|
| Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi | |
|
+26Elina Lora Dark Elizabéth Adrianna Malfoy Beverly Joanne Dore Hayley Mireille Vance Marveille Croweix Elfida Maria Fawkens Jacquelyn L. Marquesa Samara Y. Laura D'Owen David Kevin Johnson Karyn Mia Silethe Catherine Inés Beauchene Adolf Maynard Griswald Eurydice Black Vilerus Chas Le'Borge Stefan Josh Valery Genevieve Tessa Malfoy Stefania Valérie Bécaud Lily L. Black Christian Dayrnt Black Melania Lizzie Livera Angelina Voleta Anderson Delora Lucien Nobés John Stewen Peterson Ian King Stone Karolina Siri Bergliot Sawyer Raul Johnson 30 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
David Kevin Johnson Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 412 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12290 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 19/01/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Ptsi 07 Tem. 2008, 08:59 | |
| Sırasında otururken kafasından geçen bin türlü kötü düşüncenin asıl sebebi, karşısında duran amcasıydı. Ablası Angelina yaşıyor olsaydı kim bilir neler olurdu. Sitem ve öfkenin verdiği karmaşık duyguyla gözlerini kısarak amcasına bakışlar atıyordu. Ara sıra göz göze geldiklerinde göz temasını bozmak için yakındaki bir yere çeviriyordu kafasını. Amcasına artık hiç güvenmiyordu, hele o günden sonra… Göz temasından bile kaçıyordu, tedbir amacıyla. Göz temasıyla zihnini okuyabilir, bu tepkisine göre onu tanıyamadığı hâlde zihnini okuyabilirdi. “Kendinle bile çelişiyorum!” diye geçirdi içinden. Ne de olsa insan tanıyamadığı birinin zihnini okumaya çalışır mıydı? Hele de yaptıklarından pişman bile değilse. “Hayır hayır! Kuruntu yapıyorum!” diye düşündü ve bu sırada içeriye girip yanına oturan Hayley’in kendisine ‘Günaydın’ demesiyle o da hiçbir şey yokmuş gibi suratına sahte bir gülümseme yerleştirerek: “Günaydın tatlım.” demişti. Hayley’e bu durumu anlatmıştı, onun bu davranışlarını anlayışla karşılayacağına emindi.
Tek tük gelenler, sınıfı doldurmaya başlamıştı. Arkasına dönüp baktığında gördüğü boş sıra sayısı, yok denecek kadar azdı. Peki bu Charlie, Severus ve James da nerelerdeydi? Niye hâlâ derse gelmiyorlardı. Kafasındaki bu düşünce, çok geçmeden diğerlerinin arsında eriyip gitmişti. Bu ders adına düşündüğü tek şey vardı: o da karşısında oturan amcası. Dilediği tek şey onu tanıyamamasıydı, bizzat kendini tanıtmak istiyordu. Kendisini nasıl tanıtacağını hazırlamıştı bile. Kısacık ama öz. Sol kaşını kaldırıp henüz ayağa kalkmış amcasına bakıyordu, suratındaki sinsi ifadeyle. Hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Dokuz yıl önce tüm Johnson ailesini yüz üstü bırakıp gitmemiş gibi. Tatyana ona sinirli değildi, aslında David’in de içindeki nefret, yıllarla birlikte aşınıp gitmişti. Ama son darbeyi koyacaktı, hem de bu ders. En azından küçük bir intikam alacaktı ondan. Tüm sınıf önünde… “Evet! Bu kesinlikle iyi olacak!” diye geçirdi içinden ve kurnazca gülümsedi. Tahtada duran amcasına bakmıyordu bile. Kısa süre sonra konuşmaya başladı. Kendisini tanıtıyordu, kendisini övermiş gibi bir hâli olsa da umursamıyordu David.
Esprili ve neşeli biri… Evet, haklıydı. Eskiden böyleydi, hatta David’de de bulunan bu iki özelliğin amcasından geldiğine inanırdı annesi, babası… Sonraki cümlesi David’i gülümsetmeye yetmişti. Sinirli tarafı da varmış. Çoğu zaman öyleydi, küçükken David’e bu yüzünü pek göstermese de bağırdığı çok kişiyi hatırlıyordu David. Bazı zamanlarda yaptığı muzurluklar için küçük yaştaki David’e bile kızdığı oluyordu. Kendini tanıtmıştı; ama yarım yamalak. Ne kadar ihanetçi, huysuz ve inatçı olduğundan bahsetmemişti. Kendisini yarım yamalak tanıttıktan sonra herkesin kendisini tanıtmasını istemişti, sağ baştan. David ve Hayley sol sıra kümesindeydi ve sıranın onlara gelmesi… Kafasında hazırladığı kısacık taslağı bir kez daha gözden geçirdi. Gayet iyiydi, her ne kadar saygısızca olsa da. Umursamıyordu, ilk dersten binasından puan kırmazdı, zaten söyleyecekleri iki cümleydi. Özellerine ve geçmişte yaşananlara da inmeyecekti. Amcasını çok sinirlendirecek olduğunu düşünmüyordu, hatta belki de umursazdı bile. Bekleyip göreceklerdi.
Bu kadar kalabalık bir sınıfta sıranın kendisine geleceğinden bile şüpheliydi. On dakika geçmesine rağmen sağ sıra kümesi daha yeni bitmişti. Özellikle birinci sınıflar destan okur gibi kendilerini tanıyor, büyük çoğunluğu sadece güzel taraflarından bahsediyordu. Böyle giderse ilk derslerinde sıra ne David’e ne de arkasında oturan kişilere gelecekti. Yaklaşık on beş dakika sonra sıra sol sıra kümesine gelmişti. İkinci sırada oturan David, Hayley’in ardından ayağa kalktı, umursamaz bir tavır ve yakıcı gözlerle amcasına bakarak konuşmaya başladı:
“Adım David Kevin Johnson! Bu sana dokuz yıl daha yeter!”
dedi. ‘Johnson’ kelimesini ve son cümlesini sesini biraz yükselterek söylemişti; ama yaptığı şeyden hiç de pişman değildi. Umursamayarak yerine oturdu ve sinsice gülümsedi. Amcasının suratına bakılırsa pek sinirlenmemişti; ama herkesin önünde bu duruma düşmek… | |
| | | Marveille Croweix Perfect Li(f)e Yazarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2182 Yaş : 29 Kan statüsü : safkan yani nolcak ki başka. Galleon : 12730 Ekspresso Puanı : 22 Kayıt tarihi : 11/11/07
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Ptsi 07 Tem. 2008, 10:52 | |
| Bütün bir parşömende sadece kendi ismini defalarca yazmış olduğunu gören Rachel'in yüzündeki şaşkınlık ifadesini görmezden gelerek sınıfın geri kalanını incelemeye başladı. Birinci sınıf Slytherin'lerin çok azını tanıyordu. Partideki gerginliği ve kardeşi ile Dayrnt'a duyduğu öfke tüm eğlencesini mahvetmiş, yenileri tanıma şansını elinden almıştı. Gereksiz yere kuruntu yapmıştı belki ama yine de pişman değildi. LS zaten dağılmak üzereyken böylesine yıkıcı bir darbe resmen sonlarını getirmişti, en azından JD öğrenince öyle olacaktı. Şimdi hala artık eskisi kadar popüler ve imrenilen bir grup olmayan Ladies of Slytherin, varlığını sürdürüyordu. Oldukça zor olsa bile.. Hemen ardından Gryffindor öğrencilerinden olan Peterson çekti dikkatini. Önceleri bu oğlandan hiç hoşlanmamış olsa da şimdilerde zekası ve hayvanlara olan ilgisiyle kızın dikkatini çekmiş, hakkındaki tüm olumsuz düşüncelerini yok etmişti. Tabii Marv diğer kendini 'kötü' sanan bina arkadaşlarının bunu hoş karşılamayacağını gayet iyi bildiğinden elinden geldiğince az konuşmaya çalışıyordu. Bakışları Ravenclaw'ın sınıf başkanlığını ve takım kaptanlığını yapan Black'e kaydı. İlk gördüğünden beri oldukça ilgisini çeken bu kız ile olan ortak noktaları gereğinden fazla az olmasına rağmen kısa zamanda iyi anlaşır olmuşlardı. Black ailesine mensup olması da etkiliydi elbette. David... Onu ölen muggle araştırmaları profesörüyle olan akrabalığı sayesinde tanıyordu. Şimdi de kuzeninin yerini alan karanlık sanatlara karşı savunma profesörünün kuzeni veya yeğeni olmalıydı. Soyadından va ona olan kindar bakışlarından bunu anlayabiliyordu. Dudakları alaycı bir tebessümle kıvrılırken profesörden hoşlanmayan tek kişi olmadığını fark etti. Gerçi oğlanın çok daha önemli gerekçelerinin olduğunun farkındaydı. Bir insan ne demeye amcasından nefret ederdi ki? Sanki sen annenden nefret etmiyormuşsun gibi... Ve Vance.. David'in kız arkadaşı. Kızın saçları Marv'ın her zaman hoşuna gitmesine rağmen bunu dile getirmekten hep kaçınmıştı. Ne de olsa o her ne kadar kendini bu binaya ait hissetmese de bir Slytherin'di. Hem kim bilir, belki annesine benzerdi. Belki onun gibi bir katil, annesinin değimiyle 'gerçek' bir Slytherin olurdu. Saçmalamaktan nasıl bir zevk alıyorsun Marv?
Sonunda konuşmaya karar veren profesör klasik sözlerle başlamıştı. Esprilerini kendine sakla yaşlı adam.. Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersliğinde her zamanki otoriter tavırlarıyla, asla değişmeyen ve her daim sert tutmayı başardığı yüz ifadesiyle kuzenini görememek yeni profesör her ne kadar oldukça neşeli ve deneyimli gibi görünse de ondan hoşlanmamasına neden oluyordu. Bunun geçici olduğunun farkındaydı ama yine de soğuk bakışlarını üzerinden ayırmıyordu. İlk dersten tavırlarını bu kadar belli etmesine gerek yoktu belki ama yine de... Kuzeninin dersini alması değildi elbette ona olan kızgınlığı. Görünürdeki neden buydu belki ama ailesinin böylesine aniden dağılışı, geride sadece kız kardeşini görüyor olması her zaman olduğundan çok daha fazla öfkeli ve agresif olmasına sebep oluyordu. Kendini tanıtmak... Çok becerikliyim ya bu konuda... İki lafı bir araya getirip kendini başkalarına anlatamazdı. Normalde oldukça akıcı bir konuşması olmasına rağmen asla kendini anlatmayı başaramamıştı. Şükür ki sol kümenin en sonlarında yer alıyordu ve sıra ona gelene kadar neler söyleyeceğini kafasında toparlayabilirdi. En çok da yanındaki kızın, yani Rachel'in neler söyleyeceğini merak ediyordu. Kendi tanımını zihninde canlandırmaya, elinden geldiğince saygılı bir cevap bulmaya çalışıyordu, her ne kadar içinden gelmiyor olsa da. Birinci sınıfların kendilerini tanıtma çabalarına şaşırıyordu. O kadar uzun anlatmaya niye çabalarlar ki? Marv sezon sonuna kadar zaten profesörün kendilerini tanıyacağını düşünüyordu. Sıra yavaş yavaş sol kümeye geldiğinde David kalktı. Oğlanın söylediklerinden aralarında geçenler hakkında az da olsa bir şeyler anlamaya başlamıştı. Profesörün buna nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordu. Kendi olsa Gryffindor'dan zevkle puan kırardı. Ancak yine de yaşlı büyücünün yüz ifadesinden bir şeyler anlamasına imkan yoktu. İçinde nedenini bilmediği bir şekilde oğlana karşı sempati oluştu. Belki de adama böylesine sert çıkmasıydı neden. Sıra devam ederken Marv kalktı asaletle ayağa. Ses tonunun olabildiğince saygılı ve melodik çıkmasına çabalarken aslında biraz da olsa küstah bir tavır takındığının farkındaydı.
''Adım Marveille Catty Dixyqué. Snape ailesinden geliyorum ve Slytherin II. Sınıf öğrencisiyim. Bina başkanıyım ve tutucu pozisyonunda oynuyorum. Tarihe ve Karanlık Sanatlara Karşı Savunmaya meraklı olduğumu söyleyebilirim sadece.''
Kişiliği hakkında en ufak bir bilgi vermeden sadece yüzeysel şeyler söylediğinde aslında diğerlerine oranla çok da kısa konuştuğunu fark etti. Kimin umurunda.. Sonuçta profesörün hakkındaki düşünceleri pek de önemli değildi onun için. Zaten büyük ihtimalle yeğeni olduğunu düşündüğü oğlanın tanımından sonra pek de iyi bir dinleyici olarak kalamayacağının farkındaydı, en azından Marv olsaydı onun yerinde soğukkanlığını bu kadar uzun süre koruyamazdı. Yüzüne sahte olduğu apaçık belli olan tebessümü yerleştirip sırasına geri otururken geri kalanı dinlemeye koyuldu. Kimin ne olduğuyla pek ilgilenmese de... | |
| | | John Stewen Peterson Seherbaz
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 813 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12198 Ekspresso Puanı : 6 Kayıt tarihi : 15/03/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Ptsi 07 Tem. 2008, 16:42 | |
| John beklerken elindeki kitaba neredeyse tümüyle dalmış bir haldeydi. Birkaç yeni büyü yakalamıştı. Kimisi kulağa oldukça hoş geliyordu. Ancak profesör öğretmeden denemesi pek iyi olmayabilirdi. Eh bunun yaşattığı talihsizlikleri unutmamış değildi. Yine aklında dolanan tilkileri susturmak istercesine çatık kaşlarla sertçe kapattı ve daha sonra gözlerini yeni gelen öğrencilerde ve profesörde dolaştırdı. Kendine selam verircesine yapılan bakışları ve gülümsemeleri aynı şekillerde cevaplarken kalbinde bir an evvel derse geçilmesine dair büyük bir istek her dakika daha da güçleniyordu.
Dersliğin giriş kapısı o klasik hafif gıcırdamasını çıkardıkça sınıf biraz daha doluyordu. Pencerelerden içeri güneş ışıkları huzmeler halinde dolmaya başlaması da başlama vaktinin yaklaştığını açıkça gösteriyordu. Masasında oturan profesör de bunu anlamış olacaktı ki hafifçe ayağa kalkmış ve gelmişti. Yaşlılığına rağmen oldukça dinç gözüken profesör aynı zamanda bina profesörleriydi ki bu yüzden bu dersi merakla beklemişti. İlk izlenim için açıkça söyleyebilirdi ki adamı sevmişti. Profesörün konuşmaya başlamasıyla sessizliğe gömülerek dikkatle dinledi.
Profesörün ilk izlenimi için gerçekten iyi görünüyordu. Geçmişinde hem kaptanlık hem de sınıf başkanlığı yapması iyi bir yönetici olduğunu açıkça gösteriyor gibiydi. Bu Gryffindor'u olabilecek en iyi şekilde yöneteceğini gösteriyordu. Acaba haylaz bir öğrenci olmaya her zaman devam edecek bir öğrenci olan portreler için baş belası Hogwarts’ın en gizemli yerlerine meraklı burnunu sokmaya çalışan John'u profesör nasıl görecekti? Cevabı bilemiyordu ama derste elinden geldiğince iyi olmayı isteyeceği açıktı.
Güneş yüzüne vurmasıyla düşüncelerinden bir anlığına kopan John yeni bir şey daha fark etmişti. Gryffindor'un eski sınıf başkanı olan David ile aynı ailedeydi. Gözleri bir an ona kaydı ancak karşılaştığı yüz de amcasına bakıyordu ve sanki bir şeyler planlıyor havası vardı. Kaşları bir an yeniden çatılırken gözleri yeşillikler içindeki bahçeyi gösteren ahşap işlemeli büyük pencereden gelen rüzgar saçlarını dalgalandırırken kendini tanıtmaya başlayan öğrencilere kaydı. Hepsini hafif bir dikkatle dinledi ve aralarında tanımadıkları hakkında kafasında yorumlar yapmaya başladı.
-Ben John Stewen Peterson... Gryffindor 2. sınıfım. Babam Stewen Artur Peterson ve annem Clarie Lilian Peterson bakanlıkta seherbaz olarak çalışıyor. Gryffindor binası Vurucusuyum... Bunlar dışında dersinize ve sihirli sihirsiz bir çok yaratığa meraklı olduğumu söyleyebilirim dedi sağ sıra bitip sıra orta sıranın başına yani tam da kendisine geldiğinde gülümseyerek o sıcak ses tonu ve nazik sesiyle iyi bir izlenim bırakmak isteyerek. Arkasından hafifçe oturdu ve profesöre baktığında gülümsemesinin konuşan birkaç öğrencinin konuşmasıyla ara sıra bozukluklar yaşadığını ama büyük bir başarıyla bunu kapatmaya çalıştığını fark etti. O kadar ki merakının beslediği dikkatiyle babasının bile takdirini alan John bile zor anlayabilmişti. Profesöre hak vermiyor da değildi çünkü gereksiz konuşmaları yapmak olmasa da dinlemek zorunda olmak sıkıcıydı. Sıra ağır ağır ilerlemeye devam ederken bir parça canı sıkılarak parmaklarıyla ritim tutmaya başlamıştı bir süre sonra.
Ancak bir şey parmaklarını durdurmaya yetmişti. Profesör ve David'in ifadelerinden bunun oldukça özel bir anlamı olduğunu bildiği bir cümle. Garip bir bilmeceydi açıkçası. David adını ve bunun dokuz yıl daha yeteceğini söylemişti. Sesinin soğukluğu pencereden içeri girip yüzünü okşayan serin rüzgardan daha da soğuk gibiydi. Bu dokuz sayısı bu soğukluğun bilmecesinin sebebi olmalıydı. Ancak ne demeye çalıştığını bir tek David ve profesör biliyordu. Belki profesöre değil ama David'e sormayı aklının bir köşesine yazmıştı.
John'un aklında dolanan düşünceler sayesinde ne içeriden yüzüne vuran ışığı fark ediyor ne de konuşan diğer öğrencileri dinliyordu. Neden sonra ders bittiğinde başı aklında dolananları atmak istercesine pencereye yönelmişti. Ancak buruşturulmuş bir kağıt değil bir kaya gibi zihnine oturmuşlardı ki onu pencereden atmaya gücünün yetmeyeceği açıktı. Yine de bir süre düşünmemesi konusunda yüzüne vuran serinlik ve berberinde burnuna dolduran kokuların katkısı olmuştu. Herkes kendini tanıtmasını bitirince gözlerini profesöre sabitleyerek söyleyeceklerini bekledi. | |
| | | Beverly Joanne Dore Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 110 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11970 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 05/07/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Ptsi 07 Tem. 2008, 19:31 | |
| Bev içeriye sızan güneş ışığıyla uyandığında ilk dersine geç kalmış olduğunun farkında değildi. Tam tersine karnının çok acıkmış olduğunu düşünerek güzel bir kahvaltının hayallerini kuruyordu. Yavaçca yataktan kalktı fakat etrafına bakmıyordu. Zaten sabahları doğru düzgün kimseyi görmezdi, çoğunlukla uykulu kalkardı çünkü. Eğer etrafına bakmış olsaydı yatakhanede hemen hemen kimsenin olmadığını görürdü. Saece birkaç öğrenci vardı ve onlarda Bev'in gözüne oldukça büyük gelmişlerdi. Geç kalmış olabileceği aklına geldiğinde, endişe ile baş ucundaki çekmeceyi açtı ve küçük kol saatini çıkardı. Belkide onu artık koluna takması gerekiyordu her ne kadar dayısı aldığı için takmak istemesede. Saate baktığında gözlerinin yanlış görmüş olmasını diledi çünkü eğer doğru gördüyse geç kalmıştı! Ama ne yazıkki hayat gibi bu da gerçekti ve bir an önce harakete geçmesi gerekiyordu. Hızlıca üzerindeki geceliği çıkardı ve Ravenclaw cüppesini giydi. DÜn akşamdan çantasını hazırladığı için kendi kendine ''Aferin'' diyordu. Koşarak yatakhaneden çıktı ve kapıyı hızlıca kapatı. Arkasından sinirli bir sesle homurdanan kızları duymamaya çalışarak ortak salondan çıktı. Birde durup, onlara laf yetiştiremezdi. Ki daha ilk günden kimseyle tartışmak niyetinde değildi! Koridora çıktığında rahat bir nefes aldı ve elinde tuttuğu saati ince bileklerine taktı. Şimdi iş karanlık sanatlara karşı savunma sınıfını bulmaya kalmıştı. Aklında olan bir yer vardı, orası olabilirdi. Koşturarak mermer merdivenleri çıkmaya başladı. Bir kapının önüne geldiğinde kalbi neredeyse yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. ''Umarım doğru sınıftır'' diyerek kapının üzerindeki isme baktı korkuyla. Evet doğru sınıftı ve içeriden konuşma sesleri geliyordu. En önemli derslerden bir tanesine ilk günden daha geç kalmayı başarabilmişti. Nasıl iyi bir öğrenci olacaktı ki böyle? Koşarken dağılmış olan saçını ve cüppesini düzeltti ve sakin olmaya çalışarak kapıyı çaldı. İçeriden ''Giriniz'' sesini duyduğunda yavaçca kapıyı açtı. Sınıf neredeyse dolmuştu ve herkes geç gelen öğrenciye merakla bakıyordu. Bev bu durumdan oldukça sıkılmıştı ''Geç kaldığım için özür dilerim profesör. Dersinize girebilir miyim?'' dedi. Profesörün olur anlamındaki sözlerini zar zor duydu ve orta sıralarda boş bir yer bularak oturdu. | |
| | | Karolina Siri Bergliot
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 44 Yaş : 34 Galleon : 12020 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/06/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Salı 08 Tem. 2008, 01:27 | |
| Heyecan içinde sınıfın dolmasını bekleyen Karol için dakikalar geçmek bilmiyordu. Gözlerini kapıya dikmişti ve içeri giren her öğrenci heyecanını biraz daha artırıyordu. Profesör sınıfı bir şey arıyormuşcasına süzerken Karol gözlerini bir saniye bile ayırmıyordu üzerinden. Kapıdan gelen patırtı istemese de irkilmesine neden olmuştu. Bakışlarını Profesör'den kapıdan içeriye girmiş olan öğrenciye çevirdi. Derse böyle girmesinin saçma olduğunu düşündü ister istemez. Gömleği dışarıda, kıravatı göğsüne kadar inmiş bu çocuğun fazla laubali bir görüntüsü vardı. Profesör ise çocuğu dikkatle incelemiş lakin bir şey söylememişti. Yüzündeki ifadeye bakılırsa, söyleyememişti.
“Öncelikle hepiniz Hogwarts’a ve dersime hoş geldiniz. İkinci ve üçüncü sınıflar benim yeni olduğumu anlamışlardır. Geçtiğimiz yaz, müdüreliğe atanan Aritmansi Profesörü Amortentia tarafından bu görev için baykuş postası aldım. Düşünmeden de kabul ettim. Adım tahtada yazdığı gibi Sawyer Raul Johnson. Soyadımdan da belli olduğu gibi Johnson ailesine mensubum. Gryffindor’dan mezunum ve Gryffindor Bina Sorumlusuyum. Genel olarak esprili ve neşeli biriyimdir; ama sinirli tarafım da vardır. Öğrencilik hayatımda Gryffindor Sınıf Başkanlığı ve Quidditch Takım Kaptanlığı yaptım, iki sene. Kısaca ben buyum, şimdi sizlerde sağ sıra kümesinden başlayarak kendinizi tanıtmaya başlayın.”
Sınıfta fısıldaşmalar başlamıştı şimdi. Kimileri kahkahalarını elleriyle bastırmaya çalışıyor, kimisi de hevesli hevesli bir şeyler anlatıyordu yanındaki arkadaşına. Karol ise sadece olan biteni izlemek ve dışında kalmak ile yetindi. Fakat herkesin niçin bir anda bu kadar dağıldığına anlam veremiyordu. "Neyse.." dedi içinden. Bir sınıf dolusu öğrencinin neler anlatacağından çok ne söylemesi gerektiğini düşünüyordu aslında. Bir kaç sıra önünde oturan ve Slytherin Ortak Salonu'nda bir kaç kere karşılaştığı kız -ki onun Slytherin bina başkanı olduğunu duymuştu- kalktığında ister istemez kulak kesildi. Sıra kendisine geliyordu ve ne diyeceğini henüz toparlayamamıştı. Belki de diğerlerini dinlerse fikir edinebilirdi.
''Adım Marveille Catty Dixyqué. Snape ailesinden geliyorum ve Slytherin II. Sınıf öğrencisiyim. Bina başkanıyım ve tutucu pozisyonunda oynuyorum. Tarihe ve Karanlık Sanatlara Karşı Savunmaya meraklı olduğumu söyleyebilirim sadece.''
Ses tonundaki küstahlık Karol'ın hoşuna gitmemişti. Kendisi küstahlık yapardı elbette, fakat Profesör'e karşı takınılan küstahça ses tonundan irite olmuştu.Çevresinde hep büyüklerin olmasının bir getirisiydi belki de, kendisinden tecrübeli olduğuna inandıklarına daima saygı gösterirdi. Yalnız tabi iş "inanma" meselesiydi. Bina sorumlusu dahi olsa Marv'e saygı gösteremeyeceğinin farkındaydı-en azından şu andan itibaren. Kızı biraz daha incelediğinde duruşunun -her Slytherin'li gibi- gayet asil olduğunu farketti. "Belki onu tek katlanabilir yapan şey budur!" dedi içinden. O an kendine ister istemez kızdı kendine. Niçin en küçük bir davranışı yüzünden insanları bu kadar yargılıyordu ki? Bunun üzerinde oturup düşünmeliydi lakin, o an değil.
Sırası geldiğinde tam önündeki Gryffindor cüppeli çocuk ayağa kalkarak;
"Ben John Stewen Peterson... Gryffindor 2. sınıfım. Babam Stewen Artur Peterson ve annem Clarie Lilian Peterson bakanlıkta seherbaz olarak çalışıyor. Gryffindor binası Vurucusuyum... Bunlar dışında dersinize ve sihirli sihirsiz bir çok yaratığa meraklı olduğumu söyleyebilirim" dedi. Ses tonu Marv'in aksine yumuşak ve saygılıydı. John yerine oturduğunda buzdan bebek maskesini suratına yerleştirip büyük bir soğukkanlılıkla ayağa kalktı.Uzaktan bakıldığında taştan yapılma gibi görünüyordu, kusursuz fakat soğuk. Sakin, saygılı fakat aynı zamanda buz gibi ses tonuyla;
"Adıım Karolina Siri Bergliot. Ailamin geri kalan gibi Slythe-rrin Binası'ndayım ve bu ilhk sen-em. Karranlık Sanatlarra Karrşı Savunma'ya ve Arritmansi'ye ilgi duyuyorrum." Karol istemsizce duraksadı. Heyecandan olsa gerek İngilizce konuşamıyordu! Cümleleri zorla kuruyor, telafuzları Norveç aksanına kayıyordu. Daha önce böyle bir şey hiç başına gelmemişti! Soğukkanlılığını koruyarak devam etti; "Aksan bozukluhu için özürr dilerrim, Babam Norrveç annem de İtalyan asıllıydı."
Tam yerine oturmuştu ki kapı çalındı. Profesör biraz şaşkın bir tonda - en azından Karol şaşkın olduğundan Profesör'ün de öyle olduğuna inanıyordu- "Giriniz." dedi ve içeriye Ravenclaw cüppeli alımlı bir kız girdi. Her halinden geç kaldığına pişman olduğu belliydi.
''Geç kaldığım için özür dilerim profesör. Dersinize girebilir miyim?'' dedi kendinden emin olmayan bir tonda. Profesör olur gibi bir şeyler mırıldandıktan sonra Karol, kızın dolu sıraların arasından zorlanarak geçişini ve bulduğu ilk boş sıraya oturuşunu donuk bakışlarla izlemekle yetindi.
En son kalkan öğrenci şu laubali Gryffindorluydu. Karol, nasıl bir açıklaması olacağını merak ettiğinden kulak kesildi. Bu tavrı takınabildiğine göre -hem de Profesör tepkisiz kalmıştı- geçerli bir nedeni olmalıydı mutlaka. Derse paldır küldür dalarak sınıfa bir açıklama borçlu olduğunu düşünüyordu. Umursamaz bir tavırla ayağa kalktı, Profesöre bakışlarına tarif edilemez bir ifade vardı;
“Adım David Kevin Johnson! Bu sana dokuz yıl daha yeter!”
"En azından..." diye düşündü Karol. "Akrabası olduğunu anlamak için zihnefendar olmaya gerek yok."
| |
| | | Elizabéth Adrianna Malfoy Perfect Li(f)e Yazarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1443 Yaş : 36 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12569 Ekspresso Puanı : 41 Kayıt tarihi : 15/02/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Çarş. 09 Tem. 2008, 15:55 | |
| Koşar adımlarla ilerlediği uzun koridorda, kendinden başka kimseye rastlamamasının nedeni gayet açıktı. Her zaman ki gibi uyanmakta zorlanmış, dolayısıyla da geç kalmıştı. Pencereden sızan efsunlu güneş parıltıları çehresini aydınlatırken, mimiklerinin son derece keskin olduğu kolayca görülebiliyordu. Kendini sarhoş gibi hissetmesinin nedeni belliydi aslında, düşününce. Son zamanlarda depresyona girmişçesine sarsılan bedeni ile karşı koyamadığı olaylar, zayıf düşmesine ve kendinden nefret etmesine neden olmuştu. Bu kadar mıydı yani? En ufak - aslında Ell için ufak sayılan bir durum olmasada - bir olayda, böylesine güçsüz mü düşecekti? Düşüncelerinden sıyrılmaya çalışarak hafifçe sarstığı başını ileriye çevirdi ve devam etti yürümeye. Yeşilimsi göz bebekleri delermişçesine etrafa bakınırken, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Dersliğinin kapısının açık olduğunu fark etmişti. Belki de sandığı kadar geç kalmamıştı ha? Zihninden geçirdiği bu kelimeleri yok etmek istermişçesine gördüğü manzara, hiddetle bir küfür savurmasına neden olmuştu;
'Lanet olsun! Merlin aşkına, acele et Ell!'
Sınıfın aralık kapısında dikilerek Profesöre bir şeyler sormakta olan mavi(?) saçlı kıza yönelen adımları, her saniye ritmini artırıyor, delicesine atan kalbi ise nefesinin düzensizleşmesine neden oluyordu. Sonunda, varmış olduğu büyükçe kapıdan içeri geçerken, garip saçlı kızın bedenini de itmişti hafifçe. Sınıfa anlık bir göz gezdirdikten sonra yeşilimsi gözlerini Profesör'e çevirerek en masum ses tonuyla konuştu;
'Geç kaldım, üzgünüm. Derse girebilir miyim Profesör..' Tahtaya yönelen bakışlarıyla tamamladı cümlesini; 'Johnson?' | |
| | | Christian Dayrnt Black Britanya ve İrlanda Qudditch Karargahı Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1281 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12314 Ekspresso Puanı : 4 Kayıt tarihi : 28/01/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Çarş. 09 Tem. 2008, 19:04 | |
| Dayrnt derste biraz gergindi. Gerginliğiin sebebi aslında Marv'dı. Sınıfa girince Dayrnt'a yönelmiş fakat sonra Rachel'in yaına oturmuştu. Onun yüzünden Dayrnt,Rachel'a da selam verememişti. Marv neden bu kadar Dayrnt'dan nefret ediyordu ki? Kız kardeşiyle çıkmak üzere oldukları için mi yoksa başka bir sebepte dolayı mı? Bunu anlamak neden Dayrnt'a bu kadar zor geliyordu ki? Elbette bir nedeni vardı. Fakat Marv'ın bunu söylemesi gerekliydi. Bu durumu bu kadar umursamak Dayrnt'a garip gelmişti. Genelde çok umursamazdı. Neden şimdi değildi peki? Genelde çoğu kişiye değer vermezdi -kimisi dışında-. Fakat Ales'in ailesine karşı bir yalnışlık yapmak istemiyordu. Yinede umursamayacaktı işte! Özür dilemeyecekti,çünkü hata bulamıyordu. Sadece Ales ile çıkmayı planladığı içinse bu yaygara, çıkmaya başladıklarında çok büyük olacaktı anlaşılan! Artık önemli değildi bu konular. Ales'inde kendisini sevdiğini öğrenmesi Dayrnt'a çok güzel bir haber gibi gelmişti ki öyleydi. Sessiz ve gözlerinin yarısı kapalı bir şekilde etrafına bakınmayı sürdürdü. Profesör sonunda derse girmeye karar vermişti. Dayrnt bu duruma ne çok sevindi nede çok üzüldü. Değişen hiçbir şey semiyordu çünkü! Herkes şamatalarına devam ediyordu. Dayrnt ise yalnız ve sessiz bir şekilde oturuyordu. Bir yandan da içinden: " Neden bu kadar yaşlı bir profesör var ki bu derste? Daha genç olsa ilgi çekici olurdu en azından. Bu profesör neredeyse içimi baydı. " diye geçiriyordu. Derste olan ilgisizliğin sebebi buydu zaten. Dayrnt sessizce kıkırdadı ve profesörün sözlerini dinlemeye başladı. Profesör: “ Öncelikle hepiniz Hogwarts’a ve dersime hoş geldiniz. İkinci ve üçüncü sınıflar benim yeni olduğumu anlamışlardır. Geçtiğimiz yaz, müdüreliğe atanan Aritmansi Profesörü Amortentia tarafından bu görev için baykuş postası aldım. Düşünmeden de kabul ettim. Adım tahtada yazdığı gibi Sawyer Raul Johnson. Soyadımdan da belli olduğu gibi Johnson ailesine mensubum. Gryffindor’dan mezunum ve Gryffindor Bina Sorumlusuyum. Genel olarak esprili ve neşeli biriyimdir; ama sinirli tarafım da vardır. Öğrencilik hayatımda Gryffindor Sınıf Başkanlığı ve Quidditch Takım Kaptanlığı yaptım, iki sene. Kısaca ben buyum, şimdi sizlerde sağ sıra kümesinden başlayarak kendinizi tanıtmaya başlayın. ”
dedi. Dayrnt çok etkileyici bir konuşma gibi buldu bu konuşmayı. Kendin güzel tanıtmıştı fakat yinede Dayrnt'ın ilgisini çekememişti bu konuşma. Teker teker konuşmaya başladılar. Bir Gryffindor'lu çocuk ayağa kalktı ve konuşmaya başladı. Adını söylemişti, soyadının Johnson olduğunu fark etti Dayrnt. Ki zaten çocuk bunu vurgulayarak söylemişti. Profesör'ün neyi oluyordu acaba? Güzel bir soruydu bu aslında. Belki profesör ona cevap verecekti! Ama hayır,cevap veremeden biri kalktı. Kalkan kişi Marv'dı. Dayrnt umursamaz bir biçimde duruyordu fakat bir kulağı Marv'ın söylediklerindeydi. Bu biraz Dayrnt'a panik yaptırsada soğuk kanlılığını korumaya çalıştı. Marv yerine oturduğu zaman ise derin bir nefes aldı. Şimdi tekrar Gryffindor'u br çocuk kalkmıştı ve ne tesadüftür ki onun adı da John'du. " Birinin soyadı Johnson, diğerinin adı John... Ne kadar garip bir sınıf burası öyle ya!? " diye geçirdi içinden. Daha önünde birkaç kişi vardı fakat kendini tanıtmayı çok istiyordu. Belki Marv'ı biraz daha kızdırabilmek için, belkide profesöre dil uzatabileceğini göstermek içindi fakat istiyordu işte! Ravenclaw'lı bir kız kalktı ve sözleri bittikten sonra tekrar oturdu. Şimdi önünde Slytherin'li iki kız vardı. Biri sözünü bitirmişti. Önündeki kız ayağa kalktı. Bu kızı gözü ısırıyordu Dayrnt'ın. Ales tanıştırmıştı diye hatırlıyordu. Demekki 'LS'dendi. Kız adının Elizabeth olduğun söylediği zaman gerçekten birkaç kere konuştuğunu hatırladı. Şimdi sıra Dayrnt'a gelmişti. Hiç panik yapmadan,soğukkanlı ve umursamaz bir tavırla ayağa kalktı ve: " Burada bir diğer Slytherin'de benim işte. Adım Dayrnt Bill BLACK. Şu anda Quidditch takımının bir diğer vurucusuyum. Genelde çoğu derse girerim fakat hepsine ilgimin olduğu söylenemez. bu arada sizin yeni olduğunuzu fark etmemiştim. Aslında bunu hatırlatmanız bir işime yaramadı. Neyse, banada söz verdiğiniz için -yinede- teşekkür ederim. " dedi ve aynı umuramazlığıyla profesörün gözlerinin içine bakarak yerine oturdu. Ders başlamıştı, Marv gelmişti, Dayrnt kendini tanıtmıştı fakat hala Ales ortalarda yoktu. Artık gelmeliydi. Fakat bu dersi almıyor da olabilirdi. Ales'i gördüğü yerde hangi dersleri aldığını soracaktı, tabii unutmazsa. Onu gördüğü zaman her şey aklında silinmiş gibi oluyordu. Ama şu anda derse gelip, yapacakları -tabii yaparlarsa- büyülerde kendisinin eşi olmasını çok istiyordu, fakat Marv varken Ales'in Dayrnt'la eş olma olasılığı düşüktü. Dayrnt tek yapabileceği şeyi yapacak, içini çekecekti ve istekli bir şekilde onlara bakacaktı. Ama bir yandanda Daynt için iyi olacaktı! Sevdiği birine güçlü bir büyü atamazdı fakat eline bir Gryffindor'lu verirlerse performansını daha çok yükseltebilirdi. Sırtını sandalyenin arkasına dayadı ve bir gözü kapıda bir gözü profesörde dersi ilerletmeye başladı... | |
| | | Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12124 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Çarş. 09 Tem. 2008, 19:37 | |
| Kitabı kapatıp,etrafı incelemeye başladı.Sınıf yavaş yavaş doluyordu ve kalabalık normal derslere göre epey fazlaydı.Her ne kadar Maglor bu kadar kişiyi fazla gibi görse de,yeni birileri sürekli kapıdan içeri giriyordu.Anlaşılan çoğu kişi bu dersin önemini biliyor,ya da özel bir ilgi duyuyorlardı.Başını sıranın üzerine yasladı ve gözlerini kapadı.Bu uzun bekleyiş onu sıkmıştı.Daha dersin başında sıkılmışsa,ileride kim bilir neler olurdu.Esnedi ve kafasını sıradan kaldırarak kısılmış gözlerle sınıfa baktı.Tamamen dolmuştu.Profesör de bunu anlamış olmalı ki konuşmaya başladı.
"Adamın herşeyi Gryffindor'muş ya."dedi kendi kendine söylenerek.Mezun olduğu bina,sorumlusu olduğu bina,sınıf başkanlığı yapmış olduğu bina,quidditch takım kaptanlığı yapmış olduğu bina."Bir de Godric Gryffindor'um de bari de tam olsun."diye mırıldandı.Bu ses tonunu kendisi bile zor duymuştu.Daha yüksek sesle söyleyemezdi elbette.Sonuçta yaşı ve kariyeri belli olan birisi karşısındaydı.Bu kişi sağ baştan sırayla kendilerini tanıtmalarını istemişti.Bir Gryffindorlu çocuk kendisini tanıtıyordu.Daha doğrusu bir tek adını söylemiş ve bunun profesöre dokuz yıl yeteceğinden bahsediyordu."Birbirlerini sevmeyen iki akraba herhalde."diye düşündü Maglor.Açıkçası aile içi sorunları pekte ilgisini çekmiyordu.Derslerde sorun çıkmasa yeterliydi onun için.Eli ağzına gitti ve esnedi.Sıra kendisine gelene kadar uyumazsa iyiydi.
Sıra Slytherinli bir kıza gelmişti.Doğal olmayan bir şekilde konuştuğu her halinden belli olan tanıtımını bitirmişti.Sıra Maglor'un bir yerlerden anımsadığı Gryffindorlu bir çocuğa gelmişti.Adının John olduğunu söyleyince birine benzettiğini düşündü.Belki de bu çocuğu sihir bakanlığına babasıyla birlikte gittiğinde görmüş olabilirdi.Bunu kafasından çıkardı.Belki ileride konuşma fırsatı bulurlar,orada sorardı.John'da konuşmasını bitirmişti.Birden kapı çaldı.Kötü birşeydi bu.En azından Maglor'un bildiği kadarıyla.Derse geç kalmak,genelde puan kırımıyla sonuçlanırdı.Her ne kadar ilk ders olsa bile..
Kız yerine geçmiş ve sıradaki Slytherinli bir kız konuşmaya başlamıştı.Ya da konuşmaya çalışıyordu.Telaffuzu değişmiş,yüzü kasılmıştı.Heyecanlanmış gibi görünüyordu."Ne gerek var."diye onaylamayan bir mırıldanma ile konuşma çabasının bitmesini bekledi.Kapı bir kez daha çalmıştı."Sanırım tanışmayı bile bitiremeyeceğiz bu gidişle." diye söylendi ve onun izin alma girişimine kısılı gözlerle baktı.İçinde bulunduğu durum zaten sıkıcıydı,bir de bu bölünmeler.İyice katlanılmaz bir hal alıyordu.Sıranın yavaş yavaş kendisine geldiğini farketti.
Sağ yan sırada oturan çocuk,kendini tanıtmıştı.Maglor, onun bir an için profesöre hakaret edeceğini düşündü.Profesör ile ne alıp veremediklerini bilmiyordu fakat şimdi sıra kendisindeydi.Adının ve binasının yeterli olacağını düşünüyordu.Hafifça ayağa kalktı ve sıkkın bir ses tonuyla "Adım Maglor Silimauré.Hufflepuff ikinci sınıfım." dedi ve yerine oturdu.Profesörün de fazlasını istemeyeceğini düşünüyordu.Sıkkınlıkla başını sola çevirdi ve sol tarafındaki kişinin kendisinden bahsetmesini dinlemeye başladı. | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Perş. 10 Tem. 2008, 13:33 | |
| Sınıf yavaş yavaş doluyordu ve her geçen dakika yeni birinin daha kapıyı çalıp girmesi Paula' nın sinirlerini bozuyordu artık. Geç kalmayı da geç kalınmasını da sevmezdi. Göz gezdirmek için açtığı kitabı biraz daha okursa yarılayacaktı. Gözlerini kitaptan kaldırıp sımsıkı yumdu ve bir süre öyle kaldı. Hafif bir sızı hissetti ve ardından yavaş yavaş açtı. Sınıfı incelemeye başladı. İçerisi gerçekten kalabalıktı. İçerde o kadar çok kişi nefes alıp veriyordu ki Paula bir an sıcakladığını hissetti. Sağ eliyle yüzüne doğru küçük bir esinti çıkardı ama kolu yorulunca onu da bıraktı. Profesöre bakmaya başladı. Bu yaşlı ama dinç adam dersi başlatmak için sınıfın tamamının dolmasını bekleyebilecek kadar sabırlıydı. Paula parmaklarını kütletmeye başlamıştı oysa ki.
Aradan kısa bir zaman geçti ve bu büyük sınıfın havası birden profesörün konuşmaya başlamasıyla değişti. Profesör önce kendini tanıttı ve ardından da öğrencilerin kendilerini tanıtmalarını istedi. Paula tam bir Gryffindorlu ile karşı karşıya olduklarını düşündü ve '' Umarım not verirken de bu Gryffindor tavrı pek ağır basmaz. '' diye geçirdi içinden. Karanlık sanatlara karşı savunma dersini ciddiye alıyordu ve bu dersten Hufflepuff olduğu için hakkını alamayacağını düşünmek istemiyordu. Profesörlerin bu konudaki duyarlılığına güvenmekle yetinen Paula yavaş yavaş kendini tanımlayacağı cümleleri düşünmeye başladı.
Aslında sadece adını, soyadını ve takımdaki yerini söylemeyi planlıyordu ama bazıları kendilerini gereksiz şekilde uzun cümlelerle tanıtıyorlardı. Profesörün nasıl bir şey istediğini bilmeden sıranın ona gelmiş olduğunu farketti. Ayağa kalkıp hiç planlamadığı konuşmasını yapmak zorunda kaldı:
''Ben Paula Lilith Do'urden. Hufflepuff 1. sınıfım ve Hufflepuff quidditch takımında tutucuyum. '' deyip yerine oturdu. Tanışma faslından nefret ettiğini bir kez daha kabul etmişti bu deneyimiyle. Kendini tanıtmak üzere ayağa kalkacak olan diğerlerini dinlemeye koyuldu. |
| | | Stefan Josh Valery Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 667 Yaş : 34 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12019 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/06/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Cuma 11 Tem. 2008, 12:44 | |
| Kitaba dalmış öylece otururken profesörün yaşlı sessiyle irkildi ve bakışlarını sessin kaynağına götürdü.Uzun bir konuşmaya gireceğinden emin olmasa da içinde öyle bir his vardı ki birkaç dakika içinde bunun doğru olduğunu kanıtlamıştı.Adam kendi hayatını anlatmıştı resmen.Ama bunun ne faydası vardı ki onlara.Aslında profesör hakkında bilgi ediniyorlardı.Bir yandan da iyi gibi görünüyordu.Şimdi onlara mı gelmişti sıra.Sonunda bitirmişti adam sağ taraftan başlayarak ona gelecekti sıra orta sırada oturmanın güzel taraf işinin şansa bırakmamasıydı.Çünkü sağdan da başlayabilirdi soldan da.En iyisi ortada beklemek olacaktı.
Gryffindorlu birkaç kişi kalkmıştı ama adının David olduğunu bildiği ama daha önce konuşmadığı bir çocuk vardı.Aslında ondan büyüktü ve eski bir sınıf başkanıydı.Belki bazı nedenlerden dolayıdır diye düşündü.Çocuk konuşmaya başlamıştı bir cümle söylemişti.Sonra susmuştu ve sırıtmaya başlamıştı.Profesörün kızacağını düşünüyordu. ‘Bu sana dokuz yıl daha yeter!’ buda ne demek şimdi.Onun doğru binada olmadığını düşünmeye başlamıştı çoktan.Belki de geçerli nedenleri vardı ama profesörü de kendini de rezil ediyordu.Dersin huzurunu kaçırması hiç doğru değildi en azından Stefan buna sinirlenmişti.
Diğeri de konuşmaya başlamıştı.Genelde II. Ve I. Sınıflar konuşmuştu.Zaten III. Sınıfların yerini birileri doldurmuştu çoktan.Sinirli bakışlarını kitabına çevirmişti ki kimsenin duyamayacağı bir ses tonuyla fısıldadı. ‘’-Bence dokuz az biraz daha çıkart.Tekrar söylemek zorunda kalabilirsin..’’ Dedi sinsi sinsi sırıtarak.Kalkmak istemiyordu.Felix sayesinde derse girmişti ama beklediği bir ders değildi bu yüzden ona minnettar falan değildi.Hatta sinirliydi.Keşke parmağını falan ısırmasaydı belki o zaman bu aptal odada olmak zorunda olmazdı.Hala sırayı bekliyordu ki önündekinin oturduğunu fark etti.
Ayağa kalkarak profesöre baktı.Aslında konuşamayacak gibi olmuştu ama sonra kendi toparlayarak gülümsedi ve boğazına dizilen sözcükleri teker teker ağzından çıkartmaya başladı. ‘’-Adım Stefan Josh Valery…Ravenclaw I. Sınıf öğrencisiyim.Sınıf başkanlığı ve Quidditch takımında Kovalayıcılık yapıyorum.Dersinize ve Quidditch ‘ e karşı büyük bir ilgim var.Annem ve Babam bakanlıkta çalışıyorlar.Bende bu sene okula başladım.’’
Dedi ve tekrar gülümseyerek yerine oturdu.Etrafına bakamamıştı.Aslında soğuk terler dökmüştü.Biraz heyecanlanmıştı.Böyle konuşmaları beceremezdi ama konuşmuştu işte.Buda iyi bir şeye işaretti.Herkesin kalkmasını bekliyordu.Acaba ne yapacaklardı bundan sonra.Belki bir konu anlatırdı ve uygulamasını diğer derse yaparlardı. | |
| | | Sawyer Raul Johnson Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 85 Yaş : 34 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12004 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 18/06/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi C.tesi 12 Tem. 2008, 13:51 | |
| Sağ sıra kümesinden başlayan sıra, yavaş yavaş ilerliyordu. Aklında olan bu değildi, herkesin kendini hızlıca tanıtıp geçmesini beklerken... Kendilerini tanıtmakta birinci sınıfların üzerine yoktu, uzun uzun cimleler... Neredeyse yaptıkları, hedefi olan yapacakları herşeyi anlatıyorlardı. Herkesi can kulağıyla dinlemeye çalışsa da, uzun paragraflarla kendilerini tanıtanlar yüzünden gözlerine uyku çökmüştü. Gözlerini ovuşturup devam eden sırayı takip etti. İkinci ve üçüncü sınıfların çoğunlukta olduğu sıra kümelerinde, sıra hızla ilerliyordu. Bu hızla uykusu tamamen kaçmış, dersine başlayacak olmanın heyecanı sarmıştı, Sawyer'ı. Soldaki -son- sıra kümesini gelinince yeğeni David sahneye çıkıp hem kendisini hem de Sawyer'ı rezil bir duruma düşürmüştü. Olaydan anlam çıkaramayan öğrencilerin meraklı bakışlarını reddederek: "Bay David Kevin! İkinci dersten sonra odama geleceksiniz, cezaya kaldınız!" Bir anda dört bir yanını saran telaş, kurduğu bu cümleyle geçmişti. Rahatlıkla oturduğu yumuşak derili sandalyede arkasına yaslandı. Kısa süre sonra sol sıra kümesindekiler de kendilerini tanıtmıştı, tanışma safasının bitmesiyle ayağa kalkan Sawyer saatini kontrol etti. İlk ders bitiyordu, ikinci dersinin de olmasının verdiği rahatlıkla: "Evet arkadaşlar! İlk dersimiz bitiyor, kısa bir tenefüs arasından sonra ikinci dersimiz başlayacak! Şimdi çıkabilirsiniz! Unutmadan, asası olmayanlar almadan gelmesinler."Gruplar hâlinde sınıftan çıkan öğrenciler, tenefüsün olmasıyla rahatlamış gibiydi. Tanışma safasını sevmeyenlerin rahatladığını düşünerek tenefüsün bitmesini beklemeye koyuldu.~Kısa Aradan Sonra~Yaklaşık on dakikalık ders arasından sonra tüm öğrencilr eski yerlerine oturarak dersin başlaması için bekliyordu. İlk adımlarını biraz sonra atacaklardı. Oturduğu sandalyeden kalkıp boğazını temizledikten sonra konuşmaya başladı: "İkinci ve üçüncü sınıfların da görmeleri gerektiği hâlde göremedikleri bir büyü işleyeceğiz. Gayet basit, ancak önce teorik bilgileri bilmeniz gerekmekte." Heyecanla kıpırdanın sınıftan sıralara konulan asa seslerini işetebiliyordu. Öğrencilerin bu kadar ilgili olması, hâliyle onu da mutlu ediyordu. Sabırsızlıkla konuşmasına devam etti: "Böcürtler, lanetlenmiş yaratıklardır.Asıl şeklini tam olarak kimse bilememektedir; çünkü karşısındaki büyücü veya cadının en çok korktuğu şeye dönüşür.Onu yok edecek şey Riddiculus büyüsü ve pozitif düşüncedir. Bu büyü böcürtleri düşünebildiğiniz en komik şeye dönüştürür. Her bakan kişiye farklı bir gözle göründüğünden dolayı herkes kendi fikriyle baş etmeye çalışır. Sizi en fazla neyin korkutacağını düşünüyorsa onun biçimine bürünür. Böcürtler gardropları, yatakların altındaki boşlukları, lavaboların altındaki dolapları severler ve buralarda yaşarlar." Arada not alıp başını tekrar kaldıran birkaç öğrenciye gülümseyerek devam etti: "Şimdi! Elimizde olanlar: Riddiculus büyüsü, böcürtlerin en zayıf noktası olan kahkaha ve karşınızdaki böcürtü komik bir şeye dönüştürmek için gerkeli olan pozitif düşünce. Asla korkmayın, yoksa böcürtle baş edemezsiniz." Sınıfta küçük bir alan vardı ancak bu yeterli değildi, tüm öğrencileri tahtaya çıkarıp sıraların tamamını boşalttıktan sonra, ufak bir büyüyle tüm sıraları sınıfın arka bölümünde topladı.Büyük bir alan, iyi bir çalıima ortamı... "Herkes arka tarafa doğru sıraya girsin! Karşınızda gördüğünüz dolapta bir böcürt saklı, önce ben deneyeceğim, sonra siz uygulayacaksınız." Gülümseyerek etrafında büyük boşluklar olan dolabın kapağını açtı, dışarıy sıçrayan şey perişan olmuş bir Sawyer'dı. Üstü başı yırtık, saçları kir içinde. Ufak bir kahkaha atarak asasını böcürte tutup: "Riddiculus!" dedi. Komik bir palyaçoya dönen perişan Sawyer, sıradaki öğrenciyle farklı bir şeye dönüşmüştü.Kısa sürede sıra tamamen bitmişti, çoğu kişi büyüyü gayet iyi uygulamıştı. Bazı yerlerde hata yapanları uyaran Sawyer, asalarını nasıl tutmaları gerektiğini, ne düşünmeleri gerketiğini tekrar anlatıyordu. İlkinde başarılı olamayanlara müdahale ediyor ve onları sıranın en arkasına yolluyordu. Tek seferde yapanlar ise siyah tahtanın önündeki boş alanda bekliyordu. Artık herkes tahtadaydı çünkü herkes büyüyü yapmayı başarmıştı. Gülümseyerek konuşmaya başladı: "Gayet iyiydiniz çocuklar! Hepinizi tek tek tebrik ediyor ve ödevinizi veriyorum." Sınıftan yükselen isyanlara aldırmayarak konuşmasına devam etti: "Tüm herkes, böcürtlerle ilgili uyfak çaplı bir araştırma yazısı yazsın. Gayet basit bir ödev, kolay gelsin! Sihirli Günler!" Laflarını bitirdikten kısa süre sonra boşalan sınıfı son olarak terk eden Sawyer, önce sıraları düzeltti ve ofisinin yolunu tuttu. - Spoiler:
-Dersimiz iki ders üst üste ve arada kısa bir ara var. -Tanıtma rpsi yapmayanlar bir kereliğine mahsus bu rp'leri ile yapmaları gereken o rp'yi birleştirebilirler! -Herkes, kolay olmasına karşın bu büyüde iyi olmak zorunda değil, özellikle birinci sınıflar. God Mode'dan kesinlikle kaçının.
| |
| | | Beverly Joanne Dore Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 110 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11970 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 05/07/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi C.tesi 12 Tem. 2008, 15:23 | |
| Bev, geç kalmış olmanın heyecanını yavaş yavaş bastırıyordu. Tabii bunda profesörün kendisine birşey dememiş olmasının da etkisi büyüktü. Heyecanı geçince erafına bakıp, sınıfı tanımaya çalıştı. Tahtada ki yazı ilgilsini çekmişti. Profesörün adı ''Sawyer Raul Johnson'dı.'' Beverly bu cümleyi gördükten sonra düşünmeye başladı. ''Johnson, Johnson '' diyordu kendi kendine. Johnson ailesinde hemen hemen herkesi tanıyordu fakat karşılarında duran bu kır saçlı adamı gördüğünü hiç hatırlamıyordu. Büyücülük dünyasında başka bir Johnson mı vardı acaba? Bunun olmasıda muhtemel değildi o zaman kimdi bu?
Bev; tüm dikkatini bu düşüncelere vermiş, konuşan kişileri dinlememişti. Fakat sıra yavaş yavaş ona geliyordu. Ve o ne söyleyeceğini bilmiyordu çünkü derse geç kalmıştı. Stefan kalkıp, konuşmaya başladığında dikkatle onu dinledi. Konuşması bittiğinde sıra Bev'deydi. Heyecan dalgasının yavaş yavaş benliğini sardığını hissedebiliyordu. Bu çok kötü birşeydi Bev için. Kallbi hızlı hızlı atmaya başlamıştı. Ya kalktığında doğru düzgün konuşamazsa, herkes ona gülerse? Ama bu kaçınılmazdı kalkıp birşeyler söylemesi gerekiyordu. Derin bir nefes aldı ve ayağa kalktı. Bütün başların ona doğru dönmüş olduğunu görebiliyordu. Kendi kendine ''Sınıf şu anda boş Bev'' diyip duruyordu diğerlerinin duyamayacağı biçimde.
''Adım Beverly Joanne Dore. Ravenclaw birinci sınıf öğrencisiyim. Qudditch takımında vuruculuk pozisyonunda oynuyorum. '' dedi. Aklına başka hiç birşey gelmemişti. Ama sanırım bu kadarıda yeterliydi profesör için. Kalkıpta hayat hikayesini anlatacak değildi herhalde. Hem bu konuşmalar sınıftaki herkesi sıkardı. Konuşmayı bitirdiğinde oldukça rahatlamıştı. O benliğini saran heyecan dalgası bir anda sönüp gitmişti sanki. Son kişinin de konuşmasıyla profesör onlara doğru dönerek "Evet arkadaşlar! İlk dersimiz bitiyor, kısa bir tenefüs arasından sonra ikinci dersimiz başlayacak! Şimdi çıkabilirsiniz! Unutmadan, asası olmayanlar almadan gelmesinler." dedi. Gerçektende profesör cümlesini bitirdiğinde derste bitmişti. Bev; dışarıya çıkmak istemiyordu zaten henüz doğru düzgün tanıdığı birisi yada arkadaşı da yoktu. Onun için teneffüs bitimine kadar en iyisi sınıfta oturmaktı ki birçok birinci sınıf öğrenciside öyle yapıyordu.
Teneffüsün bitimine doğru, tüm sınıf gelip yerlerini almıştı. En son profesör sınıfa girdi ve ''İkinci ve üçüncü sınıfların da görmeleri gerektiği hâlde göremedikleri bir büyü işleyeceğiz. Gayet basit, ancak önce teorik bilgileri bilmeniz gerekmekte'' dedi. Bev heyecanlanmıştı ilk defa asa kullanacaktı. Dikkatini profesöre vererek dinlemeye başladı. Profesör böcürtlerden bahesiyordu. Bev önünde duran parşömen kağıtlarına hızlı hızlı not almaya başladı. Ve şimdi sıra bu büyüyü uygulamaktaydı. Btn sınıf tahtanın önüne geldi ve asalarını hazır tuttu. İlk denemeyi onlara göstermek amacıyla profesör yapacaktı.
Dolabın kapısını açtığında profesörün en korktuğu şey dışaıya çıkmıştı. Üstü başı yırtık, yaşlı bir profesör. Fakat bu böcürt profesörün ''Riddiculus'' büyüsünü yapmasıyla komik bir palyoçaya dönüştü. Bev elinde olmadan kıkırdadı. Sıra yavaş yavaş ilerliyor büyüyü ilk önce büyük sınıflar uyguluyordu. Bev bir yandan sıranın kendisine bir an önce gelmesini istiyor bir yandanda yapamamaktan korkuyordu. Gerçi ilk seferinde yapamaması gayet normaldi sonuçta ilk defa asa kullanacaktı. Safkan olmasına rağmen ilk defa. Oldukça şaşırtıcı bir şeydi aslında fakat babası okula gitmeden, asa kullanmasını kesinlikle yaskalamıştı o da bu yasağa uymak zorunda kalmıştı ne kadar çok asa kullanmak istesede.
Sıra ona geldiğinde dolabın karşısında yalnızdı bir tek yanında olağandışı bir durum olmasına karşın, hemen müdahale etmek için profesör duruyordu. Bev; aslında kendisine birşey olmasında değil, başaramamaktan korkuyordu. Profesörün ''Asanı hazırla Beverly'' demesiyle kendisine geldi ve asa tutan sağ kolunu yukaıya kaldırdı. Elinden geldiğinde konsantre olmuştu sanki yüz kasları kasılıyor gibiydi. Ve profesör dolabın kapısını açtı. Karşısında en çok korktuğu şey olarak bir yılan duruyordu. Beverly yılanı gördüğünde bütün konsantresini yitirdi büyüyü yapmaya çalışsada yılan başka bir şeye dönüşmüyordu. Tam tersine yavaş yavaş Bev'e doğru geliyordu. Yüzü terden sırılsıklam olmuştu. Her seferinde ''Riddiculus, riddiculus'' diyordu ama boşuna. Yılan hiç birşeye dönüşmüyor tıslamaya devam ediyordu. Bev; onun sivri uçlu dişlerini gördükçe, gözlerini yumuyordu. Profesör ise ''Konsantre ol Beverly'' diye bağırıyordu. Bütün düşüncelerini yılanı yok etmek üzere yoğunlaştırdı ve ''Riddiculus'' diye bağırdı. Yılan birden bir balona dönüştü ve havaya uçtu. Bev başarmış olmanın getirdiği rahatlıkla gülümsedi. Fakat eli asayı sımsıkı tutmaktan, hem terlemiş hemde yorulmuştu. Hemen tahtanın ilerisindeki yere doğru yürüdü ve arkadaşlaının ne yapacaklarını izlemeye başladı.
En son Beverly Joanne Dore tarafından Perş. 17 Tem. 2008, 15:55 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | David Kevin Johnson Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 412 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12290 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 19/01/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi C.tesi 12 Tem. 2008, 17:27 | |
| Sırasında sinisice gülümserken hiç beklemediği hâlde amcası onu cezaya bırakmıştı. *Seninle ceza hepten çekilmez olur!* Umursamaz tavırla pencereden dışarıyı izlemeye koyuldu, devam eden sırada kendilerini tanıtanları dinlemeden. Cezaya kaldığı için sinirliydi; ama yaptığı şeyden gayet memnundu, amcasının bu şekilde rezil olmayı hak ettiğini düşünüyordu. Bütün sınıf, kendisini tanıtınca oturduğu sandalyeden kalkan profesör, boğazını temilzeyip kısa bir ara vereceklerini ver ardından derse devam edeceğini söyledi. *İki ders üst üste ve senle! Merlin'in sakalı!* Profesörün çıkmalarına izin vermesiyle sınıfı ilk terk edenlerdendi David. Sınıftan ayrılıp kendini koridora atınca, içine anlamsız bir rahatlama duygusu dolmuştu. Kollarını bağladı, koridorda bir aşağıya bir yukarıya yürüyordu. Sınıftan ayrılanlar arasında gözleri Hayley'i arıyordu. Anlaşılan bu öğrenci akımının gerilerinde kalmıştı. Bir süre daha aynı durumda koridoyu turladı, kısa süre sonra Hayley gelmişti. Yanına gitti, gülümseyerek kafasında kurduğu cümleyi dudaklarından döktü. "İçeride seni yalnız bıraktığım için üzgünüm. Beni cezaya bırakmasından sonra daha fazla içeride duramadım." Anlayışla karşılayan Hayley'e gülümsedi, koridorda yürürken aklına gelen şeyi Hayley'e söylemek için hazırlandı. Bir kez yutkundu ve: "Sanırım ben ikinci derse girmeyeceğim Hay. En sevdiğim ders ama..."
Kısa süre sadece birbirlerine baktılar. Hayley'in masum gözleri, bunu yapmaması gerektiğini söyler gibiydi. Göz temasından kaçınarak kafasını sağ tarafa çevirecekken çenesini tutup onu çeviren el sayesinde Hayley ile yine göz göze gelmişti. Herşeyi bakışlarından anlayabiliyordu, işini riske atmamak için olsa gerek ki Hayley ufak bir açıklamada bulunup derse girmesini istediğini söylemişti. *İhtiyar amcam için Hayey'i kırıp aramızı bozacak değilim.*
~Kısa Aradan Sonra~
Hayley'in laflarıyla yola gelen David, ikinci derste de birçok kişi gibi eski yerine oturmuştu. Pencereden dışarıyı izlerken hayaller alemine dalıp gitmişti, profesörün cümleleriyle kendine gelinceye kadar. İkinci ve üçüncü sınıfların görmediği bir büyüden bahsediyordu, merakla bekliyordu David. Göredikleri bir büyü mü vardı, hem de görmeleri gerektiği hâlde. Profesörün bir sonraki cümlesine böcürtlerle başlaması üzerine ancak, hangi büyüyü işleyeceklerini anlayan David amcasının iyi bir noktaya değindiğini düşünüyordu. Gerçekten de böcürtler için uygulanan büyü olan Riddiculus'u görmemişlerdi. Her ne kadar bu büyü hakkında ufak tefek bilgilere sahip olsa da... Profesörün böcürtlerle ilgili verdiği bilgileri parşömene yazmıyordu, zaten de parşömen kağıdı getirmemişti. Bunun yerine verilen bilgileri aklında kurcalaması daha kalıcı oluyordu David için. Teorik bilgilerin hemen ardından gerekli şeylerin kısa özetinde bulunan amcası için, dersi gayet iyi işlediğini düşünmeye başlamıştı. Riddiculus, kahkaha, komik bir şey düşünmek.
Böcürtü etkileyecek bilgileri de özetledikten sonra tüm sınıfı tahtaya çıkarıp sıraları arkaya doğrıu bir büyü yardımıyla iteklemişti, profesör. Temiz, grimsi yerler şimdi daha canlı duruyor, daha belirgin oluyordu. Herkesin sıraya girmesini söyleyen profesör, arkasındaki dolapta böcürt olduğunu söylemişti. Sıra kuyruğunun ortalarınlarında yer alan David, bir an önce sıranın ona gelmesini istiyordu. Siniri atmak ve hünerlerini göstermek için iyi bir fırsattı. Düşüncelere dalmış bir şekilde önündeki kısa boylu, birinci sınıfmış gibi duran kızın omzuna, farkında olmayarak ellerini koymuş, küçük kızın sinirli bakışlarının ardından da ellerini çekip gülümseyerek özür dilemişti.
Büyüyü önce deneyen Profesör Johnson'ın böcürtü, perişan hâlde bir Sawyer'a dönüşmüştü. İstemsizce suratına yerleşen gülümse, böcürtün palyaço olmasıyla silinmişti. Profesör Johnson'ın denemesinin ardından sıranın başındaki öğrenci böcürte güzel bir Riddiculus büyüsü yollarak korkutuğu şeyin kaybolmasını sağlamıştı. Kısa sürede David'e gelen sıra, hızla ilerliyordu. Suratına ufak bir gülümseme yerleştiren David, böcürtün karşısına geçtiğine korktuğu şeyin ne olacağından habersizdi, böcürt yalnız başına oturmuş mutsuz bir David'e dönene kadar. Anlaşılan amcasıyla korktukları şey aynı gibiydi. İkisi de perişan hâldeydi neticede. Kafasındaki bu düşünceyi silip asasını böcürte doğrultarak: "Riddiculus!" diye haykırdı. Yalnız David'in yerini şimdi bir cambaz almıştı. Elindeki dört topu havaya atıp tutuyordu. Aldırmayıp arkasına bakmadan tahtanın önüne geçti, büyüyü başarmış herkes gibi.
Birkaç birinci sınıf öğrencisi büyüyü ilk uygulamalarında yapamamıştı, onlara göre belki de zor bir büyüydü, kim bilir. Yine de hızlı bir şekilde ilerleyen ve zevkli geçen derse son nokta profesör koymuştu. Önce hepsini tebrik etmiş, sonra ise böcürtlerle ilgili araştırma ödevi vermişti. *Sanki biz küçüğüz! Bu büyü hakkında ufak tefek bilgilerimiz var, biz niye yapıyorsak bu ödevi?!* Amcasına nefret dolu bir bakış atarak sınıftan ayrıldı. | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Paz 13 Tem. 2008, 00:12 | |
| Herkes kendisini uzun ya da kısa cümlelerle tanıtıyordu. Tanıtma faslı sona ermeye yaklaşıyordu ve en sonunda üçüncü sınıflardan hatırladığı bir sima kalkıp kendisini tanıttı. Bu okula ilk geldiğinde tanıştığı Gryffindorlu sınıf başkanıydı ama genç adam o günden çok daha farklı bir havayla orada bekliyordu. Kütüphanede Paula' ya sevecenlikle gülümseyen Gryffindorlu gitmiş, yerine hırsla yerinde kıpırdanan başka biri gelmişti. Kendini tanıtma sırası ona geldiğinde ise Paula David' i huzursuz eden şeyin profesörün ta kendisi olduğunu anlamıştı btün sınıf gibi. '' Bu biraz sert oldu. '' dedi yanındakine dönerek. Aradan çok geçmeden profesör de David' i cezaya bıraktığını söylemişti. Paula içinden '' Kimbilir, belki de bu aralarındakini çözmek için bir fırsata dönüşür. '' diye geçirdi.
İlk dersin sonlarına gelmişlerdi. Herkes kendini tanıtmıştı ve zaman Paula' nın düşündüğünden daha hızlı geçmişti. Profesör asalarını unutanların derse giremeyeceklerini söylediğinde Paula cübbesinin cebindeki asasını eliyle yokladı. Her zaman hazırlıklı olmanın faydalarını görmüştü. İkinci derste ne yapacaklarını merak ederek birkaç Hufflepufflı kız ile derslikten ayrıldı.
On dakikalık ara sandığından çabuk geçmişti ve sınıfa giren öğrenciler yeniden sıraları doldurmaya başlamışlardı. Paula da yavaş yavaş sınıfa girdi ve sırasına oturdu. Bütün öğrenciler sınıfa geldikten sonra profesör ikinci derse başlamak için oturduğu yerden kalktı. İkinci derste işleyecekleri konu böcürtlerdi. Profesör böcürtler ve onlarla başa çıkmanın yolları hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra, herkesin böcürtle karşılaşma deneyimini yaşaması için sınıftaki sıraları arkaya itip boş bir alan yarattı. Paula böcürtler hakkında biraz bilgiye sahipti ama onları pozitif duyguların uzaklaştıracağını bilmiyordu. Pek iyi bir gününde olmadığından bu pozitif duygu gerektiren deneyimi tamamlayabileceğinden şüpheliydi. İlk denemeyi profesör yaptı ve böcürtü kendisinin perişan bir haline çevirmişti. '' Demek profesör kendini işe yaramaz görmekten çok korkuyor. '' diye mırıldandı. Profesör böcürtü bir palyaçoya çevirdiğinde Paula sınıftaki diğerleri gibi gülmeye başladı. Keyfi biraz olsun yerine gelmişti.
Sıra yavaş yavaş ona gelmeye başlamıştı ve sonunda sıranın en önündeydi. Paula asasını elinde sıkıca kavradı ve böcürt saklandığı yerden çıkıp bir kurtadama dönüştü. Paula onu gördüğünde tıpkı küçüklüğünde olduğu gibi çok korkmuştu. Asasını ona doğrultup profesörün onlara söylediği gibi '' Riddiculus! '' dedi. Paula fazlasıyla titriyordu ve kurtadam gitgide ona doğru yaklaşıyordu. Profesörün kendisini destekleyen cümlelerini duyduğunda derin bir nefes alıp sert bir şekilde '' Riddiculus!! '' dedi ve az evvelki kurtadam şimdi bir fino köpeği gibi traş edilmiş ve pembe kurdele takılmış kuyruğuna bakarak kendi kendisini inceliyor, başındaki komik minik şapkayı çıkarmaya çalışıyordu. Paula rahatlamış ve gülmeye başlamıştı. Büyüyü başarabilen diğer öğrencilerin yanına geçti.
Paula tahtadakilerle birlikte, sırada büyüyü yapmak için bekleyenleri ve yaptıkları büyüleri izledi. Artık herkes böcürtle ilgili büyüyü tamamlamıştı. Paula kurtadamlardan eskisi kadar korkmadığını hissetti. Profesör herkesin büyüyü tamamlamasıyla birlikte dersin bittiğini ifade eden cümlelerini söyledi ve ödevi verdi. Böcürtler hakkında ufak çaplı bir yazı. Paula omuz silkerek '' Hiç de zor değil. '' dedi ve mutlu bir şekilde derslikten ayrıldı. |
| | | Elina Lora Dark
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 405 Yaş : 32 Kan statüsü : Melez Galleon : 11956 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/07/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Paz 13 Tem. 2008, 00:34 | |
| Elina gözlerini açtı '' ah tanrım kahvaltıyı kaçırıcam. '' dedi.Üzerine okul formasını giymeye çalışıyordu ama telaştan ber türlü beceremiyordu.Gömleğinin düğmelerini bir kaçını düğmeleyip süveterini üzerine geçirdi.Pelerinini elina alıp hızlı hızlı yürümeye başladı.Bir andan çantasının hala açık olan gözlerini kapatıyor bir yandan da geri kalan düğmelerini düğmeliyordu. Kahvaltı salonuna düzenli girmişti ama pek kimse kalmamıştı salonda. '' öff '' dedi hemen gözleri dolmuştu gözlerini elinin tersiyle sildi ve çantasından ders programını çıkardı '' olamazz '' Karanlık sanatlara karşı savunma dersin başlamıştı hatta ilk dersin büyük bir kısmı bitmiş olmalıydı.Hemen koşmaya başladı.Sınıf neredeydi bir kaç yanlış sınıfa girdikten sonra en son daldığı sınftaki profesör sınıfın yerini Elina'ya tarif etti. Elina sınıfa büyük bir hızla daldı.Tüm öğrenciler dönüp ona baktı.Elina kıp kırmızı kesilmişti '' sanırım ilk dersi kaçırdım '' dedi.Ve kızların yatakhanesinde gördüğü bir kızın yanına oturdu.Kim olduğunu bilmiyordu dikkat de etmemişti.Hemen yanında ki kızın yaptığı gibi asasını masanın üzerine koydu. Herkes tekrar yerini alınca profesör konuşmaya başladı.Elina içerisinden '' lütfen beni fark etmesin '' demekten başka birşey yapmıyordu.Suratı kıpkırmızı olmuştu ve açlıktan bayılmak üzeriydi.Profesör konuşmaya başladı; "İkinci ve üçüncü sınıfların da görmeleri gerektiği hâlde göremedikleri bir büyü işleyeceğiz. Gayet basit, ancak önce teorik bilgileri bilmeniz gerekmekte." dedi.Elina profesörün gözlerine bakmamaya çalışıyordu abisinden öğrendiği ve tek işe yarayan yöntem buydu.Profesör konuşmaya başlarke Elina parşömenini ve tüy kalemini hazırlamıştı.Ve profesör konuşmaya başladı. "Böcürtler, lanetlenmiş yaratıklardır.Asıl şeklini tam olarak kimse bilememektedir; çünkü karşısındaki büyücü veya cadının en çok korktuğu şeye dönüşür.Onu yok edecek şey Riddiculus büyüsü ve pozitif düşüncedir. Bu büyü böcürtleri düşünebildiğiniz en komik şeye dönüştürür. Her bakan kişiye farklı bir gözle göründüğünden dolayı herkes kendi fikriyle baş etmeye çalışır. Sizi en fazla neyin korkutacağını düşünüyorsa onun biçimine bürünür. Böcürtler gardropları, yatakların altındaki boşlukları, lavaboların altındaki dolapları severler ve buralarda yaşarlar." dedi.Elina profesörün ağzından çıkanları saçma sapan kısaltmalar halinde parşömen'e geçirdi.Profesör not alanlar için duraklamıştı.Ve devam etti; "Şimdi! Elimizde olanlar: Riddiculus büyüsü, böcürtlerin en zayıf noktası olan kahkaha ve karşınızdaki böcürtü komik bir şeye dönüştürmek için gerkeli olan pozitif düşünce. Asla korkmayın, yoksa böcürtle baş edemezsiniz."dedi.Elina zaten açken konsantre olamazdı '' bunu bir sonraki ders yapsak olmaz mı '' diye düşündü. Bu sirada profesör hepsini ayağa kaldırmıştı.Elina zaten yeni oturmuştu.Öğrencilerle birlikte böcürt'ün durduğu dolabın karşısına geçti.Sonra tekrar profesörün sesi duyuldu "Karşınızda gördüğünüz dolapta bir böcürt saklı, önce ben deneyeceğim, sonra siz uygulayacaksınız." dedi.Elina pür dikkat profesörü inceliyordu. Dolabın içinden üstü başı yırtık yaşlı bir profesör çıkmıştı.Elina ' ya bu komik gelmişti sonra kendine kızdı '' sende karanlıktan korkuyorsun bu gülünç değil mi? '' diye söylendi. Bu sırada böcürt bir palyaçoya dönüşmüştü. Elina ya sıra gelince bir adım öne çıktı.Ve böcürt kapkara bir ormana dönüştü çok karanlıktı sadece ön tarafta bir ağaç görünüyordu Elina asasını kaldırdı ve '' Riddiculus '' dedi.Ama sesi çıkmamıştı karanlıktı çok karanlık ve gittikçe kararıyordu Elina konsantre olmaya çalışarak '' riddiculus'' dedi.Ve işte yapmıştı birden her yer parladı bir sürü yıldız gök yüzüne doldu kayıyorlar dı ve hiç olmadığı kadar parlaklardı. Herkez korkusuyla yani böcürt ile karşılaştıktan sonra Elina ilk ödevini almıştı profesör onlara böcürt ile ilgili araştırma yapmalarını istemişti.Tenefüste yiyecek birşeyler bulma ümüdi ile sınıftan çıktı. | |
| | | Samara Y. Laura D'Owen
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1151 Yaş : 28 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12300 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 22/01/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Paz 13 Tem. 2008, 12:07 | |
| Sınıfın sessizliğine kapılıp giderken profesörün tahtaya yazdıkları dikkatle okunuyordu sanki. Ders kalabalıktı, en azından sıralar doluydu koca sınıfta. Samara o ani telaşla yere fırlattığı parlak kolyeyi düşünüyorken sonsuzmuşçasına bozulmayan sessizliğin dindiği sırada bu telaşından vazgeçmeye mehilliydi. Sıra sıra dalgalanan dışarıdaki rüzgârın sesi kulaklarını tırmalıyorken profesörün masasından kalkmasının ardından rahata kavuştu adeta. Sahte gülümsemelerle dolup taşan sınıf, karanlık bir geçmişi andırıyorken bir de profesörün boğuk sesi içlerini titretiyordu. [i]“Öncelikle hepiniz Hogwarts’a ve dersime hoş geldiniz. İkinci ve üçüncü sınıflar benim yeni olduğumu anlamışlardır. Geçtiğimiz yaz, müdüreliğe atanan Aritmansi Profesörü Amortentia tarafından bu görev için baykuş postası aldım. Düşünmeden de kabul ettim. Adım tahtada yazdığı gibi Sawyer Raul Johnson. Soyadımdan da belli olduğu gibi Johnson ailesine mensubum. Gryffindor’dan mezunum ve Gryffindor Bina Sorumlusuyum. Genel olarak esprili ve neşeli biriyimdir; ama sinirli tarafım da vardır. Öğrencilik hayatımda Gryffindor Sınıf Başkanlığı ve Quidditch Takım Kaptanlığı yaptım, iki sene. Kısaca ben buyum, şimdi sizlerde sağ sıra kümesinden başlayarak kendinizi tanıtmaya başlayın.” Samara sağ köşeden devam eden tanışma faslının ardından sıra kendisine geldiğinde ne söyleyeceğini kafasında hiç yormamışken hemen ayağa kalkıp güvenle kendini tanıttı. “Adım Samara, Samara Yoko Laura D’Owen. Hufflepuff binası 3.sınıf öğrencisiyim. Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Dersliği’ne Hogwarts’a geldiğimden beri girmekteyim, bu yıl mezun olacağım ve son dersimi sizinle geçirmekten mutluluk duymaktayım. Ailem uzaktalar, ben buraya ikizim Daff’la beraber geldim ve okulun sonuna geldik artık… Bu kadar yeterli sanırım… ” Çok geçmeden tanıtma faslı sona ermişken bir de David’in aynı soydan gelen bu profesörden ceza alması bir hayli garibine gitmişti. Sert bakışlar fırlatırken profesör, nedenini anlamak hiçbir zaman bu kadar zor olamazdı. Profesör Johnson "Evet arkadaşlar! İlk dersimiz bitiyor, kısa bir teneffüs arasından sonra ikinci dersimiz başlayacak! Şimdi çıkabilirsiniz! Unutmadan, asası olmayanlar almadan gelmesinler." Dediği an da sınıftan hızla ayrılan öğrencileri seyretmek daha da sıkıcıydı, Samara Molly’nin çıkmasının ardından masasının altına fırlattığı kolyeyi bulmak için öyle bir direniyordu ki sınıftan çıkmayıp bunu araması gerektiğini bile düşündü. Tahta parkenin küçük deliğinden aşağıya düşme olasılığı çok fazlaydı, elini deliğin içine sokup geç de olsa düşen kolyeyi aramaya başladı. “Lanet olsun, nerede? ” Lanetler savururken sınıfın bomboş olduğunu gördüğü zaman ne yapacağını bilemez bir halde tahtaya kalktı, sıraların altını görmek için can havliyle eğildiği sırada parıl parıl parıldayan kolye rahatlıkla görülebiliyordu. Koşa koşa sırasına gittiğinde yerde duran bir ayna parçası olduğunu görünce umutlarını yitirmemek için pencereyi açtı, güneşin parlak ışıklarının loş odaya girmesiyle ışık demetlerinin yarattığı parlaklık her taraftaydı sanki. Aynalar, metal tüylü kalemler ve hatta tahta bile parıldar olmuştu. Samara sırasının yanında hala parıldayan aynayı eline aldı, suratına baktıktan sonra fırlattığı an kolyeyi bulmuştu. Ayakkabısının sağ tarafına takılan kolyeyi görmesi çok zaman almıştı ama ayna sayesinde gördüğü parlak kolye şimdi ellerindeydi. Dokunmaya bile kıyamadığı kolyeyi çalmak değildi amacı, sadece bakıp yerine koyacaktı. “Çok güzel… Annemin de böyle bir kolyesi vardı, gece elbisesinin altından parıldayan bu kolyeyi… ”
~Kısa Aradan Sonra~
"İkinci ve üçüncü sınıfların da görmeleri gerektiği hâlde göremedikleri bir büyü işleyeceğiz. Gayet basit, ancak önce teorik bilgileri bilmeniz gerekmekte." Samara, hızla cübbesine attığı kolyeyi geri çıkartıp yere bıraktıktan sonra heyecanla asasını çıkarttı ve masasına koydu. Sırasının önünde ona istekle bakan asasına takılan gözlerini bir an olsun profesöre döndürmeyi başardığında profesör Johnson’un "Böcürtler, lanetlenmiş yaratıklardır.” Dediğini işitti. Parşömen kağıdını sağına alıp not almaya başladığı sırada bitti dediği anda profesör tekrar konuşunca Samara bitkince bıraktığı tüylü kalemini eline sıkıştırdı. ” Asıl şeklini tam olarak kimse bilememektedir; çünkü karşısındaki büyücü veya cadının en çok korktuğu şeye dönüşür. Onu yok edecek şey Riddiculus büyüsü ve pozitif düşüncedir. Bu büyü böcürtleri düşünebildiğiniz en komik şeye dönüştürür. Her bakan kişiye farklı bir gözle göründüğünden dolayı herkes kendi fikriyle baş etmeye çalışır. Sizi en fazla neyin korkutacağını düşünüyorsa onun biçimine bürünür. Böcürtler gardropları, yatakların altındaki boşlukları, lavaboların altındaki dolapları severler ve buralarda yaşarlar. Şimdi! Elimizde olanlar: Riddiculus büyüsü, böcürtlerin en zayıf noktası olan kahkaha ve karşınızdaki böcürtü komik bir şeye dönüştürmek için gerekeli olan pozitif düşünce. Asla korkmayın, yoksa böcürtle baş edemezsiniz." Dedi Profesör Johnson. Sonra sınıftaki herkesi tahtaya kaldırıp sıraları da asasının kıvrak hareketiyle geriye itti. Ortada büyük bir alan çalışmak için fazlasıyla uygundu. "Herkes arka tarafa doğru sıraya girsin! Karşınızda gördüğünüz dolapta bir böcürt saklı, önce ben deneyeceğim, sonra siz uygulayacaksınız." Dedikten sonra Profesör Johnson dolabın kapağını açtığı sırada içinden çıkan perişan halde bir böcürt çıktığında kahkahalarına hakim olamayan sınıfın ardından profesör büyüsünü yaptı ve böcürtü bir palyaçoya dönüştürdü. Sınıftakilerin de yaptıkları bundan farksızdı, sıra Samara’ya geldiğinde titreyen elleriyle asasını sıkıca kavradı. Korkuyordu… Hiçbir zaman cesur olmamıştı, olamazdı da. Karşısına çıkan böcürtün suratından akan pis kokulu terlerin kokusunu duydukça asasına olan konsantrasyonu azalıyordu. Samara’nın en çok korktuğu şey terlemek değildi tabii ki… Birini üzmekti… Böcürt Samara’ya doğru yaklaşırken bir yandan da ağlıyordu hıçkırarak. Samara korktuğu şeyin başına gelmesininne demek olduğunu şimdi anlamıştı. Birini üzmek ona çok fazla acılar yüklüyordu. Samara gözlerini sıkıca kapatıp asasını kendisine yaklaşmakta olan böcürte tuttu. “Riddiculus…!!” Kapalı olan gözlerini açtıktan sonra böcürtün ter kokusundan arındığı ve de sürekli güldüğü bir hali dilemişti. Samara büyünün ardından gözlerini açtığı sırada sevimli bir hale dönüşen böcürte kıkır kıkır gülmeye başlayınca sınıf kahkahalara boğuluyordu. "Gayet iyiydiniz çocuklar! Hepinizi tek tek tebrik ediyor ve ödevinizi veriyorum. Tüm herkes, böcürtlerle ilgili ufak çaplı bir araştırma yazısı yazsın. Gayet basit bir ödev, kolay gelsin! Sihirli Günler!" Samara profesöre selam verdikten sonra koşa koşa sınıftan ayrıldı.
En son Samara Y. Laura D'Owen tarafından Ptsi 14 Tem. 2008, 11:51 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Karyn Mia Silethe Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 175 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12072 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 15/05/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Paz 13 Tem. 2008, 15:41 | |
| Buz mavisi gözleri KSKS kitabının içindeki yazıları okurken bir yandan da sınıf kapısından içeri girenleri izliyordu. Sınıf yavaş yavaş doluyordu sanki herkes geç gelmekte anlaşmış gibiydi. Sıkıcı geçen bir bekleyişten sonra kitabın kapağını kapattı ve arkasına yaslandı. Bakışlarını yaşlı profesörde sabitlemişti; kim olduğunu bilmiyordu. Bu ders için fazlasıyla yaşlı geliyordu Mia'ya. Bu kadar kalabalığa dayanabilir miydi ki? Anlaşılan Profesör Derwent derslere profesör atarken kendisi gibi yaşlı birilerini seçmeye özen gösteriyordu. Daha genç birisi olmasını yeğlerdi; ama bu saatten sonra yorumda bulunmak da saçmaydı.
Gözlerini Bay Johnson'dan çekip kapıya çevirdiğinde içeriye giren cüppesinde sınıf başkanı rozeti olan kızıl saçlı bir kızdan sonra, yaşlı adam ayağa kalktı ve kendini tanıtmaya başladı. Klasik bir başlangıç olmuştu; adamın yaşından daha orjinal bir şey bekleyemezdi zaten. Dirseğini sıraya elini ise kafasına dayamış dinlemeye başladı. İçinin geçmesinden korkuyordu bu esnada. Sözünün bitmesinden sonra herkes teker teker kendini tanıtmaya başlamıştı. Son sınıflardan bir çocuğun kendini tanıtmasına şaşkınlıkla bakarken bu tavrının nedenini sadece son sınıf olmasındaki rahatlığa bağlayabildi. Belki de aralarında geçen her hangi bir kavga? Ama yine de dersin ortasında saçma gelmişti bu Mia'ya. Omuz silkerek sıranın kendisine gelmesini bekledi ve önündeki öğrenciden sonra yavaşça ayağa kalktı.
"Karyn Mia Silethe. Danimarka asıllıyım. Hufflepuff I. sınıftayım ve kovalayıcı pozisyonunda oynuyorum." Söylediklerinin yeterli olduğunu düşünüyordu. Daha fazla uzatmadan yerine oturdu ve kendinden sonrakileri dinlemeye başladı boş gözlerle. Dersin sadece tanışma faslından ibaret olmamasını umuyordu; ama ikinci bir KSKS dersi daha gözüküyordu, ders programında. Diğer derste daha düzgün bir şeyler dinleme umuyordu. Son kişi de oturduktan sonra profesör ara verdiklerini söyledi. Sınıftaki bir grup dışarı çıkmış, bir grupta içeri de kalmayı tercih etmişti. Kafasını sıraya koyan Mia, içeride kalanlar arasındaydı.
Bir kaç dakikadan sonra kapanan göz kapaklarını profesörün sesiyle yavaşça araladığında sınıfın çoktan dolduğunu fark etti. On dakikada uyuması da garip bir şeydi. Gözlerini ovuşturarak sırada doğruldu ve eski dik pozisyonuna geri döndü. Artık adam gibi bir derse başlamanın verdiği ferahlanmayla profesörü dinliyordu dikkatle. Böcürt mü? İsmini duymuştu daha önce; ama karşı karşıya gelmemişti hiç. İstemiyordu da zaten, karşısına dev bir örümceğin ya da bir vampirin çıkmasından korkuyordu. Ya da büyükannesinin.. *Bu kadar korktuğum şey olduğunu bilmiyordum.*
Diğerleriyle birlikte sıraya geçmiş önce profesörün böcürtü göndermesini bekliyordu. Daha sonra da önündekiler geçmişti böcürte karşı. Sıranın kendisine gelmemesini isterken birden önünün boşaldığını fark etti. Tek kalmıştı böcürte karşı ve neye dönüşeceğini merak ediyordu içten içe. Önündeki kızın büyüyü başarıyla yapıp, diğerlerinin yanına geçerken birden karşısında teni bembeyaz ve köpek dişlerinin uzunluğu oldukça fazla olan bir vampirin üstüne doğru gelmekte olduğunu gördü. Vampirlerden doğduğundan beri korkan Mia, ellerinin titremesine engel olamadan asasını kaldırdı.
"Riddiculus!" Ağzından çıkan bu sözlerle vampirin komik bir şeye dönüşmesini hayal ederken işler yolunda gitmemiş, böcürt üstüne doğru gelmeye devam etmişti. Bir an gözleri profesöre kaydığında onun müdahale etmek için asasını kaldırdığını gördü; ama ondan önce davranarak tekrar bağırdı. Bu işi kendi halletmek istiyordu.
"Riddiculus!" Vampirin ön dişleri uzamış yere doğru ilerlemeye başlamıştı. En sonunda vampirin ayaklarının ucuna yetişen dişler vampiri havalandırmaya yetmişti. Görüntüsü oldukça komik olan vampir, kaybolmuştu daha sonrada. Üstüne çöken rahatlamadan sonra büyüyü yapanların yanına tahtaya geçti. Tüm herkesin büyüyü tamamlamasının ardından profesörün verdiği ödevi aklının bir köşesine not etti ve sınıftan çıkıp bir sonraki dersliğe doğru yola koyuldu.
En son Karyn Mia Silethe tarafından Paz 13 Tem. 2008, 21:32 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Severus Rodney Anthony Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 810 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12182 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 13/03/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Paz 13 Tem. 2008, 17:51 | |
| Güneşin yavaş yavaş batmaya başlaması ile günün son saatlerine gelinmişti. Dolu dolu geçirdiği günlerin aksine o gün sanki çok hızlı geçiyordu. Her şey çabucak olup bitiyor, zaman su gibi akıp gidiyordu. Güzel geçen bir gün çabuk bitiyor gibi gelirdi hep insana. Zaten öyle oluyordu ya. Aslına bakılırsa pek de eğlenceli ve zevkli bir gün geçirdiği söylenemezdi. Çoğu öğrenci gibi o dersten bu derse gitmekten oldukça sıkılıyordu. Gece yatmak bilmez, sabah kalkmak bilmez hâli yüzünden erken saatlerde olan derslere de geç kalıyordu. II. Sınıf’ a pek de iyi bir başlangıç yapmamıştı. Hâlbuki yaz boyu aldı öğütler nasıldı? II. Sınıf ’da okumak daha zor olacak. Bu yüzden derslerine daha çok çalışmalısın. Daha ne kadar fazla çalışabilirdi ki. Her gün bir kitabı açıp birkaç sayfa bir şeyler okuyordu. Daha mı fazlası gerekiyordu? Kapasitesi bu kadardı. Ondan az çalışıp, notu daha yüksek olanlarda vardı ya. Buna hayret ediyordu işte. Fazla çalışıp düşük not almak onu tam anlamıyla sinir ediyordu.
Güzel bir yemekten sonra Biçim Değiştirme dersini bitirmiş rahat rahat oturuyordu ortak salonda. Sol cebinde duran bir parça parşömenin üzerine karaladığı ders programına baktı. Günün son iki dersi Karanlık Sanatlara Karşı Savunma idi. Bu derste iki ders üst üste hiç çekilmezdi. Severdi sevmesine ama iki ders üst üste geldiğinde pek çekilebilecek bir ders olacağını düşünmüyordu. Yeni gelen profesörü de Büyük Şölen haricinde hiçbir yerde görmemişti üstelik. Bildiği tek şey Johnson ailesinden olduğuydu ki bu soy ad ona hiç de yabancı gelmiyordu. David.. Bir akrabalıklarının olabileceği fikri geliyordu ilk olarak aklına. Fazla kurcalamamalı mantığı ile hareket ederek kafasındaki tüm bu ‘gereksiz’ düşünceleri attı. Şöminenin karşısındaki o meşhur(!) koltuğa yayılmış, dinleniyordu. Şöminenin içindeki odunları yanarken ki o ‘çıtır çıtır’ sesleri dışında ortak salonda hiçbir ses yoktu. Saatine son bir kez baktı. Henüz yarım saat vardı. Koltuğa iyice uzandıktan sonra şöminedeki alevleri izliyordu. Bir süre sonra gözleri kapandı ve uykuya daldı..
Gözünü açtığına ani bir telaş ile saatine baktı. Şanslıydı ki henüz uykuya dalmamıştı. Dersin başlamasına 10 dakika olmasının rahatlığıyla oturduğu yerden kalktı ve merdivenlerden yukarıya çıktı. Banyoya gidip ayılmak için yüzünü yıkadıktan sonra yatakhaneye gitti ve Karanlık Sanatlara Karşı Savunma ‘El Kitabı’ nı, tüy kalemini ve parşömenini alarak bu kez merdivenlerden aşağıya indi. Fazla zaman kaybı yapmadan ortak salondan da çıktı ve o bela(!) hareketli merdivenler ile karşılaştı. Önündeki merdivene adımını attıktan sonra hızlıca indi. Böyle böyle 5 katı indikten sonra, dersliğin önüne gelmişti. Kapının önünde kravatını ve sağ tarafa doğru yamulmuş olan cüppesini düzelttikten sonra kapıyı çaldı. Yavaşça açtıktan sonra önce kafasını uzattı. Sınıfın nerdeyse tamamen dolmuş olması geç kalmış hissini uyandırsa da onda, profesörün izin vermesi ile sınıfa girdi. Boş olan tek yerlerin arka sıralar olması dolayısıyla, en arkanın bir önündeki sıraya oturdu. Elindeki ders malzemeleri sıranın üstüne bıraktıktan sonra gözlerini profesörün üzerine dikti. Eğlenceli mi yoksa sıkıcımı olacağını tahmin edemediği bir ders başlıyordu. Tahtadaki her profesörün klasik yazısı gözüne iliştiğinde sıkılma olasılığının yüksek olduğunu düşüncesi uyandı kafasında. Bir profesörde tanışma dersi işlemese ne kaybederdi ki?
Profesör sonunda yüzünü öğrencilere doğru çevirerek, yine profesörlerin klasikleşmiş ‘hoş geldiniz, adım şu, yeni profesörünüzüm’ konuşmalarını yapmaya başlamıştı. Kafası başka yerlerde olsa da profesörü dinlemeye çalışırken Gryffindor mezunu olduğunu duymuştu. Aynı zamanda bu senenin Gryffindor bina sorumlusuydu ha. Gryffindor mezunu olması profesöre kanının kaynamasını sağlamıştı yavaş yavaş. Hemen peşinden öğrencilik döneminde Gryffindor Sınıf Başkanlığı ve Quidditch Takım Kaptanlığı yaptığını söylemişti. “Kendini övmeyi seven biri mi ne!” Kendi kendine profesör hakkında düşüncelere kapılmaya başlamıştı hemen. Bu ilk kez gördüğü kişiler içinde geçerli olan bir durumdu zaten. Tanıştığı birinin davranışlarına, sözlerine göre onun hakkında kâh doğru, kâh yanlış fikirlere kapılırdı. Son olarak profesör sağ taraftan başlayarak herkesin kendini tanıtmasını söyledi. Sırtını iyice sıraya yasladıktan sonra tek tek herkesi dinliyordu. Yada dinliyormuş gibi gösteriyordu. Sıranın ona gelmesi üzerine yavaşça oturduğu sıradan kalktı.”
“Adım Severus Anthony. Gryffindor II. Sınıf öğrencisiyim. Quidditch takımında kovalayıcı mevkisinde oynuyorum. Şimdilik söyleyebilecek bu kadar.” Yerine oturduktan sonra geriye kalan birkaç öğrenci daha teker teker kendileri tanıttıktan sonra profesörün söyledikleri sözler onu rahatlatmaya yetmişti. İlk dersleri bitmişti. Teneffüsten sonra bir ders daha olacaktı. Onun bu kadar sıkıcı geçmemesini umut ederek John ile birlikte sınıftan çıktı. Gittiği ilk yer doğruca bahçe oldu. Güneşin, bulutların arkasına saklanması ve zaten batmak üzere olmasından dolayı ortalığın pek aydınlık olduğunu söylemezdi. Serin ve hafifçe esen rüzgar orada herkesi rahatlatmaya yetiyordu. Sol taraftaki banka oturduktan sonra gözlerini kapayarak bir süre dinlenmeye koyuldu. Ortak salonda yaşadığı faciayı(!) bir daha yaşamamak amacıyla ikide bir saatini kontrol edip duruyordu. Yaklaşık 8 dakikanın geçmesi üzerine yanındaki John’u da uyardı ve onunla birlikte banktan kalktı. Binaya girdikten sonra çıktığı merdivenler ile dersliğe ulaşmışlardı. Bu merdivenler tam anlamıyla insanın ömrünü yiyordu. Çık çık bitmiyordu. Sonunda dersliğin önüne gelmesinin ardından aralıklı olan kapıdan içeriye girdi. Profesör sınıftaki yerinden kıpırdamamıştı galiba ki geçen ders durduğu yerdeydi yine. O da sırasına geçti ve sınıfın dolmasını bekledi. Zaten Hogwarts’ın en çok tercih edilen dersi olan bu derste sınıfın dolması oldukça zaman alırken, birde bütün sınıflara ortak ders yapılması bu sınıfın dolma sürecinin iyice artmasına neden oluyordu. Birkaç dakika sonra sınıf dolmuş, tüm öğrenciler sıralarına oturmuştu.
Sınıfın dolması üzerine profesör derse başlamıştı. Bir büyü ile ilgili ön bilgiler verip duruyordu. Büyünün ismini söyleseydi ya önceden. Profesörün ağzından çıkan kelime yapacakları büyünün aklında uyanmasını sağlamıştı bile: Böcürtler… Geçen senede görmemişler miydi bu büyüyü? Görmüşlerdi. Bildikleri büyüyü neden tekrar yapıyorlardı ki? I. Sınıfları da derse katarlarsa olacağı buydu işte. Onlar bilmediği için arada II. ve III. Sınıflar da kaynayacaktı. Hafızasının pek de kuvvetli olmadığını ortaya çıkaran bir durum yaşamıştı bunları düşündüğü an. Geçen seneki derste böcürtünün neye dönüştüğünü hatırlayamıyordu. Tek hatırladığı büyüyü yapması ile sınıfın bir kahkaha patlatmasıydı. Kendini daha fazla zorlamayarak tekrar profesörün söylediklerine odaklandı. Geçen sene duydukları ‘böcürtler en çok korktuğunuz şeye dönüşür, onları değiştirmenin yolu pozitif düşünmektir’ gibi laflar söylüyordu profesör. I. Sınıf öğrencileri hayranlıkla onu takip ederken diğerleri tıpkı Severus gibi sıkılmışa benziyordu. Profesör söylediği son cümlelerden sonra tüm öğrencileri oturdukları yerlerden kaldırarak tahtaya doğru bir alanda topladı. Asasını çıkartarak yaptığı bir büyü ile tüm sıralar bir bölgede toplandı ve sınıfta geniş bir alan açıldı. Daha sonrada herkesin arka arkaya sıra olmasını söyledi. En arkalara doğru bir yerde sıraya girdi. Profesörün büyüyü herkese göstermesini izlemeye gerek duymadı. Onun uygulamasından sonra ilk sıradaki öğrenci ile büyü uygulanmaya başlanmıştı.
Yavaş yavaş ilerleyen sıranın sonlarına yaklaşılmıştı. Önünde bir öğrenci kalmıştı ve o da büyük zorlanarak da olsa uygulamayı başarmıştı. Asasını eline aldı ve iki adım attı öne doğru. En çok neyden korkardı? Yalnız kalmak… Hayatta bir gün tek başına kalmaktan korkardı ama en çok korktuğu şey bu da değildi. Kafasını tırmalayan ‘en çok korktuğun şey’ sorusu üzerine düşünürken aklına bir ruh emici gelmişti. Onların o soğukluğunu bir an hisseder gibi olsa da o da olamazdı en çok kortuğu şey değildi. Son olarak aklına gelen tek bir şey vardı: Ölüm… Evet. Ölümden korkuyordu. Önünde duran böcürtte bu düşüncelerinin akabinde bir anda yerde ölü bir şekilde duran Severus’a dönüşmüştü. Şaşkınlıkla ona bakarken asasını sıkıca kavrayarak oraya yöneltti. “Riddiculus!” Söylediklerinin ardından yerde duran Severus bir anda komik hareketler yapmaya başlamıştı ki bunun üzerine sınıfta kısık sesli kıkırdamalar başlamıştı. Hoş o da o komikliğe gülmemek için kendini zor tutuyordu. İlk denemede büyüyü başarmasının ardından arkasındaki 3 öğrencide büyüyü uyguladı. Profesörün söylediği söz yavaş yavaş eğlenmeye başladığı bir ders için hayal kırıklığı yaratmıştı adete: Ödev… En sevmediği kelimeler arasındaydı bu ödev sözü. Böcürtler hakkında ufak bir araştırma yapılması isteyen profesörün bu ödevine gülmekten başka hiçbir tepki vermedi. Araştırma yapmasına ne gerek vardı ki? Zaten biliyordu böcürtleri. I. Sınıflara ödev vermiş, II. ve II. sınıf öğrencilerini rahat bırakmıştı adeta. Son olarak çıkabileceklerinde dair sözleri duyduktan sonra sırasındaki malzemeleri aldı ve sınıfı terk etti. Ortak salona gidip, parşömene böcürtler ile ilgili bildiklerini yazacaktı unutmadan.. | |
| | | John Stewen Peterson Seherbaz
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 813 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12198 Ekspresso Puanı : 6 Kayıt tarihi : 15/03/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Ptsi 14 Tem. 2008, 03:14 | |
| John sıra sonlara doğru giderken hala David’i düşünüyordu. David’in sözleri üzerine profesörün yapacağı elbette ki açık olmuştu. Dersten sonra odasında bir ceza… Seneye cezalarla başlamak pek de iyi bir şey olmamalıydı. Ancak David bundan hiç de şikayetçi değil gibiydi. Soyadlarının benzerliği akrabalığını ortaya koyuyordu ve 9’un gizemi hakkında pek bir fikir yoktu. Elinden geldiğince bunu aklından çıkarmaya çalışsa da başaramıyordu. Neyse ki ilk ders klasik bir şekilde kendini tanıtmalarla son bulmuştu. Eh uzun uzun anlatanların bunda yararı çok olmuştu. Buna sevinmiyor değildi çünkü büyüyü daha sakin bir kafayla öğreneceklerdi. Sakin bir kafayla daha iyi büyü yapardı. Yoksa şimdi rezil bile olabilirdi. Belki her ne kadar bina sorumluları bile olsa not bile kırılabilirdi binasından ki gerçekten kötü bir durum olurdu.
Herkes yavaş yavaş dersliği boşaltırken David’in Hayley’e gideceğini söylemesi daha da ilgincine gitmişti. Bu kadar büyük müydü bu tartışma ki David en sevdiği dersi bırakmaktan bahsediyordu. Eli kitabının bir parça pürüzlü yüzeyinde dalgınlık dolu bir hareketle dolaşırken aklında bunu sormak konusunda bir kararlılık oturmuştu. Belki acı verecekti belki de paylaşıp rahatlamasını sağlayacaktı. Kim bilir belki de yardımı dokunacaktı. Geleceği bilecek kadar kahin görmüyordu kendini ki Kehaneti tam da bu yüzden seçmemişti. İçeriye huzmeler halinde dolan ışıkla aydınlanan kitabın kapağını açtı ve karıştırmaya koyuldu. Kitabın bir başını bir ortasını açıyor bildiği büyüleri tekrar edip diğerleri hakkındaki bilgileri okuyordu. Aslında bu derse olan ilgisinden değildi bu sefer. Bunu daha çok kafasını toplamak için yapıyordu.
~Kısa bir aradan sonra~
John’un koyu kahverengi gözleri kitabın sayfalarının üzerinde dolanırken dakikalar da bir birini izleyerek iki dersin arasındaki o kısa arayı hızla bitirmişti. Öğrenciler sınıfa geri dolarken arkasına yaslandı ve parmaklarını kütletti. Bir Gryffindora göre fazla çalışkan bir izlenim veriyordu ama diğer dersler için bunu yapacağından çok da emin değildi. Fazla çalışmak canını sıkardı ama sıkıntıyı bastıran o hırs içinde hep olmaya başlamıştı bugünlerde. Binaların işlevlerinden biri belki de buydu. Kendi binasının en iyi olmasını isteyen öğrenciler en iyi olma uğrunda çalışırken kendilerini geliştirdiklerinin farkında bile olmuyorlardı. Bu bina yarışı bunu mükemmel bir gizlilikle sağlıyordu. John da belki bu hırsıyla iyi bir seherbaz olma yolunda yavaş ama sert adımlarını sürdürüyordu.
Profesör daha sonra boğazını temizlenip doğrulurken John da oturduğu yerde heyecanla kımıldandı. Bu dersin başlayışına işaretti. İlk dersin karmaşasını elinden geldiğince silmişti ama bunun ne kadar katkısının olacağını bilemiyordu. Hala karmaşa ve sorular zihnini dolduruyordu. Belki David doğru cevapları vermeden dinmeyecekti. Yine de profesörü dinlerken unutmaya çalıştı. Teorik bilgileri hızlıca tüy kalemiyle not alırken kulağında kalemin tiz cızırtıları yankılanıyordu. Kağıt üzerinde ne çok düzgün ne de çok bozuk olan ortalama bir yazı bırakıyordu ve özel parşömenin üzerinde notları hemen kuruyordu. Yazarken arada elini saçlarının arasına daldırarak kafasında bilgileri oturtmaya çalışıyordu. Notları bitirmesinin ardından tekrar tekrar okudu ve kafasında tümüyle oturtmaya çalıştı.
Böcürtler…İnsanlara en büyük korkularını gösteriyordu ki en büyük korkusunun ne olduğu düşünülürse büyüyü bir an evvel başarmayı umuyordu. Bir insan kalkıp karanlık ormana dalacak kadar cesurken nasıl arılar gibi küçük bir yaratıktan korkabiliyordu anlam verebilmek gerçekten güç olmalıydı. Çoğu zaman kendini garip bir insan olarak bulurdu. Haşarı maceracı kimliğinin altında garipliklerin yattığına inanırdı. Eh bu tezatlığı da onlardan biri saymalıydı belki de. Ancak en çok bunun suçunu yüklediği şey anılardı. Pek kimseye anlatmadığı anısı tam 5 yaşındayken olmuş bir olaydı. Muggle kasabalarının birinde babası tarafından yalnız bırakılan John taş bir duvarın üzerinde bacaklarını sallarken oradaki bir delikte arıların olduğundan habersizdi ve vızıldamalarla John’un küçük bedeninden yükselen tiz haykırış birbirini izlemişti. Evet bundan sonra da arılardan hep çekinmişti. Şimdi ise korkusuyla yüzleşmeliydi. Bu gerçekten büyük bir sınav olacaktı.
Büyüyü gösteren profesörü merakla izledi. Önce perişan durumda bir ikizi belirmişti profesörün karşısında ve arkasından komik bir palyaço olmuştu. Gülmesini yanlış anlaşılmaması için zor tutan John palyaço olmanın profesöre yakıştığını düşünüyordu. Bir taraftan da bu profesör hakkında bir fikir de sağlıyordu Robert için. Perişan durumda ve güçsüz olmaktan ölesiye korkan biri olmalıydı. Mantıklı bir korku sayılırdı ki çoğu kişi az yada çok bundan korkardı. Güç dünyada her şey demekti ve onun yokluğu gerçekten herkesi korkuturdu. John bunları aklından geçirirken sıraya girdiğini ve pencerelerden gelip yüzüne vuran koyu sarı saçlarına parlak bir görünüm katan ışık huzmelerini umursamadan ilerlemeye koyulduğunu fark etmemişti bile. Eh belki de bazı şeyleri otomatik olarak yapmaya başlaması iyiydi.
Karşısındaki böcürt bir korkunç bir aslana, ejderhaya,yılana, örümceğe bir sonraki ansa birkaç denemeyle başarılan büyüyle sirk hayvanlarına maketlere komik oyuncaklara palyaçolara dönüşüyordu. Önce korkulu sesler sonra da kahkahalar yankılanıyordu derslikte. Evet uzun bir ilk dersten sonra bu gerçekten zevkli geçiyor gibiydi. Cilası vuran ışıkla parlayan sıraların arasından geçip böcürtle yüzleşmeyi bekleyen herkes gibi kalbinde bir heyecan dalgası kıpırdanıyordu. Arılarla yüzleşmek…. Arılar…Sakin olmalıydı. Küçücük şeylerdi değil mi sonuçta? Ona ne zararı olacaktı ki? Hem hastane kanadı çok uzakta değildi. Hemen iyileşirdi. Endişelenecek bir şey yoktu. Bunları aklından geçirmeye çalışıyordu ama heyecanla sarmal hale gelmiş korku dalgalarını engelleyemiyordu. Çok geçmeden işte karşısındaydı böcürtün. Hızla bir gurup arıya dönüşen böcürte bakarak derin bir nefes aldı.
-Riddiculus… Gözlerini sıkarak söylemişti büyüyü ve başarısız olmuş küçük bir ışık çıkarmış ve sektirmişti. Derin derin nefes alırken arılar ona geliyordu. John nasıl bir korkuya kapıldığını bilemiyordu ama asayı bile güç tutabiliyordu. Birkaç büyü denemesi başarısızlıkla sonuçlanırken profesör komik şeyler düşünmesini ve konsantre olmasını yineliyordu. John ise sadece söylemenin yapmaktan kolay bir şey olduğunu düşünüyordu. Acaba kendi durumunda profesör başarabilir miydi bilemiyordu. Arkasındakinin ayağına basacak kadar gerilemişken arkalardan bir kıkırdama duydu. Gözlerinin sabitlendiği çocuk bir slytherindi ve onunla alay ediyordu. Öfke bedenini sararken ona lanet yollamayı çok istese de büyüyü böcürte yolladı. Zihninde konsantre olup büyüyü söylerken onların dans ettiğini hayal etmişti. Büyü onu vurunca da havada şekiller çizerek dans ediyorlardı. İşte şimdi daha sempatik ve eğlenceli olmuşlardı. Başarmasını sağlayan Slytherin’e şimdi teşekkür mü etse bilemiyordu.
Kendisinin yapmasından bir süre sonra kalabalık sona ermişti ve profesörün sözleri üzerine ders de bitmişti. Sırasına giderek ders notlarını yazdığı parşömenin altına ödevi karaladı. Kitaplarını ve tüy kalemlerini topladı. Kafa karıştırıcı bir ilk ders ve arkasından oldukça ilginç bir başlangıç olan ikinci dersten sonra kafası soru işaretleriyle ve gerek teorik gerek uygulama ile ilgili bilgilerle dolmuştu. Profesör gerçekten güzel anlatıyordu.Yaşlılığın arkasında deneyimin gizli olduğu kesindi ve böcürtüne bakılırsa korkusunun gerçek olmaması için çok çalışmış olmalıydı. Belki de o dokuz yılın gizeminin arkasında bu yatıyordu. Cevabı bir an evvel öğrenmek hakkındaki isteği bir parça zorlansa da bastırdı. Eşyalarını toplamasının ardından binbir düşünceyle derslikten ayrılmıştı. | |
| | | Stefania Valérie Bécaud Seherbaz
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 684 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12071 Ekspresso Puanı : 3 Kayıt tarihi : 28/05/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Ptsi 14 Tem. 2008, 04:42 | |
| Başını okuduğu kitaptan kaldırdığında sınıfın epey dolmuş olması dikkatini çekmişti. Tüm binalardan en az beşer öğrenci derslikte yerlerini almış, dersin başlamasını bekliyordu. Profesör ise sandalyesine oturmuş, daha gelecek olan öğrencileri beklemeye koyulmuştu. Derslikte duyulan birtakım sesler devam ederken kapıdan içeri giren birkaç öğrenci ile sınıf tamamlanıyor gibi görünüyordu. Profesörün ayaklanmasıyla da sona eren fısıltılar ise dersin başlayacak olduğu belli ediyordu. Stef, profesörün sessizliği kısa bir sürede sağlamasını tecrübesine vererek, derse yoğunlaşması gerektiğini hatırlattı kendisine. Profesör tıklım tıklım dolu olan dersliği kısaca süzdükten hemen sonra kendisini tanıtmaya başladı. Kurduğu cümlelerdeki ‘Gryffindor’ kelimesinin sıklığı dikkat çekmiyor değildi. Umarım bu durum notlarda etkili olmaz. İçinden geçirdiği düşüncelerini destekleyen birkaç surat ifadesiyle karşılaştı derslikte. Eh, bu durumda profesör de asla Gryffindor’a ayrıcalık tanımazdı. Hogwarts profesörleri oldukça güvenilirdi. Ve tabi bir de neşeli olduğunu söylüyordu –ki bu çok iyiydi Stef açısından-. Çevresinde güler yüzlü insanlar görmeye alışıktı, bunun bozulmasını hiç istemezdi. Düşünürken ön sıralardaki öğrenciler kendilerini tanıtmaya başlamıştı ve Stef’e sıra geliyordu. Bir ara Gryffindorlu son sınıf öğrencinin kendisini tanıtırken kullandığı cümle aklına takılmıştı. Bir profesöre, her ne kadar akrabası olsa da hitap şekli böyle olmaması gerekiyordu. Belki içinde ona karşı bir öfke olabilirdi ya da başka bir şey; ama bu bir profesörle saygı çerçevesi içerisinde konuşulmasını engelleyecek durumda olmamalıydı. Aman, boş ver. Sen niye takıyorsun? Oğlanın bu sözleri karşısında profesör sakin kalmıştı, Stef de omuz silkmekle yetinmişti. Yavaş yavaş sıranın kendisine geliyor olmasıyla kendisini tanıtacak olan kelimeleri seçiyordu. Sıra kendisine geldiğinde tavrını hiç bozmadan ayağa kalktı ve saygılı(!) bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
“Adım Stefania Valérie Bécaud. Ravenclaw 1. sınıf öğrencisiyim ve ayrıca quidditch takımında kovalayıcı pozisyonundayım.”
Her zamanki gülümsemesini takınarak yerine oturdu. Profesör için yeterli olacak tanıtım buydu, daha fazla derine giremeye lüzum yoktu. Şimdi yapması gereken derslikte kendini tanıtmayan öğrencileri dinlemekti; ama o bunu es geçerek, ders başlamadan önce okuduğu kitaba kaldığı yerden devam etmeyi seçti. Önünde duran parşömenleri sağ eliyle kenara iterken, sıranın altında duran kitabını çekip çıkartmıştı. Kitabın sayfalarını karıştırıp nerede kaldığını buldu ve hemen okumaya başladı. Arada sırada gözleri kitaptan, profesöre kayıyor, ne zaman bu tanışma faslının biteceğini merak ediyordu.
/Ölüler yokluklarıyla değil de onlarla bizim aramızda söylenmeden kalan sözler yüzünden keder verirler asıl./
Kitabı okuyordu; ama hiçbir satırı aklına girmiyordu. Kelimeler öyle yabancılaşmıştı ki birdenbire, aklına annesi üşüşüvermişti. Annesiyle geçen günleri bir film şeridi gibi geçerken gözlerinin önünden, kimsenin onun bu halini görmemesini diliyordu. Söylenmeden kalan sözler… Doğru, annesine söylemek istediği o kadar çok şey varken asla söyleyemeyeceğini bilmek öyle acı veriyordu ki… Kulakları uğulduyordu, derslikte konuşulan hiçbir şeyi duymuyordu. Yutkunmaya çalışırken boğazına cam kırıkları batıyordu adeta, yine. Bunu daha sonra düşünmeliydi; çünkü şu anda bir dersteydi. Sakin olmalıydı, bunun için de derin almaya çalıştığı nefesler yardım edecekti. Gözleri kapalıydı, açık olsa da etrafını görebileceğini hiç sanmıyordu. Kendini iyi hissettiğinde göz kapaklarını araladı ve boş bir derslikte buldu kendini. Ders mi bitmişti, yoksa ara mı verilmişti? İkinci seçenekte karar kıldı; çünkü o kadar uzun bir süre düşüncelere boğulmuş olamazdı. Elleriyle gözlerini ovuşturduktan sonra ikinci dersin başlamasını bekledi.
Kısa bir aradan sonra derslik hemen hemen dolmuş sayılırken içeriye profesör girmişti. Stefania eski dikkatini yakalamaya çalışıyordu tam olarak beceremese de. Profesör dersliğin tamamen dolmasıyla yapacakları olan büyüyü açıkladı. Böcürtler… Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersi alırken bu büyüden de haberi vardı; ama hiç denememişti. O zaman yapması daha kolay görünüyordu; çünkü sadece çocukluğunda olumlu düşünebilmişti. Büyüdükçe pozitiflik yerini negatifliğe bırakıyordu. Küçükken her şey kolay görünüyordu, o zamana dönesi geliyordu insanın. Ama bu mümkün değildi, karşılaşılan güçlüklerle başa çıkılması gerekiyordu. Profesör, böcürtler ile ilgili kısa bir bilgi verdikten sonra tüm öğrencileri tahtaya çıkarttı ve sıraları sınıfın arka bölümünde topladı. Şimdi ortaya boş ve büyük bir alan çıkmıştı. Burada rahatlıkla büyü yapabilirlerdi elbet; ama ilk olarak büyünün nasıl yapıldığını öğrenmeleri gerekiyordu. Profesör bir dolabı işaret ederken, içinde de bir böcürt olduğunu hatırlatmıştı. Dolabın kapağı açıldığında içinden, üzerinde yırtık eski elbiseler olan kirli Profesör Johnson çıkmıştı. Demek profesör böyle bir hale düşmekten korkuyor ha! Profesör bir hamlede Riddiculus büyüsünü yaptıktan sonra böcürt, palyaçoya dönüşmüştü. Acaba Stef’in en çok korktuğu şey neydi ve böcürt neye dönüşecekti? Bu iki sorunun cevabı aynıydı, bu cevabı da almayı merakla bekliyordu.
Sıra kendisine gelene kadar birçok kişinin ağzından çıkan Riddiculus büyüsüyle şekilden şekle girmişti. Evet, sıra bende! Sıranın kendisine gelmesiyle heyecanlanmıştı; ama düşündüğü ve merak ettiği tek şey böcürtün hangi şekle gireceğiydi. Asasını sol eliyle sıkı sıkı tutarken öne doğru iki adım ilerledi. Ne olur korktuğum şey çok korkunç olmasın! Böcürt’ün ani değişimi sonrası karşısında normalden çok daha küçük olan bir ejderha duruyordu karşısında. Kendisinden en az 1- 1,5 metre uzun kırmızı bir ejderha! Umarım bunu John görmüyordur, yoksa benimle bir daha Ejderha Çiftlikleri’ne gelmez. Eli ayağına dolaşmıştı ve üzerine doğru gelen ejderhaya hiçbir tepki vermiyordu. Son anda sol elini ejderhaya doğru kaldırıp yönelttiğinde yalvaran gözlerle profesöre bakıyordu. Biri bana yardım etsin! Ne söyleyeceğimi unuttum! Zihninde yankılan profesörün sesi büyünün adını haykırıyordu. Bulanık sesi tam olarak algılayamamıştı ve bu yüzden ağzına gelen her kelimeyi ejderhaya doğru haykırıyordu. Aynı anda asasını gereğinden fazla ve sağa sola, yukarıya aşağıya doğru sallaması onu olduğundan daha fazla komik bir hale düşürüyordu. Gözlerini kısmış üzerine gelen ejderhanın kendisine ne kadar yaklaşmış olabileceğini tartarken aptal aptal kelimeler sarf etmeye devam ediyordu.
“Riciddulus!” “Ricildulus!” “Riddicilus!”
Sinirlenmesi onu hırslandırıyordu. Ve bu şekilde ejderhanın minik salak bir civcive dönüştüğünü gözlerinin önüne gelmişti. Evet, bunu yapmalıydı; ama ya nasıl? Büyünün sözlerini doğru düzgün aklında tutamamıştı ve arkasından gelen bir fısıltı sayesinde sevincinden dans edebilir hale geldi. Doğru kelime ‘Riddiculus’tu. Asasını doğru bir şekilde ejderhaya yöneltti ve büyülü kelimeyi söyledi. O sırada ejderha aynen gözlerinin önüne getirdiği o civcive dönüşmüştü. Evet, bunu hak ettin seni ahmak! İçinden müstehcen laflar sarf etse de ejderhanın civcive dönüşmesine kahkahalarla gülecek vaziyetteydi; çünkü az daha altına yapmak üzereydi. Bu olay gerçekleşseydi eğer okulun maskarası olmakla yeterince yerin dibine geçerdi. Bütün bunları atlatmış olmasının gururunu yaşarken sırayı bir başkasına devrederek büyüyü yapan öğrencilerin yanına gitti. Diğer öğrenciler de büyülerini tamamladıktan sonra ders bitti ve profesör ödevini verdi. Stef, parşömeninin bir kenarına bu ödevi not ettikten hemen sonra dersliğin kapısına yöneldi. Evet, gitme vakti gelmişti. Ne de olsa kütüphanede yapması gereken bir ödevi vardı…
| |
| | | Genevieve Tessa Malfoy Slytherin 5. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 487 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12064 Ekspresso Puanı : 15 Kayıt tarihi : 14/06/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Ptsi 14 Tem. 2008, 12:55 | |
| Güneş yavaş yavaş hayat bulmaya başlamıştı. Pencerenin dikdörtgen çerçevelerinden sızıp, masumane bir şekilde etrafa yayılıyordu. Bir kaç ışık huzmesi ise birleşmiş, inat edercesine pencerenin yanında oturduğundan, gözlerine kadar girme cesaretinde bulunmuştu. Rahatsızlık verecek derecede yakmaya başlayan güneş, bu güzel denilecek günün şuanda rezil olmasına da yardımcı oluyordu. Bakışlarını kitabına çevirse dahi yine de sağladığı sıcaklık hissi rahatsız olmasına neden teşkil etmekteydi. Başını ilgisini çeken o kalın kaplı kitaptan kaldırıp, etrafına bir göz gezindirdiğinde son kalan bir kaç yerinde diğer öğrencilerin kapladığını gördü. Artık kaderine razı olup o köşede sinmesi ve huzursuzluklarla dolu bir güne kapısını aralaması şart gibi görünüyordu.
Geç kalmış bir kaç öğrenci, sınıf kapısından içeriye süzülürken sanki gereği varmış gibi bir de mahçup tavırlarıyla özür diliyorlardı. Yüzünde beliren dalgacı sırıtışa dur diyemeden her birine tek tek baktıktan sonra umursamaz tavrını sergileyip, boş gözlerini sol tarafa doğru çevirdi. Duvarın üzerinde asılı bulunan bir kaç portre, zevksiz bir hava yaratıyordu sınıfın içerisinde. Özellikle siyahın hakim olduğu bu sınıfta karanlık bir hava teşkil eden bu renk, aslında bir bakıma yorulabilecek bir çok anlam da taşımaktaydı. Lakin yorduğu bir kaç anlamında Profesörde bulunduğunu pek düşünmüyordu ki bu tezini kanıtlayan da Gryffindorun bina sorumlusu olmasıydı. Onlara karşı bir sempatisi olduğunu hissetse bile pekte umurunda değildi zaten. Aslında en sevdiği dersin, en sevmediği kişilerin taraftarı tarafından verilmesi de hayal kırıklığını beraberinde getirmişti.
Bir takım düşüncelere hapsolmuş ruhu profesörün konuşmaya başlamasıyla kurtulmuş gibi görünüyordu. Tüm dikkati dağılmış, bakışlarını kenetlediği yerden biraz daha sağa kaydırıp profesörün bir şeyler mırıldandığını farketmişti. Derin bir nefesin ardından kendi kendisine pekte hoş olmayan birşeyler mırıldandıktan sonra adama kulak vermeye kanaat getirdi. Dökülen bir kaç cümlenin ardından kendilerini tanıtmalarını istemişti. Pek sanmıyordu ki tek seferde bu kadar öğrenciyi tanıyabileceğini. Yine de her asil ailenin öğrencisinin yapacağı gibi kendisini tanıtıp yine umursamaz tavırlarına dönmeliydi. Arka sıralarda oturmasının verdiği avantajla bir çok öğrencinin kendisini tanıtma faslına şahit oldu. Bitmek bilmeyen tanıtmaların ardından Gryffindorlu bir çocuğun cümlelerinde saygısızlık belirtileri yayıldı ve bunun ardından profesörün pekte hoşnut olmayacağı havası tüm sınıfta sezinlendi. İlerleyen tanışma faslı kendisine yaklaştıkça midesinde birşeylerin uyanmasına sebep olmuş gibiydi. Yüzünü buruşturmuş etrafına bakınırken küçük bir yutkunmanın ardından en son kişilerden birisi olarak ayağa kalktı ve dudaklarını yavaşça oynatmaya başlayarak
''Ben Genevieve Malfoy. Anlaşılacağı üzere Malfoy ailesinin bir bireyiyim. Slytherin I. Sınıf öğrencisiyim. Ayrıca Slytherin Quidditch takımının bir diğer vurucusu pozisyonunda görev almaktayım.
Aklından geçen bütün kelimeler dudaklarından dökülür dökülmez kendisini hızla aşağı doğru çekti ve oturmaya devam etti. Son bir kaç daha tanıtım ardından artık derse geçilebilir görünüyordu ki bugün 2 ders üstüste görmeleri artık birşeyler öğrenme zamanın geldiğini açıkça vurguluyordu. Adamın öğreteceklerini büyük hevesle dinleyeceğini kendi kendisine vurguluyordu, bunu yapabileceğini pek ummadan. Bir insana karşı sempati beslemez ise onun düşüncelerine karşı da aynı tavrı takınırdı. Ve bunun zor olacağını şimdiden anlamış gibiydi.
Tanıtma faslının ardından küstah bir hareket halinde bulunan Gryffindorlu çocuğun cezaya kaldığını belirten profesör, ardından bitmekte olan dersi burada kesmeyi ve planlarını 2. derse bırakmayı hedeflemiş görünüyordu. Zil sesinin ardından bir kaç grup Slytherin öğrencisinin yanına yaklaşma fikri zihninde belirdi ve bunu da gerçekleştirip bu arayı onların yanında geçirmesini sağladı.
Kısa bir aranın ardından, geçen ders oturduğu rahatsız edici bölüme geçerek nazik bir hareketle cübbesini her iki yana savurup, kırışmasını önlemek amacıyla düzelterek oturdu. Titizliği bugün yine üzerinde gibiydi. İçeriye giren profesör gözlerini öğrencilerine dikmiş, vereceği ilk dersin heyecanıyla onlara sevgi dolu gözlerle bakıp bir şeyler söylenmeye başlamıştı. Evet ilk ders sonunda başlayabilmiş görünüyordu bunca aptalca fasıllardan sonra.
''Böcürtler, lanetlenmiş yaratıklardır.Asıl şeklini tam olarak kimse bilememektedir; çünkü karşısındaki büyücü veya cadının en çok korktuğu şeye dönüşür.Onu yok edecek şey Riddiculus büyüsü ve pozitif düşüncedir. Bu büyü böcürtleri düşünebildiğiniz en komik şeye dönüştürür. Her bakan kişiye farklı bir gözle göründüğünden dolayı herkes kendi fikriyle baş etmeye çalışır. Sizi en fazla neyin korkutacağını düşünüyorsa onun biçimine bürünür. Böcürtler gardropları, yatakların altındaki boşlukları, lavaboların altındaki dolapları severler ve buralarda yaşarlar. Şimdi! Elimizde olanlar: Riddiculus büyüsü, böcürtlerin en zayıf noktası olan kahkaha ve karşınızdaki böcürtü komik bir şeye dönüştürmek için gerkeli olan pozitif düşünce. Asla korkmayın, yoksa böcürtle baş edemezsiniz."
İlk dersin içinde uyandırdığı heyecan kıpırtılarıyla beraber oluşan sıranın en tenha bölümünden bir yere geçerek, ruhuna hakim olan heyecan hissini durdaramayarak beklemeye koyuldu. I. Sınıfların başaramamaları içinde bir takım ürperti yaratsa da eninde sonunda başaranların içinde barındırdığı haz ona bunu hiçe saymasında yardımcı oluyordu. Sıra bitmek bilmeyen yavaşlıkta ilerlerken, beklemenin verdiği sıkıntı ve sinir bastırıyordu içindeki heyecan kıpırtılarını. Yüzü az öncekinin aksine düşmüş ve huzursuz bir görüntüye sahip olmuştu. Beklemenin verdiği sıkıntının ardından sıranın kendisine yaklaşması yeniden alevlendirmişti heyecanını. Asasını kıvrak bir bilek hareketiyle kavrayıp yerinde hazır beklemeye koyuldu. Bir süre sonra kendisine gelen sıra içinde doğan heyecanla birlikte birleşip biraz tökezlemesine lakin bunu birkaç saniye içerisinde halledip zihninde bulanık derecede dolaşan profesörün sözlerine takıldı. Herşeyi anladığını umarak karşısında beliren böcürtün hangi şekli alacağını kestiremiyordu ve sadece çok korkunç bir cisime dönüşmemesi için dua ediyordu. ''Umarım korkunç bir yaratık çıkmaz karşıma'' diyerek mırıldandı ve bir çok öğrencinin bakışlarını üzerinde hissetmenin verdiği huzursuzlukla birkaç saniye içerisinde dönüşümünü tamamlayan böcürte pür dikkat baktı. Böcürt ani bir değişimin ardından bir deve dönüşmüştü. O çok nefret ettiği ve iğrendiği dev cinsinden bir yaratık şimdi tam karşısındaydı. Üzerindeki kirli ve paramparça olmuş kıyafeti, ellerindeki kan ve kir iziyle birleşmiş öyle korkunç bir hava yaymaktaydı ki, küçük kalbi adeta yerinden fırlayacakmış gibi çarpıyordu. Bacakları korkudan titremeye başladığında, içinde bir takım cesaret olmasını şimdi bu zekasına tercih ederdi. Profesörün birşeyler mırıldandığını duydu lakin onları anlayabilecek durumda da değildi. Asasını yavaşça kaldırdı ve o sihirli sözcükleri mırıldandı
''Rid-diculus''
pek birşey olmamıştı. Kekeleyerek söylemesi sebep olmuş olacaktı ki dev hala üzerine gelmekteydi. Uzun bacaklarının attığı her bir adım daha da çok korkutuyordu Eve'yi. Aklını başına toplayıp daha bu küçük büyünün kendisini korkutmasına nasıl el verdiği düşüncesini getirdi aklına. Kendisine verdiği sözü tutamıyordu şimdi. Korkularına yenik düşmüş bir kızın feryadı içinde yankılanıyordu şimdi. Tekrar denemesi ve sonucunda birşeyler olması gerektiğini umması gerekiyordu. Derken aklında beliren bir cümlede saklı olduğunu farketti bütün cevabın. ''Onu yok edecek şey Riddiculus büyüsü ve pozitif düşüncedir.'' Evet pozitif düşünce. Bunu ilk denemesinde yapmamıştı ki. Sadece kelimenin dudaklarından dökülmesine izin vermişti hepsi bu.Yaklaşmakta olan deve bakmayı bırakıp, gözlerini karanlığa açtığında aklına ailesini ve geçen o güzel günlerini getirdi. Annesi ile yaptığı keşif gezileri belki de şuana kadar yaşadığı en güzel anlardan birisiydi. Kadın soluk sarı yüzü, sarı saçlarıyla her ne kadar gölgelensede o kadar aydınlık ve sıcaktı ki kızın gözünde. Sadece kendisine bakarken hissettiği o sıcak bakışlar şimdi ruhuyla bütünleşirken yüzüne gelen sırıtma izleriyle bareber, dudaklarını yavaşça oynatarak
''Riddiculus''
Gözlerini açtığında ise karşısında en çok çekindiği insan olan Adolphus un bir takım boyalarla süslendiği bir palyaço misali hali beliriverdi devin durduğu yerde. Yüzüne şimdi daha bir baskın şekilde yayılmış olan sırıtışla onun bu haline bakıp, belki de hiçbir zaman o karanlık havasını bırakmayacak olan amcasının bu halini zihnine kazıyarak, başarmanın verdiği zevkle diğer bir köşede yerini aldı. Son birkaç denemenin ardından bütün öğrenciler toplandıkları yerden profesöre gözlerini dikmişlerdi.
"Gayet iyiydiniz çocuklar! Hepinizi tek tek tebrik ediyor ve ödevinizi veriyorum. Tüm herkes, böcürtlerle ilgili uyfak çaplı bir araştırma yazısı yazsın. Gayet basit bir ödev, kolay gelsin! Sihirli Günler!"
İlk günün şerefine ödev vermek saçma gibiydi. Fakat bunu anlayacak olgunluktaki bu adam öğrencilerini perişan etmek istermişcesine onlara ödevlerini vermişti bile. İstemeyerekte olsa yerine getirmesi gereken bir sorumluluk daha yüklenmişti işte. Başını hayal kırıklığı ve sıkıntıyla iki yana salladıktan sonra bacaklarını zorla kaldırıp sınıftan ayrılmaya koyuldu. Diğer dersine girene kadar dinlenmek şuan için arzuladığı tek durumdu. | |
| | | Catherine Inés Beauchene Ravenclaw 7. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 38 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12190 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 18/03/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Ptsi 14 Tem. 2008, 18:36 | |
| Marv’in kapıdan girdiğini görür görmez yanına oturmasını bekledi.Yanına oturan Marv’e tam selam verecek iken yeni profesör heyecanlı bir şekilde ki herhalde dersine başlıyor olmalıydı ki oturduğu sandalyeden kalkmıştı.Sınıfı dolduran büyücü öğrencilerden sonra içerisi sessizdi.Sessizlikten hoşnuttu aslında Rachel uğultuya alışmış olsa da.Dersin akışını bozmamak için yanındaki arkadaşıyla konuşmamayı tercih ederek önündeki parşömen parçasına bakmaya başladı.Üzerinde hiçbir şey yazmıyordu.Birazdan ki bundan emin değildi ama yine de tahminen bu parşömen parçasına yazı yazacaktı.Acaba hangi konudaydı?İlk derste tanışma ve “ilk adım” denilen şeyi işleyeceklerdi.İlk adım yerine başka bir isim konulamaz mıydı?Kulağa biraz komik geliyordu çünkü.İlk adım…Hala bu isme alışamamıştı.İlk adımın ne olduğunu öğrenince kelimenin içine sineceğini düşünerek kafasını bu konudan uzaklaştırmaya çalışmıştı.Niye takmıştı ki küçücük bir kelimeye..? Konuşmaya başlayan profesör ile dikkatini derse vermeyi başarmıştı sonunda.Evet,profesör yeniydi.Geçen yıl ki profesöre n’olmuştu ki acaba?Aslında bunu pek merak etmiyordu,geçen yılki profesör kimin umrundaydı şimdi?Düşünmeden kabul ettim diyen profesörün böyle bir teklifi kaçırmaması garip bir şey değildi.Hogwartsta profesör olmak…kolay iş değildir.Acaba öbür derslerden hangi öğretmenler değişmiştir?Bitkibilim profesörü seviyordu ve değişmesini de pek istemiyordu.Ama profesörlerin değişmesi büyük bir olasılıktı.Adını söyleyen profesörün bir an ne dediğini kaçırmıştı.En son Gryffindorla ilgili bir şeyler demişti sanırım.Biraz dikkatini toplayamamış ve dikkati dağılmış olsa da dinlemeye devam etti.Sağ kümeden başlayıp kendini tanıtmak.?Sanırım bundan sonra ilk adım geliyordu.Evet,tanışma bölümüne geçmişlerdi.Etrafına yavaşça bakındı.Çoğu öğrenciyi tanımıyordu.Zaten bu pek umurunda da değildi.Tek başına kimseyi tanımadan ,yaşamından memnundu.Etraftaki öğrencilerin sağ kümesinden kendilerini tanıtmaya başlayan öğrencilere göz ucuyla baktı ve kendilerini tanıtmalarını dinlemedi.Bu büyü bir saygısızlık olabilirdi ama en azından yerinde ses çıkarmadan oturuyordu.Zaten onları dinlemesi kendisine bir yarar sağlamayacaktı.Önündeki parşömene adını karalamaya başlayan Rachel bu tanışma safasının kısa sürede bitmesini umuyordu. Sarışın,esmer,tiz sesli,kalın sesli….Sonunda Marv kalkıp kendini tanıtmaya başlamıştı.Kısa bir tanıtmadan sonra sıra nihayet kendisine gelmişti.
“Adım Rachel Hurd-Wood.Ravenclaw II. Sınıf öğrencisiyim. Quidditch takımında - tutucuyum.Dersinize fazla ilgim yok.”
Kendisi hakkında bilgi vermeyi sevmezdi.Ben böyleyim,ben şöyleyim.İnsanlar niye kendisini merak ediyor ki?!Kısa bir konuşmaya yapmaya çalışmıştı elinden geldiğince.Adımdan onlara ne? Herkes heyecanlı bir şekilde kendini tanıttıktan sonra ilk adım denilen gıcık şeye geçmelerini bekledi.Birkaç (tanımadığı) öğrenciye ceza verdiğini söyleyen profesöre doğru baktı.Galiba şu dokuz yıl yeter gibi bir cümle kuran çocuğua ceza vermiş olmalıydı.Aslında bu pek umrunda değildi.Ceza alan alsın! Ayağa kalkan profesör saatine baktıktan sonra ilk dersin bittiğini ikinci derste ise asasız öğrenci istemediğini söylemişti.Zaten Rachel asasını yanına almıştı.Küçük mola süresince önündeki parşömene bir şeyler karalamıştı… Kısa bir süre sonra içeriye yeniden girmeye başlayan öğrencileri fark eden Rachel teneffüsün bittiğini anlamıştı ki zaten profesör de konuşmaya başlamıştı.Basit bir büyü öğreneceklerini ama önce bilgi edineceklerini söyledi.Galiba bu ilk adım olan şey oluyordu.Acaba hangi büyüydü?Asasını eline aldı ve dinlemeye başladı. İlk adım böcürtlerdi.Bütün ders boyunca taktığı şey böcürtlerdi.Böcürtler hakkında ufak bir bilgisi vardı.Büyücülerin en korktuğu şey haline dönüşen bir yaratık gibi bir şeydi.Çözümü ise ona karşı gülmek gibi bir şeydi.Bilgileri eskiden öğrenmişti.Bu yüzden pek net kalmamıştı aklında.Sadece püf noktalar ve tam emin olamadığı hafif bilgileri hatırlayabiliyordu.Profesörü dinledikçe bilgiler daha da netleşiyor,hatta yenilerini bile öğreniyordu.Böcürtlerin lanetlenmiş birer yaratık olduğunu bilmiyordu mesela.Ayrıca böcürtler yatak altlarında olabilceğine göre kendi yatağında da olabilirdi.Bu düşünce Rachel’in hoşuna gitmişti.Yatağının altında bir yaratık ve bir büyüyle kaybolabilecek.Bu büyüyü yapmakta pek zorlanacağını düşünmüyordu.Ayrıca sanırsa böcürtleri etkisiz hale getirmenin bir yolu da onlara karşı pozitif düşünüp gülmekti.Bu bilgileri tazeledikten sonra profesörün Riddiculus büyüsünden yakından bahsetmesinden sonra bütün öğrencilerle birlikte tahtaya giderek profesöre dönüp baktı.Hafif bir el hareketiyle sınıftaki bütün masaları kenara itmiş –tahminen- büyüyü uygulamaları için onlara geniş bir yer kalmıştı.
"Herkes arka tarafa doğru sıraya girsin! Karşınızda gördüğünüz dolapta bir böcürt saklı, önce ben deneyeceğim, sonra siz uygulayacaksınız."
Arka tarafa doğru yavaş adımlarla öğrencilerin arasından kayarak giderken yanlarındaki dolaba dikkatlice bakmıştı.Şimdi bu dolapta bir böcürt mü vardı?Acaba buradaki öğrenciler nelerden korkuyordu?Bunu merak ediyordu işte.Adlarını bile merak etmediği kişilerin nelerden korktuğu ilgisini çekmişti.İlk olarak profesörden başlayacakları belli bir şeydi.Profesör yavaşça etrafı boşluklarla dolu dolabın kapağını açtı ve dolabın içerisinden çıkan böcürt profesör halindeydi.Böcürt profesörün üstü başı yırtık yani tam Muggle karşılığı dilenci halindeydi sanki.En büyük korkusunun bu olmasına şaşırmıştı.Demek ki insanlar büyüdükçe böcekler,karanlık gibi faktörlerden korkmuyor kendilerinin vahim halde olmalarından daha da korkuyorlar.Bu fikir Rachel’in ilgincine gelmişti.Şaşırmış olan Rachel profesörün gülümseyerek Riddiculus büyüsünü yapmasını seyretti.Zor bir şeye benzemiyordu.En azından öyle görünmüyordu.Uzaktan her şey kolaydır. Komik bir hal alan böcürt profesör büyüyü yapacak ilk kurban ile başka bir şekle bürünmüştü.Büyücülerin korktukları şeyleri dikkatlice gözlüyordu.Özellikle karanlıktan korkanların neden karanlıktan korktuklarını bir türlü anlayamamıştı.Karanlık sonuçta… Sıra kendisine geldiğinde böcürt zavallı ,başkalarına muhtaç,başkalarına boyun eğen bir Rachel’e dönüşmüştü.Bu Rachel’in çok sinirini bozmuştu.Bu duruma dayanamamıştı.Orada duran Rachel’e dalmamak için kendini tutarak büyüyü yaptı. “Riddiculus…!!” Evet,büyüyü başarmıştı ilk yapışta.Bu hoşuna gitmişti.Karşısında şimdi komik bir Rachel vardı.Son bir kez daha görüntüsüne baktıktan sonra yerini arkasındaki öğrenciye bıraktı.Siyah tahtanın önüne doğru ilerleyerek diğer öğrencilerin büyüyü yapışlarını inceledi.Büyüyü yapınca nedense artık neden korktuklarına değil büyüyü nasıl yaptıklarına odaklandı.Bunu fark etmemişti bile kendisi… Kısa bir süre sonra bütün öğrenciler büyülerini yapmış profesör ise onları tebrik ediyordu.İlk adımını atmış olan öğrenciler profesörün vereceği ödevi bekledi.Herkes bu ödevi heyecanla bekliyor gibi görünüyordu ama Rachel bu ödevin nerden çıktığın düşünüyordu daha ilk dersten.İlk ders ödev mi olur?Bu düşünce içerisinde profesörün verdiği ödevi dinleyen Rachel böcürtler için yapacağı araştırmayı kütüphanede yapmayı planladı ayaküstü.Sihirli günler diyen profesörden sonra herkes dağılmaya başlamıştı.Eşyalarını alıp yavaşça sınıftan yavaşça çıktı. | |
| | | Angelina Voleta Anderson
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 590 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12206 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 08/03/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Salı 15 Tem. 2008, 19:22 | |
| Şimdi tanışma zamanı gelmişti.Profesör onlardan tek tek kendilerini tanıtmalarını istemişti. Bunun üzerine herkes sırayla kalkıp kendisini tanıtıyordu. Molly sıranın kendisine gelmesini bekledi. Aradan bir kaç dakika geçmişti ve sonunda sıra ona gelmişt. Ayağa kalktı ve şu keliemeleri söyleyip tekrar sırasına oturdu, " Adım Molly Anderon, Gryffindor 2. sınıf öğrencisiyim. " Bütün sınıf ona tip tip bakıyordu. Molly sadece zorla bir gülümseme belirtti ve Profesör' e baktı. Tanışma faslı bittikten sonra ilk dersleri bittiği için Profesör kısa bir ara vermek üzere sınıftan ayrıldı. Molly bu ara içerisinde hiç sınıftan çıkmamıştı. Çünkü çıakrsa eğer bir daha sınıfa geri dönüp dönemeyeceğinden hiç emin bile değildi. Ders tam anlamıyla felaket bir şekilde sıkıcı geçmişti. Acaba ikinci derste neler olacaktı? Tenefüs süresi bittikten sonra bütün herkes sınıfa girdi.. Profesör ikinci ve üçüncü sınıflarında bilmesi gerektiği bir büyüyü işleyeceğini söyledi. Bu Molly' i daha da germişti. Profesör konusunu anlatmaya başlar başlamaz, Molly not defterini bir hışımla açtı ve tüy kalemiyle Profesör' ün söylediği her şeyi not etti. Bu ona bazı zamanlarda kazanç sağlıyordu. Konuları böcürtlerdi.. Saklı olan böcürtleri ' Riddiculus ' büyüsü ile komik bir yaratığa dönüştürmek.. Bu gerçektende çok zevkli olacağa benziyordu. Molly sinsice gülümsedi. İlk denemeyi Profesör yapacaktı. Profesör herkesin arkaya doğru sıraya geçmesini söyledi.
İlk denemeyi o yapacaktı ve sonra da öğrenciler.. Profesör ilk denemesini yaptığında derslikten büyük alkışlar yükseldi. Başarılı bir büyü sonucu elde etmişti. Palyaço.. Molly kendini tutamayıp gülmeye başladı. Sonra ise sıra öğrencilere gelmişti. İlk önce bir kaç öğrenci kalktı ve denemelerini yaptılar. Sora Molly' de idi. Molly tedirgin adımlar ile yürüdü.. Asasını saklı olan böcürte karşı tuttu ve sert bir hamleyle sallayarak " Riddiculus!! " dedi.. Karşısındaki böcürt Molly' i tam anlamıyla bir -hamster- olmuştu. Molly dayanamayıp br kahkaha patlattı. Sonra Profesör' e baktı ve " Özür dilerim Profesör. " diyerek ağzını tuttu. Ama ne olursa olsun başarmıştı. Profesör ' tamam ' anlamında başını salladıktan sonra Molly yerine geçip oturdu. Aradan bir kaç dakika geçmişti. Sonunda herkesin denemesi bitti. Profesör ödev olarak böcürtler hakkında kısa bir araştırma yapılmasını söyleyip sınıftan ayrıldı. Molly hemen ortak salona gidip ödevini hazırlamalıydı. Hızlıca sıranın üstünde duran eşyalarını topladı ve sınıftan ayrılıp ortak salonun yolunu tuttu. | |
| | | Charlie von Diederich Seherbaz Karargahı & UBBP Genel Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2101 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12549 Ekspresso Puanı : 49 Kayıt tarihi : 05/05/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Salı 15 Tem. 2008, 19:44 | |
| Uzun ve geniş koridorlarda şaşkın bir şekilde başkalarına çarpmaktan ya da dersten çıkıp derse girecek olmanın verdiği akılsızlıkla, uykudan arınma tokatları yiyor gibi hissediyordu kendini. Sıkıcı ve eğlenceden uzak derslere girmenin verdiği üzüntüyle en azından az sonra gireceği tabir yerindeyse diğerlerine oranla daha aksiyonlu geçecek olan dersin zevkli ve neşeli geçmesini diliyordu. Saymayı yeni öğrenmiş küçük bir çocuk gibi parmaklarını açıp girdiği dersleri sayan Charlie başkalarının kendisine gönderdiği bakışları umursamadan yoluna devam ediyordu. Fazla derse girmemiş olsa da şimdiden sıkılmıştı. Kendisinden utanmış bir şekilde dudağını ısırdı. ''Böyle giderse çıra gibi yanacağım.'' Hızla değişen merdivenleri geçtikten sonra KSKS dersinin kapısı önünde durmak istedi birkaç saniye. Nedensiz bir heyecan tüm vücudunu esir almıştı. Derin nefes alıp vererek kendisini rahatlatmaya çalışan Charlie, yüzünü boş duvardan dersin işleneceği sınıfa doğru çevirerek hızlandı.
Hızla sınıfın kapısından içeri girerken profesörü karşısında görmesiyle yeniden duraksadı. İstemsiz bir şekilde yutkunduktan sonra tekrar şapşallaşmış bir şekilde boş bir sıraya geçerken biraz daha büyümüş mavi gözlerinin üstündeki alnı, boncuk boncuk terle dolmuştu. Bir türlü rahatlayamayan Charlie, ilk defa görmüş olduğu, belki de bu yıl değişen profesörler kadrosunda en yaşlı olan adama doğru baktı. Yılların ona kattığı tecrübe ve deneyimler yüzünden okunuyor gibiydi. Charlie, kendine özgü yorumunu kafasına yerleştirdikten sonra gözünü tahtaya kaydırmıştı. Tanışma ve derse ilk adım... Böyle bir ders için, dersin ilk adımlarının daha değişik olmasını ummuştu ama dilediği gerçekleşmeyecekti anlaşılan. En nefret ettiği şey olan tanışmayı yaşamak zorunda kalacaktı. Kendi karakterinin tanıtımını yapmadan önce profesörü dinlemek iyi olurdu doğrusu. Bu adamı merak ettiği için profesörün kendisi hakkında söylediklerine kulak kabarttı. ''Bu adam gerçek bir Gryffindor'lu.'' Sırtına asmaktan usandığı sönük kırmızı rengi çantasından tüy kalemini ve parşomenini çıkarırkenki umursamaz bir şekilde söylediği tek cümleydi bu.
Profesörden sonra tanımış olduğu çoğu öğrencinin kendi tanımını dinlemek gerçekten çok sıkıcıydı. Sınıfa girmeden önce hayal ettiği dileklerinin gerçekleşmemesi yüzünden biraz bozulurken sıranın yavaş yavaş kendisine doğru gelmesinin farkında değildi. Garip bir şekilde, ayağa kalkıp kısa bir tanım yaptıktan sonra tekrar oturan öğrencilere zavallı bir ifade takınmış bakıyordu Charlie. Evet, gerçekten böyle ilk adımları (!) hiç sevmiyordu ve bu geleneğine de devam etmekteydi anlaşılan. Sıra kendisine geldiğinde zavallı topluluktan biri olmanın verdiği üzüntü ve isteksizlikle ayağa kalkarak pek önemsemediği tanımını koyuverdi.
''Adım Charlie Boone Monaghan. İsmimden de anlaşıldığı gibi Monaghan ailesinin bir bireyiyim. Alman'ım ve Gryffindor II. Sınıf öğrencisiyim. Başka bir bilgi olarak Quidditch Takım Kaptanı ayrıca tutucuyum. Dersinizde ne zaman öğreneceğimizi bilmediğim büyülere karşı özel bir ilgim vardır.''
Son cümlesinde istemsiz olarak küstahlaşmış olmanın verdiği üzüntüyle yeniden sırasına otururken ne yaptığının farkında bile değildi. Tanışma gibi sıkıcı olayları umursamadığından böyle olaylara konsantre olmuyordu ve de olmak istemiyordu da. Belki de profesörün gözünde Gryffindor'lu bir öğrencinin özelliklerinden uzak bir izlenim alabileceği için kendinden utanıyordu. Belki de diğer derste büyü öğrenecek olmanın içine doğurmuş olduğu umutla yeniden canlanırken sınıfa, deminki ana oranla daha rahatlamış bir şekilde baktı. ''Umarım öyle olur.'' Kısık bir şekilde mırıldanırken son öğrencinin de tanımı bittikten sonra daha da heyecanlandı. Fakat profesörün ayaklanmasıyla birlikte bütün şevki kırılıvermişti sanki. Kısa bir aradan sonra ikinci derse gireceklerini ve asasız öğrenci istemediğini söyleyen profesöre güzel bir gülüş attı. ''Doğru ya ikinci ders de var. Kafa kalmadı ki.'' Gözlerini devirerek ayaklanan Charlie yeniden sıraya çekilir gibi oldu. Sınıftan çıkmak yerine, aynı yerde ikinci dersi beklemenin daha iyi olacağını düşündü. Geçen sene işlediği KSKS dersleri bir anda gözünün önünden tıpkı bir film şeridi gibi geçerken kafasını sıranın üstüne koyup, gözlerini kapadı.
Kısa bir ara gerçekten kısa olmuş, sınıfın yeniden canlılık kazanmasıyla mavi gözlerini tekrar açmıştı Charlie. Kış uykusundan yeni uyanmış bir hayvan gibi ortalığa nahoş bir şekilde bakarken profesörün kapıdan içeri girmesini merakla bekliyordu. Cüppesinden çıkarmış olduğu asasını elinde sıkıca tutmaya başlarken sınıfın tamamlandığını farketti. Saniyeler su gibi akıp giderken profesörün sınıftan içeri girmesiyle hızla atmaya başlayan kalbi, göğsüne basınç yapıyordu. Profesör kimseyi merakta bırakmak istemez gibi bir hal takınırken, söyleceklerini sınıfa yaymaya başlamıştı bile. Bu sefer de, elinde döndürmeye başladığı asasıyla komik bir görünüm alan Charlie ise profesörü dikkatle dinliyordu. ''Demek böcürtler ha?'' Pencereden içeri giren rüzgardan mı, yoksa duyduğu bu kelimeden kaynaklanan bir ürpertiden mi anlamadığı şey, tüylerini diken diken etmişti. En korktuğu şeyi düşünmek bile istemiyordu. ''Hayır, hayır. B-bir Gryffindor'lu neyden korkar ki sanki? S-saçma!'' İçindeki bir türlü engelleyemediği düşünce, aklına o korkunç böcek olan karadulu getirmişti. Gerçekten çok korkunç ve iğrenç bir böcekti karadul. Eşlerini silip süpüren bu hayvan, (!) Charlie'nin gözünde bit kadar değeri olmayan, adi, sahtekar ve daha bir çok sıfat bulabileceği kusulası bir yaratıktı işte. Hem belki de Riddiculus büyüsüyle bu iğrenç yaratık çok komik bir şekile bürünecekti. En azından Charlie bunu hayal ediyordu ya da böyle hayal etmeye çalışıyordu.
Kendisini korkutan düşünce yağmurunu bir anlık da olsa durdurmaya çabalarken profesörün örnek amaçlı büyü deneyişini izlemeye gayret gösterdi. Geniş görünen dolabın kapıları birden şiddetle açılırken, ortaya sefil bir adam çıkmıştı. Charlie, değişmiş olan böcürte dikkatli bir şekilde baktıktan sonra bu sefil kişinin profesörün ikizi yani en korkulu rüyası olduğunu ancak anlayabilmişti. Demek böyle garip korkular da olabiliyordu. Aniden bir palyaçoya dönüşen böcürt şimdi gülünecek haldeydi. Garip bir şekilde kendini sırıtmaktan alıkoyamayan Charlie, kendisini ilk izlenimine oranla daha heyecanlı hissederek sıraya yürümeye başlamıştı bile.
Kendisini avutmaya çalışırken sıranın ona doğru daha da yaklaşması onu feci şekilde heyecanlandırıyordu. ''Böcürtle karşılaşmadan önce kalp krizinden gideceğim galiba.'' Nafile çabalarla kendisini güldürmeye çalışırken kendisinin değil, arkasındaki öğrencilerin güldüğünü duyabiliyordu. İstemeden yapmacık bir şekilde sırıtırken profesörün yanına, dolabın önüne geldiğini farketti. Büyük bir şekilde yutkunurken asasını dolaba doğru tuttu hızla. Tutmasıyla bir anda büyük bir şiddet ve gürültüyle açılan kapakların içinden devasa büyüklükte bir karadul çıkmıştı. O anda çığlığı basmak istese de dili dolanıvermiş gibi hissediyordu kendini. Bir Gryffindor'lu için fazla korkak olduğunu düşünürken özgüvenini daha da yitiriyor gibiydi. Kendisine yaklaşmakta olan devasa pis karadula doğru titreyen elinden dolayı sallanan asasını göstermeye çabaladı. Ardından sınıfı inletecek bir büyüklükte ses harcadı : ''Riddiculus!!!!'' Büyüyü söylemesiyle karadulun komik bir şeye dönüşmesini beklerken tam aksine karadul daha da korkunç gelmeye başlamıştı kendisine. Sınıfta tek bir tık yoktu, herkes Charlie ve karadula bakıyordu. Fazla korktuğunu düşünen Charlie aklından olanca dehşetiyle pozitif şeyler geçirmeye çalıştı. Kendini hazır hissettiğinde büyünün ismini deminki deneyişinden bile daha gür bir sesle tekrarladığında karadul küçücük oluvermişti. Titreyen bedeni sallanmayı kestiğinde kahkaha krizlerine tutulan Charlie, büyüyü ikinci kere denemekten hoşnut olmasa da sonunda başarabilmekten dolayı gayet memnundu. Az önceki bağırışlarının ardından bu sefer sınıfı kahkahaların doldurması onu daha da güldürüyordu.
Charlie'den sonra birkaç kişinin daha büyüyü başarması sonucunda profesörün sözüyle ders de bitmişti. Rahatlayarak yaşlı ve tecrübeli adamın verdiği ödevi umursamayarak kitaplarını toplamaya başladı. Zaten ödevi aklının bir köşesine kazımıştı onun söylediği anda. Sırasının üstünü de iyice toparladıktan sonra asasını cebine attı ve profesöre sihirli günler dileyerek sınıftan ayrıldı. Kendisine kalmış tek iş ödevleri yapmaktı. Her ne kadar geç yaparsa yapsın böcürtleri unutması mümkün değildi. Heleki böyle bir gün yaşadıktan sonra... | |
| | | Johnny Amoux Malfoy Tılsım Profesörü
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1643 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12199 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 12/03/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Çarş. 16 Tem. 2008, 17:52 | |
| Geçen akşam yaşadıklarından sonra onun aklını kemirip duran bir düşünce vardı. O iğrenç hayalet yine Johnny ile uğraşmıştı. Ona dersini göstermesi lazımdı. Haftanın ilk gününe gözlerini açarken kafasında hala o Peeves denen iğrenç yaratık vardı. Onun için yapabileceği tek şey kötü bir büyüyle onu biraz olsa da korkutmaktı. Zaten geçen dönem yeterince can sıkıntısı yaşamıştı Peeves yüzünden. Bu dönem de aynılarını yaşamak istemiyordu. Kısa bir sinir patlamasının ardından ağır adımlarla -cüppesini giydikten sonra- büyük salona inmeye başladı. Değişen merdivenlere geldiğinde sinirine inat olsa gerek merdivenler sürekli değişiyordu. Etrafta türlü türlü portreler birbirleri ile konuşuyor ve fısıldaşıyorlardı. Birkaç haylet görmüştü giderken ancak içlerinde Peeves denen o yaratık yoktu. Onu görürse gerçekten parçalayacaktı. Ancak onun hakkındaki düşünceleri kafasından soyutlamaya çalışarak -ki bu hiçte kolay olmamıştı- yoluna devam etmeye başladı. Renkli ve üzerlerinde çeşitli insan figürleri olan buzlu pencerelerden dışarıya baktığında havada bulutların ardına saklanmış ve ışığını yitirmiş bir güneş gördü. Bulutlar güneşin dünyaya ışık vermesini engelliyor gibiydi. Hafif bir rüzgar var gibiydi dışarıda. Çünkü yapraklar usulca olukları yerde sallanıyorlardı. Bu rüzgara dayanamayan veya dayanmak istemeyen yapraklar ise öylece, yere sallana sallana düşüyordu.
Değişen merdivenleri atlatarak siyah, kalın kemerini düzeltti ve büyük salonun, kendisi kadar ihtişamlı meşe kapısını açmaya yeltendi. Kapının eşiğinde birçok öğrenci aralarında fısıl fısıl konuşuyordu. Bazıları ise ellerinde kitaplar ders çalışıyorlardı. Böyle öğrencileri takdir ediyordu Johnny. Çünkü, tıpkı kendisi gibi öğrencilerdi. Aklındaki düşüncelerle meşe kapıyı açtı. İçeriye girdiğinde gözüne çarpan tek şey masada çok az profesörün olmasıydı. Geç mi kaldım acaba? Eski püskü kol saatine baktığında gözleri faltaşı gibi açıldı. Beyni ve kalbi sanki aynı anda atıyor gibiydi. İkisi de yerinden çıkacaktı sanki. Dumura uğramıştı resmen. İlk derse geç kalmayı asla istemezdi. Bu nedenle güzel kokan yemeklere elveda diyerek koşar adımlarla Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Dersliğinin koridorlarına yöneldi. Tam sağında bir kadının portresi vardı. Bu portreyi uzun uzun incelemek isterdi. Ancak derse geç kalacaktı. Portrede dikkatini çeken tek şey kadının yüzündeki ifadeydi. Sanki korkmuş gibi bakıyordu.
Koridorlarda tahmin edemeyeceği bir isimle karşılaşmayı umardı ancak karşısına iğrenç yaratık Peeves'ın çıkması Johnny için çok kötü olmuştu. Peeves sağa sola dans ediyor, bir yandan da şarkı söylüyordu. "(...)Heyooo!! Kötüyüm, kötüyüm(...)" Kulakları mahveden bir sesi olmasa belki şarkısı dinlenbilirdi ancak sesi gerçekten bir karga kadar hatta karganınkinden de beterdi. Cüppesinin içinde uzun asasını çıkardı. Hangi büyüyü yapması gerektiğini bilmiyordu. Aklına gelen tek büyü basit bir Karanlık Sanatlara Karşı Savunma büyüsüydü. "Rictusempra" Ağzından dökülen sadece bir kelime ile asasının ucundan mor bir ışık huzmesi çıktı ve bu ışık huzmesi Peeves'a doğru ilerlemeye başladı. Peeves'ın kaçacak vakti olmamıştı çünkü ışık hızla ilerliyordu. Olabilecek en iyi şey Peeves'ın geri savrulması veya yere düşmesiydi. Bir saniye sonra tam da Johnny'nin düşündükleri olmuştu. Peeves afallayarak yere üştü ve kalkarak oradan uzaklaştı. Johnny ise tam önünde olduğu dersliğin kapısını iki kez tıklattı.
"Girin" diye kalın bir ses geldi içeriden. Sert bir sesin ardından Johnny kolu en ağır şekilde aşağıya doğru itti ve tahta kapıyı araladı. Kapıyı yavaş yavaş açmasının sebebi profesörün asık suratını görmemekti. Zaten günün ilk iki dersi insan ne kadar zinde olabilirdi ki? Profesörün sert ve dik bakışları eşliğinde boş bir sıraya oturdu. Yanında hiç kimse yoktu ancak iki önünde Stefanie vardı. Johnny'i görmüştü. Ama selam bile vermemişti. Tahtaya gözlerini diktiğinde küçük harflerle yazılmış bir yazı gördü. Johnson soyadı ona tanıdık gelmişti. Evet bir tane daha Profesör Johnson. Babasından öğrendiği kadarıyla bu adam ölüm yiyen olmalıydı. Gerçi babası ona çoğu zaman yanlış bilgiler verip duruyordu. Dersin başlamasını sabırsızlıkla bekleyen Johnny dahil bütün öğrencilerin sabırsızlığı sona ermişti. Profesör ayağa kalkarak siyah ayakkabılarını sertçe yere vurdu ve kendini tanıtmaya başladı. Profesörün kısa tanıtmasından sonra sıranın kendine gelmesini büyük bir heyecanla bekledi.
Birçok kişi çoktan kendini tanıtmıştı bile. Neredeyse en son sıra ve en arkada oturan Johnny'e sıra gelince ayağa heyecanla kalkarak konuşmaya başladı. Sesinde hafif bir titreklik vardı. "Adım Johnny Amoux D'anton. Annem Gallia Georgine D'anton ve babam Eriq Etienne D'anton ikisi de sihir bakanlığında çalışıyor. Ravenclaw II. Sınıf öğrencisiyim ve Ravenclaw Quidditch takımında Vurucu pozisyonunda oynuyorum." Profesör ince bir bakış attı ve zilin çalmasıyla birlikte kısa araya girildi. Ara yaklaşık beş dakika idi. Johnny bu arada büyük salona bakmayı ihmal etmedi. Kahvaltı anlaşılan az önce toplanmıştı. Güneşli hava süsü verilen tavana büyük bir özlemle bakarak dersliğe giden koridorlara girdi. Tiz bir zil sesi ile birlikte dışarıya yığılmış öğrenci grubu içeriye akın etti.
Profesörün içeriye girmesinin ardından dersin ana bölümü başlamak üzereydi. "Böcürtler, lanetlenmiş yaratıklardır.Asıl şeklini tam olarak kimse bilememektedir; çünkü karşısındaki büyücü veya cadının en çok korktuğu şeye dönüşür.Onu yok edecek şey Riddiculus büyüsü ve pozitif düşüncedir. Bu büyü böcürtleri düşünebildiğiniz en komik şeye dönüştürür. Her bakan kişiye farklı bir gözle göründüğünden dolayı herkes kendi fikriyle baş etmeye çalışır. Sizi en fazla neyin korkutacağını düşünüyorsa onun biçimine bürünür. Böcürtler gardropları, yatakların altındaki boşlukları, lavaboların altındaki dolapları severler ve buralarda yaşarlar." Profesörün söylediklerinin içinde bunları not alarak büyük bir heyecanla asasını cebinden çıkardı. Profesörğn emriyle herkes birden sıraya girdi. Profesörün denemesi gayet başarılıydı. Nasıl yaptığını gerçekten merak ediyordu çünkü geçen dönem Johnny bu büyüyü yapamamıştı. Birkaç kişiden sonra sıra Johnny'e geldiğinde böcürt aynalı dolabın içinden bir hayalet olarak çıkmıştı. Tüm pozitif enerjisini hayaletin üzerinde yoğunlaştırmıştı. Düşündüğü tek şey bir pinpon topuydu. Asasını kaldırdı ve bağırdı: "Riddiculus" Bağırmasıyla birlikte böcürt üstüne üstüne gelemeye devam etmişti. Artık kalbi hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı. Biraz daha hızlı çarpsa sanki ağzından çıkacak gibiydi. İkinci bir kez daha bağırmaya çekiniyordu. Çünkü böcürt neredeyse dibindeydi ve ona saldıracak gibiydi. Hayalet bir çarşaf giymiş insana benziyordu ancak ayakları yoktu. Olduğu yerde sallanıyordu. Ancak bu hayalet Kafasız Nick'e ve Gr Leydi'ye benzemiyordu. Daha çok küçük çocukların rüyalarına amansızca giren korkunç, çok korkunç hayaletlere benziyordu. Tüm konsantrasyonunu toparlayarak asasını hayaletin gözüne doğru tuttu ve bağırdı: "Rid-di-cu-lus" Hafif kekelemesine rağmen böcürt kocaman bir pinpon topuna dönüşmüştü. Sıradan sağa doğru çekilerek herkesin bitmesini bekledi. Yaklaşık 15 dakika sonra bütün herkes korkularıyla istemsizce yüzleşmiş ve onları komik bir şeye çevirmeyi başarabilmişti. Kimisi Johnny gibi ikinci veya üçüncü denemesinde yapabilmişti. Kimisi ise ilk denemesinde başrmıştı. Profesörün verdiği ödevi parşömenine zevksizce not alarak kapıdan yığılan öğrenci akınının içine girdi.
En son Johnny Amoux D'anton tarafından Perş. 17 Tem. 2008, 12:28 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | | Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |