|
| Tüm sınıflar için ortak ders | |
|
+20Odessa Meredith Poulter Charlie von Diederich Aurore Eulalie Arceneau Severus Rodney Anthony Penelopé Lilith Caliente Anna Luaná del Muñeco David Kevin Johnson Karolina Siri Bergliot Célia Ellen F. Reeser Delora Lucien Nobés Eurydice Black Vilerus Chas Le'Borge Karyn Mia Silethe Stefan Josh Valery Adolf Maynard Griswald Ian King Stone Stefania Valérie Bécaud Samara Y. Laura D'Owen Elfida Maria Fawkens Amortentia Cécile Derwent 24 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12679 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Tüm sınıflar için ortak ders Paz 06 Tem. 2008, 13:58 | |
| Nicole, Büyük Şölen'den sonra çok yorulduğundan hemen uykuya dalmıştı. Uyumadan önce yarın ki derste kendini nasıl gösterip tüm dikkatleri üzerine çekebileceğini düşünüyordu ve bu sırada uykuya daldı. Nicole'ün kötü özelliklerinden biri benciliğinin dışında sabah erken kalkamamasıydı. Evde her an hizmetçi olduğu ve anne babasının bakımı altında olduğu için kendi başına kalkmak gibi bir lüksü yoktu. Ne de olsa her zaman onu kaldırabilecek birileri vardı. Hogwarts'da sabah saatlerinde herkes kalkmış hazırlanıp, kahvaltıya gidiyorken Nicole uykusunun tam ortasındaydı. Fakat rüyasında Hogwarts'da ilk dersinin olacağını görüp bir anda büyük bir telaşla uyandı. Ne kadar çok bencil olsa da hocalarının gözüne girmek için erken kalkması gerekti biraz geç kalmıştı, ama her şeye rağmen sınıfın ilk gününde çekici olmalıydı, ne de olsa o bencil biri ve insanların etrafında dönmesini isteyen biriydi. Fazla zamanı yoktu, buna rağmen pratik bir şekilde hazırlandı. Koştura koştura bir şeyler atıştırmak için Büyük Salona gitti. orda hiç kimsenin kalmadığını görünce çok geç kaldığını anladı en sonunda koridorda önceden tanıdığı birini gördü bu eski suç ortağı ve yakın arkadaşıydı. Geç kalmıştı, onla beraber girecekleri derse bakmaya koridordaki tablonun önüne gittiler. Sonunda koşarak ayrılıp derslerine gittiler. Belki de bu hayatının fırsatıydı. Sınıfa girdikten sonra ve alelacele yerine oturdu ve sonra birden gözü tahtaya ilişti. Tahtada;
"Amortentia Cécile Derwent Ravenclaw Bina Sorumlusu - Aritmansi Profesörü Ortak ders - Phi Sayısı/Altın Oran"
yazıyordu. İlk dersinin Phi Sayısı olduğuna inanamayan Nicole; bu konuda çok zayıf olduğunu, fakat çalışırsa kendini bu konuda geliştirebileceğini düşündü. Bunu yapmalıydı. Çünkü Profesör Derwent en önemli hocalardan biriydi, bu yüzden ona iyi bir öğrenci olabileceğini gösterip, kanıtlamalıydı. | |
| | | Amortentia Cécile Derwent Emekli Cadı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1343 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 13572 Ekspresso Puanı : 24 Kayıt tarihi : 26/08/06
| Konu: Geri: Tüm sınıflar için ortak ders Paz 06 Tem. 2008, 22:22 | |
| Sınıf tamamen dolduğunda; Amortentia ayağa kalktı ve kapıyı kapattı. Her zaman kurallara ve prensiplerine bağlı yaşardı. Geç kalan olursa, dersine giremezdi. Onun sandalyeden kalktığını gören öğrenciler hemen sustular. Çoğu onu tanımıyordu; ama yeni profesörlerinin nasıl biri olduğunu çözmek istercesine dikmişlerdi bakışlarını üzerine. Amortentia yılların tecrübesiyle keskin gözleriyle onlara karşılık verdi ve bir dakikalık, kısa bir sürede; nasıl biri olduğunu onlara açıklamış oldu. "Adım Amortentia Derwent. Ravenclaw binasının sorumlusu ve bir süre için de; okulun vekil müdiresiyim." Konuyla ilgili bilgisi olan - ailesinden duymuş olan - birkaç öğrenci merakla ona baktı, Dumbledore'un neden okuldan ayrıldığıyla ilgili açıklama istiyorlardı besbelli. Amortentia onları görmezden geldi ve devam etti: "Dersimde ses istemem. Kurallara uymazsanız, kendinizi kapı dışında bulursunuz. Kuralların ne olduğunu hatırlatmaya bile hiç ihtiyaç duymuyorum." Anlayıp anlamadıkları görmek istercesine kaşlarını kaldırıp soru soran bakışlarını sınıfa dikti. Birkaç öğrenci kafasını evet anlamında salladı. "O halde sorun yok. Dersimize geçelim."
Sınıf birdenbire çantalardan çıkan parşömenlerin hışırtısıyla doldu. Ön sıralarda oturan öğrenciler tüy kalemlerini ellerine alıp hazır beklediler. Amortentia da dersini anlatmaya başladı: "Aritmansi sayılar üzerine kurulu bir bilim dalıdır. Bu dersimiz de; evrenin yapı taşının bir sayı olabileceğini göreceksiniz. Bu sayıya Phi sayısı deniliyor. Tam olarak hangi sayıya karşılık geliyor, bilen var mı?" Sınıftan çıt çıkmadı, bir iki öğrenci tereddütle elini kaldırır gibi oldu, ama parmaklarını hemen indirdiler. "1.618... Bu; evrendeki en güzel sayıdır. Ünlü Fibonacci sayı diziminden üretilmiştir. Bu dizimin ünlü olmasının nedeni; dizideki her rakamın kendisinden önceki iki sayının toplamına eşit olması."
Hızlı bir şekilde bileğini çevirmesiyle tahtada bir sıra sayı belirdi. Yüksek sesle okudu: "1 1 2 3 5 8 13 21." Öğrenciler hayretle tahtaya bakıyor, sayıları toplayarak dizinin özelliğini kanıtlamaya çalışıyorlardı. Amortentia devam etti: "Tabii sadece bununla kalmıyor. Bu dizinin ünlü olmasının nedeni sadece her rakamın kendisinden önceki iki rakamın toplamına eşit olması değil. Aynı zamanda komşu sayıların bölümleri 1.618’e eşittir. Böyle bir diziyi oluşturmak, tabii ki her büyücünün harcı değil."
"Phi sayısı... Mükemmel bir sayı. Evrendeki neredeyse tüm ölçüler Phi'nin 1'e oranına eşittir. Phi sayısına eşit olan ölçüler; sadece bir tesadüfle açıklanamadığı için ona aynı zamanda Altın Oran'da denmiştir." Bir yandan dersini anlatırken bir yandan da sıraların önünde yürüyor, anlattıklarını tahtadaki sayıları göstererek kanıtlıyordu. Öğrencilerin bazıları hiç etkilenmemişken, bazıları hayretle tahtayı seyrediyorlardı. "Evrendeki her yerde phi'ye rastlamanız mümkün. Bütün arı kovanlarında dişi arıların sayısının erkek arıların sayısına bölümü, çam kozalakları, ayçiçeği çekirdeklerinin zıt spirallerinin her birinin çarpımının diğerine oranı, bitkilerin yaprakları hep aynı sayıyı verir bizlere: Phi! Doğada bu sayıya bu kadar çok rastlarken; kendi vücudumuzda olmaması imkansız elbette. İnsan vücudu, ayaklık bir altın orandır. Omzumuzdan parmak uçlarımıza kadar olan mesafeyi, dirseğimizden parmak uçlarımıza kadar olan mesafeye bölelim. Kalçamızdan yere kadar olan mesafeyi, dizimizden yere kadar olan mesafeye ya da... Sonuç hep aynı. 1.618... Ya da başka bir deyişle Altın Oran!"
"Büyücülük dünyasının her yerinde bu orana rastlarsınız. Bakanlık binası, Gringotts, Hogwarts, St. Mungo... Hepsi phi sayısına göre yapılmıştır." Sustu ve öğrencilerine baktı. Çoğu aritmansiyi sıkıcı beklerken, eğlenceli bulmuştu belli ki. Amortentia içten içe güldü. Bu daha başıydı; sadece bir tekrardı. Bu konu zaten genel kültür konusu sayılırdı, hepsinin bilmesini beklerdi. Ama çoğu hala harıl harıl not alıyordu. Ortak ders olduğu için artık bitirmesi gerektiğine inanarak: '’Ödeviniz; Fibanocci’nin hayatını araştıran bir yazı. Ayrıca vücut ölçülerinizin oranları. Hepsinin phi'yi vermesi gerekiyor ne de olsa." İlk günden ödev verilmesine canı sıkılan öğrencilerine parıldayan gözlerle baktı ve günlerinin iyi geçmesini dileyerek sınıfı terk etti.
Rp out: Ödevler sadece rp in. Yapmanıza gerek yok... Ama rp'lerinizde bahsedebilirsiniz. =)
En son Amortentia Cécile Derwent tarafından C.tesi 26 Tem. 2008, 00:25 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | David Kevin Johnson Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 412 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12290 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 19/01/08
| Konu: Geri: Tüm sınıflar için ortak ders Ptsi 07 Tem. 2008, 11:47 | |
| Sınıfa göz gezdiriyordu. İçeride tam tamına yedi tane Gryffindor’lu vardı. Yedi Gryffindor’lu bu ders için yeterliydi. Cesaretin verdiği azimle sayılardan asla korkmayan David, sayı sanatı olarak adlandırılan bu dersi, birçok kişinin aksine seviyordu. Sayılarla oynamak David’e göre zevkli bir işti ancak unuttuğu ve zorlandığı birkaç noktada çok çabuk çileden çıkıp bu derse lanet okuyabiliyordu. Her ne kadar bu dersi sevse de, ders ile ilgili yapmadığı bir işlemde deliriyor, beynin köreldiğini düşünüyordu. Şimdi de oturduğu yerde tahtada yazılı olan Phi sayısını hatırlamaya çalışırken yaptığı gibi. Aklına gelmiyordu bir türlü. Bir noktalı bir şey olduğuna emindi ancak sayıyı tam çıkaramıyordu. Böyle durumlarda önceden düşündüğünün aksine kendisini yatıştırmaya çalıştı: “Boşver David, henüz ilk ders. Sen bunların hepsini biliyorsun ve…” diye düşünürken, beyninin karanlık köşesinden ayrılarak aydınlık bölüme çıkan o sayıyı hatırlamıştı: 1.618. Suratına yayılan memnuniyet dalgası, bir anda kendisi için iyi şeyler düşünmesini sağlayıp kendisini içten içe övmesine neden olmuştu. Memnuniyetin verdiği rahatlık hissiyle sırasına yayılmıştı. Olması güç bir şeyi başarmış gibi bir hâli vardı. Daha beş dakika öncesine kadar dersin başlamasını hiç istemezken, şuan dersin başlaması için can atıyordu. Alaylı bir surat ifadesiyle sınıfa göz gezdirdi. Birçok kişi dersten olsa gerek asık surata ve gergin tavırlara sahipti. Aldırmadan dersin başlamasını beklemeye koyuldu. Kısa süre sonra Profesör Derwent, oturduğu yerden ayağa kalkıp sınıfın kapısını kapatmıştı. Sınıftaki uğultu ve fısıldamalar bir anda kesilmişti. Sınıf kapısını kapattık sonra kısaca kendisini tanıtan profesör, disiplinli eğitiminden ve ders için isteklerinden bahsettikten sonra derse geçeceğini belirtti. Herkeste bir kıpırtı olmuştu. Çantalardan çıkarılan parşömen kâğıtlarının yırtılırmışçasına çıkardığı seslerin yerini, kısa süre sonra tüy kalemlerin mürekkep tokmaklarına batırılması almıştı. Heyecan dolu bekleyiş sınıfa hâkimdi, herkes profesörün dudaklarından dökülecek kelimeler için pür dikkat kesilmişti, sınıfta hiç ses yoktu. David için ise işler dersine gelişiyordu. Dersin başlayacağını öğrenmesiyle bedenine yeni bir rahatlık duygusu çöküvermişken yine de ikiye katlamış olduğu parşömen kâğıdını cüppesinin cebinden yavaşça çıkarıp sırasının üzerine koydu. Tüy kalemi ve mürekkep tokmağı zaten hazırda bekliyordu. Profesör ilk olarak Phi sayısından bahsetmiş ve bu sayının tam olarak karşılığını sormuştu. *Ben biliyorum!* Kaldırdığı parmağını dik tutuyordu ancak bilgi tazelemesi yaparken sayısı unuttuğunu fark etti. Tereddütle kaldırmaya devam ettiği parmağı, kısa süre içinde eski yerine geri dönmüştü. Kendisinden başka tereddütle kalkan parmaklar, birer birer dökülmeye başlamıştı. Anlamsızca kalkan parmak niteliğinde olan tüm parmakların inmesiyle profesör sayıyı açıkladı. *Tabi ya! 1.618!* Cevabı ve bu sayıyı kimin bulduğunu açıklayan profesör, hemen ardından tahtaya bir sayı dizimi yazdı. Gerçekten de kendisinden önceki iki sayının toplamı, kendisini veriyordu. Tahtadaki sekiz sayı için tüm hesaplamaları yapan David, bu konuyu bir yerden hatırladığına emindi. Ya kendisi öğrenmişti, ya da geçen dönemlerde profesör tarafından anlatılmıştı. Kafasındaki bu gereksiz düşünceyi silip profesörün devam eden konuşmasını dinlemeye koyuldu. Phi sayısının diğer adını Altın Oran olarak açıklayan profesör, bu cümlesinden önce Phi’den, geçmişte yaşamış çok güçlü bir büyücüymüş gibi övgüyle bahsetmişti. Dersini anlatırken sıralar arasında yürüyen profesör, konuya hâkimiyetini belli ediyordu. *Sayıları seviyorum!*Phi sayısı için uzun bir açıklamada bulunan profesör, Phi’nin rastlandığı alanlardan bahsediyordu. Arı kovanları, kozalaklar, ayçiçeği çekirdekleri derken nihayet laf, insanlara da gelmişti. David’in ilgisini en çok çeken nokta bu olmuştu. Omzumuzdan parmak ucumuza kadar olan mesafeyle, dirseğimizden parmak ucumuza kadar olan mesafe bölününce çıkan sonuç yine Phi. Bunu not edip deneyecekti. Önüne çektiği parşömen kâğıdına, sağ elindeki tüy kalemle profesörün bu cümlesini not etti. Yanına da parantez içinde Phi sayısının karşılığını yazdı. Dersin buraya kadar olan özeti zaten de buydu. Bakanlıkta, büyücü hastanesi olan St. Mungo’da, Gringotts ve Hogwarts’ta da Phi sayısına rastlandığını söyleyen profesör, dersini ödev vererek tamamlamıştı. Fibanoccini’nin hayatı ve vücut ölçülerimizin oranı. Ödevini de parşömenine not eden David, profesörün ardından sınıftan ayrıldı. Hızlı adımlarla kütüphanenin yolunu tuttu.Kütüphaneye kısa süre sonra varmıştı. Madam Prince’ye de söyleyerek kalın, içinde ünlü kişilerin hayatının bulunduğu bir ansiklopedi aldı. Ödevini bir an önce yapıpı bitirmek için Gryffindor Ortak Salon’unun yolunu tuttu. Ortak Salonlarına geldiğinde, kütüphaneden henüz aldığı ansiklopediyi, tüy kalemini, mürekkep tokmağını ve yeni, tertemiz bir parşömen kâğıdını boş bulduğu masaya koydu. Hızlı adımlarla yatakhanesine çıktı ve Johnson ailesinin evcini olan Cacher’ı çağırmak için ona seslendi. Kısa süre sonra yatakhanede beliren çirkin ve yaşlı evcinine: “Ablamın odasındaki büyük aynanın önünde kahverengi bir kutu var. Onun içinde ölçmeye yarayan mezura adında muggle yapımı bir şey var. Üzerinde sayılar var, 200’e kadar. Onu bana getirebilirsin değil mi?” diye sordu istekli gözlerle evcinine bakarken. Evcini Cacher: “Tabiî ki küçük efendi. Cacher size onu bulup getirecek.” dedi, kocaman gözlerini göz kapaklarıyla birkaç kez üst üste örterek. Gitmeye hazırlanan Cacher’a: “Ben Ortak Salon’da olacağım.” dedi ve yatakhaneden Ortak Salon’a indi. Derste profesörün anlattığı ve gerekli gördüğü bilgileri not ettiği parşömen kağıdını cüppesinin cebinden çıkararak çalıştığı masaya koydu, bir sandalyeye oturdu ve ödevini yapmaya koyuldu. Öncelikle Fibonaccini’nin hayatını araştırıp yazıya dökecekti. Kütüphaneden aldığı ansiklopediyi okumaya tam başlayacağı sırada ‘pat’ sesiyle yanına gelen evcini, isteğini yerine getirmişti. Ona teşekkür edip ödevini yapmaya koyuldu. Kısa sürede bulduğu Fibacconi’nin hayatını yazıya dökmek için ansiklopediyi parşömen kağıdının yanına koydu ve kitaptan ödevini yapmaya başladı. Yaklaşık on dakika süren ödevin ardından kısa olmuş ödevini sesli okudu. "Leonardo Fibonacci (Pisalı Leonardo, Leonardo Pisano d. 1170, ö. 1250)
İtalya'nın Pisa şehrinde doğdu. Babası Kuzey Afrika'da gümrük memurluğu da yapmış Arap rakamlarını ve sıfırı öğrenmiştir. 1200 yılında Pisa'ya geri döndü ve yolculukları sırasında edindiği bilgilerini kullanarak Avrupa'ya Ondalık sayı sistemini tanıttığı "Liber Abaci"yi yani, Hesap Kitabı'nı yazdı. Bu kitapla bugün kullandığımız Sayı sistemini tanıtmıştır ve temel matematik (toplama, çıkarma, çarpma ve bölme) kurallarını birçok örnek vererek anlatmıştır.
Doğadaki birçok oluşumun düzeninde bulunduğu varsayılan Altın Oran'ı kapsar ve birçok bilimsel araştırmaya dayanak teşkil eder.”*Kısa ve öz.* İkinci ödevi ise vücut ölçülerinin oranıydı. Evcininin getirdiği mezura yardımıyla yapacaktı bunu. Öncelikle ayakkabıyı çıkardı, omzuna başını koyduğu mezurayı aşağıya doğru sarkıttı, ayağıyla mezurayı tuttu ve omzundan ayakucuna kadar olan mesafeyi buldu: 160 santimetre. Parşömenin bir köşesine bunu not etti ve bu sefer de mezurayı sağ kolunun dirseğine dayadı. Sol eliyle sağ kolundaki mezurayı tutmaya çalışırken, ayağıyla az önce yaptığı gibi mezurayı sabitledi ve bulduğu sonucu not etti: 98,8 santimetre. Aslında dokuz milimetreye daha yakındı. Ne tam sekiz milimetreydi ne de tam dokuz milimetre. Anlaşılan sonuçta tam olarak 1.618 çıkmayacak, sadece yakın bir değer çıkacaktı. Parşömene, unutmaması için yazdığı omzunun ayakucuna olan uzaklığını ile dirseğinin ayakucuna olan uzaklığını, eliyle masadan kuvvet alarak parşömende bölemeye başladı. Sakız gibi uzayan işlem canını sıkıyordu. Bulduğu sonuç, tam olarak Phi sayısı değildi, düşündüğü gibi. Ancak çok yakın bir değerdi: 1.61943…Ödevini bitirmenin verdiği zevki tatmadan önce bu parşömen kağıdını Profesör Derwent’e götürmeliydi. | |
| | | Karolina Siri Bergliot
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 44 Yaş : 34 Galleon : 12020 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/06/08
| Konu: Geri: Tüm sınıflar için ortak ders Ptsi 07 Tem. 2008, 13:52 | |
| Sınıf neredeyse tamamen dolduğunda Profesör Derwent ayağa kalkıp kapıyı kapattı.Boş kalan bir kaç sıranın sahipleri geç kaldıkları için derse istenmiyor olmalıydılar.Yerinden ani kalkışı sınıfta konuşmakta olan bir kaç öğrencinin de dikkatlerini Profesör'e vermesine neden olmuştu. Sınıfta çıt çıkmıyordu şimdi. Profesör otoriter bakışlarla sınıfı baştan aşağıya süzdükten sonra; "Adım Amortentia Derwent. Ravenclaw binasının sorumlusu ve bir süre için de; okulun vekil müdiresiyim." Sözleri,bakışlarından çok daha az şey anlatıyordu oysa ki. Profesörün büyüsünden zar zor kurtulan Karol dikkatini deminki cümleye topladı. "Vekil müdire" diye geçirdi içinden. Acaba Müdür Dumbledore'a ne olmuştu? Lakin şimdi bu soru üzerinde yoğunlaşmasına zaman yoktu. Çünkü Profesör tekrar o soğuk tonda konuşmaya başlamıştı. "Tavrını hiç değiştirmeyecek mi acaba?" sorusu kafasını kurcalıyordu. Karol için biraz fazla otoriterdi. "Dersimde ses istemem. Kurallara uymazsanız, kendinizi kapı dışında bulursunuz. Kuralların ne olduğunu hatırlatmaya bile hiç ihtiyaç duymuyorum." Şimdi Profesör kaşlarını kaldırmış sınıfa bakıyordu anlayıp anlamadıklarını ölçercesine. Bir kaç koyun evet anlamında başını sallamıştı. Karol, otoriteye boyun eğmek adına yapmak istedikleri şeyi yapmayan insanlardan tiksinirdi. Ve Profesör böyle istediği için değil, yalnızca dersi öğrenmek istediği için, kendi hür iradesiyle konuşmayacaktı derste.Yine de Profesör'ün bu tavrı biraz canını sıkmıştı. "O halde sorun yok. Dersimize geçelim." diyen ses ile birlikte Karol ve onun gibi bir kaç kişi tüy kalemleri ile parşomenlerini hazırlamaya başladı. Ve dersin ilk sorusu gelmişti; "Aritmansi sayılar üzerine kurulu bir bilim dalıdır. Bu dersimiz de; evrenin yapı taşının bir sayı olabileceğini göreceksiniz. Bu sayıya Phi sayısı deniliyor. Tam olarak hangi sayıya karşılık geliyor, bilen var mı?" Karol güvensizce elini kaldırdı. Aslında sayıyı biliyordu ama küsüratından emin olamamıştı, annesinin bu sayıdan bahsettiğini oldukça net hatırlıyordu oysa ki. 1.608 ya da 1.618 gibi bir şeydi. Daha sonra yanlış cevap verip ilk dersten Profesör'ün gözünden düşmektense susmanın daha hayırlı olduğuna karar verip elini indirdi. Cevap vermeye gönüllü kimse çıkmayınca Profesör devam etti; "1.618... Bu; evrendeki en güzel sayıdır. Ünlü Fibonacci sayı diziminden üretilmiştir. Bu dizimin ünlü olmasının nedeni; dizideki her rakamın kendisinden önceki iki sayının toplamına eşit olması." "Doğru ya..." diye geçirdi içinden Karol. İlk artı puanı çok ucuza kaçırdığını düşünüyordu. Profesör'ün hızlı bilek hareketiyle tahtada bir dizi sayı belirdi; "1 1 2 3 5 8 13 21." Karol, bir yandan dersi dinlemeye çalışıyor bir yandan da hızlı biçimde notlarını alıyordu. Çevresindeki bir kaç kişinin tahtadaki sayıları toplayarak Profesör'ün dediğini kendilerine ispatlamaya çalışıyordu. Profesör devam etti; "Tabii sadece bununla kalmıyor. Bu dizinin ünlü olmasının nedeni sadece her rakamın kendisinden önceki iki rakamın toplamına eşit olması değil. Aynı zamanda komşu sayıların bölümleri 1.618e eşittir. Böyle bir diziyi oluşturmak, tabii ki her büyücünün harcı değil." Karol bunu da hızlı biçimde not ettikten sonra çevresindekilere baktı. Bir kaç kişi not almayı bitirmiş sayıları bölmeye çalışıyordu. Bu görüntü ister istemez Karol'ın yüzünde hafif bir gülümsemeye neden olmuştu. "Evrendeki her yerde phi'ye rastlamanız mümkün. Bütün arı kovanlarında dişi arıların sayısının erkek arıların sayısına bölümü, çam kozalakları, ayçiçeği çekirdeklerinin zıt spirallerinin her birinin çarpımının diğerine oranı, bitkilerin yaprakları hep aynı sayıyı verir bizlere: Phi! Doğada bu sayıya bu kadar çok rastlarken; kendi vücudumuzda olmaması imkansız elbette. İnsan vücudu, ayaklık bir altın orandır. Omzumuzdan parmak uçlarımıza kadar olan mesafeyi, dirseğimizden parmak uçlarımıza kadar olan mesafeye bölelim. Kalçamızdan yere kadar olan mesafeyi, dizimizden yere kadar olan mesafeye ya da... Sonuç hep aynı. 1.618... Ya da başka bir deyişle Altın Oran!" Karol, resimle uğraştığı için Altın Oran'ın insan vücudunda kullanıldığını biliyordu. Fakat diğer örnekleri önceleri duymamış olduğundan derse biraz daha dikkat kesilmişti şimdi. "Büyücülük dünyasının her yerinde bu orana rastlarsınız. Bakanlık binası, Gringotts, Hogwarts, St. Mungo... Hepsi phi sayısına göre yapılmıştır." "Ders gittikçe ilginçleşiyor." diye geçirdi aklından. Aritmansi göründüğünden de ilginçti belli ki. ’Ödeviniz; Fibanocci’nin hayatını araştıran bir yazı. Ayrıca vücut ölçülerinizin oranları. Hepsinin phi'yi vermesi gerekiyor ne de olsa." Ödev, Karol için hiç de zor olmayacaktı. Zaten vücut ölçülerinin oranını defalarca çizdiği portrelerden biliyordu. Belki de pentagramın da Altın Oran'a uygun olduğunu bir şekilde eklemeliydi ödevine. Karol kafasını parşomeninden kaldırdığında Profesör'ün sınıftan çıkmak üzere olduğunu farketti. Ne olurdu ders biraz daha sürse? Parşomenini ve tüy kalemini alıp Profesör çıktıktan sonra sınıfı terketti. İlk iş olarak kütüphaneye gidip Fibonacci'nin hayatını araştırmak oldu. Bulması pek de zor olmamıştı. Müsvette olarak kullanacağı parşomenin üzerine özensizce iliştirdi:
"Leonardo Fibonacci, (Pisalı Leonardo, Leonardo Pisano d. 1170, ö. 1250), İtalyan matematikçi.
İtalya'nın Pisa şehrinde doğdu. Babası Kuzey Afrika'da gümrük memurluğu da yapmış Arap rakamlarını ve sıfırı öğrenmiştir. 1200 yılında Pisa'ya geri döndü ve yolculukları sırasında edindiği bilgilerini kullanarak Avrupa'ya Ondalık sayı sistemini tanıttığı "Liber Abaci"yi (Hesap Kitabı) yazdı. Bu kitapla bugün kullandığımız Sayı sistemini tanıtmıştır ve temel matematik (toplama, çıkarma, çarpma ve bölme) kurallarını birçok örnek vererek anlatmıştır.
doğadaki birçok oluşumun düzeninde bulunduğu varsayılan Altın Oran'ı kapsar ve birçok bilimsel araştırmaya dayanak teşkil eder."
İlginç olduğunu düşündüğünden İnsan Yüzünde Altın Oran başlıklı küçük yazıyı da not etti aynı aceleyle:
" * Yüz yüksekliği / Yüz genişliği * Tepe-Göz yüksekliği / Saç Dibi-Göz Yüksekliği * Göz-çene arası / Burun-çene arası * Alın genişliği / Burun boynu * Göz-Ağız / Burun boyu * Burun altı-çene / Ağız-Çene * Yüz genişliği / Gözbebekleri arası * Gözbebekleri arası / Ağız genişliği * Ağız genişliği / Burun Genişliği
İnsan vücudunda uygulanması gereken oranı resim çizdiğinden biliyordu, fakat yüzdekine rastlamamıştı daha önce. Yeni bir şey öğrenmenin verdiği keyifle kütüphaneden çıktı. Müsvettesini kağıda geçirip Profesör'e teslim etmek için can atıyordu.
En son Karolina Siri Bergliot tarafından Çarş. 09 Tem. 2008, 02:34 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Beverly Joanne Dore Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 110 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11970 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 05/07/08
| Konu: Geri: Tüm sınıflar için ortak ders Ptsi 07 Tem. 2008, 21:10 | |
| Beverly karanlık sanatlara karşı savunma dersiden çıktıktan sonra rahat bir nefes aldı. Derse geç kaldığı için giremeyeceğini düşünmüştü fakat düşündüğü gibi olmamıştı. Yavaş adımlarla yürürken bir sonraki dersi değil, karnının ne kadar acıkmış olduğunu düşünüyordu. O güzel bir kahvaltının hayalini kurarken, geç kalmış olmanın getirdiği gerginlik ve heyecanla kendisini karanlık sanatlara karşı savunma dersliğinde bulmuştu. Aslında o heyecanla ve böyle bir derse giremeyeceğinin korkusu ile açlığını unutmuştu. Fakat şimdi o sıkıcı açlığı tekrar hatırlıyordu midesi her guruldadığında. Normalde fazla yemek yemeyen birisiydi. Ama ne olduysa okulda öğünlerini hiç atlamadan yiyordu. Bunun nedeni belkide okuldaki yemeklerin çok lezzetli olması belkide evde yemeklerini hep yalnız başına yemek zorunda kaldığı için doğru düzgün bişey yemeden masadan kalkmasıydı. Ayakları onu büyük salona doğru götürmüştü ilk saatler olduğu için dersi boş olan öğrenciler, binalarının masalarında oturmuş kahvaltılarına devam ediyorlardı. Bev, binasının masasına oturduğunda sabah, uyandırdığı için kendisine bağıran kızları gördü. Bev'e dik dik bakyorlardı ki Bev onların son sınıf olduklarından artık emin olmuştu. Sessizce önündekilerden birkaç lokma bişey yedi fakat kızların bakışlarından da rahatsız olmuştu. İnsanın doğru düzgün yemek yemesine bile izin vermiyorlardı ve Bev'in zaten bütün iştahı kaçmıştı. Sinirli bir şekilde çantasını omzuna taktı ve saçlarını savurarak masadan kalktı. Kızlar ise arkasından çok güzel birşey başarmış gibi gülüyorlardı. Sabahleyin istemeyerek koluna taktığı saate baktı, bir sonrak dersin başlamasına az kalmıştı ve o daha dersin ne olduğunu bile bilmiyordu. Belkide dersliğinin nerede olduğunu bilmediği bir dersti ve araması gerecekti. Hızlıca çantasından ders programını çıkardı. Endişesinde yanılmamıştı çünkü ders Aritmansiydi ve Bev, nerede olduğunu bilmiyordu. Ama yinede ''Bu dersliği aramaya değer'' diye düşündü. Çünkü Aritmansi sevdiği derslerden bir tanesiydi ve merak ediyordu. Hızlı adımlarla yürümeye başladı, birkaç kere yanlış koridorlara saptı. Değişen merdivenler istediği yere gitmesine engel oluyorlardı. Siniri iyice tepesine çıkmışken, sınıfı buldu. Derin bir nefes alarak kapıyı açtı ve içeriye girdi. Bu derste ortak derse benziyordu. Bev bunu, sınıftaki uzun boylu öğrencilerden anlamıştı. Arka sıralarda boş bir yer buldu ve oturdu. Aslında bu derste arkada oturmayı hiç istemezdi tam tersine en önden dinlemeyi isterdi ama ön taraflarda başka birileri oturmuştu. Çantasından parşömenlerini ve tüy kalemini çıkardı artık profesörü dinlemeye hazırdı. Birkaç dakika sonra profesör Derwent ayağa kalktı ve konuşmaya başladı. Görünüş olarak, oldukça disiplinli birisine benziyordu. Kurallarından bahsettikten sonra direk derse geçti. Bev, zaten bu dersi dinlemeye çoktan hazırdı. Profesörün her söylediğini, bazılarını bilsede not alıyordu. Bu derste bu kadar çok ilginç ve yararlı eyler öğrenceğini hiç düşünmemişti. Tamam Aritmansiyi zevkli bir ders olarak biliyordu fakat bu ders aynı zamanda çok farklı şeyler öğreniyordu. Profesör Phi sayısının özelliklerini anlatmıştı ve örnekler vermişti. Özellikle insanlarla ilgili söyledikleri çok ilgisini çekmişti Bev'in. Bunu denemeyi kafasına koymuştu. Aynı zamanda profesörün ders anlatışını da sevmişti. Disiplinli ve biraz sert bir ses tonuyla anlatsa bile, dersini severek anlattığı çok belli oluyordu. Ki bu Bev için en önemli şeydi. İnsanın işini severek yapması! Şimdi sırası değildi bu düşüncelerin, nerden aklına gelmişti? O küçücük bir birinci sınıf öğrencisiyken koskoca bir profesörü nasıl değelendirebilirdi ki! Hangi bilgisiyle bunu yapıyordu kendide anlamamıştı. Tekrar dikkatini derse verdi ve az önce denemek istediği şey hakkında profesörün bir şeyler söylediğini duydu. '’Ödeviniz; Fibanocci’nin hayatını araştıran bir yazı. Ayrıca vücut ölçülerinizin oranları. Hepsinin phi'yi vermesi gerekiyor ne de olsa." İlk günden ödev,biraz can sıkıcı olsada Bev bu durumdan çok fazlada şikayetçi değildi. Profesörün sınıftan çıkmasıyla, öğrencilerin hepsinde bir haraketlenme oldu. Bev'de yazdığı parşömenlerini dosyasının içerisine koydu ve sınıftan çıktı. Profesörün dediği kişi hakkında herhangi bir bilgisi yoktu açıkcası fakat bunu bulabileceği tek bir yer vardı o da Hogwarts kütüphanesi. Hızlı adımlarla kütüphaneye geldi ve konuyla ilgili birkaç tane kitap aldı raftan.Cam kenarındaki masaya oturarak, kitapları açtı ve okumaya başladı. Minicik sayılar ve yazılar arasında Fibonocci ismini görmek zor oluyordu. En sonunda gerekli bilgiyi bulabilmişti hemen çahntsından parşömenini çıkardı ve yazmaya başladı. ''Orta çağın en büyük matematikçilerinden biri olarak kabul edilen Fibonacci İtalya'nın ünlü Pisa şehrinde 1170 yılında doğmuş olabileceği tahmin ediliyor. Çocukluğu babasının çalıştığı Cezayir'de geçmiştir. İlk matematik eğitimini Müslüman bilim adamlarından almış ve İslam aleminin kitaplarını incelemiş ve çalışmıştır. Avrupa'da Roma rakamları kullanılırken ve sıfır kavramı ortalarda yokken Leonarda Arap rakamlarını ve sıfırı öğrenmiştir.1201 yılında "Liber Abacci" (cebir kitabı manasına gelir) adında bir matematik kitabı yazmıştır. Bu kitapla Avrupa'ya Arap rakamlarını ve bugün kullandığımız sayı sistemini tanıtmıştır. Bev; Örneklere baktığında profesörün verdiği örneklerin aynısı olduğunu gördü. Onları yazmaya gerek yoktu. Sıra gelmişti uzunluklarını ölçmesine. Peki bunu nasıl yapacaktı? Aleti nereden bulacaktı? O sırada aklına annesinin sandığına koyduğu metre geldi. Ne işe yarayabileceğini o zaman anlamamıştı ama şimdi işine çok yarayabilirdi. Koşarcasına kütüphaneden çıktı ve artık kaybolmadan bulabildiği, ortak salona geldi. Sandığını açtı ve karıştırmaya başladı. Eline değen şeyin metre olmasını umarak, çekti. Evet! Üzerinde minik minik sayılar vardı. Bev hemen boyunu ölçtü. Bulduğu değer onu şaşırtsada parşömene not aldı. Çünkü eğer doğru ölçebildiyse boyu uzamıştı! Şimdi sıra dirseğinden ölçmeye gelmişti. Sol koluyla metreyi sabitledi ve gözünün ucuyla çıkan değere baktı. 88.8 sayısı çıkmıştı. Şimdi iş, bu uzun sayıları bölmeye gelmişti. Bev; yatağın üzerine oturarak bölmeye başladı. Neredeyse bir parşömen bittiğinde sonuca ulaşabildi. 1.45 sayısının 89.9 sayısına bölümü tam olarak Phi sayısı çıkmasada 1.6129... değeri çıkmıştı. Bev bulduğu değerlerin doğru olmasını umarak, parşömeni çantasına koydu ve profesör Derwent'e vermek için ortak salondan çıktı. | |
| | | Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12124 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Geri: Tüm sınıflar için ortak ders Ptsi 07 Tem. 2008, 23:03 | |
| Kitabın sayfalarını kurcalarken profesörün ayağa kalkmış olduğu dikkatini çekti.Hızlıca kitabı kapattı ve yorgun gözlerle profesörü izlemeye başladı.Kapıyı kapatmıştı.Bu,dersin başladığı olarak değerlendirilebilirdi.Ardından gözlerini profesörden alıp sınıfa doğru yönlendirdi.Sınıf tamamiyle dolmuştu.Sandalyesine iyice yapıştı.İçinde anlamsız bulduğu bir heyecan vardı.Sanki hayatındaki ilk dersmiş gibi.Sadece yılın ilk dersiydi o kadar.Derin derin nefes almaya başladı.Sakinleşiyordu yavaş yavaş.Tek umduğu şey,derste bir hata yapmamasıydı.
Profesör konuşmaya kendini tanıtarak başlamıştı.Ardından da disiplini seven bir kişiliği olduğunu ima eden sözlerini söylemişti.Maglor,disiplini seven bir kişiydi.Her ne kadar eğlenmesini bilse de,iş başka arkadaşlık başka prensibine uyan bir yapısı vardı.Bu yüzden de,daha bugün ilk derse girerken bir karar almıştı.Paula ve diğer arkadaşları ile derslerde kesinlikle yan yana gelmeyecek,tamamiyle derse odaklanacaktı.Profesör Cécile de sanki bunu istermişcesine konuşmuştu.Düşüncelerine dalmış giderken,birden kendini tekrar sınıfta buldu.Dudağının kenarında bir kıvrım oluşturdu ve eline tüy kalemini alarak oynamaya başladı.
Profesör dersin başladığına dair cümlesini kurmuştu.Ders ile ilgili notlar tutmak istiyordu.Kitapta aradığını bulamamıştı ve profesör nedense Maglor'da aşırı derecede bir güven duygusu oluşturmuştu.Çantasına eğildi ve parşömen tomarından bir parşömen çıkarttı.Ardından doğruldu ve bu parşömeni sırasına koydu.Tekrardan eğilerek çantasını kapattı ve sıraya bıraktığı tüy kalemini mürekkep hokkasına yerleştirerek her an not tutmaya hazır bir hale geldi.Bir an için sınıfa baktı ve tüm bu işlemi yapanın kendisi olmadığını farketti.Profesör ders anlatımına başlayınca,adeta ona odaklandı.Anlatılan her kelimeyi adeta aklına kazımaya çalışıyordu.Sağ eline tüy kalemini aldı ve parşömeni sol eli ile düzelterek parşömene bir başlık attı.*Aritmansi Ders Notu/1.Ders:Phi Sayısı*Ardından profesörün az önce kurduğu cümleyi kelimesi kelimesi aklına getirmeye çalışarak altına şunları yazdı.*Aritmansi sayılar üzerine kurulu bir bilim dalıdır.*Bu ders eğlenceli geçebilirdi.En azından sayılar varsa...
Bir soru sorulmuştu ve Maglor'un aklında bunun ne olduğuna dair en ufak bir fikir bile yoktu.Dudağını büktü ve kendisinin bir an için aritmansiye yeteneği olmayan biri olarak gördü.Her ne kadar hatırlamaması doğal bir şey olsa da.İleride de aynı hataya düşmek istemiyordu.Bir yandan profesörü dinliyor,bir yandan da not tutuyordu.*Phi sayısı=1.618...*Aklına devamının ne olduğu gibi saçma bir soru gelmiş fakat bunu hızlıca yok etmişti.Çok merak ederse sonradan üzerine çalışabilirdi.Bu yüzden bu sayının yanına bir yıldız karaladı ve dersi dinlemeye devam etti.Tahtada bir rakam dizisi belirmişti.Profesörün anlattığı Fibonacci sayı dizimi olmalıydı bu.Hemen parşömene bunun da notunu aldı.*Fibonacci Sayı Dizimi:1 1 2 3 5 8 13 21 34 55 89 ... *Eğlenceli bulmuştu bu işi.Tahtada yazandan fazlası vardı parşömeninde.Sayılarla oynamanın bu kadar eğlenceli olacağını tahmin edemezdi elbette.Geçen yıl aritmansi dersini almadığına pişman gibiydi.Profesör şimdi bu sayıların özelliğinden bahsediyordu.
*Fibonacci sayı dizimindeki her rakamın komşu sayılarına bölümü Phi sayısını verir.*Bunu da not almıştı.Açıkçası biraz şaşkındı."Buna ilk üç rakam dahil değildir herhalde?"diye düşündü bir an için.Kafasının karıştığını farkediyordu.Dersin akışını bozmamak için sustu ve parşömeninin sağ üst köşesine hatırlatıcı bir not bıraktı.Yakın zamanda profesöre soracaktı.Aritmansi dersini beğenmiş ve onu meraklandırdığına göre de ilgi alanlarına katmıştı.Profesör şimdi altın orana daha nerelerde rastlanıldığından bahsediyordu.
"Vay canına!"Ağzından ister istemez bu sözcükler fırlamıştı.Hemen sağ eli ile ağzını kapadı ve tekrarindirdi.Etrafındakiler onu duymamıştı bile.Uzun zamandır profesörü soluksuz dinlemiş bu da sesinin çıkmamasını sağlamıştı."Şanslı günündesin."İçindeki ses böyle demişti.O da biliyordu şanslı olduğunu ve bundan şikayetçide değildi açıkçası.Ders bitmişti anlaşılan.Sınıfa derin bir sessizlik çökmüştü.Bazıları not alıyor,bazıları ise hala etkilenmemişe benziyordu.Maglor,aritmansiye şaşırdığı kadar onlara da şaşırmıştı.Dersi hala ilgi çekici bulmuyorlardı anlaşılan.
Ödev verilmişti.Ödevini de notlarını aldığı parşömene geçirdi.En kısa sürede yapmayı umuyordu.Her ne kadar ödevleri sevmese ve gereksiz bulsa da bunu yapacaktı.Fibonacci'nin hayatı pek eğlenceli olmasa da,kendi vücut ölçülerinin Phi'yi vermesi hoş bir şey olabilirdi.Eşyalarını toparladı ve yüzünde hafif bir gülümseme ile dersliği terketti.
Büyük salonda yemekten çıkmış,acele ile kütüphaneye gitmişti.Bir an önce Fibonacci'nin hayatını anlatan bir yazı bulmalıydı.Ondan sonra da vücut ölçilerini alacaktı.Kütüphanenin sessiz sıraları arasında ilerlerken,sihir tarihi ile ilgili kitapların bulunduğu yerde kendisini buldu.*Sihir Tarihi:Önemli Kişiler*adlı kitabı aldı ve isim sırasına göre düzenlenmiş kitabın F ile ilgili bölümünü açtı.Sayfaları geçerken birkaç ünlü isim gözüne çarpmıştı.Kitap modern ve yeni yazılmıştı anlaşılan.Ve aradığı sayfayı bulmuştu. Fibonacci(1170-?) Orta çağın en büyük aritmansicisi olan Fibonacci İtalya'nın Pisa şehrinde doğmuştur.Daha gençken yaptığı çalışmalar ile o devirde kendinden sıkça söz ettiren Fibonacci,babasının işleri nedeniyle Kuzey Afrika'ya gitmiş ve Cezayir'de bulunmuştur.Bu devirde,Arap aritmansiciler en üst düzeyde aritmansi bilgisine sahiplerdi.Bu Arap büyücülerden dersler alan Fibonacci kendisini daha da geliştirme fırsatını bulmuştur.Ardından tekrar Avrupa'ya geçen Fibonacci,öğrendiği teknikleri Avrupa'ya taşımış ve Avrupa'nın en büyük Aritmansicisi olma özelliğini kazanmıştır.Çalışmaları sonucu elde ettiği altın oranı,tavşanları izlemesi sonucu bulmuştur.Altın oran ile sihir tarihinde çok önemli bir yer edinmiş olan Fibonacci'nin ölüm yılı ve yeri ne yazıkki bilinmemektedir.
"Güzel bir hayat hikayesi."diye iç geçirdi .Ödevi parşömene geçirmişti.Şimdi her ne kadar komik gözükse de boy ölçülerini alacaktı.Omzundan mezurayı tuttu.*175 cm.*Hemen parşömene not etti.Ardından mezurayı sağ eli ile sol dirseğine dayadı ve sol ayak hizasına kadar saldı.Ardından sol ayağı ile sıkıştırdı.Biraz ayarlama yaptıktan sonra son bir kez daha mezuranın gösterdiği rakama baktı.*104 cm.*Boş bir not kağıdında hesaplama yaptı.Tam olarak aynısı olmasa da yakın bir değer ortaya çıkmıştı.*1,682...*Bunu da ödeve yazdı.Son bir kez ödeve baktı.Üst kısımda Fibonacci'nin hayatı,alt kısımda ise yaptığı uygulama.En altına adını,soyadını,binasını ve kaçıncı sınıf olduğunu ekledi.Tüm eşyalarını toparladı ve yüzünde bir gülümseme ile ödevi Profesör Cécile'ye vermek için yola çıktı.
| |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Tüm sınıflar için ortak ders Ptsi 07 Tem. 2008, 23:46 | |
| Sıralar öğrencilerle dolmuştu. Ortak ders olduğundan sınıf hınca hınç doluydu. Profesörün sandalyesinden kalkması ile bütün sınıf susmuştu ve artık profesörün ağzından çıkacak kelimeleri bekliyorlardı. Profesör ön sıraların bulunduğu yere doğru gelip bakışlarıyla sınıfı süzdü. Öğrenciler onu, o da öğrencileri inceliyordu. Bu kısa süreli sessiz paslaşmadan sonra karalı ses tonu Bayan Derwent’ in ince dudaklarından kelimeler halinde dökülmeye başladı: "Adım Amortentia Derwent. Ravenclaw binasının sorumlusu ve bir süre için de; okulun vekil müdiresiyim.’’ Paula Profesör Derwent’ in vekil müdire olduğunu biliyordu ve Dumbeldore’ un okulda olmadığını da fakat ne için gittiğini, bir tehlike olup oladığını bilmiyordu. Bunu bir an profesöre sormayı düşündü fakat bu konu öğrencilerin bileceği kadar güncel olsa zaten öğrenirlerdi. Belli ki herkesi ilgilendiren ciddi bir sorun vardı ve Dumbeldore bunun için gitmişti. Paula Dumbeldore’ a içten büyük bir bağlılık hissediyordu. Pek çok tehlikeye rağmen Hogwarts’ı ayakta tutmak kolay değildi. Kötüler her zaman kalabalıktı. Profesör Derwent sesindeki tonu biraz daha yükselterek derste uyulması gereken kuralları bir çırpıda söyledi. Sesindeki ciddiyet ve görüntüsündeki soğuk ifade birleştiğinde aslında Profesör Derwent bir öğrencinin kolayca korkabileceği biriydi fakat; Paula ondan korkmuyordu, sadece saygıdan çekiniyordu. Bu sırada profesör derse başlamıştı. Paula hemen çantasından parşömenini çıkardı ve tüy kalemini de aynı şekilde sıranın üzerine koydu. Mürekkebini de çıkardıktan sonra not almak için kalemi elinde tutarak profesörü dinlemeye başladı. "Aritmansi sayılar üzerine kurulu bir bilim dalıdır.’’ diyerek sözlerine başladı. Ardından da dersin konusu olan Phi sayısından söz etmeden önce sınıfa bu sayıyı bilen olup olmadığını sordu. Sınıfta birkaç kişi parmak kaldırmıştı fakat herhalde tam hatırlamıyor olacaklardı ki tereddütlü yüzlerindeki kararsız ifade parmaklarının hareketine yansıdı ve ellerini cevap veremeden indirdiler. Paula kendi kendine Phi’ nin ne olduğunu düşündü fakat hiçbir şey bilmiyordu. Parmak kaldırmak bir yana bakışlarını profesörden kaçırmıştı. Ne de olsa dersin bitiminde bu sayı ile ilgili öğrendiklerini geliştirebilirdi. Fakat yine de bir dahaki derse hazırlıklı gelmeyi aklına yazdı. Profesör Derwent Phi’nin 1.618 olduğunu, bu sayı diziliminde her sayının kendinden bir önceki iki sayının toplamına eşit olduğunu söyledi. Paula Phi denen sayının oldukça ilginç olduğunu düşünmeye başlamıştı. Kaşlarını kaldırmış profesörün Phi hakkında anlattıklarını dinlemeye devam etti. Demek Phi sayısına eşit olan her ölçü altın orandı. Profesör doğada bu oranın pek çok değişik nesnede bulunabileceğini söylemişti. Paula en çok çam kozalaklarındaki oranı merak etmişti. En kısa zamanda eline geçen bir kozalakla öylece oynamak yerine inceleme yapmayı kafasına koydu. Profesörün anlattıkları heyecan vericiydi. İçinde bulundukları bina bile bu oranlarla yapılmıştı. Paula sayılarla arasının iyi olacağını anlamıştı. Profesör konuşmasını bitirip sustuğunda öğrencilere bakıyordu. Belli ki tepkileri ölçmeye çalışıyordu. Paula da meraklı gözlerle profesöre bakıyor ve başka bir şey anlatacak mı diye düşünerek tüy kalemini sağ elinde hazır bekletiyordu. Profesör yeterince ders işlediğini düşünmüş olmalıydı ki ödevi verdi: '’Ödeviniz; Fibanocci’nin hayatını araştıran bir yazı. Ayrıca vücut ölçülerinizin oranları. Hepsinin phi'yi vermesi gerekiyor ne de olsa." Bütün dersi gayet iyi dinlemiş olan Paula ödev lafını duyduğunda biraz bozulmuştu. Elinden tüy kalemini bıraktı, başını ellerinin arasına aldı ve profesörün ardından sınıftan çıkan öğrencileri seyretmeye başladı. Sınıf hemen hemen boşaldıktan sonra da Paula eşyalarını toplayıp dersliği terk etti. ‘’Acaba önce bir şeyler mi atıştırsam yoksa hemen ödevi mi halletsem? ‘’ diye sordu kendine. Ödevi hemen halletmek ve yapılacak işleri sonraya bırakmamak en akıllıcası olacaktı. Paula ders boyunca hızlı hızlı not aldığı sağ elini sıkıp açarak kaslarını gevşetmeye çalışırken bir yandan da kütüphaneye doğru ilerliyordu. Kütüphaneye iyice yaklaştığında çantasından sarkan gürültücü anahtarlığını çıkardı ve çantanın içine attı. İçeri girip eşyalarını boş bir yere bıraktıktan sonra Madam Pince’ nin yanına gitti ve Fibannocci’ nin adının geçebileceği F ile başlayan kitapları istediğini fısıldadı. Madam Pince Paula’ nın işine yarayacak olan kitabı getirdiğinde Paula büyük kitapla birlikte eşyalarını bıraktığı masaya gidip oturdu. Kitabın sayfalarını yavaş yavaş çevirip alfabetik sıraya göre takip ederek Fibannocci ismini aramaya başladı. Parmağı kitabın sarı sayfalarında gezinirken birden durdu. ‘’ İşte Fibannocci. ‘’ dedi Paula sessizce ve kitaba biraz daha yaklaşarak içinden okumaya başladı: Pisalı Leonardo Fibonacci Rönesans öncesi Avrupa'nın en önde gelen Matematikçisidir. Fibonacci için, "Matematik'i Araplar'dan alıp, Avrupa'ya aktaran kişi" denilebilir. Fibonacci'nin yaşamı hakkında matematik yazıları dışında pek az şey biliniyor. İlk ve en iyi bilinen kitabı Liber Abaci'nin yazıldığı 1202 tarihine bakılırsa, 1170 dolayında doğmuş olabileceği sanılıyor. Bu yönde pek kanıt olmamakla birlikte İtalya'nın Pisa kentinde doğmuş olması olasılığı var. Fibonacci henüz çocuk yaştayken, Pisa'lı bir tüccar olan babası Guglielmo, Pisalı tüccarların yaşadığı Bugia adlı Kuzey Afrika limanına Konsül olarak atanır. (Bu liman, şimdiki Bejaya'dır ve Cezayir'dedir.) Babası burada oğluna hesap öğretmesi için bir Arap hoca tutar. Fibonacci daha sonra Liber Abaci'de hocasından "Dokuz Hint Rakamının Sanatını" öğrenirken duyduğu mutluluğu anlatacaktır. Fibonacci'nin Liber Abaci adlı kitabının yayınlandığı yıllarda, Hindu-Arap sayıları, Avrupa'da Harzemli Muhammed Bin Musa'nın eserlerinin çevirilerini okuyabilmiş bir kaç "aydın" dışında bilinmiyordu. Fibonacci, kitabında bu rakamları anlatmaya şöyle başlar: "Dokuz Hint Rakamı 9 8 7 6 5 4 3 2 1 dir. Bu dokuz rakama "0" işaretinin de eklenmesiyle, her hangi bir sayı yazılabilir." Paula okuduktan sonra bunları hemen parşömenine not etti ve ardından aldığı kitabı yerine bırakılması için Madam Pince’ ye vererek kütüphaneden çıktı. Şimdi vücut ölçülerindeki altın oranı bulmalıydı. Karnı çok acıkan Paula bir an evvel yemeğe yetişmek için hızlı hızlı yatakhaneye gitti ve girer girmez yatağının kenarındaki dolabından Hogwarts’ a gelmeden önce derslerde yardımı olabileceğini düşündüğü metresini aldı. Profesörün derste söylediği gibi omzundan ayak ucuna kadar olan oranıölçtü. 147 santimetreydi. Daha sonra da dirseğinden parmak uçlarına doğru metreyi tekrar tuttu. Bu ölçme işiyle uğraşırken şekilden şekle giren Paula bir ara az daha düşüyordu ki sağ eliyle yatağına tutundu. Yaklaşık 91 santimetre idi. Paula bu iki sayıyı birbirine böldüğünde ise profesörün söylediği altın orana yaklaşık bir değer bulmuştu işlemi yaptığı boş bir parça parşömen üzerinde. Ödevlerini not edip gönül rahatlığıyla yemeğe gidebilirdi artık. Guruldayan midesini tutarak sabırsızlandığını ifade eden muzur bir ifadeyle Büyük Salon’ a doğru yavaş tempolu bir koşu tutturdu.
|
| | | Stefania Valérie Bécaud Seherbaz
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 684 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12071 Ekspresso Puanı : 3 Kayıt tarihi : 28/05/08
| Konu: Geri: Tüm sınıflar için ortak ders Salı 08 Tem. 2008, 04:55 | |
| Aritmansi… Hogwarts’a başlamadan önce bir süre bu dersin eğitimini almıştı. Küçüklüğünden beri o kadar çok çaba harcamasına rağmen sayılarla uğraşmak onun harcı değildi. Seviyordu çaba harcamayı; ama sonucu verdiği çabayı karşılamıyordu. Vazgeçmiyordu yine de, asla pes etmiyordu. Belki de yapamıyorum dediği için beceremiyordu sayılarla uğraşmayı. Kaydını yaptırmıştı, derste başarılı olamayacağını düşünse de. Her şeye rağmen verdiği çabanın karşılığını alabilirdi. Seviyordu bu dersi, pes etmeyi asla beceremezdi.
Kütüphanede aldığı birtakım notları gözden geçirdiği sırada zihnine ilişen düşünceleri hızla savururken, etrafına bakma eylemini ancak gösterebilmişti. Kendini notlara öylesine kaptırmıştı ki; sınıfın öğrencilerle dolup taşmasını fark edememişti bile. Bunu profesör de fark etmişti herhalde, ayaklanmış ve sınıfın sessizliğini sağlamaya çalışmasının nedeni buydu. Heyecanlanmıştı, ilk aritmansi dersini görecekti birazdan. Sınıfa göz gezdirdi bir süre, tanıdık birkaç yüz ve Ravenclaw’dan birçok öğrenci görmeyi umuyordu. Umduğu her şey, tam tersini işaret ediyordu. Sınıfta tanıdığı tek kişi yanında oturan Ravenclaw sınıf başkanlarından Stefan’dı. Umutsuzluğun verdiği hayal kırıklığı, derse olan ilgi ile birlikte karışmış ve Stefania’nin yüzünde değişik bir ifade oluşturmuştu. Yine de tüm dikkatini profesöre vermekte kararlıydı; çünkü Aritmansi’den anlamadığını biraz önce kendisine itiraf eden oydu. Çabalarının bu sefer güme gitmeyeceğini düşünerek profesörü dinlemeye koyuldu, profesör de konuşmak için sessiz bir ortam yakalamayı başarmıştı.
Ravenclaw bina sorumlusu olmakla birlikte okul vekil müdiresi olduğunu söylemişti. Peki ya Dumbledore’a ne olmuştu? Bu konuda hiçbir açıklama yapmadan derste dikkat ettiği disiplin konusuna değindi. Stefania, diğer öğrenciler kadar haksız bulmuyordu profesörü. Disiplin, dersin vazgeçilmez öğelerinden biriydi; yani disiplin olmazsa ders doğru düzgün ne anlatılırdı ne de dinlenirdi. Profesörün bu kuralcı tavrı, Stefania’nin bazı işlerine ters olsa da, dersin kuralsız işlenmeyeceğini biliyor ve profesöre son derece hak veriyordu. Zaten profesörün dersi anlatmadaki başarısını her seferinde duymuştu. Bazı öğrenciler bu dersten nefret ediyor olabilirdi; ama sınıfın dolup taşması, dersi sevenlerin çoğunlukta olduğunu çok açık bir biçimde ortaya koyuyordu.
Evrenin yapı taşı bir sayı ha… Kulağa garip geliyordu, bu doğru; ama böyle bir sayının var olduğunu o biliyordu; çünkü öğrenmişti. Phi sayısıydı bu, evrenin en güzel sayısı. Profesör de bunları söylemişti zaten, bir de soru sormuştu; phi sayısı tam olarak hangi sayıya denk geliyor diye. Ders başlayana kadar, kütüphanede aldığı notları incelerken bu soruya cevap gelecek herhangi bir sayıyla karşılaşmamıştı hiç. İçinden lanetler okurken birkaç öğrencinin parmak kaldırdığını gördü. Tek bilemeyen aptal kendisiymiş gibi hissederken, inen parmaklar, kendisi hakkında vardığı kanıyı ortadan kaldırmıştı. “1.618…” Garip bir sayı diye içinden geçirirken, bu sayının Fibonacci sayı diziminden üretildiğini de söylendi. Fibonacci’nin kim olduğunu az çok hatırlayabiliyordu. Orta çağda yaşamış İtalyan bir matematikçi olduğunu biliyordu. Ama yanında, kütüphaneden aldığı bir kitap vardı ve bu kitapta onun adına rastladığını hatırlıyordu. Eğer daha fazla bilgi gerekirse bu kitaptan da yararlanabilirdi.
Profesör, evrendeki her yerde phi sayıya rastlanabileceğini söylerken, birçok örnekle bunu destekliyordu. Stefania şaşkınlıkla söylenenleri dinlerken bir yandan da parşömenlerine geçiriyordu. Ne olur ne olmaz diye en küçük ayrıntısına kadar not ederken söylenenleri, tüm dikkatiyle de kendisini derse vermişti. Küçüklüğünde gördüğü dersler yardımcı olmuştu belki de anlamasına bu sefer. Bütün arı kovanlarında dişi arıların, erkek arılara oranı, insan vücudundaki oranlar; hepsi phi sayısına eşitleniyordu. Başka bir deyişle de ‘Altın Oran’mış profesörün söylediğine göre. Birtakım örnekler de verdi insan vücudundaki oranlarla ilgili. Omuzdan parmak uçlarına kadar olan mesafenin, dirsekten parmak uçlarına kadar olan mesafeye oranı phi sayısını veriyordu. Kitabını da karıştırırken bulduğu bazı örnekleri de parşömenlerine not etmeye başladı. Kitapta yazana göre; ağız genişliğinin burun genişliğine oranı, yüz yüksekliğinin yüz genişliğine oranı da phi sayısına yani altın orana eşitti. Büyücülük dünyasının da her yerinde bu orana rastlandığının üzerini çizen profesör, dersin bitimini de yapmıştı. Stefania’nin anlatılmasını istediği bir sürü Aritmansi konusu kalmıştı aklında. Bir an önce öğrenmek istiyordu onları. Ama burada geçireceği bir sürü sene vardı. Bu süreç içinde doyuracaktı bilgiye olan açlığını.
Parşömenlerine son söylenenleri de not aldıktan sonra, profesör ödevi vermişti. Fibonacci’nin hayatını araştıran bir yazı ve vücut ölçü oranlarını istiyordu. Ödevi de sınıfa bildirdikten sonra tüm asilliği ile sınıftan çıktı. Stefania’nin, Fibonacci’nin hayatını araştırmak için kütüphaneye gitmesine gerek yoktu; çünkü elinde bu ödevi yapacak kadar bilgiye sahip bir kitap vardı. Öğrencilerin sınıftan birer ikişer çıkmasıyla derslik boşalmaya başlamıştı. Stefania ise, toparlanmak yerine ödevi yapacağı boş parşömenleri sıranın üzerine koydu ve aritmansi kitabının kapağını araladı. Bir an önce ödevini yapıp, profesöre teslim etmeliydi.
“Fibonacci (Leonardo Pisano)
Orta çağın en büyük matematikçilerinden biri olarak kabul edilen Fibonacci İtalya'nın ünlü Pisa şehrinde kesin olarak bilinmemekle birlikte 1170 yılında doğmuştur. Çocukluğu babasının çalıştığı Cezayir'de geçmiştir. İlk matematik eğitimini Müslüman bilim adamlarından almış ve İslam uygarlığının kitaplarını incelemiş ve üzerlerinde çalışmıştır.
1201 yılında "Liber Abacci" (cebir kitabı) adında bir matematik kitabı yazmıştır. Arap rakamlarını ve bugün kullandığımız sayı sistemini Avrupa'ya tanıtmıştır. Bu kitapta, ilkokulda öğrendiğimiz temel matematik (toplama, çarpma, çıkartma ve bölme) kurallarını birçok örnek vererek anlatmıştır. Dönemi için Avrupa’da bilinmemekle birlikte bu kadim bilgilerin matematikte bir sıçrayış için başlatıcı etkiyi yapmış olduğunu ileri sürmek yanlış olmaz. Avrupa unutulan bilgileri Fibonacci sayesinde yeniden hatırlamıştır…”
Fibonacci hakkında bulduğu kısa metni parşömenine geçirirken diğer ödevi nasıl yapacağını düşünüyordu. Bir mezura veya metrenin yardımını alarak son ödevi kolaylıkla yapabilirdi. Ama onları nasıl bulabilirdi? Hiçbirine sahip değildi. Bu sırada arkasından gelen tıkırdamalarla irkilen Stef, tüm hızıyla arkasına döndü. Hemen iki sıra arkasında bir kız öğrencinin ödevini yaptığını fark edince ondan yardım alabileceğini düşündü. Kızın sağ elinin yanındaki mezura dikkatini çekmişti. Tüm şirinliği ile mezurayı istedi ve istediğini elde ettikten sonra vücut ölçülerini ölçmeye başladı. İşi bitince mezurayı kıza uzattıktan hemen sonra ölçülerini parşömeninin bir köşesine not etti. Evet, ödevi tamamlanmıştı ve geriye kalan tek şey onu Profesör Derwent’e teslim etmekti. Parşömenlerini topladıktan hemen sonra ışıldayan gülümsemesini yüzünden eksik etmeden profesörün odasına doğru yola koyuldu. | |
| | | Samara Y. Laura D'Owen
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1151 Yaş : 28 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12300 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 22/01/08
| Konu: Geri: Tüm sınıflar için ortak ders Salı 08 Tem. 2008, 09:20 | |
| "Adım Amortentia Derwent. Ravenclaw binasının sorumlusu ve bir süre için de; okulun vekil müdiresiyim." Profesör Derwent'in sandalyesinden kalktığı an da dinen seslerin ardından sadece bunu işitebilmişti Samara. Sınıfın dolmasıyla yükselen rahatsız edici seslerin susması, profesörün ciddi sesine bürünmüştü bedeni. Cübbesindeki Hufflepuff armasının parlak köşesini yan sıralarda tüylü kalemi aynalı olan bir çocuğa tuttu. Çocuğun şaşkın bakışları Samara’yı güldürse de o bundan çok zevk alıyordu. Profesör kısa bir aradan sonra sessizliğini bozduğu an da sınıftan ses değil çıt bile çıkmıyordu neredeyse. "Dersimde ses istemem. Kurallara uymazsanız, kendinizi kapı dışında bulursunuz. Kuralların ne olduğunu hatırlatmaya bile hiç ihtiyaç duymuyorum." Samara, aynaya tuttuğu armasını bıraktıktan sonra diğer bir kaç öğrenci gibi kafasını salladı, profesörün "O halde sorun yok. Dersimize geçelim." demesiyle sınıftaki sessizliği bozan parşömen kâğıtların hışırtıları Samara'nın kulağını tırmalıyorken olabildiğince sessiz bir biçimde kendisi de tüy kalemlerini ve de parşömen kâğıtlarından bir kaç tane çıkartıp profesörün konuşmasını bekledi. Aritmansi sınıfının penceresinden içeriye giren boğucu hava kendisini pek fazla etkilemese de bir kaç öğrencinin esnediğini görmek onu şaşırtıyordu. "Aritmansi sayılar üzerine kurulu bir bilim dalıdır. Bu dersimiz de; evrenin yapı taşının bir sayı olabileceğini göreceksiniz. Bu sayıya Phi sayısı deniliyor. Tam olarak hangi sayıya karşılık geliyor, bilen var mı?" Sınıfın sessizliğinin üstüne bir kaç tane parmak kaldıran öğrencinin dışında bunu bilen çok az kişiydi, bilenler de parmaklarını sonradan indirdiklerine göre az da olsa tereddütlüydüler. Anlaşılan bu gerçekten de zor ve anlaşılması zor bir mantık dersiydi, karmaşıklık… Profesör aldırmadan "1.618... Bu; evrendeki en güzel sayıdır. Ünlü Fibonacci sayı diziminden üretilmiştir. Bu dizimin ünlü olmasının nedeni; dizideki her rakamın kendisinden önceki iki sayının toplamına eşit olması." dedi. Samara bir yandan not alırken bir yandan da kulağı profesörde, dersi dinlemeye çalışıyordu. Hogwarts'daki öğrencilik hayatından bu yana aldığı bu dersin yeni bir profesörü olması onu biraz olsun sevindirmeye yetiyordu. "Yeni profesör, yeni konular ve yeni bir gün!" Her ne kadar kolay olmasa da elindeki tüylü kalemini masaya bıraktığı an da parşömen kâğıdında ki bir kaç satırı okumaya başlamıştı bile. Konuları tekrar edermiş gibi içinden mırıldanırken Profesör Derwent'in yüksek sesle bağırışına irkildi aniden. Profesör bir yandan asasıyla tahtaya yazdıklarını gösterirken bir yandan da yazdıklarını okuyordu. Samara başını parşömen kâğıdından çekip tüylü kalemini tekrar eline aldıktan sonra profesörü can kulağıyla dinlemeye koyuldu. "1 1 2 3 5 8 13 21." Samara parşömen kâğıdında denediği bir kaç toplama işleminin ardından hala çözemediği bu sekiz sayının arasında kaybolmadan bir an önce döndü parşömen kâğıdına. "1+1=2... 1+2=3... 3+5=8... Tabii ya, kendisinden önceki iki sayının toplamı sayının kendisini veriyor. Buldum!" demeye kalmadan profesörün öğrencilerin toplamları yaptıkları sırada sadece bununla kalmadığını ve de bu dizinin ünlü olmasının nedeni sadece yaptıkları işlemlerdeki gibi yalnızca o rakamın rakamdan önceki iki sayının toplamına eşit olması olmadığını söylediği an da Samara yaptığı işlemlere tekrar baktı, eksiklerini kontrol ettikten sonra profesörün "Aynı zamanda komşu sayıların bölümleri 1.618’e eşittir. Böyle bir diziyi oluşturmak, tabii ki her büyücünün harcı değil " dediği sıra da Samara gözlerini komşu sayılara dikti. Bölümleri çok kolay olmadığını bildiği için göz atmaya tenezzül etse de bir kaç denemenin ardından bulduğu 1.618'i parşömen kâğıdının her tarafına yazmakla bastırdı mutluluğunu. "Phi sayısı... Mükemmel bir sayı. Evrendeki neredeyse tüm ölçüler Phi'nin 1'e oranına eşittir. Phi sayısına eşit olan ölçüler; sadece bir tesadüfle açıklanamadığı için ona aynı zamanda Altın Oran'da denmiştir." Daha önce duymuş olduğunu hatırladığı bu diğer adı da Altın Oran olan Phi sayısını iyice beyninde yoğurmak gibi bir niyeti olmasa da profesörü dinleyerek bu konusunda üstünden gelebileceğine inancı sonsuzdu. "Evrendeki her yerde phi'ye rastlamanız mümkün. Bütün arı kovanlarında dişi arıların sayısının erkek arıların sayısına bölümü, çam kozalakları, ayçiçeği çekirdeklerinin zıt spirallerinin her birinin çarpımının diğerine oranı, bitkilerin yaprakları hep aynı sayıyı verir bizlere: Phi!" Bu gerçekten de ilginçti, doğada bu kadar fazla Phi nasıl olabilirdi ki! Samara hayretle dinlediği profesörün ilginç anlatımını dinlerken şaşırmadan da edemiyordu. "Doğada bu sayıya bu kadar çok rastlarken; kendi vücudumuzda olmaması imkânsız elbette. İnsan vücudu, ayaklık bir altın orandır. Omzumuzdan parmak uçlarımıza kadar olan mesafeyi, dirseğimizden parmak uçlarımıza kadar olan mesafeye bölelim. Kalçamızdan yere kadar olan mesafeyi, dizimizden yere kadar olan mesafeye ya da... Sonuç hep aynı. 1.618... Ya da başka bir deyişle Altın Oran!" Ağzı bir karış açık olan öğrencileri gördükçe kendisi de bir hayli şaşırırken bu son Aritmansi dersinin iyi geçmesini dilediği ablasını çok geçmeden yakalayıp "Ders mükemmeldi!"diyebilmeyi öyle çok istiyordu ki... "Büyücülük dünyasının her yerinde bu orana rastlarsınız. Bakanlık binası, Gringotts, Hogwarts, St. Mungo... Hepsi phi sayısına göre yapılmıştır." Profesör sessizliğini bu sefer bozmayacakmış gibi sürdürürken Samara aldığı notlara tekrar bir göz gezdirdikten sonra eksikleri olabileceğine ihtimal bile vermese de açıkçası çok korkuyordu. Belki de Profesör Derwent'i ve diğer profesörleri bir daha derslerinde asla göremeyecekti, canla havle dinlemeye çalıştığı son dersine elveda deme vakti gelip çatmıştı. "Ödeviniz; Fibanocci’nin hayatını araştıran bir yazı. Ayrıca vücut ölçülerinizin oranları. Hepsinin phi'yi vermesi gerekiyor ne de olsa." Zilin ardından sınıfı terk eden öğrenciler arasında ezilmemek için dirense de bir kaç kişinin, Samara'nın yere düşen tüylü kalemini almak için eğildiği sırada eline bastıklarında duyduğu acıyı unutmaya çalışsa da bu hiç de o kadar kolay değildi. "Merlin aşkına, biraz daha dikkatli olur musunuz lütfen... Ahh... Elim, lanet olsun ya" Sınıfı terk eden bir kaç öğrencinin sonunda yapacağı bu zorlu ödevi hala aklından çıkaramasa da hala düşünmemek için kendisini zorluyordu. Sınıftan çıktığı an da koşa koşa kapısına vardığı Kütüphaneye girdiği sırada içeride ki birçok öğrenciyi rahatsız etmeden bir yere yerleşti hemen. Sızlayan eline aldırmadan yükseldiği kitaplıktan aldığı ansiklopediyle beraber hızla kütüphaneden ayrıldı. Kızlar yatakhanesine vardığı an da hızla çarptırdığı oda kapısını kilitlemesinin ardından yatağa uzanıp tüylü kalemlerini ve de parşömen kâğıtlarını çıkardı. Ansiklopediyi açtığı an da gözüne çarpan Leonardo Fibonacci’nin hayatından birkaç satır özet fena olmazdı belki de. Parşömen kâğıtlarını yatağa dizdiği sırada tüy kalemlerini uzun bir arayıştan sonra bulabilmesi onu rahatlatmıştı, yazmaya başladı… Her yazdığı satırda ödevinin biteceğine kendisini daha da çok inandırıyor ve içini kaplayan öz güvenini bastırmaya çalışsa da bunu beceremiyordu. Ansiklopedideki Fibonacci’nin yaşamını özetledikten sonra huzur içinde yazdıklarını mırıldanmaya başladı. 1175 yılında İtalyan’ın Pisa şehrinde dünyaya gelen Leonardo Fibonacci, tüccar babasının onu sık sık götürdüğü, Arap ülkelerinde matematiği öğrenmiştir. O dönemde Avrupa da matematikçiler berber cerrahlardan, hatta büyücülerden daha hor görülmektedirler. Leonardo Fibonacci Avrupa’daki roma rakamı esasına dayanan sayı siteminin, işlem yapmada çok zorluklar çıkardığını ve de buna karşın Arapların kullandığı, içinde sıfırında bulunduğu 10’ luk sayma sisteminin daha doğru olduğuna karar vermiştir, bu sistemi tanıtmak amacıyla Liber Abaci (Hesap Kitabı) adlı kitabı yazmıştır. Kitabının içeriği cebir ve soyut matematik konularıdır.
O dönemin Avrupa’sını düşündüğümüzde, bu durumda Fibonacci ortaçağın en ünlü matematikçisidir. Orta çağ Avrupa’sında bunlar yaşanırken Arap ülkelerinde bilim adamları, birçok yeniliğe ve icada imza atmaktadırlar. Roma rakamlarının yerine kullanılmaya başlanan semboller, Arapların sayılar için kullandıkları sembollerin benzerleridir. Fibonacci’ yi ünlü yapan önemli bir düşüncesi, bir problemin çözümüyle ortaya çıkan çok önemli bir buluş, yani altın orandır. Altın oran sonraları birçok matematikçinin ilgisini çekmiş ve araştırmalara konu olmuştur. Liber Abaci dışında tam üç tane daha eseri olan İtalyan Matematikçi 1250 yılında yaşamını kaybetmiştir.
//-ESERLERİ-//
-Liber Abaci -Practica Geometria -Flos -Liber Quandratorum
En son Samara Y. Laura D'Owen tarafından Ptsi 14 Tem. 2008, 11:46 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Samara Y. Laura D'Owen
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1151 Yaş : 28 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12300 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 22/01/08
| Konu: Geri: Tüm sınıflar için ortak ders Salı 08 Tem. 2008, 09:21 | |
| Birkaç defa okumanın ardından parşömen kâğıtlarını tam kolunun altına sıkıştırmış Profesör Derwent’e ödevini bırakmaya gidiyordu ki profesörün “Ayrıca vücut ölçülerinizin oranları. Hepsinin phi'yi vermesi gerekiyor ne de olsa” diyen sesi çınladı kulağında. Kızlar yatakhanesinin aralanan kapısını hızla örttükten sonra tekrar odasına girip meraklı bakışlar arasında kayboldu. Vücut ölçülerini ölçmeye gelmişti şimdi sıra, teker teker odasındaki tüm çekmeceleri ararken bulma konusunda hiç ümidi yoktu aslında. “Bir mezura, nerede olabilir ki? Belki kızlar da… Saçmalama Samara, sen de yoksa onlar da ne arasın ki! Benim ki de amma laf, Of… Of…” Kızlara sorma fikrinden vazgeçtiği sırada ne yapacağından habersiz çaresizce düşünmeye çalışırken aklına sadece ablasında böyle bir şeyler bulunabileceği düşüncesi geliyordu. Kolunun altındaki parşömen kâğıtları yatağına bıraktığı gibi odadan hemen çıkıp fırladı. Ablasını bulabileceği tek yer koridorlarla sınırlı olmasa da ilk önce denetim hali dışında başıboş gezinen ablasına sessizce sokuldu. Ablasına attığı kollarıyla ablasını az da olsa boğduğunun farkındaydı ama renk vermiyordu. Ablası bu sessiz yaklaşımın ardından “Yine bir şey mi isteyeceksin bakalım küçük cadı? Hadi, yağ yapmaya başlamadan söyle bakalım derdin ne? Yine başına bir şey mi geldi yoksa?” dedi sorgularmışçasına. Samara ellerinin kıtlatmaya başladığı sırada yanlarından geçen yeni bir profesörle sohbete başlayan ablasına söyleyeceklerini adeta unutmuştu. Ablası Haley’in yanındaki profesörle olan görüşmesi bittikten sonra Samara derin bir nefes aldı ve ablasına döndü. “Abla… Bana acil mezura lazım, Aritmansi ödevim için gerekli. Sen, sen bulabilir misin acaba? Lütfen abla, çok acil bulmam gerekiyor!” Yalvarırcasına istediği mezura için bu çektiklerine değecek miydi acaba? Samara ablasının düşünmen tavrını izlerken bir yandan da ablasının kolundaki saate bakıyor ve hiçbir şey için geç olmaması için dua ediyordu. İçindeki tedirginlik hiçbir zaman sönmeyecekmiş gibi tavırlar sergilerken bedeni o bunun farkında bile değildi. Ablası uzun süren sessizliğin ardından “Dur bakalım… Çok uzun zamandır tanıdığım annemizin bir arkadaşı vardı, ismi… Den… Denitza. Sen henüz dünyaya gelmeden annem ve ben hep yanına gider malikânemizin büyük perdelerini diktirirdik, kimi zaman da bana kurdele hediye ederdi. Annemiz hep oraya giderken benim saçlarımı örer ve de güzel elbiselerimi giydirirdi, hiç unutmam bir keresinde yolda takıldığım dikenlikler yüzünden elbisemin tülleri giyilemeyecek şekilde yırtılmıştı. Denitza teyze kıyamadı annemin parası olmadığı halde bedavaya elbisemi eskisinden de güzel ve sağlam yapmıştı. O bize yardımcı olabilir nasıl olsa terzi, ne dersin?” dedi ablası. Samara’nın heyecandan dili tutulmuştu ki ağzını bile açamadan ablasının kendisini Hogwarts’ın kapısına doğru çekiştirdiğini anlayınca nüyük bir kahkaha attı. Hogwarts’dan çıktıktan sonra Hogsmeade vardıkları sıra da Gladrags Büyücü Giysileri mağazasının birkaç sokak ilerisinde bulunan küçük yapılı bir dükkâna girdiler… Ablası dükkânın kapısını açıp içeriye daldıktan hemen sonra kafasını bile kaldırmadan sadece “Buyurun…” diyen işiyle meşgul kadına “Denitza Teyze… Benim Haley, minik kurdeleci...!” der demez boynuna atladı kadının. Kadının bir gözü ablası Haley’ deyken diğer gözü de Samara’yı süzmekteydi. Samara küçük bir gülümsemeyle minik bakışlar fırlattığı kadının kendisine yaklaştığını gördüğü sıra da “Ben Samara… Haley benim ablam, bize yardımcı olabileceğinizi düşündüğüm için buradayım Bayan Denitza…” dedi kibarca. Terzi, kıkır kıkır gülerken bir yandan da Haley’in kulağına eğilip bir şeyler fısıldıyordu. Samara sadece kadının ablasının kulağına söylediklerinden “Ne kibar bu bea…” deyip güldüğünü duyabilmişti. Hiçbir şeye aldırış etmeden kurcaladığı terzi dükkânındaki tezgâhlardan birinde bulduğu fotoğrafa dikkatlice baktı. “Aaa… O resim, ablan bak sağdaki. Cici elbiselerini giyer gelirdi buraya, ne günler di ama… Annenin ilk aldığı fotoğraf makinesiyle çekildi o resim, o zamanlar da epeyi gençtik güzeldik. Şimdi suratımıza bakılmıyor evde kaldık baksana, Sleks’den sonra bulamadım ki kimseyi… Pehh, ne günlerdi ama” Samara dikkatle ablasına bakarken bir yandan da şimdi ki haline bakıyordu. Karşılaştırma pek uzun sürmüyordu, çünkü neredeyse tıpa tıp aynıydı ablası. İsminin Denitza olduğunu öğrendiği terzi kadının ablasıyla olan sohbeti sürerken Samara birkaç rafa bakıp bakıp sanki mezura ararcasına kurcalıyordu. Haley kardeşinin bu tutumunu gördüğü sırada kısa bir kahkahanın ardından Denitza’ya “Sorun bizim Samara’nın ödevi. Hogwarts’dan taa buralara bunun için geldik, bize mezura lazım… Ne için diye sorma bana da anlatmadı, sadece Aritmansi ödevi için miymiş neymiş... ” dedi. Samara gülerek hala olayı kavrayamayan terzi Denitza’ya bakarak “Bilmezsiniz tabii… Aritmansi de phi sayısı var, bu 1.618… Bu sayıyı doğada gördüğümüz gibi ayrıca da insan vücudunda da görebiliyoruz. Omzumuzdan parmak uçlarımıza kadar olan mesafeyi, dirseğimizden parmak uçlarımıza kadar olan mesafeye böleceğim. Bunların bölümleri phi sayısını vermeli!” dedi, gerekli açıklamayı yaptığını düşünüyordu. Denitza, Samara’nın yanında duran büyük dolabı açtıktan sonra rafların birinde bulduğu mezura’yı Samara’ya uzattı. Samara sevinç çığlıkları atmakla kalmayıp kendisini öyle kaybetmişti ki terzi kadının boynuna atladı. Ablası da bir kenarda Samara’ya gitmeleri gerektiğini söyleyip duruyordu. Vedalaşma faslının ardından dükkândan sevinçle çıktılar, Hogwarts’lara vardıkları sırada Samara “Sağol abla… Çok sağol… Çok iyisin! Hadi bay, bir an önce ödevimi yapmalıyım... ” dedi ve ablasının yanağına kondurduğu birkaç öpücüğün ardından koşa koşa kızlar yatakhanesine çıktı. Yatağındaki parşömen kâğıtların yanına geçerek ilk önce omzundan parmaklarına kadar uzattığı mezuraya karşılık gelen yeri mırıldandı. “162…” Parşömen kâğıdına not ettikten sonra dirseklerinden parmak uçlarına kadar olan mesafeyi ölçtü. “100…” Bunu da parşömen kâğıdına not ettikten sonra iş bölümlere kalmıştı. Sonuç 1,620… Phi sayısına çok yaklaştığı söylenemezdi, 1,620–1,618… Aradaki 2 onu sanki çıldırtıyor ve sonuçların farklı olduğunu da zaten kanıtlıyordu. Parşömen kâğıdını kolunun altına alıp kızlar yatakhanesinden fırladı, Profesör Derwent’i bulmak hiç de kolay olmayacaktı…
En son Samara Y. Laura D'Owen tarafından Ptsi 14 Tem. 2008, 11:46 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Odessa Meredith Poulter Cadı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 331 Yaş : 32 Kan statüsü : Melez Galleon : 11975 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 05/07/08
| Konu: Geri: Tüm sınıflar için ortak ders Salı 08 Tem. 2008, 13:03 | |
| "Adım Amortentia Derwent. Ravenclaw binasının sorumlusu ve bir süre için de; okulun vekil müdiresiyim. Dersimde ses istemem. Kurallara uymazsanız, kendinizi kapı dışında bulursunuz. Kuralların ne olduğunu hatırlatmaya bile hiç ihtiyaç duymuyorum."
Profesörün konuşmaya başlamasıyla birlikte sınıftaki fısıltılar kesildi. Herkes pür dikkat, disiplini elden bırakmayacak gibi görünen sert kadını izliyordu. Meredith ise onun kuralcılığından hoşlanmamasına rağmen, kadına hayranlık duymuştu. Beceremediği bir şey varsa o da kurallara uymaktı, ve bunu yapabilen herkese imrenirdi. Kişiliğini kurcalamayı bırakıp herkes gibi parşömenine profesörün anlattıklarını not etmeye başladı. Aritmansi biliminin sayılar üzerine kurulu olduğunu, bir sayının ne çok şeyi etkilediğini açıklıyordu. Evreni etkileyen bu sayının ne olduğunu sorduğunda, tereddütle kalkan bütün parmaklar döküldü aşağıya, Meredith aritmanside tek bilgisi olmayanın kendisi olmadığını görünce içten içe sevindi. Sonra profesör; sayıyı açıkladı: 1,618. * Tabii ya! Nasıl da unuturum! * Okuduğu kitapta bu sayıyla ilgili ayrıntılı bilgi verilmişti. Kadının gözüne girmeyi kaçırdığı için kendine kızdı ve hayretle onun diğer anlattıklarını dinlemeye koyuldu.
"1.618... Bu; evrendeki en güzel sayıdır. Ünlü Fibonacci sayı diziminden üretilmiştir. Bu dizimin ünlü olmasının nedeni; dizideki her rakamın kendisinden önceki iki sayının toplamına eşit olması." Bileğinin bir hareketiyle tahtada bir sıra sayı belirdi. Yüksek sesle okudu: "1 1 2 3 5 8 13 21." Meredith'te diğerleriyle birlikte sayıları toplayarak bir sonrakine eşit olup olmadığını kontrol etti. Gerçekten de öyleydi. "Evrendeki her yerde phi'ye rastlamanız mümkün. Bütün arı kovanlarında dişi arıların sayısının erkek arıların sayısına bölümü, çam kozalakları, ayçiçeği çekirdeklerinin zıt spirallerinin her birinin çarpımının diğerine oranı, bitkilerin yaprakları hep aynı sayıyı verir bizlere: Phi!" Meredith şaşırmıştı. Bir sayıya doğada bu kadar çok rastlanması bir tesadüften ibaret olamazdı elbet. Profesör anlatmaya devam ettikçe ilgisi ve şaşkınlığı daha da artıyordu. İnsan vücudundaki çoğu oranın phi sayısını verdiğini okumuştu, bir an parmağını kaldırıp söylemekle çenesini kapayıp yerinde oturması arasında tereddüt etti; ama daha o kararını veremeden profesör bu örneği açıklamaya başlamıştı bile.
"Büyücülük dünyasının her yerinde bu orana rastlarsınız. Bakanlık binası, Gringotts, Hogwarts, St. Mungo... Hepsi phi sayısına göre yapılmıştır." * Vayy be! * Ne kadar da önemliydi bu sayı böyle? Okuduğu kitap Muggle'lara aitti, demek dünyanın her yerinde biliniyor ve uygulanıyordu altın oran. Gerçekten de şaşırtıcıydı. Profesör, Fibonacci'nin hayatını anlatan bir yazı ve vücut ölçülerinin oranlarını içeren bir yazı istedikten sonra iyi günler dileyerek sınıftan çıktı. Çoğu kişi toparlanıp gitti, bazıları ise sınıfta kalıp ödevlerini bitirmeye meyillilerdi. Meredith kütüphaneye gitmeyi yeğlerdi, sınıf ortamı onu boğuyordu. "F" harfiyle başlayan isimler kitabını aldı ve boş sandalyelerden birine oturup parşömen kağıdına kitaptaki bilgileri biraz sadeleştirerek yazmaya koyuldu:
"Adı orta çağın en büyük matematikçileri arasında geçen Fibonacci’nin hayatı ile ilgili pek fazla bilgi bulunmamaktadır. İtalya’nın Pisa şehrinde 1170’li yıllarda doğduğu sanılmakta, babasının işi nedeniyle Kuzey Afrika’ya ve Cezayir’e gitttiği ve burada Arap hocalardan matematik dersleri aldığı bilinmektedir. Hint-Arap sayılarını (1, 2, 3...) öğrenerek, bunları Avrupa’ya tanıtmıştır. Bu bakımdan Fibonacci, matematiği Araplardan alıp Avrupa’ya tanıtan kişi olarak anılır. Fibonacci sayıları ve özellikle Altın Oran, matematikçilerin oldukça ilgisini çekmiş ve birçok araştırmaya konu olmuş bulgulardır. Bunun sebepleri; Fibonacci dizisindeki sayıların oranı olan 0,61803... sayısının -ki buna Altın Oran denilmektedir- tarihte oyun kartlarından piramitlerin yapımına kadar birçok alanda kullanılmış olması, sayı teorilerinde ortaya çıkması ve doğada birçok varlıkta gözlemlenmesidir."
Meredith yazmayı bitirince yorulan elini sallayarak parmaklarının gevşemesini sağladı. Vücut ölçülerini bulmak için kendisine gereken mezura, kütüphane görevisi Irma Pince bulunurdu herhalde. Sandalyedne kalktı ve atmaca bakışlı kadına yaklaştı: "Madam Pince... Mezuranız varsa ödünç almamda bir sakınca var mı acaba?" Kadın sert sert bakarak mezuranın ona ne için lazım olduğunu sordu ve Meredith'in uzun açıklamalarına sonunda ikna olarak aleti beş dakika süresince ona vermeyi kabul etti. Meredith hızla aldığı her ölçüyü parşömen kağıdına not etti ve Madam Pince'e teşekkür ederek mezurayı ona geri verdi. Yaklaşık yarım metre uzunluğundaki ödevini, Profesör Derwent'a gireceği dier aritmansi dersinde verebilrdi. Kağıdı buruşmasını engellemek için kitaplardan birisinin arasına koyup çantasına soktu. Az sonra Büyük Salon'da yemek yiyiyor olacağını düşünerek sevinçle koşar adım oradan ayrıldı.
En son Odessa Meredith Poulter tarafından Perş. 10 Tem. 2008, 18:08 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Ian King Stone Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 7 Yaş : 29 Galleon : 11998 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 21/06/08
| Konu: Geri: Tüm sınıflar için ortak ders Çarş. 09 Tem. 2008, 20:07 | |
| Profesör konuşmaya başladığı anda Ian kendine geldi. Az biraz kendinden bahsettikten sonra derse geçmeye karar verdidiğini belli eden konuşmalara geçti. Konu tahtada yeterince belli oluyordu zaten 'Phi Sayısı || Altın Oran'dı. Ian rakamlarda çok iyi olmasada işlemler yapmayı severdi. Bu hoşuna giderdi. Bir melezdi. Annesi her zaman bir muhasebeci olmasını isterdi. Fakat Ian babasının izini sürmüş ve Büyücülük okluna gelmişti. Bu tür işler hoşuna gidiyordu. bu konuda fazla bir bilgisi yoktu fakat büyücü bankasının muhasebecisi veya bakanlıkta muhasebe görevi varsa o işlede uğraşabiliri. Tabii ki bu derste iyi olması gerekliydi. Bunu kendiside biliyordu ve azimliydi. Pes etmek hiçbir zaman söz konusu bile olamazdı. Onun elinden kurtulabilecek hiçbir şey yoktu. Tek gereken çalışmaktı. Bir anda neden Ravenclaw'a seçildiğini anladı. Gerçekten çok çalışıyordu. Yada çalışmayı seviyordu. İkiside yakın terimlerdi bi yerde. Profesör'le ortak yanları çoktu anlaşılan! Fakat profesör fazlasıyla disiplinli ve kuralcı bir kadındı. Ian ise genelde eğlenceyi sevmesede kuralları çiğnemeye bayılan, kimi zaman yaramaz bir çocuktu. Bu yönler profesörle kesişmiyordu.
Kendi kendine dersi dinlemediğini fark etti. Ama birkaç birey yakalamıştı.Kendi içinden " Phi sayısının oranı 1.618 . Sıralanan rakamlar 1 1 2 3 5 8 13 21 ... diye gidiyor. Her iki sayının toplamı bir sonraki sayıya eşit. Fakat toplanan sayılar ardaşık olmak zorunda... " diye geçiriyordu. Bir ara not almayı düşündü fakat aklında tutabileceğine inanıyordu. Kısacası kendine güceni tamdı bu gün. Derste başarılı olacağınıda biliyordu. Zaten yeterince mutluydu. Babasına yolladığı baykuşta binası yazıyordu ve babası binasından gurur duymuştu. Bu Ian'a yeterliydi aslında. Ailesinin yolundan gitmek hoşuna gidiyordu. Babasıyla bir tek yanları uymuyordu; düşünce tarzları. Babası sürekli iyi olmaktan yanaydı fakat Ian daha karar verememişti. Bu durum anne ve babasını yeterince endişelendiriyordu. Ian her ortama ayak uydurabilen bir çocuktu. Arkadaşlarını iyi seçerdi. Yani sorun yaratabilecek tek şey kendisiydi. Düşünce tarzını değiştirmesi çevresindekiler için tehlikeli olabilirdi çünkü Ian zekasını çok iyi kullanan bir çocuktu. Kendisinden üstün büyücülerle uğraşabiliyordu. Bu durum hem avantajdı, hemde dezavantaj...
Profesör bir ödev veriyordu, evet bir ödevdi bu. Tam olarak ne dediğini duyamamıştı Ian. Düşüncelerine o kadar dalmıştı ki çevresinde olup bitenin farkında değildi. Çaktırmadan yanında oturan kızın yazdığı şeye baktı. Tam olarak 'Fibonacci'nin Hayatı' yazılıydı. Aklında birkaç bir şey vardı o adamla ilgili. Babası sayesinde birçok kişinin hayatını öğrenmişti. Babası araştırmayı çok seven biriydi. Ian'da ona çekmişti işte. O yüzden bir tomar parşömen çıkarttı ve yazmaya koyuldu:
"Fibonacci'nin Hayatı" " Leonardo Fibonacci, (d. 1170, ö. 1250), İtalyan matematikçi.
İtalya'nın Pisa şehrinde doğdu. Babası Kuzey Afrika'da gümrük memurluğu da yapmış Arap rakamlarını ve sıfırı öğrenmiştir. 1200 yılında Pisa'ya geri döndü ve yolculukları sırasında edindiği bilgilerini kullanarak Avrupa'ya Ondalık sayı sistemini tanıttığı "Liber Abaci"yi (Hesap Kitabı) yazdı. Bu kitapla bugün kullandığımız Sayı sistemini tanıtmıştır ve temel matematik(toplama, çıkarma, çarpma ve bölme) kurallarını birçok örnek vererek anlatmıştır.
Doğadaki birçok oluşumun düzeninde bulunduğu varsayılan Altın Oran'ı kapsar ve birçok bilimsel araştırmaya dayanak teşkil eder." diye sözlerini tamamladıktan sonra profeösrün sınıftan çıkışını izledi. Ayağa kalktı ve malzemelerini çantasına doldurdu. Çantasını srtına taktı ve görevini yerine getirmenin gururuyla ilerlemeye başladı. Profesör'ün masasına yaklaştı ve parşömen kağıdını masanın üstüne koydu. Daha sonra bir kağıt çıkarttı ve üserine 'Ian King Stone || 1. Sınıf || Ravenclaw' yaıp ödevinin üstüne koydu. Sonra aynı gururlu ve yavaş adımlarıyla sessiz bir şekilde sınıftan ayrıldı. | |
| | | Karyn Mia Silethe Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 175 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12072 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 15/05/08
| Konu: Geri: Tüm sınıflar için ortak ders Paz 13 Tem. 2008, 13:33 | |
| Önündeki içinde anlamadığı garip sayıların bulunduğu kitabın kapağına boş gözlerle bakarken sınıfın bir an için sessizliğe bürünmesiyle kafasını kaldırdı ve Bayan Derwent'ın sert bakan bakışlarıyla göz göze geldi o anda. Yaptığı topuzla, bakışlarındaki keskinlikle, yüzündeki sertlikle fazlasıyla korkunç gözüküyordu Mia'ya. Profesörün keskin bakışları kendi üstünden de geçince gözlerini tahtaya doğrulttu. Bu kadınla göz göze gelmesi bile korkunçtu; az sonra işleyeceği ders nasıl olacaktı kim bilir? Sesini çıkarmadan kendilerini seçmen şapkaya yerleştiren profesörü dinlerken onun aynı zamanda Hogwarts'ın müdürünün vekilliğini yaptığını duyunca gerçek müdürün nerde olduğu sorusu sarmıştı beynini. Ama profesörün böyle bir şeyi öğrencilerine açıklamasını mantıksız buluyordu ki zaten her hangi bir açıklamada bulunmayıp; dış görünüşündeki gibi kuralcı biri olduğunu belirten açıklamaları yaptı sınıfa. Gerçekten kabus gibiydi kendisini kapı dışında bulmak. *Nerden seçtim bu dersi?* Bu kadar disiplini kaldırabileceğinden şüpheliydi.
Önündeki sırada oturan esmer çocuğun çantasından parşömen çıkarttığını görünce kendi elleri de istemsiz bir şekilde turuncu renkteki çantasına gitti ve içinden temiz bir parşömen çıkardı tüy kalemiyle birlikte. Elindeki kalemi parmaklarıyla sıkı sıkı tutmuş, gözlerini de profesöre dikmiş, ne demek istediğini anlamaya çalışıyordu. Parşömen doldukça Aritmansi'nin duvardaki işlemlerle oldukça alakalı olduğunu anlamış, içini bir sıkıntı kaplamıştı. Sayılar nedense ilgi çekici gelmiyordu küçük kıza. O daha Phi sayısının anlamını bilmeden karşısındaki kadın hangi sayıya denk geldiğini soruyordu. *Gerekli mi?* Hem girilmesi zorunlu olmayan hem de -öğrenmeye meraklı birisi olsa da- ilgisini çekmeyen bir dersi seçtiğine inanamıyordu. *Kafama saksı mı düştü?* En güzel sayı mı? 1.618 mi? Daha telaffuzunda zorlandığı bir sayının neresinin güzel olduğunu merak ediyordu açıkçası.
Profesörün tahtaya yazdığı sayılarla birlikte merakına yenik düşüp ikişer ikişer toplamaya başladığında başlangıçtan beri ders ilk defa ilginç gelmişti ona. Gerçekten rakamların toplamı kendisinden sonra gelen rakama eşitti. *Sekiz artı on üç eşittir yirmi bir. Gerçekten ilginç* Kabul etmek istemese de ilgisini çekmişti bu sayı dizisi. Kadının ikinci söylediği özellikten sonra önündeki yarı dolmuş parşömenin bir kenarında, 21 ile 13'ü birbirine böldüğünde sonucun Phi sayısıyla aynı değerde çıktığını gördü ve gözleri fal taşı gibi açıldı. Diğerlerini daha sonra denemeye karar verdi.
Büyücü dünyasında bile kullanılan bu oran dikkatini çekmeye yetmişti. Dersten sonra vücudunu ölçmeyi bile planlıyordu kafasında. Bu dersin profesörle birlikte sıkıcı olmasını bekliyordu; ama bu kadar ilginç olabileceği aklına bile gelmemişti duvarlardaki iç karartıcı bilgilerden sonra. Verilen ödeve sevinmişti aslında ki yapmasını planladığı şeye denk gelmişti. Ayrıca bunu bulan adamın da kayda değer biri olduğundan emindi. Dışarıya çıkan profesörün ardından dolmuş parşömenini çantasına koyup dışarıya çıktı. Gideceği ilk yer kütüphaneydi, bu okuldaki en sevdiği yer.
Kütüphaneye girdiğinde hiç düşünmeden daha önce denk geldiği ünlü kişilerin bulunduğu kitabı aldı rafların birinden. 'F' harfinin bulunduğu sayfayı açıp gözlerini isimler arasında gezdirmeye başladığında kısa bir süreç içerisinde aradığı adamı buldu. Fazla uzun bir yazı değildi bu. Kitabı masanın üzerine bıraktı ve çantasından boş bir parşömen daha çıkardı. Güzel bir el yazısıyla kitaptakileri geçirmeye başladı.
-Leonardo Fibonacci-
Adı orta çağın en büyük matematikçileri arasında geçen Fibonacci’nin hayatı ile ilgili pek fazla bilgi bulunmamaktadır. İtalya’nın Pisa şehrinde 1170’li yıllarda doğduğu sanılmakta, babasının işi nedeniyle Kuzey Afrika’ya ve Cezayir’e gitttiği ve burada Arap hocalardan matematik dersleri aldığı bilinmektedir. Hint-Arap sayılarını (1, 2, 3...) öğrenerek, bunları Avrupa’ya tanıtmıştır. Bu bakımdan Fibonacci, matematiği Araplardan alıp Avrupa’ya tanıtan kişi olarak anılır. “Fibonacci sayıları” ve özellikle “Altın Oran”, matematikçilerin oldukça ilgisini çekmiş ve birçok araştırmaya konu olmuş bulgulardır. Bunun sebepleri; Fibonacci dizisindeki sayıların oranı olan 0,61803... sayısının -ki buna “Altın Oran” denilmektedir- tarihte oyun kartlarından piramitlerin yapımına kadar birçok alanda kullanılmış olması, sayı teorilerinde ortaya çıkması ve doğada birçok varlıkta gözlemlenmesidir. İlk olarak 1202’de yazdığı Liber Abaci “The Book of Calculation” kitabının yeni versiyonunu 1228’de tamamlayan Fibonacci’nin, Practica Geometria “The Practice of Geometry” (1220) , Flos “The flower” (1225) ve Liber Quadratorum “The Book of Square Numbers” (1225) kitapları ise matematik alanında ele almış olduğu diğer eserlerdir. Bu kitapların içinde en ünlü olanı, Fibonacci sayılarıyla Altın Oran’ın anlatıldığı “Liber Abaci”dir. Kitapta karşılaşılan bir problemin çözümünde Fibonacci dizisi anlatılmaktadır.
Parşömenin üst kısmına ismini ve binasını yazdıktan sonra çantasına yerleştirdi ve ikinci ödevini yapmak üzere etrafına bakınmaya başladı. Vücudunu ölçecek bir şeye ihtiyacı vardı. Yan masada sarışın bir kızın elindeki uzun bir şeyle kollarını ölçtüğünü görünce çekingenliğini bir kenara bırakıp kıza yaklaştı. Ölçme işlemini yaptığını görünce ses tonunu ayarladı önce, sonra da konuşmaya başladı.
"Şey, elindeki mezurayı bir kaç dakikalığına alabilir miyim? Aritmansi dersi için.." Kız ne itiraz etti ne de onayladı; sadece sessiz bir şekilde mezurayı Mia'nın küçük elleri arasına verdi. Kıza gülümseyen Mia kendi masasına geçip ölçümleri yaptı. Daha sonra da aldığı sonuçları az önceki parşömenin son kısmına not edip, mezurayı tekrar kıza verdi teşekkür ederek. Sonuçlar oldukça garip bir şekilde 'Altın Orana' eş değerdeydi. Bir dahaki aritmansi dersinde ödevi teslim etmek üzere kütüphaneyi terk etti. Bu ders için de ön yargılı davranmıştı ama sonuç pozitifti. Profesör Derwent ilgisini çekmeyi başarmıştı Karyn'in. | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12679 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Tüm sınıflar için ortak ders Ptsi 21 Tem. 2008, 17:24 | |
| Yerine oturduktan sonra bir kaç kişi daha geldi ve sınıfın dolduğunda Profesör "Adım Amortentia Derwent. Ravenclaw binasının sorumlusu ve bir süre için de; okulun vekil müdiresiyim." dedi bunu duyan Nicole; profesörün şimdi de ne kadar katı ve kuralcı olduğunu anlatark can sıkacağını geçirdi içinden. Profesör'ü tanımamasına karşı bu nefret nedendi bilmiyordu. Ama ya geçicekti ya da başına büyük bir bela açacaktı. Bu konuda ne olacağı düşününce bile tüyleri diken diken oluyordu. Başına bela açmak şu ana kadar istediği en son şeydi. Şu an ki tek istediği derslerinde ön plana çıkıp, başarılı olmaktı. Bunu ailesine ve kendisine sonra da etrafındaki herkese kanıtlamalıydı. Belki biraz zordu bu yapacakları ama sonunda her şeye değecekti. Profesör sonunda Nicole içinden geçirdiği sözleri bir bir söylemeye başladı ve ardından hiç kimsenin bir karşılığı var mı diye uzun uzun herkesi süzdü ardından karşı çıkan olmadığını görünce Profesör "O halde sorun yok. Dersimize geçelim." dedi Dersi anlatırken Nicole Profesör'ün her hareketini dikkatle izliyordu. Herkes derse pür dikkat kesilmiş bir yandan da parşömen kağıt ve tüy kalemlerini çıkarırken Nicole dikkatle etrafına bakınıyordu. En sonunda farkına varıp parşömenin ve tüy kalemini çıkardı. Profesör "Aritmansi sayılar üzerine kurulu bir bilim dalıdır. Bu dersimiz de; evrenin yapı taşının bir sayı olabileceğini göreceksiniz. Bu sayıya Phi sayısı deniliyor. Tam olarak hangi sayıya karşılık geliyor, bilen var mı?" diye dersi anlatmaya başladı bu soruyu sorduktan sonra sınıfta büyük bir sessizlik oluştu.Nicole ne olduğunu düşünürken bir yandan da saçıyla oynuyordu. Bunu gören Derwent ilk olarak parmak kaldırdığını zannettiği kişilere baktı, en son Nicole'de baktıktan sonra Nicole büyük bir korkuyla elini saçından çekti. Profesör en sonunda kimsenin cevap vermeyeceğini anlayınca dersi anlatmaya koyuldu. Derwent "1.618... Bu; evrendeki en güzel sayıdır. Ünlü Fibonacci sayı diziminden üretilmiştir. Bu dizimin ünlü olmasının nedeni;dizideki her rakamın kendisinden önceki iki sayının toplamına eşit olması." dedi ve herkes bunu duyunca iç çekerek bildiğini gösteren bir tavır takındı.Parşömenlere hızlı hızlı asalarıyla yaptığı büyülerle yazı yazan öğrencilere bakan Nicole içinden "Phi sayısı bizim ne işimize yarayabilir." diye düşündü. Herkesin çok telaşlı ve hızlı hareket etmesine rağmen Nicole çok yavaş ve pratik hareket ediyordu. Etrafındakilere baktığı an kendini neden böyle gördüğüne anlam veremiyordu. Sonra Profesör'ün diğer söyleyeceklerine kulak verip onları not almaya başladı. Profesör"1 1 2 3 5 8 13 21." diyerek örnek sayıları tahtaya not aldı asasıyla yaptığı hareketler hayret verici kadar güzel ve sıra dışı şekilde oynattığını düşünen Nicole "Herkes acaba benim gibi içinden Profesör'le ilgili neler geçiriyordur" diye söylendi. Kendi kendine, içindeki ses o kadar meraklı ve farklı bir his içine girmişti ki bir yandan Profesör'den büyülenmiş ve hayran kalmış. Diğer yandan da büyük bir nefret doğurmuştu. Profesör Nicole bunları düşündüğü sırada dersi anlatmaya devam ediyordu. Nicole biraz duraklamıştı ki üstünde bakışlarını hissedir hissetmez parşömenine asasıyla yazı yazmaya ve dersi dinlemeye odaklandı. Profesör Nicole başını dinlemediği yarım yamalak anladığı konunun devamını anlatıyordu Nicole pek bir şey anlamasa da ilk anlattığı yeri sonra da eksik kaldığı yeri tamamladı.
Profesör "Evrendeki her yerde phi'ye rastlamanız mümkün. Bütün arı kovanlarında dişi arıların sayısının erkek arıların sayısına bölümü, çam kozalakları, ayçiçeği çekirdeklerinin zıt spirallerinin her birinin çarpımının diğerine oranı, bitkilerin yaprakları hep aynı sayıyı verir bizlere: Phi! Doğada bu sayıya bu kadar çok rastlarken; kendi vücudumuzda olmaması imkânsız elbette. İnsan vücudu, ayaklık bir altın orandır. Omzumuzdan parmak uçlarımıza kadar olan mesafeyi, dirseğimizden parmak uçlarımıza kadar olan mesafeye bölelim. Kalçamızdan yere kadar olan mesafeyi, dizimizden yere kadar olan mesafeye ya da... Sonuç hep aynı. 1.618... Ya da başka bir deyişle Altın Oran!"dedi Nicole artık kendini tamamen derse vermişti. Fakat bir yandan da dersin bitmek üzere olduğunu tahmin ediyordu. Bu ders onu diğer derslerin kat kat oranı sıkacaktı, ama dayanmalıydı. Profesör sonlara yaklaşırken"Büyücülük dünyasının her yerinde bu orana rastlarsınız. Bakanlık binası, Gringotts, Hogwarts, St. Mungo... Hepsi phi sayısına göre yapılmıştır." dedi ve merakları bir anda iyice üzerine çekmeyi başardı. Bu konuda herkes onu kutlarcasına bakıyordu. Nicole bir yandan komik buldu bu olayı fakat bir oyuncu olsa Profesör çok güzel rol yapardı. Herkesi bir anda kendinden nefret ettirip bir anda sevdirebilirdi. Nicole artık derslere bir senaryo ödevleri de bir iş olarak görecekti. "İşte kendime bir eğlence daha çıktı" dedi içindeki sesle konuşurken çok sinsi olduğunu düşünen Nicole her zaman ki gibi bunu dışarıya belli etmeyerek dersi yeniden dinlemeye koyuldu. Dersi bitirirken öğrenciler ödev vermemesi için içinden geçirirken Profesör Derwent bunu bilir bir şekilde herkesi hayal kırıklığına uğratarak '’Ödeviniz; Fibanocci’nin hayatını araştıran bir yazı. Ayrıca vücut ölçülerinizin oranları. Hepsinin phi'yi vermesi gerekiyor ne de olsa." dedi ardından öğrencilere "İyi günler" dileyerek sınıftan çıktı. Sınıftan çıktıktan büyük bir sessizlik oldu. Öğrencilerin ilk günden ödev veren Profesör'e sinir oldular, ama bazıları da bu konuyu merak ettikleri için araştırmaya kütüphaneye gitmeye can atıyorlardı. Nicole, büyük bir üzüntü içinde bunları araştıracağı için sıkıntıyla dışarı çıktı. İlk günden ödev verilir mi diye geçirdi içinden şimdi kütüphanenin yolunu bulup belki de sınıftan bir arkadaşıyla bir araştırma yapmak zorundaydı. İnşallah ödevi araştırırken eğlenebilirdi Belki buradan da bir senaryo ortaya çıkar her şeye iyi yönünden bakmak gibi bir ukalalığı vardı gerçi bu biraz saflığa da giriyordu ama o hep düşünmek istediği gibi düşünürdü. | |
| | | Madeleine Violet Miller
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 96 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11936 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 22/07/08
| Konu: Geri: Tüm sınıflar için ortak ders Salı 22 Tem. 2008, 20:05 | |
| Mermer merdivenlerin dibine varmıştı. Rahatsız bir uykudan sonra uyanır uyanmaz ilk fark ettiği çok aç olduğuydu. Bu yüzden giyinip ve saçını düzensiz sayılamayacak bir şekilde toplamıştı. Altıncı sınıf Slytherin’lerden oluşan bir sıra, Giriş Salonu’nu geçiyordu; Marietta onları umursamayarak onların arkasından Büyük Salon’a girerken. İçgüdüsel bir ifadeyle öğretmenler masasına göz gezdirdi. Her zamanki gibi herkes oradaydı. Birkaç profesör derin bir sohbete dalmıştı. Tepesindeki tavan, Marietta’nın ruh halini yansıtıyordu:Güneşli ve açık bir mavi.
Salon’u geçip masasına giderken, Marietta ona kin dolu bakışlar atan slytherinlilere baktı. Ne yapmıştı ki bütün ilgiyi üstüne çekmişti. Kötü bir neden yüzünden olduğu gerçekten belliydi. Marietta masaya giderken bu konuyu düşündü. En sonunda masaya vardığında kendini profesörler masasına en yakın yere attı. Bu tarafı nedense daha az severdi. Belki arkadaşlarıyla her şeyini burada anlatamadığından ama şimdi kimse yoktu yanında. Balkabağı suyu, biraz kızarmış ekmek ve yanına bir şeyler aldı. Marietta kızarmış ekmeği tam ısırmak üzeydi ki;
İçeriye yüzlerce baykuş doluştu. Daha dün annesinden yaramazlık yapmamasına dair bir uyarı geldiğinden bugün hiç bir şey istemiyordu. Tabii Gelecek Postası hariç. Belki bugün güzel haberler vardır diye umuyordu. Çantasından yeterli parayı çıkarıp elini gagalayan baykuşa verip homurdandı. Derin bir iç çekerek kızarmış elini masanın altına koyarak sakladı.
Kızarmış ekmeğinin son parçasını da ağzına attı. Kahvaltısını bitirenin tek kendisi olmadığının farkındaydı. Balkabağı sürahisine dayadığı Gelecek Postasında ki haberlere bakınıyordu. Son günlerde büyücülük dünyasında neler olduğuyla pek ilgilenmiyordu. Onun yerine kütüphane de dirsek çürütüyordu. Geleceğin son sayfasını büyük bir hızla okuyup bir kenara attı. Diğer masalardan gelen büyük ses homurdanmalarını bastırmıştı ki hiç kimse ona bakmıyordu.
Ayağa kalktığında Slytherin’lilerin kindar bakışlarından uzak durmak için konuşan büyük bir kalabalığın arkasından geçti. Büyük Salon’u arkasına bile bakmadan hızlı adımlarla terk etti. Mermer merdivenleri son süratle çıktığında karşısına çıkan aydınlık sınıfın kapısını araladı. Üç aydır kimse girmemişti sınıfa daha kirli beklerdi sınıfı ama. Karşısında oldukça temiz ve geniş bir sınıf duruyordu. Profesöre gülümseyerek:
”Merhaba profesör…”
Dedi tatlı ama alçak bir sesle. Ortalarda cam kenarına yakın masaya oturdu. Belki biraz dışarıyı seyredebilirdi…. Güneş her tarafı aydınlatırken bu pek de rahat olmuyordu. Gözlerini kısarak etrafı izlemek için büyük bir çaba harcaması gerekmişti. Başını koluna dayayarak önüne döndü. Dersin başlamasını camdan dışarıyı izleyerek beklemeyecekti. En azından net bir karar vermişti.
Tahta da yazılanları yeni farketmişti. Profesör'ün ismini daha önce de duymuştu. Tecrübeli birisine benziyordu. Lilian gülümseyerek sırasının altına koyduğu kitabı çıkarıp karıştırmaya başladı. Belki yararlı olurdu. Kısa ama öz konuların ayrısına gelmişti ki ciddi bir ses onu kitaptan alıp götürdü. Profesör konuşmaya başlamıştı. Müdüreydi demek. Bir sürü işi olmalıydı üstüne üstlük bir sürü ders, zor olmalıydı. Lilian müdüre olmayı hiç hayal etmemişti. Kesinlikle harika olurdu.
Hiç müdüre ya da müdürün odasına girmediğinden ne kadar ihtişamlı olduğunu bilmiyordu. Ama o koltukta oturup arkasında ki portrelerle konuşmak gerçekten harika olurdu. Profesör'ün verdiği ödevin üzerine Lilian yanı başındaki kitaba götürdü elini. Ama burada bilgi olamazdı. Ders başlamadan önce konulara bakmıştı. Homurdanarak ayağa kalktı. Ödev yapmayı severdi. Kütüphane de dirsek çürütmeyi de...
Mermer merdivenlerden aşağıya zarifçe indiğinde arkasında ve önünde bir çok öğrenci vardı. Hızlıca değişen merdivenlerde inerek ıssız ve sessiz koridora baktı. Daha önce ki gibi sessiz olmaya çalışarak parmak ucunda yürüyerek girdi kütüphaneye... Görevlinin uyarılarına baş sallayarak umursamaz bir tavır takındı. Bir sürü kitapların arasından 'F' harfini bularak kitapların başlıklarına bakıp kitabını seçip dikaktlice çıkardı.
En yakındaki boş masaya atmıştı kendisini hızlıca sayfaları çevirirken sandalyeye astığı çantasından parşömen ve tüğ kalemini çıkarıp not etmeye başladı
"Adı orta çağın en büyük matematikçileri arasında geçen Fibonacci’nin hayatı ile ilgili pek fazla bilgi bulunmamaktadır. İtalya’nın Pisa şehrinde 1170’li yıllarda doğduğu sanılmakta, babasının işi nedeniyle Kuzey Afrika’ya ve Cezayir’e gitttiği ve burada Arap hocalardan matematik dersleri aldığı bilinmektedir. Hint-Arap sayılarını (1, 2, 3...) öğrenerek, bunları Avrupa’ya tanıtmıştır. Bu bakımdan Fibonacci, matematiği Araplardan alıp Avrupa’ya tanıtan kişi olarak anılır. (3)
“Fibonacci sayıları” ve özellikle “Altın Oran”, matematikçilerin oldukça ilgisini çekmiş ve birçok araştırmaya konu olmuş bulgulardır. Bunun sebepleri; Fibonacci dizisindeki sayıların oranı olan 0,61803... sayısının -ki buna “Altın Oran” denilmektedir- tarihte oyun kartlarından piramitlerin yapımına kadar birçok alanda kullanılmış olması, sayı teorilerinde ortaya çıkması ve doğada birçok varlıkta gözlemlenmesidir. "
Kısa metin hızlı ve özenle yazmıştı. Metni 1-2 kere daha okuyarak altına ismini yazdı. Özenle çantasına yerleştirdiği parşömenin yanından uzak tutmaya çalıştığı tüğ kalemini de koyduktan sonra ayağa kalktı. Kitapların arasından eskisi gibi 'F' harfini bulduğunda kitabı aldığı yeri hatırlaması fazla güç olmamıştı. Sessizce yerleştirip. Yine aynı sessizlikle çantasını sırtına vurup kütüphaneden ayrıldı... | |
| | | | Tüm sınıflar için ortak ders | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |