|
| Tüm Sınıflar İçin Ortak Ders | |
|
+21Beverly Joanne Dore Anahi Giovanna P. Portill Constantia Inés Kalliope Charlie von Diederich Nicole Marissa Magdalene Elina Lora Dark Emily Dawn Schneider Karolina Siri Bergliot Hayley Mireille Vance Christian Dayrnt Black Genevieve Tessa Malfoy Angelina Voleta Anderson Vilerus Chas Le'Borge Catherine Inés Beauchene Stefan Josh Valery Stefania Valérie Bécaud Adolf Maynard Griswald Severus Rodney Anthony John Stewen Peterson Delora Lucien Nobés Miguel Andres Ruselló 25 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12679 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak Ders Cuma 25 Tem. 2008, 22:40 | |
| Sera da işlenen ve tabureler konulmuş derslik tam olarak dolmaya başladığında Nicole herkese karşı sevecen bir kibirle tartmaya başladı. Bütün sınıfların ortak dersi olduğu için herkesi görmesi ve tartmayı deneyecekti Her zaman ki gibi insanların dış görünüşüne göre puan verip değerlendirecek ilk sevimli ve uysal bir kızı oynayıp herkesi kendine çekicek ama sonradan onları can evinden vurucaktı.
Kafası bu konuda biraz karışık ama bir o kadar da net kararlar alabilecek durumdaydı. Sonra bir anda dikkatini önünde duran bitkiler çekti, herkes ne Bitki bilim dersinde bu bitkilerle ne yapacağını düşünüp mızmızlanırken Nicole bunu bildiği hatırladı ve gülümseyerek "İnşallah bildiğim bir büyüyü yaparız, ve Profesör anlatır anlatmaz yaparım. Ardından da bir tebrik alıp, bir artı puan daha alırım." diye geçirdi ve sırıtması herkes tarafından dikkat çekmişti. Bunu anlayınca hemen sınıfdaki durumu toparladı, dersini dikkatli bir şekilde dinlemeye karar verdi İçinden demeden edemediği bir çift söz vardı. "Lütfen bu dersi geçebilmeme yardım et kaderim" diye geçirdi. Nicole küçüklüğünden beri ona kader ve şansın yardım ettiğine inanırdı. Bunu okuduğu bir büyü kitabından öğrenmişti Küçüklüğünden beri meraklı olduğu bu konu hala aklının bir köşesinde dura dursun, bir anda seranın içini bilinmez iğrenç bir koku sardı. Bunun ne olduğunu bilemiyordu, ama bu hatırladığı kadarıyla bu bitkilerin savunma ve korunma yöntemiydi. Profesör'ün kendini tanıtmaya başladığını görünce kafasındaki düşünceler bir bir kayboldu, derse konsantre olmaya başlamıştı artık ve oldukça ilginç ve güzel bir dersti Dikkatini tamamen çekmeyi başaran Profesör'e hayretler içinde bakakalmıştı. "Acaba bunun için bir büyü mü yaptı?" diye geçirdikten sonra gene saçmalamaya başladığını dersi kaçırmamasının en iyisi olcağını sezinleyip pür dikkat kesildi. Profesör kendini tanıttıktan sonra hemen derse başlayacağını söylediğinde dersten sıkılan bir grup öğrencinin üfflemeleri duyuluyordu. Derse girmeden önce böyle olacağını düşünen Nicole öyle olmadığını anlayınca kendi kendine "Ben ne yapıyorum, burda bir şeyler oluyor acaba bu bitki adı nedir acaba" diye içinden geçirdi. Ardından Profesör bu bitkinin Okşa beni bitkisi olduğunu söyledi ve ardından özelliklerini anlatmaya başladı.
"Okşa beni bitkisini kibar bir şekilde okşarsam, açılacak." İşte tam zamanı hamleni yapmanın zamanı geldi Nicole ne kadar acele edersen o kadar iyi bu bildiğin bitkilerden olmasa da okşadığın zaman açılıyormuş. Ne var ki bunda çocuk oyuncağı derken bitkiye nazik bir şekilde dokunduğunda bitki ilk olarak yana sağa savrulmaya başladı. İlk açılmayacak gibi görünsede sonra dayanamayıp açılmış bir kanat gibi açılıverdi. Açıldığını görünce seradaki bütün herkes Nicole doğru bakmaya ve ardından hayretle tebrik etmeye başladılar. Nicole olanlara mı yoksa düşündüklerine mi neyedir bilinmez şaşkınla Profesör'e doğru baktı. Ama profesör o kadar tatmin olmasada sanki Nicole küçümsemezliğini anlamış ve yapmasına bozulmuş gibi baktığını hissetti. "Gittikçe saçmalıyorum..." diyen Nicole sonra Profesör'ün az da olsa gururlanıp sevindiğinin farkına vardı. Ama benim hakkımda sanki bir şey biliyor ve bunu yaptığıma üzülüyor gibi baktı diye söylenirken içinden arapsaçına dönen düşüncelerini kovmak geldi.
Bu olayın sonunda hayatında bir kötülük olmasın diye kaderine söylendi her zaman ki gibi içinden konuşmak onun için bir alışkanlık unsuru olmuştu. Ama tek sırdaşı ve dert ortağı kendi ve içindeki düşünceleriydi. Bu olanları biri duysa onun kaçık ya da bir psikopat olduğunu düşünebilirdi. Kimse bilmemeli ve duymamalı içimdeki beni ve düşüncelerimi kimseye kendi duygularımı açıp kendimi ezdirmedim ve ezdirmem diye düşüncelere dalmışken kendinden o kadar emindi ki bir anda kendinden korkar bir durumda şaşa kalmıştı. Kendi başardıklarını insan nasıl inkar ederse oda bir an öle yaptığını düşündü. Sonunda içini susturarak bunların saçma bir düşünce zırvalığından başka bir şey olmadığın düşündü. Aslında bu düşüncelerin sebebi kendisinin Profesör’ün bakışlarından çok etkilenmesi ve bunu kafasından atmak istemesiyle doğan düşüncelerdi, fakat Profesör’de hala o üzgün ifadeli bakış kaybolmuş değildi. Bir anlam veremeyen Nicole sonunda her şeyi oluruna bırakıp düşünmemeye karar verdi. Sessiz sedasız olacakları bekmeye başladı. | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak Ders C.tesi 26 Tem. 2008, 02:21 | |
| Merak içindeki bekleyiş sandığından uzun sürmüştü. Zaman geçtikçe Paula derse başlamayacaklarını düşünmeye başladı. Seradaki keskin toprak kokusu her zaman bu kadar kuvvetli alınamadığından, ilk başta koku alma duyusu bu kokuyu beğenmişti. Fakat ilerleyen zaman burnunda hafif bir yanma hissetmesine neden oldu. Bu kadar kokunun arasında Paula' nın hassas burnu sersemlemişti. Hissettiği hafif baş dönmesini sınıfın kalabalıklığına bağlayan genç kız, herkesin ciğerlerine çektiği oksijeni görebiliyordu sanki. Hava yavaş yavaş azalıyor gibiydi. Elinden geldiğince ayakta kalmaya çalışan Paula, dayanamayıp kafasını sıraya yasladı. Henüz alnı sıraya değmişti ki profesörün sesi kulaklarında bir bayram şarkısı gibi çalmaya başladı. Ders, sonunda başlamıştı.
'' Oh, tanışma yok... '' Profesör tanışma faslını pek çok öğrenci gibi saçma bulmuş ve sadece kendini tanıtıp derse geçeceğini söylemişti. '' Tanışmak isteyenler zaten birbirleriyle tanışırlar. Herkese kendini ilan etmenin manası yok. '' mantığıyla düşündüğünden biraz olsun geri dönmüştü kaybolan ilgisi. Profesörün önünde duran boynu bükük çiçeği Kanada' dan buraya getirdiğini ve onu beslediğini anlatıyorken tavrı Paula' da '' Bitkilerle uğraşmak için fazla şevkatli biri gibi görünmüyor. '' hissi uyandırmıştı. Kafasını çok fazla takmadan bitkinin sırrını öğrenmek üzere profesörü izlemeye koyuldu. Genç adamın elleri bitkinin üzerinde danseder gibi dolaşıyor, yapraklara kadifedenlermiş görüntüsü veriyordu. Eller yaprakların üzerinde gezindikçe yavaş yavaş aralanan yapraklar, içlerinde sakladıkları gizli hazineyi beğeniye sundular. Parlak lila rengi bu değerli manzara sınıftaki herkesin ilgisini çekmişti.Açılan ağızlar yavaş yavaş eski hallerine dönerken Paula hayallerinin suya düştüğünü hissetti. Suya düşen hayalleri, suda, düşündüğünden çok daha mükemmel bir hayale dönüşmüş gibi karşısındaydılar. Bu çiçek öyle güzeldi ki...
Profesör yeterince gösteri yapıldığı konusunda tatmin olmuş olmalıydı ki, çiçeğin adı hakkındaki espirili yorumlarından sonra bir asa hareketiyle onu tekrar eski haline getirdi. Sanki ışık saçan bir yıldızı güneşten uzağa götürmüş gibi birden Paula' nın içinde hissettiği aydınlık da yok olmuştu. İçinden nedense '' Katil! '' demek geldi. Anlaşılan bugün biraz fazla dalmıştı hayal dünyasına. Dersin uygulama kısmına geldiklerini anladığında bütün gerçekliğiyle hevessizlik duygusunu hissetti. Profesör çiçeği dokunarak açabilecek birilerini istiyordu gönüllü olarak. Paula ona zarar vermekten korktuğu için gönüllü olmayacaktı. Tıpku yeni doğmuş bir bebeğe yaklaşamadığı gibi. '' İlla ki bir Gryffindorlu atılır. '' diye içinden geçirdi. Kendini kahramanlık yapmak için fazla halsiz, profesörü de tanımadan dersine atlamak için fazla içten pazarlıklı bulmuştu. |
| | | John Stewen Peterson Seherbaz
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 813 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12198 Ekspresso Puanı : 6 Kayıt tarihi : 15/03/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak Ders C.tesi 26 Tem. 2008, 23:05 | |
| Bitkibilim seraları kalabalıklaştıkça loşluğa pek de alışık olmayan başı bir an döndü. O kısa an içerisinde bulanıklaşan gözlerin düzelirken bir yüz belirmişti. Önce yine bir hayal olduğunu sandı. Stefania ilk öpüşmesinden bu yana sık sık baktığı yerlerde onun yüzünü görmeye başlamıştı. Neden olduğunu tam bilemese de kalbinde alevlenen aşkın bunu sağladığını düşünüyordu. Gözlerini kapatıp karanlığa boğdu birkaç saniye boyunca. Ama gözlerini açar açmaz yine oradaydı. Adeta birkaç saniye boyunca süren karanlığını aydınlatan güneşmişçesine ilk onun güzel yüzünü görmüştü. Etraftaki fısıldaşmaların içinde ilk Stefania’nın kısık sesiyle günaydın deyişini duymuştu. İçinde yine bir sıcaklık yükselerek yüzüne kadar ulaştı. Kalbinin atışları neredeyse bir davul çalınıyormuşçasına hızlandı. Tüm şeylerin içerisinde zihninde tek Stefania ilgili anılar ve ona olan aşkı uyandı. Kalbi yine beynine hükmetmeye başlamışken yüzüne yayılan gülümsemeyle konuştu.
-Günaydın Stefania… Nasılsın? Stefania’nın cevabını dinlerken gözleri yine bir an daldı. O mucizevi gün her dakikasıyla zihninden geçmeye başladı. hiç tatmadığı duyguların kalbine o ilk doluşu, Stefania’nın aşkına karşılık vermeyeceğine duyduğu korku ve akabinde onun sözleriyle; mavi gözlerin büyüsüyle dudakların birbirine ilk dokunuşu bir film gibi geçti zihninden. İlk karşılaşmalarından belliydi onunla birlikte çok haylazlık yapacağı çünkü o ilk karşılaşmada sihirli hayvan evindeki bütün baykuşların kalabalığı yara yara uçarak kafeslerinden kaçmalarını sağlamıştı. İlginç ve bir o kadar da komik bir ilk karşılaşma olmuştu. Sonrasında da Hogwarts’ta bir çok maceraları olmuştu ve her macera ile biraz daha yakınlaştığını ancak o gece anlayabilmişti. Tatillerde bile aklından eksik etmediklerinden olmasının, onu her daim korumasının ve hep onunla konuştuğunda rahatlamasının tek bir sebebi vardı. Aşk…
Dalgınlığının bozulması oldukça sert birine benzeyen profesörün konuşmaya başlamasıyla olmuştu. Oldukça yakışıklı ve sert görünen profesörün adını parşömene not etti. Bernand… Tanışma merasimini bekledi ancak bunu akılsızlık olarak gören profesör direk derse geçmeyi yeğlemişti. John’un yüzüne hafif bir gülümseme yayıldı. Uzun uzun kendisini birkaç derste tanıtmıştı ve profesöre yeniden uzun uzun anlatmak istemiyordu. Zira bu işi her yeni profesöre yapmak oldukça sıkıcı bir iş olmuştu. Nasıl olsa konuştuklarını bırakın adını bile hatırlamayacaklarına göre neden soruyorlardı ki? Profesörün aptallık olarak görmesine kesinlikle katılıyordu. Ancak katılmayanlar da vardı elbette ki oflayıp puflamalar alanda yayılmıştı. Profesör bunların hiçbirini umursamıyor görünüyordu ki direk hala kapalı durumda olan bitkiyi önüne çekmeye koyulmuştu. John bitkiye kaşlarını çatmış bir şekilde zihnini Stefania’yı gördüğü an bıraktığı konuya yani bitkiyi hatırlamaya zorlamaya devam ediyordu. Evet biliyordu bu bitkiyi. Biliyordu…
Profesörün açıklamalarına başlamasıyla eli otomatik bir tavırla not alırken notlardan bir şeyler anlamaya çalışıyordu. Bit ile ilgili hatırlayamadığı şeyleri hatırlatacak bir şey arıyordu. Ender bulunan bir bitkiydi tıpkı annesinin sevdiği gibi. Kanada… Evet dedesi oraya gitmişti ve dönerken annesine bir hediye getirmişti. Dedesinin deyimiyle sevgi çiçeğiydi. Annesinin sevgisini göstermek için sık sık okşadığını hatırladı. Bitki zihninde tümüyle canlanırken bir an hatırlamanın verdiği sevinçle haykırmak istedi. Bunu yapsa sert ve binasındakileri pek sevmiyora benzeyen profesör hemen puan kıracağını bildiğinden sustu. Fakat elindeki titremeye engel olamadı. Bunun sonucunda kağıt biraz çizilmiş ve lekelenmişti. Ancak yazıya bir şey olmamıştı. Pek sorun olmadığını düşünerek önemsemedi. Mürekkep lekesi parşömenin emmesiyle ağır ağır solarken onu öylece bıraktı ve başını profesöre çevirdi.
Profesör tam da annesinin yaptığını yapıyordu. Sevgisini göstermek istercesine hafif hafif okşuyordu. Bitki öylesine narin görünüyordu ki profesör sanki biraz sert olsa yada biraz daha hızlı yapsa bu hareketi gerçekten de kırılıp ölecekmiş gibi duruyordu. Ancak profesörün becerikli elleri bunu başarılı bir şekilde yapıyordu. Profesör okşadıkça bitki nazlı bir prensesmişçesine hafif hafif açılmaya başlamıştı. John’un gözleri hayranlıkla bitkiyi izliyordu. Tıpkı daha önce beş yaşında olduğu gibi göz kamaştırıcı bir güzelliği vardı. John’a bugünlerde her güzelliğin olduğu gibi Stefania’yı hatırlatan güzellikteki parlak lila renkli çiçek açılana kadar hayranlıkla izledi. Teoride basit olsa da oldukça zor görünen bir şeydi profesörün yaptığı. Özellikle de bitkinin ne kadar narin ve nazlı bir prenses olduğu düşünülürse kesinlikle uygulamada zor bir iş olmalıydı. Belki bu işle yıllardır ilgilenen profesör dışında yapabilenler pek azdı. Ama annesi yapabiliyordu ki bu John’un da yapabileceğini gösteriyordu.
Profesörün adını söyleyecek gibi görünmesiyle eli parşömen ve tüy kalemine gitti yeniden. Ancak profesör adını değil sadece kendi yakıştırdığı ismi söylemişti. John parşömenin başında akan mürekkebi küçük bir nokta oluşturan parşömene önce sevgi çiçeği sonra da okşa beni yazdı. Sonra notlarına profesörün nasıl okşadığına dair birkaç ufak şey ekledi. Bu sırada profesör uygulama yapacak birini aramıştı. Kim bu zor işe cesaret edebilir dermişçesine bakıyordu çoğu kişi. John da başta duraksamıştı. Yapabilir miydi? Ellerine bakıp o kadar narin bitkiyi okşayabilip okşayamayacağını kafasında tasarlamaya başladı. Sonunda derin bir nefes aldı. Cesaret etmek hakkında düşünüyordu ve o bir gryffindordu elbette cesaret edecekti.
-Ben yapabilirim profesör Etrafa bakınan profesöre sesini duyurmak istercesine konuşmuş ve parmağını kaldırmıştı. Bir an profesörün puan kırmasından korksa da tavrından pek bunu yapmayacağı belli oluyordu. Çünkü gözleri uzunca süredir birini aramak istercesine etrafta dolanıyordu. Bu işten sıkıntılı göründüğü açıktı. Sıkça baktığı Slytherinlerin çoğu biri yapar umuduyla gözlerini Gryffindorlara dikmişti çünkü. Parmağı havada beklerken profesörün onu görmesini ve puan kırmamasını umdu. Elbette bir de başarmayı. Bu sezon herkes başarmak istiyor gibiydi ki gerçekten de oldukça çekişmeliydi. Bu çekişme arasında kimin kazanacağına merak ederek beklemeye devam etti. | |
| | | Serah S. Kimberly Dixie
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 70 Yaş : 31 Kan statüsü : Melez Galleon : 12306 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 19/01/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak Ders Paz 27 Tem. 2008, 02:06 | |
| Attığı adımlar ona acı veriyordu. Bunun nedeni ise bir süre önce düşüp bileğini incitmiş olmasıydı. Tamamen kaza olsa da çoğu kişi şüpheyle bakmıştı ona. İyi ki bileği burkulmuştu sanki komaya girmiş gibi bakmasalar olmaz mıydı?! Sarı saçlarını 'kender toplaması' dediği biçimde bayağı yukarıdan toplamıştı. Gitmekte olduğu ders bitkibilimdi ve bitkibilim profesörünün sert biri olduğunu duymuştu. Profesörlerini kızdırmak istemediği için de erkenden dersliğe gitmenin en uygun şey olacağını düşünmüştü. Profesörlerin bir kısmından korkardı. Acaba Bitkibilim profesörü de korkacağı kişilerden mi olacaktı? Tedirginlikle karışık bir merak bünyesine hakim olduğu için kahvaltı bile yapmadan bahçeye yöneltmişti kendisini. Açık havada koşuşturan birkaç Gryffindor'lu birinci sınıf öğrencisi o yanlarından geçerken Serah'a çarpınca Serah'ın bileği isyankar bir tavırla sızlamış ve Serah yüzünü buruşturmuştu. Çocuklara korkunç denilebilecek kadar kızgın bir bakış atmış ve işaret parmağını uyarırcasına birinin göğsüne bastırıp sinirinden de biraz acıtarak
"Sakın bir daha etrafta böyle koşuşturmayın! Burayı ne sanıyorsunuz? Çocuk parkı falan mı?! Eğer bir daha bana rastlarsanız hiç karşılaşmamış olmayı dilersiniz. Şimdi gidebilirsiniz." demişti. Çocuklardan kızıl saçlı olanı tam cevap vermek üzereyken Serah'ın attığı uyarıcı bakışla cevap vermemeyi seçmişti. Serah ise onlara son bir bakış atarak ve aksayarak yürümeye devam etmişti.
Çimler ayağının altında ezilirken o dersliğe varmıştı. Birkaç öğrenci şimdiden gelmişti bile. Tanıdık olanlara baktı. Sınıfın geneline selam vererek pek insan olmayan bir yere geçti. Bileğinin sızısını yok saymaya çalışarak profesörü beklemeye başladı. Beklerken seralara bakıyordu. Karışık bir toprak kokusu... Ferah ama bir o kadar da insanı tehlikedeymiş gibi hissettiren. Serah bunun nedenini merak etti ama cevabı bilip bilmemek istediğinden pek emin değildi. O seralardaki bitkileri anlamaya çalışırken profesör gelmişti. O gelince Serah mavi gözlerini profesöre yöneltmiş ve profesörü incelemişti. Ona bakarken hissettiği şey *Bu derste uslu ol. Sakın olumsuz bir şey yapıp puan kaybettirme.* olmuştu. Profesör adını söyleyerek hemen derse geçmeyi seçmişti. Tanışmayı saymamak? Tabii ilerleyen zamanlarda gereken öğrencileri tanıyacak olabilirdi. Profesörün kişiliği hakkında pek bir yorum yapamadı. Hangi binadan mezundu acaba? Bu soruları bırakıp derse geçmenin daha iyi olacağına kanaat getirerek profesörü dinlemeye devam etti.
Profesör kapalı tuhaf bir bitkiyi hafifçe sarsarak bitki hakkında konuştu. Kanada'da yetişen zarif okşayışı seven ilhinç bir bitki? Serah onun tam olarak neye benzediğini merak ediyordu. Acaba profesör onlara nasıl okşanacağını gösterecek miydi? Profesör yavaşça bitkiyi okşuyordu. Okşarken de iyi şeyler düşünüyor gibiydi. Yapraklar yavaşça açılıp içinden parlak lila renginde bir çiçek çıkınca Serah'ın gözlerinde şaşkınlık ve merak pırıltıları belirmişti. Çiçeği çok sevmişti ama tam olarak ne işe yaradığını da merak etmişti. Çiçeğe bakarken ayağının sızısı bile geçmişti. Tabii o daha çok çiçeğe yoğunlaşmaktandı. Acaba çiçeğin böyle bir gücü var mıydı? Sormayı düşündü ama bir an ürktü. İlerleyen zamanlarda sorabilirdi. Profesör bitkinin kendisinin taktığı şekildeki adını söylerken hafifçe gülümsemiş ama bu gülümsemesini çabucak bastırmıştı. Bitki tekrar kapanınca üzüldüğünü hissetti. Profesör kim onu açmayı denemek ister diye sorduğundaysa bir an duraksadı. Sonra eli yavaşça havaya kalktı. Konuşmadan profesöre bakmaya başladı. Sonra çok yüksek olmayan ama net bir şekilde duyulabilen bir sesle
"Bir soru sorabilir miyim, efendim?" diye eklemişti. Acaba profesör ona söz hakkı verecek miydi? Sorusu zihninde şekillenirken o profesör ile göz bağlantısı kurmaya çalışıyordu. Serah genelde birisiyle konuştuğunda göz teması kurmaya çalışırdı. Daha çok güvenildiğini hissederdi. Şimdi ise sessiz bir bekleyiş içerisinde profesöre bakıyordu... | |
| | | Elina Lora Dark
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 405 Yaş : 32 Kan statüsü : Melez Galleon : 11956 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/07/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak Ders Paz 27 Tem. 2008, 15:32 | |
| Elina bir yandan gözlerini okuvuşturuyor bir yandan da '' ya babam ayrıldıktan sonra başka biriyle evlenirse evin içinde yeni bir kadın. Ya filmlerde olduğu gibi üvey annelik taslarsa yada yeni bir çocukları olursa ve çocuk kız olursa ... '' diye düşünüyordu.Birden'' ahh '' dedi ve gözlerini ovuşturmayı bıraktı beyninden düşünceleri silmeye çalışırçasına bastırmıştı gözlerine şimdi daha fena yanıyorlardı. Profesör konuşmaya başladı , ve tanışmanın saçma olduğunu söyledi Elina '' profesörlerinde gözü açıldı ne güzel tanıtıyoduk kendimizi ders kaynıyordu '' diye düşünmeden edemedi.
Profesörün masasında bulunan bitki çok acayipti Qrofesör bitkiyi kanadadan bulmuştu.Elina başka yerler gezmeye , görmeye çok meraklıydı.Ama kendini çok yorgun hissettiğinden ötürü bitkiye pekte ilgi gösteremiyordu.Profesör çiceğin üzerinde elini gezdirdi ve kötü görünüşlü çiçek lila renginde parlak harika bir renge dönüştü Elina dersin başından beri ilk defa bir şeye yoğunlaşabiliyordu.Profesör çiçeğin adını '' okşa beni '' koyduğunu söylediğinde ise bir kaç günden beri hiç gülmediği kadar gülmüştü.Çiçekleri severdi ama bir çiçeğin bu kadar güzel olabileceğini düşünmemişti.Profesör çiceği okşamayı bıraktığında çiçek tekrar kapandı profesör çiçeği kimin okşamak istediğini sordu Elina çiçeğe ellemeyi çok isterdi ama çiçeğe kadar yürücek gücü bile bulamıyordu kendinde.Zaten onun kalkmasına da zaman kalmadan gryffindorlu birinin kalkacağından emindi.Ama Emily izin istemişti.Elina onun kalkmasına nedendir bilinmez hek bir mutlu olmuştu.Emily ' e karşı güzel duygular beslediği kesindi.Ders Elina'ya iyi gelmişti.Artık yüzünde hafif bir gülümseme vardı.İlk başlarda bu dersi saçma bulmuştu ama artık birazda olsa seviyordu. | |
| | | Madeleine Violet Miller
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 96 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11936 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 22/07/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak Ders Paz 27 Tem. 2008, 19:57 | |
| Güneş tüm ahengiyle yukarıya doğru süzülüyor, hatta kayıyordu. Ve bunu yaparken etrafına müthiş bir ısı ve ışık yayıyordu. Mad, kendine çarpan bu rastgele ışıkların biriyle uyanmıştı işte. Gözlerinin içine doğru gelen ışık ve pencerenin yanına kalan kolunun ısınmasıyla, oldukça rahatsız olmuştu doğrusu. Yataktan kalkmak istemiyordu aslında öğlene kadar yatmak, uyumak açıkçası tembellik yapmak istiyordu aynı çocuklık yıllarındaki gibi. Ama bu tam anlamıyla imkansız gibi birşeydi. Mavili beyazlı örtüyü, yine beyaz ve narin elleriyle savururcasına ittirdi. Erken kalkmak hiçbir zaman hoşuna gitmemişti zaten. Hemde hiçbir zaman. Uyumak varken, neden erken kalkmak ? Yatmak varken neden koşuşturmak ? Aklındaki sorular biraz daha düşünürse çıkılmaz hale gelecekti biliyordu, bu yüzden yine mavi terlikleri giyip banyoya gitmek en mantıklısı olacaktı. Cübbesini üzeirne geçirip ayakkabılarını giyindi. Çantasını sırtına vurarak seralara doğru ilerledi.
İçine düşen heyecan ve korku birleşimi bir duyguyla katediyordu yolları. İlk derse girmenin korkusu, bu zevki bastırıyor gibiydi. Daha önce hiç karşılaşmadığı olaylar karşısında şimdi dimdik durmalıydı. Bir dersten bu kadar çekinmek fazla abartılıydı galiba lakin Mad bunu hala gözünde büyültmekteydi. Heyecanını belli etmemesi lazımdı ki asıl önemli olanı çekindiğini belli etmemekti. Yıllardır bazı zorlukları göğüslemiş bedeni, şuan da bunu da yapabilirdi. Evet bunu başarabilirdi. Yollar bitmeyecekmiş gibi ufukta belirirken, yavaş yavaş güvenini topluyordu.
Lakin bir sorumluluğu vardı. Kendisine olan sorumluluğu pek önemli değildi ama arkadaşlarına karşı bir sorumluluğu vardı; belki de en önemli olanı buydu. Söz vermişti ailesine, bu seneyi iyi geçireceğine dair. Roviuné ailesine yakışır bir şekilde tamamlamalıydı bu seneyi. İşte bütün bu sorumluluklarla yüklenmişti küçük bedeni. Zira ailesi önünde küçük düşmek, fazlaca çekindiği durumlardan birisiydi. Başını iki yana sallayıp ''Kaderden kaçılmaz.'' diyerek dersliğin ağır kapısını itti.Neden bu kadar çekinmişti.
Mad gördüğü kabusun hala etkisinde yataktan fırlamış banyoya koşturmuştu. Geç kaldığının farkındaydı ama yapacak bir şeyi yoktu. Çok özenle baktığı Ravenclaw cüppesini üzerine geçirip saçlarını toplamaya başlamıştı. Hazırlandığında şöyle bir etrafa baktı ve kitaplarını alıp koşturarak aşağıya indi. Kahvaltı edecek ne hali nede vakti vardı. Bu yüzden biraz açtı.Profesör az sonra tekrar konuşmaya başlamıştı.
Profesör konuşmasını bitirdiğinde tereddütle arkasına yaslandı. Bugün bunu yapacak kadar cesur hissetmiyordu. 'Okşa Beni' bitkisini başkası okşayacaktı. Birkaç öğrenci parmak kaldırırken; Buz mavisi gözleri hala bitkiyi süzüyordu. | |
| | | Odessa Meredith Poulter Cadı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 331 Yaş : 32 Kan statüsü : Melez Galleon : 11975 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 05/07/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak Ders Ptsi 28 Tem. 2008, 17:54 | |
| Meredith keyifli bir Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersinden çıkmış; pencereden yağmur yağdığını görmüş ve hiç duraksamadan dışarıya atmıştı kendini. Yağmur en sevdiği şeydi. İstediği gibi, şakır şakır yağmıyordu ama; onu ıslatacak kadar olması bile yeterdi. Yarım topladığı, düzgün saçlarının tepesindeki gümüş benekli mavi tokasını çıkarttı ve uzun, düz saçlarını serbest bıraktı. Böyle güzel bir duygu var mıydı dünyada?.. Uçuyormuş gibi hissediyordu Meredith; özgürlüğü kucaklıyormuş gibi. Bunca kuralın arasında yaşayıp giderken; yağmur iyi gelmişti ona. Islandığı için yavaş yavaş dalgalı hale gelmeye başlayan saçlarına ve sırılsıklam olan cüppesine aldırmadan bitkibilim seralarına yöneldi. Dersin nerede yapılacağını bilmemek işine geliyordu bu sefer, yağmurun altında dolaşmak için biraz daha vakti vardı. Keyifli adımlarla seraların arasında dolanmaya başladı; çiseleyen yağmur da dinmişti bu arada. Meredith ileride kalabalık bir grup görünce dersin orada olduğunu anladı ve gruba doğru ilerledi. Yağmurdan sonra ortaya çıkan mis gibi toprak kokusunu içine çekti iyice. Bağımsızlığın, kuralsızlığın kokusuydu bu. Bitki ve hayvanlarla arası hiçbir zaman iyi olmamıştı; ama denemekten zarar çıkmazdı. Hem ileride Quidditch oyuncusu olamazsa düşündüğü mesleklerden biri de şifacılık değil miydi? Bu ders ona gerekiyordu. Dikkatli dinleyip söylenenleri yapması ve çenesini kapalı tutması gerektiğini kendine hatırlatırken; artık kendisiyle arasında çok az mesafe kalmış olan serada John'u görünce sevinçle el salladı. Kendi döneminden olan Stefania'de oradaydı. Yalnızlık çekmeyecekti anlaşılan bu ders. Uzun yıllar büyük acılar çektikten ve hayatının sonuna kadar mutsuz yaşayacağına inandıktan sonra bu kadar mutlu olabilmek gerçekten müthiş bir duyguydu.
Sonu görünmeyen; loş ışıklı, nemli serada adımlarını hızlandırarak yürüdü. Her yer çeşitli bitkilerle kaplıydı; sarmaşıklar güneş ışıklarının aralardan sızmasına engel olmak istiyormuşçasına camları sarmıştı. Yaklaşınca; kendisini ve arkadan gelmekte olan birkaç öğrenciyi dikkatlice inceleyen genç profesöre kaydı bakışları. "Hayret" diye geçirdi içinden. Acaba dersi nasıl anlatacaktı; besbelli tecrübesiz biriydi. Sonunda arkadaşlarının yanına vardığında derin bir soluk aldı. Su damlacıkları saçlarından yüzüne doğru akıyor, her tarafını ıslatıyordu. Çoğu kişinin, hatta profesörün bile kendisine deli gözüyle bakmasına aldırmadan John'a ve Stefania'ye döndü: "Selam!" Arkadaşlarından baş selamlarını aldıktan sonra; gülümseyerek duvara yaslandı ve profesörün konuşmaya başlamasıyla, onu çözmek istercesine kulak kabarttı. İyilik meraklısı, sabırlı birine benzemese de; Kanada'da bitkibilim araştırması sırasında yetiştirdiği özel bitki, Meredith'i etkilemişti. Profesör Thandom gözlerini kapatarak konsantre olmaya çalıştı ve sakin parmaklarını yumuşakça bitkinin dikensiz, tüysüz yapraklarının üzerinde gezdirmeye başladı. Birdenbire kendini tüm dış etkenlere kapatmış olan bitkinin zarif yapraklarının açılmaya başlamasıyla, sınıftan hayret nidaları yükseldi. Dört yaprağın ortasında; inanılmaz bir şey duruyordu: görkemli, hafif mor renginde bir çiçek. Meredith herkes gibi şaşkındı. Aslında bunu görmesi, bitkilerin de insanlar gibi bir ruhu olduğunu hatırlatmıştı ona. Belki de öğretmeninin elinde tuttuğu o bitki, içinde barındırdığı o güzel çiçeği incitmemek için yapraklarını kalkan etmişti ona. Kimseye göstermemeye kararlıydı. Sadece bir tek şey çıkarabilirdi onu: Sevgi. Thandom; yumuşak okşamalarıyla göstermişti ona sevgisini. 'Okşa beni' adını verdiği bitkinin yapraklarını tekrar kapatmasıyla, onları açacak bir gönüllü istedi Profesör. Meredith bir an kararsız kaldı. Aynı kendi gibi; içinde bambaşka bir canlı taşıyan bir bitkiyle karşı karşıyaydı; ama ona gerçek bir sevgi verebileceğinden emin değildi. Bu yüzden tereddütle kalkan parmağını indirdi. Hevesli onca parmak, kendilerinin seçilmesini istercesine kımıldıyordu havada. Profesör Thandom ise yeşil armalı Slytherin grubuna göz gezdiriyordu. Meredith soluğunu tutarak bekledi. | |
| | | Johnny Amoux Malfoy Tılsım Profesörü
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1643 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12199 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 12/03/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflar İçin Ortak Ders Salı 29 Tem. 2008, 13:39 | |
| Bütün gece, Ravenclaw Ortak Salonunda mavi bir pufa oturmuştu ve düşünmüştü. Sessiz bir şekilde düşünmüştü. Aslında hiçbir şey düşünmek istemiyordu. Ancak kafasını kemirip duran bu illet Johnny'i hiçbir zaman bırakmıyordu. Okula geldiğinden beri düşünmekten beyni yorulmuştu artık. Hali kalmamıştı artık. Altı sene boyunca çektiği sıkıntılar şimdi dank ediyordu kafasına. Derslerle ilgili herhangi bir sorunu yoktu. Yaşadığı tek sorun annesinin sürekli gönderdiği mektuplardı. Neredeyse üç parşömenlik mektuplar, derslerine yansımaya başlamıştı. Bir Ravenclaw olarak zekiliğini kullanamıyordu. Zaten ailesi dışında Hogwarts'da bir sürü sıkıntı çekmişti. Kayıplar, Skandallar, Sorunlar... O kayıplardan biri kendi de olabilirdi. Birçok arkadaşını kaybetmişti. Tam bu sorundan kurtulacakken bir de ailesi işin içine girmişti. Peki ablası Rocio'ya neden bu kadar çok mektup göndermiyorlardı. Belki de gönderiyorlardı. Bunu ablasına sorması lazımdı. Izdırabını ve sorunlarını geride bırakmak istiyordu artık. Zaten ayda yılda bir kez boş bir dersi oluyordu. Onda da sorunlarla kafasını kemirmek istemiyordu. İstediği tek şey açıp gelecek postsının eylül sayısını okumaktı. Gelecek Postasının yeni editörü bildiği kadarıyla Hogwarts'dan mezun olan birisiydi. Ama adını daha öğrenememişti. Eylülün başında aldığı ve okumaya fırsat bulamadığı gelecek postasını açtı ve gözlerini manşetteki habere dikti. Gördüğü tek resim Profesör Derwent'ın resmiydi.
Neredeyse her satırda ve satır aralarında felaket yazılarını gözleriyle seçebiliyordu. Yeni editör Derwent'ı epey kötülemişti. Pencereden esen hafif bir rüzgar her seferinde gelecek postasının yapraklarını sessizce oynatınca gözüne çarpan yazılar biraz daha belirginleşiyordu. Gördüğü isimler acısının artmasına neden olmuştu. Keiran Brandon O'Dwayne, Sarah F. Ainsworth, Lucienda B. Blanc, Elwina Wren Malfoy ve Angelina Eleonera Johnson... İsimler gözüne her çarptığında sanki kalbine hançer yemiş gibi hissediyordu. Onlarla ilgili her şeyi unutmak istiyordu. Ama unutması imkansız gibiydi. Çünkü rüyaları dahil her yerde onların ismini duyuyordu. Dostlarının ismini duyuyordu ve her seferinde gözleri doluyordu. Tıpkı şu anda olduğu gibi. Gelecek Postasının sayfalarını hızlı hızlı çevirirken gözüne çarpan bir felaket başlığı daha o haberi okumasına teşvik etmişti. Haberin içinde görebildiği isimler Elwina Malfoy ve Angelina Johnson olmuştu. Yine birisi ölmüş. diye içinden geçirirken ortak salonun kapısının açılmasıyla birlikte içeriye giren kişinin Lily olduğunu fark etmişti. Ona karşı biraz utangaç davranmasına rağmen yine de bir selam vermesi gerektiğini düşündü. Ama Johnny selam vermeden Lily'nin ağzından dökülen kelimeler onu şaşırtmıştı. Söylediği tek şey bitkibilim dersiydi. O anda beyninde bir şimşek çaktı. Evet, bitkibilim dersini unutmuştu. Lily'e herhangi bir yanıt vermeden bitkibilim dersine koştu.
Mavi-bronz puftan kalktı ve kapıya ilerledi. Tam kapıdayken hatırladığı şey çantasını unuttuğuydu. Ta yatakhaneye çıkıp alması onun zamanından çalacaktı. Bu nedenle ince ve şekilsiz asasını bir hışımla cüppesinden çıkardı. Elleriyle sıkı sıkı kavradığı asasını yatakhane merdivenlerine doğru tuttu ve sesli bir şekilde büyü sözlerini mırıldandı. O anda havada kuş gibi süzülen bir sırt çantası gördü. Çok hafif bir şekilde süzülen çanta saniyeler içinde Johnny'nin eline varmıştı. Johnny çantasını sırtına hızlıca atarak bitkibilim seralarına ilerledi. "Neden en yüksek katta olmak zorundayız ki." diye bağırarak söylendi. Değişen merdivenler her zamanki gıcıklığını yapmış ve sürekli değişmişti. Aşağı inmesi neredeyse 15 dakikasını almıştı bile. Meşe kapıyı açtığında vücudunu yalayıp geçen bir rüzgar onu biraz olsun hafifletmiş ve rahatlatmıştı. Serin havanın içindeki saf oksijeni ciğerlerine çekerek seralara ilerlemeye başladı. Öğrencilerin telaşlarını görebiliyordu. Bazıları boş derslerden fırsat bilp ya arkadaşı ya da sevgilisiyle el ele bir vaziyette baykuşhanenin yakınlarında geziniyordu. Bazıları ise derse yetişmenin telaşıyla dersliklere ilerliyordu. Dağdan esen serin rüzgarı her için çekişinde rahatlıyor ve zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordu. Zaten seralara gelmesinden belliydi. Seraların ince kapısını açtı. Sınıfta neredeyse boş yer yok gibiydi. "Geç kaldığım için özür dilerim Profe-sör-r." Profesörün adını söylemesiyle cümlesini bitirdi: "Profesör Bernard." Ardından kendine boş bir sıra bularak oturdu.
Daha Johnny gelir gelmez Profesör hemen ayağa kalkarak konuşmasına başladı. Her profesörün yaptığı ve yapmaktan bıkmadığı bir şekilde yine bir giriş konuşması yapmıştı. Profesör konuşmasına devam ederken Johnny sinsice sınıfı gözlemlemeye başlamıştı. Birçok çiçek vard. Bu çiçeklerden ferah bir koku salınıyordu etrafa. Bitkiblim seralarında aslında pekte fazla bir şey yoktu. Görebildiği tek şey çiçekler ve burnuna aldığı görünmez kokuydu. Profesörün konuşmasının ardından serada en fazla gözüne çarpan bitkiyi eline aldı ve anlatmaya başladı. Ardından profesör elinibitkinin üzerine götürdü. Kısa bir okşamanın ardından yapraklar canlanmaya başladı. Çiçekleri açmıştı bitkinin ve gözlere çok güzel bir görüntü oluşturuyordu. Johnny bu durum karşısında resmen ağzı açık bir vaziyet almıştı, birçok öğrenci gibi... Profesörün kendi taktığı adı söylemesi ile neredeyse bütün sınıf bir kahkahaya boğulmuştu. Bu ne biçim bir isim böyle. diye geçirdi içinden. Ardından profesörün asasından çıkan bir ışık huzmesi gördü. Aynı anda çiçeğin yaprakları aniden kapandı. Bu büyü de ne böyle. diye içinden sessizce geçirirken birçok kişi elini kaldırmaya ve izin istemeye başlamıştı. "Bende yapabilirim profesör." dedi, bir yandan da eli havada bir vaziyette bekliyordu. Anladığı kadarıyla çiçeği okşamak için çağırıyordu öğrencilerini. Bundan basit ne var. diye söylendi. Bir yandan da profesörün kimi kaldıracağını merak ediyordu. | |
| | | | Tüm Sınıflar İçin Ortak Ders | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |