Kehanet dersinden sonra içerdeki havadan ve duyduklarından ruhu yorulmuştu. Ne yaparsa yapsın söz geçiremiyordu sinirine ve duyguları onu sürekli ele veriyordu. Haksızlığa uğradığını düşündüğü şeyler arasında pek çok saçma sapan olay olsa da yüreğini sıkıştıran asıl şey belliydi. Adına lanet okuduğu birkaç kişi sessiz bir intikam alıyor gibi ona karşı bütün silahlarını doğrultmuş, en zayıf yerinde korkularını bulmuş ve bunun üzerine oynamışlardı. Henüz kazanan ya da kaybeden belli olmasa da, bilinmezlik ve kararsızlık Paula' yı uykularından ediyordu geceleri. Arkadaşlarına asık suratı ile yeterince yük olduğunu farkettiğinde, gözlerinde biriken sinir ve hırsla dolu gözyaşlarını başka bir yerde akıtmaya karar verdi. Yaptığı hataların ya da kızgınlıkların açık hedefi olan en iyi dostunun yanından ayrılıp, bu koca okulda yalnız kalabileceği en uygun yerlerden birine doğru gitmeye karar verdi. Yatağından kalktıktan sonra uyuyan yakın dostlarına bakarak aklından geçirdiği düşünceler sonunda '' Off! '' diye iç çekti. Fakat biraz daha oflamaya devam ederse birilerini uyandıracaktı. Sessiz sessiz adımladı yatakhaneyi ve kapıyı olanca yavaş hareketlerle aralayıp bir hırsız gibi tedirgin şekilde dışarı çıktı.
Taş duvarlar anında soğukluğunu hissettirmişlerdi. Elleriyle kollarını sıvazlayarak yavaş yavaş yürümeye başladı. Duvarlarda birer idam mahkumu gibi asılı tablolarda sıkışıp kalmış karakterlerin bazıları uyuyor, uyanık olanlar ise selam veriyorlardı. Ayak seslerinden rahatsız olanlar olsa da sinirli sinirli bakmak dışında bir şey yapamadıklarından keyfini çok da bozmadı. Boş sınıfa giden merdivenleri çıkarken dizlerinin mecali kalmadığını hissetti. Olduğu yerde değişme ihtimaline karşılık merdivene oturdu. Düşüncelerini bir sonuca vardıramadan rahatlayamayacağını biliyordu. Fakat hiçbirşey ona bağlı olmadığından çaresiz bekleyecekti. Oturduğu yerden kalktı. Tutunduğu trabzanlarda hafif bir titreşim hissetti. Kalan üç basamağı birden atlayarak boş sınıfa giden koridore girmek üzere olduğunda, merdiven çoktan yerini değiştirmeye başlamıştı. Kendisini yine de şanslı sayarak yoluna devam etti. Aradığı sığınak kapısı önünde duruyordu boylu boyunca. İçeri girmek üzereyken, yalnız kalacağını bildiğinden kendini koyuvermişti. Ela gözleri kızarmış, beyaz teninin üzerinde birer alaca düğme gibiydiler. Kapıyı yavaş yavaş aralarken kafasında kuyrukları birbirine değmeyen tilkiler geziniyordu. İçeri girdiğinde buraya ilk gelenin kendisi olmadığını anlamıştı. Cübbesine baktığında Ravenclaw olduğunu anladığı çocuk onu meraklı bakışlarla süzerken sadece
'' Özür dilerim. İçerde biri olduğunu bilmiyordum. '' deyiverdi.