aldığını farketti. Aynı şekilde o da yazıları dikkatle inceliyor, kaşlarını çatıyordu. Kafasını tekrar kutuya eğen Lucienda dipteki son şeyi, daha küçük bir kutuyu ellerine aldı. Hayır.. Bunda da bir kilit yoktu. Ancak neresine dokunursa dokulsun açılmıyordu kutu. Bir kez de Catty'nin eline alması için ona doğru itti kutuyu. Biraz önceki gibi ikisinin elleri değdiği zaman açılmasını bekliyordu. Umuyordu aslında içinden. Ancak böyle bir şey olmadı. Catty kutuyu almış, parşömenleri de Lucienda'ya uzatmıştı.

Hepsi bir tarih sırası içinde ilerliyordu. En başta en eskisi ve son da yaklaşık ilkinin yaklaşık 3 sene sonrasından bir parşömen. Ancak onun sonunda seriden ayrı olarak bir parşömen daha vardı. Oldukça yeniydi. Aslında üzerindeki tarihe dikkat eden Lucienda sadece 2 sene önce olduğunu farketti. Yazı.. Annesinin yazısıydı. Onu okumamak için kendini zor tutan Lucienda buz gibi ellerle baştaki parşömeni kavradı ve ışığa tutup eğilerek okudu. Catty'nin duyabileceği ancak 2 metre ötedekilerin ağaçların seslerinden duyamayacağı bir fısıltıyla.

5 Aralık, İlk toplantı.

Biz, Diana Juno Redwood ve Christina Rosie Bristow,
Burada Lucienda Catty’nin de kendisi gibi nefesini tuttuğunu ve arkasından çok az duyulabilecek şekilde ”Annem..”diye mırıldandığını duydu. Luciendanın annesi ve Catty’nin annesi mi? Fazla duraksamadan okumaya devam etti. kurduğumuz klubün ilk toplantısı için bir arada bulunmaktayız. Bu klup ise sadece ve sadece 2 kişilik ve tek bir amaç üzerine kurulu: Bu okuldaki ve dışarıdaki kanı bozukları ve bulanıkları bulmak ve büyücü dünyasından silmek. Aslında baştan başlamak daha mantıklı olurdu:

Bundan birkaç ay öncesinde karanlık ormanın dibinde içeriye girmeyi düşünürken ikimiz de bu okulda tek başımıza olduğumuzu düşünüyorduk. Ancak o gün tanıştığımızdan beri o kadar birbirimizle iç içeyiz ki biliyoruz. İkimiz varız. Bu kadar şeyi göze alabilecek derecede ‘saf’ bir tek bizim kanımız. Bizimkisi dostluk değil daha ötesi. Her şeyi paylaştık. Ancak ilk günden beri asıl paylaştığımız şey ideallerimiz. Şimdi kararlıyız. Madem bu kadar kararlıyız, buna göre bir tavır takınmalıyız. İşte bu klubün kuruluş amacı budur.

İkimiz de henüz birinci sınıf olabiliriz ancak hedeflerimizin büyüklüğü bize güç veriyor. Hele böyle başarılı , biri Ravenclaw biri Slytherin iki öğrencinin böyle bir şey yapması çevremiz tarafından hiç beklenmiyor. İlk amacımız bu okulu temizlemek olacak. Şimdilik bunun için yalnızca bu konuda fikirler üretebilir ve kendimizi geliştirebiliriz.

Büyücü kanını bozan bu insanları artık bu okulda istemediğimizi açıkça belirtmeliyiz. Ve gerekirse bunun için can yakmaya hazırız. Çünkü ancak böylelikle insanlar gerekli dersi alacaktır.
Ju ve Chris


Lucienda şokla gözleri açılarak yazıyı bir kez daha okudu. Bu doğru muydu? Elindeki kağıda göre annesi ve Catty’nin annesi sadece arkadaş değil ayrıca suç ortağıydı. Hem de okuduklarına bakılırsa safkanlığa düşkün, yarım kan olan herkesi ezen tiplerdi. Bu kadarı da değil. Ayrıca bunu yok etmekten bahsediyordu. Nasıl? Bu sadece ilk ve muhtemelen en kısa parşömendi. Bu tomar daha neleri barındırıyordu? Çok da gerilere gitmek istemediğinden elinin altındaki tomara şöyle bir baktı. Hepsini sırayla o an okuyamayacağını biliyordu ancak aralarda önemli olabilecek şeyleri o an bilmeliydi.

Tomarı n üst kısımlarında işe yaramaz olarak gördüğü kağıtları kenara çekti. Yine de hepsini gözüyle şöyle bir tarıyordu. Sonunda ’10 Mayıs’ tarihli parşömeni aradan çıkardı. Bu parşömen aynı zamanda o dönemin son parşömeniydi anlaşılan çünkü bundan sonrakiler sonbahardan devam ediyordu. Lucienda kağıdı incelediğinde yazının annesinin olmadığını fark etti. Bu durumda..

Üzerinde 10 Mayıs, Gizleme Konusuisimli parşömeni hala açılmayan kutuyu inceleyen Catty’e verdi. Kız şaşkınlıkla eline alırken Lucienda gülümsedi. Annesinin yazısıysa kendisi okumalıydı. Bir süredir konuşmadıklarını, yalnızca parşömenleri okuyup eşyaları kurcaladıklarını da ancak o zaman fark etti. Yine de ellerindeki o kadar acayip bir şeydi ki Lucienda ağzını açsa da ne söyleyeceğini bilmiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164/luc
Marveille Croweix
Perfect Li(f)e Yazarı
Marveille Croweix


Kadın
Ruh hali : Dolunayın Gizemi.. Heyup7
Mesaj Sayısı : 2182
Yaş : 29
Kan statüsü : safkan yani nolcak ki başka.
Galleon : 12730
Ekspresso Puanı : 22
Kayıt tarihi : 11/11/07

Dolunayın Gizemi.. Empty
MesajKonu: Geri: Dolunayın Gizemi..   Dolunayın Gizemi.. Icon_minitimeSalı 06 Mayıs 2008, 11:15

Lucienda elindeki parşömeni okumayı bitirdiğinde iri iri açılan mavi gözleri hala açamadıkları kutuda sabitlenmişti. Dışarıdan bakıldığında düşünüyor gibi görünebilirdi, hatta öyle görünüyordu muhtemelen. Ancak o sadece olayı kavramaya çalışıyordu. Annesinin melek gibi biri olduğunu hiç bir zaman düşünmemiş olmasına karşın böylesine iğrenç bir amaç üzerine kurulu bir kulüp kurmak..Aklının ucundan bile geçmemişti. Adras.. Ya o ne düşünürdü? Belki de ona hiç söylememeliydi, hatta söylemeyecekti de.. Nasıl söyleyebilirdi ki? 'Hey Adras, annemiz psikopatın teki..'' mi diyecekti? Elbette hayır. Onun Catty'den daha güçlü biri olduğu kesindi ama yine de bu öylesine kolay hazmedilecek bir durum değildi.

Peki ya babası? O biliyor muydu? Saçmalamaya başlamıştı yine.. Babası onun için bir kahramandı ve annesi gibi bir işe girişmiş olmasına ihtimal vermiyordu. Hem bu kurulan saçma kulübün işe yaradığı nereden bilinebilirdi ki? Okulda hala kanı bozuklar vardı. Öyleyse annesi bir yerden sonra aklını toplamayı başarmıştı. Bir an için annesinin ve Lucy'nin annesinin amacının başarılı olduğunu düşündü. Hep istemiyor muydu sanki o? Her zaman safkanlara biraz daha ayrıcalık tanınmalı gibi bir düşünce geçmiyor muydu aklından? Ama yine de bu çok canice bir durumdu. İmkansız ve yalan...

Birden aklında daha önce fark edemediği bir nokta belirdi. Ne diyordu günlük? Karanlık Ormanın dibinde. Nasıl? Lucy ve Catty de orada karşılaşmışlardı ancak onların arasında sadece kuvvetli bir dostluk vardı, saçmasapan bir amaç için bağlı değillerdi. Bu kehanetin ve kutunun annesiyle alakası olmadığı fikrine kapıldı yeniden. Kendisiyle ilgili olmasını ummuştu, zaten kutunun elleri değince açılması buna verilebilecek en uygun kanıt değil miydi?

Lucy'nin ona bir parşömen uzattığını son anda fark edince kendini bu bir türlü sonuca varamadığı düşüncelerden sıyırıp aldı ve üzerindeki yazıya çevrildi hafif buğulu gözleri. Annesinin yazısı.. Eskiden malikanenin kütüphanesine saattlerce kapanır ona efsaneleri anlatırdı annesi. Onun yazısını nerede olursa olsun tanıyacağına emindi.Yine de okumaya başlamadan önce kısa bir anlığına duraksadı. Sahiden de bilmek istiyor muydu? Yani bazen gerçekleri bilmemek bilmeye kıyasla daha iyi olurdu ve eğer sonu kötü biten bir gerçekse bu, bilmemeyi tercih ederdi.Yine de merakına engel olamadı ve elinden geldiğince sessiz tutmaya özen gösterdiği,titrek bir ses tonuyla sonunun nereye vardığını tahmin bile edemediği parşömeni okumaya koyuldu.


10 Mayıs, Gizleme Konusu

Tatil başlamak üzere ve biz bir dönem boyunca umduğumuzdan daha büyük bir yol kat ettik. Şimdilik fazla dikkat çekmiyoruz. Tabii bizi bir defasında ormanın girişinde dururken gören ve gelip sorular yağdırmaya başlayan Profesör Tiehmann'ı saymazsak. Gözü her saniye üzerimizde ve o etrafımızdayken fazla rahat davranamıyoruz. Bu konuyu daha sonra halledeceğiz tabii ki. Şimdi öncelik verilmesi gereken daha önemli konular var.

Aylardır her türlü sırrı koyup kilitlediğimiz efsunlu kutuyu saklama vakti geldi. Tatildeyken içimizin rahat olması daha sakin ve dikkatli deneyler yapabileceğimiz anlamına gelir ne de olsa. Bunun için ormanın ve ihtiyaç odasının güvenli olmadığınu düşünüyoruz ve şu anda Fısıldayan Ağaç Korosunda bu satırları yazarken nereye ihtiyacımız olduğunu fark ettik.

Sırtımızı yasladığımız kuyu bunun için en güvenli yer gibi görünüyor. Kütüphanede araştırdığımız ve gayet başarılı bir şekilde uygulayabildiğimiz bir büyü sayesinde onu bizden başkasının bulmamasını sağlayabiliriz. Gelecek sene planlarımıza bir adım daha yaklaşacak olmanın verdiği azimle evlerimize dönebiliriz.
Chris ve Ju


Saçmalık, diye mırıldandı satırları okumayı bitirdiğinde. Parşömeni kıvırma zahmetine bile katlanmadan kutuya bıraktığında vazgeçme duygusu hafiflemenin aksine daha da artmıştı. Bir sonraki günlükte ne yazacaktı peki? Hem profesörden kurtulamak da neyin nesi oluyor? Anneleri kendilerini ne sanıyordu acaba..

''Bir profesörden kurtulma düşüncesi, planlar. Lucy bunlar düpedüz saçmalık.''

Eline yeniden aldığı kapalı kutuyu çevirmeye devam edip üzerini incelerken olabildiğnce fazla yere dokunmaya özen gösteriyordu. Az önce kuyudan çıkardıkları kutu ikisi dokununca açılmıştı. Bunun da öyle olması gerekmiyor muydu? Birden aklına ormandaki parşömen geldi. Annesinin yazısı olsa tanırdı, herhalde Lucy için de aynı durum geçerliydi. Oraya birinin düşürmüş olması ihtimali yüksekken, bulunmak için koyulmuş da olabilirdi. Sonuçta onun sayesinde buradaydılar ve Catty devam etmek istemediğini hissetmesine rağmen neler olduğunu merak etmeden duramıyordu. Zaten o lanet olası merakı yüzünde burada değil miydi?..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hogwartsekspresi.editboard.com/lejantlar-biolar-f164/marv
Lucienda B. Blanc

Lucienda B. Blanc


Kadın
Ruh hali : Dolunayın Gizemi.. Boupi3
Mesaj Sayısı : 307
Yaş : 73
Galleon : 12190
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 17/03/08

Dolunayın Gizemi.. Empty
MesajKonu: Geri: Dolunayın Gizemi..   Dolunayın Gizemi.. Icon_minitimeÇarş. 07 Mayıs 2008, 18:42

Lucienda elleri bu sefer meraktan değil, şaşkınlık ve şoktan titreyerek elindeki parşömenlere bakakaldı. Bir Profesörü öldürmeyi planlıyorlardı ha? Soğukkanlılıkla.. Nasıl bir insandı annesi? Şimdiye kadar tanıdığını sandığı insan bu muydu? Neden böyle olmuştu neden? Değişmiş miydi? İki sene önce evden kaçmasının sebebi bu muydu? Kafasında milyonlarca soru dolanıp duruyordu. Ve belki de hepsinin cevabı elindeki parşömenlerdeydi.

Catty'nin de onun gibi biraz şaşkın olduğunun farkındaydı. Belki onun annesi bir Ölüm Yiyendi. Belki o alışıktı. Yine de 1. sınıftayken bir insanın bu kadar aşırı düşünebileceğine inanmazdı Lucienda. Catty'nin de aynı olduğunu biliyordu, o elindeki parşömeni kıvmadan kutuya koyarken, atarken. Kendisi de elindeki tomara baktı. İstiyor muydu gerçekten? Bilmeyi istiyor muydu? O an elindekileri bırakıp gitmeyi koşmayı isteyordu, buradan kaçmayı. Annesinin hala çok temiz bir insan olduğunu düşünmeyi de. Ama sonunu da merak ediyordu.

Kağıtları ikişer ikişer atlarken bir sonraki döneme, ikisinin de anlaşılan 2. sınıfta olduğu döneme gelmişti bile. Okumak istediğinin hangisi olduğuna karar veremiyordu ki üzerinde koyu, kurumuş bir leke olan bir kağıda eğildi. Bu.. Bunu okumalıydı. Sesini yükseltmeden, belki de yükseltemeden okumaya başladı. Yine annesinin yazısıydı.

"15 Aralık, İlk..

Bir yıldan uzun bir süredir bunu bekliyor, planlıyorduk ve şimdi elimize geçen fırsatları değerlendirerek ilk kurtulmamız gereken insandan kurtulduk. Profesör Tiehman.. Sürekli ensemizde, sürekli sorguluyordu bizi. Tam bir muggle aşığı ve bulanık sevdalısı olması da ona olan nefretimizi körüklüyordu. Kurban ararken onun bize bu fırsatı sunması mükemmel oldu, daha doğrusu bizim bu fırsatı yaratmamız.. Şimdi baştan başlamalıyım sanırım.

İlk olarak nasıl öldürdüğümüz.. Tamamen tesadüf eseri olan kısım bu işte. Bundan yaklaşık 2 ay kadar önce tuvalette sürekli mızıldayan, ağlayan ve bize kendisiyle uğraşmamamız için neredeyse yalvaran Goldwell ile uğraşmak için 2. Kattaki tuvaletteydik. Kız sonunda bize istediğimizi yapacağını söyleyip uzaklaştığında aklımızdaki şeylerden biri ondan kurtulmaktı. Tam bu sırada arka taraftaki tuvaletlerden birinde gizli bir geçit keşfettik. Bu geçit bir odaya açılıyordu. Odanın ise karşı duvarında bir kapı daha vardı. Geri kalan iki duvarı ayna ile kaplı bu oda insanın iyi hissetmesini sağlıyordu. Sonsuzluğa ulaşırmış gibi. Öbür kapıyı zorladığımızda kapının kütüphanenin yasak bölümüne açılan ufacık bir tünele açıldığını gördük. Bu şekilde geceleri sınıf başkanı olmamızın avantajından yararlanarak buraya yaklaşıyor, içeri giriyorduk. İkimizin de iksirde iyi olduğu su götürmez bir gerçek. Bu yüzden buradaki en ileri seviye iksir kitaplarından birini aldık. Nasıl olsa yokluğunu birkaç yüzyıl kimse fark etmez.

İşin bir sonraki aşaması iksiri yapmaktı. Bunun için de bu zor malzemeleri bulmamız gerekiyordu. Kimse ummazken karanlık ormana girip çıkmamız yoluyla bir kısmını elde ettik. Bir kısmını ise, eh bu kısmını Profesör Stoughton’dan aldığımızı söyleyebilirim. Ama ne için kullanacağımızı bilse bize verebilirdi. İksiri yapmak için kütüphaneye açılan o odayı kullandık. Kitaptaki yüzlerce iksirden istediğimizi bulmak zor olmadı. Hem en etkili zehri istiyorduk hem de bizim yaptığımızın belli olmamasını. Bulduğumuz zehir ‘Zamana Bağlı Ölüm İksiri’ bütün beklentilerimizi karşılıyor gibiydi. Hem etkili, hem de müthiş bir özelliği olan bir iksir. İksir ne kadar süre dinlenmeye bırakılırsa o kadar zaman sonra kurbanı acılı bir şekilde öldürüyordu.

İşin son kısmı Tiehman’ı ele geçirmekti. İksiri yapmamızın birkaç gün sonra bu imkanı da sağladık. Sürekli kütüphanenin yasak bölümü çevresinde gezmemizden şüphelenip ensemizden ayrılmayan Tiehman’ın önünde ben, Diana 1. Sınıflardan bir Gryffindor’a bir nazar yolladım. Çocuğun suratında çıbanlar çıkarken Tiehman beni odasına çekiyordu bile. İksirin yapımından tam 1 hafta sonra odasında olmam gerekiyordu. Tam da beklediğimiz şey. Bana üst üste geçmiş 14 yılın eski sınav kağıtlarını alfabetik sıraya göre dizdirirken kendisi çayını yudumluyordu. İçine Çingülü koyarak tadını fark edilmeyecek düzeye çektiğimiz iksiri Tiehman’ın çayına attığımdaki hazzı bir daha bulabilir miyim bilmiyorum. Kapının önünde bekleyen Chris’in de aynı hazzı hissettiğini biliyordum.

İksir bundan tam bir hafta sonra tam da Hogsmaede gezisi sırasında ‘Domuz Kafası’nda etkisini göstermiş Tiehman da oracıkta ölmüştü. Kimse katili bulamadı. Hatta bir kısmı aramadı bile. Adamın nasıl bir bulanık-aşığı olduğu biliniyordu.

Şimdi elimizde yeterli iksir ve malzeme var, biz ise yeni kurbanımızı belirliyoruz. Her seferinde farklı bir şekilde denersek kimsenin bağlantılı olduğundan şüpheleneceğini sanmıyoruz. Bizim kendimizi ne kadar muhteşem bir amaca adayıp bunun için neler yaptığımızı kanıtlayan kağıdı ise kendi kanlarımızla mühürlüyoruz. Bu ilk olabilir ama son değil.

Bu arada, yasak bölümü kurcalarken birkaç yerde bahsedildiğini gördüğümüz bir defter var. Onu aramaya da başladık. Ne ile alakalı bilmiyoruz. Ama içinde bir çok gizem barındırıyor. Onu aramak da amaçlarımızdan biri haline geldi.

Ju ve Chris


Eğer bu mümkünse elleri daha da titremeye başladı. Nasıl? Nasıl.. Sorular dudaklarının ucuna bile gelmiyordu. Lucienda annesinin bir cinayeti bu kadar soğukkanlılıkla işleyeceğini hayal bile edemiyordu. Bu kağıtları yakmayı istiyordu o an. Nasıl? Henüz 15 yaşında bu cinayeti nasıl işlerdi. İksir? Yoksa kendi ellerinde olan kitap mıydı? Buna inanması daha da zor geliyordu. Bu defter de neydi şimdi? Soru işaretleri fazlaydı, ancak ne Lucienda'nın bunları cevaplayacak gücü kalmıştı, ne de yanıtları arayacakları yer.

Kafasını kaldırıp Catty'e baktığında onun yüzü de artık kararmaya başlayan korunun içinde zar zor seçiliyordu. Ne kadar zamandır buradalardı acaba. Bu kadarı yeterdi. Bir gece de daha fazla şeyi kaldırabileceğini sanmıyordu. İkisinin annesi daha fazlasını yaptıysa bile öğrenmek istemiyordu. Parşömenleri birbiri ardına büyük kutuya atarken diğerlerinden daha farklı, kısa ve yeni olan parşömen yere düştü. Alıp yerine koyarken belki de hayatında ilk defa Lucienda annesiyle ilgili olmamasını istiyordu. Oysa bunca zaman onunla ilgili ufacık bilgi kırıntısı için bile neler vermezdi. Ancak yazı annesinindi ve sadece şu yazıyordu.

Artık özgürüm. Ve aradığımız şeyi bulmaya gidiyorum. Chris'in de benimle olacağını biliyorum. 7 Temmuz, Ju

Lucienda tarihin annesinin evden gittiği, daha doğrusu kaçtığı zamanla uyuştuğunu görünce pek de şaşırmadı. Bekliyordu sanki. Demek okula da gelmişti. Neydi bütün bunlar? Bir soruyu çözünce diğeri geliyordu. Bütün kağıtları kutuya fırlatarak Catty'e baktı. Onun da elindeki minik kutuyu büyüğün içine fırlatıp kafasını eğdiğini görebiliyordu. Gittiği yerden sesini bularak fısıltı halinde konuştu.

"Şey, gitsek artık daha iyi olur sanırım Catty? Ne dersin?" O an için buldukları şey hakkında konuşacak gücü yoktu. Üstelik orası biraz fazla mı soğuk olmaya başlamıştı ne?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164/luc
Marveille Croweix
Perfect Li(f)e Yazarı
Marveille Croweix


Kadın
Ruh hali : Dolunayın Gizemi.. Heyup7
Mesaj Sayısı : 2182
Yaş : 29
Kan statüsü : safkan yani nolcak ki başka.
Galleon : 12730
Ekspresso Puanı : 22
Kayıt tarihi : 11/11/07

Dolunayın Gizemi.. Empty
MesajKonu: Geri: Dolunayın Gizemi..   Dolunayın Gizemi.. Icon_minitimePerş. 08 Mayıs 2008, 20:50

İmkansız.. Yalan.. İmkansız.. Yalan..

Kafasının içinde dönüp duran iki kelime vardı sadece. İmkansız ve Yalan. İnanmak istemiyordu annesinin böyle bir şey yapmış olmasına. Üstelik henüz on beş yaşında, kesinlikle olamaz. Ama inkar etmekle ne kazanabilirdi ki? Cadının kendi el yazısıyla yazdığı parşömenler önündeyken gerçeklere sırtını dönüp yıllarca hayranlık beslediği kadının temiz olduğuna inanmak çok zordu. Catty'nin görmezden gelemeyeceği kadar zor. Lucy küçük bir parşömeni okumayı bitirdiğinde elindeki küçük kutuyu fırlattı. Daha fazlasını duymak istemediğine emindi. Dizlerini karnına başını elleri arasına alıp saçlarının öne dökülmesine aldırmayarak bakışlarını zeminde sabitledi. İnanmak istemiyordu..

Neden o lanet olası ormana gitmişti ki? Belki Lucy orada olmasaydı içeriye girecek cesareti bulamayacaktı ve parşömene hayatı boyunca rastlamayacaktı. Annesinin tanıdığı gibi olarak yaşatacaktı içinde. Ama şimdi ne geçmişi tartıp ''eğer ve keşke'' deyip durmanın, Lucy'i sırf oradaydı diye suçlamanın bir anlamı yoktu. Annesinin çok iyi biri olduğunu savunmamıştı asla, hatta onun fikirlerine saygı duymayı da öğrenmişti ama bu fazlaydı. Catty için bile fazlaydı. Birden Lucy'i düşündü. Biraz fazla mı soğukkanlıydı bu kız? Yoksa duygularını saklama gibi olağanüstü bir yeteneğe mi sahipti?

Mavi gözlerinde uzun süredir birikmiş olan bomcuk şeklindeki göz yaşı artık kurumuş kırmızı bir renge sahip olan yanağından sıcak bir etki bırakarak süzüldü ve ayaklarının hemen dibindeki toprağa düştü. Ve sonra bir tane daha.. Her zaman zayıflık olarak görürdü ağlamayı. Şimdiyse küçük mızmızlar gibi göz yaşlarına hakim olmakta zorlanıyordu. Yine de Lucy'e bunu göstermeye hiç niyeti yoktu. İçten içe suçluyordu onu, sırf ormanda karşılaştılar diye. Belki o gün oraya gitmeseydi şu anda yanındaki kızla hiç tanışmayacaktı ve hayatı çok daha güzel olacaktı. Ancak bu gerçekle yaşamak..En başından beri Lucy'e anlatmaya çalıştığı şey buydu. Bilmek istemeyecekleri bir gerçekle karşılaşmak.. Hayatı boyunca söyleyebileceği tek bir kelime vardı. Keşke..

Hafif bir şekilde yer yüzüne düşmeye başlayan yağmur damlaları ve esen rüzgarın soğuğunun bedenine işlemesine aldırmıyordu. Şimdi yeni bir imge daha belirmişti zihninde. Adras? Ona söylememe kararı şimdi daha da keskinleşmişti. Hem bilmek istemeyeceğine emindi. Sadece Lucy ve Catty. Başkasının haberi olmayacaktı tüm bunlardan. Şu anda kesin olarak bildiği bir tek bu vardı. Ne babası, ne kuzenleri, ne kardeşi ne de amcası. Hiç kimsenin haberi olmayacaktı. Hiçbir şey olmamış, haberdar değilmiş gibi yaşamaya devam edecek, bu konu hakkında Lucy ile bile tek kelime etmeyecekti. Hatta onu görmeye devam edecek miydi, onu da bilmiyordu. Onu her gördüğünde bu akşamı hatırlayacaktı ve buna katlanamazdı. Belki biraz zaman geçtikten sonra. Ama şimdi,hayır.

Kızın gitmeleri hakkında söylediklerinin ardından ellerini kendine yumruk şeklinde destek yaparak ayaklarının üstüne bastı. Saçları hafif dağılmıştı, yanağındaki kesik fena görünmüyordu, cübbesinin bazı yerleri çamur olmuş elleri çizilmişti. Bir sorun daha.. Soru soran meraklı insanlara ne diyecekti? Düştüm, en mantıklı bahaneydi. Yine de o an için bütün bunları düşünmek istemiyor, sadece oradan uzaklaşıp zindanlara gitmeyi diliyordu.

Konuşmak istemediğinden veya konuşmaya çalışsa bile sesinin çıkmayacağı nedeniyle sadece onaylayarak başını salladı. Kutuyu nasıl kapatacaklardı, bunu da bilmiyordu. Gerçi o an için hiç bir şey bilmiyordu ya..Yine ikisinin dokunması gerektiğini düşündü. Islak zemine dağılmış bir kaç parşömeni sertçe alıp kutuya koydu ve Lucy'e kaçamak bir bakış atıp kutudaki ambleme dokundurdu artık hiç de beyaz görünmeyen elini. İki saniyeden çok daha kısa bir süre içerisinde Lucy' de aynısını yapmıştı. Bekledikleri gibi oldu ve kutu yine nereden olduğunu anlayamadığı bir bölgede kilitlendi. Şimdi bir bütünmüş, açılma olanağı yokmuş gibi görünüyordu ancak Catty emindi, ellerini koysalar yeniden açılacaktı. Emin olduğu bir şey daha vardı; kutuyu bir daha açmak bir yana görmek dahi istemiyordu. Başını kaldırdığında kızın yüzündeki ifadeden aynı düşünceler içesisinde olduğunu fark etti.
Kutuyu eline alıp kuyuya attığında yüzüne sıçrayan sulara aldırmadan içinden 'seni bir daha görmek istemiyorum!' diye mırıldandı. Kutu sanki içeriden bir şeyler onu çekiyormuş gibi suda gömüldü ve kısa bir süre sonra tamamen yok oldu.


''Hadi, gidelim.''

Sesinin çıkmayacağı konusunda yanıldığı gibi titrek çıkmasına engel olamamıştı. Revire uğramayı aklının bir köşesine yazarken tek kelime bile etmeden çok daha sessiz bir şekilde ( çünkü onları böyle bir görüntüde bir profesörün görmesi en son isteyecekleri şeydi) kaleye ulaştılar. Koridorda kulelere gitmek için merdivenlere giden yola sapan Lucy'e sadece acı bir gülümseme göndermiş ve ayakkabılarının ses çıkarmamasına özen göstererek yatakhaneye ulaşmıştı. Üzerindekileri bir çırpıda değiştirip yüzünü yıkayıp saçlarını taradıktan sonra arkasından topladı ve yatağın ortasında bağdaş kurup oturdu. Kendine kızmaya başlamıştı. Lucy'i suçmalak büyük bir aptalıktı. Sonuçta ne Lucy'nin ne de Catty'nin bu durumla bir alakası yoktu. Özellikle de birbirlerinden başka kimseye anlatamayacakları bir gerçekle yüzyüzeyken onun desteğine ihtiyacı vardı. Islak mavi gözlerinni kapatırken hala annesinin nasıl böyle bir şey yapmış olacağını düşünüyordu. Sahiden de hiç olmamış gibi davranabilir miydiler? Denemeye değer gibi görünüyordu..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hogwartsekspresi.editboard.com/lejantlar-biolar-f164/marv
Lucienda B. Blanc

Lucienda B. Blanc


Kadın
Ruh hali : Dolunayın Gizemi.. Boupi3
Mesaj Sayısı : 307
Yaş : 73
Galleon : 12190
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 17/03/08

Dolunayın Gizemi.. Empty
MesajKonu: Geri: Dolunayın Gizemi..   Dolunayın Gizemi.. Icon_minitimeC.tesi 10 Mayıs 2008, 21:11

O an için kimseyi görmek, duymak istemiyordu. Annesi, onun için bunca yıldır sır olan insan artık gözünde yeniden biçimleniyordu. Tanıdığı insan, sevecen, ona yeni şeyler öğretmeye meraklı cadı gün gelip aniden yanlarından ayırlmıştı. Ve şimdi Lucienda daha iyi anlıyordu. Sevecen? Bu kadın hiç sevecen olmuş muydu acaba? Yaptığı her şey yanlış, söylediği her şey yalanmış gibi geliyordu Lucienda'ya. Onu tam olarak tanıma fırsatı bulamamıştı ve tanımak da istemiyordu artık. Yeterince iç yüzünü görmüştü. Ve defter? Ne defteriydi bu? Başka zaman olsa bunu düşünürdü ancak onu düşünecek durumda değildi. Catty her şeyi kutunun içine tepip beraber kutuyu mühürlerlerken, ya da kuyunun dibini boylayan kutuya bir daha görmemek üzere bir bakarken bunları düşünüyordu. Duygulara yer yoktu. Çünkü hissetmeye başlarsa, düşünmek yerine hissederse durum daha kötü olurdu. Bütün her şeyi düşünmek, sadece düşünmek bile acı veriyordu. Babası, kendisi.. Her şey, hepsi koca bir yalanmış gibi.

Sessizlik büyürken Catty ile yavaşça korudan çıkmaya başlamışlardı. Şatoya ulaştıklarında dahi birbirlerine bakmıyorlardı. Lucienda içinden Catty ile kütüphanede yaptıkları konuşmayı düşünüyor, ona hak veriyordu. Bütün bunlar kaldırmak için çok fazlaydı. Birbirlerini gördükleri anda düşündükleri tek şey anneleri ve onların yaptıkları olacaktı. Aynı şekilde tanışmışlardı onlarda. Ve şimdi onların kaderi de o şekilde bağlı mı diye düşüneceklerdi. Onlar gibi mi olacaklardı? Ürperen Lucienda pelerinine daha da sarıldı. Asla! Asla birini öldüremezdi o. Asla annesi olmaycaktı. Bir kere onun düşüncelerinden tiksinirken imkansızdı zaten. İçeride ayaklarının çıkardıkları gıcırtı üzerine camdan hafifçe dışarı baktı. Kar hafif hafif yağmaya başlamış, pelerinlerinin üstünde beyaz bir tabaka olarak yığılmıştı. Ancak iki kız da farkına varamamıştı. Yol ayrımına gelip kimseyle karşılaşmadıklarında dahi ağızlarından tek kelime çıkmamıştı. Bir daha konuşamayacaklarmış gibi geliyordu Lucienda'ya. O kutuyu hiç açmamış olmayı diliyordu.

Catty'den ayrılıp kuleye giden arka yoldaki merdivenleri tırmanmaya başladığında kendi soğukkanlılığına şaşırmıştı. Ancak o anda anladı ki Diana Juno Blanc diye bir insan artık onun için yoktu. Bunca zaman merak etmişti ancak ölü olsa bile umrunda değildi. Onu merak etmemesinin sebebini de biliyordu artık. Duyguları olmayan bir insanın muhtemelen istemediği bir kızdı işte. Peki beraber geçirdikleri, babasıyla annesinin geçirdiği onca güzel zaman? Onlarda mı yalandı?

Heykele geldiği an aynı soruyu ancak 4. defada cevaplayabilmişti. Artık savunmasının kırılmaya başladıığını, duygularının düşüncelerine karıştığını, mantığının kaybolduğunu hissediyordu. Ancak son noktada bulunduğu yer serin yatağıydı. Ağır kadife perdeleri tamamen çekip titreyerek yorganın altına girdiğinde düşüncelerden önce uykunun gelmesini dileyerek tavana baktı. Ancak uyku onu uzun bir süre ziyaret etmeyecekti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164/luc
 
Dolunayın Gizemi..
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: RPG İçi Sayfalar-
Buraya geçin: