|
| Hüznün Çevirdiği İnce Yapraklar | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Charlie von Diederich Seherbaz Karargahı & UBBP Genel Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2101 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12549 Ekspresso Puanı : 49 Kayıt tarihi : 05/05/08
| Konu: Hüznün Çevirdiği İnce Yapraklar Ptsi 26 Mayıs 2008, 22:26 | |
| ''Daha dikkatli olursan sevinirim.''
Charlie kütüphanede yine aynı sıklıkta aynı binadan kendisine çarpanlarla karşılaşıyordu. Buna alışmıştı artık bu yüzden ilk verdiği tepkiler kendini göstermiyordu. Onların bilerek yaptığını biliyordu çünkü hepsi çarptıktan sonra sinsi sinsi bakışlar atıyordu Charlie'ye. ''Yazık. Onlar bilgiden de huzurdan da ıraklar.'' Kendisi çok mu yakındı acaba huzura? Bir düşünmeliydi bunu Charlie. Kütüphaneye sayfa karıştırıp içindeki bilgileri öğrenmek, öğrendiklerini de pekiştirip tazelemek amacıyla gelmiş ancak düşünceler onu sel gibi alıp gitmişti çoktan. ''Ya sen Charlie? Ya sen? Çok mu farklısın sanki?'' Zihni doğruyu söylüyordu her ne kadar bunu bastırmaya çalışan sinirleri harekete geçmeye çalışsa bile. O sırada kendini silkeleyen bedeni onu bir masaya doğru yönlendirmişti.
Kitabın sayfaları aklındaki hüzünle çevrilirken bilgilerin beynindeki bir yere gittiğini düşünmüyordu Charlie. Rahatlamadan olmayacaktı. Boş boş çevirdiği onlarca sayfayı bir hareketle geri kapadı. İki eliyle başını avuçları içine alarak derin bir nefes verdi. Ona yeni bir şeyler lazımdı ama bunları bilmiyordu. ''Beschwerlich...'' Evet gerçekten de zahmetli, zor ve bir o kadar da sıkıcı bir durumdaydı. Bir sözcük çıkıyordu sadece ağzından... Oysa ki aklının içinde neler neler dönüyordu. Nadir olan mutsuzluğu bu sefer kendisini kütüphanede yakalamıştı. Ama buna teslim olacak mıydı orası meçhuldü.
Sıkıntısını gidermek için kendince akılsız bir davranışta bulundu. Masadan masaya geçiyor kitapları değiştirip duruyordu. Madam Pince fena kızacaktı yakalarsa. Bir yandan da onla oyun oynuyor gibi bir hali vardı Charlie'nin. Bu son derece tehlikeliydi ve cesaret isterdi. Kendisini gören bir Slytherinli öğrencinin ağzı açılırken Charlie : ''Sakın!'' diye hafifçe söylendi. Çocuk çok gariptir ama susmuştu. İlk defa birisi Gryffindorlu bir çocuğa uymuştu. Bunun gururuyla daha bir kendinden emin yürümeye başladı. Madam Pince'i görebiliyordu.
Rp Out : Lütfen gelmeyin, anlaşmalı bir Rp'dir. | |
| | | Aurore Eulalie Arceneau
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1077 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12207 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 08/03/08
| Konu: Geri: Hüznün Çevirdiği İnce Yapraklar Ptsi 26 Mayıs 2008, 23:30 | |
| Brooke yukarı raflardan birine ulaşmak için parmaklarının ucunda yükseldi. Elindeki kitap yığını ha düştü ha düşecek haldeydi. Uzandığı kitaba daha parmaklarını değdiremeden kitap büyük bir gürültüyle yere yuvarlandı. Sırtında Madam Pince'in keskin gözlerini hissedebiliyordu. Diğer kitapları tek koluyla göğsüne bastırarak kalın, siyah ciltli kitabı yerden aldı. Bu kitabı da alınca kolları daha fazla itaat edemezmiş gibi göründü. Brooke hepsinin birden yere düşmesi ihtimalinde çıkacak olan sesi düşündüğünde tüyleri diken diken oldu. Bu sefer Madam Pince kendisini kesin kütüphaneden atardı.
Aceleyle gözlerini etrafta gezdirdi. Görünürde boş masa yoktu, tek boş masa epeyce uzakta, üstelik Madam Pince'in burnunun dibindeydi. Başka birinin yanına oturmayı Madam Pince'in gözlerini sürekli olarak üzerinde hissetmeye tercih ederdi. Kollarından aşağı yavaş yavaş kaymaya başlayan kitaplar çabucak bir yer bulması konusunda onu uyarıyordu. Etraftaki bütün masalar Slytherin cüppeli kişiler tarafından işgal edilmişe benziyordu.
Gözü tek başına oturan bir Hufflepuff'lıya takıldı. Kitapları masaya yığarken, "Oturabilir miyim?" dedi. Kız 'zaten oturdun' dermişçesine ona gözlerini dikti. Brooke sessizce üfledi. Kırk yılda bir ders çalışmaya karar vermişti zaten... O da zorunda olduğu için. Kız ayağa kalkıyordu sanki, gözleri hala üzerine dikilmişti. Brooke elinde olmadan bir sorunu olup olmadığını merak etti. Gittiğinde rahatlayarak kitapları yaydı masaya.
Kitapları bulmak bayağı bir zamanını almasına rağmen çalışmanın daha da zor olacağı kanaatindeydi. Zira öyle oldu da. Birkaç dakika sonra kendini boş boş etrafa bakınırken buldu. Ders çalışmak bu kadar sıkıcı mıydı? Ani bir kararla kitabın kapağını vurarak kapattı. Tam ayağa kalkmanın iyi olup olmayacağını düşünüyordu ki, kulağına bir ses ilişti. Başını çevirdi. Gryffindor cüppeli bir oğlan cocuğu, Slytherin'li birini parmağını sallayarak uyarıyordu. Şaşırtıcı değil... Çocuğu kesinlikle bir yerde -büyük ihtimalle ortak salon- görmüştü ama adını çıkartamıyordu bir türlü. Önündeki kitap yığınına baktı bir süre. Sonra kitapları orada öylece bırakıp ayağa kalktı.
Madam Pince kendisine bakıp ağzına açınca mecburen hepsini yeniden kucakladı. Ne yapacağını bilmiyordu gerçi; ama ders çalışamayacağını kesin olarak anladığından masada oturmanın bir manası yoktu artık. Son kitabı aldığı rafa yöneldi. Kitabı yerine yerleştirdi güçlükle. Rafın iyice yukarıda olması ona hiç yarar sağlamıyordu tabi. Arkasına döndü, tam o sırada oradan geçen Gryffindor'lu çocuğa çarpıyordu az kalsın. "Pardon." dedi bir nefeste. Çocuğun adını hatırlaması şarttı artık. Birkaç saniye beynini zorladı, unutkanlığı son günlerde had safhadaydı. Sonunda hatırladı: Charlie. Bunu hatırladıktan sonra devam etti. "Nasılsın?" | |
| | | Charlie von Diederich Seherbaz Karargahı & UBBP Genel Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2101 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12549 Ekspresso Puanı : 49 Kayıt tarihi : 05/05/08
| Konu: Geri: Hüznün Çevirdiği İnce Yapraklar Çarş. 28 Mayıs 2008, 23:58 | |
| Charlie masadan masaya geçmeye devam ediyordu. Çok hızlıydı fakat Madam Pince'in de bir o kadar dikkatli ve katı olduğunu biliyordu. Bir anda yakalanıverseydi ne olacaktı? ''Charlie kütüphaneye oyun oynamaya mı geldin yoksa bilgi öğrenmeye mi?'' Kendisine hak vererek bir masaya geçiyordu ki üstüne yıkıldığını zannetiği kızın kendisine çarpmış olmasıyla irkildi : ''Hopp! N'oluyor ya! .... Şey... Pardon, özür dilerim. Ben kaba olmak istemedim. Gerçekten, bak bilmiyordum.. gerçekten... off, özür dilerim!'' diye yalvarmaya başladı kıza doğru. ''Brooke. Kalbini kırdıysam özür dilerim, bak senin olduğunu bilmiyordum. Etki tepki meselesi işte. Sen bana çarptın ben sana kızdım. Olanlar bu. Bir anlık sinir. Neyse çok uzattım sanırım.''
İşlediği küçük kabahati gözünde büyüttükçe büyütüyordu. Kitabın 1 gram ağırlığında olan ince yapraklarını çevirmek bile kendisine uzun bir iş gibi geliyordu. En iyi arkadaşlarından birine bağırmak hiç de doğru değildi. Zaten demin Madam Pince gelmişti. Tanrı Charlie'yi korumuştu ki kimse bağıranın o olduğunu söylememişti. Yoksa artık olanları düşünemiyordu Charlie. Bir yandan kafasında bunları tartarken bir yandan ağzı kendince açılmaya çalışıyordu fakat girişim başarısız sonuçlanıyordu. Yeniden özür dilemek istiyordu fakat artık abartmış olduğunu düşündü Charlie. Şok edici bir tavırla ''Üf... Tamam çok büyüttün bu olayı Charlie, çok önemsiz!'' diye düşündü. Birden moral depolanmıştı düşünen hatlarına.
Ortalığa göz gezdirdi. Brooke dışında tanıdığını birisini göremiyordu. Zaten görmek de istemezdi. Kafasında bir anlık senaryolar ürettiği yeterdi. Artık daha fazla kişi gelmiş olsaydı cümbür cemeat tiyatro oynarlardı burada herhalde. ''Charlie'nin Anlık Düşünceleri'ne Hoşgeldiniz.'' ya da ''Charlie'nin Ansızın Aklına Gelen Abartıları'' Evet, kesinlikle çok saçmalıyordu. Aklından neler geçiyordu? Her şeyin altında bir şeyler aramak istiyordu ve de bunlardan bir olay yaratıyordu.
Daha sonra hafif bir sırıtışla Brooke'a baktı. Fazla gergin gözükmüyordu etraftakiler gibi. Herhalde Gryffindorlu bir öğrenci görünce rahatlamıştı. Ya da Charlie böyle düşünüyordu en azından... | |
| | | Aurore Eulalie Arceneau
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1077 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12207 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 08/03/08
| Konu: Geri: Hüznün Çevirdiği İnce Yapraklar Perş. 29 Mayıs 2008, 20:35 | |
| "Hopp! N'oluyor ya!" Brooke çocuğa bakıp tek kaşını havaya kaldırdı. Ne yapmıştı şimdi? Tam ağzını açıp birkaç laf söyleyecekti ki çocuk hatasını farketmiş olacak ki bağırmayı bıraktı. Aksine özür üstüne özür diliyordu. Brooke için için güldü, ama çocuğa önemli olmadığını söylemedi. Oldukça şaşırarak çocuğun telaşlı halinin hoşuna gittiğini fark etti.
Tam yanlarındaki masaya elinde tuttuğu kitapları bıraktı yavaşça. Çocuğa çarptığı zamanki pozisyonunu göz önüne getirdi, Charlie'ye çarptığında masay oturuyor olmalıydı. O zaman buraya oturması sorun olmazdı, neden daha önce fark edememişti ki masayı?
Zeminde yankılanan ayak sesleri... Masaya doğru eğildiğinde yüzüne düşen saçlarını yana çekti parmaklarıyla. Madam Pince'ti gelen. Brooke bir suçunun olmadığını bildiğinden gayet rahat, kadının yüzüne baktı. Kadın umduğu gibi azarlayacak birini bulamadığından olsa gerek, az sonra çekip gitmişti. Brooke eliyle iskemleyi çekti ve kendini bıraktı adeta.
Garip bir gündü, garip bir sabah. Hala inanamadığı bir şey olmuştu; annesi ona bir mektup göndermişti. Elinde parşömenin serinliğini hissedebiliyordu sanki. Bunun bu kadar ilginç olmasının sebebi, annesiyle hiçbir zaman iyi bir iletişimlerinin olmamasıydı. Olmasın da zaten, diye düşündü Brooke sinirle. Sakladığı şeyler hiç tekin değil. Mektubu açmamıştı gerçi, ne yazdığını bilmeye hazır hissetmiyordu kendini. Mektup, yatakhanede, yatağının altında gizlenmiş bir şeilde kendisini bekliyordu okunmak için. Aniden ürperdi. Bu konulardan hiç hoşlanmıyordu, aynı annesinden de hiç hoşlanmadığı gibi.
Parmaklarıyla masada trampet çalarak önündeki kitap yığınından birinin tozlu, ağır kapağını açtı. Niyeti ders çalışmak değildi, hem de hiç. Gerçi acilen ders çalışması gerekiyordu ama... Neyse. Kitabı yüzünü kapatacak şekilde ayağa dikti, kitap paravanlığını yaparken etrafa göz gezdirmeye başladı. Bir sürü baş, kitapların içine gömülmüş, ders çalışıyor... Merlin!
Kitabı tok bir sesle masaya indirdi. Charlie yüzünde bir tebessümle kendisine bakıyordu, Brooke onun nihayet abarttığını anlamış olduğunu düşündü. Kendisini tanıyan herkes bilirdi, kimseyle küs kalamazdı uzun süre. Tabii birkaç kişi hariç. İstisnalar kaideyi bozmaz... Derin bir nefes aldı, annesini düşünmek sinirlerini yıpratıyordu. Hem de çok... Arkadan bağırma sesleri geliyordu, dönüp baktığında Madam Pince'in birini haşlamakta olduğunu gördü. Bağırma sesleri yavaşlayıp nihayet kesildiğinde Charlie'ye döndü. "Eee, Charlie? Böyle oturup etrafımıza mı bakınacağız?" Oğlana bir şeyler söyletmeye çalışıyordu, yoksa kendi kederinde boğulup gidecekti. | |
| | | Charlie von Diederich Seherbaz Karargahı & UBBP Genel Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2101 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12549 Ekspresso Puanı : 49 Kayıt tarihi : 05/05/08
| Konu: Geri: Hüznün Çevirdiği İnce Yapraklar Perş. 29 Mayıs 2008, 23:08 | |
| Kendisi de şaşıyordu ortalıktaki kıpırtıya. Madam Pince, kurbanlarını özenle seçiyordu resmen. Ya da gözüne kestirdiği ilk haylazı... Zaten hep böyle yapmıyor muydu? Charlie'nin gözünde onun artık farklı davranması, değişik yöntemleri kullanması gerekiyordu. ''Hıh. Klasik!'' Kendi ne kadar moderndi acaba? Bu çelişkiye girmek istemeyen Charlie hafif bir tebessümle bakışlarını Brooke'a yönlendirdi. Birden kızgınlaştı. Sanki demin Charlie'yi parmağında oynatmıştı bu kız. ''Öff Charlie, yine neler saçmaladın iki dakikada yahu.'' Acaba gerçekten öyle miydi? Neden Charlie özür üstüne özür dileyip, sersefil olurken Brooke bir önemli değil Charlie diyememişti ki? ''Sen görürsün sen...'' İçindeki sinsi planlar birden su yüzüne çıkıverdi. Yine neler saçmalıyordu. Aklınca akılsız bir oyun oynamaya mı çalışıyordu Charlie?
Brooke kendisine baktığı anda yeniden gülümser bir hale bürünüyordu Charlie. Ardından yeniden sinsice bakışlar, kıkır kıkır sırıtışlar. ''Kendine gel Charlie!'' İçindeki sese dakikasında uyarak birden silkelendi. Charlie o kadar özür dilemişti ki tabii Brooke da önemli değil diyecek zaman bulamamıştı. Ne gerek vardı aniden sinsiliklere, kurnazlıklara. Zaten beceremiyordu bu işleri. Boşuna Gryffindor'a seçmemişti Seçmen Şapka Charlie'yi. ''Bak, 5 dakikam boşa gitti şimdi bu akılsızca düşüncelerimle.'' Kendi sesi kendisini dövüyordu. Akli dengesini yitirmekten korkan Charlie yeniden Brooka'a döndü. Şu kız bir şeyler söyleseydi artık. O sırada Charlie'nin dileği kabul olurcasına bir söz çıktı Brooke'un ağzından : ''Eee, Charlie? Böyle oturup etrafımıza mı bakınacağız?"
Sonunda birisi bir şeyler söyleyebilmişti. Kütüphane her ne kadar çok sessiz olunması gereken bir yer olsa bile Charlie suküneti sevmiyordu. ''O zaman niye geliyorsun ki Charlie? Öff!'' Bozulan sinirlerinin ve sessizliğin Madam Pince tarafından farkedilmemesi için Brooke'un sesini bastırırcasına : ''Tabii ki hayır Brooke. Konuşabiliriz. Yani şu anda konuşuyoruz zaten. Hmmm... Mesela kitap okuyabiliriz! Hadi aç bakalım kitabını!'' dedi Charlie. Ardından Brooke'un önüne Helga Hufflepuff ile ilgili bir kitap uzattı : ''Yani değişik bir lideri okumak daha zevkli bence. Hem Godric Gryffindor'u ikimiz de biliyoruz... Sanırım.'' dedi Charlie gülümseyerek. Saçının arkasını kaşıdı ve önüne baktı. Kendisinin kitabı da Rowena Ravenclaw ile ilgiliydi. Bir tek Salazar Slytherin kalmıştı fakat Charlie o kitabı eline aldığı gibi yerine koymuştu. Sevmiyordu işte. Onu da onun binasının öğrencilerinden de nefret ediyordu. Takıntı haline gelmişti. Ardından kitabı kapağıyla gözlerini sakladı. Hafiften Brooke'a bakıyordu. Charlie'nin bu garip hareketi karşısında ne cevap verecekti? Kitabı okumaya devam mı edecekti? Yoksa Charlie'yi tersleyip kitap okumayı da reddedip başka bir şeyler yapmaya mı davet edecekti onu? Hmmm... | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hüznün Çevirdiği İnce Yapraklar Cuma 30 Mayıs 2008, 00:36 | |
| Keiran bankonun oradan ilerdeki çifte bakıp duruyordu. Brooke ayrı bir tuhaftı bugün. Sanki devamlı biri onu gelip te haşlayacakmış gibi. Anlaşılan hâlâ sıkıntılarını üstünden atamamıştı. Aynı binadan arkadaşı olan oğlanla olan halleri ise ilgi çekiciydi. Keiran sırıtırken yanında ki Madam Pince'ın laflarını duydu. "Bu ikisi aşık mı? Yoksa avanak mı?" Keiran kadına dönerken önünde sıraya koyduğu kitapları kenara koydu. "Neden öyle diyorsunuz efendim?" Aslında bunu Keiran'da merak etmişti. Oğlan sanki orada neden olduğu meçhul hallerde gezinirken görmüştü.
"Keiran oğlum sen de mi avanak oldun?" Keiran şaşkınlıkla kadına baktı. Ne demeye dedi ki bunu şimdi bu? Ellerini gene kitapların üstüne koyarken dudaklarını büzmüştü. "Yani sizce öyleysem o zaman beni niye yanınızda tutuyorsunuz Madam? Hem ben avanaksam da iyi bir avanağım demek ki..." Madam Keiran'ın yanına gelip tek kaşı havada bir bakış fırlattı. "Peki sevgili avanak, gidip şu diğer avanaklarında derdi neymiş anla. Kitaplarımı mahvetmelerini istemeyiz değil mi?"
Keiran kadına bir süre bakıp mırıldandı. "İstemeyiz efendim." Kadın kesinlikle insanı tarayan bakışları vardı. Keiran onun kendisini sevip sevmediğini bile hâlâ anlayamamıştı. Bankodan ayrılırken raflarına yerleştireceği birkaç kitabı yanına almayı da ihmal etmedi. İkilinin yanına gitmeden evvel ellerindeki sihir tarihi ile ilgili raftaki yerine koydu. Gidip te ben bunlara ne diyecem? Merhaba Brooke aşık mı oldun? Ha ne güzel... Hadi sor da bende güleyim... İçindeki sesle kavgaya girmişti gene.
Adımlarını atıyordu ama gitmezse Madam Pince onu gebertecekti. Giderse de... Eh, gidiyordu artık zaten. Kaçarı yoktu. Ama ne diyeceğim yahu ben bunlara... Merhaba ben geldim, çikolatacı sınıfbaşkanı mı? Sonunda masaya yaklaşmıştı. Sıkıntılı gibi duran çifte bakarken masadaki önlrindeki kitaplara aktı. Sihir tarihi miydi çalıştıkları bunların? "Merhaba Brooke. Nasılsın?" Aaa, bak avanak sınıf başkanı, hani seninle çikolata içen... Hatırlamadın mı? Kızın bakışları nedense pek te hoşnut değil gibiydi.
Anladım, madam haklı bunlar aşıkkkkkkkk..... Eh, kadın yılların tecrübesiyle belki de anlamıştı. Yüzündeki sırıtmayı engellemekle uğraştı, bastırdı ama her an ağzından bir kahkaha çıkabilirdi. Ama tuhaf pek te aşık gibi değiller sanki? Yanındaki çocuk ise don yağı gibi bakıyordu formasına. Formama mı? Haaa? |
| | | Aurore Eulalie Arceneau
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1077 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12207 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 08/03/08
| Konu: Geri: Hüznün Çevirdiği İnce Yapraklar Cuma 30 Mayıs 2008, 01:20 | |
| Charlie'nin suratına adeta konuşması için yalvararak bakarken çocuğun ağzını açtığını gördü. Nihayet! "Mesela kitap okuyabiliriz! Hadi aç bakalım kitabını!'' Ama oğlan konuştuğunda yüzünden hayal kırıklığı akıyordu resmen. Charlie bir profesör gibi kitap okutturacaktı ona. Kitap okumak mı? Kitap okumak? Kitap okumak isteseydim eğer, herhalde sana konuş demezdim, değil mi? Gerçi tam olarak bunu söylememişti ama olsun. Bunu anlaması gerekirdi, değil mi?
Charlie'ye gözlerini kitap okumak istemediğini anlatmak istercesine dikti; ama çocuk kendi kitabına gömülmüştü bile. Oğlanın eline verdiği kitaba bakarak kendine hakim olmaya, sinirinden köpürmemeye çalıştı. Yanlış gündü bugün... her şey için. Eğer şimdi kendine hakim olmazsa bir arkadaşını kaybedebilirdi, belki de bunun hiç geriye dönüşü olmazdı. Sırf bunları düşünerek, hayli isteksizce Helga Hufflepuff'u anlatan, kapağında Hufflepuff arması bulunan kitabı açtı. Kendine hakim olmak hayli zordu, hele kafasında annesinin mektubuyla ilgili bin bir senaryo dolanırken. Üstelik annesiyle ilgili bir mektuba dair zaten bir tane kötü anısı vardı, bir tane daha olsun istemiyordu.
Diğer kitapları yana iterek, kitabı önüne çekti. Elini yüzüne dayamış, okurmuş gibi gözlerini kitapta gezdiriyordu. Lanet olası! diye söyleniyordu içinden. Bu çocuğun ona ne garezi vardı ki? Bütün anılarını gözünün önünden geçirdi; ama herhangi bir kötülük göremedi. Eee? O zaman neden böyle yapıyor? Amaan neyse ne. Aldırmamaya çalışmasına rağmen anlamaması daha da sinirlendiriyordu onu nedense. Brooke o gün patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Gerçi böyle devam ederse kütüphanede bir güzel cinnet geçirecekti ama... Kapıya baktı. En iyisi gidip yatakhanede huzur bulmak olurdu. Hem bir cumartesi kim yatakhanede olurdu ki?
Sinirli sinirli kitabı okurmuş gibi yapmaya devam ederken yanından bir ses geldi. "Merhaba Brooke. Nasılsın?" Gelen Keiran'dı. Brooke içten içe bu çocuğun hep sinirli veya üzgün olduğu zamanlarda belirmeye programlandığını merak etti. Bu gidişle okula kötü bir ünü yayılacaktı, 'somurtkan' ya da 'ağlak' diye. Oğlan acı çekiyor gibiydi. Brooke dikkatle bakınca bunun acı değil, gülmemek için kendini sıktığından meydana gelen bir şey olduğunu anladı. Neye gülüyor bu Merlin aşkına? Gözlerini etrafta gezdirdi, komik bir şey göremiyordu kendisi. Yoksa bana mı gülüyor?
"Merhaba Keiran." dedi oğlana. "İyiyim. Sen nasılsın?" Düpedüz yalan! İyiymiş! Hıh. Gerçi artık kitap okumak zorunda kalmadığı için mutlu sayılabilirdi. Bir de gülmese... Küfretmemek için kendini zor tuttu. Merlin'in sakalı! Bu insanlar benim sabrımı mı deniyorlar? Annesi yüzünden sinirleri bozuktu zaten, bir de insanların bu garip tavırları hiç çekilmiyordu doğrusu. Sessiz kaldı, söyleyecek bir şey bulamıyordu bulsa bile kendisini kaybedip bağırmaya başlama korkusundan bir şeyler söylebilir miydi bilmiyordu. Oysa neye güldüğünü sormaya içi gidiyordu. | |
| | | Charlie von Diederich Seherbaz Karargahı & UBBP Genel Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2101 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12549 Ekspresso Puanı : 49 Kayıt tarihi : 05/05/08
| Konu: Geri: Hüznün Çevirdiği İnce Yapraklar Cuma 30 Mayıs 2008, 08:41 | |
| Brooke neden bu kadar keyifsizdi? Neden bu kadar kitap okumaktan hoşlanmıyordu? Evet, bu iyi bir fikir değildi belki konuşsa Charlie ona kitaptan daha iyi bir dost çıkardı. Ama artık çok geçti. İkisi de kitaba dalmıştı. Ya da Charlie öyle zannediyordu. Çünkü Brooke pek bir isteksizce gömülmüştü. İstersen okuma. N'apayım yani? Göbek mi atayım.. Uf Brooke sen de.. Tabii bunları söylemedi sadece yavaşça aklından geçiriyordu. Acaba ona eziyet mi çektiriyordu? Kim bilir Charlie hakkında neler düşünüyordu şimdi... Kitabı yavaşça kapadı. İlk defa bir kitap okumak bu kadar zevksiz gelmişti Charlie'ye. Üfff, kaldık böyle sap gibi. İçindeki ses çok haklıydı şimdi Brooke yine on yıl konuşmayacaktı.
Meraklı bakışlarını etrafta bir aksiyon ararcasına çevresine çevirdi. Kütüphanede nasıl bir macera nasıl bir aksiyon olabilirdi acaba? Hmmm.. Mesela herkes hep beraber Madam Pince'e saldırabilir ya da masaların üstüne çıkıp tepinebilir! Gene ne kadar saçma düşünceler sarmıştı beynini. Püff Charlie... Uçtun yine. Sonra tekrardan Brooke'a baktı. Bu sefer daha da bi' kederlenmişti sanki. Biraz empati kurmaya çalıştı fakat bu konuda başarılı olduğu söylenemezdi. Hmm... Bu sabah kahvaltı edemedi ondan böyle mutsuz.. Ya da uyurken yatağın sol tarafında uyuyordu, ardından gecenin üçünde yataktan düşünce solundan kalkmış oldu. Hmmm...
Bugün alışılmışın dışında bir gündü. Herkes ayrı mutsuz ve somurtkandı. Hadi diğer masadakileri anlıyordu Madam Pince korkusundan... Ama Brooke da mı öyleydi acaba? Charlie hiç böyle düşünmüyordu. Kesin Charlie'yi arkadaşı olarak görmüyordu. Ben sana ne yaptım ki? Şimdi ikisinin de morali bozuk ve mutsuz görünüyorlardı. Daha beter olmuştu ortam. Kütüphanede neler neler oluyordu aslında ama herkes sessiz olacağım diye çaktırmıyordu. O sırada kendisine yaklaşan bir çocukla irkilen Charlie'nin hafif kumral kaşları çatıldı meraklıca.
Bu gelen Ravenclawlı çocuğu bir yerden hatırlıyordu. Ya da Ravenclaw'lı olduğunu hatırlıyordu sadece. Charlie onu zaten görüyorsun! İçindeki ses kütüphanedeki sessizliğe dayanmıyor konuşuyor da konuşuyordu. Susmak bilmeyen ses rahat bırakmayacaktı anlaşılan. O sırada karşısındaki uzun çocuğun kendini tuttuğunu farketti. N'apıyor bu be! Bezginleşti iyice. Ama gerçekten bu çocuk ne yapıyordu ki? Ardından onun gülmemek için kendini tuttuğunu farkedince Charlie iyice sinirlendi. Hiç sevmezdi böyle kendisine gülenleri. Ama o kendisine mi gülüyordu acaba? Bakışları Brooke ile Charlie'nin ortasına dikilmişti. Yine de sinir olmuştu işte. Ardından dayanamadı selam bile vermeden lafa girişti Charie : ''Hey sen! Sen neye gülüyorsun öyle!'' dedi ve ayağa kalktı. Fakat çocuğun arkasındaki Madam Pince de hareketlendi bir anda. Yine de oturmadı. | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hüznün Çevirdiği İnce Yapraklar Cuma 30 Mayıs 2008, 21:35 | |
| Brooke’a tam cevap verecekken yanındaki Gryffindor 1. Sınıf öğrencisi olduğu belli olan oğlan kıza konuşmasına izin bile vermedi. Asabiyiz biz… Uhuhuuuu! Keiran çocuğa bu sefer sadece normalde kimseye göstermediği o durgun ama soğuk ve delici bakışlarını fırlattı. “Sandalyeyi yerden kaldır ve otur.” Çocuk ona direnecekti, bunu kendiliğinden biliyordu, şaşırmıyordu. Aslında deneseydi… Eğlenebilirdi…
Bugünlerde aklına ve içine doğan bazı şeyler vardı. Bunu o geceye mi bağlamalıydı yoksa zaten olan bir şey miydi de yeni fark ediyordu… İşte bunu kendiside bilmiyordu. Gümüş kararır… ve saklanır. Ama bu okuldaki ilk kavgayı çıkaran, ceza panosunda tek adı yazılı olan ve buna rağmen 1. sınıfta bu göreve seçilmiş, bilinen hiç bir kalıba uymayan Sınıf Başkanı olarak çocuğun tavrı onun pekte takacağı bir şey değildi. Hatta eğlenceli bile olurdu. Korkmadığı şeydi acı… Acı... İçinde yükselen dalgayı tüm benliğine yayılmasına izin vermek istedi. Acaba o dayanır mıydı kendi kadar… Sol kolunun iç tarafındaki deride olan taze yaranın kaşınmasına aldırmadı bile. Bana ne oldu… Kim bilir…
Çocuğun kendisinin arkasındaki noktaya baktığında, dönüp Madam’e bakmadı bile. Madam onun için artık sanki kadar da önemli değildi. Sadece parmağıyla çocuğun omzuna bastırıp aşağı doğru itti. Kendisinden 10 inch* kadar kısa boylu olan çocuğun tepesinde dikiliyordu. Gülümsemiyordu ama dudaklarının kenarları bükülmüştü. “Madam gelmeden otur…” Sesindeki ton normal olmadığı kadar keskin ve netti. Gözlerinin rengi sanki daha bir buz gibi maviye dönüşmüştü, ama kendisi bile bunu farkında bile değilse ne kadar önemliydi ki zaten. Aslında niyeti çocuğu korkutmak veya olayın üstüne gaz dökmek değildi ama oğlanın saçma tavırlarına bir cevap içinden doğal olarak kopmuştu. Aslında içindeki… Boşver içini şimdi. Madamı düşün. Olayı toparla bitir... Lanet şey… Sus ve denileni yap.
İrlandalı damarı boynunda tıp tıp atıyordu. Sırası değil. Kavgaya daha var. Bakalım dertleri ne bunların? Arabulucu havasına geçmek zordu ama elinden geleni yapacaktı. Brooke’un ona kocaman gözlerle bakıp tepki vermesine fırsat vermeden işaret parmağını dudağına götürüp susmaları için işaret etti. Kızın donup kalmasına bir tepki vermedi. Evet, her gece herkesi kurtarmıyorum ne yazık ki… Sonra gözlerini çocuktan bir saniye bile olsa ayırmamak üzere ona döndü. Sonunda çocuk sandalyeyi düzeltip oturdu.
Keiran da diğer yandaki sandalyeyi çekti, ters çevirip ikisinin arasına koydu. Sandalyenin ahşabına uzun, ince gövdesini yerleştirdi ve kollarını ahşap sırta dayadı. Çocuğu da Brooke’u da süzdü. “Merhaba Brooke, tekrardan… ve iyiyim, sorduğun için sağol.” Oğlana dönüp onun gözlerine bakarak sordu. Tepkilerini izlemek istiyordu. “Önce selamlaşma. Merhaba, ben Keiran… O’Dwayne.” Bu adı unutma… Hatta bence unut… Oğlanda kendi adını söyledi. Keiran onaylarcasına başını salladı.
“Şimdi Monaghan… Derdin ne? Gryffindorlular aptalcasına cesarete gömüldüklerini sanmıyorum… Bir laf vardır bilir misin?” Uzun saçından önüne düşen bir perçemi geriye attı. “Havlayan köpek ısırmaz…” Sol kaşını kaldırmış ona bakarken ringin alanını belirliyordu aslında. Sağ dirseği sandalyeye dayanmış eliyle iksini işaret ederken konuşmasına devam etti. “Derdini söylemezsen derman bulamazsın. Şimdi ikiniz birlikte mi, tek tek mi konuşmak isterseniz?”
*25 cm kadar |
| | | Aurore Eulalie Arceneau
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1077 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12207 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 08/03/08
| Konu: Geri: Hüznün Çevirdiği İnce Yapraklar C.tesi 31 Mayıs 2008, 23:22 | |
| Yere düşen sandalyenin kulak tırmalayıcı sesi hâlâ kulaklarında yankılanıyordu. Charlie ayağa kalkmış, bağırıyordu. Brooke onu neyin bu kadar sinirlendiğini anlayamadı. Kendisi de merak etmişti oğlanın neden güldüğünü fakat bu o kadar sinirlenecek bir şey olduğunu düşünmüyordu. “Sandalyeyi yerden kaldır ve otur.” Keiran'ın sesi ona buz parçalarını anımsatmıştı bir an. Gerçekten buz gibi olduğundan olabilir mi?
Her şey aklından uçup gitmişti, dert ettiği her şey... Sadece ve sadece çevresine odaklanmış, bu işin nereye varacağını kestirmeye çalışıyordu. Arkasından topuk sesleri geliyordu; muhtemelen Madam Pince. Ama bu kez umursamadı bile. “Madam gelmeden otur…” Keiran da ayağa dikilmişti bu kez. Neler oluyor?
Brooke aşağıda, sandalyesinde oturmuş ayakta duran diğer ikisine bakarken kendini olaydan iyice uzak hissetti. Birden bütün olanlar kafasına dank etti. Yanı başında iki arkadaşı belki de kavga etmek üzereydiler. Gözlerini kocaman açarak bir Keiran'a bir Charlie'ye baktı. Ne yapmaya çalışıyor bunlar, Merlin aşkına? Ağzını hafifçe aralayıp konuşmaya başlayacaktı ki Keiran parmağını eline götürüp susmasını işaret etti ona. Sanki iki saattir ben konuşuyorum! Başını yana çevirdi, Charlie oturmakla oturmamak arasında kamış gibi görünüyordu. Oğlan sonunda sandalyesine oturduğunda Keiran da yerine oturdu ve konuşmaya başladı. Ne derdi?
Bir an tüm sıkıntıları daha da artarak geriye döndü. Başına ağrılar girdi yeniden. Büyük sır... Artık içinde öyle büyümüştü ki dayanamıyordu sanki... Dudağını ısırdı çaresizce. Bunu kimseye söyleyemezdi, asla. Bundan öylesine utanıyordu ki, bu olaydan sonra annesiyle olan ilişkileri asla düzelmemişti. Ve düzelmeyecekti bir daha. Bunun kendisinde açtığı yara çok büyüktü. Kafasından bütün her şeyi uzaklaştırmaya çalıştı. Keşke bunu sonsuza dek unutabilseydi...
İrkilerek hâlâ kütüphanede Keiran ve Charlie ile oturmakta olduğunu anımsadı. Ne diye sormuştu Keiran dertlerini? Kimseye söylemeyecekti kendi derdini. Ne olursa olsun. Charlie kendininkini söylerdi belki ama Brooke bunu yapmayacaktı. "Ben... Benim bir dedim falan yok. İyiyim ben." Pek inandırıcı değildi söyledikleri... Yine de olayın hassaslığını anlayıp bunu fazla kurcalamamalarını umdu. Gözlerini yanındaki iki oğlana dikti. Sanki bu onu hiç farketmemelerini sağlarmış gibi. | |
| | | Charlie von Diederich Seherbaz Karargahı & UBBP Genel Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2101 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12549 Ekspresso Puanı : 49 Kayıt tarihi : 05/05/08
| Konu: Geri: Hüznün Çevirdiği İnce Yapraklar Ptsi 02 Haz. 2008, 21:40 | |
| Kendisinin beynine işleyen soğuk ve delici bakışarlara hala direniyordu Charlie. Bu ne rahatlıktı. O zaman herkes birbirine kötü kötü bakardı her şey yoluna girerdi. Korkmuyorum işte. Bu çocuk bana n'apabilir ki? Halbuki yanılıyordu. Her ne kadar yüzü ve bakışları Charlie'yi ele vermese de içinde hafiften korkular oluşuyordu. Çocuğun boyu ne kadar da uzundu? Hangi soydan geliyordu? Acaba yardı dev miydi? Kafasını allak bullak eden bu sorular cesaretini ve direncini yavaş yavaş kırıyordu. O sırada hafif geriledi fakat ayağına takılan sandalye az kalsın düşmesine sebep oluyordu. Hayret, gülmüyor. Çocuğun dediğini yapmak istemiyordu fakat bacaklarının yorulmaya başladığını hissedince sandalyeyi yerden kaldırdı ve oturdu. Hızlı nefes alıp veriyordu. Bu kadar sinirli olmaması gerektiğini düşündü. Çocuğun fiziksel yapısı yüzünden içinde bir önyargı oluşmuştu. Neden?
Aslında o anda Madam Pince'i hiç mi hiç düşünmüyordu. Brooke'u da. Sadece bu uzun boylu çocuğa kenetlenmişti. Çatılmış ve bir türlü düzelmeyen kaşları yumuşamıyordu. Ta ki selamlaşmaya geçilinceye kadar. Bu çocukla tanışmak isterdi gerçekten. Daha doğrusu açık sözlü olup tüm olayları yüzüne vurmak iyi olurdu. Derdin ne? Gaza getirildiğini zanneden Charlie yeniden ayağa kalkarak cevabı yapıştırmak istedi fakat bu sefer daha disiplinli olmanın gereğiyle oturduğu yerden konuşmaya başladı : ''Derdin ne? Karşıma geçmiş soruyorsun derdin ne? Benim derdim falan yok. Sadece gülmen hoşuma gitmedi. Bu kadar kaba olmamalısın. Sanıyorum benden büyüksün. Boyuna bakılırsa öylesin de. Karşımıza geçip kıkır kıkır gülmenden hoşlanmadım.'' dedi hafif kızmış bir şekilde. Dobra dobra konuşmuştu işte. İçini dökmüştü. Bu daha iyiydi karşısındaki neler düşündüğünü anlamalıydı Charlie'nin. Hodri meydan? Eh? Uh?
İstemeden de olsa merak etti Charlie. Bu çocuk nereliydi? Kesin İspanyol, belki Fransız... Kahinlik yapacağına konuşmayı seçen Charlie deminki söylediği açık sözlerin ardından havayı yumuşatabilecek bir laf attı : ''Nerelisin? Hogwarts Tatili'nde nereye gideceksin?'' dedi mantıksız bir şekilde. Merak etmiyor da değildi hani. ''Bu arada ben Alman'ım. Tatilde Münich'e gideceğim. Ailemi özledim gerçekten. Hani demiştim ya demin derdim yok diye. Belki de budur. Ailemi özlemem... Neyse...'' Bu açıklamayı söyleme gereği duymuştu nedense. Ama bunları açığa vurunca da rahatlamıştı gerçekten. Objektif olmak gerekirse Charlie'nin çocuğa karşı olan siniri çok yersizdi. O n'apmıştı ki kendisine?
Bunları düşünürken az önceki cümlelerinde geçen Hogwarts Tatili gelmişti aklına. Çok özlediği ailesine sonunda kavuşacaktı. Onların o güzel, sımsıcak kollarına atlayabilecekti. Babasıyla gezebilecek, annesiyle bol bol konuşabilecekti. Ayrıca Almanya'nın o yemyeşil parklarında koşabilecek, en özel mimari yapım olan binalarında dinlenebilecekti. Kalın ve beyaz pencerelerinden bakarken güzelim manzarayı seyretmeye doyamayacak o aylar içindeki derslere bile karışan, nalet özlem duygusundan kurtulacaktı. Belki de hiç bitmesini istemediği Hogwarts'ı şimdi daha derin bir şekilde bitmesini istiyordu. Kısa bir ara iyi gelirdi. Willkommen zu Deutschland! | |
| | | Lucienda B. Blanc
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 307 Yaş : 73 Galleon : 12190 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 17/03/08
| Konu: Geri: Hüznün Çevirdiği İnce Yapraklar Paz 08 Haz. 2008, 13:39 | |
| Adımlarını hızla atarken bir yandan da içinden söyleniyordu. Keiran’ı bulması gerektiğini biliyordu ve nerede bulacağını da biliyordu. Yine de bu bütün arazi boyunca koşturarak şatoya yönelmesini, kütüphaneye kadar yürümesini, sonra onu kolundan tutup tekrar göl kenarına taşımasını daha iyi göstermiyordu. Yıl bitmek üzereydi ve Lucienda yorgunluklarının biraz olsun azaldığını düşünüyordu ancak yanılıyordu. Bu konuya da bir çözüm bulamazlar mıydı? Yani haber taşımak, birbirlerini bulmak için oradan oraya koşturmak zorundalar mıydı? Kesin bir çözümü vardı ancak o an için başka çaresi yoktu.
Koridorların serinliğinde başka şeyleri düşünmek yerine bunu düşünmek daha kolay geliyordu. Hep başkalarını düşünüyor gibiydi son zamanlarda. Yine aynı şeyi yapmaya devam edecekti. Patlayacağı nokta olacak mıydı, olacaksa ne zaman olacaktı bilmiyordu ancak şimdiye kadar iyi idare etmişti bile. Kütüphaneye yaklaşmak üzere sinirle yürürken omzunda bir el hissetti. Kafasını çevirdiğinde Sarah’nın nefes nefese kaldığını. Lucienda’yı durdurduğu an ise yüzünde bir kızarıklıkla elini göğsüne koyarak soluğunu düzene sokmaya çalıştığını fark etti Lucienda. Göl kenarından beri peşinden mi koşuyordu? Sonunda nefesi düzelince konuşmaya başladı. ”Arkandan bağırdım ama duymadın Lucy. Yetişebilmek için koşmak zorunda kaldım, uçuyor musun sen?” Yüzünde sırıtmayla cevap verdi Lucienda.”Eh sayılır. Sen neden koşuyorsun? Keşke diğerleri de gelseydi o zaman. Keiran’ı bahçeye çıkarmaktan daha kolay olabilirdi.”
Yürümeye başlamışlardı bile. ”Söyleyeceklerimi Keiran’ın da duyması gerek zaten. Onun yanındayken söylerim.” Kafasını sallayarak kendisinden uzun duran kızın yanında kütüphaneye girdi. Keiran normalde olması gereken yerde Madam Pince’in yanında değildi. Sinirle ‘ya burada değilse’ diye düşünen Lucienda kütüphaneyi taradı. Çok da uzak olmayan bir masada 2 Gryffindorluyla oturan Keiran’ı fark ettiğinde Sarah da aynı anda o yöne adımını atmıştı. Masaya ulaşıp Keiran’a baktı bir an. Yüzünde bir gölge var gibiydi. Zaten o günden beri zaman zaman gölgeyle yaşıyordu sanki. Ama o Keiran’dı. Lucienda’nın tanıdığı Keiran. Yanındaki tanımadığı Gryffindorlulara selam verdi ilk önce kafasıyla. Sarışın çocuğun ve kızın kafasıyla selam verdiğini görüp yüzlerine bakınca bir olayın tam üstüne geldiğini fark etti. İyi olmuştu belki de. Bir an için diğerlerini yok sayarak konuştu. ”Keiran. Kütüphaneden izin alman gerekiyor. Eee..” Kütüphanedeki diğer insanları ve aynı masadakileri süzdü bir an. ”Bree seni çağırıyor.” İlk önce anlamamış gibi kaşlarını çatan Keiran daha sonra aydınlanmış bir ifadeyle iki kıza baktı. Sarah yanında kafasını sallıyordu. ”Eh, o zaman gitmem lazım. Görüşürüz Brooke. Ve Monaghan, dikkat et kendine.” | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Hüznün Çevirdiği İnce Yapraklar Paz 08 Haz. 2008, 16:45 | |
| Bahçe boyunca Lucy’nin peşinden koşturmak, sıcak bir gün için pek de eğlenceli bir fiziksel aktivite sayılmazdı Sarah için. Tepesinde tehditkar bir alev topu gibi parlayan güneşe göz dağı verir gibi şöyle bir baktı ve koşmaya devam etti. Bu kızın, üstelik bacak boyu olarak da dezavantajlı olmasına rağmen nasıl bu kadar hızlı arayı açtığına aklı ermiyordu ama o anda bu sorunu çözümleyecek zaman değildi. Ona defalarca seslense de Lucy’nin onu duyduğuna dair hiçbir tepki vermeyişi durumu biraz zorlaştırıyordu. Koşmaya devam etti.
Yoluna çıkan hayli ufak tefek bir Gryffindor’u yanlışlıkla duvara yapıştırırken özür dilemeyi akıl edemeyecek kadar tıknefes haldeydi. Kızın bir de kütüphane katına yöneldiğini görünce içinden kendini bir basamağa bırakıp öylece oturmak gelse de basamakları ikişer ikişer atlamaya devam etti. Daracık lanet pantolon da hareketini hiç kolaylaştırmıyordu doğrusu. Saçları, koşmaktan havada artık yatay bir aldığında Lucy’nin yavaşladığını görüp kütüphane katına geldiklerini fark etti ve güç bela bir koşu daha koparıp kızı omzundan yakaladı: ”Arkandan bağırdım ama duymadın Lucy. Yetişebilmek için koşmak zorunda kaldım, uçuyor musun sen?” Bir yandan da nefes aldıkça acı veren ciğerlerini tutuyordu, saçları dağınık bir halde omuzlarına dökülmüştü. ”Eh sayılır. Sen neden koşuyorsun? Keşke diğerleri de gelseydi o zaman. Keiran’ı bahçeye çıkarmaktan daha kolay olabilirdi.” Sarah gözlerini devirdi, bir grup insan kütüphanede öyle bir konuyu konuşsalar ne hoş olurdu sahiden… Yine de vücudunda kalmış oksijeni ekonomik kullanmaya çalışarak sözlerini kısa tuttu: ”Söyleyeceklerimi Keiran’ın da duyması gerek zaten. Onun yanındayken söylerim.”
Kütüphaneye girerlerken bacaklarına biraz daha derman gelmişti neyse ki. Ortalığa bir göz gezdirdi ve Keiran’ın ters oturduğu iskemle ve iki Gryffindor’lu gözüne çarpınca hızlı adımlarla o masaya yöneldi. Zaten onlar da keyifli bir sohbet ediyor gibi görünmüyorlardı pek. Masaya ulaştıklarında yavaşça Keiran’ın omzuna vurdu bir iki kez. Oğlanın yüzünde garip bir ifade vardı ama Sarah bir an evvel bahçeye dönmek istediği için karakter çözümlemesini sonraya bıraktı. Zaten Lucy de konuşmaya başlamıştı “Keiran. Kütüphaneden izin alman gerekiyor. Eee..” Lucy bakışlarını önce masalarda gezdirdi sonra da Sarah’ya döndü, Sarah ise durumu o iki Gryffindor’a çaktırmadan nasıl söyleyecebileceklerini düşünüyordu. En sonunda ellerini kuş kanadı gibi hafifçe salladı ve Lucy saniye sektirmeden sözlerine devam etti: “Bree seni çağırıyor.”
Keiran’ın yüzünde bomboş bir ifade belirmişti, Sarah ısrarcı bir şekilde gözlerini açınca bir anda aydınlanır gibi oldu ve o ayağa kalkarken Sarah da orada oturan iki kişi sanki hiç yokmuşçasına tek kelime etmeden kapıya yöneldi. Lucy ve Keiran’ın ardından neredeyse duyulmaz fısıltılarla bir şeyler konuştuğunu duyabiliyordu. Koridora çıktıklarında ikisini iki yanına çekti ve etraftakilere duyurmamaya özen göstererek konuşmaya başladı. Sözleri zaten okulun haftasonu gürültüsünde silinip gitmişti… |
| | | | Hüznün Çevirdiği İnce Yapraklar | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |