|
| Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi | |
|
+26Elina Lora Dark Elizabéth Adrianna Malfoy Beverly Joanne Dore Hayley Mireille Vance Marveille Croweix Elfida Maria Fawkens Jacquelyn L. Marquesa Samara Y. Laura D'Owen David Kevin Johnson Karyn Mia Silethe Catherine Inés Beauchene Adolf Maynard Griswald Eurydice Black Vilerus Chas Le'Borge Stefan Josh Valery Genevieve Tessa Malfoy Stefania Valérie Bécaud Lily L. Black Christian Dayrnt Black Melania Lizzie Livera Angelina Voleta Anderson Delora Lucien Nobés John Stewen Peterson Ian King Stone Karolina Siri Bergliot Sawyer Raul Johnson 30 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Lily L. Black Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairesi Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2960 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12324 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 07/02/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Çarş. 16 Tem. 2008, 18:14 | |
| En sonunda yavas yavas sinif dolmaya baslamisti. Lily`se dersin baslamasini beklemekten sıkılmışti ama bitmesini istemiyordu. Ders biterse tasimasi gerekecek cantayi dusundukce sirtinda bir agri hissediyordu. Su ders programlarini onceden verseler boyle bir deri olmazdi tabi aama yiginla kitabin doldugu gri tonlarindaki cantasi patlamak uzereydi. Muggle kent gezisinde aldigi canta Ravenclaw amblemi doluydu bu yuzden muggle`larin sik kullandigi marka denilen resimler gozukmuyordu.` En azindan iki ders endiselenmeme gerek yok.`diye dusundu cantasini tekmeleyip ileri gitmesini saglarken. Gozleri kapanmak uzereydi. Sabah uykusunu alamadan apar topar kalkmanin cezasi olmaliydi bu yorgunluk. Esnemesini bastirmaya calisarak basini yasladigi sirada dogruldu. Yani daha bostu butun derste oyle olacak gibiydi. Sikayetci de degildi hani. Bakislarini pencereye yoneltti. `Iceride ders yapmak mı istemistim ? Delirmis olma liyim.` Boyle giderse ders bitmeden uykusunu almis olurdu. Birde iki ders ust uste.. Harika.. Ders baslayacak gibi gozukmuyordu ve bir seyler yapmasi gerekiyordu. Profesorun gorus mesafesine uyumak binasi icin riskli olurdu herhalde. Cuppesinin cebinden rulo haline getirdigi Hangi Supurge dergisinin son sayisini cikardi. Tam anlamiyla okumaya firsat bulamamisti bir turlu.
En sonunda herkes gelmisti. Yani cogu sira doluydu en azindan. Dergisini tekrar cebine tikistiran Lily dersin baslamasi ve lanet olasi tanisma icin sevinecegini dusunmemisti daha once hic.Bikkin bir sekilde daha once de tanistigi insanlarin kendilerini tanitmasini (!) izledi. Bir insani rutbesi ve adiyla tanimak yeterliyse eger.. Tanisma isleri cok gereksizdi cunku profesor bir okul dolusu ogrencinin adini aklinda tutamazdi. Tanismaksa iyice sacmaydi. Adlar imkansizken ne sevip ne oldugunu mu takip edecek? Aksi gibi onden baslamisti. Hemen onundeki cocuk kalkmisti bu da siranin ona gelecegini gosteriyordu. Harika.. Cidden harika.. Ama onundeki cocuk da abartili bicimde anlatiyordu kendini. Sinif birincisi olmusmus, Quidditch`e cok yetenekliymis.. Arada yaptigi yagciliklarda var bir de. `Bu ne ya ? ` O dusunurken cocuk kisa ve ilginc (!) konusmasini bitirip oturmustu. Rahatsiz bir sekilde ayaga kalkti Lily. Hep nefret ettigi bir seydi bu tanitma ve mumkun oldugunca kisa kesmeye niyetliydi.
``Adim Lily L. Black`` duraksadi. Ona bu kadari yeterli gorunuyordu ama bu da digerlerinin yaninda garip kaciyordu. Merlin`in Sakali. ``2. Sinifim, Ravenclaw Sinif Baskani ve Quidditch Kaptaniyim`` Bu kadari da yeterliydi herhalde. Mevkisinin de Gryffindor Bina Baskaninin ilgisini cekecegini sanmiyordu. `Ayrica bu konusma bile cok gelmisti ona. Ne kadar gereksiz.` Bunun yerine bu dersi bir iki buyu ogrenerek gecirmeyi yeğlerdi. Siranin David`de oldugunu fark etti. Soyledikleri de ilgincti. Vurguladigi Johnson soyadi – Lily yeni fark etmisti Profesorunkiyle ayni oldugunu – ve dokuz yil.. Neden on yada sekiz degil de dokuz gibi sacma bir dusunce belirdi kafasinda. Ama bunun Profesor ile David arasinda oldugu belliydi o yuzden kurcalamaya gerek olmadigi dusuncesiyle onune dondu. Ilk ders biter ikincisi baslardi birazdan. Bu sefer ne yapacaklarini merak ediyordu. Ikinci derste boyle gecemezdi sonucta.
En sonunda tenefus.. Profesor cikmadan once asa kullanacaklarini soylemisti sanki. Bununla biraz neselense de zaten kisacik surede bir yere gidemeyeceginden konusan Ravenclaw gurubunun siniftan cikmasini izlemekle yetindi. Zamani geriye alip erken yatmis olmak isterdi. Ya da zamani dondurup uyuyabilmek. Odevler verilmeye baslanacakti bu dersle garanti.
Ders zili calmis Profesor gelmisti en sonunda. Tenefuste goz gecirdigi Hangi Supurge dergisini cebine tikan Lily biy buyuye balsama umuduyla Profesore bakti. Bir onceki dersin uzerine biraz umutsuzdu ama bu konuda.. Gercekten buyu isleyecek gibi gozukuyorlardi. Ama birinci, ikinci ve ucuncu siniflarin ayni buyuyu gorecek olmasi sacma gelmisti Lily`ye. Bir onceki dersi dusunup kendini profesorun soylediklerini dinlemeye yogunlastirmaya calisti. Bocurtler.. Bocurtler.. Insanin en cok korktugu sey.. `Kulaga pek hos gelmiyor.` En cok korktugu sey neydi acaba. Kurtadam? Vampir? Cadaloz? Profesorunki gibi kendini taninamayacak kadar acinasi bir halde bulmak? Hic biri uygun degil gibiydi. Bu arada calismalar baslamisti Profesorden sonraki ilk kisiyle. Karanlik orman, kanlar icinde insanlar, devasa yilanlar ve orumcekle beliriyordu sirasiyla. Sonlarda oldugu icin memnun kalan Lily`se hala karsisina neyin cikacagini merak ediyordu. Sinifin onunde rezil olmakta istemezdi. Ama gercekten bir fikri yoktu.
Sira ona gelmis en son odayi fir donen balon olmak zorunda kalan bocurtte yeni kurbaninin onunde durmustu. En kotusunden bir yaratik veya ceset bekleyen Lily asasini sikica kavrayip bicim degistiren bocurte dogru bir adim atti. Ayagi bile havada kalmis saskinlikla bakakalmisti bocurte. Eski uvey annesi Sayelle elinde asasi ve pis siritisiyla ayaklarinin dibindeki babasinin cesedini ittirmisti. Mavi gozleri ve volmeden onceki surat ifadesini tekrar goren Lily soka ugradi. Fotograflara bakmis veya bunu ruyasinda gormustu ama.. Cisimli bir sekilde babasini tekrar gormek. Bir an bunun bocurt oldugunu bile unutmustu. Cunku yerdeki cesetten basini kaldirdigi anda Sayelle`in kahkahasi odayi doldurmus ve bir an asa tutan elinin gevsedigini hissetmisti. Hayir.. Aralarinda bayagi bir mesafe vardi ve babasinin cesedi tam ortada duruyordu. Ne bicim bocurt bu? Yutkunarak yavas yavas ona dogru yuruyen Sayelle`e bakti. Buyuk bir hataydi bu belki de cunku gozlerinde deli bir parilti ve ayni pis siritmasina yavas yavas kaldirdigi asasi da eklenmisti. Lily geriledigini fark etti. Hic farkina varmadan bir iki adim geriye gitmis asasini da indirmisti. Ne oluyor ya ?
Tekrar asasini kaldirdi. Bu sefer daha gevsek tuttugunu fark etmisti. Kendine guveni yoktu basta zaten simdi iyice gitmisti.` L.. Lanet Olsun.. ` Umutsuz bir diklesme cabasiyla bir iki adim one geldi ama tek istegi asasini filan birakip yumruk atmakti ne yazik ki bocurt olan kadina. Nasil bir bocurt oldugu bile belli olmayan garip `korkusu` yaklasiyordu ve onun coktan buyu yapmis olmasi gerekiyordu. Babasinin cesedi de her an daha kotu bir goruntu gibi geliyordu ona. Bunlar komik bir seye donusemez ki ! Ama denemek zorundaydi. Kucukken Sayelle`e yaptigi kotu amalci sakalari dusundu. Hayir.. Tek umudu o kismini sansa birakmakti.
``Riddiculus!``
Lanet olsun!
``Riddiculus !!!``
Ilk seferinde asasinin ucundan cikan ciliz buyuy savusturmustu Sayelle- Bocurt ama ikincisinde biraz daha guclu soyledigi buyu bocurtun karnina carpmisti. Lily bunun nasil komik bir seye donusecegini dusundu. Hala imkansiz geliyordu. Ama kadin birden kuculdu ve biraz buyuk bir Pofyukmak`a donustu. Babasinin cesedinden olusan kisimsa yok olmusstu. Rahatlayarak uzun zamandir tuttugu nefesini birakirken bocurt kendine gelmeden uzaklasmasi gerektigini hatirladi ve hemen kenardan kendini sirasina atti. Alninda soguk terler birikmisti ve yuzunun bembeyaz oldugunu gormese bile fark etmisti. `Merlin`in sakali !` Cantasina uzanip aldi. Ne yorgundu ne de uyumak istiyordu simdi. Hogwarts`a geldiginden beri yaza kiyasla yuksek olcude neseliydi. `Simdiye kadar..` Cantasini kapip tahtanin onunde bekleyenlerin yanina gitti. Bocurtu herhangibir baksa bir sey olsa simdiye iki kez Pofyumak olmustu herhalde ama.. Icinden lanetler okuyarak dersin bitmesini bekledi. Cok uzunda surmemisti beklemesi. Daha sonra da daha profesor odevi soylemeyi tam bitirmeden kendini sinifin disina atti. Biriyle konusmak istemiyordu. Odevse umrunda bile degildi su anda.. Hem nasil olsa birinden alirdi. | |
| | | Hayley Mireille Vance Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 219 Yaş : 29 Kan statüsü : Melez Galleon : 12285 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 26/01/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Çarş. 16 Tem. 2008, 19:27 | |
| Hayley çantasından çıkardığı kitaplar arasından birine bakıp sırıtıyordu.Bu kitabı eski evlerinin bahçesinde olan kulübede bulmuştu.Bulduğu zaman aynı bugünkü gibi sırıtmıştı çünkü kapakta ki saçma sapan resim onu güldürüyordu.Biraz daha bakarsa kahkaha atacağını biliyordu kitabı alıp çantasının içine attı.Bu kitapta hiç anlamadığı dilde el yazısı ile yazılmış bir şey vardı daha önce bir kaç arkadaşına sorsa da ne dilde olduğunu öğrenememişti.Kitabı bir kenara atıp tekrar derse döndü.Ama içinden ders dinlemek gelmiyordu zaten şuan için derste yoktu profesör Johnson sınıfın dolmasını bekliyordu.Hay sınıfa bir baktı ve bir çok Gryffindorlu arkadaşı burdaydı.Kendini rahatlamış gibi hissetti ama hala sıkıltıdan patlamak üzereydi derse yetişmek için David'le birlikte kahvaltyı yapmamışlardı Hay yerinde otudukça anladı karnının guruldadığını.Dönüp birileriyle konuşmak istiyordu ama profesörün yarattığı gergin havada bu pek mümkün değil görünüyordu.Hay bıkkınlık geçirmek üzereydi biraz düşünmek istiyordu olayları ama yorulmak istemiyordu olanları tekrar hatırlamak üzülmek istemiyordu gözlerini kapadı bir kaç saniyeliğine açtığından sanki herşeyin geriye sarağını zannetmişti ama yine o gergin durumla karşı karşıyaydı.Gözlerini devirdi ve David'e baktı David ise kızgın gözlerle amcasına bakıyordu.Hayley gözlerini bu sefer profesör Johnson'a çevirdi profesör sınıfı gözlüyordu ama arada bir David'e de bakıyordu Hay onu bakarken yakalamıştı fazla bozuntuya vermeden tekrar gözlerini zemine çevirdi. Tekrar kapadı ve açtı sonra bir kapı açılması duydu buna alışmıştıu birileri geliyordu derse en sonunda bir sessizlikl olmuştu hiç bir çıt yoktu sınıfta Hay merakla kafasıını kaldırdı profesör Johnson ayağa kalkmıştı ve bir şeyley söylemeye hazırlanmıştı.Hay biraz olsun konuşmanın iyi geleceğini düşünüdü ve dinlemeye başladı.
Profesör Johnson yerine oturduktan sonra başta bir birinci sınıf olmak üzere öğrenciler kalkıp kendilerini tanıtmaya başladılar Hay onları dinlemiyordu bile aklında başka sorular vardı David gibi.Derse girdiğinde tahtayı okuyunca merak ettiği şey.David'in tanıtımı Hay kendini kendine şeyler üretiyordu kafasında ama David'in de biraz sınırı aşacağına emindi.Saygısızlık yapmamasını umuyordu içinden bir kaç öğrenci daha kalkkıp konuşunca Hay biraz olsun ses duymakla rahatlamıştı sonunda sıra David'e gelmişti genç adam kalktı ve sadece bir cümleydi ama bu cümle profesörü küçük düşürmeye yetiyordu Hay masum ama bir o kadar kızgın bir havayla David'e baktı ama David ona değil dosdoğru amcasına bakıyordu Hay tekrar zeminine döndü bu gün bu zeminle arasından bir çekim vardı.Sonra koluna bir cimdikleme yemişti Hay nerdeyse bağıracaktı ama pğrofesörün ona baktığını görünce birden irkilde galiba sıra ona gelmilşti kalktı ve çatallaşmış bir ses tonuyla konuştu "Ben Hayley Mireille Vance Gryffindor III. sınıf öğrencisiyim aynı zamanda sınıf başkanıyım ayrıca Quidditch takımında kovalayıcı olarak görev yapıyorum." dedi ve aynı yavaşlığıyla yerine oturdu ondan sonra kalkan öğrencilerin sesleri kulağına çalınsada Hay duymuyordu aklı hala David konuşmasındaydı sonunda herkesin konuşması bitmişti Hay profesörün konuşmaya başladığını anlayınca zeminden gözlerini ayırıp profesöre baktı.
Ceza David cezaya kalmıştı hemde saçma sapan bir kızgınlığın bedeli olarak.Hay ne kadar David'in yanında olsada derste profesöre karşı saygısızlıkta bulunmuştu ve cezasını çekecekti.Özel yaşamını ve dersleri birbirine kaşırtırmıştı David ama Hay bunun üstünden gelebileceklerine emindi.Hay profesörün son dediklerini hatırladı asa getireceklerdi acaba hangi büyüyü deneyeceklerdi belkide uğursuzluk yada lanetlerden birini.Hay ikinci derse ne yapacakları merak ederken aynı andan David çoktan ayaklanmıştı Hay hemen ayağa fırladı ve David'in arkasından yürümeye başladı ama David çoktan kapıdan çımıştı fakat Hayley kalabalığın ortasında kalmıştı bir kaç saniye sonra kalabalığı yararak koridora çıktı.Gözleri David'i arıyordu acaba nerdeydi?Hay bir kaç defa dolandı koridoru en sonunda David birden önüne çıkı vermişti.Hay sıcak bir şekilkde gülümsedi David'e.David yanına gelince hemen konuşmuştu "İçeride seni yalnız bıraktığım için üzgünüm. Beni cezaya bırakmasından sonra daha fazla içeride duramadım." Hay yine gülümsedi David'e zaten tam olarak haklı değildi David'den sonra Hay da çıkmıştı sınıftan çünkü.Koridorda yürümeye başlamışlardı.Bir kaç dakika sessiz geçmişti ama sessizliği David bozdu "Sanırım ben ikinci derse girmeyeceğim Hay. En sevdiğim ders ama..." Hay masum gözlerle David'e bakmay abaşladı neden kötü bir ceza var diye derse girmeyecekmişti David onunla göz temasından kaçınıyordu bunun için kafasını diğer taraf çevirmişti Hya elinle David'in kafasını kendne çevirdi ve gzölerinin içine baktı David durumu anlamış olmalıydı Hay ama biraz olsun konuşma gereksinimi duydu "David lütfen.Girmelisin ne kadar o senin amcan olsa da bir profesör ayrıca bu senin en sevdiğin ders. " Hay sonra David'in tamam anlamından başını sallamasıyla sıcak bir şekilde gülümsedi ona ve David'i yanağından öpüp yollarına devam ettiler...
//Kısa Aradan Sonra//
Hayley David'in derse girmesindne bir büyük rahatlık hissetmişti.Yanında onun olması huzur veriyordu sanki ikisi yine aynı yerlerine oturdular.Sınıf bu sefer çok çabuk dolmuştu herkeste bir merak duygusu vardı.Hay ilk dersle şimdikinin arasında büyük bir fark olduğunu fark etti.Ama değişmeyen şeyler vardı David'in amcasına bakışları gibi Hay David'e baktı bir kaç saniye sonra tekrar zemine döndü ama bu bakış biraz az sürmüştü zeminle çünkü profesör çabuk başladı konuşmaya.Profesör ilk cümlesinde 3. ve 2. sınıfların görmedikleri bir büyüden bahsetmişti Hay meraklanmıştı bir anda acaba hangi büyüyü görüceklerdi?Sonra profesörün ağzından Böcürt kelimesi çıktı Hay profesörün haklı olduğunu biliyordu. Bu büyüyü işlememişlerdi ama Hay çok azda olsa hakkında bilgi sahibiydi.Denemek için sabırsızlnıyordu ama öncesinde biraz yazmaları gerekiyordu Hay içinden gelmesede parşömen kağıda yazdı dedikleri çoğunu geçirememişti ama ortak salondan birinden almayı umuyordu.Yazarken neler yapması gerektiğini kafasında tartıyordu.Gülümsemek,kahkaha,komiklik...
Hay ve bütün öğrenciler tahtanın önünde sıraya giriyorlardı Hya sıranın ortalarında bir yerlerdeydi.Kendine engel olamadan sırıttı aacaba ne çıkacaktı böcürtten Hay şuna kadar hiç bir şeyden kokmamıştı hayuvanları severdi böcekleri bile ama korkacağı bir şey çıkmamıştı karşısına merakla bekliyordu sıranın ona gelmesini.Profesör Johnson böcürtünün dönüştü hal Hay'ın gülmesine sebeb olmuştu Hay tek gülen değildi.Sınıfta çoğu kişi sırıtıyordu.Ama sıra ilk öğrenciye gelince gülmeler kesildi herkes merakla böcürtünü yok ediyordu bir kaç birinci sınıf hariç herkes başarılı oluyordu Hay sıranın ona geldiğinde gerçekten hiç olamadığı kadar heyecanlıydı.
Hay'ın önünde bir Ravenclawlı öğrenci vardı çocuk henüz birinci sınıftı ve ellerinin titrediğini fark edebiliyordu Hay.Çocuk zor olsada en sonunda Hay'ın anladığı kadarıyla annesi olduğunu zannettiği bir kadını salak bir kıyafet içinde yapmayı başarmıştı Hay çocuğun önünde gitmesiyle asasını kaldırdı ve ama onun ebkleyen küçük bir süpriz vardı Hay böcürte baktı asası titriyordu resmen ama karşşısında duran ölü bedene bakan sadece o değildi.hay çevresindne hayfer verici sesler duyuyordu bazıları nefeslerini tutmuştu.Hay ağlamak üzere olduğunu fark etti karşısında duran ölü David içini yaralıyordu Hay'ın asasını kaldırdı "Rid-Riddiculus!"hiç bir şey olmamıştı Hay dayanıamıyordu artık birden ondan çıktığı belli olmayan bir bağırma yükselti "RİDDİCULUS!!" önünde duran David'in ölü bedeni birden bir toz bulutu halinde yok olmuştu Hya tahtanın önüğnde duran topluluğun yanına geçerken herkesin ona baktığını hissedebiliyordu.
Ondan sonra olan öğrencilerin hiçbirine aldırmadı gözlerinin önünde hala ölü bir bedene sahip bir şekilde yatan David vardı.Gözleri hala dolu doluydu sonunda herkesin işi bitmişti ve tahtanın önüne tıkış tıkıştı Hay profesörün bir şeyler dediğini duydu ama anlamadı ses ona biraz kısık geliyordu tek duyduğu "...sihirli günler" cümlesiydi Hay hızla sırasına ulaştı ve şimdi çantasını topladığı için kendine teşekkür ediyordu eğer toplamasaydı işi uzun sürebilirdi.Bir hışımla çantasını sıradan aldı ve arkasına bile bakmadan sınıftan koşarak çıktı. | |
| | | Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12124 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Perş. 17 Tem. 2008, 20:36 | |
| Yorgun gözlerle çevresini inceliyordu. Sınıf kendisini tanıtmayı nihayet bitirmişti. Sıkıcı bir dersi bittiğini, kafasını dinlemek için dersten sonra göl kenarına gitmeyi düşünüyordu. Ama şaşırtıcı bir şey olmuştu. Bir ders daha vardı ve Maglor plana bakmadığı için kendisini az da olsa ayıpladı. Tüm eşyalarını sınıfta bıraktı ve yorgun bir şekilde derslikten çıktı ve portrelerin yanına gitti.
Portreler her zamanki gibi horluyorlardı. Etrafında pek fazla kişinin olmadığını gören Maglor, can sıkıntısını geçirmek için onlarla konuşmaya karar verdi. "Pişt." dedi hızlıca portreye. Dürtükleyen ses tonu portredeki adamın sinirle uykusundan uyanmasına yol açmıştı. Onun bu hali Maglor'da bir gülümsemeye yol açmıştı. "Eglenceli olacak." diye düşündü. Fakat bunun üzerine vicdanı konuşmaya başladı. "Nesi eğlenceli olacak? Uykusu olan bir portre ile dalga geçmek mi? İnan annen seni böyle görse ayıplardı." Vicdanına okkalı bir küfür etti içinden ve portreye karşı mahçup bir tavra bürünerek, "Kusura bakmayın. Arkadaşıma seslenmiştim de. Zaten yok olduğunu da gördüm. Herneyse şey.. Uyumaya devam edebilirsiniz. " Portre deki adam pek birşey anlayamamış gibi gözükse de, birşeyler mırıldandıktan sonra şaşılacak derecede hızlı bir biçimde uykuya daldı ve az önceki horultusunu sanki tüm gücünü buna harcıyormuşcasına yaymaya başladı. Maglor tek tek tüm portrelere bakmaya başladı. Fakat derse girmek için uyarı veren ses onu bu incelemesinden alıkoymuştu. Ellerini cebine atıp bıkkın bir şekilde dersliğin yolunu tuttu.
On dakika kadar süren ara sona ermiş, derse giren tüm öğrenciler yerlerini almıştı. Maglor ise, bu kısa arada lavobaya gitmediği için kendisine kızmakla meşguldü. Göz kapaklarının ağırlığı altında ezilen gözlerini açık tutmak için verdiği çaba onu epeyce hırpalamıştı. O bu çaba içerisindeyken, profesör dersin anlatımına geçmişti. Daha önce görmemiş olduğu bir büyüden bahsediyordu. "Ah bunlardan epeyce var zaten." dedi içindeki ses. Son günlerdeki düşük çeneliği yine had safhadaydı. Yüzünü kaşıdı ve sıcak basmış olduğunu farkederek, eline bir yelpazenin görevini vermişcesine sallamaya başladı. Etrafına bakındığında çoğu kişinin asasını masasına koymuş olduğunu görebiliyordu. Bunu profesörün söylemiş olduğunu ve duymadığını sanarak o da asasını çıkardı ve masaya koydu. Belki bu ders biraz zevkli geçerdi.
Profesör böcürt adını verdiği bir yaratıktan bahsediyordu. Açıkçası Maglor bunu daha önce ne duymuş,ne de görmüştü. Ancak işleyişi daha önceden bilgi sahip olduğu Ruh emicilere benziyordu. Ruh emiciler de mutluluğu istemiyordu, böcürtler de. Mutlulukla beslenen fakat asla mutlu olamayacak aciz yaratıklardı bunlar. Bir an için hiç mutlu olamamayı hayal etmeye çalıştı. Fakat bunu başaramadı. Çünkü hayatında hep mutlu olmasını sağlayan bir takım şeyler her zaman mevcuttu.
Profesör, böcürtü ortadan kaldırmak için gerekli olan herşeyi söylemişti. Fakat önemli olan uygulamaydı. Kendilerinden sıraya geçmelerini istemişti. Arkalarda bir yerlerde kendisine yer bulan Maglor, kayıtsızca insanların korkularını görüyor, aslında bu dersin o sınıfta bulunan herkesin zayıf yönlerini gösterdiğini düşünüyordu. Kendisi en çok neden korkuyordu ki? Acaba böcürtün hiçbir şey göstermeme olasılığı yok muydu? Korkularını aklından geçirmeye çalıştı. Öyle fazla birşey yoktu aklından geçenler arasında. Yükseklik, karanlık ve ruh emiciler. Acaba hangisinden daha çok korkuyordu. Sıranın hızla kendisine geldiğini farketti. Onu meraklandıran şey yapıp yapamayacağı değil, neden korktuğuydu.
Önündeki kızda böcürtü boyanmış bir fareye çevirdikten sonra sıra kendisine gelmişti. Asası elinde hazır bekliyordu. Kendisini bir an için bir uçurumun kenarında bulmuştu. Yutkundu. Fakat bunun sadece bir hayal olduğunu bildiğinden şu an için sorun yoktu. O karanlık veya ruh emici beklerken yükseklik çıkmıştı. Hafif bir şaşkınlık içinde gülümsedi. Bu muydu yani? Aklına büyükannesinin yüzü fazlaca makyajlı hali geldi. Asasını hafifçe oynattı ve büyülü sözleri söyledi "Riddiculus". Evet, uçurum gitmiş yerini şaşkınlıkla etrafına bakınan komik yüzlü babaannesi gelmişti. Sırıttı. Bunu mektupla babaannesine bildirecekti. Eve gittiğinde onu öldüreceğini biliyordu. Fakat bunu yapacaktı.
Gülümseyen bir yüzle sıradan ayrıldı ve masasına döndü. Sıranın tümü bitince herkes yerini almıştı. Profesör ödevi vermiş ve günlerinin sihirle geçmesini dileyerek sınıftan ayrılmıştı. Eşyalarını toplarken bir yandan da düşünüyordu. Derse girdiği ilk zaman ön yargılıydı. Fakat uykusunu üzerinden atmış ve neşesi yerine gelmişti. Eşyalarını artık toplamıştı ve memnuniyet içerisinde sınıftan ayrıldı. | |
| | | Odessa Meredith Poulter Cadı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 331 Yaş : 32 Kan statüsü : Melez Galleon : 11975 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 05/07/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Cuma 18 Tem. 2008, 00:51 | |
| Güneş ışınlarının yatakhaneyi ısıtmasıyla birlikte uyandı beş arkadaş. Her zamanki sabah sohbetlerini yaparak üzerlerine cüppelerini geçirip; Karanlık Sanatlara Karşı Savunma kitaplarını çantalarına koydular. Asaları, tüy kalem ve parşömenleri... Her şey hazırdı. İlk defa girecekleri Profesör Johnson'ın beklenen dersinde kötü izlenim vermek istemiyordu hiçbiri. Güle eğlene Büyük Salon'daki kahvaltılarını yapıp beş on dakika gazeteye göz gezdirdikten sonra; sabırsızlıkla dersliğin yolunu tuttular. İlk ders ortak olacaktı, Meredith okulunun neredeyse tümünün orada olmasına pek sevindiğini söyleyemezdi. En son Slytherin'li bir kızla ettiği kavga onu canından bezdirmişti zaten. Ne yapsa bırakamıyordu ki şu 'son cevabı verme' huyunu.
Diğer arkadaşları dersliğe giderken; hafif başı dönen Meredith yüzünü yıkamak için lavaboya yöneldi. Gerçekten de yüzüne çarptığı soğuk su iyi gelmişti ona. Bal rengi gözleri uzun bir süre aynadaki aksine takıldı kaldı. İlk defa; geçmişine ait her şeyi kafasından silip attığına inanmakla hata yaptığını fark etti. Aynada gördüğü yüz, canlı bir kanıtıydı işte her şeyin. Ona baktıkça anılarını hatırlayacaktı Meredith. Gerçek anlamda bir türlü yüzleşemiyordu hayatıyla. Kaçmanın bir çözüm yolu olmadığını defalarca anlatmıştı kendine; ama yine de başaramıyordu. Arkasına bakmadan, hiçbir iz bırakmadan yepyeni bir dünyaya gitmek istiyordu. Hogwarts'ı böyle bir yer olarak görmüştü işte. Fakat şimdi; her şeyin yine kendisinde düğümlendiğini anlıyordu.
Sınıfın kapısından kafasını uzattığında gördüklerinin etkisiyle dudağını ısırdı. Birkaç boş sıra dışında sınıfın tamamı dolmuştu, ayrıca Profesör Johnson olması gereken ihtiyar adam da - İhtiyar olmasına şaşırmıştı Meredith; ne de olsa okul genç hocalarla doluydu bu sene - derse dair açıklama yazısıyla dolu tahtanın önünde volta atıyor, kendilerini tanıtmalarını istediği öğrencilerini dinliyordu. "Öhöm öhöm." Yüksek sesle öksürerek sınıftaki öğrencilerle birlikte Profesör'ün de dikkatini üzerine çekmeyi başardığına sevinen Meredith; geç kaldığı için özür dileyerek boş sıralardan birine oturdu. Binasından puan kırılmadığı için şanslı sayılırdı, geldiğinden beri arkadaşlarının kazandığı bütün puanları silen oydu çünkü. Bu yüzden onlardan duymadığı söz kalmamıştı zaten. Sıkıntıyla kendilerini tanıtan değil de, 'hayat hikâyelerini' anlatan arkadaşlarını dinlemeye koyuldu. Sıra kendisine geldiğinde ayağa kalktı ve: "Meredith Poulter; Ravenclaw 1. sınıf öğrencisiyim, takımda da tutucu görevindeyim." dedi ve yerine oturdu. Kısa konuşmasını umrsamayan Profesör, diğerlerini dinlemeye devam etti, en sonunda Gryffindor'dan tanımadığı ve adının David olduğunu öğrendiği bir çocuğun da cezaya kalmasından sonra, ilk ders bitti ve Meredith herkesle birlikte on dakikalığına sınıfı terk etti. Herkes belli bir grup halinde heyecanla konuşuyordu; o yalnız kalmayı tercih ederek sırtını duvara yasladı ve teker teker tüm yüzleri incelemeye koyuldu. Sol tarafta arkadaşlarıyla konuşan turuncu kafalı bir çocuğa bakarken; göz göze gelmeleriyle alaycı bir tavırla başını öbür yana çevirdi.
Dersin başlaması; genel olarak herkesi mutlu etmişti. Karanlık Sanatlar öğrencilerin en çok ilgisini çeken konuydu; sınıfın kalabalığından anlaşılıyordu bu zaten. *Balık istifi gibi. Bari pencereleri açsalar.... * Profesör Johnson'ın derse başlamasıyla; Meredith gözlerini kapalı camdan tahta tarafında yöneltti. Karşısındaki büyücünün en büyük kabusuna dönüşen; 'böcürt' adı verilen yaratıkları inceleyeceklerdi o gün. * Acaba benim en çok korktuğum şey ne? * Kalbi hızla çarpmaya başlamıştı; birdenbire aklına gelen sahneyi, sınıf arkadaşlarının görmesini istemiyordu. Ama korkak gibi istemediğini de söyleyemezdi ya! Bembeyaz olmuş bir yüzle büyük sınıfların rahat tavırlarla, basitçe yaptığı Riddiculus büyüsünü izledi. Mumyalar, cadalozlar, vampirler... Herkes benzer şeylerden korkuyordu genelde. Kızıl saçlı bir kızın biraz önce cezaya kalan çocuğun cesedini görmesiyle; sınıfa bir gerginlik çöktü. Meredith sıranın kendine geldiğini fark etti ve kalbinin atış seslerinin duyulmamasını umarak; böcürte yaklaştı bir adım. Birdenbire havayı bıçakla kesen bir adam çıktı ortaya; kahkahalar atıyor, hırsla elindeki bıçağı sallıyordu. Herkes gibi Meredith'in de nefesi kesildi, beklediği olmuştu işte; başının döndüğünü, kendine hakim olamadığını hissetti. Aniden bir perde çekilmişti gözlerine sanki, hiçbir şey göremiyordu. Korkuyla hafifçe araladı göz kapaklarını, Profesör Johnson araya girmiş, Riddiculus büyüsünü yapmış ve adamın elindeki bıçağı bir ayıcığa çevirerek sınıfı güldürmüştü. Meredith; üzerine dikilen bakışları görmezden gelmeye çalışarak tahtada oluşan sıranın arkalarına saklandı ve yanaklarından aşağı doğru süzülen gözyaşlarını elinin tersiyle silmeye çalıştı. Bunca uzun süreden sonra; babasını görmüştü. Capcanlıydı, aynı o geceki gibiydi. Yumruklarını sıktı ve Profesör'ün verdiği ödeve kulak verdi: Böcürtlerle ilgili ufak bir araştırma yazısı. Ödevi yapıp yarattığı izlenimi silmeye kararlıydı ama; hayatının hiçbir döneminde bir daha bir böcürtle karşılaşmak istemiyordu. En büyük kabusunun ne olduğunu sadece o değil, okuldaki herkes biliyordu artık. | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Cuma 18 Tem. 2008, 02:16 | |
| Neşeli bir sabaha daha merhaba diyen okul halkı, sağdan soldan yükselen alışılmış mırıltılarının farkında bile olmadan, yer yer tıkınıp, yer yer geyik yaparak günün ilk dersine doğru geri sayım yapıyordu. Her sabah olduğu gibi salonun tepedeki açık camlarından içeriye dalan yığınla baykuşun oluşturduğu trafik ve pek güzel sayılamayacak bir hayvan kokusu, okul ahalisini rahatsız etmiyor gibi görünüyordu. Arada sırada ‘bir mektup yollayanımız yok!’ türünden düşüncelerle olsa gerek, kafaları birkaç saniyeliğine havaya kalkan öğrenciler dışında diğerleri, ya zengin kahvaltı mönüsüyle ya da dünden kalma olayların kibar dilde tellallığını yapmakla uğraşıyorlardı.
Salonda bulunanların hepsi kendi alemlerinde kahvaltılarını yapmaktaydılar ki, birden bire Gryffindor masası taraflarında duyulan haykırışla bakışlar o bölgeye çevrilmişti. Turuncu saçının ortalarında bir yere konmuş olan kahverengimsi, küçük ve yuvarlak şeyle meşgul gibi görünen Gryffindor çocuğu, kendisine bakanlara aldırmadan saçındakini kendinden uzaklaştırmakla meşgul gibi görünüyordu. Neredeyse her öğünde olduğu gibi, yine sessiz kalmayı becerememiş, bir şekilde kendini göstermişti. Bilerek mi yapıyordu?
’’Seni lanet olası, işe yaramaz kanatlı, pis şey! Mektup getirip götürmeyi biliyorsun da şeyini tutmayı öğrenemedin mi!’’ diye bir yandan homurdanırken, diğer yandan sinirle üzerinde bulunan Gryffindor desenli kazağı çıkartıyordu. Yünlü kazak; kafasından çıkmak üzereyken üzerinde takılı duran ‘Sınıf Başkanı Rozeti’ yere düşmüş, kafasına sürten kazak; baykuşun kahrolası pisliğini biraz daha yaymıştı. Saçında bulunan rahatsız edici cıvıklığın hacminin büyüdüğünü hisseden James’inse buna verdiği tepki homurtularının arasında ağzından kaçırdığı basit bir küfür olmuştu. Nihayet kazağı çıkartıp eline aldığında, az da olsa rahatlamış bir halde sağ kolunun yeninde gizlediği asasını avcunun içine indirdiği gibi kafasına doğrulttu. Bu arada kendisine bakıp sırıtmakla meşgul olan Gryffindor tayfasına pis bir bakışla cevap vermeyi de ihmal etmeyerek büyülü sözleri mırıldandı.
’’Aquamenti!’’ dediği anda kafasına okulun bahçesinin ortasına dikilmiş olan heykellerin püskürttüğü gibi bir su boşalmış, ancak iradesini kontrol etmeyi başararak birkaç saniye içerisinde kendisini banyo yapmış gibi göstermekten kurtarmıştı. Başına yapışan turuncu saçlarından aşağıya süzülen su damlalarını engellemek amacıyla kazağını olduğu gibi başına geçirip, küçüklüğünde annesinin kendisine yaptığından pek farklı olmayacak bir şekilde başında dolandırmaya başladı. *Mektup gelmeyecek miymiş! Kahvaltının ortasında baykuşları seyre dalarsan alırsın böyle cevabını!* Bir süre sonra kendisine bir hayli sıkıntı veren yünlü kazağı eliyle kavrayarak, o anda yarı oturur sayıldığı oturağın altına koyduğu çantasının açık kapağından derinlere sokmayı başardı. Derin bir soluk alarak bakışlarını hala güldüğünü fark ettiği bir birinci sınıfla buluşturdu. Aynı anda çocuğun kıkırdaması son bulmuştu. Bakışlarını kendisinin yan tarafında sinirli bir surat ifadesiyle oturan Charlie’ye yöneltti. O sinirli suratın; az öncesinde James’e kıkırdayan çocuğu korkutmakla meşgul olduğuna hemen hemen emindi. Sırıtarak kaptanının sırtına bir şaplak indirdi. Çocuğun sinirli suratı kendisine döndüğünde sırıtan bir hal almıştı. Belli etmemeye çalışarak arkadaşına göz kırptı ve ardından yarı oturur halinden vazgeçip yerine çöktü. Çatalını eline alıp, son lokmalarını atıştırma planını gerçekleştirmek üzereydi ki karşısında oturan John, kendisine kaş gözle bir şey göstermeye çalışıyordu. Kafasını çocuğun keskin bakışlarının ısrarla gösterdiği noktaya çevirdi. Yerde parıldayan bir rozetin olduğunu görünce az öncesinde düştüğünü hatırlayarak ve John’a minnet duyarak eğildi ve minik şeyi avuçlarına aldığı gibi tekrar dikeldi.
’’Sağol dostum!’’ diye çocuğa teşekkür ederek elindeki rozeti gömleğinin göğüs kısmında bir boşluğa doğru götürerek iğnesini içeriye soktu ve rozetin düzgün olduğundan emin olduktan sonra tekrar arkadaşlarına döndü. Kendisi gibi diğerleri de yemeğini bitirmiş sayılırdı. Eh, ilk dersleri olan karanlık sanatlara karşı savunma, kahvaltının ardından başlayacağına göre kalksalar iyi olabilirdi. Boşta olan elini oldukça şiş hissettiği karnına bir tokmak gibi indirdi. Oldukça doyurucu bir kahvaltının ardından güzel bir ders olacağını umuyordu.
’’Eh, artık kalksak mı beyler?’’ diye çatlak bir sesle sorduğu sorusunun ardı sıra aldığı birkaç onay mırıltısını duyunca, gülümseyen bir suratla oturduğu yerden kalkmış, eğilerek yerden el çantasını aldıktan sonra dikelerek arkadaşlarıyla birlikte dersliğe doğru yol almaya koyulmuştu…
On Dakika Sonra
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersliği çoktan dolmuş, iş yaşını başını almış, ağır görünümlü profesöre kalmıştı. Genelde ilk derslerde olduğu gibi ortak bir ders daha işleyecek olmanın verdiği sıkıntı ile bir ‘off!’ çekivermişti ki daha yanaklarında dışarıya nefes vermesinden ötürü oluşan şişkinlik dinmeden böbreğine yediği bir darbe, kendisinin komik bir şekle bürünerek öksürmeye başlamasına neden olmuştu. Yanında oturan Charlie bir şey gösterme amacıyla az daha kendisini öldürecekti! Yüzünü buruşturarak intikam için havaya kalkan yumruğuna hakim olmayı başardıktan sonra çocuğun çaktırmadan göstermeye uğraştığı yere baktı. Dersin profesörü ayağa kalkmış, hatta gözleri kendisinin bulunduğu noktaya ilişmişti. *Ne var!?* diye içten içe herife sesleniyordu ki adamın zihinfend gibi üstün yeteneklerden yoksun olduğunu bu noktada kendince kanıtlamış oldu. Charlie’nin kulağına doğru eğilip,salakça bir sırıtışla olan biteni anlatmak üzere boğazını temizlemişti ki bu kez yaşlı profesörleri affetmemişti. Adamın olgunluk ve ciddiyet kokan sesi, henüz kokusunu kestiremediği dersliğe yayılmaya başlamıştı.
Genelde yeni gelen her profesörün ilk derslerinde yaptığı gibi bir başlangıç konuşmasıydı besbelli. Biçare adamı dinlemeye uğraşırken birden bire hiç beklemediği bir isim duymuştu. Profesör Johnson? Adamın ismini duyduğunda, kafası otomatiğe bağlı muggle makineleri gibi David’e dönmüştü. Kendisine bundan bahsedilmemişti? Çatık kaşlarının altında hesap ister gibi bir bakış, David’in üzerindeydi ki çocuğun oralı bile olmadığını fark etti. Kendisinin hemen hemen aynısı öfkeli bir yapıya bürünen suratı, geçici olarak servis dışı olmuş bir şekilde ihtiyar Johnson’a dikilmiş durumdaydı. Eh, nasıl olsa bu küçük hesabı daha sonra soracağından şimdilik onu kendiyle baş başa bırakmayı tercih ederek kendisi de tahtaya doğru döndü. Aynı anda derse geldiğinden beri fark etmediği, profesörün arkasında duran tahtaya kibar bir el yazısıyla kondurulmuş ismi gördü. *Körsün sen, kör!*
Derken sınıfa hakim olan o kalın ses, yerini çoktan öğrencilerin çıkardığı bilindik mırıltılara bırakmıştı. Çoğu öğrenci, anlaşmalıymış gibi düzenli aralıklarla kafalarını David’e çevirip duruyordu. Fakat son olarak profesörün tanıtma sırasının öğrencilere geldiğini bildirmesiyle sınıf eski sessizliğine bürünebilmişti. Kısa süren sinir bozucu suskunluğun ardından ihtiyar Johnson’un açık emrine uyan sınıf öğrencileri, söylendiği gibi sağ baştan kendilerini tanıtmaya başlamışlardı bile. Öğrenciler ayağa kalkıp, kendilerini tanıtmaya giriştikçe James’in kafasında geçen seneye ait bir anı canlanıyordu. İlk yılının ilk karanlık sanatlar dersinde kendini tanıtmak için ayağa kalkıp söylediklerini iyi hatırlıyordu. Eh, aptal safkanlıklarıyla övünen bir sınıfla dolup taşan bir derste yapılabilecek en güzel şeyi yaptığını düşünüyordu. O zamanın profesörü bile bu konuda kendisine lafı kondurmuş bulunuyordu. Böyle bir okulda nasıl profesörler barınıyor hala aklı almıyordu zaten.
Kendisi düşüncelerine dalmış, maziyi anımserken sıra almış başını gitmiş, hatta kendisine o kadar yaklaşmıştı ki, yakınlarında bulunan Severus; dayanamayıp James’i dürtme gereği duymuştu. Tayfası arasındaki bu dürtme modasından bıksa da arada gerçekten işe yarıyor gibiydi. Arkadaşının kendisini dürten eline hafiften dokunarak teşekkürünü beden dilinde ifade etmesinin ardından geçen seneki asiliğini andırmayacak ve büyük ihtimalle kendisinden beklenmeyecek bir şey söylemişti. Kısa ve öz:
’’James Simon Lorgoff. Gryffindor sınıf başkanı ve ikinci sınıf.’’ dedikten sonra kısa sürelik ayağa kalkışına son vererek, elinden geldiğince nazik bir tavırla yerine çöktü. Bu derste ne hayat hikayesini anlatardan olmak, ne de dikkat çekmeye çalışıyor gibi görünmek istiyordu. Bir seherbaz gibi iş gören John, son sıralar adeta ayaklı bir gazete halini aldığından önemli havadislerin kulaklarını doldurması içten bile olmuyordu.
“Adım David Kevin Johnson! Bu sana dokuz yıl daha yeter!” Her zaman olduğu gibi kendisi bir köşede rahat rahat düşüncelerine dalmışken bu düşünce seli bir şekilde bozuntuya uğramıştı. Sınıftan kopan bu bağırtı kulaklarına ulaştığında, kafası direk David’e dönmüştü. Bu ona dokuz yıl yeter? Belli ki akraba olan bu iki erkek arasında neler dönüyordu acaba? Hoş, babası her zaman aile işlerine karışılmayacağını söyler dururdu ama şu noktada bu kural pekala halt edilebilirdi. Birden bire niyeydi bu bağırtı? İhtiyar Johnson dahil olmak üzere herkesin olduğu gibi kendisinin de meraklı bakışları eski sınıf başkanının üzerine sabitlenmişti. Çocuğun bu tuhaf davranışlarını kestirmeye çalışsa da bu konuda John kadar iyi olamadığından afal afal bakmakla yetiniyordu. Aynı anda bir düello müsabakasındalarmış gibi tüm kafalar o an David’i cezaya bırakan ihtiyar Johnson’a çevrilmişti. Neler olup bittiğini pek anlamayan kalabalığın tekrardan bir mırıltı dalgasına kapılmasına müsaade etmeyen profesör, derse mola verdiğini ilan ederek ortamdaki bu gerginliği sona erdirecek bir girişimde bulunmuştu. *Hah! İyi yaptın!*
Profesörün sözlerini işiten herkesin sınıfın kapısına hareketlenmesi üzerine James’te dakikalardır gömüldüğü sırasından bir hamlede kurtularak yanında gelen arkadaşlarıyla birlikte dersliği terk etmeye koyulmuştu. İlk ders – küçük bir sorun dışında – iyi sayılırdı. Tahtada okuduğuna göre bugünkü derslerinin iki aşamadan oluştuğu anlatılmak isteniyordu. Öyle miydi? Eh, ikinci derslerindeki o ilk adımları ne olacaktı bakalım… |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi Cuma 18 Tem. 2008, 02:18 | |
| DEVAMI
Teneffüsün Ardından
’’Hadi otur, otur!’’ diye yarı gülerek söylendiği Charlie’nin sakarlıkla oturuşunu izliyordu. İkinci dersin başlamasına taş çatlasa iki dakika kalmıştı. Sınıfın geneli yerini almış durumdaydı. Profesörse, bir karanlık sanatlar öğretmenine yakışır şekilde öğrencilerini gözlüyordu. Ne olursa olsun Charlie’nin sakarlıklarına hep gülerdi. Ancak hangi derste olduğunu unutmaması gerektiği konusunu dikkate alarak sonunda susmayı başarmış bir şekilde sırasında yerini almıştı. Rahatlatıcı bir teneffüsün ardından derse başlamanın keyfi sarmıştı bedenini. Eh, kendini kaptırmazsa iyi olurdu. Hoş, dersin profesörünün ayağa kalkıp, sınıfın hakimiyetini avuçlarına alarak ilk adımları hakkında açıklamaya başladığı şu dakikalarda hınzırlık yapması biraz güçtü.
Bu saçma düşüncelerini bir kenara bırakarak dersin ciddiyete bindiği şu sıralarda dikkatini toplamaya özen göstererek ihtiyar Johnson’u dinlemeye başladı. Uygulamalı bir büyüyü öncelikle teorik açıdan aktarıyordu. Daha doğrusu büyünün kime ve ne amaçla yapıldığını. Adamın ‘Sihirle İç İçe’ ansiklopedisindeki büyü yorumlarında olduğu gibi konuşmaya başladığından anladığı kadarıyla not tutması gerekiyordu. Ancak önce sınıfın geri kalanının da yaptığı gibi sağ kolunun yeninden asasını indirip masasının üzerine koydu. Eh, sosyal etki dedikleri böyle bir şey olsa gerekti. Asasını masasının üzerinde sağlam bir noktaya koyduktan sonra bir yandan adamı dikkatle dinlemeye çalışarak, diğer yandan da hızlı hareketlerle çantasının içerisinden hafif pasaklı bir parşömenle, meşhur ‘mürekkep-sizsiniz’ kalemini çıkarttıktan sonra masasının üzerine kondurdu ve not etmeye başladı. Bir yandan not alırken, diğer yandan anlatılanı yorumlama işini yine üstlenmişti. Kendisine göre tuhaf ve zevkli bir alışkanlık… *bü-yü-cüü ve ca-dının en çoook korktu-ğu şeye dö-nüü-şür. Vay canına! En çok koktuğum şey? Neydi?* Çarpık bir sırıtışla düşüncelerine gülerken, bileklerinin yorulduğunu hissediyor, fakat aldırmamaya çalışıyordu. Gerçekten merak etmişti şu uygulamayı. Ne zaman başlayacaktı! Bir an önce sona ersin diye profesörün söylediklerini süratle parşömene geçiriyordu ki bir an sonra bu hızlılığı bir hataya sebep olmuştu. *Hay ben şimdi elimizde olanlara!* Yarı öfkelenmiş bir halde kalemiyle yazdığının üzerini karaldıktan sonra adamı dinlemeye devam etti. Bu şey – her neyse – onu öğrenmeliydi!
Adamın söylediklerini tartmaya başladı. Büyüyü yapabileceğini sanıyordu. Gerekli cesaretin kendisinde mevcut olduğuna da inanıyordu. Kahkaha? Hemen hemen keyifli bir ders geçirdiği inkar edilemezdi. Ama şu böcürtler karşısında kahkaha atabilecek miydi? En çok korktuğu şeyin karşısında? Bunlar hallolduktan sonra o pozitif düşünce işini de pekala halledebilirdi. Büyü öğrenmeye aç bir öğrenci olarak bunun üstesinden gelebileceğini düşünse de içinde yarı yarıya bir endişe vardı. Belki de bu bilinmezliğin verdiği bir şeydi. Görecekti bakalım…
Birkaç dakika içinde dersin profesörü büyüyü uygulayabilecekleri bir alan yaratıp öğrencileri belirli bir sıraya dizdikten sonra ilk kendinin deneyeceğini söyleyip işe koyulmuştu. Sıranın sonlarında bir yerlerde bulunan James, adamı uzaklardan izlemiş, gayette iyi becerdiğini görmüştü. Eh, işin erbabı olmasa karanlık sanatlara karşı savunma profesörlüğünde ne işi vardı değil mi? Bu saçma düşüncesine sırıtarak sırası gelenlerin yaptıklarını gözlemledi. Çoğu birinci sınıf bu konuda epey acemiydi. Ne de olsa daha ilk dersleriydi. Zaten böyle bir büyüyü onlara uygulatmada ne gibi bir mantık var; bilmiyordu da her zaman olduğu gibi karışmak kendine düşmeyeceğinden çıtını çıkarmayacaktı. Bunu bir kenara bırakarak izlemeye devam etti. Kimi Profesör Derwent’ten, kimi çeşitli yaratıklardan, kimi James’in tanımadığı insan yüzlerinden, kimiyse akla bile gelmeyecek nesnelerden korktuğunu açığa çıkartmıştı. Ve nihayetinde elinde asasıyla saman rengiyle bezenmiş eski püskü dolabın karşısında duran kendisiydi. Profesörün asasıyla kontrolde tuttuğu dolabın kapağı titremeye başlamıştı ki; James, gözlerini adamın yaşlı suratına dikerek ‘tamam!’ anlamında bir işaret verdi. Aynı anda Johnson’un asasını indirmesiyle birlikte dolabın kapağı ileri doğru savrulmuş, ardından dışarıya doğru süzülen pis mi pis, saçı sakalı birbirine karışmış, dişleri ya var ya yok, tiz sesli, gri gözlü ve oldukça kilolu, iğrenç bir adam, aynı derecede iğrenç olan kahkahasıyla derinlerden bir sesle sürekli bir şeyi tekrar ederek kendisine doğru yaklaşıyordu.
’’Kaybettin! Kaybettin! Kaybettin! Kaybettin!…’’ Adamın o iğrenç beyanı beyninin derinliklerinde yankılanmaya başlamıştı. İşte gerçekten de korktuğu bir şey. Kaybetmenin sembolü olan bir şeyle karşı karşıyaydı. Bunu nasıl yok edebilirdi ki? Kaybetmek gibi bir gerçeğin sembolü nasıl ortadan kalkardı? Bir insan ayıbı olan kayıp. Kaybetmek!
’’Hayıııııııırrr!’’ dedikten sonra bakışlarını çaresizce profesöre çevirmişti. Adam hayrete düşmüş bir halde devam etmesini istiyordu. Yardım! Tek başına başaramazdıç Yardıma ihtiyacı vardı. Ama bu adam yardım etmek yerine hala söyleniyordu. Adamın sinir bozucu suratına bakmayı kesip titreyen eliyle büyü yapmayı denedi. Fakat inanılmayacak bir şekilde sesi çıkmıyordu. İçine işleyen o berbat ses, hala işlevini devam ettirmekteydi. Ancak bu kez onunkilere karışmış başka haykırışlar duyuyordu. Sınıfta geri kalan birkaç öğrenci, kendi adını haykırıyordu. Bu muydu güvendiği cesareti? O büyük erdem buraya kadar mı gelebilmişti? Devam edemeyecek miydi? *Edecek!* Kendini toparlamaya çalışarak derin bir nefes aldı ve kapattığı gözlerinin içerisinde o iğrenç yaratığın koca kafalı ve koca burunlu, rengarenk bir tavşana dönüşmesini diledi. Tüm bunları dilerken yüzünde bir tebessüm oluşturabilmişti.
''RİDDİCULUS!'' diye haykırırken asasının ucundan titreyerek çıktığını ve beyaz ışın fıskiyesinin o ürkütücü sembolü delip geçtiğini, yerini koca burnunu sürekli indirip şişiren bir tavşana bıraktığını gördü. Sonunda! Nihayet başarabilmişti. En büyük korkusunu da halt etmeyi becermişti! Kendince yaşadığı bu işkenceyi de atlatabilmenin sevinci ruhunda baş gösteriyordu ki yanına gelen arkadaşlarının söylediklerini bile yarı yarıya işitiyordu. Ne geçmek bilmeyen saniyelerdi onlar! Yutkunarak yüzündeki gülümsemeyi genişletirken dersin profesörü bitimi haber veriyordu. Ne çabuk? Bu ders iyice oldu da bittiye gelmişti anlaşılan. Yaşlı adamın söylediklerine kulak asmayarak, kendi çantasıyla birlikte James’inkini de alan Severus’dan çantasını alarak, karışık ve bitkin bir kafayla dersliği terk etti. İlginç ve yorucu bir dersi geride bırakmıştı…
Out: İki mesaj atmamın sebebi, mesaj uzunluğunun sınırı aşmasındandır... |
| | | | Tüm Sınıflar İçin Ortak KSKS 1. Dersi | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |