|
| I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) | |
|
+14Serah S. Kimberly Dixie Nicole Marissa Magdalene Christophér Thomás Austin Elizabéth Adrianna Malfoy Christian Dayrnt Black Genevieve Tessa Malfoy Eurydice Black Constantia Inés Kalliope Paigé Searlus Adolf Maynard Griswald Vilerus Chas Le'Borge Stefania Valérie Bécaud Stefan Josh Valery Carrina Alys Levine 18 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Carrina Alys Levine Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 44 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12000 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 20/06/08
| Konu: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Çarş. 02 Tem. 2008, 23:01 | |
| Carrina soluk yeşil bakışlarını masasının üzerindeki kalınca, ama yine de oldukça düzenli bir şekilde dizilmiş olan kâğıtların üzerinde gezdirdi; bu parşömenler kitaplarda bulamadığı diğer her şey hakkında bilgi içeriyordu. Sahip olduğu yüzlerce kitaba rağmen... Tahta, rahatlıktan fersah fersah uzak olan iskemlesinin ucuna oturdu, bütün parşömenlerin arasından aradığını bulmasının imkânsıza yakın bir ihtimal olduğu fikrini reddederek, uzun ve ince parmaklarıyla kâğıtları karıştırmaya koyuldu. Güneş ışınları pencereden içeriye süzülerek zaman zaman gözlerini kısmasına neden bile olsa, ısrarla arayışını sürdürdü; zira on beş dakika gibi kısa bir süre sonra elinde uzun bir parşömen tutuyordu. Yalnız olduğu için, bu kez yüzünde oluşan zafer ifadesini engellemedi. Yine de bu zafer ifadesi bir an sonra yüzünden solup gitmişti bile; sert, buzdan maskesini güzel ve zarif yüzüne yeniden takmıştı.
Ayağa kalktı, pencereye doğru yürüdü. Güneş gökyüzünde pırıl pırıldı, şatonun birkaç öğrenci dışında boş olan bahçesini aydınlatıyordu. Gözlerini dışarıda son bir kez gezdirdi odasına dönmeden önce, dışarının boş olmasına şaşırmamıştı; zira herkes kahvaltıda olmalıydı. Carrina kahvaltıya gitmemişti, oradaki tüm gürültü ve olabildiğine fazla olan insanlar sinirlerini yıpratıyordu. Yalnızlığı neredeyse her şeye tercih edebilirdi oysa o. Uzun zamandır ayaktaydı, şafaktan yaklaşık bir saat önce uyanmıştı bugün de, her zaman olduğu gibi. Buna rağmen çehresinde uykuya benzer en ufak ifade yoktu, az önce uyanmışçasına dinçti. Masanın kenarında duran altın kadehi eline aldı, balkabağı suyundan son yudumunu içti.
Aynasına doğru yürümeye başlarken odanın sessizliği adım sesleriyle bölünüyordu. Bu kulak tırmalayıcı ve sinir bozucu ses bir anlığına yüzünü buruşturmasına neden oldu. Aynanın karşısında geldiğinde, omuzlarına salınmış olan uzun saçlarını bir hamleyle arkasında tutturdu. Bakışlarını bir an saçında gezdirdikten sonra, dersine hazır sayılırdı artık. Bu ders, sinirini bozuyor, belki de –o kendisine itiraf edemese de- korkutuyordu. Ders anlatmak hakkında bir sorunu yoktu, hayır, ancak tahammül edemediği gürültü ve haşarı öğrencilerdi. Hepsi küçük, yaramaz veletlerdi ne de olsa. Dişlerini sıktı sinirle, korktuğu şey; öğretmenlikten nefret ettiğini anlayıp bir an önce buradan gitmeyi istemesiydi. Bunun gerçekleşmesi halinde, başına büyük işler alması gerekirdi; sakinliği yerle bir edebilecek bir şey daha.
Zihninden bu aptalca düşünceleri uzaklaştırarak deniz mavisi cüppesini düzeltti, kapıyı ardından sertçe çekti ve dışarı çıktı.“Colloportus.” diye mırıldandı elindeki asayı hafifçe sallayarak. Öğrencilerin odasına girmesini istemiyordu, kimsenin bulmaması gereken bazı şeyler vardı odasında. Tek önlemi bu değildi elbette. Uzun adımlarla dersliğe doğru yürümeye koyuldu, işte başlıyordu. Dersliğe varan dek geçen süre, normaldekinden çok daha kısa gelmişti Carrina’ya. Neden olduğunu anlamıyordu, kendine ifade edemediği korkusundan –korku sayılmazdı aslında- kaynaklandığını düşündü, kaçındığı bir şey söz konusu olduğunda zaman hızlanıyor gibi gelmişti hep, şimdiki gibi zamanlarda. Dersliğin kapısını açıyordu bir an sonra ise. Boş dersliğe baktı kısa bir süre, ardından masasına gitti. Artık yapacağı tek şey, beklemek olacağa benziyordu… | |
| | | Stefan Josh Valery Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 667 Yaş : 34 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12019 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/06/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Perş. 03 Tem. 2008, 00:10 | |
| Yeşil gözleri kahverengi ve beyazın oluşturduğu tüylerin sahibi felix’e bakıyordu. Küçücük elleri vardı onlara el mi demeliydi bilmiyordu ama… Çok şirin görünüyordu. Onu satın aldığına gerçekten çok mutluydu. Belki o olmasaydı her şey böyle neşeli olmazdı. Onun karnından sanki gıdık alıyormuş gibi gıdıklıyordu. Ama oda bunu anlıyormuş gibi gıdıklanan bir insan gibi kıvranıyordu. Hoşuna gidiyor olmalıydı. Hep bunu yapardı tabii Felix’de karşılık verirdi. Artık bir son vermesi gerekiyordu ki yoksa derse geç kalacaktı. Felix’i yanında götüremezdi. Orada kalması gerekiyordu ama bu seferde uslu durmazdı.
Kafesine koyacaktı başka çare yok. Kafeste canı sıkılıyordu bundan emindi ama yapacak başka bir şey yoktu. Bıraksa bütün ortak salonu kemirebilirdi. Çok yaramaz bir fareye sahipti. Gidene kadar oynamasına izin vermişti. Hemen üzerindekileri çıkarttı cüppesini giydi. Güneş ışınları yüzüne yüzüne geliyordu. Bunu önlemek için perdeyi çekmişti. Şimdi o yakıcı sıcak perdeden içeriye girmiyordu. En azından Felix rahat edecekti. Bir de serinletici olsa tam iyi olacaktı onun için. Ders için ne götürülecek bilmiyordu ama asasını cebine koydu. Bir kaç tanede kitapla ders için olan kitabı aldı.
Bu ders hakkında iyi bir bilgiye sahip olmak gerekiyordu çünkü önemli bir dersti. İyi bir yere gitmek istiyorsa mutlaka o dersi geçmesi gerekiyordu. Ve geçecekti de. Kafası biraz karışıktı daha doğrusu yorgundu. Felix yüzünden değildi ama bir parçada onun etkisi vardı. Hemen kaçmaya çalışan Hamster’ı kafesine koydu ve gölge olan bir yere koydu. Hiç olmazsa orada yanmazdı. Bakışları şimdi kapıya yönelmişti ki bütün vücuduyla yapıyordu onu şimdi. Kapının kolunu döndürdü ve kapının arka tarafına geçti. Şimdi yürümeye başlamıştı. Önüne bakıyordu elindeki düşecek olan kitapları ve bazı eşyaları düzelterek yoluna devam etti.
Heyecanlanmıyordu. Sadece biraz korkuyordu. Dersi anlayamayacağından neden böyle düşünüyordu ki onun kafası neden almasın bu dersi. Diğerleri bu dersi yapıyorsa oda yapabilirdi. Diğerlerinden hiçbir eksiği yoktu. Biraz gaza gelmişti sanki kendi kendini gaza getireni de ilk defa görüyordu. Hızlı hızlı yürüdüğünün farkında bile değildi. Dersliğin önüne gelmişti işte sanki biraz heyecanlanmıştı derse geç kalmamayı umuyordu. Ama geç kalmışta olabilirdi. Kimse gelmemiş olsun N’olur. İçeriye girdiğinde sadece profesörün olduğunu fark etti. Masasında öylece oturuyordu.
Gözü tahtaya ilişmişti hiçbir şey yazmıyordu her profesörün yazdığı yazıyı bu profesör yazmamıştı. Tılsım profesörü de öyle yapmıştı. Onlarında bu yazılardan hoşlanmayacağını düşünmüştü. Profesörün yanından geçerek hemen ilk sıraya oturdu. ‘’-Merhaba profesör Levine! Yeşil gözleri başka öğrencileri arıyordu ama kimse gelmemişti daha acaba çok mu erken gelmişti? Neyse artık gelmişti. Aslında içi de rahat değildi Felix’i öylece bırakmak istemiyordu ama mecburdu. Derse girecekti ve derste onun için çok önemliydi. Ne olursa olsun dersi kaçırmayacaktı hiçbir zaman. | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Perş. 03 Tem. 2008, 00:16 | |
| İşte yeni bir gün daha başlıyordu . Güneş önce dağları, ardından gölü, ardından Hogwarts bahçesini ve en son da Paula’ya yakın olan yatakhane penceresini bir bir aydınlatmıştı. Yattığı yerde kedi gibi mırıldanarak gerindi Paula. Daha sonra da kendini yeniden eski haline getirdi. Bir an yattığı yerde gözleri kayar gibi kapandı ve tekrar uyuyacak gibi oldu ama huzursuz bir şekilde kendine geldi. Gidilmesi gereken derslikler ve öğrenilmesi gereken konular vardı. Yavaş yavaş doğruldu yattığı yerde. İlk defa görüyormuş gibi etrafına bakındı. Hemen hemen herkes uyuyordu ve onun dışında bir ya da iki kişi yatağında sağa sola gözleri açık dönüyordu. Paula çok iyi tanımadığı bir birinci sınıfla göz göze geldi ve ona gülümsedi. Belki de geceleri yatakhanede yapılan sohbetlere biraz katılmalıydı. Programına bakmak için bir köşeye bırakmış olduğu çantasını aldı ve içini kurcaladı. Çantasının içi o kadar dağınıktı ki bulması birkaç dakika sürmüştü. Paula kağıdı açtığında bazı yazıların yıpranmış kağıt yüzünden silinmeye başladığını görünce bunları tazeleme kararı aldı.Görebildiği kadarıyla girmesi gereken ders eski yazılar dersiydi. Paula bu dersin neye benzediğini pek merak etmiyordu. Büyük olasılıkla önceki dönemlere ait yazıları inceleyeceklerini biliyordu. Ama eski birtakım metinlerin içinde büyük sırlar saklı olabilirdi. Bu onu biraz heyecanlandırsa da sabah mahmurluğunu üzerinden atamadığından bunu çok fazla belli edemedi. Miskin miskin eşyalarını toparlayıp ayakları ters yöne çekiliyormuş gibi ağır adımlarla çıktı yatakhaneden yatağını bile toplamadan.
Paula Hogwarts merdivenlerinden çok korkmasa da üzerindeyken hareket edebilmeleri olasılığı onu endişelendiriyordu. Bu yüzden merdivenlerden arkasından kovalayan varmış gibi inip çıkıyordu. Bu sefer korktuğu başına geliyordu galiba. Üzerinde bulunduğu merdiven birden hareket etmeye başlamıştı. Paula sakinliğini korudu fakat sinirlerine hakim olamadı. Kaşlarını çatmış merdivenin gittiği kata bakıyordu. Şimdi tekrar aşağı inmesi gerekecekti. Bu sefer adımlarını hızlı tuttu ve bir an evvel dersliğe giden yola doğru gelebilmeyi başardı.Yavaş yavaş çantasını ve saçlarını düzeltti. Merdivenden inerken her şeyi birbirine girmişti çünkü. Sağ eliyle gözlerinin önüne gelen bir perçem parçasını da düzelttikten sonra dersliğe yürürken bir şarkı mırıldanmaya başladı. Hafif hafif mahmurluğu üzerinden atıyordu.
Dersliğin kapısına geldiğinde içerde sadece bir kişinin olduğunu gördü ve masasında oturan profesöre sabahın iyi geçmesini diler gibi gülümseyerek ‘’ Günaydın Profesör ‘’ dedi. Ardından binası için ayrılmış yerlerden birine geçip oturdu ve sınıfa yavaş yavaş göz gezdirmeye başladı. Bir süre sonra gözleri profesöre takıldı. Bakışlarını yakalamaması için gözlerinin kaçırarak bakıyordu. ‘’ Profesör olmak için ne kadar güzel ve genç kişiler var bu okulda…’’ diye düşünürken genç profesörler sayesinde derslere daha iyi motive olduğunu düşündü. Masasında ciddi ciddi oturup profesör de öğrencilerin gelmesini bekliyordu. Paula da bu sessizliğin rahatsız olduğuna karar verip, kitabının sayfalarından birini açtı ve derse hazırlıklı olmak için okumaya başladı.
En son Paula Lilith Do'urden tarafından Salı 22 Tem. 2008, 11:37 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi |
| | | Stefania Valérie Bécaud Seherbaz
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 684 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12071 Ekspresso Puanı : 3 Kayıt tarihi : 28/05/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Perş. 03 Tem. 2008, 04:47 | |
| “Hey, sabah oldu; kalk istersen?”
Gözlerini aralarken duyduğu bu ses kimden gelmiş olabilirdi ki? Bu yakıcı güneş aklının bulanmasına ve garipten sesler duymasına mı sebebiyet veriyordu? Pencerelerden giren güneş ışınları, Stefania’nin gözlerini kamaştırmasaydı, bu sorusuna net bir cevap alabilirdi. Gözlerini ovuştururken geçen bir dakikalık zaman diliminde yatağında doğrulmaya çalışıyordu bir de. Etrafını bulanık da olsa görmeye başlayınca sesin nereden geldiğini merak etmişti; bu amaçla etrafına bakınırken arkasından gelen ayak sesleri, onun hemen arkasına dönmesine neden olmuştu. Karşısında, kendisinden küçük bir kız çocuğunu bulmuştu. Merakla soru sormaya hazırlanırken, kafasında tasarladığı tüm soruların cevabını küçük kız vermişti.
“1. sınıf öğrencisiyim. Yaşıtız; ama ben küçük gösteriyorum. Neden seni uyandırdım dersen; üç yatak ileride iki kız aralarında seni çekiştiriyorlardı. Ben de o sırada yeni uyanıyordum. Uyandığımı gördükleri zaman burayı terk ettiler. Söylediklerine göre hiç kız arkadaşın yokmuş, hep erkeklerle takılıyormuşsun.”
Stefania’nin yüzünde, hakkında söylenenlere karşı bir şaşkınlık ifadesi belirmemişti. Artık alışmıştı böyle sözlere. Ne kin besleme ne de tartışma isteği vardı onlara karşı. Doğrulardan kaçılmazdı -ki Stefania’nin doğrulardan korktuğu pek söylenemezdi-. Karşısında Stefania’nin tepkisine şaşırmış olan küçük kız duruyordu hala. Söylemesi gerektiği her şeyi söylemiş ve rahatlamış bir yüzle oradan ayrılırken Stef, ayağa çoktan kalkmıştı. Zor uğraşlar sonucu cüppesine ulaştıktan sonra tüm hızıyla onu üstüne geçirdi. Bu küçük kız çocuğu nereden çıkmıştı birdenbire? Hiç görmemişti onu bu zamana kadar. Adı neydi ki, belki iyi anlaşabilirlerdi. Düşünmemesi en iyisiydi aslında, zihnindeki tüm soruları silmekle başladı işe. Saçlarını tararken guruldayan midesini hiçe saydı. İlk ders Eski Yazılar’dı ve o dersin Stefania için önemi çok büyüktü. Geç kalmayı istemiyordu ve bunu asla kaldıramazdı. Bugüne kadar hiçbir derse gecikmemişti ve gecikmemeliydi.
Hızlı adımlarla yola koyulmadı; çünkü daha zamanı vardı. Saçına tutturmuş olduğu toka her an düşmeye hazır gibiydi. Buna aldırmadan parşömenlerini alıp dersliğe doğru ağır adımlarla yola koyuldu. Her adımında duyduğu mutluluk, önceki günlerin hesabı gibiydi. Mutluluktan duyduğu haz, vücuduna sinmiş olan acının varlığını söküp atıyordu. Boğazındaki düğüm çözülmüştü, yutkunduğu zamanlar boğazına cam kırıkları batmıyordu. Nefes aldığını hissedebiliyordu, ciğerlerine temiz havayı çekebiliyordu. Bu rahatlıkla dersliğe giderken ağzında mırıldandığı, rasgele bir şarkıdan birkaç dize kendisini iyi hissetmesine yardımcı oluyordu.
Derslikten içeriye girdiğinde dikkatini çeken ilk kişi profesör olmuştu. Son derece zarif görünen bu profesör aynı zamanda gençti de. Stefania’nın profesörlere karşı olan şaşkınlığı, Bitkibilim dersinden sonra bu derste de devam ediyordu. Bu güzellikte ve gençlikte kaç profesör vardı daha kim bilir? Ama şimdi onu ilgilendiren ve çok fazla ilgisini çeken tek bir profesör vardı. Soluk bakışları, zarif duruşu, ciddi görünen tavrı ile derse olan hâkimi tahmin edilebiliyordu.
“Günaydın Profesör Levine.”
Profesör hakkında düşündüklerini sonraya saklaması gerektiğini düşünerek boş bulduğu en ön sıralardan birine geçti. Parşömenlerini sıranın üzerine bırakırken yanında getirdiği kitabı okuması gerektiği aklına geldi. Sayfasını aralarken sınıfa göz gezdirdi. Kendisiyle birlikte toplam üç kişi sıralarına oturmuş, dersin başlamasını bekliyorlardı. Stefania bu ders için ne kadar heyecanlı olursa olsun, bunu dışarıya yansıtmamaya çalışıyordu. Bu konuda başarılıydı, yüz mimiklerini doğru kullanabiliyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra bakışlarını sınıftan alıp kitaba çevirdiğinde zihninde beliren ders hakkındaki soruları, cevaplamak için sonraya bıraktı. Kitabın sayfalarını karıştırırken umduğu tek şey, sınıfın bir an önce dolması ve dersin başlamasıydı. Bakalım, en çok seveceğini düşündüğü derste başarılı olabilecek miydi? | |
| | | Vilerus Chas Le'Borge Slytherin 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 106 Yaş : 30 Kan statüsü : Melez
(Bunu kimseye söyleyemiyor ve bundan utanç duyuyor.) Galleon : 12000 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 25/06/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Perş. 03 Tem. 2008, 12:53 | |
| Vilerus, belki de hayatında ilk defa bu kadar geç kalkıyordu. Normalde çok erken kalkardı ama o sabah göz kapakları sanki yapışmıştı gözlerine. Zar zor açtı gözlerini. Yavaş yavaş doğruldu ve gözlerini çıkarmak istermişçesine ovmaya başladı. Gece hiç uyuyamamıştı ki. Geçen gece gördüğü kabus hala etkisini sürdürüyordu. Gözlerini yumduğu an, Lord'un o beyaz yüzünün öfkeyle kasılışı ve kısık, çataldilimsi sesiyle "İiihhaaneett!" diye bağırışı geliyordu hemen aklına. "Offff, lanet olsun! Anla işte sadece rüyaydı!" diye kızdı Vilerus kendisine. Aynadaki sarı saçlarına, Hogwarts'ta kaldığı sirece daha da renklenen yakışıklı yüzüne, kahverengi gözlerine baktı. Yaşadığı bakımsızlıkta bile yakışıklı olmayı başaran Chas, büyüdükçe ve beslendikçe daha yakışıklı hale geliyordu. Gözlerinin altındaki gölgeler, vücuduna dağılmış çürükler ve yanaklarındaki çökükler geçmemiş olsa da, giderek daha yakışıklı hale geliyordu. Aynanın önünden çekildi. Sarhoşlar gibi, sağa sola yalpalayarak yürüyor; gözlerini zorlukla açık tutabiliyordu. Gene de güzeldi, o lanet olası evden ayrılıp Hogwarts'a gelmek çok güzeldi... Saatine baktı. Zaman geliyordu. Üstünü giydi, saçlarını üstünkörü taradı ve dün geceden ayarladığı çantasını alıp Büyük Salon'a doğru hareket etmeye başladı. Zevksiz bir kahvaltıdan sonra ise bir iki derse girip çıkmış ve temellî yorulmuştu. Üstelik şimdiki ders de Eski Yazılar'dı. "Bari Profesör zevkli birisi olsa da uyuyup kalmasam!" diye umutla düşündü. Çünkü Eski Yazılar kitabına br göz attımtı da geçen akşam, uyuyumamak için kendisini zor tutmuştu. Ve şimdi de dersin kitap kadar sıkıcı olmaması için dua ediyordu. Eski Yazılar sınıfına girdi. Daha çok az kişi gelmişti. Ravenclaw'dan iki, HUfflepuff'tan bir kişi. Daha Gryffindor'dan kimse yoktu ve Slytherin de Vilerus'un gelişiyle bir kişi kazanmıştı. Vilerus Profesör'e sevimlice sırıtarak Slytherin'lerin rahat olabilecei bir yer seçti ve bir-iki dakika kestirebilmek için başını sıraya dayadı. | |
| | | Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12124 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Cuma 04 Tem. 2008, 18:51 | |
| Boş gözlerle tavana bakıyordu.Yanında duran ve Maglor'u uyandıran çocuğun bir köpeğin solumasını andıran nefes alış verişi gittikçe sinirini arttırıyordu.Sağında duran çocuğa doğru başını hafifçe çevirdi ve kaşlarını çatarak konuşmaya başladı."Görmüyor musun uyandım işte.Daha ne bekliyorsun başımda be!" Fazla sert çıkışmıştı çocuğa.Güne aksi başlaması,çocuğun nefesine bile kızmasına yol açmıştı.Çocuk boş ve anlamsız bir ifade ile maçı kaybetmiş bir quidditch oyuncusu gibi yatağına doğru dönerken,Maglor da hafifçe doğruldu ve kollarını ayak parmak uçlarına uzatarak biraz esnetme yaptı.Ardından gövdesini iki kere sağa ve sola döndürdü.Vücudu kireç gibiydi.Pencereyi gece açık unutmuş bu da her tarafının tutulmasına yol açmıştı.Başını da kütlettikten sonra sıcak bir duşun vücuduna iyi geleceğini düşündü.Yataktan zarifçe kalktı ve Hufflepuff armalı gümüş rengi terliklerini giydi.Duş için gerekli malzemeleri aldı ve banyoya gitti.
Banyodan döndüğünde biraz daha iyi sayılırdı.Sertleşmiş vücudu sıcak su sayesinde gevşemiş,en sonda uyguladığı soğuk duş kan dolaşımını hızlandırmıştı.Duş malzemelerini yatağa fırlattı ve üstünü değişmek için dolabı açtı.Dolabı açtığı an ders listesi yere düştü."Madem yere düştü bir baksam iyi olacak." dedi ve eğilerek listeyi aldı.İlk ders eski yazılar görünüyordu.Ders saatine baktı."Hmm.." diye bir onaylama sesinden sonra kendi saatine baktı.Gözleri faltaşı gibi açılmıştı.Elinden ders listesi düştü.Yüksek sesle bir küfür ettikten sonra odaya baktı.Odada da kimseler yoktu.Geç kalmak üzereydi.Yaklaşık dört-beş dakikadan sonra ders başlayacaktı.Hemen dolabına atladı.Atladığı an ayağını yatağının baş ucuna çarpmıştı.Tekrardan yüksek sesle küfretti.
Bir yandan ayağını ovuyor,bir yandan da dolabı açmaya çalışıyordu.Elinin ıslaklığı nedeniyle dolabın tokmağını çeviremiyordu.Hemen havlusunu yatağından aldı ve onunla açtı.Ayağının ağrısı biraz daha iyiydi ama anı olarak küçük bir morluk bırakmıştı.Dolabı açtı ve bina cüppesini dışarıya çıkardı.Bina cüppesi bir türlü üstüne geçmiyordu.Bir yandan da saatine bakmaya çalışıyordu.İki dakikası kalmıştı ve yetişmesi mümkün değildi neredeyse.Birden cüppenin sol kısmına sağ kolunu geçirmiş olduğunu farketti ve bir küfür daha etti.Bu gidişle sihirbaz değil küfürbaz olacaktı.Hemen sağ kolunu cüppenin sol kol kısmından çıkardı ve düzelterek giydi.Bir dakikası kalmıştı.Tekrardan hızla dolaba yöneldi ve eski yazıtlar için gerekli tüm malzemeleri kucağına yükleyip,boş olan yerdeki çantasına tepti.Çantayı sırtladı ve tekrardan saatine baktı.Saniyeler kalmıştı.Koşarak yatakhaneden çıktı.
Ortalıkta bir çok öğrenci vardı.Ders ortak bir dersti ve tüm herkesin şu an eski yazılar dersliğinde olması gerekiyordu.Maglor koşmasını kesmiş ve etrafına bakmaya başlamıştı.Okulun saatine baktığında daha dersin başlamasına beş dakika vardı."Saatim ileri mi?Nasıl olur bu!" Bir an için aklından nasıl olabileceği geçmeye başladı."Sabah beni uyandıran çocuk saatimin bulunduğu el bileğimden tutarak sallamaya başladı ve dün geceden pencereye çarptığım elim "- ki bunu şu an bileğindeki kızarıklığa bakarak söylüyordu - "yani saatimin olduğu bölüm de o sarstıkça ileri gitti.Ardından ben duşa gittiğimde "-duşta saatinin ayar kısmında olduğunu farketmiş,önemsemeyerek düzeltmişti - bu da ayar kısmındaydı.Lanet olsun!"dedi ve küfrede küfrede eski yazıtlar dersliğinin yolunu tuttu.Aslında bir konu hoşuna gitmişti.Kendini şimdi dedektif gibi hissediyordu.Ama bir sorun vardı.Saati hala beş dakika ileriydi!
Sinirli bir şekilde dersliğin kapısını itekledi ve hışımla kendini içeri attı.Kahvaltı yapmamıştı ve ilk gelenlerden biriydi.Çantasını boş sıralardan birine savurdu ve hemen sandalyeye atladı.Ellerini kavuşturdu ve sağ ayak topuğunu aşağı yukarı sallamaya başladı.Kaşlarını çatarak dersliği incelemeye başladı.Derslik adeta insanın içini karartıyordu..
En son Maglor Silimaurë tarafından C.tesi 26 Tem. 2008, 22:39 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Paigé Searlus Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 265 Yaş : 29 Kan statüsü : Saf-kan Galleon : 11958 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/07/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Çarş. 16 Tem. 2008, 12:11 | |
| Eski yazılar, Paigé'in en çok ilgi duyduğu derslerden biriydi. Kendisi, âlfabeleri, yazıları, gramer ve dilleri çok severdi. Çok mutluydu Paigé, ders eski yazılar olduğu için. Yazılarla ilgili yeni şeyler öğrenecekti. Büyük salonda kahvaltısını yapıp Gelecek Postası'nı karıştırdıktan sonra sevinç ve neş'eyle eski yazılar dersliğine doğru yürümeye başlamıştı. Bu sevinç ve neşeyi fiziksel olarak göstermemişti, içinde mutluluk ve heyecan vardı. Üstelik bu, Paigé'in II. yılındaki I. dersiydi. Profesör Levine'in anlatacaklarını sabırsızlıkla bekliyordu. Paigé, yüzünde katı ve ciddî, kalbinde ise mutlu bir şekilde; eski yazılar sınıfına girdi. Öğrenciler kendi aralarında konuşuyordu. Paigé, gürültüden ve kalabalıktan kurtulmak ve uzaklaşmak için, en arkalarda olan ancak boş olan sıralardan birine oturdu. Masaya oturduktan sonra, Profesör Levine'e, selâm verdi: " Günaydın, Profesör Levine. " Ardından not alacağı parşömen parçaları ve defterini, bitmeyen tüykâlemini, kurşun kâlemini çıkarıp masasının üzerine koydu ve Profesör Levine'in anlatacakları ile söyleyeceklerini beklemeye başladı. Öğrenciler, hâlâ sınıfa doluşuyordu. | |
| | | Constantia Inés Kalliope Kalliopé de Fuska Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1363 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan ~ Galleon : 12448 Ekspresso Puanı : 13 Kayıt tarihi : 23/01/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Çarş. 16 Tem. 2008, 13:28 | |
| Daffodil öylece durmuş sadece elindeki kitaba bakıyordu. Geçen sene öğrendikleri Mısır Tarihi hakkında bilgi veren bir kitaptı. Eski Yazılar Dersine birazdan gideceği için az da olsa göz gezdirmenin yararı olur diye düşünmüştü sadece. Daha önce Eski Yazılar Profesörü 'nü sadece bir kere görmüştü ve de pek fazla hatırlamıyordu ama görünce elbet ki hatırlayacaktı. Eski Yazılar onun için en önemli derslerden biriydi belki de bu tarihi sevmesinden kaynaklanıyordu. İlk geldiğinden beri bu derse olan ilgisi gitgide artmıştı. Elindeki kitabı da alarak sessizce yatakhaneden çıktı. Ortak Salon'da sadece birkaç kişi olmasına karşın biraz da olsa uğultu vardı. Hafifçe mırıldanarak selam vermekle yetindi. '' Günaydın '' Bu sırada birkaç gündür görmediği teyzesi aklına gelmişti. Leonore. Dans Profesörü olduğundan beri sadece birkaç kere Hogwarts 'ta görmüştü. '' Merhaba ! '' Daffodil arkasından gelen hafif bir sesle irkildi. Arkasını döndüğünde Dauphine 'i gördü. Kendisine birkaç gün mektup yazan Dauphine 'i. Öylesine sevinmişti ki mektubu okuduktan sonra ama şu an yıllardır görmediği dostunu görmek onu daha da çok mutlu etmişti. '' Dauphinee ! '' diye kısa bir çığlık atmıştı bir anda. Bu sırada Dauphine tiz sesiyle konuşmaya başlamıştı bile. '' Evet Lorraine, döndüm işte . Uzun zamandır bunu düşünüyorduk ama bu zamana kadar malesef olamamıştı. Ama artık oldu. Yine eskisi gibi buradayım . '' Daffodil ; '' Buna öylesine sevindim ki,artık mutlaka görüşürüz. Bu arada benim gitmem gerek çünkü Eski Yazılar Dersine gideceğim. Sonra görüşürüz. '' Hızlıca koşmaya başladı. Birden Dauphine 'i karşısında görünce şaşırmıştı. En sonunda Eski Yazılar Dersliğine gelmişti. Kapıyı nazikçe tıklatarak içeriye girdi. Çok kalabalık olmasa da tanıdık simaları görmek güzeldi. Profesöre tebessüm ederek ; '' Günaydın Profesör Levine '' diyerek profesörü selamladı. Bu sırada sessizce yerine oturdu ve dersliğe bakınmaya başladı. | |
| | | Eurydice Black Slytherin Bina Sorumlusu, İksir Profesörü
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2206 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12424 Ekspresso Puanı : 89 Kayıt tarihi : 05/06/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Perş. 17 Tem. 2008, 14:59 | |
| "Hayır anne yapmaaaaaaaaa..." Korkunç bir rüyaydı. Gözlerini açmaya korkuyordu. Yatakhanedeki bütün kızlar başına toplanmıştı. Büyük bir kabustu. Annesinin işkencelerini görüyordu. "Be- ben iyiyim. Merak edilecek birşey yok." dedi ve hızlıca banyoya koşturdu. Soğuk su attı yüzüne. Açılması gerekiyordu. Korku dolu bir yüzle derse girmek istemezdi. Geri döndüğünde kızlar ayakta ona bakıyor bir yanıt bekliyorlardı. Elizabeth suratlarına bakmadan"Ben iyiyim dedim size. Şimdi işinize dönmezseniz Eski Yazılar Profesörü'nden fena fırça yiyeceğiz." dedi ve dolabından cüppesini çıkardı. Hogwarts hiç olmadığı kadar neşeliydi. Dedikodu yapan kız takımı, Quidditc muhabbeti yapan erkek takımı, birinci sınıflarla dalga geçen büyük Slytherin öğrencileri, aşk çıkmazları, ders notları, tatlı sohbet, masasında çay içen Hogwart Profesörleri...
Birşey yemek istemiyordu. Ana Salon'a uğramıştı çünkü uğraması gerekiyordu. Dün duyduklarını doğrulamak istiyordu. Kuzeninin yanına gitti ve tam soracak cesareti bulmuşken arkasından birileri seslendi. Dönüp oraya baktığında ona doğru koşan arkadaşlarını gördü. İkiside sarıldılar Elizabeth'e. "Ah Ell. Senin bunu yapacağını biliyorduk. Bizi yüzüstü bırakmayacağını da.." ne dediklerini bir türlü kestirememişti Elizabeth. Onların kollarından kurtulmayı başardığında konuşmak için fırsatı oldu. "Neyi yapacağımı biliyordunuz?" dedi sersemlemiş bir biçimde. Kızlar ellerinde kağıtlar onun gözüne sokarcasına uzatıyorlardı. Geçen gün yaptığı araştırmadan bahsediyorlardı. Bunu sadece binadan puan düşmesin diye yapmıştı. Yoksa kimsenin ödevini yapacak niyeti yoktu. Kurumuş dudaklarını ıslatıp;
"Ahh önemli değil kızlar. Nede olsa biz bir aileyiz." dedi ve onların sulu öpücüklerine mağruz kaldı. Onlardan kurtulduğunda koşturarak Eski Yazılar Sınıfı'na girdi. Profesör ortalıkta yoktu ama birazdan geleceğinden emindi Elizabeth. Bu sınıf onun içini acıtıyordu. Elwina Malfoy yıllardır bu sınıfta ders veriyordu. İçine bir sızı indi adeta. Onun ölümünü kabullenemiyordu bir türlü. Birden kendine kızdı. Üzülmemesi gerekiyordu. Elwina onun üzülmesini istemezdi. O hiçbir Slytherin'in üzülmesini istemezdi. Kızardı onlara gerekirse cezalandırırdı da. Derin bir nefes aldı ve birkaç kişiden oluşan sınıfa daldı. Sanki duvarlarda hala onun kokusu vardı. Sanki biraz sonra kapıyı açacak ve içeri girecekti. Siyah cüppesini havalandıracak saçlarını oradan oraya savuracaktı. Neler de düşünüyordu.
Tahta kapı açılıp kapanırken gıcırtılar çıkarıyor, Elizabeth'in kulağını tırmalıyordu. Herkes mutlu mesut dolaşıyorken Elizabeth hüngür hüngür ağlamak istiyordu. Nitekim bir süre sonra sınıf iyiden iyiye doldu. O ise hala Elwina'yı düşünüyordu.... | |
| | | Genevieve Tessa Malfoy Slytherin 5. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 487 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12064 Ekspresso Puanı : 15 Kayıt tarihi : 14/06/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) C.tesi 19 Tem. 2008, 12:48 | |
| Siyah pelerini ardına gizlenmiş bir silüet misali yol alıyordu ince ve sarp koridorlarda. Bitmek bilemeyen yolculuğu ulaşabilmek için çırpındığı yere isteksiz bir hissiyat yaratıyordu. ''Bitmek bilmeyen koridorların, bitmek bilmeyecek sıkıcı bir derse ilerlememi sağlaması ne kadar da acı verici'' diyerek fısıltılı bir şekilde söylendi kendi kendisine. Eski yazıların konu alındığı bir dersin içine girecek olması üzerinde anlam veremediği bir sıkıntı yaratmıştı. Sonuçta ne bir büyü ne de bir faaliyet içerecekti bu ders. Bunun doğurduğu bir sonuç olarak da ilgiyle dinleyeceği söylenemezdi dersi. Hatta dersi dinleme cüretinde bile bulunacağından pek emin değildi. Üzerine geçirdiği pelerin ve saçlarını saklamakta olan pelerin başlığıyla beraber yüzüne takındığı sinsi havayla birlikte alıyordu taş koridorları. Avuçlarına aldığı kitapların yarattığı sıcaklık duygusu rahatsız verici bir derecede olmasına karşın onları yanında taşımak hayati bir önem teşkil ediyordu. Zira onlar olmadan cahil bir bulanıktan ne farkı kalacaktı ki. Ailesine ve şerefine yakışır bir şekilde karşısındaki insana bir koz vermemek uğruna en azından bir nebze de olsa bilgili görünmeliydi. Zihnine yayılan bir düşünce ise bundan çok farklıydı. Eski yazılar denilen dersin yararlarını düşünmekteydi. Sonuçta birçok kaynak eski tip yazılardan oluşmaktaydı. Bunları çözebilmek uğruna bu derse katlanan sayısız ünlü büyücü olmamış mıydı büyü dünyasında? Birçok sır bunun sayesinde çözülmemiş miydi? Evet, yararı olmasına vardı lakin yeni bir yazı tipi öğrenmek zor olsa gerekti. Hele de anlamadığı ve uzun süre anlamayacağına inandığı bir durumda. Zorlukları aşıp, aydınlığa kavuşmak irade ve kararlılık isterdi. Peki ya nereden bulacaktı bunları. Hiç biri ruhunda uyanmamıştı ki. Ne bir kararlılık hissi ne de bir öğrenme arzusu barındırmıyordu içinde bu derse karşın. Evet, belki de nefret etmeyecekti. Sonuçta muggle araştırmaları gibi aptal bir konu teşkil etmiyordu. Lakin içinde kopan duygular isteksiz bir görüntü oluşturuyordu ruhunda. Üzerinde hissettiği ağır bir baskıyla beraber ilerledi yolunda. Ufukta beliren birkaç silüet, bir kapıyı aralayıp gözden kaybolmuştu. Anlaşılan Eski Yazılar Sınıfı görünürde idi.
Adımlarını daha bir yavaşlatıp derin bir iç çekişin ardından, önünde bulunduğu kapıyı içeriye doğru iterek sınıf kapısını araladı. Kapının aralığından süzülen aydınlık görüntünün içine kendisini atıverdi. Tipik bir sınıftan ibaretti. Sıralar, masalar, portreler ve bilumum aksesuarla kombine edilmiş bir odadan ibaretti tüm görüntü. Birkaç parça çerçevenin içinde beliren görüntülerde bunun cabası gibiydi. Henüz dolu gibi görünmeyen sınıfı baştan aşağı inceleyerek, esmer ve olabildiğince alımlı bir kadında duraklattı bakışlarını. Dikkat çekici bir hava yaymaktaydı etrafına. Lakin bu havası güzelliğinden ötürü değil gibiydi .Sezinlediği daha farklı olarak karanlık bir hava yaymasından gibiydi. Üzerine geçirdiği şık kıyafetlerin ardında ki vücuduna gizlediği ruhunda karanlığın hüküm sürdüğünü hissetmişti. Ön sezileri kimi zaman başarılı olsa da kimi zaman yüz üstü de bırakıyordu kendisini. Her zaman yaptığı yorumlar doğru olacak değildi sonuçta. Lakin hissettiği bu sezi doğruluğunu ilerleyen günlerde kendi kendine doğrulayacaktı nasıl olsa.
Aheste adımlar eşliğinde sınıfın ortasından süzülerek geçerken yüzündeki sinsi ifadeden hiçbir şey kaybetmeden kadına bakıp arka sıraların aksine bu sefer yeni bir tavır sergileyerek önlerden bir yere geçmeyi planladı ki. Bu da hayret uyandıran bir durum teşkil etmekteydi. Zira derse karşı beslediği isteksiz tutumu bu durumla çelişmekte gibiydi. En önde olmanın vereceği huzursuzluğu, hele ki ön yargılarını kıramadığı bir derse karşı bu tutumu sergilemesi zor bir ders olacağı kanısını uyandırdı zihninde. Umursamaz bir tavırla en önden bir sıraya yerleşti. Avuçlarında terleyen kitapları masaya özenle yerleştirdi. Kalın ve ağır kitapların üzerinde oluşturduğu ağırlıktan kurtulmuş olmanın da verdiği hazla yerine oturdu ve etrafına bakınmaya başladı. Garip bir şekilde içinde bir şeyler kıpırdanıyordu. Nedeni bilinmez ama bir sempati duygusunu andırıyordu bu his. Yüz çizgileri sıkıntının verdiği rahatsızlığı tüm herkese göstermek istercesine kasılmış ve ortaya nahoş bir görüntü çıkarmıştı. ''Niçin kendimi böyle bir deneyime attım sanki?'' diyerek mırıldandı. İstemese bile seçtiği bu dersi niçin kabul ettiğine dair en ufak bir belirti bile yoktu zihninde. Lakin bildiği tek şey ise bir çok sorumluluğu yerine getirebilme uğruna katlandığıydı bunca sıkıntıya. Sonuçta en başta kendisi olmak üzere binadaşlarına ve özellikle ailesine karşı beslediği bir sorumluluğu vardı. Vurdumduymaz bir insan olmasına karşın birçok kişiye verdiği değer bu kalın duvarı yıkmasına sebep olabiliyordu. İstemeden de olsa kabul ettiği bu durumun sıkıntılarına da göğüs germesi ve başarılı olması gerektiğinin farkındaydı lakin daha yeni başlayan bu deneyim şimdiden ağır gelmeye başlamıştı bile ruhuna. Dersler ve acımasızca verilen ödevler altında boğulmuştu. Her ne kadar pek özenmese bile öğrencilik hayatına bu küçük sıkıntılar içinde boğuluyordu küçük vücudu. Şu ana kadar sıkıntı yaşamamış olmasının da bir sebebiydi bu tabiî ki. Narin ve zarif vücudu dayanıyor gibi görünse de ruhen çökmüş gibiydi. Ve istemeden gireceği serüvenlerde bunu tetiklemekteydi aslında. Halbuki anlamadığı bir şeyler dönüyordu içinde. Niçin ön yargı oluşturduğu bu ders şuan için içinde hayranlık belirtileri uyandırmıştı. Garip bir tavır sergileyerek en öne geçmesi de ayrı bir hayret uyandırıcı durumdu. Bilinmezlikler yine almış başını giderken bakışlarını Profesöre yöneltti ve sorularına yanıt bulabilme umuduyla bir takım düşüncelere dalıp gitti. Zamanın donduğu, düşüncelerin ise bir takım cevaplar uğruna birbiriyle savaştığı o sisli ortama yeniden ayak basmıştı. Reel dünyanın dışında, zihninde yarattığı bu dünya da sıkışıp kalmıştı yine. Daha ne kadar gariplik olacaktı acaba? Sonuçta bunları yaşamak için daha gençti. Sapmış ruhu, hasta zihninde bir takım gariplikler mi yaratıyordu. Daima güzel yüzünün ardına sakladığı karanlık tarafı ortaya çıkarabilme hissiyle yanıp tutuşsa bile bunu yapamayacak olmasının verdiği sıkıntı zihninin hastalıklara yol açmasına sebep olmuştu. Yavaş yavaş kötülük kaplanan kalbi, bir takım kişilerinde yardımıyla daha ne hızla ilerleyecekti ki? Türlü hainlikler ve türlü sapkınlıklar geçirirken zihninden nasıl düzgün bir kişiliğe sahip olabilecekti? Evet ailesinin bir çok yönünü gösteriyordu tutumunda lakin kötülüğün henüz kaplayamadığı ruhunun parçaları boğuluyormuşcasına çabalıyordu kurtulmak için. Baskın gelen her zaman karanlık olsa da içinde barındırdığı aydınlık da bir takım garipliklerine engel olabiliyordu.
Kendine yavaşça geldiğinde gözlerinde hissettiği yanma duygusuna katkı olarakta vücudunda yayılan bir ürperti ruhuna baskı yaparcasına ilerliyordu. Kendi kafasında yarattığı bir dünyadan kopup gerçek hayata gelebilmek acı veriyordu. Peki ama neden? Yine cevapsız sorular yöneltiyordu kendisine. Cevabını ise bulamayacağı sorular. Toy olmasının getirdiği bilinçsizlik sağlıyordu belki de bunu. Zaman yine durmuş gibiydi. Zihninde oluşan o görüntüler saniyeler arasına saklanmıştı. Lakin hissedişi uzun bir süre gibi gelmesine karşın reel hayatta saniyeler içinde gerçekleşmiş olması da ayrı bir soruydu. Birçok cevapsız sorunun zihninde yarattığı baskıyla beraber etrafına bakındı. Keskin bakışları bir çok yeri süzüyordu ki, bir elin parmağını geçmeyecek kadar olan öğrenci sayısı henüz dersin başlamadığına ve dakikalar boyunca da başlamayacağına işaret eder gibiydi. Beklemek belki de bu dünya da en sıkıcı durumlardan birisiydi ki elinden gelen birşey de yoktu, beklemek ve bir an önce bitmesini dilemekten başka yapabileceği bir durum yoktu ortada.
| |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Paz 20 Tem. 2008, 03:12 | |
| Yanında duyduğu küçük ama ona bir bomba patlamışçasına ses çıkartan patırtıyla gözlerini açtı ve açar açmaz
"Tanrı aşkına!Naptığınızı sanıyorsunuz siz!Buda ne!Bu patırtıda ne!Burda uyuduğumu görmüyor musunuz!
diye bağırarak çarşafı karışmış ve çökmüş yataktan aniden kalktı.Öyle hızlı kalkmıştıki bir an için sendeleyerek yatağına oturdu ve sonra yeniden azimle ayağa kalkarak gürültünün geldiği yöndeki kızlara korkunç bakışlar fırlattı.Gürültünün sahibi kendini beğenmiş saçları saman renginde çalı gibi ve dağınık nolduğunu anlamadan Rox'a bakan kız ağzını açarak bağırmaya başlamıştı
"Ne mi yapıyorum!Kitaplarımı düzenlerken yere düştü sadece bir kaç tanesi ama bunda bu kadar kızılacak ne olduğunu anlayamadım hanımefendi!"
Rox gerçekten sinirlenmeye başlamıştı.Bu kız kendini ne sanıyordu!Hem bu kadar gürültü yapsın hemde karşısına geçmiş "Bu kadar kızılacak ne olduğunu anlayamadım HANIMEFENDİ!" desin en çokta şu hanımefendi lafına bozulmuştu.Hırsla kızın karşısına gelerek
"Bana sakın bir daha hanımefendi deme!Hem sen kimsinde bana bu kadar bağırabiliyorsun!Bu kadar gürültü yapıp beni uyandırdığın yetmiyormuş gibi birde üste çık!Oh ne güzel!
Ama Rox bu kadarla tatmin olmayacaktı.Kızın asasını ona doğrulttuğunu görnce yatağının baş ucunda duran asasını eline alıp kızın boynuna yapıştırdı.
"Evet!Ne diyordun bir sorunmu vardı.Emin ol bunu yapmamı istemezsin!Yoksa istermisin!
dedi asasını kızın boynuna dahada batırarak.Kız şimdi asasını hareket ettiremiyordu.Öylece dona kalmıştı.Korkmuş gibi görünüyordu.
"Şey ö..özür dilerim tamamen benim hatam fazla gürültü yaptım kabul ediyorum"
demişti.Rox'ta asasını indirerek
"İnsanın hatasını anlaması güzel bir şey"
dedi.Kız yeniden soluk alıp vermeye başlamış ve yatağına oturmuştu.Korktuğu belli oluyordu.Ve birden tüm gözlerin onları izlediğini farketti hepsi soluğunu tutmuştu ve olacakları merak ediyor gibiydi.Rox bir an önce oradan uzaklaşmak istiyordu.Kimseye tek bir kelime etmeden üzerini değiştirip sandığından ders eşyalarını aldı ve öylece odadan çıktı.Kapının arkasından gelen seslere ulak vermeden yürümeye devam etti.
Sınıfın önüne geldiğinde olanların şokunu hala yaşıyordu.Ne kadarda anlamsız bir sabahtı.Her şey aniden olup bitivermişti.Kendine daha gelememişken birde derse girecekti.Bunları düşünmeyi biraz olsun ertelemek zorundaydı.Derin bir nefes aldı.Ve içeri girdi.Masasında oturan Profesöre zoraki bir gülümsemeyle
"Günaydın Profesör"
diyerek önüne gelen ilk yere bakmadan oturdu.Eşyalarını sırasına koydu.Ve olanları düşünmemeye çalışarak dersin başlamasını bekledi...
En son Rox Renske tarafından Paz 20 Tem. 2008, 16:27 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi |
| | | Christian Dayrnt Black Britanya ve İrlanda Qudditch Karargahı Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1281 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12314 Ekspresso Puanı : 4 Kayıt tarihi : 28/01/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Paz 20 Tem. 2008, 12:13 | |
| Dayrnt yavaş yavaş Eski Yazılar Sınıfı'na doğru ilerliyordu. Çok yorgundu aslında. Nedenini bilmediği bir kırgınlık vardrı üstünde. Zaten son haftalarda üşümeye başlamıştı. Belk yanızlıktan üşüyordu. Belkide bağışıklık sistemi dağılmıştı. Bundan o kadar emin değildi. Fakat üşüyordu işte. Ders zaten onu sıkacak gibiydi. Nedense Eski Yazılar Dersini Elwina varken seivyordu. O zaman dersler daha eğlenceli geçiyordu. Şimdi ise dersten kalmamak için geliyor gibiydi. Sınıfa bile ayakları zorla gidiyordu. Dayrnt şimdi sadece uyumak istiyordu ve onun için imkansız bir kavram gibiydi. Bu günlerde biraz nezle olmuş gibiydi. Sürekli hapşuruyor, burnu akıyor, üşüyor ve kırgınlığı üstünden atamıyordu. İşte bu yüzden hasta olmayı sevmiyordu; sıkıcıydı..!
Daha sınıfa yeni geliyordu ki önünü iki tane Gryffindor'lu çocuk kesti. Dayrnt sakince yürümesine devam etmeye çalışıyordu fakat çocuklar önünü kesiyordu. Dayrnt birkaç adım geriye gitti ve çocukları süzdü. En fazla 14-15 yaşındaydılar. Dayrnt umursamaz ve yorgun bir tavırla: " Sizin derdiniz ne, illaha kıçınıza tekme yemek mi istiyorsunuz? " dedi çocuklara. Çocuklardan biri sinirli bir sesle: " Hayır dostum, senim kıçını tekmelemeye geldik asıl! Seni hastalıklı pis veled! " dedi. Dayrnt yavaşça sırıttı ve iki elinide cebine attı. Çocuklar asa ile karşı karşıya kalacaklar diye bir an panik yaşadılar fakat dayrnt sol eliyle cebinden mendil çıkartınca gülmeye başladılar. Mendili cüppenin sol cebine kaldırırken sağ elinde asa ile cebinden çıkarttı. Çocuklar bir an için çok şaşırdılar ve sinirlendiler. Ellerini ceblerine attılar fakat Dayrnt elinin bir hareketi ile onların asalarını ceplerinden çıkartıp, merdivenlerden aşağı yuvarlamıştı bile.
Çocuklar daha da kızgınlaşmışlardı. Dayrnt asasını cebine kaldırdı ve onlara doğru yürümeye başladı. Çocuklar bir iki adım geri gittiler fakat kanlarındaki cesaret buna engel oldu ve çocuklar durdu. Dayrnt yürümeye devam ederken: "Birdaha kafanızı çalıştırın ve tehlikeli bir Slytherin'e yaklaşmayın! " dedi ve onlara omuz atarak yanlarından geçti. sınıfa zaten birkaç adım kalmıştı. Sınıftan adımı antınca ise profesöre başıyla selam verdi ve camdan uzak, karanlık bir sıraya geçerek gözlerden kayboldu, dinleniyordu..! | |
| | | Elizabéth Adrianna Malfoy Perfect Li(f)e Yazarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1443 Yaş : 36 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12569 Ekspresso Puanı : 41 Kayıt tarihi : 15/02/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Çarş. 23 Tem. 2008, 01:07 | |
| "İşte o! Diyorum size; neredeyse çökmüş, baksanıza.." 'Bence hala güzel, eskisinden pek bir farkı yok Marry.' "Ne bulursun bu kızda anlamam zaten Josh?! Baksana suratına, griye dönmüş resmen!" 'Şşşt sussana; duyacak! Onun gazabına uğramak istemezsin buna emin ol.'
Ağır adımlarla ilerlediği koridorda, Elizabéth ile aralarındaki mesafenin azaldığı her saniye, seslerini de buna paralel olarak alçaltan Ravenclaw'lı grubun dedikoduları yankılanıyordu. Konuştuklarını duyamayacak kadar uzakta değildi Ell, ne akla hizmet onun kendisi gibi kulaklarını da yitirdiğini düşünmüşlerdi bilinmez ama göz bebekleri grinin en koyu tonlarından birine bürünürken, eski cesaretini yitirmişçesine ona kaçamak bir bakış atan Marry adlı kızda sabitledi çehresini. Arkasında dikilmekte olan ve ağzı yarım metre açık Ell'e kilitlenmiş Ravenclaw'lı yeni yetme çocuğa doğru geri adım atmaktaydı şimdi kız. Neredeyse burnundan soluyan Elizabéth, hakkında saçma sapan konuşan ama onu gördükleri anda uç buçuk atan bu çömezlerle uğraşmaya öylesine alışmıştı ki, kelimeler her defasında kendi kendiliğinden, bir şiiri ezbere söylermiş edasıyla dökülüyordu kurumuş dudaklarından;
'Söylediklerine dikkat et, seni pis çömez!'
Çoğu zaman hakkında konuşulanları duymamış gibi yapsada, canına tak etmişti artık. Hiçbir şey bilmeden, onun yaşadıklarıyla ilgili en ufak bir bilgileri bile olmadan o kadar kolay konuşabiliyorlardı ki.. Canını acıtıyordu aslında bunlar, her ne kadar güçlü görünsede. Başaramadığını, Elwina gibi olamadığını hatırlatıyordu sürekli. Peş peşe gelen olaylar arasında sürüklenmiş olsa da, daha dayanıklı olmayı beklerdi. Malfoy'larda öyle umardı Ell hakkında; özellikle de babası..
Kızın suratına dahi bakmadan arkasını dönmüştü tekrar, şaşkın bakışmalar arasında geçen süre boyunca düşündüklerinden sıyrılmayı başararak. Sarı saçlarının kahküllerini hafifçe alnından çekerek adımlarını hızlandırdı ve Eski Yazılar Dersliğinin kapısına yöneldi. Marry denen Ravenclaw'lı cadının, Ell arkasını döndüğü andan itibaren arkadaşlarına sitemkar bir tonda "neden ona arka çıkmadıklarını" sorguladığını duyabiliyordu hala. Verdiği tepki sadece sahte bir tebessümün çehresine kazınması olurken, zarifçe araladığı dersliğin kapısından uzatmıştı başını. Gözüne çarpan ilk şey; ön sıralardan birine oturmuş olan kuzeni Genevieve'ydi. Tanıdık bir simayı seçebilmiş olmanın verdiği o ferahlatıcı duyguyla ona doğru ilerleyerek hemen yanındaki sıraya attı bedenini. Az önce yaşadıklarından eser kalmamış, bulunduğu ortama odaklanmıştı bile. Her metre karesi Elwina kokan bu odada ne kadar sakin olabilirdi bilmiyordu ama bir başka kuzenini görmek rahatlatmıştı onu anlaşılan.. | |
| | | Christophér Thomás Austin
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 153 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan ~~ Galleon : 11944 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 19/07/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Çarş. 23 Tem. 2008, 16:25 | |
| Sabaha kadar Slytherin ortak salonunun en konforlu ve en yumuşak koltuğuna gömülmüştü. Bir kaç saat sonra güneş doğacak ve herkes uyandırılacaktı. Chris'in uykusu kaçmıştı ve ne yaptıysa uyuyamamıştı. Boynunun kıvrımları altındaki yastıklı süspansörü düzeltti. Vücudu hareket etmeye alışkın olduğu için hareketsiz durmak ona felç hali gibi gelmeye başlamıştı. Kenarda duran iri ve tek meşale aydınlatıyordu etrafı. Gece olması sebebiyle tüm meşaleler sönmüştü. Chris masanın üzerinde duran Gelecek Postasını eline alıp gazetenin başlıklarına göz attı. Bu ayki sayısını ilk defa görüyordu. Bir kaç yazıyı okuduktan sonra içini sıkıntıların bastığını, bunaldığını farketti. Etrafına baktıktan sonra ayağa kalkıp pencereyi açtı. Ortalık sessizdi, nefesini, oldukça çabuk alıştığı baykuş uğultularını, yasak ormandan gelen gizemli sesleri duyuyordu. Ortalık bugün hiç olmadığı kadar zifiri karanlıktı. Chris pencereden bir şey duyamayınca Pencereyi kapatarak aynı huzurlu koltuğuna oturdu. İçinden ^Ateş viskisi^ diye bir kaç sözcük geçirdi. İç çekerek annesini hatırladı. Moskova'dayken annesinin içki dolabından kaç defa içki yürütüp sarhoş olmuştu. Her seferinde gönülden inanıp, eğlenip, dans etmişti. Bir seferinde -on yaşındayken- üç beş arkadaşlarıyla kendi evlerinin bodrumlarında bir kaç sigara içip bir bardakta alkol almışlardı. Eğlendikleri kadar eğlenip keyiflerini sürmüşlerdi. Ama bundan sonrası hiç de keyifli değildi. Annesi onları o şekilde basmıştı ve çok kötü azarlamıştı. O zamandan sonra Chris o arkadaşlarıyla görüşmemişti ve sigara ve alkolü de kullanmıyordu. Fakat ateş viskisini ve bir kaç muggle ve büyücü alkolünün tadına bayılıyordu. Şimdi içinden Hogwarts mutfağına gidip ateş viskisi çalmak geçiyordu. Bu düşüncelerinden bir anlıkta olsa sıyrılıp düşüncelerini bugünkü derse yönlendirdi. Eski yazıtlar dersini sevmezdi ama Profesör Levine'ı severdi. Levine hakkında tek hatırladığı; bebek yüzü, koyu renkli saçları, kavisli kaşları, tutkusunun gülü kadar kırmızı dudakları ve çenesindeki gamzeydi. Belki profesörü çekici bulmasının sebebi annesi ve kendinde de olan çene gamzesiydi. Bu düşüncelerden de bir kaç dakika sonra kopmuştu. Annesi ile yaptığı bu yaz ki alışverişi düşündü. Kendisi için aldığı gece ceketi de çok yerinde bir alışveriş olmuştu, hem şık, hem modaya uygun ve de sıcak tutacak bir ceketti. Ve bir çok kıyafet daha almıştı. Profesör Levine'a, bir kaç profesör ve bir kaç arkadaşına da hediye almıştı. Profesör Levine annesinin dediğine göre Annesinin eski bir arkadaşıymış. Düşüncelerini değiştirirken uykusunun geldiğini hissetti. Göz kapakları artık basınç ağırlığını taşıyamayarak kapanmaya başlamıştı. Hızlıca yerinden kalkıp aheste aheste Yatakhaneye yürüdü. Kendi yatağına girerken huzur dolu bir soluk aldı. Ve bir kaç dakika sonra uykuya daldı...
Rüyasında Moskova sokaklarında geziyordu. Zaman yine aynı zamandı, sabah olmuş, güneş doğmuştu. Dışarıdaki şehir uyanmaya başlıyordu, Sokak satıcıları, badem şekerlemesi arabalarını sürüyor, garsonlar çöp torbalarını kaldırım kenarlarına taşıyor, Geceden kalma áşıklar yasemin kokuları taşıyan meltemde üşümemek için birbirlerine sokuluyorlardı. tam bu sırada kulaklarında bir siren sesi ile karışık; "Ding Dang Dong!!!" sesi geliyordu. Rüyasından istemsizce kopup gerçek dünyaya gelirken sinirle homurdandı. Gözlerini yavaşça açtı. Sesin geldiği saate bir yumruk atıp saati susturdu. Bir öfke patlaması yaşanabilirdi o saat sesinden sonra, fakat Chris kendisine hakim olup yatağında doğruldu. Öfkeden bütün vücut kasları kasılmıştı. Yavaşça yerinden kalkıp dolabının üzerinde duran gümüş çerçeveli boy aynasına baktı. Birbirine dolanmış örümcek ağı gibi saçlar, yüzünün karanlığını çevreleyen kukuleta, parıldayan mücevherleri andıran gözler, soluk bir ten ve püskül gibi görünen ceketi... Neler olmuştu? Dün gece böyle değildi? Nasıl oluyorda bir kaç saatte mucizevi bir değişiklik yaşıyordu? Gözlerini ovuştururken aynaya daha dikkatli baktı. Aynada ki görüntü hareket etmiyordu. Chris'in beynine kaynar su dökülmüş gibi oldu. Kim aynanın üzerine resim asarak şaka yapardı ki? Kimdi bu aptal? Etrafına bakarak kaşlarından birisini kaldırdı. Sinirli bir yüz ifadesiyle odayı taradıktan sonra iki kat artan öfkesiyle aynadan resmi çıkarttı. Odada kimsenin olmadığını anımsayınca daha da sinirleniyordu. Daha sonra aynada kendisine baktı. Oldukça bakımlı gözüküyordu. Sadece göz altı torbaları hafifçe şişmiş ve rengi bir kaç ton koyu gözüküyordu. Uykudan yeni kalkmış birisi için fazlasıyla yakışıklıydı. Yine de kendisine çeki düzen vermek için ellerini kullandı. Dolabından bir kaç bakım kremi çıkartıp sürdü. Annesinin aldığı onca bakım ürününü kullandı. Gözlerini çerçevelemesi için göz kalemini alıp çok hafifçe sürdü. Belli değildi ama gözlerinin maviliğini çok fazla ön plana çıkartmıştı. Ardından parfümünü ve diğer ürünlerini kullandı. Herşey bittiğinde son ayrıntılar için asasıyla bir şeyler mırıldandı. Şimdi mükemmel gözüküyordu. Slytherin formasını ve cüppesini giyip eline eski yazıtlar kitabını, bir kaç parşömen ve tüy kalem aldı.
Kızıl meşalelerin aydınlattığı nahoş koridorlardan geçerken içine bir ürperti doluyordu. Koridorun sonunda ki oda eski yazılar sınıfıydı. Sınıfa yaklaştıkça içindeki isteksizlik artıyordu. Aklına Profesör Levine'a aldıkları hediye gelince saatine baktı. Henüz derse on dakika vardı ve yetişmesi olağandı. Haşin adımlarla yatakhaneye giderken adımları ve görüntüsü git gide vakarlaşıyordu. Sol taraftaki çimento kaplı avludan geçip ortak salona geldi. Etrafı yine ıssızdı. Hem bu saatte Slytherin'lilerin ortak salonda olmalarından daha önemli yerlerde olmaları gibi bir durum vardı. Örneğin bahçede bir kaç eziği ağlatıyor ya da alay ediyor olmak gurur vericiydi. özellikle de bu alay edilenin büyü dışı bir aileden gelmiş olması daha keyifliydi. Dolabını açıp büyük ve gösterişli hediyeyi çıkarttı. Üzerinde 'Bayan Levine'a Eski Arkadaşı ElizaBeéth'den...' Diye bir not vardı. Chris Lady Levine'ın Annesini hatırlamasını isterdi. ya da hatırlamaz sa ? Diye düşündükçe midesine bir ağrı saplandığını hissetti. Bir kaç saat önce yumruk attığı saatine aynadan bakarken saatin kaç olduğunu anlayamamıştı. Arkasını dönüp baktığında geç kalmakta olduğunu anladı. Hızlı, yaramaz ve bir o kadar da koşarcasına adımlarıyla ortak salondan çıktı. Bir kaç merdiven çıkıp koridorlardan geçti. O ezik portrelere bile kafa yormadı. Yine o iç karartıcı koridora geldiğinde daha yavaş yürüdü. Kapıya gelip üzerine baktı. Eski yazı tipinde bir sürü yazı ve anlayamadığı harfler , semboller vardı. Kapının bakır kolunu çevirerek içeriye girdi. İçeride ki kişilere göz atarak masasında estetikçe oturan profesöre baktı. Yine etkileyiciydi. Gözlerini profesörden alamayarak yanına yaklaştı ve hediyeyi masaya koydu;
"Merhaba Leydi Levine. Ben Christóphér. Annem Elizabeéth sizinle yıllar önce bir arkadaşlık kurmuş. O yüzden kendini hatırlatmak amacıylamı bilemiyorum size hediye gönderdi. En içten sevgilerimizle efendim." Diyerek en büyüleyici bakış ve gülümsemesiyle bir kaç saniye Levine'ın gözlerine baktı. Ardından ortadaki boş bir sıraya oturdu. Slytherin'li, adlarını bildiği fakat henüz tanışmadığı kişilere baktı; Adrianna, Dayrnt , Genevieve, Elizabeth, Vilerus.. Ardından Ravenclaw lı iki güzele takıldı gözleri. Onlarında isimlerini biliyordu. Rox ve Stefania ikiside birbirinden tatlılardı. Okulun en popülerleri olmalılardı. Ardından bakışlarını Gryffindorlu ve Hufflepuff'lılarda gezdirdi. Sınıfta bir kaç tane güzel fakat büyü dışı ailelerden gelme kızlarda vardı. Daha sonra Chris gözlerini onlardan alıp kitabına çevirdi. Bugün ne işleyeceklerini düşünmeye ve kitabın sayfalarında göz gezdirmeye başladı. | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12679 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Cuma 25 Tem. 2008, 23:21 | |
| Nicole artık sinirli, huysuz, mızmız ve hiç çekilmeyen biri haline gelmişti. Herkese inat hayatına devam ediyordu. İçine söz geçiremiyor ve bazen yaptıklarından nefret ediyordu. Fakat sonunda yolunu bulduğuna inandıran bir güç vardı. Bu güç o kadar kuvvetliydi ki kimse karşı koyamıyordu. Zaten herkes olanları bildiğinden Nicole yüzünü bir kaç yüz yıl görmek bile istemiyorlardı, sanki o eski sevimli ve kendi duyguları içinde boğuşup kendini kaybeden kız yoktu artık, yeniyetme ve tüm özelliklerinin üstüne bin kat daha kötülük gelmiş bir kız vardı. Rüyasında bile suç işlediğini ya da millete yalan söyleyerek kandırıp başka yerlere gönderdiğini görüyordu.
Onun için hayat yoluna giriyor gibi gözükse de olaylar iyice karışıyor, kendini bilmezliğe ve haysiyetsizliğe kadar uzanıyordu. Bunların olduğuna inanamayan Hogwarts'lılar hala bunu yok etmek için metotlar bulmaya çalışıyorlardı. Profesörlerden öğrencilere kadar herkes bu durumdan şikâyetçi bir duruma gelmek üzereydi. Sınırları zorlayan Nicole hiç bir türlü bunun peşini bırakmıyordu, Hogwarts'dakilerin rahatladığı anda sanki bilerek daha da sert bir duruma geliyordu. Kriz geçiren kardeşi sayesinde bu olay hakkında pek bir şey olmadığını düşünüp hıncını herkesten çıkarsa da sonunda olacakları kestiremiyordu an geliyor korkuyor ve vazgeçecekmiş gibi olduğu an o güç onu bir rüzgar gibi savurup gene aynı noktaya geliyordu. Bir sabah yaptıklarının etkisini rüyasında görünce neden herkesin ondan kaçmak istediğini anlamış bir hale geldiğini anladı ama öfkesi ne kadar istese de buna engel olamayıp öle devam ediyordu. Kötülük kanında vardı, yatağından kalktıktan sonra bir an hiç kimsenin olmadığını ve herkesin kahvaltıya erkenden gitmiş olduğunun farkına vardı. Sonunda birine kötülük yapmak için uygun bir zaman diyerek yanında ki odadan bir arkadaşının en değerli eşyasını alıp diğer odadaki çekmeceye koydu. Bunu yaptıktan sonra kötü bir gülümsemeyle acilen hazırlamaya koyuldu. Süslü odasından bile memnun değildi. Artık pembe ve mor renginden nefret eder bir duruma gelmişti odasında ya yeşil ya da siyah renkler olmalıydı. Bunu istediğini bildiren bir mektup yazmalıydı babasına bu düşünceyi de bir kenara yazdıktan sonra hızlı bir şekilde kahvaltı yapmaya gitti, etrafındaki herkes ona bir farklı bakıyordu.
Slyterin masasının oraya bir arkadaşının yanına oturup masum bir şekilde "Merhaba" dedi kızda onu atlamak için "Merhaba benim erken gitmem lazım Profesör'e yardım edeceğime söz verdim" diyerek yanından ayrıldı. Buna bir anlam veremeyen Nicole hemen bir dilim ekmeğe reçel sürdü, hızlı bir şekilde balkabağı suyunu ve reçelli ekmeğini yedikten sonra dersliğine doğru koşuşturmaya başladı dersinin ne olduğunu bildiği ve yerini daha önceden öğrendiği için bulması çok kolay oldu.
Kapıya varır varmaz, kapıda biraz bekleyip nefes aldıktan sonra içeri girdi ve Profesör ve bir kaç öğrencinin sınıfta olduğunu görünce "Günaydın Profesör" deyip en arkadan tek başına kalan bir yere oturdu. Sinirini biraz yatışmış olduğunu görenler biraz yumuşasa da gene de herkes şüpheli ve korkak bir şekilde bakıyorlardı. Nicole'ün hayatında en sevdiği ama bazen anlamadığı bu durum ne zaman düzelecekti, onu da merakla Hogwartskoridorlarında ki herkes sabırsız bir şekilde bekliyorlardı. "Kim bilir belki yarından da yakın." diyerek dalga geçti kendi kendine Nicole ama bunu sesli söylemeyi o kadar arzulamıştı ki belki bir gün sesli söylerdi | |
| | | Serah S. Kimberly Dixie
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 70 Yaş : 31 Kan statüsü : Melez Galleon : 12306 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 19/01/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Cuma 01 Ağus. 2008, 09:13 | |
| Eski yazıtlar dersine giden tek üçüncü sınıf Hufflepuff o gibiydi. Bu dersi neden seçtiğini kimse anlayamamıştı. Kendisi de anlamamıştı. İlginç gelmiş ve yazılmıştı. Aslında bu ders karmaşık gibi olsa da hoşuna gidiyordu. Nadiren mutlu mutlu giderdi bir sınıfa. Şimdi de gülümseyerek girmişti dersliğine. Maglor'un yanına gidip hafifçe sırtına vurmuştu. Aslında dokunmadan biraz daha şiddetliydi. Kuzeninin canını acıtmamıştı ama. Kendine bir sıra bulup yerleşti. Eşyalarını çıkartırken sınıftaki insanlara bakıyordu. Yine bir kıkırdama duyarak sinirle kıkırdamanın geldiği yere baktı. Bu sefer kendisi hakkında olmadığını anlayarak rahatladı. Siniri hemen geçmiş yerini merakla etrafa bakmaya bırakmıştı. Kısa bir süre sonra profesörü farketmişti. Farketmişti farketmesine de profesör sanki biraz sinirliydi bu gün. Serah ürpererek profesöre bakmış, ayağa kalkmış ve
"Günaydın profesör." demiş ve yerine oturmuştu. Neden ayağa kalktığıı bilmiyordu. Belki de profesörü sevdiğinden, ona saygı duyduğundandı. Sol kolun sıraya,başını da koluna yaslayarak profesöre dikti mavi gözlerini. Acaba bu gün ne işleyeceklerdi? Merak ediyordu açıkçası. Her derste öğrendiği şeyler biraz daha merak etmesine yol açıyordu. Daha küçükken bu dersten korkardı. Kendi kendine gülümsedi. Korkmak? Sonuçta bir dersti. Gerçi o zamanlar büyük sonoflardakiler gözünü korkutmuştu. Ne vardı ki öyle yapacak? Artık büyük olma sırası kendine gelmeye başlamıştı. O küçüklere öyle yapmazdı. Yani öyle düşünüyordu... | |
| | | Carrina Alys Levine Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 44 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12000 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 20/06/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Cuma 01 Ağus. 2008, 16:36 | |
| Soluk yeşil gözlerinde belli belirsiz bir parıltı ile önünden geçen çocuklara bir göz attı. Kollarını göğsünde kavuşturmuş, sabırsızlıkla sandalyesinde otururken bazıları uzun uzun onu inceliyor, bazıları ise sınıfta başka kimse yokmuş gibi yerlerine geçiyorlardı. Korku sandığı ufacık şey de gitmişti, küçüğünden büyüğüne herkes sessiz bir şekilde oturuyordu. Sessizlik... Hiç beklemediği anda karşısında dikiliveren bir çocuğa dikti gözlerini. Sarışın saçlarının çevrelediği yüz hatları tanıdık geliyordu Carrina'ya; eski arkadaşı ElizaBeéth'i hatırlatıyordu ona. Zira oğlanın sözleri düşüncelerini doğrulamıştı. ElizaBeéth'in oğluna sadece dudaklarına ulaşan bir şekilde tebessüm etti hediyeyi alırken, bu kadarı yeterliydi.
İçeri giren son birkaç öğrenciyi daha izledikten sonra ayağa kalktı. Bileğinin ufak bir hareketiyle kapı kapanırken sakin bir sesle konuşmaya başladı. “Adım Carrina Alys Levine. Yeni Eski Yazılar profesörünüzüm.” Sınıftaki azıcık ses de kaybolup gitmişti o konuşmaya başladığında. Duyulan tek ses kendi sesiydi. Gözlerini öğrencilerin üzerinden geçirirken devam etti: “Bu kadar bilgi yeterli. Şimdi, herkes hazır olduğuna göre, derse başlayabiliriz. Ama derse başlamadan önce uyarayım sizleri; disiplinsizlik ve gürültüden hiç hoşlanmam, buna göre davranın.” Derse hemen başlayacağını belirtmesi, bazılarının -ki bunların tembel olduğuna şüphe yoktu- gözünde hayal kırıklığı olduğu belli olan pırıltılar yaratmıştı. Carrina içindeki küçümseme duygusunun dışa vurmasına engel olarak, güzel ve zarif yüzünü kaplayan serin yüz ifadesini korudu.
“İlk konumuz: Eski İngilizce. Eski İngilizce, birçoğunuzun da bildiği gibi 5. Yy.'ın ortalarından 12. Yy'ın yine ortalarına kadar, İngiltere'nin belli başlı bazı bölümlerinde ve İskoçya'nın güneyinde konuşulan dildir. Adından da anlayabileceğiniz gibi, şimdi konuştuğumuz İngilizce'nin eski hali ve artık kullanılmayan bir dildir. Çok karışık olmakla beraber, batı Germenik dillerinden biridir. Bundandır ki, yine batı Germenik dillerinden olan iki dille, yani Eski Frizce ve Eski Sakson dilleriyle yakından alakalı olduğu söylenebilir rahatlıkla. Ayrıca Eski İngilizce, Eski Nors dilinin etkisi altında kalmış olan bir dildir.” Sesi etkileyici, dinleyenleri içine çeken fazla yumuşak olmasa da, yumuşak sayılabilecek bir tondaydı. Derin bir nefes aldı, masanın kenarına dayanıp narin ellerini parşömenlerin üzerine koydu. Bütün öğrencileri tek tek süzdü, bir kısmı dikkatle yüzüne bakarken bir kısmı da baygın baygın başka şeylerle uğraşıyordu. Sessiz durdukları sürece sorun yoktu Carrina açısından, isteyen dinlerdi, isteyen dinlemezdi. Önüne düşen altın rengi saç bukleyi arkaya ittirdi.
“1066'a kadar, yani dili büyü bir değişime uğratmış olan Norman İstilası'na dek, 700 yıl kadar uzun bir süre boyunca kullanıldı. Başlangıcı, İngiltere'yi oluşturan Anglo – Sakson göçlerine dayanır. İlk dönemlerinde, Kelt ve Eski Nors dilini benimsemiştir. Dili şekillendiren en büyük güçlerin Germanic sözcük dağarcığı, cümle yapısı ve Avrupa'daki kardeş dilleriyle ortak olan Gramer yapısı olduğu söylenebilir. Bu özellikler açısından bakıldığında, bazılarının Batı Germen dillerinde, bazılarının Proto – Germanic dillerinde -ki bu diller Cermen dillerinin köküdür- mevcut olduğu görülür. ” Ayağa kalktı, tahtaya doğru asasını salladı. Tahtada sözcükler yavaş yavaş belirginleşirken sırtını tahtaya döndü. “Eski İngilizcede bütün nesnelere -hareketsiz nesneler de dahil olmak üzere- bir cinsiyet verilirdi. Örnek olarak,” Eliyle tahtayı işaret etti. “Sēo sunne ve se mōna'yı verebiliriz. Yani sırasıyla güneş ve ay. Güneş dişil iken, ay erildir. Bu durum Batı Germen dillerinden biri Olan Almanca'da da benzerlik gösterir.”
Sessizlik sürüyordu. Carrina sakinlikle masaya doğru ilerledi; bugünlük bu kadarı yeterliydi. Zaten belli bir düzen içerisinde masaya konulmuş parşömenleri özenle düzeltti. Parşömenleri eline aldıktan sonra gözlerini sınıfa yöneltti. “Bugünlük dersimiz bu kadar. Ödeviniz; Eski Sakson dili hakkında bir paragraflık bir yazı. Çıkabilirsiniz.” Açık mavi cüppesi arkasında dalgalanarak sınıftan çıktı. Koridorlarda yürürken, ilk dersinin beklediği kadar kötü geçmediğini düşünüyordu.
En son Carrina Alys Levine tarafından Cuma 01 Ağus. 2008, 19:11 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Odessa Meredith Poulter Cadı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 331 Yaş : 32 Kan statüsü : Melez Galleon : 11975 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 05/07/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Cuma 01 Ağus. 2008, 18:27 | |
| Meredith biraz geçen günler, biraz da o günün heyecanıyla, yatakhanede en erken kalkan kişi olmuştu o gün. Akşam yatmadan önce kendilerine şölende verilen ders programına şöyle bir göz gezdirmiş, ertesi gün ilk dersin eski yazılar olduğunu görünce sevinçten deliye dönmüştü. Bu derse nedenini bilmediği bir yakınlık hissediyordu. Kaldığı yetimhanenin yakınlarındaki küçük Muggle Kütüphanesi'nden haftada üç kitap alır; az miktar parayla pazartesi günleri yenileriyle değiş tokuş ederdi onları. En çok ilgi duydukları, tarihle iç içe geçen, eski yazılar konulu kitaplardı. Bu yüzden birçok eski sözcüğün kökenini ezbere bilir, çoğu dilde kendini tanıtabilirdi. Çok çalışkan olmadığı için, bu derste göstermeyi umduğu başarı heyecanlandırıyordu onu. Bir süre gözleri açık yattı yatağında, eskiden beri okuduklarını geçirdi kafasından. Sonra; soluk sesleri arasında daha fazla duramayacağını fark edip kalktı ve hazırlanmaya başladı. Bugün, ilk defa önem veriyordu nasıl göründüğüne. Eski Yazılar profesöründe bırakacağı ilk izlenimin iyi olmasını istiyordu. Her zaman serbest bıraktığı, beline kadar uzanan saçlarını bu sefer yarım topladı, perçemlerinin alnına dökülmesine izin verdi. Tertemiz resmi cüppesi, ilk defa tam bağlanmış olan kravatı ve özenle toplanmış saçlarıyla gerçekten de örnek bir öğrenci izlenimi veriyordu. Aynadaki aksine alaycı alaycı baktı ve sandığını açarak eski yazılar kitabıyla birlikte yetimhanede aldığı notları çıkardı. Tüy kalemi ve asası zaten hazır bir şekilde çantasında bekliyordu. Tılsım dersinde öğrendiği Alahomora büyüsüyle sandığını kilitledi ve ses yapmamaya özen göstererek yatakhane kapısını yavaşça kapattı.
Yeni doğmuş olan güneşin ışıkları pencerelerden süzülüp şatoyu ısıtıyor, aydınlatıyordu. Meredith'in içini büyük bir uçma arzusu kapladı birdenbire; ama artık tekrar dönüp süpürgesini alamazdı. Ertesi gün erken kalkıp uçacağını aklının bir köşesine yazdı ve kütüphaneye yollandı. Görevli Madam Pince bu saatte, ne hikmetse masasının başında oturuyordu. Meredith içeri girince avına odaklanan bir atmaca edasıyla süzdü onu. Meredith ise; yetimhanede her türlü davranışa alışık olduğu için, kadına sadece selam vermekle yetindi ve arkadaki masalardan birine geçti. Notlarını ve kitaplarını ahşap masaya yerleştirerek okumaya başladı. Sevdiği konuda yazıları okurken, vakit ne kadar da çabuk geçiyordu! Saatine baktı ve kahvaltıyı bir kez olsun erken yapmanın zararı olmayacağını düşündü. Büyük Salon'un kapıları açılmıştı. Kendisi gibi uykularına erkenden veda etmiş birkaç öğrenci oturmuş, kahvaltılarını yapıyorlardı. Meredith rahatça gazetesini okuyabileceği için sevindi ve Ravenclaw masasının ortasına geçip tadabildiği her şeyden tatmaya başladı; kaç gündür sadece reçelli ekmekle yetiniyordu kahvaltılarda. Yavaş yavaş, salon da dolmaya başladı. Kendi binasında onunla aynı yatakhanedekiler de Meredith'i görünce şaşakalmışlardı; onun erken kalktığı ne zaman görülmüştü ki?
Baykuş postasının da gelmesiyle Meredith gazetesini açtı ve balkabağı sürahisine dayadı. Çok önemli şeyler olmasa da; ilginç bilgiler veriyordu gazete, büyücü dünyasına ilişkin. Meredith bir cadı olmasına rağmen bunca zaman Muggle'ların arasında yaşamıştı. Yeni şeyler öğrenmesi ve şaşırıp durması kaçınılmazdı. Gryffindor'dan yeni tanıştığı birkaç arkadaşının selamlarına karşılık vererek keyifli keyifli gazetesini katladı ve çantasına soktu. Sakin adımlarla salondan çıktı ve her şeyini zamanında yapabilmenin verdiği huzurla eski yazılar dersliğine giden koridora yöneldi. Sınıfta yalnızca birkaç kişi vardı; bunun bir nedeni de eski yazıların seçmeli ders kategorisine girmesi ve çoğu öğrencinin bu dersi 'sıkıcı' olarak tanımlamasıydı. Meredith kapıyı çalarak içeri girdi - pek yaptığı bir davranış değildi - ve "Günaydın Profesör Levine." diye selamladı kadını. Daha önce yemeklerde göz hapsine aldığı genç kadın; yakından daha da güzeldi. Üst sınıflarda yaptığı araştırmalardan kadının ismini ve soyadını öğrenmiş, düşünce yapısı hakkında bilgi edinmişti. Meredith'in 'soy' ile ilgili düşündükleriyle uyuşmuyordu pek bu düşünceler ama; onlar zaten kimin umurundaydı! Meredith sadece kadının bilgi seviyesiyle ve karakteristik özellikleriyle ilgileniyordu ki; ilk izlenimi oldukça iyiydi.
Sınıf dolduğunda genç kadın ayağa kalktı ve konuşmaya başladığı anda, tüm fısıltılar kesildi. Herkes onu yeni tanımanın verdiği heyecan ve merakla, ne tür bir öğretmen olduğunu anlamaya çalışıyordu. Disiplinsizlik ve gürültüden hoşlanmadığını ifade etmesi, öğrencilere gereken dersi vermişti. Profesör Levine onlardan kendilerini tanıtmayı bile istemeyerek soğukkanlılıkla konularının eski İngilizce olduğunu söyleyerek Meredith'i oldukça sevindirdi. İlk önce dilin tarihinden ve gelişmesinden bahsederken, sonra eski İngilizce’de cisimlere verilen cinsiyet kavramını açıkladı. "Sēo sunne ve se mōna." diye not düştü önündeki eskimiş, buruş buruş olmuş parşömen kâğıdına Meredith. Fransızca'daki 'le' ve 'la' article'larının üzerinde oynanmış halleriydi sēo ve se. Kadının anlattıklarıyla ilgili eskiden okuduklarını aklından geçirmeye çalışıyordu bir yandan da. Mavi cüppesini dalgalandırarak kapının yanına kadar ilerleyen öğretmen, eski sakson dili ile ilgili bir paragraflık bir açıklama yazısını ödev verdikten sonra, çıkabileceklerini söyleyerek sınıfı terk etti. Ardında da onun nasıl biri olduğuyla ilgili birbirleri ile konuşan öğrencilerle dolu, gürültülü bir sınıf bıraktı. Meredith alaycı bakışlarla dedikoducu kız grubunu süzerken, sırasının üstündekileri çantasına dolduruyordu bir yandan da. Eski Yazılar Profesörü'nün daha cana yakın biri olmasını beklerdi. Kadının ders anlatma biçmini ve öğretmenliğini sevse de, kişiliğiyle ilgili şüpheleri olduğu su götürmezdi. Ses tonundan bir küçümseme, hor görme ve alay seziliyordu, Meredith bu tip insanlardan hiçbir zaman hoşlanmamıştı. Sonunda kendine; bir insanın taraf düşüncelerinin özel olduğunu hatırlatıp, kafasındaki düşüncelere boşaltarak derslikten çıktı. | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Paz 03 Ağus. 2008, 01:47 | |
| Gözleri yorulmuştu kitap okumaktan, Kafasını kaldırıp etrafına bakındı. Sınıf dolmuş, herkes büyüklü küçüklü, kendine bir yer bulmuştu. Grup grup oturulan sıralar yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Sınıfa gelenleri incelerken vakit geçmeye başladı. Arada bir de çok genç bulduğu profesöre bakıyordu. Narin, zarif ve bir o kadar da mağrur görüntüsü ile acemiliğini kapatmaya çalıştığını düşündü Paula. Ders verebilecek kadar büyük bilgi birikimini yapıp bu kadar genç yaşta profesör olması şaşırtıcıydı. Bu kadar hasetlik beslemeye uzak bir yapısı olan Paula gözlerini genç kadından ayırıp aslında okumaya devam etmediği kitaba indirirken düşünüyordu. Biraz kafa yorduktan sonra, bu saçma hasetliğinin sebebini bulması hiç de zor olmadı. Kıskanmıştı. Kendi kendine, '' Böyle saçma duyguları hissetmek için ne kadar çok boş zamanım var...'' diye kızdı. Komik de gelmişti aslında düşünceleri. Gelecek neler gösterir bilinmezdi fakat bu saçma önyargısında ne kadar haklı olduğunu birazdan anlayacaktı. İçinden bir ses yanılmayacağını söylüyordu. Eski yazılar gibi oldukça engin bir denizde yüzmek maharet işiydi ve bu iş bu profesör gibi narin bayanlara uygun değildi.
Yeterince dolan sıralar profesörün etkili ses tonunun dudaklarından dalga dalga yayılmasını sağladı. Kendini tanıttıktan sonra hiç vakit kaybetmeden derse geçen profesöre hayran hayran bakmamak elinde değildi Paula' nın. Konuşmaya başlaması ile ağzından dökülen bilgileri tek tek parşömenine not alıyordu. Bilgiye her zaman saygı duymuştu. En bilinmez ve korkulur şeylerden her zaman bilgi ile haberdar olmuş ve korkularını azaltmış ya da yenmişti. Fakat bazı şeyler kitaplarda yazmıyordu. Ve o bazı şeylere dair endişeler sadece zamanla bilinir hale gelebiliyordu. Derin bir iç çekip eski İngiliz dili hakkında bilgi dağarcığını doldurmaya başladı. Bu dile dair bir şey ilgisini çekmişti. Şimdi konuşulandan farklı olarak isimlere bazı eril ve dişil durumlarına göre artikeller verilmişti. Bu dilin Germen diliyle benzerlik gösterdiğini söyleyen profesör Paula' ya onlarla birlikte yaşayan üvey babasını hatırlattı. Bir an için, üvey babasının kökenine dair bilgiler edindiği bu dersten soğudu fakat daha sonra bugün düşündüğü saçma şeyleri diğerlerinin yanına buruşturup attı kafasında.
Not almaktan bileği yorulmuştu. Hızına yetişemediği profesörün tecrübesinin yeterliliğini, üzerine vazife olmadığı halde kabullendikten sonra yazmayı sürdürdüğü elinin yavaş yavaş bu direnişten vazgeçip uyuştuğunu hissetti. Artık daha fazla not alamayacak hale geldiğinde zaten profesör de dersin sonuna gelmişti. Ağrıyan bileğini sol eliyle ovuştururken prfesörün verdiği ödevi duydu. Son bir gayretle ödevi de not etti. Her ne kadar kargacık burgacık yazdıysa da, okuyabildiğinden önemsemedi. '' Çıkabilirsiniz. '' diyen profesöre '' İyi günler. '' diyerek sessizce girdiği sınıfı aynı şekilde terk etti. |
| | | Christian Dayrnt Black Britanya ve İrlanda Qudditch Karargahı Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1281 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12314 Ekspresso Puanı : 4 Kayıt tarihi : 28/01/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Salı 05 Ağus. 2008, 10:03 | |
| Dayrnt sonunda dersin başlayacağını fark etmişti. Profesör öğrencileri süzmeye başlamıştı çünkü. Genelde öyle olurdu; profesör süzmeye başlayında ders başlardı genelde. O yüzden kendini kasmadı ve profeserün derse giriş cümlelerini dinlemeye başladı. “ Adım Carrina Alys Levine. Yeni Eski Yazılar profesörünüzüm. ” dedi. Dayrnt sesinin çok narin olduğunu fark etti, çabucak kaybolmuştu ses sınıfta. Tek ses onun ki olmasına rağmen! Yinede Dayrnt sevecenliğini bozmadı ve içinden ' Kendine ok uygun bir ders seçmiş; narinliği, sesi, vs... özellikleri nedense bu ders için gibi! Fakat eski profesörleri Elwina'yı Dayrnt asla unutamayacaktı. HEm kendi kıvrak zekası, hemde profesör sayesinde Slytherin'e birçok puan kazandımıştı. Şimdi ise tek niyeti oydu; Slytherin'e puan kazandırmak! “ Bu kadar bilgi yeterli. Şimdi, herkes hazır olduğuna göre, derse başlayabiliriz. Ama derse başlamadan önce uyarayım sizleri; disiplinsizlik ve gürültüden hiç hoşlanmam, buna göre davranın. ” dedi nazik sesiyle Miss Levine ve Dayrnt bütün düşüncelerinden sıyrılıp derse atapte olmayı başarabildi. Profesör derse geçmişti bu saatten sonra. Miss Levine'de aynı Mr. Johnson gibiydi; disiplinli ve gürültüyü sevmeyen. İlk sözleri söyle oldu: “ İlk konumuz: Eski İngilizce. Eski İngilizce, birçoğunuzun da bildiği gibi 5. Yy.'ın ortalarından 12. Yy'ın yine ortalarına kadar, İngiltere'nin belli başlı bazı bölümlerinde ve İskoçya'nın güneyinde konuşulan dildir. Adından da anlayabileceğiniz gibi, şimdi konuştuğumuz İngilizce'nin eski hali ve artık kullanılmayan bir dildir. Çok karışık olmakla beraber, batı Germenik dillerinden biridir. Bundandır ki, yine batı Germenik dillerinden olan iki dille, yani Eski Frizce ve Eski Sakson dilleriyle yakından alakalı olduğu söylenebilir rahatlıkla. Ayrıca Eski İngilizce, Eski Nors dilinin etkisi altında kalmış olan bir dildir. ” dedi. Dayrnt profesörün öğrencileri süzdüğünü fark etti ve bir anda kala kaldı. Profesör ona bakarken sanki soluk yeşil gözleri içini delip geçmişti. Dersi gayet canlı dinliyordu fakat profesörün o bakışından sonra -kısa bir süreliğine- kendini ağır bir darbe yemiş gibi hissetti. " 1066'a kadar, yani dili büyü bir değişime uğratmış olan Norman İstilası'na dek, 700 yıl kadar uzun bir süre boyunca kullanıldı. Başlangıcı, İngiltere'yi oluşturan Anglo – Sakson göçlerine dayanır. İlk dönemlerinde, Kelt ve Eski Nors dilini benimsemiştir. Dili şekillendiren en büyük güçlerin Germanic sözcük dağarcığı, cümle yapısı ve Avrupa'daki kardeş dilleriyle ortak olan Gramer yapısı olduğu söylenebilir. Bu özellikler açısından bakıldığında, bazılarının Batı Germen dillerinde, bazılarının Proto – Germanic dillerinde -ki bu diller Cermen dillerinin köküdür- mevcut olduğu görülür. ” dedi ve asası ile tahtaya bir şeyler yapmakta olduğunu gördü Dayrnt. Kendi kendine ' Ya eskiden bu ders daha kolaydı, yada sınıflar arttıkça konular daha da zorlaşacak! Eğer bu durumların ikiside doğruysa bir sonuca varma olasılığım yeterince düşük! ' diye geçirdi içinden ve güldü. “ Eski İngilizcede bütün nesnelere -hareketsiz nesneler de dahil olmak üzere- bir cinsiyet verilirdi. Örnek olarak, ” Eliyle tahtayı işaret etti. “ Sēo sunne ve se mōna'yı verebiliriz. Yani sırasıyla güneş ve ay. Güneş dişil iken, ay erildir. Bu durum Batı Germen dillerinden biri Olan Almanca'da da benzerlik gösterir. ” dedi. Dersin sonuna gelmişlerdi artık. Dayrnt çantasını toparladı fakat profesörün sözlerni bitirmeden ve komutu vermeden yerinden kalkmadı! Nede olsa bu bir saygısızlıktı. “ Bugünlük dersimiz bu kadar. Ödeviniz; Eski Sakson dili hakkında bir paragraflık bir yazı. Çıkabilirsiniz. ” dedi. Dayrnt ödevden fazla hoşnut olmasada yavaş ve sessiz adımlarla kapıdan çıkarken profesöre sihirli günler diledi ve kapıdan dışarı adımını atınca hızlanmaya karar verdi.
| |
| | | Felipe Klaus Rodrigués Büyücü
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 292 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11929 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 03/08/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Salı 05 Ağus. 2008, 17:16 | |
| Felipe, yeni bir güne 'merhaba' diyerek uyanmış, üstünü giymiş ve kahvaltı için merdivenlerden inmeye başlamıştı. Cübbesini düzelterek büyük salon kapısından içeriye girdi. Ihtişamlı masaların arasından yürüdükten sonra Slytherin masasının bulunduğu tarafa yöneldi ve bir boş yer bularak, oturdu. Tabağına önündeki kahvaltılıklardan alarak yavaşça ağzına attı. Birkaç şey daha yiyerek az ilersindeki Prestan'a döndü.
"Prestan, bugün hangi ders var, bir fikrin var mı?"
"Yanılmıyorsam Eski Yazılar dersi var: Carrina Alys Levine'nin dersi."
"Aah! Aklımdan çıkmış. Neyse, sınıfta görüşürüz."
Kahvaltısını yarıda bırakarak, yerinden bir anda kalkarak büyük salondan ayrıldı. Etrafına bakınarak merdivenlere doğru yöneldi ve aşağıya doğru inmeye başladı. Ortak salondan çantasını alıp sınıfa çıkacaktı. Yavaşça ortak salona girdi. Erkekler yatakhanesindeki çantasının içine Eski Yazılar kitabını, parşömenlerini ve asasını alarak yatakhaneden ayrıldı. Aynı rahatlıkta yukarıya doğru çıkmaya başladı. Eski Yazıtlar dersini hiç kaçırmadan girerdi.
Yavaşça merdivenlerden çıkarak Eski Yazıtların olduğu koridora geldi. Etrafına aranan gözlerle bakınarak, karşısındaki sınıfa girdi. Profesör, henüz derse başlamamış, masasında oturuyordu. yavaşça bir sıraya oturarak dersin başlamasını bekledi. Ilk tanışma olurdu galiba, çünkü ortak dersti. Yavaşça çantasını yere bıraktı ve eğilerek içinden kitabını ve tüy kalemini çıkarttı.
Yavaşça, kahverengi gözlerini profesöre dikti ve ona bir paket veren çocuğa dikkatle baktı. Arması Slytherin'i gösteriyordu. Aynı binadaydılar. Acaba aralarında ne gibi bir tanışma vardı? Az sonra, içeriye birkaç öğrenci daha girince sınıf yeterince dolmuş, Profesör Levine derse başlamaya niyetlenmişti. Ilk ders, heyecanlı olurdu herkes için. Yavaş ve kibar bir sesle konuşmaya başladı Profesör Levine. Adı, Carrina'ydı ve fazla tanışma muhabbetinden hoşlanmadığından konuyu hemen derse çevirdi.
Derse geçmeden önce her profesörün yapmakta olduğu, kendilerina ait kısa ve masum kuralları vardı: Levine'nin de, 'disiplinsizlik' ve 'gürültü' gibi iki tane kuralı vardı. Kolay gibi görünen, ama dikkate bağlı kurallardı. Ciddi bakışlar atarak öğrencileri süzdükten sonra Profesör Levine, ders konusuna geçmek için derin nefes alarak başladı.
"İlk konumuz: Eski İngilizce. Eski İngilizce, birçoğunuzun da bildiği gibi 5. Yy.'ın ortalarından 12. Yy'ın yine ortalarına kadar, İngiltere'nin belli başlı bazı bölümlerinde ve İskoçya'nın güneyinde konuşulan dildir. Adından da anlayabileceğiniz gibi, şimdi konuştuğumuz İngilizce'nin eski hali ve artık kullanılmayan bir dildir. Çok karışık olmakla beraber, batı Germenik dillerinden biridir. Bundandır ki, yine batı Germenik dillerinden olan iki dille, yani Eski Frizce ve Eski Sakson dilleriyle yakından alakalı olduğu söylenebilir rahatlıkla. Ayrıca Eski İngilizce, Eski Nors dilinin etkisi altında kalmış olan bir dildir." Felipe, profesörün dediklerinden sonra, paşömenin köşelerine küçük dipnotlar attı. Önemli kısımları yazıyor, bir kısmını küçük notlar hâlinde parşömenin kenarlarına yazıveriyordu.
Derin bir nefes aldıktan sonra, kısa süreliğine öğrencilerine dikkatle bakıp onların neler yaptığına, dinleyip dinlemediğine, derse olan ilgilerini süzerek kaldığı yerden devam etmek için bir-iki adım ilerledi. "1066'a kadar, yani dili büyü bir değişime uğratmış olan Norman İstilası'na dek, 700 yıl kadar uzun bir süre boyunca kullanıldı. Başlangıcı, İngiltere'yi oluşturan Anglo – Sakson göçlerine dayanır. İlk dönemlerinde, Kelt ve Eski Nors dilini benimsemiştir. Dili şekillendiren en büyük güçlerin Germanic sözcük dağarcığı, cümle yapısı ve Avrupa'daki kardeş dilleriyle ortak olan Gramer yapısı olduğu söylenebilir. Bu özellikler açısından bakıldığında, bazılarının Batı Germen dillerinde, bazılarının Proto – Germanic dillerinde -ki bu diller Cermen dillerinin köküdür- mevcut olduğu görülür."
Cümlelerini tamamladı ve asasını elinde tutarak, tahtaya doğru salladı. Tahtada beliren bazı kelimelere bakarak, önlerine doğru geçti ve kaldığı yerden devam etti. "Eski İngilizcede bütün nesnelere -hareketsiz nesneler de dahil olmak üzere- bir cinsiyet verilirdi. Örnek olarak, Sēo sunne ve se mōna'yı verebiliriz. Yani sırasıyla güneş ve ay. Güneş dişil iken, ay erildir. Bu durum Batı Germen dillerinden biri Olan Almanca'da da benzerlik gösterir." dedikten sonra, sınıfın sessiz oluşundan hoşnut olmuşa benziyordu; masasına geçti, oturdu. Sözleri bu kadardı; ders bitmişti; şimdi sıra ödevdeydi. Ödev fassını sevmese de yapmak zorundaydı.
Yavaşça tahtadikleri parşömenine not alarak, bu derse öğrendiklerini ileri de kullanabileceğinden emin bir şekilde profesöre baktı. "Bugünlük dersimiz bu kadar. Ödeviniz; Eski Sakson dili hakkında bir paragraflık bir yazı. Çıkabilirsiniz." dedikten sonra, çantasına kitabını, not aldığı parşömenlerini ve asasını koyarak ayağa kalktı, sıraların arasından yürüdü ve derslikten ayrıldı.
| |
| | | Severus Rodney Anthony Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 810 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12182 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 13/03/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Çarş. 06 Ağus. 2008, 23:26 | |
| Hafifçe esen rüzgârın yarattığı etki ile, biraz da üşüyerek gözlerini açtı. Uyanır uyanmaz, üzerinden atmış olduğu pikeyi yüzüne kadar çekti. Gece geç saatte yatmış olmanın verdiği bir etki olsa gerek, ayılmakta güçlük çekiyordu. Gözlerini ovuşturarak ayılmaya çalışsa da, bir ses hep uyumak istediğini fısıldıyordu kulağına sanki. Ayılmak için en doğru yolun yüzünü yıkamak olduğunu düşünerek banyoya gitti ve musluğu açtı. Avuçlarına doldurduğu suyu, yüzüne vurmasıyla biraz daha ayılmış gibiydi. Havluyla yüzünü kuruladıktan sonra yatakhaneye döndü. Üzerindeki pijamaları, cüppe ile değiştirdi. Daha sonra son işlem olarak kravatını taktı. Aynada kendini son bir kez kontrol ettikten sonra –ki bunu her zaman yapardı- yatakhaneden çıktı ve hızlı attığı birkaç adımın ardından ortak salonun merkezine ulaştı. Herkesin arasında sohbet etmesi, salonda yeni uyanmış biri için rahatsız edici bir ses çıkarıyordu. Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor olması, bir kargaşaya da yol açıyordu elbette.
Gürültünün arasına karışmaktı en iyisi. Kırmızı koltuğun çevresine toplanmış olan ‘tayfasına’ katılmayı tercih etmişti. Charlie’nin onlara anlattığı şakaları dinlerken, bir yandan kahkaha atmak ile bir yandan da etrafa bakmak ile meşgul oluyordu. Cevap alamadığı mektubu da kafasını kurcalarken, karmakarışık duygular içindeydi. Eğleniyordu o an ama merakını giderecek mektubu da dört gözle bekliyordu. İçindeki endişe hissini bastıramıyor, kafasının içinde bir arı kovanı varmışçasına bu düşünceler vızıldanıyordu. Midesinden gelen bir guruldama ile acıkmış olduğunun farkına vardı o esnada. David’in büyük salona inerken, onu da çağırmış olması ile peşine takıldı. Onların peşinden de diğer Gryffindor ahalisi geliyordu. Koridorlara giden kapılar açıldığında, oradan yankılanan sesler geliyordu. Bu sesler eşliğinde tam yedi kat inmişlerdi.
Büyük salona ulaşmalarının ardından kahvaltıya başlamıştı. Az önce acıkmış olduğunu hissetmiş olmasına rağmen, yiyecekleri gördüğünde bir şeyler yiyesi gelmiyordu. Tuhaf bir durumla burun burunaydı yine. Hoş, son zamanlarda o istemese de tuhaflıklar onu buluyordu hep. Zar, zor yediği birkaç şeyin ardından ders öncesi göle gitmeye karar verdi. Boş zamanlarını, son zamanlarda bu şekilde değerlendiriyordu. Büyük salondan çıktığında, karşısına çıkan büyük kapıdan dışarıya çıktı. Bahçeye ulaşmıştı. Dümdüz ilerleyerek yoluna devam etti. Yalnız başına dolanan ender kişilerdendi etrafta. Nasıl geldiğinin farkına varamadan, dalgaların sesleri ile kafasını kaldırdığında göle ulaştığının farkına vardı. Kendini göle yakın, iri yarı bir ağacın altına bıraktı. Tatlı, tatlı esen rüzgâr, tam bir uyuma kıvamında geliyordu ona. Onca saat uyumasına rağmen hâlâ uykuyu düşünebilmesi hayret edici bir durumdu.
Kafasını ağaca dayayıp, gözlerini kapattı. Ciddi, ciddi uyuyacak gibi gözüküyordu. Uyumama çabasındayken bir anda ayağa fırladı. “Seni lanet şey!” Bir böceğin onu ısırmış olmasıyla, bir anda kelimeler dökülmüştü ağzından. Böceklerden nefret ettiğinden olsa gerek, ondan oldukça uzak bir yere doğru ilerledi. Gölün iyice kıyısına doğru yaklaşmıştı. Bir sol tarafa doğru, bir sağ tarafa doğru adımlar atıyordu. Adımını atarken sol ayağının bir anda kaymasıyla birlikte kendini önce taşların arasında bulmuş, daha sonra bir anda içini kaplayan serinlik ile suyun içinde bulmuştu. “Olamaz!” Göle düşmek, sadece onun başarabileceği bir şey gibi gözüküyordu. Elinde bulunan kitabı suyun alt kısmına doğru giderken, onu yakalayabilmek için bir anda bir dalış gerçekleştirmişti. Su sanki onu aşağıya doğru çekiyor, o ise kitabı yakalayabilmek için gölün istediği gibi aşağıya doğru iniyordu.
Sonunda kavramış olduğu kitabı, sımsıkı tuttu. Yukarıya doğru çıkmaya çalışırken nefesinin bitmek üzere olduğunu fark ediyordu. Açıkçası çok da zorlanmadan kafasını sudan çıkarabilmişti. Çıkar çıkmaz öksürmeye de başlamıştı. Zaten soğuk olan hava, onun ıslak olması ile onu hasta edecek gibiye benziyordu. Elini yukarıya doğru uzatıp, büyük bir taşı tuttuktan sonra kendini yukarıya doğru çıkarmaya çalıştı. Önce kitabı fırlatıp, daha sonra kendini fırlatmıştı gölün dışına. Sırılsıklam olmuş olan kıyafetleri, biraz daha ağırlaşmış gibi geliyordu ona. Saçlarından ve yüzünden damlayan sular eşliğinde ağacın altına geçti. Etraftakilerin tuhaf bakışları üzerindeyken, o üzerindekileri kurutmaya çalışıyordu. Hâliyle bunu yapabilmek için asasını çıkarıyordu. Elini, cebine götürdüğünde asasının olmadığını anlamıştı. Göle mi düşmüştü yoksa? Eğer kafasındaki bu senaryo(!) gerçek oldu ise gerçekten mahvolmuştu. Sağ cebinde bulamadığı asasını bir de sol cebinde aramayı düşündüğü. Hemen sol elini cebine götürdü. İçi rahatlamıştı. Asası oradaydı. Onu çıkarıp, sağ eli ile kavradı. Ucunu kıyafetlerine doğru yönlendirdi. Söylediği sihirli sözcüklerden sonra kıyafetleri kup kuru olmuş olmasa da, en azından ıslaklığı gitmişti neredeyse. Göl kenarına yapacağı ufak çaplı ziyaret, başına büyük dertler(!) açmıştı. Buraya geldiğine pişman olmuştu adeta.
Eski Yazılar dersine gireceğini hatırlaması ile birlikte adımlarını hızlandırarak, uzaktan oldukça büyük gözüken şatoya doğru ilerlemeye koyuldu. Saçlarından akan su damlalarının eşliğine ilerlerken elindeki kitabı tamamen unutmuştu. Kıyafetlerini kurutabilmeyi başarmış olsa da, kitap hâlâ sırılsıklam duruyordu. İlk sayfasını açıp, içinde yazan yazıları kontrol etti. Şanslıydı ki yazılara bir şey olmamıştı. Sabah, sabah yaşadığı bu macera ona bir ders daha vermişti: Böceklerden çok korkmamalı ve göle fazla yaklaşmamalı... (!) Şatoya ulaşmasının ardından merdivenlere ulaştı. Birkaç kat çıktıktan sonra karşısına çıkan kapıdan içeriye girdi. Serin bir rüzgârın hâkim olduğu koridorda, dersliğe doğru yürümeye başladı. Ondan önce bir öğrenci sınıfa girmişti. Onun hemen peşinden, önce sınıfın kapısını çaldı ve daha sonra yavaşça açarak içeriye girdi.
İlk gördüğü masasında oturmakta olan profesör olmuştu. Açıkçası gördükleri onu şaşırtmıştı. Profesör, özellikle mavi gözleri ile oldukça büyüleyici bir güzelliğe sahipti. Bu Severus’un dikkatini çekmişti doğrusu. Hayranlık içerisinde profesöre bakarken, arkasındaki öğrencinin onu dürtmesiyle kendine geldi. Birkaç adım atıp ona yer verdikten sonra pencere tarafının, en ön kısmına oturdu. Elindeki ıslak kitabı ve diğer ders malzemelerini sıranın üzerine bıraktı. Açılan kapının sesi ile gözlerini kapıya doğru dikiyordu. Bu ses olmadığı an ise camdan dışarıyı izlemek ile meşgul oluyordu. Bir süre sonra kapı bir kez daha açılmış ve içeriye bir öğrenci daha girmişti. Profesör masasından kalkıp, sonunda konuşmaya başlamış ve bu Severus’a dersin başladığına dair bir alarm vermişti.
Her profesör gibi bir tanışma faslı yaşatacak mıydı öğrencilere? İlk olarak adını söylemişti. Adı Carrina idi. Kulağa oldukça hoş geliyordu. Bu Severus’un profesörün güzelliğinden etkilenmiş olmasından mı kaynaklanıyordu, orası tartışılırdı tabi. Hemen derse geçecek olması sevindirici bir haberdi o an için. Dirseğini sıraya dayayıp, kafasını da elinin üzerine koyduktan sonra bakışlarını profesör üzerine dikmişti tamamen. Disiplini seven bir profesör olduğunu söylemiş olması biraz hayal kırıklığı yaratmıştı sanki üzerinde. Disiplin kelimesinden nefret ederdi çünkü. Doğal olarak disiplinli davranmaktan da… Gürültüden hoşlanmadığını söylemesi ile sınıftaki fısıltı sesleri de tamamen kesilmiş, yerini büyük bir sessizliğe bırakmıştı. Bu durum hoşuna gitmişti ki dersi anlamak için sessiz bir ortam gerekirdi öyle değil mi? Profesörün kendisiyle ilgili kısa bir nutuk çekmesinin ardından dersin ilk konusuna geçiyor olması sevindiriciydi. Profesör Carrina sayesinde Eski Yazılar dersine ısınacağa benziyordu çünkü.
İlk konu olarak eski İngilizceyi inceleyeceklerdi. Profesörün dil ile ilgili tarihin tozlu sayfalarına geçiş yapması bir anda canının sıkılmasına neden olmuştu. Tarihi dinlemek pek hoşuna gitmezdi ne de olsa. Dil hakkında temel bilgiler vermeye başlamıştı daha sonra. Cebinde bulunduğu için kırış, kırış olmuş olan parşömene duyduklarının kısa bir özetini yazıyordu o sırada. Profesör anlatmaya devam ettikçe o, biraz daha hızlı yazmaya çalışıyordu. Dersin sonlarına doğru gelindiğinin farkına varmıştı ki profesör verdiği örnek sözcükler ile birlikte dersin bittiğini söylemişti. Her zaman nefret etmiş olduğu ödev kelimesinin geçtiği bir cümle söyleyen profesörü, diğer ödev verenlerin aksine pür dikkat dinlemişti. Eski Sakson diliyle ilgili araştırma yapacaklardı. Gün bitiminde kütüphaneye uğrayacağını hafızasına kazımaya çalışmasından sonra çıkabileceklerine dair kelimeyi duymuştu. Hayran kaldığı bir profesörün, ona hiç sevmediği dersi sevdirmesinin ardından eski yazılara olan merakı artmıştı. Bu yüzden bu ders, onun adına oldukça olumlu geçmişti… | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12679 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Paz 10 Ağus. 2008, 23:48 | |
| Herkes sınıfa doluşmaya başlıyordu. Profesör dikkatle öğrencileri izliyordu. Ama Nicole gene kendi dünyasına gitmişti. Her zaman ki gibi iyilik ve kötülük arasında gidip geliyor, sonra kötülüğe yenik düşüyordu. Hayatı belki de sonsuza kadar böyle gidicekti. Kim bilir bu yaşadığı sürecin sonunda neler olucaktı. Herkes sınıfa girdikten sonra çok eski olduğu için kapının gıcırtısı Nicole bütün hayallerini altüst etmişti. Ne düşündüğünü bile unutmuştu. Kapının gırcırtısı onu o kadar etkilemişti ki küçük bir çığlık atmak zorunda hissetti kendini bu çığlık kimsenin duymadığı acısının getirdiği bir çığlıktı sanki attığını düşündüğü çığlıktan sonra etrafına bakındı. Hafifi bir baygınlık geçirmiş ya da çok yorgun olduğundan uykuya dalıp bunu hayal edip rüya görmüş olmalıydı heralde. Üstünde ki sersemliği attıktan sonra Profesör'ün ona baktığını hissetti. Acaba o da herkes gibi kardeşi yüzünden sabır mı göstercek diye düşünürken Profesör kendini tanıtmaya ve dersinin içeriğini anlatmaya başlamıştı bile. DÜşüncelerinden ayrılıp yavaş yavaş derse odaklanmaya başlayan Nicole ilk etrafını bir ısınmak için süzdü. Eski ve gizemli Hogwarts dersliklerinden birindelerdi ama nedense diğer derslerdeki gibi kendini bu derslik de kötü hissetmemişti. İçini cayır cayır yakan heyecanlamasına neden olan bir şeyler vardı. Çözemediği ama sonradan merak edip kötülüğünde ona arka çıkmasıyla bu gizemide çözerdi elbet. Profesör dersi anlatmaya başladığı söylerken Nicole düşünce seline kapılıp gidiyor, ama buna rağmen Profesör'ü de itanayla dinleyip yaptığı her harekete ve söylediği her söze dikkat ediyordu. Profesör derse başladığında ise pür dikkat kesilip bir an nefes almaya unutup son anda derin bir nefes almıştı. Haline kendi kendine güldü. Bir an çok gürültü yaptığını düşündü, ama etrafında ki hiç kimse onu görmüyordu ki takıp bir şey söylesin. "Karşılığının bunun iki katı olacaklarını biliyorlar."diye düşündü ve ardından içinde ki sesi dersin sonuna kadar susturdu. Profesör anlattıkça o eski tarihten kalan duyduğu anıları gözünde canlandırıp kendine göre senaryolar kuruyordu. 'Eski yazılar tarihi dersi tam ona göre miydi yoksa bu bilinmez bir gizemdi. Dil imgilizce olunca akan sular duruyor muydu?' Çocukluğundan beri dersler karşısında bir çok şeye merakı vardı. Dilde yeni oluşan keşfetdemediği, ilk dersten kendi kendine keşfedilen ve doğuştan bir yetenek oluşturup sonradan patlayan ikinci bombasımıydı. Profesör elinden geldiği kadar tane tane ve açıklayıcı bir biçimde anlatıyor, Nicole de gittikçe bunların içinde boğuluyordu. Bilmediği ve Profesör yeni söylediği ve anlattığı terimler açıklayıcı bir şekilde beynine satır satır yazılıyordu. Bunun üstüne önceden çıkarmış olduğu, parşömen kağıdı da eklenince dersle tamamen bütünleşmiş, bir hal alıyordu. Düşünceleri Profesör anlatıkça gelişiyor, ardından zevkli bir şekilde not almaya başlıyordu. Arkada oturduğu için bu gösterdiği gayret pek belli olmasa da kendine hayret ederek büyük bir hazla dinliyor,üzerine notlar alıyor bazen kendi düşünceleri ve duyduğu yorumları bile alıyordu. Profesör eski dilde dillerin adlandırdığını söyleyince Nicole sanki sıradan fırlayacakmış gibi sandelyesini öne çekti. Heyecandan bu sesi farketmemişti, ama belli ki uzakta da otursa önünde duran öğrencilerin yüzünü ekşitip ona tip tip bakmalarında belliydi. Nicole'ün bunu bilerek yaptığını düşünüyorlardı. Fakat o kendini derse kaptırmış gidiyordu. Profesör en sonunda Nicole merak ettiği konuya örneği söyleyince, bir an olsun Nicole rahatladı.“Sēo sunne ve se mōna" diye içinden geçirdi. Acaba bunun anlamı ne diye düşünürken ardından "Güneş ve ay. Güneş dişil iken, ay erildir. Bu durum Batı Germen dillerinden biri Olan Almanca'da da benzerlik gösterir.” diye Profesör ekledi. Nicole, bir an bu dersin hiç bitmesi istememişti, hayatında bir ilk yaşıyordu adeta hipnotize olmuştu. Bilmemesine rağmen bu kadar açık bir şekilde anladığına şaşırıyordu. Ama bir yandan da seviniyordu. Bir dersin bu kadar çabuk geçmesi ona haksızlıktı, sanki ömür boyu bu dersi dinlemişte dinlememiş gibi dinlemişti. Sınıfta derin bir sessizlik çöktüktüğünde, herkes not yetiştirmeye çalışıyorken Nicole bütün işlerini bitirmiş, Profesör'ün bir kaç cümle daha uzatıp dersin bitmemiş olmamasını söylemesini istiyordu. Fakat onun şu ana kadar maddiyattan başka hangi istediği olmuştu ki! Profesör bu dersin bu kadar olduğunu söyleyince diğer derslerde gösterdiği tebbesüm ve mutluluk yerini hüzün sarmıştı. En sonunda sınıftakilerin kimi sevinç kimi de Nicole gibi üzüntü içinde çıkan Profesör'ün ardından çıkmaya başladı. Nicole biraz sırasında oturup bekledikten sonra ayağa kalktı, derin bir nefes alıp dersliğin içindeki tüm kitapları çözmeye çalışır gibi içine çekti. Ardından çıkmak istememesine rağmen çantasını da onu yavaşlatan bir yük gibi sürükleye sürükleye sınıftan çıktı.
| |
| | | Penelopé M. Lunatic
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 13 Yaş : 31 Kan statüsü : MeLez Galleon : 11894 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 12/08/08
| Konu: Geri: I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) Salı 12 Ağus. 2008, 15:46 | |
| Penn kafasını boş yatağında hafifçe kaldırınca, dolabındaki kirli aynadan saatin hayli geç olduğunu anlamış, aynı anda üzerinde cüppelerini giymeyi başarmıştı. Her ne kadar dersleri felaket denilecek kadar kötüyse de, hiçbir dersi kaçırmak istemiyordu. Boş kızlar yatakhanesine göz gezdirdikten sonra, vanslarını giyip ortak salona indi. Ondan tahminince dört sınıf büyük olduğunu düşüdüğü grup, ellerine aldıkları parşomenlere resim çiziyorlardı. Bu kadar ödevin yığılmasına karşın resim çizmeyi başaranlara şaşıp kaldı ve kendi endine güldü. Loş odada zaten topu topu on kişi vardı ve en küçükleri Penelopé'ydi. Pen dikkat çekmemek için hızlı adımlarını portreye çevirip, ilk dersine gitmek için diğer sınıfların arasına karıştı.
Teşekkür etmeliydi ki içine karıştığı grup, O'nu en akın dersliğe, az sonra işleyecekleri Eski Yazıtlara götürmüştü. ORtak ders olmalıydı ki herkes loş sınıfa doluşmuştu. Penn, ellerinde parşomen bir süre ayakta yer bulması gerekti. Olabildiğince Slytherin'lilerden uzak bir yere oturmaya özen gösterdi.
Nedense her Slytherin'li Penn'i görse, parmaklarıyla onu gösteriyor, birbirleriyle fısıldaşıyorlardı. Penn ise sinirle onlara bakmaktan başka birşey yapmıyordu.
Profesör, konuşmak için kıpırdandığında Penn kafasını sıraya koydu. Canı, az önce düşünüklerine sıkılıyordu. Evet, babası bir muggle evlenmiş olabilirdi, ama Penn'in o evde dünyaya gelmesi O'nun suçu değildi.
Kafasını kaldırdı, profesör konu anlatıyor olmalıydı ki ağzı hareket ediyordu. Marla bazı uğultular duymasına karşın, kafasını kalıracak hali yoktu. Gayret etmeliydi, geçen dönem neredeyse tüm derslerden çakıyordu. Üzerine üstlük babası yaz okuluna gitmesiyle kışkırtıyordu onu.
Penn gözlerini, profesörün gözlerinde birleştirdi. Kadın mavi gözleriyle muhteşem bir güzelliğe sahipti. Marla, hiçbir zaman güzel omak istemememiş, hatta ilgi çekmekmenin ona göre olmadığını düşünmüştü.
“ Eski İngilizcede bütün nesnelere -hareketsiz nesneler de dahil olmak üzere- bir cinsiyet verilirdi. Örnek olarak, Sēo sunne ve se mōna'yı verebiliriz. Yani sırasıyla güneş ve ay. Güneş dişil iken, ay erildir. Bu durum Batı Germen dillerinden biri Olan Almanca'da da benzerlik gösterir. "
sözleri çalındı Marla'nın kulağına. Bunların, dersin son cümleleri olmasını diledi. Gözleri, profesörün çantasını topladığını görünce, olmadığı kadar büyümüşerdi.
“ Bugünlük dersimiz bu kadar. Ödeviniz; Eski Sakson dili hakkında bir paragraflık bir yazı. Çıkabilirsiniz. ”
Marla, belki de ik çıkanlardan biri olmuştu. Hogwarts koridorlarının kokusunu burnuna çekince, özgür olmanın mutluluğunu yaşadı. | |
| | | | I. Ders (Tüm Sınıflar İçin Ortak) | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |