|
| Deneme | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: Deneme Cuma 04 Tem. 2008, 13:48 | |
| Kurtadamların ortak salonlara girme lüksü ortadan kalktığından dışarıdan bakıldığında içeriği anlaşılamayacak bir isimle ‘Quidditch Maçı Antrenman Denemesi’ başlığını açayım dedim. Ev cinleri ortak salonlara girebiliyor olsalar da herhangi bir hainlik faaliyetinde bulunacaklarını zannetmiyorum. Ayrıca başlığı açma konusunda takım kaptanımız Charlie’den müsaade almış bulunuyorum. Şimdi uzatmadan işin esasına değinmeye başlayalım:
Geçen sezondan beri merakla ve heyecanla beklenen Quidditch sporu adına yapılacak olan ilk turnuva müsabakası Gryffindor – Ravenclaw arasında. Çoğunuzun tahmin edebileceği gibi bunun sebebi diğer binalara oranla bu iki binanın takım ve aktiflik adına hazır bulunduğudur. Yeni dönem başlamış, hatta ders dışında bir çok RP’ye geçilmişken bu maçın tarihinin pek yakın bir zamanda olabileceğini düşünebilirsiniz. Buna dayanarak takım olarak bir deneme antrenmanı yapalım istedim.
Öncelikle bu başlığa yalnızca takım oyuncularının (yedeklerde dahil) yazmalarını rica ediyorum. Baştan söyleyeyim; kazanmamızı sağlayacak şey; maç RP’si değil, antrenman RP’sidir. Takımda olan herkesin çıkartabildiği en iyi RP’yi yazmasını istiyorum. Bunun için antrenman RP’si deyip sizden direk yazmanızı istemem yerine kompozisyonlarda olduğu gibi işi bölüm bölüm anlatıp, sizlerin yazısını bekleyeceğim. Buraya yazacak olan arkadaşlar başlığı ‘Out’a çevirmesinler. Yazılan RP’ler, takım kaptanımız ve benim tarafımdan incelenecek, gerekli eksiklikler bildirilecek ve sorunsuz bir hal aldığında bırakılacaktır. Hatta tüm takım oyuncularının yazılarını inceleyip, sorunsuzlaştırdıktan sonra RP’lerimizi aynen gerçek antrenman başlığına geçirebiliriz.
Başlığın amacını kavradığınızı umarak işe koyuluyorum. Küçük bir değişiklikle yeni takım listemiz aşağıda yer alıyor:
Tutucu: Charlie Boone Monaghan (K) Arayıcı: James Simon Lorgoff Vurucular: John Stewen Peterson, Brooke Liberty Scott Kovalayıcılar: David Kevin Johnson, Isabella Mireille Vance, Severus Anthony
Yedek: Ethelinde R. del Valdez
Kadroya dayanarak herkesin kendi rütbesine uygun şekilde; oynadığı karakteri kahraman ilan etmeden yazmasını rica ediyorum. God Mode olayını abartmamanız hepimizin yararına olacaktır. Yalnızca sahaya çıkın ve işinizi yapın. Şimdi RP’yi yazma aşamalarına gelelim:
1- Soyunma odasından çıkış 2- Rakiple karşı karşıya durma 3- Maçın başlayışı ve havalanma 4- Takım oyuncularının rütbeleri gereği gereken bölgelerde yerini alması 5- İşine konsantre olma 6- Takım kaptanının gözetiminde gerekli antrenman
Kompozisyonların bölümlere ayrıldığında nasıl uzayıp gittiğini, ayrıntılılaştığını biliyoruz. Burada yapacağımız şey bir kompozisyondan farklı değil. Hepimiz gerekli kaliteden mahrum olmayan birer RP’ci olduğumuza göre takım olarak yazma gücümüzün Ravenclaw’ı halt edebileceğini biliyoruz. Gerekli safhalara aynen uyduğumuz taktirde ortaya güzel bir yazı çıkacaktır eminim. Önemli olan; ruhsal, fiziksel, çevresel betimlemeler ve oyun içindeki faaliyetlerin betimlemesini tam anlamıyla yapmak, yazının temelini oluşturmasa da uzunluk ve anlatım tarzıdır. Şimdi sizlerden yapabildiğiniz en iyi RP’yi bu başlık altından sergilemenizi istiyorum. Belki de düzenlememize gerek kalmaz.. Başlayalım mı? |
| | | Charlie von Diederich Seherbaz Karargahı & UBBP Genel Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2101 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12549 Ekspresso Puanı : 49 Kayıt tarihi : 05/05/08
| Konu: Geri: Deneme Cuma 04 Tem. 2008, 14:05 | |
| Öncelikle Barış'a teşekkür ederim. Detaylı, ayrıntılı bir şekilde açıklamış olduğuna inanıyorum. ^^
Söyleyeceğim şeye gelecek olursak gördüğünüz gibi antremanlar başlamış durumda, heyecanlanmayın sizi paniğe düşürmek için söylemiyorum bunları. ^^ Sadece bu Quidditch bizim için çok önemli demek istiyorum. Tüm benliğinizi ortaya koymalısınız. Antremanı ben başlatacağım fakat şimdi değil, çok az bir vakit diliminden sonra... Buraya en güzel denemelerinizi atmaya çalışın. Hepiniz başaracaksınız bunun için seçildiniz, bunu siz de biliyorsunuz. Ben size güveniyorum. Şampiyon biziz merak etmeyin. Sadece gerçek antremanlarda elinizden gelenin en iyisini yapmalısınız arkadaşlar. ^^
Herkese başarılar diliyorum. =) | |
| | | Severus Rodney Anthony Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 810 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12182 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 13/03/08
| Konu: Geri: Deneme Cuma 04 Tem. 2008, 17:03 | |
| Out: İlk maçımızda oldukça güçlü bir rakip ile karşılaşacağımız doğru fakat Gryffindor binası aktiflik oranlarına göre son birkaç günün en aktif binası. Herkesin de rp kalitesi ortada. Yapacağının en iyisini ortaya koyacaktır herkes bundan eminim. Benim söylemek isteyeceğim tek birşey var. Aslında bu konuda laf bana düşmez. Sınıf Başkanımız ve Quidditch Takım Kaptanı'mız gerekenleri söylemişler. Benim söylemek istediğim mümkünse rp yazarken kimsenin kendini zorlamaması. Yani iyi yazmalıyım, harika olmalı, uzun olmalı fikirlerini kafanızda durmadan barındırmayın rp yazarken. Bu kendinizi sıkmanıza ve dürüst konuşmak gerekirse, rp'de saçmalamanıza neden olabilir. Bu yüzden aklınıza ne geliyorsa onu rp'ye aktarmanızı öneririm. Sınırlarınızı zorlayın ama kendinizi kasmayın. Bu benim rp'lerinizin daha güzel olması için bir önerimdir.
İn: Yazım Aşamasındadır.. xD
Güneş ışıklarının yatakhaneyi aydınlatmasıyla beraber, gözlerini açtı. Yüzüne doğru gelen güneşten oldukça rahatsız olmuştu ki zaten hızlı bir hareketle yatağından kalkıp, banyoya gitti. Elini ve yüzünü yıkayıp, havlu ile kuruladıktan sonra tekrar yatakhaneye döndü. Eğlenceli bir sabah olmasını istiyordu ve bu yüzden olsa gerek aklına muzipçe fikirler geliyordu. Yataklarında sakince uyuyan arkadaşlarının o tatlı uykusunu bölmek herhalde onları oldukça kızdırırdı. Fakat kendiside oldukça eğlenirdi bu durumda. İlk olarak bu planını Charlie' de uygulamak ve daha sonra onuda bu oyununa alet etmek aklına geldi. Charlie'nin uyuduğu yatağa doğru yaklaştı. Kendi yatağının yanındaki komidinin üstünden tüy kalemini eline aldı ve Charlie'nin yanına ulaştı. Tüy kalemin tüylerini, Charlie'nin burnuna doğru götürdükçe huylanıyordu sanki. Daha sonra bir anda onun üzerindeki pikeyi kaldırdı ve Charlie'de kızgın bir şekilde uykusundan uyandı. Ona sessiz olmasını söyledikten sonra eliyle David’i gösterdi. Charlie, onun ne düşündüğünü hemen anlamış bir şekilde eline bir tüy kalemi alıvermişti. Oynadığı bu oyuna birisini alet etmenin sevinciyle David’ in yanına geçti ve aynı şekilde tüyleri onunda burnuna doğru götürdü. O da gıdıklanıyordu ve bir anda Charlie onun üstünden pikeyi çekiverdi. Aynı şekilde David’ de sinirlenerek yatağından kalkmıştı. Ama onun çıkardığı ses ile tüm yatakhane uyanmış, diğerleri için kurduğu plan suya düşmüştü.
Herkesin öfleyerek uyanmasına aldırmayarak, üstünü giydi hızlıca. Üstünü giymesiyle birlikte, yatakhaneden çıkışı bir oldu. Merdivenlerden indikten sonra Brooke ve Hayley ile karşı karşıya geldi. Biri kırmızı koltukta oturuyor, diğeri ise sağ taraftaki koltukta oturuyordu. “Günaydın.” Kısık bir ses tonuyla seslendikten sonra söylediği kelimenin aynısı ile ikisinden de cevap aldı. Daha sonra doğruca ortak salonun çıkış kapısına gitti ve oradan ayrıldı. Karşısında duran merdivene tam adımını atacakken, merdiven bulunduğu bölgeden bir anda haraket ederek sağ tarafa doğru döndü. Yaklaşık iki dakika onun tekrar o yöne doğru dönmesini bekledikten sonra sonunda merdiven karşı tarafına gelmişti. Koşarak merdivenlerden indi. Bu merdivenleri sevememişti bir türlü. Hareket etmeleri başta oldukça hoşuna gitmiş olsa da, burada okudukça yavaş yavaş onların hareket etmesinden nefret etmeye başlamıştı. Büyük Salon’dan içeriye girdi ve Gryffindor masasındaki yerine geçti. Sağ eli ile çatalı kavradı ve önündeki yiyeceklerden küçük parçalar alarak kahvaltısını yapmaya başladı. Bu sırada salonda yavaş yavaş doluyor, tüm Hogwarts öğrencileri ‘güne merhaba’ diyordu. Bugün içinde ayrı bir heyecan vardı zaten. Bu heyecanı bastırmak için her yolu deniyordu. Öyle ki sabah arkadaşlarına, kendisine yapılmasını istemeyeceği bir şeyi yapmıştı. Her zaman bu konularda şu mantık ile hareket etmişti: “Kendine yapılmasını istemediğini, başkasına da yapmayacaksın.” Bu lafı hep doğru bulmuştu fakat bu sabah buna uymamıştı.
Bu heyecanının sebebi olan anahtar kelime; Quidditch idi. Uçmayı biliyordu ama böyle bir şey de nasıl olacaktı? Severek izlediği bu sporu oynamak zor olacak mıydı? Heyecanını yenebilecek miydi? Kafasında o kadar çok soru işareti vardı ki bu konuyla ilgili. Bu konuda tek sevindirici haber maçlardan önce, antrenmanların yapılacak olmasıydı ki bu da oyuna alışmasına yeterdi. Quidditch’ den başka hiçbir şey aklına gelmeden kahvaltısını tamamladı. Arkadaşları da çoktan gelmiş ve kahvaltılarını yapmışlardı. Saatini kontrol etti. Antrenman saati yaklaşıyordu. Arkadaşlarına saati söyledikten sonra, onlar ile birlikte masadan kalktı.
Devamını yarın yazacağım. Şu an kafam durdu da biraz :S | |
| | | Severus Rodney Anthony Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 810 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12182 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 13/03/08
| Konu: Geri: Deneme Cuma 04 Tem. 2008, 21:41 | |
| Rp'ye soyunma odasından başlayacakmışız.. Tüh.. O kadar yazdığım boşa mı gitti? Neyse.. Hazır derse girmişken Aritmansi'ye ekleyeyim o zaman. Değil mi Kaan? xD | |
| | | Anna Luaná del Muñeco Yazar
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 347 Yaş : 40 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12114 Ekspresso Puanı : 18 Kayıt tarihi : 19/05/08
| Konu: Geri: Deneme C.tesi 05 Tem. 2008, 16:10 | |
| Deneme 1: Vurucu Brooke yerine sahada olma =)
Büyük gün... Rose ve Quidditch'teki herkes için en mutlu ve bir o kadar da heyecanlandıran gün... Gece boyu yatakta dönüp duran Rose, bugünkü maçta olası bir şeyin çıkmasından korkuyordu. Vuruculuğa henüz alışmışken, böyle büyük bir görev yüklenmek zor olsa gerekti. Heyecanlandığından uykusunu yarım yamalak almıştı. Gözlerini yavaşça açtığında gördüğü ilk şey, karşısında hazırlanan arkadaşlarıydı. yedekte olsa bile, heyecanı artıyordu. Yavaşça ayaklarına terliklerini giyerek ayağıya kalktı. Hiç ses seda çıkartmadan dolabından kıyafetlerini çıkarttı. Ardından tuvalete giderek yüzünü yıkadı ve bir havlu ile kuruladıktan sonra yatakhaneye geri dönerek açık olan dolabını kapatıp, kahvaltı için büyük salona inmeye başladı. Merdivenlerden indikçe biraz daha yoruluyordu. Heyecanını yenmek için aklına başka şeyler getiriyor, derin derin nefes alıyordu. Büyük salonun o büyük kapısından içeriye girerken, masalardan gelen gülüşmeler Rose'un dikkatini çekti. Ravenclaw masasının, Gryffindor masasına iddialı, ' biz kazanacağız ' gbisinden bakmaları hiç hoş olmuyordu. Kazanamasalar bile, o sahada gayret vermek önemliydi. Rose, gözlerini Ravenclaw masasından önünde duran çeşitli kahvaltılıklara çevirerek, tabağına birkaç şey alıp atıştırmaya başladı. Sarı saçlarını sırtına doğru atarak bir toka ile bağladı. Birkaç şey ağzına atarak tadına varmak istedi.
Kahvaltısını sonlandırmaya başladığında kapıdan en iyi arkadaşı Charlie girmişti. Masaya doğru yürürken, ona doğru bakarak, gülümsedi. "Quidditch maçı için hazır mısın bakalım?" diye sorduğunda tekrar aynı heyecan gelmişti. Sabahki heyecan tekrar tüm vücudunu sarmıştı. Ağzından birkaç kelime çıktı: "Hazır sayılırım, afiyet olsun!" diyerek masadan, hızla ayrıldı. Yatakhaneye doğu hızlı adımlarla çıkarak soyunma odasında hazırlanması için hazırladığı çantayı alarak, direkt Quidditch sahasına doğru ilerledi. Oraya doğru ilerlediğinde, Quidditch için gelen bazı öğrenciler vardı. Binasındakilerin olduğu yere doğru ilerledi ve soyunma odasına doğru ilerledi. Sahayı gördüğünde heyecanı daha fazla artmıştı. Soyunma odasına girdiğinde Rose kendini farklı hissetmişti. Uzunca duran boş dolaptan birine çantasını koyarak, üstünü değiştirdi. Içeriye doğru vuran ışık, ortalığı aydınlatmaya yetmiyordu. Rose, yan dolaptan süpürgesini aldı. Takım kaptanın, kendi aralarında yapacağı maç için dışarıda hazırlıkları yapıyordu. Rose dışarıya elindeki süpürgesi ile çıkarken içinden, "Sakin olmalısın!" diyerek sahaya adımını attı.
Antreman için herkes sıraya geçmişti. Takım kaptanının ayırdığı gruplarla bakışmalar atıldıktan sonra ilk düdük sesiyle belirtilen yerlere herkes geçti ve süpürgelere binip ilk uçuş başladı. Rose'un tedirgin tavrı dikkat çekiyordu. Çok olmasada tereddütleri vardı. Yapabilir miydi, yapamaz mıydı? Rose elindeki jobla süpürgesinin üstünde dururken, az sonra açılacak bludgere vurmaya çalışacaktı. Pür dikkat herkes kutudaki topların açılmasını gözlüyordu. Rose içinden ne kadar 'bu olmaz' gibisinden şeyler söylesede bu oyunu kazanmak için dikkatini toplamalı ve takımı için en iyisini yapmalıydı. Ve işte toplar havalanmıştı. Karşı tarafta olan atağa kalkarken, Rose hâlâ anlam veremediği durumu anlamaya çalışıyordu. O sırada bir güç sanki Rose'u iterek hızlandırmıştı. Bludger'in peşinden süpürgesiyle takip ediyordu. Karşı taraf yerine ilk o vurmalıydı. Durmadan farklı yönlere giden bu topa vurmak zordu. Rose elindeki jobla ona yaklaşmaya çalıştı. Bu biraz zordu galiba. Aşağıdan komutları veren takım kaptanı, el işaretleriyle, havada olan öğrencileri yönlendiriyordu.
(Sadece yedeklikte olduğum rp'yi de yarın yazacağım) | |
| | | David Kevin Johnson Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 412 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12290 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 19/01/08
| Konu: Geri: Deneme Cuma 18 Tem. 2008, 21:30 | |
| Ilık bir güne gözlerinin açarak merhaba demişti bu sabah. Geçen haftanın aksine bu cumartesi, sıcak ve yakıcı değildi. Güneşin cılız ışıkları bunaltacak kadar güçlü değildi. Huzurla uyandığı bu cumartesi günü ilk Quiddditch antrenmanları vardı. Takım kaptanları ve tutucu pozisyonunda oynayan Charlie’nin iyi iş çıkaracağına emindi. Daima iyi anlaştığı ve kafadarı olarak gördüğü Charlie’nin Quidditch’teki başarısını görmemek için kör olmak gerekirdi. Kaptanlığı kesinlikle hak ettiğini düşünen en iyi arkadaşlarından Charlie… Bazen sakar, bazen heyecanla; ama hep sevecen. Öğleden sonra yapılacak antrenmanı düşünerek üzerindeki pikeyi sağ eliyle kavrayıp üzerinden attı. Şortla yattığı için çıplak kalan bacakları, pencereden ese rüzgârla aniden soğumuştu. Pikeyi tekrar üzerine alan David, saatin kaç olduğundan habersiz bir şekilde tam karşısındaki yatakta yatan Charlie’ye baktı. Hâlâ uyuyan takım kaptanları, kalkmaması gerektiğini psikolojik olarak yansıtıyor gibiydi. Aniden aklına gelen ve başta saçma bulduğu bu düşünce, üzerinde kafa yordukça mantıklı gelmeye başlamıştı. Erken kalmanın kendisine faydası olmazdı, sadece zararı olurdu. Dinç ve enerjik olmalıydı ki güzel oynayabilsin. *Ben mesajı aldım, sağol.* Mışıl mışıl uyuyan Charlie’ye suratına yerleştirdiği ufak gülümsemesiyle bakıp kuş tüyünden yapılmış yumuşak yastığa kafasını bıraktı. Aradan geçen bir iki saatin ardından dürtülerek uyandırılmıştı. Uykulu gözlerini ilk araladığında bulanık görüyordu. Karşısında duran sarı saçlı, beyaz tenli ve orta boylu Charlie, yerde oturur pozisyonda David’i uyandırmaya çalışıyordu. İlk anda rüya gördüğünü düşünen David, dürtülmekten omzu acıyınca Charlie’nin rüya değil gerçek olduğunu fark etti. Biranda fal taşı gibi açılan gözleri, kalbine saplanan ani heyecanın etkisi… Sol kolunda takılı saatine baktı, henüz dokuzu buçuktu. Rahatlayarak yatağından doğruldu ve ayaklarını, yatağından sarkıtarak önünde sessizce duran Charlie soru soran bakışlar atmaya başladı. Bakışlarından ne düşündüğünü anlayan Charlie’nin cevabı, oldukça doğal ve tam da düşündüğü gibiydi. “İlk antrenmanımız öğleden sonra, içimde bir heyecan var abi.” Büyük, mavi gözleriyle David’e bakmayı sürdüren Charlie, David’i güldürmüştü. Hafif kıkırdamasından sonra beynin anca kontrolüne alabilen David, olaya felsefi şekilde yaklaşırmış gibi: “Anlıyorum; ama gereksiz Charlie. Biliyorum, demesi kolay. Bu sadece kendine zarar vermene nede olur. En iyisi düşünmemeye çalış ve zamanı geçirmeye uğraş. Hatta dur! Üstümü değiştireyim kahvaltıya inelim.” En iyi dostlarından olan Charlie’yi az da olsa rahatlatmak istiyordu. Durumu anlayışla karşılıyordu, tüm bu sözlerine rağmen Charlie’nin yerinde olsa kendi de heyecanlanırdı. Az da olsa rahatlamış gibi görünen Charlie’ye ufak bir gülümsemeyle cevap verip günlük kıyafetlerinden düşük bel, kot pantolon ve üzerine koyu kırmızı renginde oldukça sade bir tişört giydi. Yakın dostunun sırtını sıvazlayıp Büyük Salon’a yöneldi.
Büyük Salon’a gelen ikili, Gryffindor yemek masasında her zamanki yerlerini aldılar. Daima karşısında oturan Charlie, bu sefer de karşısındaydı. Kısa süre sonra diğer takım arkadaşlarının da gelmesini ümit ediyordu, hep birlikte olmanın Charlie’ye moral ve güven verme açısından daha etkili olacağını düşünüyordu. Leziz kahvaltılarını başladıktan kısa süre sonra gelen diğer takım arkadaşları, büyük coşku ve heyecanla yemek masasında ikisinin yemek yediği yere gelip onlara eşlik etmişlerdi. Tüm takım kahvaltı yapmış ve antrenmandan bahsederek Charlie’ye güvendiklerini dile getirmişti. ~Antrenman~ Öğle yemeğinin ardından soyunma odasına gelen Gryffindor Quidditch takımı, giyinme hazırlıklarını tamamladıktan sonra ilk antrenmanlarını yapmak üzere sahaya çıkacaktı. Kırmızı ve sarıdan oluşan Quidditch forması, üzerine taktığı kolluk, dizlik ve eline giydiği eldivenle hazırdı. Gözlük kullanmayacaktı; çünkü hava pekâlâ müsaitti. Açık kahverengi tonundaki seti, alışılmışın dışında değildi. Soyunma odasının herkese açık olan bölümüne ilk çıkan David olmuştu. Ondan sonra, bir bir çıkan diğer takım arkadaşlarının üzerlerinde de aynı set mevcuttu. Zaten Quidditch’in kurallarından biriydi, sahaya hazır çıkmak. Suratına yerleştirdiği tebessümle tüm takıma baktı, aralarında en uzun boylu David’di. Onunla aynı pozisyonda oynayan Hayley ve Severus, gülümsemesine karşılık vermişti. Takımı bir araya toplayan Charlie, bazı taktikler veriyor, kimlerin neler çalışması gerektiğinden bahsediyordu. Kafasını kaldırmasıyla gözü soyunma odasının açık kahverengi tonu üzerine işlenmiş dönmeli tuhaf desene takıldı. Kulağı hâlâ Charlie’deydi; fakat bu tuhaf desen ilgisini oldukça çekmişti. Küçükken muggle usulü resim defterlerine çizdiği o tuhaf deseni andırıyordu. Silkelenip kendini gelerek laflarını bitirmiş olan Charlie’ye tebessüm etti. Başparmağını havaya kaldırdı, vermek istediği mesaj: Gayet iyiydin. Yavaş adımlarla soyunma odasını terk eden Gryffindor Quidditch Takımı, Quidditch sahasının ortasında bekleyen Uçuş Profesörü’nü bir hayli bekletmiş olacaktı ki geldikerli gibi profesörün asık suratıyla karşılaşmışlardı. Uçuş Profesörü ve Charlie eşliğinde bir araya toplanan takıma, neler yapmaları gerektiği söylenmişti. Kovalayıcı olarak Charlie’yle ilgilenecek üç kişi vardı: David, Hayley ve Severus. Vurucular ise bu üç kovalayıcıyı alt etmeye çalışacaktı. James’ın görevi ise sahada dolanıp ufacık, altından yapılmış Snitch’i bulmaktı. Tüm takım yerini aldığında topları havaya atan profesör, süpürgesiyle birlikte başlayan antrenmanı izlemeye koyulmuştu. Aynı anda süpürgelerine binmiş olan takım, profesörün çaldığı düdükle ayaklarını yere vurarak havalanmıştı. Herkes yapması gerekeni yapmak adına rütbesinin verdiği sorumluğu yerine getirmeye çalışıyordu. Havaya atılan Quaffle’ı kapan kişi David olmuştu. Yapmaları gereken şey, paslaşarak kaleye varmak ve meşin yuvarlağı, üç delikten birinden geçirmekti. İlk olarak takım kaptanlarının da dediği gibi Şahinkafası Hücum Düzeni’ni başarılı bir şekilde uygulamaktı. Okuduğu Hangi Süpürge dergisinde sıkça anlatılan tekniklerden biriydi bu ve zorlayacak bir şey gibi görünmüyordu. Takımın üç kovalayıcısı da okun ucu gibi dizilip karşı takımın oyuncularının üzerine giderek onları korkutacaktı. Şuan karşı takım diye bir şey olmasa da konsantre olarak hayali bir takımı gözlerinde canlandırabilirlerdi. Elinde Quaffle okun ucunu andırmaya çalışarak süpürgesi üzerine eğilen David, gözlerini yumdu ve önünde Ravenclaw’ın kovalayıcılarından olan Stefania’yı hayal etti. Üzerine gelerek onu korkutacak ve geri çekilmesini sağlayacaktı. Üzerindeki Ateşoku’nun hakkını vermek istercesine hızlandı, Stefania’nın hayali görüntüsünü yaklaşmasıyla eritip geçerken diğer takım arkadaşlarının da başarılı olduğunu Uçuş Profesörü’nün sözlerinden anlamıştı. Düzeni iyi yaptıklarını söyleyen profesörün yüzündeki asıklık yerini tebessüme bırakmıştı. Yuvarlak deliklere yaklaşmaya başlamışlardı. Yaklaşırlarken Parkin Kıskacı’nı uygulamalarını öneren profesörün sözlerine uyarak düzeni oluşturdular. Yan yana dizinle üç kovalayıcıların ortasında ve diğer ikisine oranla biraz daha önde olan kişi David’di. Şimdi düşüncelerinde canlandırmaları gereken şey, kaleye ilerlerken atlattıkları kovalayıcılardan yalnızca birinin kalmış olmasıydı. Onu kıskaca alıp düşmesine sebebiyet vererek takımlarının altı kişi devam etmesini sağlayacaklardı. Aslında bu teknik Quaffle rakip takımdayken kullanılan bir hareketti; fakat Quaffle hep onlarda olacağı için… David’in aklına gelen bu fikre diğer iki arkadaşları da uyarak düşüncelerindeki gibi ortaya aldıkları kovalayıcıya dokunmadan, sadece psikolojik baskıyla onu, süpürgesinden atmaktı. David’in gözünde canlandırdığı sahte görüntüde başarılı olmuşlardı. Gerçekten de inanarak ve zaferi isteyerek oynuyorlardı. Sırada paslaşarak sayıyı atmak vardı. En önde olan David, geri pas verecekti; fakat bunu daha önce hiç yapamamıştı. Omzunun üstünden geriye atması gereken Quaffle’ı, eldivenlerinin yardımıyla kavradı ve omzunun üzerinden sağında bulunan Hayley’e yollamaya çalıştı. Düzgün gitmeyen pası, direkt olarak aşağıya inerken güzel bir manevrayla Quaffle’ı eline alan Hayley, suratına yerleştirdiği gülümsemesiyle David’e masum bir bakış atıp, pasını Severus’a yolladı. Quaffle’ı oldukça başarılı bir şekilde kontrol eden Severus, sayı sınırına girmişti David ile beraber. Üç kovalayıcının bu sınıra girmesi kurallara aykırı olduğu için geride duran Hayley, beklemekle yetinecekti. Yuvarlak deliklere fazlasıyla yaklaşan Severus, üç delik civarında hızlı hızlı hareket eden Charlie’nin dikkatini bozmasıyla kendisine oranla geride kalan David’e yolladı Quaffle’ı. En sapda boş boş duran ve sayıyı bana yolla diyen yuvarlağa, süpürgesi üzerinde ayağa kalkan David Quaffle’ı yollayıp sayıyı kazandırmıştı. Başta profesörden tebrik alan David’in suratına yayılan gülümseme, ağzını kulaklarına getirmişti. İlk atışta golü yiyen Charlie’nin suratı asılmıştı. Ufak bir gülümsemeyle ona bakan David, gözleriyle düşüncelerini aktardığını düşünerek Severus’un kendisine attığı Quaffle’ı elleriyle kavradı. Bu sırada boş durmayan vurucular, Bludger’lara adeta dans ettiriyordu. Görevlerini başarılı şekilde yerine getiren Daff ve John, aynı anda vurdukları Bludger’ı David’e yollamışlardı. Belli ki aynı anda vurduklarına şaşıran ikili, David durumu önceden fark etmese büyük bir kazaya sebebiyet verecekti. Büyük bir hızla tam üzerine gelen Bludger’dan tek kurtuluş yolunun Tembel Hayvan Tutunuşu olduğunu düşünen David, hızlı bir şekilde ayaklarını Ateşoku’na bağlayıp, elleriyle ayaklarının yaptığı açıdan büyük açı yaparak süpürgeye tutundu. Başığını aşağıya doğru sarkıttı ve tam üzerine gelen Bludger’ın geçip gidişini izledi. Birkaç saniyede anca yerleşen David, penaltı çizgisine geldi ve: “Biraz da penaltı çalışalım hee?!” Gözlerini kısıp evet anlamında başını aşağı ve yukarıya sallayan Charlie, hazır pozisyondaydı. Penaltı için sol deliği nişan alan David, Charlie’nin yaptığı Sopalı Denizyıldızı taktiğiyle ilk penaltısını değerlendiremedi. Son penaltısını kullanan David, mükemmel bir zaman hesaplamasıyla aynı taktiği uygulayan Charlie’yi atlatıp Quaffle’ı ortadaki yuvarlak delikten içeriye soktu. Attığı sayının ardından Hayley ve Severus penaltı atışlarına devam etti. Pek de uzun olmayan antrenmanları, profesörün düdük sesiyle bitmişti. Başarılı atışlar yapan vurucular, kimseyi sakatlamamıştı, zaten de bunu bilerek yapmışlardı. İstedikleri yere Bludger’ı yollayabildikleri için David’den tam not almışlardı. Düdük sesiyle aynı anda Snitch’i yakalayan James ise bir hayli uğraşmış ve yorgun düşmüştü. *Minicik şey, kolay olmamalı!* Antrenmanı bitiren profesörün ardından sahayı terk eden Gryffindor Quidditch Takımı, kısa fakat gerekli antrenmanını başarılı bir şekilde tamamlamıştı. | |
| | | John Stewen Peterson Seherbaz
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 813 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12198 Ekspresso Puanı : 6 Kayıt tarihi : 15/03/08
| Konu: Geri: Deneme Paz 27 Tem. 2008, 17:15 | |
| Gözleri karanlığa gömüldüğünde yine kendini birkaç gün önce bulduğu yerde bulmuştu. Hogwarts koridoru olmayan loş yeşilimsi taşlı bir koridorun sonundaki karanlıkta o kedimsi kahverengi gözleri gördü. Takip etmek istemedi; düşeceğini hatırlıyordu çünkü. Ama bu alemin kurgusunda oynamaya kararlı bedenini durduramamıştı işte adımlarını atmaya başladı. Tıpkı önceden de olduğu gibi nereye gittiğini hiç bilmediği adamın adım seslerinin rehberliğinde ilerlerken aslında duvara tırmandığını fark etmişti. Aşağı bakmadı ve düz yolda olduğunu düşünmeye çalıştı bu sefer de düşmeyecekti. Adımlarını birkaç sefer attıktan sonra yüzüne bir gülümseme yayıldı. Koridor yeniden düzleşirken ilerlemeye devam ettiğinde adamın durduğunu fark etti. Ama arkası dönüktü. Yetiştiğini düşünerek adımlarını hızlandırdı ama ayak seslerinin çokluğuna rağmen kısacık yol kilometrelermişçesine yorulmuştu. Sonra bir den adam uçarcasına ona döndü. Simsiyah pelerini ve kukuletasının altından yüzünün devamını gördü. Onunla tek benzer yanı gözleri değildi. O kendisiydi. Bedenine çok uzun süre bakamadan gözler birleşti. Kahverengi gözlerden bir ışık yükselmeye başladı ve her şey aydınlandı.
Rüyada gözleri aydınlığa kavuşurken John camdan yansıyıp yüzüne vuran bir ışık huzmesiyle uyanmıştı. Hâlâ anlam veremiyordu gördüklerinin rüya mı yoksa gerçek mi olduğuna. Evet burada bulduysa şimdi kendine rüyaydı ama öylesine gerçekçiydi ki… El yordamıyla asayı eline aldı ve bir büyü fısıldayarak pencereyi kapattı. Gerinerek doğrulduktan sonra kol saatini yanından aldı. İbre kahvaltıya yaklaşıyordu ve hemen ötesinde Quidditch yazıyordu. Charlie kalktığını gördüğü sırada gülümseyerek göz kırpmıştı. Duruşuna ve tavrına bakılırsa heyecanlı görünüyordu. İlk defa kaptan olduğu için oldukça normaldi bu kesinlikle. John da aynı şekilde gülümsedikten sonra bir büyü fısıldayıp yatağını toparladı. Sonra giyinmeye başladı. Giyinirken kendini rahatlatmak için hafif bir ıslıkla melodi çalmaya başlamıştı yine. Pantolon, gömlek, ayakkabılar ve siyah klasik cüppe pek de özenli olmasa da olması gerektiği gibi üzerine geçirildikten sonra diğerleriyle birlikte yatakhaneden ayrıldı.
Henüz sabah olmasının etkisiyle loş olan koridorlarda birbirinden ayrılmayan bir sürü halinde ilerlemeye koyularak kahvaltı masasında buldular kendilerini. Herkesin gözlerinde klasik bir heyecan açıkça belli alıyordu. Düşünceli olduğu zamanlarda olduğu gibi tabağındaki yumurtayla oynarken kendisinin de farklı olmadığını fark etmişti. Heyecan bedeninde buram buram yükseliyordu. Üstelik sadece bir antrenmandı ve daha bu denli endişelenmek için erkendi. Ancak omuzlarındaki yükü düşününce kendine pek de hakim olamıyordu. Hep bir kovalayıcılık isterdi ama Vurucu olarak girebildiğine bile seviniyordu. Başaramama korkusunu atmak için tutunacak bir dal ararken çatalı dalgınlıkla soğumaya yüz tutmuş yumurtaya saplanmıştı. Derin bir nefes verdi ve bıçağı ile yumurtayı kesip yemeye koyuldu. Bunları düşünmek için gerçekten de erkendi. Tek düşünmesi gereken yapacağı çalışma ve kendini ne kadar geliştirebileceği idi. Ondan önce de şu yemeği bir an evvel yemesi gerektiği...
Saatin tiktakları atmaya devam ederken, kendini rahatlatmasının etkisiyle; yumurta, zeytinler, peynirler yavaş yavaş azaldı ve ev cinlerinin hazırladığı mükemmel kahvaltı sonlandı. Artık her şey hazırdı ve diğerleriyle birlikte kalkıp sahaya doğru ilerlemek üzere büyük salondan ayrıldı. Kendilerini Hogwarts'ın büyük kapısının dışında bulmaları fazla uzun sürmemişti. Yüzüne esen sert rüzgarla önce bedeninde bir ürperti dolaştı ve daha kalın bir şey giymediği için kendine lanetler savurdu. Sabah vakti dışarı çıkarken bir gömlek ve bir cüppe giyersen böyle olurdu işte. Esen rüzgar pelerinini dalgalandırarak açıp bedenini soğuturken sanki ona savaş açmışa benziyordu. Arkalarından değil tam önlerinden esip onları yavaşlatsa da hızlı olmaya çalışarak ilerlemeye devam etti. Aksi halde bu soğukla sahaya hasta olarak çıkmak zorunda kalacaktı. Adımları birbirini izlerken gözleri tek bir hedefe doğrultulmuştu. Quidditch sahası her adımda daha da büyüyordu.
-Sonunda vardık… Rüzgarla verdiği savaşı kazanmış ve Quidditch sahasına iyice yaklaştığında rüzgar sanki pes etmişçesine sönmüştü. Yine de aldığı derin nefesle soğuğu iliklerinde hissetti. Heyecanını hırsla bastırmaya çalışarak sahanın ıslak görünen çimlerine adımlarını attı. Profesör Teodore’un gülümseyen yüzü gördüğü ilk şey olmuştu. Birinci sınıftaki dersler dışında hep dolu olarak gördüğü tribünleri boş görmek John’da bir garipsemeye neden olmuştu. Hele o tribünlerde değil de sahada olduğunu görmek bedeninde soğuktan olmayan bir titremeye neden olmuştu. Ancak eğlenceli bir profesöre benzeyen profesörün gülümseyen bakışlarıyla biraz olsun rahatlamıştı. Bu göreve uygun olduğu için seçilmişti ve elbette ki başarmak için elinden geleni hatta daha fazlasını yapacaktı. Hızla süpürge dolabından kendine bir süpürge ve irice bir sopa aldı. Süpürgeyi duvara dayayıp önce elindeki sopayı tarttı. İleri geri hareketleri yaparken sopanın ona tam uyduğunu fark ederek gülümsedi.
Birkaç denemenin ardından sahanın ortasına gelirken gözleri profesörle konuşan ve sözlerine kibar bir tavırla baş sallarken hâlâ heyecanı belli olan Charlie’ye takıldı bir süre. Quidditch konusunda gerçekten bilgili görünüyordu Charlie ve John onun bu işi başaracağından emindi. Ah bir de kendi başarısından emin olabilseydi ne güzel olurdu? Profesörün verdiği taktiklerden sonra Charlie de aralarına geç dönerken maceranın başladığını söyleyen profesörün topları serbest bırakmasıyla gurup bir ok gibi havalandı. Rüzgar yeniden bedenlerinde kendini hissederken John gözlerini kıstı ve delicesine etrafta dolanan Bludgerlara dikti gözlerini. Oradan oraya uçmakta olan Charlie yanına gelip Bludgerların peşinden uçmasını fısıldadı. John kararlılıkla başını sallayarak gözünü diktiği Bludgerlara doğru ilerlemeye koyuldu. Uçarken yanlarında gri bir duvar gibi gördüğü tribünlere de bulunduğu yüksekliğe de aldırmamaya gayret ediyordu.
Başarabileceğini umarak gittikçe yaklaştı. Serseri bir şekilde dolanan bludger sol tribünlerin oradaydı. Başarıp başaramayacağını merak ederek içinde uyandırdığı heyecandan ciddi duruşuna rağmen Bludgerın hemen ilerde olduğunu görmesinden sonra hızla sopasını savurmaya çalıştı. Ancak bu sırada bir sürpriz gibi ortaya çıkan bir başka bludger ile süpürgesi sendelemişti. Bir an kontrolü kaybederek sağa sola savruldu. Kontrolü yeniden ele aldığında bir diğer bludgerın üzerine geldiğini gördü. Sopasını hızla savurunca bu sefer o bludger uçmuştu. Sinsi bir düşman gibi yine ona yaklaşan bir diğer bludger onu sıkıştıracakken aniden siyah bir kütle halinde Brooke önünden geçmiş ve hızla Bludgerlardan bir diğerini uzakta bir noktaya savurmuştu. John’un yanından ayrılırken gülümsemesinde heyecan seziyordu. Muhtemelen aynı heyecan onda da vardı. Ama anlaşılan bastırmada kendisinden başarılı olmuştu. Aksi halde bu kadar darbeyle az daha ilk antrenmanda kendini yerde bulacaktı.
Başını çevirdiğinde karşılaştığı Charlie’nin korku dolu bakışlarına iyi olduğunu işaret edercesine baş parmağını göstererek yanıtladı. Muhtemelen yanına Brooke’u da o yollamış gibiydi ki ona dönüp bir şeyler söylüyordu. Charlie Brooke ile konuştuktan sonra gülümseyerek yanına uçtu ve bludger yakalamak için yalnız oldukları anları beklemesi hakkında birkaç tavsiye verdikten sonra yanından ayrılıp diğer oyunculara doğru uçtu. Elbette onların ikisi bir aradayken araya dalması gerçekten bir aptallık olmuştu. Eh antrenmanın da bir yararı olmuştu En azından ki bludgerlarla ilgili yeni bir şey daha öğrenmişti. Kendine gelip şaşkınlığını atmak için küçük bir daire halinde uçarak rüzgarla bedenini rahatlattı. Az önce kendisine savaş açan rüzgarı şimdi yanında görmek güzel olmuştu. İçini saran rahatlıkla hırsla bludgerları aramaya koyuldu. İkisinin de yerini saptadıktan sonra sırıtarak mırıldandı.
-Pekala küçük şeytancıklar… John’u daha görmediniz. Oyun yeni başlıyor. Mırıldanması gerçekten hırs doluydu ki bu gözlerine bile yansımıştı. İçine çektiği derin nefesle bedeni o ilk seçildiğinde olduğu gibi hırsla kaplanmıştı. Etrafına bakınıp bludgerları aradı. Brooke yanından ayrılırken John’un az önce savurduğu Bludgera yönelince John’a da diğer bludger kalmıştı Dairesini bölüp hızla o yöne yöneldi. Charlie’nin şans dileğini belli belirsiz duydu. Bludger o uçarken sanki diğerine yaklaşmak istercesine Brooke’un peşinden gittiği bludgera doğru uçuyordu. John aniden geriledi ve bludgerın önüne çıktı. Sopasını Hızla savurdu ve bludger kale deliklerinden birine geçti. Bu sefer gerçekten sersemlemiş görünerek geri döndüğünde yine savuşturmayı başarmıştı. Önce profesörün sonra Charlie’nin gülümseyen yüzlerini görmenin rahatlığı ile her seferinde daha iyi olmuştu. Her ne kadar arada yine bludgerlar üzerine geliyor ve onu sendeletiyor olsa da gittikçe geliştiğini görmek zor değildi. Öyle ki artık Bludgerları David'e yada diğerlerine yönlendirmeye başlayabilmişti.
Başarmanın verdiği rahatlıkla gömleği sırılsıklam olana kadar çalıştıktan sonra başı bludgerlarla uğraşmaktan dönmeye başladığı sırada Charlie’nin sesiyle derin bir nefes verip kılıcını indiren asker tavrıyla sopasını son bludgerı da savuşturarak indirdi. Charlie gülümseyerek yaklaşırken süpürgeyi bir süre boş bırakarak sol elini Charlie’ninkiyle çarparken az önce heyecandan konuşup ayrılırken edemediği teşekkürü etti. Sonra da Brooke’un yanına giderek aynı şekilde teşekkür etti. Bir süre sonra kendini yeniden çimlere inmiş bulduğunda Profesör kutuyu eline almıştı. Son birkaç konuşmanın ardından sahadan ayrılırken heyecanını büyük ölçüde yendiğini hissediyordu.
En son John Stewen Peterson tarafından Cuma 01 Ağus. 2008, 00:38 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Charlie von Diederich Seherbaz Karargahı & UBBP Genel Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2101 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12549 Ekspresso Puanı : 49 Kayıt tarihi : 05/05/08
| Konu: Geri: Deneme Perş. 31 Tem. 2008, 23:59 | |
| Yumuşak ve mavi bulutların arasından gizlice çıkan güneş, tüm ışınlarını kaçak bir şekilde yatakhaneye yansıtıyordu. Gökyüzündeki saklambaç oyunu sonlandıkça, her yer daha da aydınlık bir hâle bürünüyordu. Yine zorunlu bir şekilde uyanmanın verdiği sinirle uyanan Charlie, sol gözünü araladığında kendisini yakan sıcaklığı istemeden de olsa hissedebiliyordu. Zoraki bir şekilde yatağından hızlıca doğrulurken, kibarca esneyiverdi. Halâ uykusu vardı fakat güneşin yaydığı sıcak kadar içindeki Quidditch heyecanı da kendisini uyutmayacaktı anlaşılan. Aynı zamanda takım kaptanı olması da kendisine fazlasıyla sorumluluk yüklüyordu ki bu da kalbinin daha da hızlı atmasına neden oluyordu. Bu büyük sorumluluğu gerçekten lâyığıyla taşıyabilecek güçte miydi? Antrenman öncesi moral depolamak yerine sıkıntı depolamamak için aklındaki bu düşünceleri hızla kovarken karnının acıkması üzerine ayağa kalktı. Güzelce ayılabilmek adına günün başlangıç noktası olan el ve yüz yıkama işlemini gerçekleştirdi. Yeniden temizlenmiş beyaz yatağına tekrar döndüğünde yatakhanenin çoğunun boşalmış olduğunu farketti. ''Ne çabuk...'' Bugün ders olmasa bile cüppesini giyen Charlie de daha fazla kendini aç bırakmamak için yatakhaneden Büyük Salon'a doğru ilerlemeye koyuldu.
İçindeki dakikalardır unutamadığı ve bastıramadığı heyecanı dindirebilmek için elinden geldiği kadar çaba gösterirken, Gryffindor masasına sarhoş gibi ilerledi. Bir an için titremeye başlayan vücuduyla taş kesilirken, tekrar birkaç adım daha attı. ''Sakin Charlie, sakin.'' Kendisini güçlendirmeye çalışırken David'in yanına oturdu ve önünde beliren kahvaltı tabağına şapşalca baktı. Fazla heyecanlanması saçmaydı, ne de olsa bu sadece bir antrenmandı. Yine de az bir zaman sonra ilk defa kaptanlık görevini gerçekleştirecek olmak bu heyecan ateşini daha da alevlendiriyordu. Derince nefes alıp verirken ağzına birkaç lokma atmaya çalıştı. Bir yandan yemek isteyen midesiyle, bir yandan da yemek istemeyen beyniyle çelişkide kalırken bir hayli zorlanıyordu doğrusu. Acaba kahvaltı etmeden çıkıp gitse miydi? ''O zaman ya enerjim yetmez de bayılırsam?'' Gereğinden fazla telaşa kapılmış olmanın vereceği zararı düşündü bir an için Charlie. Bu onun için daha kötü olmakla birlikte takım için de zarara yol açardı gerçekten. Beynindeki anlık düşünce toplantısından sonra, nedeni belirsiz bir şekilde kahvaltı tabağına, hızla, canavar misali saldırırken ağzına çabucak götürdüğü lokmaları göremiyordu bile. Kendisine kocaman açılmış gözlerle bakan dostlarına samimi bir şekilde gülümsemeye çalışırken, beyaz peçeteyle ağzını sildi. Tabakta kalmış son birkaç şeyi de umursamazken ortalığa bakmak amacıyla kafasını çevirdiğinde de uçuş profesörünü gördü. Bir anda yeniden tüm vücudunu saran heyecan ateşi artık canını yakma noktasına geldiğinde kendisine yapılan işaretlere anlam vermeye çalıştı. Akabinde hiç kimseye bir şey demeden oturduğu yerden kalkarak profesöre doğru ilerledi. Kaçamak bir şekilde arkasına tekrar baktığında ise kendilerini izleyen James'i görebiliyordu. Aldırmadan tekrar profesöre döndükten sonra birlikte yürüyerek Quidditch sahasına doğru yol aldılar.
Geniş kapıdan çıkıp bahçeye varmalarıyla birlikte ortalıktaki tüm oksijeni bencilce içine çekti Charlie. Profesör kendisine fazla heyecanlanmaması hakkında bir şeyler söylemeye devam ederken, onu son derece haklı bulsa da bunun elinde olan bir şey olmadığını da savunuyordu. Benliğinde kaybolmuş güçlü iradesini bulmaya çalışarak düşüncelerinden sıyrılmaya çalıştı. Daha kendinden adımlar atmaya çabalarken profesörün çok hafif kıkırdadığı da bariz ortadaydı. Normaldi çünkü gerçekten de fazlasıyla komik bir duruma düşmüştü. Hiç beklemediği bir anda gelen kahkasını tutmadan dışarı vururken biraz da olsun rahatlayabilmişti. Profesör ve öğrenci ciddiyetini atmış olduklarını düşünerek sahaya varmışlardı bile. Güneşin daha da parlaklık kattığı çimenler rüzgarın melodisiyle dansederken ortam, daha da ihtişamlı ve görkemli bir hâl kazanıyordu. Kimsenin gelmemiş olmasını fırsat bilerek profesörle birkaç şey konuşmaya başlamak üzereyken, kendilerine doğru gülümseyerek yaklaşan turuncu kafalı dostu James'i görmesi üzerine yarım açılmış ağzını kapadı. Ardından diğer takım arkadaşları de gözükmeye başlamıştı. Onlara doğru bakarak gülümserken yanlarına bir an önce gelmelerini dileyerek beklemeye başladı Charlie, zaten fazla da bir mesafe yoktu aralarında.
Tüm takım bir arada profesörün çevresinde yerini almışken, herkes can kulağıyla onu dinliyordu. Bu dinleyen kişilere Charlie de dahildi tabii ki. Profesör biraz moral verdikten sonra herkes soyunma odasına doğru yol almaya başladı. Belki kendi kendine moral aşılayamıyordu ama diğer arkadaşlarına vermesi kesinlikle gerekliydi. Kaptanlığı zaten bir türlü kendine yakıştıramamış Charlie bin bir türlü korku ve heyecanla soyunma odasına girdi. Herkes giyinmeye koyulmuşken boğazını temizledi. Bunla birlikte kendisine bakan arkadaşlarına gülümseyen Charlie zamanın geldiğini düşündü. ''Bu bir antrenman, tamamen hazırlanmamız için. Ben size güveniyorum arkadaşlar, hepiniz kesinlikle başaracaksınız. Bundan hiçbir şüpheniz olmasın lütfen. Yersiz heyecanlara kapılmamaya çalışın, kendi moralinizi yüksek tutun. Hepiniz bir harikasınız, bunu biliyorum!'' Bu söylediklerinin heyecana kapılma ve morali yüksek tutma bölümlerine kendi de inanmıyordu ama gerekliydi işte. Son bir yarım gülümsemeyle kafasını kaşıyan Charlie, giyinme faslının son adımlarını da tamamladığında süpürgesini eliyle kavradı. O anda içinde hissettiği kıvılcım, vücudunda bir sürü heyecan hava fişeğine yol açmıştı. Aklında az önce söylediği cümleler tekrarlamaya başladı kendini. *Yersiz heyecanlara kapılmamaya çalışın. Yersiz heyecanlara...*
Birkaç dakika içinde herkes giyinmiş bir biçimde, süpürgeleri ellerinde profesörün etrafına toplanmıştı yine. Profesör Theodore elindeki kutuyu açarak tüm Quidditch toplarını ortaya çıkardı. Ardından bir süre James'e döndü. Turuncu kafalı arkadaşının gözleri snitch'in üzerinde kenetlenmiş gibiydi. Sırıtarak profesöri dinlemeye devam eden Charlie sadece snitchin salınmasından sonra James'e döndü. Omuzuna moral verirmiş gibi dokundu. Fazlasıyla macera yaşayacaktı bu koca statta ve yeni heyecanlar haliyle... James'in snitch'in üzerine doğru hazırlanmak için havalanması üzerine süpürgesiyle havalanarak üç direğin oraya doğru gitti. Peşinden gelmiş arkadaşlarına baktı. Hepsinin sevinçleri ve merakları gözlerinden okunuyordu zaten. Charlie, birkaç dakikadır aklında tasarlamaya çalıştığı gruplandırmayı elinden geldiğince duyulabilecek bir tonda açıklamaya başladı. ''Brooke, John! Siz şuraya lütfen.'' Eliyle gösterdiği yere geçen arkadaşlarının ikisi de vurucuydu. Daha sonra kovalayıcı arkadaşlarına döndü. ''Siz de benimle uğraşacaksınız artık.'' Sırıtarak söylediği cümleleri onların da yüzünde hoşnut bir tebessüm bırakmıştı.
Antrenman başlarken tüm takım sahanın ortasındaydı artık. James de snitch'in peşinden koşma hazırlıklarından sonra asıl gücünü harcamaya hazır gibi görünüyordu. Akabinde profesör Quaffle'ı havaya bırakmadan önce Charlie'ye fısıltı hâlinde bir şeyler söyledi. Hafif moral yüklü bu taktikleri aklının bir köşesine kaydeden Charlie daha sonra topun havaya bırakıldığını dönünce hızla yerine doğru geçti. David kendisine doğru hızla geliyordu. Buna hazırlıklı olan Charlie tüm direkleri kapatmaya çalışsa da fazla başarılı olduğu söylenemezdi. Yan direğe doğru hızla giden topu tutamayan Charlie'nin ilk başarısızlığı biraz moral bozmuştu açıkçası. Ardından gözüne kestirdiği John'un beklemekte olduğunu görünce onun yanına doğru uçmaya başladı. ''Bludgerların peşinden uçabilirsin dostum.'' Gülümeyerek, emri küçük bir öneri hâline getirmeye çabalıktan sonra tekrar mevkiisine döndü. David, Severus ve Hayley'den hızla gelen topların bazılarına yetişebiliyor, bazılarına ise fazlasıyla geç kalıyordu. Yine de aralarında en çok zorlayanları David'di, Charlie artık ne yapacağını şaşırmıştı. Biraz soluklanma isterken John'un problem yaşadığını gördü fazla net olmayan bir biçimde. Aceleyle kontrolünü sağlamaya çalışarak Brooke'a John'u bir şeyler yapması gerektiğini söyledi. Ona en yakın Brooke idi çünkü. Ardından Brooke'un akıllıca davranması üzerine gülümsedi. Daha sonra ise dostunun kendisine dönüp iyiyim gibi bir işaret vermesi üzerine de iyice rahatlayarak tekrar yerine döndü.
David'le penaltı çalışmalarına başlayan Charlie hepsini kurtarmaya gayret gösteriyordu ama tabii ki bazıları da yuvarlak delikten içeri giriyordu. Bunlar tekrarlandıkça Charlie'nin fazla morali bozulmuyordu aksine alışmaya başlıyordu gittiçe, her şeye hazırlıklıydı artık. David'in atışlarını sonlandırması üzerine onun yerine geçen Severus ve Hayley de atış yapmaya devam etti. Charlie'ye gittikçe zevkli gelen bu kurtarışlar ve atılan sayılar, Sev ve Hay'ın da yüzünün gülmesini sağlıyordu. Son derece başarılı atışlar yapan üç arkadaşını bir yandan tebrik bir yandan da Quaffle'ın deliklerden geçmesini engellemeye çalışıyordu. Ve aniden, profesörün düdüğüyle biten antrenman Charlie'nin biraz üzülmesine neden olsa da fazla umursamadı. Sonuçta burada 24 saat kalacak halde değildilerdi ya? Netice olarak gayet güzel bir antrenman gerçekleştirmişlerdi ve bu onlara yeterdi. Görevini gayet iyi yerine getirmiş olan John ve Brooke'a teşekkür ettikten sonra David, Severus ve Hay'a da aynı dilekleri sundu. Yine aynı şekilde bir hayli yorulmuş ama başarmış olduğu için mutlu olmuş olan James'e de. ''Süpersiniz takım! Tebrikler!'' Hâlinden hoşnut bir edayla çimenlere indiğinde kutuyu kapamaya koyulmuş profesörle son birkaç şey daha konuştu diğer antrenman ve asıl maç hakkında. Herkese gülümsedikten sonra çoğu kişiyle birlikte gitmeye koyuldu. Bu antrenman için her şey fazlasıyla güzel geçmişti ve heyecanını fazlasıyla yenmişti bile.
Out: Rp'de kopukluk ve yanlışlık olabilir, biraz aceleye geldi. Ayrıca bu antrenman Offline olduğu için herkesin Rp'si birbirine benzemek durumda değil. Zaten öyle olsaydı sıraya göre yazardık. Online Antrenmanda sırayla gidilerek uyum halinde olunmaya çalışılacak. ^^ | |
| | | | Deneme | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |