|
| ^^Sabahın İlk Işıkları^^ | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Stefan Josh Valery Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 667 Yaş : 34 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12019 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/06/08
| Konu: ^^Sabahın İlk Işıkları^^ Paz 29 Haz. 2008, 00:48 | |
| Güzel bir güne uyanmak kadar iyi bir duygu yoktu.Hala evinde gibi hissediyordu kendini.Belki böyle hissetmesi daha iyiydi.Hiç olmazsa alışmasını sağlayacaktı.Ama evi gibi olmayacaktı.Bir süre sonra zaten okula da alışırdı bu yüzden bir sıkıntısı yoktu.Arkadaş edinmişti şimdiden.Güzel günler bekliyordu onu.Kendini derse mi vermeliydi..?? Ama dersler başlamamıştı bile.Sabah kalkar kalkmaz yüzünü yıkamıştı.Üzerine okul cüppesini geçirmişti.Hala dağınık saçlarının modeli bozulmamıştı.Islık çalarak yürüyordu.Bir yandan da kitap , defter ve kalem tutuyordu.
Belki de gerek yoktu.Ama ne olur ne olmaz diye almıştı.Sabah sabah gitmek canı istemiyordu ama hem serin oluyordu hem de kimse olmuyordu bu saatlerde.Herkesin uyuduğundan emindi.Belki birkaç kişi olabilirdi.Ama sabahın 6 sın birinin uyanık olması garipti.Tabii Stefan gibi ders manyağı olmaya karar vermiş olmayanlar için geçerliydi bu.Kütüphanenin yolunu tutmuştu.Oraya giderken etrafını da izliyordu.Ama pek ilgilendirmiyordu o saatte onu okul.Acaba hangi ders üzerinde çalışsa daha iyi olurdu.Kafasını sabah sabah yormak ne kadar doğru olurdu acaba..??Aritmansi dersini öğleden sonraya bırakacaktı.
Hmm…O zaman Sihir Tarihi.Okulun geçmişiyle ilgili birkaç bilgi toplayabilirdi.Bütün kitapları ezberlemeyecekti tabii ki de sadece derse ön hazırlık yapacaktı.Dersleri çok merak ediyordu.Özelliklere büyü kullanacakları dersleri.Çünkü o dersler de kendini geliştirecekti.Her derse kayıt yaptırmıştı.Ama daha çok uygulamalı derslere yönelecekti.Diğer derslerde önemliydi.Onlara girecekti ve onları da önemseyecekti.Ama diğer uygulamalı derslere daha büyük bir ilgi duyacaktı.Öyle hissediyordu.Gözlerini ovuşturarak kütüphanenin önüne geldi.İçeriye girerken bir esneme tutmuştu onu.Bir yandan ağzını kapıyordu bir yandan da içeride birinin olup olmadığını gözlüyordu ki kimse yoktu içeride.Yasak bölüme en yakın olan masaya geçip eşyalarını bırakmıştı oraya.Hemen tozlu raflardan okulun tarihine ait bir kitap aramaya başlamıştı.
Bir kaç tane bulmuştu..Salazar Slytherin..Godric Gryffindor..Rovena Ravenclaw..Helga Hufflepuff..Hogwarts..Hmm işte aradığı bilgiler burada vardı.Kitapların ağır olup olmadığına aldırmadan onları masaya koydu ama koyar koymaz büyük bir toz bulutu burnuna doğru geldi.Ve hapşırmasına neden oldu.Gözlerine de kaçmıştı.Gözlerini ovuşturarak havayı temizlemek istercesine başının etrafındaki tozları uzaklaştırmaya çalıştı.Kütüphanede kimsenin olmaması daha iyi gibi görünüyordu.Belki bu onun için güzel bir fırsattı.Gerçi her gün bunu alışkanlık edindirerek 6 da kalkmaya başlayacağı için kendini hazırlıyordu.Hiç olmazsa işi bitince uyuyabilecekti.Evde ona bile izin vermiyorlardı.Sabah 6 da kalkıyordu sadece yarım saat dinlenme var koskoca günde akşam en geç 11 de yatıyordu.Tam bir süttü.Diğer bir değişle ailesinin söylediklerini yapan aptal.Belki bu onun işine yarayabilirdi.Ailesinin öğrettikleri onun işine her zaman yarayabilirdi.
Ama bazı şeyleri saçma buluyordu.Ve kafasında toparladığında gerçekten çok aptalca buluyordu.Kitapları açıp okumaya başlamıştı çoktan.Birilerinin gelmesini istemiyordu.Yalnız çalışmak iyi gelebilirdi ona ama birileriyle arkadaşlık kurmakta istemezdi.Ama kim bu saatte ayakta olabilirdi ki.Belki müdür.Müdür bile şuanda uyuyordur kesin.Diye düşünüyordu.Sabahın köründe kalkmakla kendine eziyet ediyordu.Ama bu günler geçecekti.Derslerine yüklenemeyeceği günlerde gelecekti.Çünkü böyle devam ederse derslerden soğuyabilirdi.Ama bunu böyle düşünmek istemiyordu çünkü azimli biriydi.Ve tuttuğunu koparan biriydi.
Out:Dalmayın.. | |
| | | Stefania Valérie Bécaud Seherbaz
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 684 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12071 Ekspresso Puanı : 3 Kayıt tarihi : 28/05/08
| Konu: Geri: ^^Sabahın İlk Işıkları^^ Paz 29 Haz. 2008, 03:11 | |
| "Annenin ölümünü izlemek sana çok acı veriyor, değil mi?" "Ona da, bana da acı çektirmeyi hemen kes!" "Sen gibi küçük bir velet mi bana emir veriyor?" "Sana kes dedim!"
Annesinin acı ile haykıran o narin sesi kulaklarında çınlıyordu. Yine o kâbuslardan biriydi gördüğü, her ne kadar gerçek gibi olsa da. Kâbus da olsa acı çekiyordu en kötüsünden. O maskeli insanlar, annesine hiç acımadan acı çektiriyorlardı. Nefret dolu bakışlarını maskeli insanlardan, yaralı bakışlarını da annesinden ayırmadı. Yeterdi bu kadar acı, küçük bir kız için fazlaydı da. Boğazında hiç çözülmeyen bir düğüm ile nefes alıyordu her gün, her dakika, her saniye… Ne kadar acı çektiğini kimse bilmiyordu; çünkü kimseye yansıtmamaya çalışıyordu. Dostları vardı tek tük. Hiçbiri bilmiyordu, onları üzmek asla istemiyordu. Ama bu durumda dertleşmesi gerekiyordu ve bu yüzden de yalnızlığı ile dertleşiyordu. İçi çürümeye çoktan başlamış bir bedene sahipti, kim bilir ne zaman tam bir ceset haline gelecekti. Onun, yaralarını saracak bir şeye ihtiyacı vardı. Bir dost, bir baba veya zaman… Hangisi yaralarını sarmaya yetecekti? Annesinin kalbinde, ruhunda oluşan derin yaraları kim iyileştirecekti? Kendi yaralarını kim iyileştirecekti? Geçmiş sebebiyet veriyordu tüm bu olanlara, o yok olmadıkça yaralar eskisinden de derin kalacak ve acıtacaktı her seferinde.
Öldürdüler annesini, gözlerinin önünde hiç acımadan öldürdüler. Yere çöktü ilk önce, sonra sanki bir şeyler ima ederek gülümsedi. Maskeli insanların damarına bastı bu gülümseme ve tek harekette devirdi kadını. Küçük kız ise deli gibi fırladı çökmüş olduğu yerden. Maskeli adamın önünde buldu kendini. Her zaman olduğu gibi yüzündeki maskeyi bir saniyede çekip çıkardı. Yine babasıydı karşısındaki, nefret fışkıran gözlerin sahibi yine babasıydı. Küçük kız dayanamadı bir tokat daha attı, müstehcen lafları da tokat gibi vurdu sözde(!) babasının suratına. Sonra tüm hiddetiyle tükürdü o pis, nefret dolu gözlere. Aynı anda sözde(!) babasının arkasından bir maskeli insan tüm hızıyla küçük kızı yere savurdu. Ama hak ettiğini de buldu. Küçük kız maskeyi savurdu ve geçen günkü kadınla karşı karşıya geldi. Hemen saçlarına yapıştı kadının, daha sonra aynı müstehcen laflara maruz etti onu. Ve kendisine gelen yeşil ışıkla gözlerini açtı.
Alnında sicim sicim beliren ter damlacıklarını elinin tersiyle sildi. Bu kâbuslardan oldukça sıkılmaya başlamıştı. Verdiği yaşama kararını engellemeyecek hiçbir şey ile karşılaşmamıştı şimdiye kadar. Niye ama? Hayat bu kadar karşı mıydı bu küçük kızın yaşamasına, mutlu olmasına? Böyle devam ederse fikri değişmeyecek miydi? Hayat bunu mu istiyordu? En azından maskeli insanlar bu amaç için var oluyordu kendi hayatında. Yoksa bunlar düş gücünün kendisine oynadığı bir oyun değildi. Midesi bulanmaya başlamıştı yine. Başucundaki kan damlaları kimden eser kalmıştı? Lanet olasıca bir babadan… Küfretti yine, lanetler savurdu ağzına hiç yakışmayan bir biçimde. Sonra kustu, içinde birikmiş olan şeyleri tekrar dışarıya boşalttı. Ne yapsa kendisi, ne yapılsa kendisine hazmedemiyordu artık, birikiyordu ve kusuyordu. Ya da kan kokusuydu midesini birbirine katan.
Biri var mıydı yatakhanede? Tabiî ki vardı hem de dolusuna kız, saat kaç daha. Gün ağaracaktı birazdan. En iyisi dışarıya çıkıp nefes almaktı. Belki daha sonra kütüphaneye de uğrardı. Aceleyle yorganını ayağı ile tepti. Sessiz olmaya çalışarak üzerindekini çıkarıp cüppesini geçirdi vücuduna. Saçlarını taradı ve doğal haline bıraktı. Derin nefes alış ve verişleri dinmedi bu süreç içinde. Canı acıyordu. Kütüphaneye gittiğinde annesine bir mektup yazabilirdi aslında. Annesine moral olurdu, tabi okuyacak halde ise. Aynanın karşısına geçti ve gülümsemeye çalıştı. Dostlarının yanında bu gülümsemelere ihtiyacı vardı. Birkaç denemenin ardından kendisine yakıştığı söylenen gülümsemesini takınarak yatakhaneden çıktı.
Okulun bahçesine indi ve ağaçlıklar arasında yürüyüşe çıktı. Temiz havayı içine her çekişte garip bir hisle karşılaşıyordu. Son günlerde bulanık ve kirli havayı içine çekmişti hep. Aynı, gözünün karanlığa alışması ve aydınlıkta kamaşan gözleri gibiydi durum. Karmakarışık duygularla yürüdü bir süre. Yorulduğunu hissetmeye başladığında kütüphanenin yolunu tuttu. Bu saatte kimse ayakta değildi gördüğü kadarıyla. Yalnızlık… Küçük kız yorulmaya başlamıştı yalnızlıkla dertleşmekten. Ama her seferinde boş veriyor, bu günlerin geçeceğine dair kendini ikna ediyordu. Kütüphaneye varana kadar esen rüzgâr ile kendisine geldi.
Kütüphaneden içeriye girerken adımlarını sıklaştırdı. Kahretsin! İçeride biri vardı. Aman, ne önemi vardı sanki. Nasıl olsa bir tek açılış partisinde tanışmışlardı. Kendisinin ne kadar kötü bir durumda olduğunu anlayacak kadar iyi tanımıyordu onu. Hem her zamanki gülümsemesini takınmıştı, kimse hiçbir şey anlamazdı. Tüm aldırmazlığı ile büyük masadan birkaç parşömen, bir tüy kalem ve mürekkep aldı ve adının Josh olduğunu hatırladığı oğlanın oturduğu masaya geçti. Tek başına korkuyordu, maskeli insanlar hep yalnızken dadanıyorlardı ona. Aldırmazlığını sürdürerek tozlu raflar arasına daldı ve elindeki iki kitapla çıktı. ‘Yüzsüz Olanla Yüzleşmek’ ve ‘Hogwarts: Bir Tarih’ Elinde tuttuğu bu iki kitapla Josh’un oturduğu masaya geldi ve sandalye çekip oturdu. En sonunda etrafına bakma cesaretini gösterince oğlanın kendisine tereddütle bakan gözlerini yakaladı. Ders çalışmak için burada olduğunu söylemeliydi; yoksa oğlan kendisini buradan kovabilirdi.
"Hey, niye bana öyle bakıyorsun? Sadece ders çalışmaya geldim. Buna izin verecek misin, yoksa masadan kalkmamı mı isteyeceksin?"
Sinirlerini kontrol edememişti; ama gördüğü kâbus sonrası uyum içinde başını eğecek de değildi. Bakışlarında biraz kızgınlık biraz da şirinlik vardı. Kızgın olduğunda bile nasıl böyle şirin gözükebiliyordu, kimse anlamış değildi, kendisi de dâhil. Bakışlarını, Josh’un gözlerinden ayırmaksızın cevap bekliyordu. Küçük kız, biraz sakinleşmeli… | |
| | | Stefan Josh Valery Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 667 Yaş : 34 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12019 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/06/08
| Konu: Geri: ^^Sabahın İlk Işıkları^^ Paz 29 Haz. 2008, 13:39 | |
| "Hey, niye bana öyle bakıyorsun? Sadece ders çalışmaya geldim. Buna izin verecek misin, yoksa masadan kalkmamı mı isteyeceksin?"
Biraz önce kızın kütüphaneye girip birkaç kitap aldığını gözlemlemişti.Kız garip garip bakmaktan da vaz geçmiş bunu normal olarak görerek kıza bakmıştı.Kıza bir cevap vermek zorunda mıydı..? öyleydi tabii ki de saçmalamıştı.Etrafına bakınıyordu kimse yoktu.Daha birkaç dakika bile olmamıştı oraya geleli.Saatine baktığında da bunu doğrulamıştı.O zaman kızla birkaç ortak yanları vardı.Onun biraz sert çıkması hoşuna gitmişti.Aslında kızmış gibi görünüyordu.Ama olduğundan daha tatlı olmayı beceriyordu.Bu gerçekten çok güzeldi.Stefan böyle olmayı istemezdi.Çünkü düşmanlarına
Karşı çıktığında tatlı ve ya masum göründüğünde onu küçük görebilirlerdi ve ya hafife alabilirlerdi.Bu yüzden o sert duruşunu arada bozsa da genelde ciddi ve sert durmayı başarmıştır.Ailesinden gelen bir şey olabilirdi.Çünkü babası her zaman evde ciddi davranmıştır.Annesi de öyle evde eğlenilecek kimse yoktu.Saçma geliyordu ona neden böyle olmak zorundaydı ki herkes gibi onun ailesi de biraz olsun ciddi olmayı bırakıp çocuklarına zaman ayırmalıydılar.Ama bunu ancak rüyasında görebilirdi.Şimdi ani bir hareketle elindeki kalemi masaya bırakıp hızla geriye yaslandı ve konuşmaya başladı.
‘’-Lanet olsun biraz sakin ol neyin var senin..Hem neden sana izin vermeyeyim otur..’’
Biraz sakin olması gerekiyordu kızın.Her ne kadar tatlı olsa da öfkeli korkmuş ve ya sinirli görünüyordu.Görünmese bile hareketlerinden bu anlaşılıyordu.Belki de gülümseme sadece bir araçtı.Asıl duygularını ortaya koyan konuşma ve hareketti.Böyle düşünüyordu.Belki yanılıyordu.Kız öfkeli falan değildi.Her şeyi o uydurmuştu.Ama hisleri kuvvetliydi ve öyle bir şey vardı.Bunun nedenini merak ediyordu.Öğrenmeden de kızı bırakmayacaktı.Belki geveze diyecekti ona ama merak ediyordu.Ve bir bina başkanı olarak bunu bilmek onun en doğal hakkıydı.Binasındaki kişinin rahatını sağlayacaktı.
Belki kızların düşüncelerinden anlamazdı.Bunun için lilyle konuşabilirdi.Ama hiç olmazsa genel sorunları varsa konuşabilirlerdi.Ailevi dersler hakkında bilmiyordu işte her konuda.Bunun için her zaman açıktı.İstediği zaman gelip onunla konuşabilirdi.Bunun için ona bir şey söylemesi gerekmiyordu.Bunu anlamalıydı.Zaten öyle davranıyordu ki hissettirmeye çalışıyordu o düşünceyi.Her zaman herkesle konuşmaya hazırdı.Ama onunla kim konuşacaktı.Kendini kötü hissettiğinde hiçbir arkadaşı yoktu öyle konuşacak.Belki bina başkanıydı ama onunda dertleri olamaz mıydı..??
Tabii ki de olabilirdi.Her şeyden sıkılmış olabilirdi neden olmasın.Oda insandı ve onunda düşünceleri vardı sorunları da kat kat vardı.Hepsine çözüm bulamazdı ama en azından bunları paylaşacak sıkı bir dosta ihtiyacı vardı.Kafa dengi her şeyleri aynı belki çok şey istiyordu hayattan. Her şeyin bir sınırı vardı bu sınırı aşıyor muydu..?? Neden bir dost istedim diye mi o zaman yaşamayayım daha iyi. Evet kesinlikle bu doğruydu.Yaşamasın en azından acı çekmezdi.Sorunlardan da kurtulmuş olurdu.Belki onu sevmeyenlerde rahatlardı.Ama onu sevmeyen kim vardı ki kimseyle tanışmamıştı bile.. ‘’-Bir sorunun olduğunda her zaman benimle konuşabilirsin..’’
dedi ona güven vermeye çalışıyordu.Belki ona anlatırdı neler olduğunu anlatmasa da umurundaydı sanki.Ama bu durumu önemsiyordu tabii ki de sonuçta onun binasından zeki bir kızdı.Ve böyle birini bulmak zor oluyordu. Hey oğlum ne oluyor sana.. dedi kendine kendine gülümseyerek kıza baktı. | |
| | | Stefania Valérie Bécaud Seherbaz
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 684 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12071 Ekspresso Puanı : 3 Kayıt tarihi : 28/05/08
| Konu: Geri: ^^Sabahın İlk Işıkları^^ Ptsi 30 Haz. 2008, 03:12 | |
| Sinirli tavırlarına devam ederken elindeki kitapları tüm hiddetiyle masanın üzerine atmıştı. Ne işi vardı ki zaten bu masada? Karşısında duran bu öğrenci sınıf başkanı olmasaydı eğer, ona daha neler yapardı kim bilir. Onu doğru dürüst tanımıyordu; ama yaptığı her hareket okulda konuşuluyordu. Sınıf başkanı olduktan sonra epeyce ünlendi, daha sonra Hufflepuff’ binasında okuyan son sınıf öğrencisi Samara’nın, Josh’a olan büyük aşkı ile konuşulmaya başlandı. Ama Josh sanki hakkında söylenenleri doğrularcasına sessiz kalıyordu. Samara’ya ümit vermesi de bunun cabasıydı. Bu yüzdendi ona olan tüm gıcıklığı. Ve tabi bir de vurdumduymazlığı onu oldukça sıkıyordu. Aman, bana ne ondan! Burun kıvırdıktan sonra yine sert hareketlerle raflardan aldığı kitaplardan birini eline aldı. Ama bu durumda ondan gelecek bir cevap vardı. Kızgın bakışlarını kitaptan alıp Josh’a dikince bir cevap alabilmişti.
“Lanet olsun biraz sakin ol neyin var senin? Hem neden sana izin vermeyeyim otur...”
Sen her şeye burnunu sokmasan! Böyle devam ederse Valérie’nin Josh ile kavga etmesine engel olacak hiçbir şey olmayacaktı. Neyi mi vardı? Buna vereceği cevabı kimse duymak istemezdi. Babası, annesini aldatmış, daha sonra da yara bere içinde bırakmıştı. Ve bunun haberini aldığından beri başını yastığa her koyuşunda rüyalarına maskeli insanlar musallat oluyordu. Bunları anlatabileceğini hiç sanmıyordu ve tabi bir de kimsenin kendisini anlayabileceğini. Deneyebilir miydi? Evet; ama daha doğru düzgün tanımadığı bir insana nasıl güvenirdi? Kendisine göre eğer bu oğlana anlatırsa her şeyi, diğer gün bir başkasından duyabilirdi. Ona güvenemiyordu; çünkü adı fazla anılıyordu okulda. Ama aslında bir şey vardı onu düşündürecek. Onun çok yakın bir dost edindiğini görmemişti, yani fazla arkadaş canlısı değildi. Bu durumdaki bir insan da bunu yapamazdı herhalde.
“Ben çok sakinim ve ayrıca hiçbir şeyim yok. Halimden çok memnunum.”
Düşünmemeye gayret etti, ders çalışmalıydı. Elindeki kitabı okurkenbabasının kendisini ne durumlara düşürdüğüne lanet okuyordu. Bir babaya en ihtiyacı olduğu sırada o yok olmuştu, arkasında bıraktığı lanetleriyle. Bu lanetlerden ne zaman gücünü yitirecekti veya babası cezasını ne zaman bulacaktı, hiç bilmiyordu. Gün geçtikçe alevlenen nefreti, sevgiye muhtaç ve acıya yenik düşmüş kalbinde birikiyordu. Her şeye rağmen bir baba olarak önceleri hiç hatasını görmemişti. Eski babasını özlüyordu hiç olmadığı kadar. Bir babaya ihtiyacı vardı, bu her halinden belliydi. Ama artık güveni kalmamıştı erkeklere. Erkek olan dostları dışında kinle bakıyordu tüm erkeklere. Korkuyordu, onlar da canını yakar diye. Josh’a karşı hırçınlığının bir sebebi de bu olsa gerek.
“Bir sorunun olduğunda her zaman benimle konuşabilirsin…”
Hiç kimse kalmadı da seninle konuşacağım. Hıh… Ne sıfatla? Sınıf başkanı olduktan sonra kendisine bir güven gelmişti herhalde. Ama bu kadarını tahmin edemezdi. Belki de büyütüyordu olayı. Canını yakan bir konu hakkında söylenen her şeye, söyleyen herkese karşıydı. Gece gördüğü kâbuslardan bir kare geldi gözünün önüne. Annesi… Meğer ne çok seviyormuş onu. Eskiden farkında değildi onun değerinin. Yaramazlıklarıyla deli ediyordu kadıncağızı. Ama kadın seviyordu küçük kızını, yaptığı yaramazlıklara rağmen çok seviyordu. Aklına okul alışverişi geldi. Çatlak Kazan’da ateşlenmesiyle çok endişelenen annesi gözünün önüne geldi bu sefer. Niye babası yoktu? Niye çocukluğunun hiçbir parçasında babasına rastlamıyordu? Sözde(!) bir babaydı işte, her şekilde aynıydı.
Cevap veremedi Josh’un söylediğine. Anlardı belki kendisini, paylaşamayacağı şeyler olduğunu. Belki biraz sonra açılabilirdi ona, belli mi olurdu? Her ne kadar istese de içinde kopan fırtınaları dışarıya aktarabilmeyi, canı acır diye korkuyordu. Peki ya inanmazsa kendisine? Daha çok küçüktü bu acılarla karşılaşmak için. Bu yüzden onunla dalga geçer, sonra da çekip giderdi. Tahminlerini sürdürürken donuklaşmış bakışları kütüphanenin büyük pencerelerindeydi. Josh’un söylediği sözlerden sonra beyaz yüzü hiç olmadığı kadar yorgun görünüyordu. Göz kapakları kapanmaya meyilli dururken güneş ışınları ile kapanıyordu. Aydınlıkta kamaşıyordu gözleri. Kızgınlığından eser kalmamış görünüyordu görünüşte, içinde kıyametler kopuyordu. Zihni bir ikilemde kalmış, anlatıp anlatamayacağını sorguluyordu. Yutkunurken boğazını parçalayan cam kırıkları vardı sanki.
“Hiç kimse kalmadı da seninle mi konuşacağım? Bu iyi çocuk rollerini başkalarında dene. Deniyorsun da aslında. Şimdi sus ve dersini çalış, benim de dikkatimi dağıtma!”
Neler söylüyordu böyle? Kendisinde değildi adeta. Artık Josh’a bakacak yüzü kalmamıştı. Kim bilir içinden ne küfrediyordu kendisine. Hemen burayı terk etmeliydi. Ama ya özür? Özür de dilemeliydi –ki bir yararı olacağını hiç sanmıyordu-. Artık duygularına, beynine, söylediği hiçbir şeye sahip değildi. Yolunu kaybetmiş bir kuş gibi duvardan duvara çarpıyordu. Parşömenlerini saçma sapan toplarken hissetmediği kadar hüzün içini kaplamıştı. Neler oluyordu böyle kendisine? Belirli bir sebep de bulamamıştı. Adeta kendisini başka biri kontrol ediyordu. Dayanacak gücünün kalmadığı hissettiğinde biraz önce kalkmış olduğu sandalyesine bıraktı küçük bedenini. Başını iki elinin arasına alarak öne geriye sallanmaya başladı. Deli gibi hissetti kendisini. Kendisine gelir gelmez Josh’un şaşkın ve öfkeli bakışlarına maruz kaldı. Derin nefes alış-verişlerinden sonra bir özür dilemesi gerektiğini kavrayabilmişti.
“Ben… Ben çok özür dilerim. Bugün kendimde değilim sanki. Biraz yalnız kalmam gerekiyor galiba. Verdiğim rahatsızlıktan dolayı gerçekten çok özür dilerim. Bugünü yok say.”
Gözleri dolmuştu ve bu şekilde Josh’a bakmayı reddetti. Parşömenlerini eline alır almaz kütüphanenin kapısına yöneldi. Ne yavaş ne de hızlı adımlarıyla ilerlerken dayanamamıştı, gözyaşları akmaya başlamıştı. Hiçbir şekilde belli etmedi ağladığını. Parşömenlerini sıkıca kavradıktan sonra güneş ışınlarının içeriye sızmasını sağlayan büyük pencereye baktı son kez. Kapıya ulaşmıştı. | |
| | | Stefan Josh Valery Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 667 Yaş : 34 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12019 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/06/08
| Konu: Geri: ^^Sabahın İlk Işıkları^^ Ptsi 30 Haz. 2008, 14:03 | |
| “Ben çok sakinim ve ayrıca hiçbir şeyim yok. Halimden çok memnunum.”
Kızın hala sinirli ve ne dediğini bilmediğinin farkındaydı ama oda kendine hakim olamıyordu.Bir an için kızı boğası gelmişti.İçinde ki öldürme duygusunu geçirmek için elinden geleni yapıyordu.Çünkü saçma sapan bir şey yapmaktan korkuyordu.çünkü uzun zamandır bu kadar bir ona sert çıkışmamıştı.Belki arada böyle şeylere ihtiyaç duyuyordu insan.Çünkü sinirlerini hakim olmasını öğreniyordu.Veya hakim olamayıp birilerini dövmeyi.Ama mutlaka gerekliydi.Ona şimdi teşekkür mü edecekti.Bir sırıtma oluşmuştu yüzünde.Belki kız ondan nefret ediyordu.Evet zaten sevmesini gerektirecek bir şey yoktu ortada.
Ne diyeceğini bilmiyordu sadece boş boş bakınıyordu.Kıza bakmaktan yorulmuştu belki de bıkmıştı.Bakışlarını tozlu rafların olduğu yere çevirmişti.Biraz önce aldığı kitaplar sayesinde açılan boşluk gözüne çarpmıştı.Gerçekten buranın iyi bir temizliğe ihtiyacı vardı ama kimse buraya uğramıyor muydu..?? Bakışları şimdi tekrar kızdayken onun konuşacağına dair birkaç şey sezmişti.Ama bu sezilerinde yanılıyor olabilirdi.Çünkü sadece tahmin etmişti.Karşısındakinin düşüncelerini okumak isterdi.Acaba böyle bir büyü var mıydı..??Ve tabii en çok istediklerinden bir tanesi de geleceği görmekti.
Aslında geleceği görmek o kadar da eğlenceli olmayabilirdi.Çünkü birilerinin ölümünü gördüğünde.Onların ölümünü engellemeye çalışacaktı veya kendisinin kini.Böyle olunca da doğal denge bozulacaktı.Ve çoğu şey tersine dönecekti.Ama görmek istiyordu.Belki başka şeyler için ama çok güzel olurdu.Tabii bunu herkesin duyması güzel olmazdı yoksa herkes bir şeyler öğrenmek için üzerine çullanacaktı.Kıza bir şey söylememişti hala.Ama söylese ne değişecekti.Kız ona daha da kızacaktı en iyisi susmaktı ama en azından birkaç bir şey söyleyebilirdi.Onu kızdırmak istemezdi.
‘’-Buna sevindim..’’
Sanki çok sevinmişti.İyi olmasını duymuştu buda yeterdi ama duymuş duymamış bir şey fark etmiyordu.Ona sadece yardım etmek istemiyordu.Ama kız geri çevirmişti bunu hem de hiç olmayacak bir şekilde belki de bunu yapmış olması her şeyi açıklıyordu.Ondan nasıl nefret ettiğini.Bunu duyması iyi olmuştu.
Bundan sonra kime nasıl davranacağını bilecekti.Ve seviyeli olacaktı.Annesiyle babasının her zaman dediği gibi kendi seviyenin altına asla inme.Sinirleri o kadar gerilmişti ki bütün kitapları fırlatıp atmak geliyordu içinden.Kızı yok olarak sayarak bakışlarını kitaba çevirdi ve tekrar okumaya başladı.Büyülerin olduğu kısma geldiğinde ise kızın bir şeyler diyeceğini anlamıştı.Ama hala kitaba bakıyordu.Kıza bakmıyordu.Bakamıyordu belki de.Ne var ki bakamayacak sadece bir kız.Baksa da bakmasa da bir şey değişmeyecekti.Hatta konuşmaya başladığında bile kızın suratına bakmıyordu.Görmek istemiyordu belki de.En iyisi böyle dinlemekti onu.Biraz kendine geliyordu böyle olunca.
“Hiç kimse kalmadı da seninle mi konuşacağım? Bu iyi çocuk rollerini başkalarında dene. Deniyorsun da aslında. Şimdi sus ve dersini çalış, benim de dikkatimi dağıtma!”
Ne cüretle bunu söyleyebiliyordu.Hangi akılla.Aptal kız seni öldüreceğim.. Birden ayağa fırladı ve kitapları yere attı kızgınlığı geçmemişti.Çok sinirliydi.Biraz önce sakinleşmişti.Ama şimdi bir şey yapmadan sakinleşemeyecekti.Belki de sakinleşmek bir çözüm değildi.Sinirliyken konuşmak daha iyiydi.Çünkü o zaman içindekileri söyleme cesaretini elde ediyorudu.
Ama buna cesaret demeli miydi bilmiyordu çünkü kendine hakim olamıyordu.Aklından geçenleri direk dışarıya vurduğu için yalanda söyleyemiyordu sinirliyken.Bu yüzden pek güzel bir huy değildi.Çünkü herkes için gerçekler acıydı.Aklı hala kızın söylediklerindeydi.Ne demeye çalışmıştı ki şimdi o.Sinirlerini germekten başka bir işe yaramamıştı.Hala sinirlendiğine inanamıyordu.Hele bir kız yüzünden sinirlendiği için kendini affedemiyordu.Nasıl böyle bir şey olabilirdi ki.Asla bir kıza elini kaldırmazdı ne olursa oldun.İster düşmanı olsun ister sevdiği.Hiç bir zaman bir kıza vurmazdı.Ama zor bir durumdaysa işler değişir.
Şuan o kadar değildi.Çünkü içinden kendini yatıştırıyor gibiydi.Attığı kitapları geri toplamaya başlamadan sandalyeyi geriye çekti ve eğilerek kitapları teker teker topladı.Bu sıra da da konuşmaya başlamıştı.Eğildiğinden dolayı sesi bir yakından bir uzaktan geliyormuş gibi oluyordu.Kütüphanede ilk defa bu kadar bağırıyordu.Belki sabahın 6 sı olduğundandır diye düşündü.Belki de ilk defa bu kadar sinirlendiğinden.Bir büyü bilse onu sura da can çekiştirdi veya başka bir şey yapardı.Neyse şimdi kıza sinirini biraz da dile getirmek istiyordu ki bunu anlasın..
‘’-Bana ne yapmam gerektiğini söyleme! Evet iyi çocuk değilim ama rolde yapmıyorum nezaket gereği veya görevim diyelim..Sanki çok meraklıyım.Hem kimmiş o iyi çocuk rolü yaptığım kişi..??’’
gözlerinden ateşler fışkırıyordu.Kıza duyduğu sinir geçmemişti.Ama biraz pişman olmuştu o kadar bağırdığına.Belki de ürkmüştü.Neden ürksün ki kesin karşı çıkar bir şeyler yapardı.Kitapları masaya koydu ve tekrar sandalyeyi çekerek oturdu üzerine.Hiç bir şey hissetmiyordu.Sağır edici bir sessizlik var gibiydi.Bir boşluğa düşmüş gibi hissediyordu kendi.Neden böyle bir şey olduğunu merak ediyordu ama bir fikri yoktu.Sessizliği bozan bu sefer gözleri dolmuş kız olmuştu.Bu sefer pişman gibi duran sadece Stefan değildi.Kızda öyle görünüyordu ki bu düşüncelerini kızın söyledikleri onaylamıştı bile..
“Ben… Ben çok özür dilerim. Bugün kendimde değilim sanki. Biraz yalnız kalmam gerekiyor galiba. Verdiğim rahatsızlıktan dolayı gerçekten çok özür dilerim. Bugünü yok say.”
Kız gözlerini kaçırıyordu.Eşyalarını toparlamaya başlamıştı.Hiç bir şey söylemiyordu.Belki de kızın gitmesi en iyisiydi.Ama gitmemesini tercih ederdi.Bilmiyordu.Zaten çalışamazdı bunca şeyden sonra.Hiç olmazsa bir arkadaşını kaybetmek istemiyordu.Sadece arkadaş mı peki..
Kapa çeneni Stefan..!! Duyguları karışmıştı.Ne düşündüğünü bile bilmiyordu ki kızın kapıya yöneldiğini daha sonra da kapıya geldiğini fark etti koşar adımlarla yanına gitti.Son anda elini yakaladı ve kendini doğru çekti onu.Bir an için göz göze gelmişlerdi.Yutkunarak yarım adım kadar gerilemişti.Biraz utanmış gibi görünüyordu.Yere bakarak konuşmuştu.Yanağındaki kızarıklıkların gitmesini bekliyordu.Ama gideceği yok gibiydi.Bir an için sessizliği dinledi ve daha sonra da kızın güzel yüzüne bakarak söyleyecekleri dudağından süzülerek uçtu ve gitti.
‘’-Gitme!! Kal burada..!!’’
İşte söyleyeceklerini söylemişti.Kalbinden geçenler.Neden bu kadar uğraşmıştı ki bu kız için bilmiyordu ama kalbinin söylediklerini yapıyordu.İstediğini yapıyordu.Çünkü böyle olması gerektiğine inanıyordu.Onun gitmesini istemiyordu.Neden böyle bir düşünceye sahipti bilmiyordu ama üç kelime ile kıza istediklerini anlatmıştı bile. | |
| | | | ^^Sabahın İlk Işıkları^^ | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |