Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]

Aşağa gitmek 
+2
Charlie von Diederich
Mathilda Mythill
6 posters
YazarMesaj
Mathilda Mythill
Slug & Jiggers Sahibesi
Mathilda Mythill


Kadın
Ruh hali : [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Yeasj3
Mesaj Sayısı : 210
Yaş : 34
Kan statüsü : safkan
Galleon : 11995
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 19/06/08

[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Empty
MesajKonu: [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]   [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Icon_minitimeÇarş. 09 Tem. 2008, 02:32

Sihirli Yartıkların Bakımı dersinin yapıldığı alanda genişçe bir bahçe duruyordu. İçinde çeşit çeşit çiçekler ve otlar vardı. Güneşin aydınlığında bile farkedilmeyecek miniklikteki sihirli yaratıklar çoktan kuşatmışlardı bahçeyi. Yasak Orman'daki gece hayvanlarından gelen tekinsiz seslerin gölgesinde, Mathilda Mythill o gece bahçeye geldi. Yanında bir sürü kafes vardı. Gündüzden bahçeyi çitlerle bahçeciklere ayırmıştı. Böylece her öğrenciye en fazla 4 metrekarelik bir alan düşüyordu çalışmalarını yürütmek için. Kafeslerin kapakları açıldı, her bahçeciğe sadece bir tane hırpı düşüyordu ve hırpıların diğer bahçeciklere ya da dışarı kaçmaları yapılan koruma büyüleriyle imkansızlaştırılmıştı.
Mathilda, bahçenin sadece 3 gün orada bulunacağı kararını verdiği için kendiyle gurur duydu. Okul başladığından beri Yasak Orman'a geceleğin yaklaşmamıştı ve şimdi anlıyordu ki 3 günden fazla böyle güzel bir bahçe yakınlarında bulunursa; önce zararsız, sadece kaçmak isteyen; sonraysa hayli tehlikeli yaratıklar istila ederdi bahçeyi.
Bahçeciklerin tek eksiği numaralardı. Çevredeki taşları yerinde bir biçim değiştirme büyüsüyle küçük tabelalara dönüştürdü. Bazı tabelalar, Mathilda'nın biçim değiştirmeye olan yeteneksizliği yüzünden yamuk yumuktu, ancak ne oldukları belliydi. Her tabelayı bahçeciklerin bir köşesine yerleştirdi, ardından son bir asa hareketiyle hepsinin üstünde "Ad ve Soyad" yazılması gerektiğini bildiren yazılar belirdi.
Mathilda şaheserine son kez baktı ve gönlü rahat, şatoya doğru yürümeye başladı.


En son Mathilda Mythill tarafından Paz 07 Eyl. 2008, 12:16 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164/mat
Charlie von Diederich
Seherbaz Karargahı & UBBP Genel Başkanı
Charlie von Diederich


Erkek
Ruh hali : [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Boupi3
Mesaj Sayısı : 2101
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12549
Ekspresso Puanı : 49
Kayıt tarihi : 05/05/08

[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Empty
MesajKonu: Geri: [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]   [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Icon_minitimeCuma 11 Tem. 2008, 12:39


I. Gün

''Profesör çok insafsızca davrandı. Koskoca 3 gün boyunca bu haylazlarla başa çıkmak zorundayız.''

Sıkıntısını cümlelere daha nazik bir şekilde dökmek isterken içindeki sıkıntıyı bastırmaya çalışıyordu. Kendisiyle birlikte ilerlemekte olan samimi dostu John da bu işin zor olacağını düşünüyor gibiydi. Hırpı Bahçeleri'ne gittikçe daha da yaklaşırken bir işe çalışmaya başlamadan usanma durumu Charlie'de kendini göstermeye başlamıştı bile. Sürekli derin derin nefes verip bir yandan iç çekerken küçük ve haylaz hayvanları görmeye çalışıyordu. İlk olarak minik, gri toplar gibi gördüğü baş belaları yaklaştıkça daha da net bir görünüm kazanıyordu. Onları hiç görememeyi hatta burada hiç olmamayı dilerdi ama maalesef zorunlu olarak yapmak zorundaydı bu işi. Sıkıcı ve zor işler ona göre değildi her ne kadar kolay işleri sevmese de...

John ile birlikte bahçeye adım attıklarında içinde nedensiz bir heyecan oluştu. Çitlerle dar bölgelere sığdırılmaya çalışılmış geniş bahçeyi durumdan hoşnut olmayan bir ifadeyle süzdü Charlie. Türlü türlü ot rüzgarın söylediği melodiyle dans ediyordu. Dışarı çıkmak isteyen ama sürekli görünmez, sihirli bir bölgeye çarpan hırpılar sinirden çıldırmışa benziyordu. Yamuk bir tabelaya sahip çalışma alanı kestirdi gözüne. John'a gözüne takıldığı yeri gösterip oraya gidelim diye işaret verirken ilerlemeye başlamıştı. Çitlerden içeri girdiğinde hayvanla karşı karşıya kalan gözleri sönüvermişti. ''İşte maceramız bu olsa gerek...'' Garip, tiz ve kısık bir inleme koyuverdikten sonra elinde taşımaktan sıkıldığı yemeği hırpıya sunmaya çalıştı yavaşça. Uzatmasıyla birlikte hırpının kendisinden kaçmaya başladığını gördü. Charlie'ye dar gelmiş bir alanda kovalamacanın zevksiz olduğunu düşünürken tekrar deneyerek hayvanın önüne sundu yemeği. Bu sefer hırpı başka bir yere saklanmıştı. John'la birlikte hırpının peşinden koşarken komik bir durum oluşturuyordular. Elindeki yemeği bir kenara fırlatmak hatta parçalamak istedi ama bunu yapamazdı çünkü biraz zor bulmuştu bunları bulması.

Sevimsiz ve dikenli hayvanın peşinden koşmaktan usanmış bir şekilde hala yemeği önüne sunmaya çalışırken yemeği elinden bırakıp ellerini beline koydu. ''Ben çok sıkıldım, en iyisi yemeği buraya bıraksak mı?'' John'a sorgucu bir ifadeyle bakarken bir yandan da ödevi lanetliyordu içinden. Habire kaçan hırpıya baktıkça sinirleri daha da geriliyor, bu güzel gününü berbat ettiği için onu öldürmek istiyordu. Charlie'nin hayvansevgisi bir hırpının dikeniyle yok olup gitmişti sanki. Sinirden köpürmeye devam ederken arkadaşına masum bir tavır takınmaya çalışarak baktı. Yine de içindeki nefreti saklayamayan gözleri alevden yanıyor gibiydi. Hayvanın bu kadar utangaç olması kendisinin aniden ödevden kopup gitmesine başka diyarları ziyaret etmesine neden oldu. Tavşanı Snow ile de böyle tanıştığı zaman o da sürekli kendisinden kaçıyordu. Ama Charlie sonunda başarmıştı, onu kendine alıştırmıştı.

Birden içinde düşünceler tarafından getirilmiş inanç ateşi yakılırken, son derece sabırlı ve hoşnut bir şekilde bıraktığı yemeği tekrar eline aldı. Sürekli kaçan ve bunu tekrarlayan hayvanın önüne sunduğunda hırpının tekrar saklanmasına eskisi kadar kızmıyordu. Arada sırada dengesini kaybedip çitlere çarpan Charlie bir robot gibi ayarlanmış aynı hırpının peşinden yemek götürüyordu. Artık onun saldırmasından korkuyordu çünkü sert bir hayvandı. Yine de cesur olmaya çalışarak tüm riskleri göz önüne alırken arkadaşı John'la birlikte kaçan hırpıyı kovalamaya devam ettiler. ''Ah, ne kadar da eğlenceli bir ödev öyle değil mi?'' Dişlerini sıkarak söylediği bu cümle alaycılık ve yapmacıklık içeriyordu. Yere odaklanmaktan kızarmış kafası sahte bir hal takınmıştı. Gerçekten ama gerçekten çok sıkıcı ve usandırıcıydı. Etraftaki diğerlerini görmese belki de bu işi hiç yapmayacaktı. Ödev, Charlie'nin en nefret ettiği şeydi ve bu kadarı da fazla olmuştu.

Biraz rahatlamak için kovalamacayı durdururken kendini esmekten bıkmamış rüzgara verdi. Saçları dalgalanırken önüne düşen perçemlerini umursamadı. Parlak güneş ışınlarından dolayı gözlerini kısıp görüş alanını biraz daha daraltmak zorunda kalan Charlie tekrar hırpıya baktığında onun biraz korkmuş ve sinirlenmiş olduğunu hissetti. ''Biraz dinlensek olur değil mi John?'' Beklerken hem dinlebilirlerdi de. Daha dinamik bir şekilde başlayabilirlerdi yeniden bu kovalamaca oyununa. Aslında Charlie derste bile bu ödevin bu kadar zor ve imkansız görüneceğini tahmin etmemişti. Fakat imkansız diye bir şey hayatında hiç olmamıştı ve bu ödevden iyi bir puan alıp binasına kazandıracaksa her şeyi göz önüne almaya değerdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
John Stewen Peterson
Seherbaz
John Stewen Peterson


Erkek
Ruh hali : [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Yuppirt8
Mesaj Sayısı : 813
Yaş : 32
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12198
Ekspresso Puanı : 6
Kayıt tarihi : 15/03/08

[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Empty
MesajKonu: Geri: [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]   [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Icon_minitimeCuma 11 Tem. 2008, 17:02

Esen rüzgar yine saçlarını dalgalanırken ağır ama kararlı adımları karanlık ormanın kıyısındaki dersliğe bu sefer ilginç bir ödevi yapmak üzere gidiyordu. Klasik teorik ödevlerin aksine bu sefer uygulamalı bir ödev almışlardı. Yeni profesör oldukça ilginç birine benziyordu ki bu John'un ilgisini çekiyordu. İlk derste basit bir U almasının ardından bu sefer daha iyi bir şey yapmayı gerçekten istiyordu. Ancak zor bir görev bekliyordu onları. En utangaç ve en tehlikeli olabilecek hayvanlardan biri olan
Hırpıları beslemek. Bu yüzden yanında sürüklediği Charlie de fazlasıyla sıkkın görünüyordu. Hırpıların kafeslerine yaklaştıkça Charlie’nin sıkıntısının buram buram arttığını açıkça görebiliyordu. John’da da vardı ama hayvan sevgisiyle bunu bastırılmaya çalışıyordu. Küçük şeytancıklar ne kadar zorluk çıkabilirdi ki…

Hayvanların yemeklerini bulmaları gerçekten de zor olmuştu. Muggleların kirpi dedikleri Hırpılarla çok karıştırılan canlılar aslında beslenme ve daha bir çok yönleri ile hırpılara benzeyen yaratıklar gibi çoğunlukla böcek, sümüklüböcek, solucan, nadiren küçük fare ve yılan yavruları yiyordu. Bu yüzden Hırpıları beslemek için fısıldayan ağaç korusundan birkaç otla birlikte böcekleri sümüklü böcekleri solucanları toplamışlardı. ellerinde kova ve otlarla birlikte hırpıların beslenme alanına doğru ilerlemeye hazır olana kadar aradıklarını bulmak için girmedikleri delik kalmamıştı. Gerçekten bu bile onlar için oldukça yorucu olmuştu. Şimdi ise işin gerçekten zor kısmı başlarken ne yapacaklarını gerçekten merak ediyordu.

Burnuna yeni sulanmış olan bahçelerden bir bitki ve toprak kokusu dolarken John sağ elindeki kovayı diğer eline doğru geçirerek ağırlıktan yorulan elini bir parça rahatlattı. Gözleri her adımda büyüyen top top kütleler halinde olan hırpılara sabitlenmişti. Tahta kafeslerinde adımlarını bir yere atarken duvara toslarmış gibi olmaları profesörün bir sihir yaptığını gösteriyordu. Derin bir nefes alırken Charlie’nin sözlerini bir gülümseme ve omuz silkmeyle yanıtladı. Ödev gerçekten zorluydu ama daha zorlu olmadığına şükretse iyi olacaktı. yeşillikler içindeki alanda kendi yöneldikleri alanın sarmaşıklarının üzerinde parmaklarını gezdirirken hırpıya tüm dikkatiyle baktı.

-Evet Charlie... Haydi maceraya başlayalım. dedi ve hayvanın peşimde koşulacak uzun dakikalar başlamış oldu. Hayvan gerçekten fazlasıyla utangaçtı. Titrek burnu ve büyüyen gözleriyle onları inceleyen Hırpıya bir adım atsalar on adım geriye kaçıyordu. Sanki bu çiftliğin içinde muggleların o yakalama oyunlarından birini oynuyor gibiydiler alnından boncuk boncuk terler birikmeye başlamıştı. Charlie’nin alnındaki terlerin de çoğaldığını görebiliyordu. Ancak hala hızlı olan hayvan otları dağıta dağıta kaçarken hiç de yorulmuyora benziyordu. Zaten sihirli havanların çoğunun insanlardan daha güçlü olduğunu bildiğinden bunu çok da önemsemiyordu.

-Yemeği bırakmak mı? Aslında iyi fikir sayılır. Ancak o utangaç ise güvenini kazanmamız gerekli sanırım dedi elini saçlarına götürüp karıştırırken. İçinden bir ses bu hayvancıkların o kadar da kolay lokma olmayacağını söylüyordu. Sanki bir yerde hataları vardı. Charlie’nin gözleri nefreti ve sıkıntıyı perdelemeye çalışsa da beceremiyordu. Belki de güvenini kaybettiren buydu bilemiyordu. Bir an göz göze geldiği hayvana doğru uzanan elleri boş toprağı sıkıp tozuturken içindeki sıkıntıyı yok etmek için toprak kokusunu içine çekmeye devam etti gözünün önünde yeşil perde oluşturan otları çekerek yaklaşmaya çalıştı ancak yine kaçmayı başarmıştı. Dakikalar birbirini kovalarken Charlie’nin birkaç homurtusunu duymazdan gelirken dinlenme teklifi sırasında durakladı ve başını salladı.

-Gerçekten yorucu bir iş… Biraz dinlenelim. dedi sıkıntıyla ve ileriye rahat bir tavırla oturdu. Geri geri ilerleyip otururken gözleri hayvanı izledi. Saklandığı otların arasında titrek burnuyla onları izliyordu. Rüzgarla zaman zaman açılan otlar kahverengilik halinde onu ele veriyordu. Ondan gözlerini bir an ayırsa kaybolup gideceğinden emindi. Kahverengi gözleri ona doğrultulmuşken siyah ve ışıkla parlayan bir küre gibi olan boncuk gözlerin onları izlediğini görebiliyordu. Bunları beslemek için bir ipucu düşünse de aklına hiçbir şey gelmiyordu. En iyisi biraz kafayı dağıtmak olacaktı. Gözlerini Charlie’ye yöneltirken dost canlısı bir tavırla sordu.

-Eee. . Charlie. Fısıldayan Ağaç korusundan bu yana hırpılar dışında pek konuşamadık. Nasılsın bakalım? Hayat nasıl gidiyor dedi elini dost canlısı bir tavırla Charlie’nin omzuna dokundururken. Charlie bu ödev için her ne kadar sıkılsa da azimli olacağı kesindi. Şimdi onu bir parça rahatlatsa daha iyi olacaktı. Bu yüzden aklını hırpılardan uzaklaştırmak istemişti. Aklından onunla yaşadıkları anılar geçti gözlerinin içine bakarken kahkahaları korkuları heyecanları hüzünleri hep birleriyle paylaşmışlardı. Charlie ve James John için her zaman kalbinde özel bir yere sahip olan iyi birer dost olmuştu. Onların çoğu derdini dinlediği gibi derdi olduğunda ilk anlatacağı insan da onlardı. Şimdi neler yaptığına dair merak içinde sorduğu soruyla sohbet etti.Sonrasındaysa yemeği öylece bırakıp ayrıldılar


En son John Stewen Peterson tarafından Perş. 17 Tem. 2008, 00:31 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
Misafir
Misafir




[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Empty
MesajKonu: Geri: [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]   [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Icon_minitimePaz 13 Tem. 2008, 16:14

Dersin bitmesiyle birlikte Paula Maglor’ un yanına doğru koştu. Arkadaşlarının yanından ayrılmasını bekledikten sonra eğreti şekilde elinde tuttuğu çantaya baktı. ‘’ Çok kirlenmiş. ‘’ dedi. Maglor’ da bunu başıyla onayladıktan sonra Paula çantasını temizlemeye gitmeden önce ‘’ Ne dersin, ödevi birlikte yapalım mı? ‘’ dedi. Maglor ‘ un ikinci sınıf olması ve kendisinden daha korkusuz olması Paula’ ya güven veriyordu. Aynı zamanda da minik hırpıların peşinde koşarken pes etmemesi için Maglor’ un onu destekleyeceğinden emindi. Sıradaki derslerine de girdikten sonra bahçelerin önünde buluşmaya karar verdiler ve ikisi de kendi işleri ile ilgilenmek üzere oradan ayrıldılar.

Paula önce sıradaki dersine girecek ardından da kütüphaneye gidip pıtırkurtlar ve hırpılar hakkında bir şeyler araştıracaktı. Çantasını açıp henüz ezberleyemediği ders programına baktı ve karanlık sanatlara karşı savunma dersliğinin yolunu tuttu. Günün son dersinden çıkmanın verdiği rahatlamayla şöyle derin bir nefes aldı çıktığı dersliğin kapısında. Şimdi kütüphaneye gidip o deri kapaklı saman kağıt kokusunun içine girecek, araştırmasını yapacak ve sessizlikte biraz olsun rahatlayacaktı. Yaşadığı böcürt deneyiminden sonra sihirli olan her şeye karşı bilgili olmak istiyordu. Kişi bildiğinden korkmazdı çünkü. Kütüphanenin kapısından girdi ve çantasını yavaşça ilk bulduğu boş masaya bıraktı. Raflara doğru bir adım attıktan sonra geri dönüp çantasının açtı ve içindeki minik bir torbadan iki minik naneli şeker çıkardı. Belli etmeden ağzına attıktan sonra, ağzındaki tatla daha bir hevesli p harfini aramaya koyuldu. Ağzının içinde dilinin yardımıyla döndürdüğü şekerler tatlarını yeni salmaya başlamıştı ki Paula p harfini buldu ve raftan kitabı çekip pıtırkurtları aramaya koyuldu.

Kısa bir süre sonra yanında bir de resmiyle pıtırkurtlarla ilgili istediği bilgiye ulaştı. Kitabın dediğine göre bu kurtlar rutubetli hendeklerde yaşayan, uzunluğu yirmi beş santimetreye kadar ulaşan, kalın kahverengi bir sihirli yaratıktı. Bir ucunu diğerinden ayırt etmenin olanaksız olması ve bıraktığı salgıların iksir yapımında kullanılmasını sağlayan bu tembel yaratık hakkında yeterince bilgi edindiğini düşünen Paula kitabı kapattı ve hırpı hakkında bilgi edinmek için tekrar raflara yöneldi. H harfine geldiğinde biraz daha acele etmesi gerektiğini düşündü. Maglor’ la buluşacakları saat yaklaşmıştı. Kitabın sayfalarını açıp hırpıyı bulduğunda resmine dikkatlice baktı. ‘’ Bu yaratığın dikenleri var. ‘’ diye içinden endişeli biçimde söylendi. Yüzü biraz buruşmuştu. Kitabın hırpıyla ilgili bölümünü okumaya başladı ve okudukça yüzüne eğlendiğini belli eden bir gülümseme yayıldı.

Hırpılar çoğu zaman Muggle’ lar tarafından kirpi ile karıştırılıyorlardı. Fakat kirpi ile aralarındaki fark kirpi bahçeye konulan yemeği cömertçe bir davet olarak kabul edip sorgusuz yerken, hırpı tuzak olabileceğini düşünüp bahçeyi darmadağın ediyordu. Paula hırpı ile ilgili en önemli bilgilerden birini edindiğinin farkındaydı. ‘’ Ama burada ne yemeyi sevdikleri yazmıyor. ‘’ diye düşündü. O zaman hırpının damak tadını Maglor ile birlikte keşfedeceklerdi. Aldığı kitabı yerine bırakıp çantasını topladıktan sonra kütüphaneden çıkan Paula koşar adımlarla bahçeye çıktı ve Maglor’ u hırpı bahçelerinin önünde beklerken gördü. Yanına gittiğinde ‘’ Selam. Kütüphaneden geliyorum ve bu minik yaramaz hakkında işe yarayacak bir bilgi edindim. Aslında sen kesin biliyorsundur ama…’’ dedikten sonra Maglor’ a bakıp bahçeye girmeden önce düşünceli düşünceli ‘’ Ee, sen ne yedirebileceğimizi düşündün mü? ‘’ diye sordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Elina Lora Dark

Elina Lora Dark


Kadın
Ruh hali : [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] 10811077vl2
Mesaj Sayısı : 405
Yaş : 32
Kan statüsü : Melez
Galleon : 11956
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 11/07/08

[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Empty
MesajKonu: Geri: [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]   [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Icon_minitimePtsi 14 Tem. 2008, 20:52

Elina bir süre semenderlere yemek yedirdikten sonra kütüphaneye döndü bir kaç kitabı araştırdıktan sonra.Bu hayvanların ne yediği ile ilgili hiçbirşy bulamadı tek aklına gelen kuşlar gibi böcekle fareyle beslendiğiydi. Bitkibilimde kullandıkları küçük küreği ve bir kovayı eline alarak bahçeye çıktı.o sırada sınıfta gördüğü iki çocuğun da aynı şekilde böcek aradığını görünce yanlarına gitti '' selam ben Elina '' dedi ve yere diz çökerek toprağı kazmaya başladı gördüğü böcekleri eline almaya cesaret edemiyordu çok korkardı böceklerden.Elina cebinde taşıdığı eldivenleri aklına geldi hemen ellerine geçirdi ve o böcekleri yakalamaya çabaladı.

Daha sonra bir fare tam önünden geçti çocuklardan biri neden yakalamadın dercesine ona bakıyordu.Elina '' böcekler tamam da fareye kesinlikle ellemem '' dedi çocuğa.Elina bir süre daha böcek topladıktan sonra profesörün hırpıları koyup görünmez duvarlar ile ayırdığı yere geldi.Bir hırpı seçerek yanına gitti hırpı Elina 'dan korkuyor Elina'da ondan korkuyordu.Elina elindeki kovayı uzaktan hırpıya uzattı hırpı birden hareket edince '' ayyy '' deyip hırpının yaptığı gibi geriye kaçtı.

Hırpı ona tuhaf tuhaf bakmıştı yada Elina'ya öyle gelmişti.Çok yavaş yanına ilerledi nefret etsede böcekleri eline aldı ve korkarak ona uzattı.Hırpı yine kaçmıştı.Elina çok sinirlendi elini beline koyarak bir eliyle üç yaptı ve hırpıya dönerek '' bana bak üç gün benimlesin ya ye yada açlıktan öl '' dedi.Bölmede bir sürü öğrenci vardı ve ona delirmiş gibi bakıyorladı. '' Anlaşıldımı '' dedi Elina ve eline tekrar böcek alarak uzattı hırpı yine kaçtı. Elina konuşmayı denemişti bu seferde hırpıya biraz yaklaştı yere ölü böcekleri koydu ve geri çekildi hırpı biraz çekingen yaklaştı ve böceği yedi '' harika '' dedi Elina biraz yüksek sesle söylemişti hırpı yemeği bıraktı ve yine kaçmaya başladı Elina elini arnına koyarak '' işte şimdi gerçekten harika '' dedi ve '' ben semender beslesem olmaz mı '' diye söylenmeye başladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Elina Lora Dark

Elina Lora Dark


Kadın
Ruh hali : [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] 10811077vl2
Mesaj Sayısı : 405
Yaş : 32
Kan statüsü : Melez
Galleon : 11956
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 11/07/08

[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Empty
MesajKonu: Geri: [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]   [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Icon_minitimeSalı 15 Tem. 2008, 14:26

Elina' nın yine hırpıyı beslemesi gerekiyordu.Aklı gariptir ama onda kalmıştı yaratık hiç birşey yememişti acaba böceklerimi sevmedi.Öğle yemeğinde masada ne kadar yiyecek varsa hepsinden azıcık alıp bir peçeteye koydu ve peçeteyi çantasına yerleştirdi.Elina bahçeye çıkmıştı ve hırpıların olduğu yere doğru yürüyordu.Her adımda geri dönmeye karar veriyordu ama vicdanı el vermiyordu.

Her adım attığında '' sanane ya ölürse ölsün hem profesör ölmez dedi öfff geri dön ortak salona git ve keyfine bak '' diye söyleniyor ama kendini bir türlü kandıramıyordu.Bölmeye girdi kendi hırpısının olduğu bölüme vardığında hırpı görünmez duvara çarpıyor düşüyor bir daha çarpıyordu '' aptal '' dedi hırpı sesini duymuş gibi kafasını kaldırdı.Elina '' saçmalama o yaratık kafasını falan kaldırmadı '' diye geçirdi içinden ama hırpı ile konuşmaya devam etti '' evet evet yine ben açlıktan ölmene içim el vermedi ama açıkcası ölsen üzülmem.'' dedi ve devam etti '' şaka yaptım ölsen üzülürüm çünkü sihirli yaratıları bakımı dersim i gelirse büyük babam çok kızar. i ifrit en kötü not anladınmı? Öff muhabbetinede doyum olmuyor hani '' dedi.


Elina bu yaratığı sevmeye başlamıştı çok konuştuğunu söylemiyordu ve en azından konuşmak yerine onu dinliyordu. '' Elina al sana yiyecek getirdim bak bunların hepsinden bende yedim gerçekten güzeller '' dedi.Ve yaratığa biraz yaklaşıp peçeteyi önüne koydu ve geri çekildi.Yere bağdaş kurup oturdu.Burası acayip bir yerdi sanki hırpıları ayırmak için aralara cam koyulmuştu.ve camların arkasında bir sürü ağaç vardı.Bu ağaçlar yasak ormanın ağaçlarıydı.Elina oraya kesinlikle gitmememsi gerektiğini biliyordu ama acaba ordaki vahşi yaratıklarda bu bahçeye gelmemeleri gerektiğini biliyorlarmıydı Elina tedirgin olmuştu sonra düşündü '' profesör bize zarar verebilecek bir şeye kalmışmaz herhalde hem bu hırpı geçemiyorsa hiç bir yaratık geçemez bu görünmez duvarlardan '' dedi kendi kendine.

Etrafı biraz daha inceleyince burada bir sürü bitki olduğunu gördü.Bir kaçtanesinin yanına gitti ve çok güzel koktuğunu farketti.Hırpıya döndü ve çiçeği göstererek '' yermisin çok güzel kokuyorlar '' dedi.'' Sana bir isim mi versem fino gibi '' dedi ve güldü.Elina'nın fazla arkadaşı yoktu ve burda zaman geçirmek hoşuna gidiyordu.Nedense bir türlü alışamamıştı binasında ki kızlara bir tek Emily vardı tanıdığı onunlada bir süredir görüşemiyordu.'' Tek dostum sensin galiba '' dedi yaratığa bakarak gözleri dolmuştu.Hayvan hala yemek yemiyordu. '' Aptal yaratık ne yapıcam ben senle '' dedi.Yanaklarından damlalar süzülmeye başlamıştı.


Yanaklarını sildi. " Peki yeme.Ben gidiyorum bir daha gelmicem '' dedi. '' iyi gidiyorum gelmicem bir daha bu gün aç kalcaksın '' dedi ve elini uzatıp peçete ile yemekleri aldı.Daha sonra vaz geçti ve yiyeceği aynı yerine geri bıraktı '' vazgeçtim bunlar burda kalsın hadi hoşçakal görüşmemek üzere '' dedi.Aptal yaratığı hala görünmez duvardan geçmeye çalışır halde orda bıraktı ve okula geri döndü.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Elina Lora Dark

Elina Lora Dark


Kadın
Ruh hali : [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] 10811077vl2
Mesaj Sayısı : 405
Yaş : 32
Kan statüsü : Melez
Galleon : 11956
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 11/07/08

[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Empty
MesajKonu: Geri: [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]   [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Icon_minitimeÇarş. 16 Tem. 2008, 13:22

Elina gözlerini açtı.Bugün hava yine güneşin bulutlar arkasında saklandığı günlerdeki gibi karanlıktı.Elina yataktan kalkmak bile istemiyordu.Yataktan doğruldu ayaklarını yere sallandırdı tavşanlı terliklerini arıyordu.Terliklerini ayağına geçirdi ve ayağa kalktı dışarıya baktı.Aklına ilk gelen şey hırpıydı cama arkasını döndü.'' Öff Elina kendine gel saçmalama bırak ne hali varsa görsün '' dedi.Etrafına bakındı.Bir çok kız uyuyordu.Üzerini değiştirdi ve kahvaltıya indi.Kahvaltı harika gözüküyordu.Harika bir kahvaltıdan sonra saatine baktı ilk dersine daha vardı.Kütüphaneye gitmek için ayağa kalktı.

Kütüphaneye doğru merdivenleri tırmanıyordu ama aklı hırpıdaydı daha doğrusu eve götüreceği not tablosundaydı.Sihirli yaratıkların bakımı '' i '' .Aklına notları geldikçe çıldıracak gibi oluyordu.Hemen arkasını döndü mutfağın yerini öğrenmişti.İlk günlerde derslere geç kalsada kaybolmak işine yaramıştı.Mutfağa giren meyveli tablonun önüne geldi armutu gıdıkladı.Mutfağa girdi.Cincücelerin binlerce eğilmesine , kırılmasına karşın tek istediği biraz meyve birazda marul ve biberdi.Bireri semender yiyordu neden hırpıda yemesin diye düşünmüştü.

Elinde yiyecekler ile mutfaktan çıktı.Bahçeye doğru yürümeye başladı.Bahçeye çıktığında yağmurun çiselediğini hissetti.Elleri dolu olduğundan dolayı şapkasına da ulaşamıyordu.Hırpı bahçesine girince yağmur kesildi.Daha doğrusu profesörün yaptığı sihir yoğmur damlalarını içeri almıyordu.

Elina hırpısının olduğu bölmeye yürüdü.Hırpı artık görünmez duvarlara çarpmayı bırakmıştı.Elina kafası darbeden dolayı kırıldı galiba diye düşündü.Hırpının olduğu bölmeye girdi ve dün bıraktığı yiyeceklerin hala aynı şekilde durduğunu gördü.Elina elindeki yiyecekleri yere bıraktı ve bu sefer hırpıya çok yakın oturdu.Eline eldiven taktı ve hırpıyı buraz zor olsada sevmeye çalıştı.Hırpıyı elleri ile tutarak ağzına çilek depti.Küçükten ördeği vardı ve genelde ona bunu yapardı yararlıda olmuştu.Ördek 3 ay yaşamış daha sonra büyüdüğü için geri götürmüşlerdi.

Elina '' tadını beğendin mi? '' dedi.'' Beğensende beğenmesende yiyeceksin canım '' dedi.Elina yine hırpının ağzına çileği tıktı.Hırpı boğulur gibi olmuştu.Elina güldü çünkü çok komik gözüküyordu.'' Marul '' dedi hırpının burnuna burnuna uzatıyordu marulu.'' Eee bugün son gün kurtuluyosun benden. '' dedi.Saatine baktı '' hadi ben gidiyorum hoşçakal bugün son gün görüşmücez bir daha '' dedi aslındabu bahçe öyle güzeldi ki hiç ayrılmak istemiyordu.Hırpıyada alışıyordu.

Döndü arkasını ve okula doğru yürümeye başladı yağmur çok hızlı yağıyordu.Ama Elina yağmura inat yavaş yavaş yürüyordu ıslanmak hoşuna gitmişti.Toprak öyle güzel kokuyordu ki.Tekrar kolunu kaldırdı ve saate baktı biraz daha oyalanırsa dersi kaçıracaktı ve daha gidip üzerini değiştirmesi gerekiyordu.Hızlandı ve okula girdi.Gidip üzerini değiştirdi daha sonra derse girdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Johnny Amoux Malfoy
Tılsım Profesörü
Johnny Amoux Malfoy


Erkek
Ruh hali : [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Heyup7
Mesaj Sayısı : 1643
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12199
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 12/03/08

[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Empty
MesajKonu: Geri: [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]   [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Icon_minitimeCuma 18 Tem. 2008, 15:05

I. Gün Hırpının Yaramazlığı

Sihirli Yaratıkların Bakımı Profesörü Mathilda Mythill gerçekten öğrencilerine çok acımasızca davranmıştı. Üç gün boyunca dikenli hayvanlarla baş etmek istemiyordu aslında. Ancak bunu zorunlu olarak yapması gerekiyordu. Hoşnutsuzluk içinde adımlarını biraz daha hızlandırdı. Önünden geçen Kanlı Baron'a aldırış etmeden ayakkabasını yere vura vura mutfağın yolunu tuttu. İri gözlü tatlı Froggy herhalde yemek konusunda kıramazdı onu. Hırpı için mutfaktan binbir türlü yemek alacaktı. Zindana giden yılan gibi kıvrıl kıvrıl kasvetli merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Ne zaman bu merdivenlerden inse kalbi hızla atmaya başlıyor ve içini amansız bir daralma duygusu basıyordu. Daracık ve havasız mekanlardan hoşlanmazdı. *İyiki bir Slytherin olm adım* diye geçirdi içinden, bir yandan da gözleri merdivenin bitişini arıyordu. Merdiveni iner inmez Slytherin öğrencilerinin soğuk bakışlarının esiri altında kalmıştı. Zaten ne zaman buraya inse Slytherinliler *Ne işin var senin burada* dermiş gibi bakışlar atıyorlardı. Boş dersinde hırpıları beslemek tüm Slytherinlilerin göreviydi. Ayrıca tüm Hogwarts öğrencilerinin. Sihirli Yaratıkların Bakımı dersine giren her öğrenci girdiğine pişman olmuş gibi gözüküyordu. Kütüphanede yaptığı saatlerce araştırmadan sonra ancak yarım parşömenlik bir bilgi bulabilmişti hırpılar hakkında. Ancak beslenmeleri hakkında herhangi bir bilgi bulamıyordu. Mutfağa girmek için ayvayı gıdıklaması lazımdı. Slytherin Ortak Salonunun yakınlarında bir yerlerde bulunan resmi incelemeye başladı. Bilip bilmediği tüm meyveler sıralanmıştı gümüş, parlayan tabağa. Aralarından yeşil avyayı seçtiğinde beş kez gıdıkladı parmağıyla. Ayva biraz mızmızlandı olduğu yerde. Ancak bir süre sonra altın bir kapı belirdi. Kapının ardından gelen telaşın sesleri herkes tarafından duyulabilirdi. Kapıyı aralayarak Froggy'i aramaya koyuldu. Onu bulması kısa bir zaman almıştı. Çünkü neredeyse her gün Ravenclaw Ortak Salonuna gelip etrafı temizliyordu. Zaten açılış partisinden sonra her tarafı Froggy temizlemişti. İçlerinden en iri gözlüsünü ve en masumunu gözleri yakalayınca yanına koşar adımlarla gitti. "Merhaba Froggy, bana acilen yemek lazım." Froggy'nin şaşkın bakışları esirinde söylediği sözleri tüm mutfak çalışanları duymuştu. Froggy palet gibi ayaklarını yere vura vura bir sepet getirdi. "Buyrun efendisi." Ev cinlerinin bu ilginç konuşmasına bayılıyordu. "Çok sağol Froggy, umarım bugün ortak salona gelirsin, senin için bir sürprizim var." Froggy sevinçten havalara uçarak işinin başına döndü.


Aslında Johnny'nin sürprizi daha hazır değildi. Ancak ona kaymak birası veya başka bir şey verebilirdi. Ancak yapması gereken daha mühim işler vardı. Yapacağı tek iş iğrenç yaratıklar olan hırpıları istemeden de olsa doyurmaktı. Çalı çitlerle ayrılmış dört metrekarelik küçük bahçeciklerin her birinde bir ev cininin olmasını isterdi. Onları seve seve doyururdu. Sihirli Yaratıkların Bakımı dersliğinin yanında bulunan hırpı bahçelerine adımını attığında içerisi birkaç öğrenci ile dolmuştu bile. Tam önünde bulunan bahçeciğe girdiğinde minik hırpı daha yemeği vermeden kaçışmaya başlamıştı bile. Aslında ortam pekte hoş kokmuyordu. Kokusu bir ahırınkinden farklı değildi. Ancak çok temizdi. Hırpıların üzerinde durduğu saman, Johnny'nin burnuna pekte hoş kokular bırakmıyordu. Samanın üstünde birkaç tane minicik siyah toplar vardı. Ne olduğunu anlamamıştı bunların. Ancak pis koktuğunu söyleyebilirdi. *Düşündüğüm şeyse gerçekten iğrenç* diye içinden geçirirken minik gözleriyle etrafı incelemeye başladı. Görkemli Hogwarts şatosu tam karşısında bir şaheser gibi duruyordu. Derslik ise dikkatli bakıldığında gözlenebiliyordu. Ağaçların üzerinde kozalaklar salıncakta sallanan mugglelar gibi rüzgardan istemsizce sallanıyordu. Yasak ormanın dibinde bulunan bahçeciklerin içine çok hoş sesler gimiyordu. Çeşitli sihirli yaratıkların homurdanmaları, ulumaları ve vahşi sesleri herkesin kulağına doluyordu. Hogwarts şatosunun etrafında bulunan yeşilliklerin altında öğrenciler boş derslerinin fırsatını değerlendiriyordu. Kimisi ise eline kitabı almış ders çalışıyordu. Önünde gördüğü şey kalbinin biraz daha hızlanmasına ve gözlerinin irileşmesine neden olmuştu. Tam karşısında yasak ormanın içinde iki çift göz güneş gibi parlıyordu. Elinden sepeti bir anda istemeden düşürdü. Bir at-adam olabileceğini tahmin ediyordu. At-adam birkaç dakika bahçecikleri izledikten sonra amansız adımlarını atmaya başlamıştı. Yasak ormanın derinliklerine doğru ilerliyordu. Artık etrafı incelemenin zamanı geçmişti. Yapması gereken şey sepetten yiyecekleri çıkarmaktı. Froggy yine her zamanki gibi döktürmüştü. Pudingler, pastalar, etler ve her şey. Kocaman hasır sepetin içine bile zar zor sığdımıştı bunları anlaşılan. İçinden sadece çiğ eti ve jambonu çıkardı. Diğerlerini yarına saklayacaktı. Hırpının pervasız bakışları eşliğinde ona biraz daha yaklaşmaya başladı. Hırpının zaten dik olan dikenleri biraz daha dikleşmeye başlamıştı. Hırpının boncuk gibi gözleri biraz daha açıldı. Ayaklarını pis kokan samanın içinden çekti. Diliyle bir kez havayı yokladı ve yavaş yavaş saman dolu bahçeciğin içinde sağa sola hareket etmeye başladı. Çalı çitlerden kurtulmak istiyordu. İlk başta geri gitti. Sonra koşarak taş gibi kafasıyla çalı çite vurdu. Ancak çitte herhangi bir hasar bırakamamıştı. Ya da onu eğememişti. Gözlerini biraz daha soluna kaydırdığında görebildiği tek şey görüntüsüne ve yamukluğuna bakılarak bir biçim değiştirme büyüsüyle yapıldığı anlaşılan bir tabelaydı. Ad-soyad yazılması gerektiğini bildiren tabelaya, çıkışta adını soyadını yazması gerektiğini kafasının bir köşesine not alarak elindeki yağlı et parçasını samanların içine koydu. Hırpı ilk başta kaçışmaya başladı. Ancak sonra olduğu yerde durdu. "Hadi ama yesene haylaz yaratık." diye söylendi sesini biraz daha kalınlaştırıp yükselterek. Ancak hayvanın yiyeceği yok gibiydi. Olduğu yerde gözlerini sağa sola kaydırıp duran hayvan sadece karşıdaki bahçeye bakıyordu. "Pekala öyle olsun ama yarın sen göreceksin, mahvedeceğim seni." Yarın olmasa bile üçüncü gün muhakkak getireceklerini yiyecekti. Yaklaşık on beş dakika hırpının başına sıkılarak bekledi. Yemediğini görünce oradan koşar adımlarla ayrıldı. Adını levhaya yazmayı unutmamıştı.

II. Gün - Umut ve Yıkım

Ardı ardına üç gün boş dersinin olması onun için gerçekten çok iyiydi. Boş derslerinde ders çalışmak yerine Profesör Mathilda Mythill'in verdiği ödevi yapacaktı. Froggy'den aldığı hasır sepeti yatakhanesine çıkarak aldı. Değişen merdivenlerden aşağıya inerken kulaklarına biriken titrek bir ses onu irkitmişti. Ortak salon kapısından Froggy bağırıyordu. "Efendisi nasıllar?" Nasıl unutabilirdi ki bunu. Bu tatlı cinin hediyesini vermeyi nasıl unutabilirdi. Tüm tatlığını ve babaç tavrını takınarak gözlerini Froggy'e dikerek: "Ah nasıl unuttum hediyeni Froggy, hadi benimle gel." dedi. Froggy bir çocuk gibi havalara uçtu. Palet ayaklarını yay gibi kullanarak zıplaya zıplaya yatakhaneye çıktı. Johnny annesinin dönem başında ona verdiği ve ona küçük gelen yün kazağı mühürlü sandığından sevinçle çıkardı. "Al Froggy, bu güzel kazak senin, umarım beğenirsin." Yüzündeki hafif tebessümü kaybetmeden dilini iki dişinin arasına alarak söylemişti bu güzel lafları. Froggy'nin gözleri birden açıldı. Sanki bir şey olmuş gibiydi. Kocaman gözlerinden süzülen neredeyse gözleri kadar kocaman göz yaşlarını üzerindeki yırtık paçavraya sürdü. "Efendi, efendi." dedi sesi hafif bir şekilde titreyerek. "Froggy daha önce böyle bir hediye almadı. Ama efendisi onu çok mutlu etti. Froggy efendisi için ne yapabilir." dedi kırgın bir ses tonuyla. Anlaşılan Froggy hediyeyi gerçekten çok beğenmişti. Pencerenin yüksek sesli tıkırtısına aldırış etmeden Froggy'e sevecen bir şekilde baktı. "Bana dün yemek verdin ya, işte onun karşılığı." Froggy gözlerinden akan iri damlaları son bir kez paçavrasına sildi ve ortak salonu süpürgesiyle temizlemeye başladı. Eğer Froggy ona yemek vermeseydi belki hırpıyı doyurmak için elinde çok az seçenek olacaktı. Tekrar değişen merdivenlere geldiğinde karşısına çıkan soluk yüzlü, taş gibi suratlı siluete bakakaldı. Gözleri biraz daha aşağıya kaydığında bunun Kafasız Nick olduğunu fark etti. "Merhaba Nick, ama şu an konuşamıcam. Acelem var, anlarsın ya." dedi sessiz bir şekilde. Kafasız Nick iğrenç bir hışırtı sesi ile birlikte duvardan geçerek gözlerden kayboldu. Değişen merdivenlerden nihayet bahçeye inmişti. Bahçe epey kalabalıktı ve ortama sert bir rüzgar hakimdi. Ağaçlar olduğu yerde sağa sola sallanıyordu. Ancak sanki yapraklar sallanmak istemiyor gibiydi. Ağaçların gövdelerinden aşağıya doğru turuncu ve sarı yapraklar gökten düşen yağmur damlaları gibi düşüyordu. Düşünce de her taraf sapsarı veya turuncu oluyordu. Bu görüntü de göz aşinalığı oluşturuyordu insanda. Her sonbahar görülebiliyordu bu manzara. Bulutlar sapsarı parlak güneşin önünü biraz olsa bile kapatıyordu. Bu da güneşin gülümseyen ışıklarını Hogwarts'a yansıtmasını büyük bir ölçüde etkiliyordu.

Froggy'i hatırladıkça yüzündeki tebessim gittikçe artıyor ve bir gülümsemeye dönüşüyordu. Tüm suratını kaplayan ve tüm dişlerinin görünmesini sağlayan bir gülümseme. Gülümsemesi minik bahçelere geldiğinde biraz daha artmıştı. Hırpı derin bir uykuya dalmış gibiydi. İçine gün ağarınca doğan güneş gibi bir umut doğmuştu. Çünkü yağlı et parçası ortalıkta gözükmüyordu. Bahçeciğe girerek hırpıyı iki kez dürttü. Hırpının incecik göz kapakları yavaş yavaş açılınca simsiyah gözleri ortaya çıkmıştı. Pis kokan samanın içine gömdüğü ayaklarını çıkararak Johnny'e baktı. Onu tanımış gibi gözüküyordu. İlginç bakışlarını bahçeciğin içinde gezdiren minik yaratık biraz daha geri çekildi. Aklında bir şimşek gibi çakan et parçasını göremediğine o kadar sevinmişti ki havalara uçacak gibiydi. Ancak hırpının karnı pek doymuşa benzemiyordu. Aksine karnı hiç şişik değildi. "Şu et parçasını yedin mi yemedin mi?" Yine de emin olması lazımdı. Samanları elleriyle kazarak et parçasını aramaya başladı. Burnuna et parçasının bayatlamış kokusu dolunca büyük bir yıkıma uğramıştı. Başarılı olduğunu sanıyordu. Ama ne yazık ki olamamıştı. Ancak yarın bunu yapacaktı. Biraz daha samanları kazdıktan sonra iğrenç derecede rahatsız edici bir koku yayan et parçasını görünce bir hayal kırıklığına uğradı. "Nasıl yemezsin he? Neyse sakin olmak lazım. Minik tatlı yaratık, hadi lütfen ye bak notumu etkileyecek." Eğer yemezse gerçekten notunu etkileyecekti. Ancak yedirmenin bir yolunu bulması lazımdı. Sertçe esen rüzgar hafif uzamış saçlarını dalgalandırınca kolundaki yaranın acıyışına aldırış etmeden yere, dizlerinin üstüne çöküverdi. Yaratık biraz daha sakinleşmiş, biraz daha rahatlamış gibi duruyordu. Eliyle yerden et parçasını aldı. Gayet tatlı bir ses tonuyla: "Hadi minik tatlı yaratık bana ne istediğini söyle. Bak istersen bundan sonra senle sürekli ilgilenebilirim. Seni sürekli besleyebilirim." dedi ve yüzüne istemeden hafif bir tebessüm koyuverdi. Elini hırpının üzerinde gezdirmeye yeltendiğinde hırpı biraz geri çekilmiş olsa bile birkaç dakika sonra dikenlerini indirdi. Eliyle onu şefkatle sevdi. İstemeden olsa bile. Ancak onu sevdiğini belli etmesi lazımdı. Belki de ancak böyle yedirebilirdi. Kafasını hayvanın üstüne eğerek: "Belki de Profesör Mathilda'dan daha iyi besleyebilirim." dedi. Kolundaki yara biraz daha fazla acımaya başladı. Ancak ona aldırış etmemesi lazımdı. Hayvana çok iyi gözükmesi lazımdı. Tapınakta insanların yüce tanrılarına dua ettiği gibi hayvanın önüne biraz daha eğildi. Ancak Hogwarts'dan gelen ve çok zor duyulan kesik kesik zil sesini duydu. Kafasını kaldırdı ve hayvana: "Bak duydun mu? Zil çaldı. Benim gitmem lazım. Yarın son kez görüşeceğiz." dedi. Sevinçli bir şekilde Hogwarts'a ilerlemeye başladı.


En son Johnny Amoux D'anton tarafından Cuma 18 Tem. 2008, 23:11 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
Johnny Amoux Malfoy
Tılsım Profesörü
Johnny Amoux Malfoy


Erkek
Ruh hali : [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Heyup7
Mesaj Sayısı : 1643
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12199
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 12/03/08

[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Empty
MesajKonu: Geri: [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]   [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Icon_minitimeCuma 18 Tem. 2008, 16:36

III. Gün - Başarı

Haftayı çoktan yarılamıştı bile ve haftayı yarılamasıyla birlikte resmen kendi de yarılanmıştı. Hırpıyla uğraşmaktan artık beyninde hırpılar dolaşmaya başlamıştı. Hatta rüyalarına bile girmişti. Bu kirpi benzeri hırpılardan bıkmıştı artık. İşkence çektiriyordu Johnny'e. Ama bugün bir mucize olmalıydı. Muhakkak bir mucize olmalıydı. Hırpıya yemeği yedirtmeliydi. Aslında kütüphanede biraz daha zaman geçirse belki de ne yiyeceklerini bulabilecekti. Yasak Bölümde vardı belkide ne yedikleri. Ancak adı üstünde orası lanetliydi. Tamamen yasaktı ve girilirse Hogwarts'dan atılabilirdi. Ancak Sihirli Yaratıkların Bakımı kitaplarının neredeyse hepsine bakmıştı. En fazla yarım parşömen bilgi vardı hepsinde de ve birbirlerine çok benziyorlardı. Hepsinde yazan tek şey nerede yaşadıkları ve ne işe yaradıklarıydı. Peki neyle besleniyordu bu hayvanlar. Bu eninde sonuna bulacaktı. Ancak tüm olasılıkları değerlendirmesi lazımdı. Belki de hayvan her şeyi yiyordu. Belki de yapılması gereken tek şey hayvanın güvenini kazanmaktı. Tıpkı geçen dönemde Profesör Wolfgang'ın Keiran'a zorla olsa da yaptırabildiği gibi. Keiran gizilgenin güvenini ona muz vererek başarmıştı. Hırpıların güvenini kazanmak içinde belki de onlara bir şey yapması lazımdı. Bir şey vermesi, belki de onlarla oyun oynaması lazımdı. Şu an tam olarak ne yapacağını bilmiyordu. Ancak bir saatlik zamanında kafasından gelip geçen tüm olasılıkları değerlendirecekti. Hırpıların güvenini kazanıp onlara yiyecek verecekti. Ancak hala ne vermesi gerektiğini bilmiyordu. Belki de hırpılar gizilgenlerin tam tersiydi. Gizilgenlerin güvenini sağlamak için muz vermek lazımdı. Ancak belki de hırpıların güvenini kazandıktan sonra yemek vermesi gerekiyordu. Kafasındaki tüm olasılıklar birbirlerinin çok benzeriydi ve içlerinden en yatkını güvenini kazanmak olacaktı. Güvenini kazandıktan sonra sepetindeki bütün yiyecekleri verecekti. Hangisini yerse Johnny başarılı olacaktı ve gururla profesöre rapor verecekti. Ancak güvenini kazanmak için yapması gerekenleri bir liste yapması lazımdı. Bu nedenle tahta kütüphane sıralarının üstüne parşömeniyle mürekkebini ve tüy kalemini çıkarttı ve liste yapmaya başladı:


1) Oyun oynamak

2) Top vermek
3) Yuvarlamak
4) Gıdıklamak
5) Sevmek
6) Konuşmak

Yapacağı şey bunlardan ibaretti Eğer başaramazsa artık pes edecekti.

Adımlarını biraz daha hızlandırarak hırpı bahçelerine varmaya çalıştı. Yolda neyseki herhangi bir aksilik ile karşılaşmamıştı. İki gündür girdiği bahçecikten ismi yağmurlar nedeniyle silinmişti. Bu nedenle tüy kalemiyle levhanın üstüne Johnny Amoux D'anton yazdı. İçeriye girdiğinde hırpı ilk iki gün gibi ondan kaçmamıştı. Belki de nedeni ters dönmüş olmasıydı. Ancak gözlerini biraz daha yukarı ittiğinde kafasının hizasında kıpkırmızı bir çıkıklık vardı. O çıkıklığa ellemek onu biraz korkutabilirdi. Ancak yavaş adımlarla ona güven sağlamaya çalışırmış gibi ilerledi. Pis kokan zamanların pis kokuları burnuna dolduğunda iki kez öksürdü. Öksürmesiyle birlikte hırpı biraz irkildi ve dönmeye çalıştı. Ancak dönemiyordu. Dönmesi çok zordu. Johnny parmaklarını yaklaşık beş santimlik çıkıklığa değdirdi ve orayı okşamaya başladı. Sanki işe yarıyor gibiydi. Hayvan biraz rahatlamış gibi gözüküyordu. Ayaklarını ileri geri oynattı hırpı, sanki rahatlamış olduğunu belli etmek istiyordu. Kafasını sağa sola oynattı hayvan ve diş gıcırdamasına benzeyen sesler çıkardı. Johnny okşamayı bırakarak onu düz çevirdi. Hayvan isteyerek Johnny'e biraz daha yaklaştı. Johnny'nin kalbi o anda biraz daha atmaya başlamıştı. Bunun olduğuna çok sevinmişti. Hemen sepetten bulduğu ilk yiyeceği çıkardı. Bir kurabiye idi. Hayvanın ağzına verdi. Hayvan kabul etmişe benziyordu. Kurabiyeyi alarak hemen keskin dişlerinin arasında kırdı. Yarısını dışarıya bıraktı, yarısını ise midesine gönderdi. Johnny olduğu yerde ayağa kalkarak bağırdı: "Holeyy!! Nihayet başardım." Hırpı biraz irkildi. Johnny ise oradan ayrıldı ve raporunu yazmak ortak salona ilerledi.


Edit: İki mesaj halinde yazdım. Çünkü sınırı geçti mesaj uzunluğu...


En son Johnny Amoux Malfoy tarafından Perş. 24 Tem. 2008, 15:28 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
Adolf Maynard Griswald
Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Adolf Maynard Griswald


Erkek
Ruh hali : [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Hmbl7
Mesaj Sayısı : 755
Yaş : 33
Kan statüsü : Safkan.
Galleon : 12124
Ekspresso Puanı : 1
Kayıt tarihi : 17/05/08

[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Empty
MesajKonu: Geri: [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]   [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Icon_minitimeÇarş. 23 Tem. 2008, 22:43

Sihirli yaratıklar bakımı dersinden hem aktif olmanın, hem de profesörün hakkında düşündüklerini değiştirmenin vermiş olduğu hazla çıkarken, bir yandan da kafasının içinde verilmiş olan hırpı ödevi vardı. Ne yapabilirdi? Nasıl besleyebilirdi bu manyak canavarları? Yemek verildiğinde zarar görecekmişcesine etrafını dağıtan bu budalaları, nasıl sakinleştirebilirdi? Eline beyaz bayrak alıp, "Merhaba. Biz dostuz!." mu diyecekti? Söylene söylene yürürken birden Paula'nın koşarak yanına gelmiş olduğunu farketti. Duraksadı ve gülümseyerek kıza bakmaya başladı. Acaba ne diyecekti?

Çantasının kirliliğini belirttiğinde sadece başı ile onaylamayı uygun görmüştü. Herhalde sırf bunu söylemek için koşarak yanına gelmemişti. Gözleri kendi çantasına kaydı. Onunda durumu Paula'nın çantasından farklı değildi. Ancak yoğun yağmurun altında bundan doğal pek birşey yoktu. Gözlerini çantasından alarak etrafı incelemeye başladı. Çoğu kişi gitmiş, kimileri ise kendileri gibi çiftler halinde birşeyler konuşuyor, bunlardan bazıları da birlikte okula dönüyordu. Tekrar Paula'ya baktığında konuşmaya başladığını farketti.

Ödevi birlikte yapmalarını teklif etmişti. Olabilirdi elbette. Bunu da onayladı. Birlikten kuvvet doğar hesabı bu fikir hoşuna gitmişti. Gerçi genelde kendi işlerini kendi yapma taraftarıydı. Fakat bu sadece kendi işi değildi. Ödev olarak verilmiş birşeydi ve çiftler halinde yapılabileceğini profesör belirtmişti. Bunu belirtmesi kafasını meşgıl etti Maglor'un önce. Çünkü profesör bunu söylediyse, bu iki kişiden mükemmele yakın birşey isterdi ve bunu yapabilecekleri kesin değildi. Birbirlerine günlerinin iyi geçmelerini diledikten sonra yorgunluğunu atmak amacıyla ortak salona gitmeye karar vermişti. Ne de olsa bu hırpıcık denilen mahlukatlar ile uğraşacak daha vakti vardı. Ağır fakat toprağı döven adımlarla okula doğru yürümeye başladı..

Bir duş almış ve kafasında yer edinmiş olan yağmurun o saf fakat tozlu sularından kurtulmuştu. Üstünde oluşan nedensiz yorgunlukta bunun sayesinde gitmişti. Dağıtmış olduğu yatağını ve dolabını düzenledikten sonra hiçbir işinin kalmadığını farketti. Bir şey hariç. O da bunu düşündüğü an aklına gelip, bir iblis gibi karşısına çıkıvermişti. Hırpı ödevi. Elinde tutmuş olduğu siyah tişörtünü hırsla daha yeni düzenlemiş olduğu dolabına atarak ortak salondan kütüphaneye doğru yola çıktı. Hırpı beslenimi ile ilgili bir kitap arayacaktı. Tabi bulabilirse..

Yarım saati aşkın bir süre kitapları kurcalamış fakat birşey bulamamıştı. Anlaşılan Hogwarts, hırpı beslemeyi öğrenciler için uygun görmüyordu. Sadece hırpıların özelliklerinden bahsedilmiş, çevreye nasıl zarar verildiği anlatılmış, fakat nasıl beslendiği hakkında hiçbir yorum yapılmamıştı. En sonunda kızmış ve "Lanet olasıca kitaplar." diyerek kitapları bir köşeye fırlattıktan sonra büyük salona inmişti. Kendi kendine halledecekti olayı. Aklına binbir cinlik geliyordu. Onları dondurup, uyandığında yiyeceklerle karşılaşması. Gerçi o zamanda tuzak zannedip ortalığı dağıtırlardı. En iyisi onları uysal bir şekilde halletmekti. Ve gözleri önünde aynı yemeği yiyerek onlara güven aşılamalıydı. Aklına hemen klasik müzik tarzı birşey geldi. Fakat bunu nasıl yapacaktı. Kendisi muggle aletleri kullanmazdı ve evdeki gramafonu da buraya getirmesi imkansızdan da öteydi. Belki Paula'da vardır diyerek bu işi büyük bir şansa bırakarak, büyük salonda kendi masasına doğru ilerledi..

Masadaki yiyeceklere baktı. Sebze türü birşey arıyordu gözleri. Ne de olsa bu yaratıklar herşeyi yemiyorlar mıydı? Sırıtarak beş altı tane acı biber ve dört tane de tatlı biber aldı. Acı biberleri onlara verecekti. Yaşattıkları zevkten ötürü.. Tatlı biberleri ise kendisi yiyecekti güvenmeleri için. Yeşil ve kırmızı renkleri biberleri ayırt etmesini kolaylaştırıyordu. Kimseye farkettirmeden biberleri cübbesinin cebine attı. Bir sürahi balkabağı suyunu da eline alarak salondakilerin acayip bakışlarının gölgesi altında hırpı bahçeleri denilen yere doğru gitti..

Hırpı bahçesine geldiğinde sürahiyi dikkatle ayağının hemen yanına koydu. Yürürken dikkatsizce davrandığından, sürahinin üst kısmı taşıpta yerlere dökülen balkabağı sularının arta kalan damlaları ile doluydu. Hiç kimsenin uğramadığı kesin gibi gözüken önündeki bahçecikteki hırpılar, sessiz sakin duruyorlardı. Uyuyormuş gibi bir hava oluşturuyorlardı ya da bunu isiyorlardı. Bahçeciğin çevresini incelemek zorundaymış gibi hissetti bir an. Gözü ufak bir tabelaya takıldı. Ad ve soyad istiyordu ve yazılı değildi. Kararının doğruluğununu verdiği muzaffer bir edayla tabelaya yanaştı ve cebinden tüy kalemi ve mürekkebi çıkartmaya yeltendi. Fakat elini atar atmaz bir biber gelmişti ve bunları üstünde taşıdığını unutmuş olduğunu farkederek sürahinin yanına döndü ve tatlı biberleri hala cebinde tutarak, acı biberleri yere koydu. Ardından da kalem ve mürekkebi çıkardı ve tabeleya kendisinin ve Paula'nın adını soyadını çiziktirdi. Derin bir nefes aldı ve havadaki bol oksijeni ciğerlerine çekti. Bakalım bu işi yapabilecekler miydi?

Ayak sesleri gittikçe yaklaşıyordu. Paula olmalıydı bu. Önceden anlaşmışlardı fakat Maglor önceden gelip yeri tanımak istemişti. Arkasına bakarak gülümsedi ve gözleriyle bahçeyi göstererek omuz silkti. Paula şimdi yanındaydı ve Maglor onun selamına başıyla karşılık vermişti. Ardından da sorusunu yanıtlamaya girişti."Evet acı biber vereceğim onlara. Ne de olsa herşeyi yiyorlar değil mi? Hem belki sinirim geçer. Gerçi tad alma duygularından yoksun olduklarını düşünüyorum ama.." dedi birazcık umutsuz bir ses tonuyla. Çünkü söyleyecekleri onu umutsuzluğa sevk ediyordu. "Peki sen onlara yiyeceği nasıl vereceğimizi buldun mu?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Empty
MesajKonu: Geri: [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]   [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Icon_minitimePerş. 24 Tem. 2008, 01:36

'' Nee!? Acı biber mi? Maglor bu zavallı hırpıcıklardan ne istiyorsun? Yazııık... ''


Paula Maglor' a hırpılara ne yedirebileceklerini düşünüp düşünmediğini sorduğunda aldığı cevap karşısında şaşkına dönmüştü. Bu ödev neden onu bu kadar sinir etmişti pek anlayamıyordu. Hırpılara bakmak için üç gün belki biraz uzun bir süreydi ama minik bir yaratıkla baş etmek ne kadar zor olabilirdi ki? Tek yapmaları gereken biraz sabretmekti. '' Ah, sabır... '' diye iç geçirdi Paula. Bu onun en sevmediği huylarından biriydi. Paula heyecanlı yaşayan biriydi. Kötü veya güzel bir haber için hiçbir zaman sabredemezdi. O kadar sabırsızdı ki; bu yüzden çoğu zaman birşeyleri berbat ederdi. Bu ödevi berbat etmemeleri gerekiyordu. İki kişi yapacak olmalarından öte, Paula belki de zekasını da ispatlayabilecekti Maglor' a. Hem de birlikte eğlenebilirlerdi. Maglor' un sinirli ve rahatsız tavrına bakılırsa bu bahçeyi onun için eğlenceli hale getirmesi gerekiyordu. Yoksa profesörün ölmez dediği hırpıcıkları umduğundan daha erken uğurlamak zorunda kalabilirlerdi.

Maglor acı biberleri yedirmekten yanaydı belki ama Paula' ya da ne ya da nasıl yedireceği konusunda bir şey düşünüp düşünmediğini sorduğunda Paula '' Biraz meyan kökü şekeri, biraz her tatta şekerleme ve biraz da iksir dersinden artan ve bu dersin ödevi için yanıma aldığım ısırgan otu. Nasıl yedirebileceğimizi hiç düşünmedim ama belki onunla konuşarak ya da taklit ederek bir şeyler yapabiliriz. Taklitten kastım, önce biz biraz yeriz ve o da yiyeceğin tuzak olmadığını anlar ve belki de ardından güven duyar. Ama bunun için senin biberlerini denemeyeceğim doğrusu. '' diye cümlesini tamamladıktan sonra bahçeye yaklaştı ve çitin önünde duran levhanın yanında çömeldi. '' Adlarımızı yazmışsın. '' dedi levhaya bakarak.'' Teşekkür ederim. '' Ardından gülümsedi ve sevimli hırpıcığa bakmaya başladı. Bir yandan şu anda çok sakin görünen minik yaratığa bakarken bir yandan da Maglor' a kütüphanede yaptıklarından bahsetmeye karar verdi:

'' Buraya gelmeden önce kütüphaneye gidip haklarında bir şeyler araştırdım. İlk başlarda aklımda yemeği bırakıp gitmek ve ertesi gün dönmek vardı ama bu çok yanlış bir hareket olurmuş doğrusu. Bilmem biliyor musun ama bu hırpılar kendilerine yiyecek bırakıldığında tuzak sanıp bahçeyi talan ediyorlarmış. '' Kısa bir gülümsemeden sonra '' Bu minik yaratığın bahçeyi talan ettiğini bir düşünsene. Profesör Mythill bir daha bizi görmek istemezdi sanırım. ''

Zaman ilerledikçe Maglor' daki huzursuzluğu farkeden Paula, genç adama elini uzattı ayağa kalkmak için. Maglor elini uzattıktan sonra Paula çevik bir hareketle ayağa kalktı ve aslında ayağa kalkmak için tutmadığı eli güven verici şekilde sıkarak '' Hadiiii, sen daha tecrübelisin, yapma böyle. Alt tarafı hırpı. Hem bak birlikte vakit geçiriyoruz işte. Seninle ortak aldığımız bir not olacak. Bence heyecan verici. '' deyip hevesle gülümsedi. Bu hayat dolu halinin Maglor' u kendisine getireceğini biliyordu. '' Hadi başlayalım artık yavaş yavaş. '' derken elini cebindeki şekerlere götürdü. Çantasından da ısırgan otlarını çıkardı ve Maglor' u arkasında bırakarak bir adımını bahçeden içeri attı. İçeri attığı adımla birlikte, minik hırpıcık, delirmiş gibi bir oraya bir buraya koşuşturmaya başladı. Paula bu işin sandığından çok daha zor olacağını düşünüp Maglor' a döndü. Sinirle karışık yüz hatlarını geren garip bir gülümsemeyle:

'' Sana alt tarafı bir hırpı demiştim ya az evvel. Hah işte, çıkar onu aklından ve bana biberleri ver. Onu bizzat kendim beslemek istiyorum. ''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adolf Maynard Griswald
Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Adolf Maynard Griswald


Erkek
Ruh hali : [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Hmbl7
Mesaj Sayısı : 755
Yaş : 33
Kan statüsü : Safkan.
Galleon : 12124
Ekspresso Puanı : 1
Kayıt tarihi : 17/05/08

[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Empty
MesajKonu: Geri: [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]   [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Icon_minitimePerş. 24 Tem. 2008, 16:27

Paula'nın hırpılara acıyan tavrı, Maglor'un sadece gülümsemesine yol açmıştı. İçinden geçen sesi onaylayıp, suratını asmış bir şekilde hırpıya bakmaya başlamıştı. En ufak bir ipucu olmadan bunu nasıl besleyebilirlerdi ki. Anlaşılan derste oluşan bir patavatsızlık, onların bu saatte, burada bulunmalarına yol açıyordu. Sinirden gerilmiş yüzü ile bahçeye bakmaya başladı. Kafasını bir soru meşgul ediyordu. Ya dikenleri sorun çıkartırsa?

Paula sorusunu cevaplamaya başlamış, aklından geçen iki şeyden birini söylemişti. Taklit ile güven kazanmak.. Bunu anlayabilir miydi ki hırpılar? Ne de olsa şüpheci yaratıklardı ve dostu düşmanı tanımaktan acizlerdi. Hangi deli gelip onlara zehirli yiyecek bırakırdı ki? Mırıldana mırıldana Paula'yı onayladığını belirten bir ifade ile başını salladı ve bahçeye doğru ilerleyişini izledi.

Adını yazmış olduğunu belirtmişti. Gülümsedi ve cebinde kalan tatlı biberleri eğilerek acı biberlerin yanına bıraktı. Ne de olsa yemeyeceklerdi. Belki tatlı biber hırpıların daha da hoşuna giderdi. Bu sırada Paula'nın teşekkürünü duymuş önemli değil anlamında bir işaret yapmıştı, eğildiği yerden kalkarak. Paula şimdi de kütüphanede yaptıklarından bahsediyordu..

Anlattıkları bildiği şeylerdi. Bu yüzden dinlermiş gibi yaptı fakat aklı hala hırpılara yiyeceği nasıl verecekleri konusunda hızlıca çalışıyordu. Arada bir de gülümsüyordu ki Paula onu dinlemediğini anlamamalıydı. Gözleri tekrar hırpıya dönmüştü. Yaratık oldukça sessizdi. Aynı fırtına öncesi sessizlik gibi. Elini alnına götürdü ve düşünceli bir şekilde kaşıdı. Hiç olmadı zor kullanacaktı. Her ne kadar dikenlerinden zarar göreceği ihtimali olsada..

Ardından Paula'nın kendisine uzanmış olan elini gördü ve elini uzatarak kalkmasına yardımcı oldu. Elini kuvvetle sıkmıştı ve sanki ona cesaret vermeye çalışyordu Paula. Oysaki onun sorunu cesaret değildi. Sıkıntıydı. Çözüm bulamamış olmanın vermiş olduğu sıkıntı. Derin bir nefes alarak havadaki toprak kokusunu gücünün yettiği derecede içine çekti. Paula'nın başlayalım sesini duyunca kendisinin bile zor duyacağı bir ses tonu ile "Evet.İyi olur." dedi.

Çantasından ısırgan otlarını çıkarmasını izledi. Ne kadar da hevesli.. diye geçirmişti içinden. Oysaki kendisi bunalmıştı. Derste yaratıklar hakkında düşünmüş olduğu olumlu şeyler, yerini nefret edilesi uyuz yaratıklar düşüncesine bırakmıştı. Dudağında oluşan bir kıvrımla, yere koymuş olduğu biberleri Paula'ya uzattı. "İyi sen bilirsin. Bir şey olursa seslen yeter."

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Empty
MesajKonu: Geri: [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]   [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Icon_minitimeCuma 25 Tem. 2008, 04:00



Paula cebinden çıkardığı ısırganlarla, bu sinir bozucu ama bir o kadar da sevimli bulduğu yaratığı, kafasındaki ikilemin verdiği çekingenlikle beslemek için yeltendi. Otu ona uzattığında kaçacağını adı gibi biliyordu ama bir umut belki tutar düşüncesi ile otu uzattığında, hırpı bahçedeki görünmez duvarlara çarpmaya başladı. Paula onun bu durumundan ürkmüş bir halde arkasına dönüp Maglor’ a baktı. O da ne yapacağını bilmez bir halde, bir çözüm üretemeden Paula’ ya karşılık olar aynı bakışlarla cevap verdi. Umutsuzluğa düşmemeye çalışan genç Hufflepufflı ile hırpı arasında bir çeşit rekabet başlamıştı sanki. Önce kimin pes edeceğini merak ediyordu Paula. Azmin elinden hiçbir şey kurtulamazdı ancak hırpının dikenleri de oldukça tehditkar görünüyordu. Paula derin bir nefes alıp yere çöktü. Duvarlara çarpan hırpı biraz olsun yavaşlamıştı. Bu duruma memnun olan Paula cesaretini topladı ve çok yavaş hareketlerle otları hırpıya doğru uzattı. Bu kadar yavaş hareket etmesine rağmen hırpıcık yine delirmiş gibi bahçeyi turlamaya başladı. Daha sonra birden bire durdu ve hafif şekilde minik sırtını kamburlaştırdı. Paula bunun bir tehdit olduğunu hemen anladı ve bahçeden dışarı oldukça hızlı bir adım attı. Maglor’ a ‘’ Bu günlük bu kadar yeter bence, yarın sabah erkenden geliriz. ‘’ dedikten sonra düşünceli düşünceli yatakhanenin yolunu tuttu.



Okulun kapısından içeri girdikten sonra koşar adımlarla arkasına bile bakmadan yatakhaneye doğru yöneldi. Canı bir şeye sıkılmıştı ama ne olduğunu bilmiyordu. Maglor’ da garip bir soğukluk sezmişti. Ne olmuştu da aralarındaki sözsüz iletişim böylesine zayıflamıştı. Kafa yormak boşunaydı. Paula daha sonra bu konuyu onunla konuşmaya karar verip yatakhanenin kapısından içeri girdi. Üzerindeki hiçbir şeyi çıkarmadan yatağına uzandı. Bütün gece boyunca düşünecekti. Hem hırpıları hem de canını sıkan şeyi. Arada bir uykusuzluk sorunu çeken arkadaşı Ell kısa süren sohbetler yaptı. Eninde sonunda yattığı yerde uykusuzluğa yenik düştü.



Sabah olduğunda güneşin ilk ışıkları ile zaten huzursuz olan bilinçaltı Paula’ yı sarsılırcasına uyandırdı. Genç kız kıyafetleri ile uyuduğundan hiç zorluk çekmeden elini yüzünü yıkamaya gitti. Dağılmış saçlarını aynada gördüğünde hiç önemsemedi ve ıslanan yüzünü havluya kuruladıktan sonra, dün akşamdan hazır çantasında duran yiyecekleri alıp bahçeye inmek üzere yatakhaneden çıktı. Hızlı hızlı bahçeye doğru yürüdü. Midesinde açlık yüzünden garip ağrılar hissediyordu. Boğazına kadar vuran sancılar sabah soğuğunu hissetmesi ile biraz dindi. Hırpı bahçelerine doğru giden yolda güneşin yavaş yavaş ışığını vurduğu dağlara doğru bakıyordu. Gökyüzünün alacalı rengi şekil şekil olmuştı sanki. İyice yaklaştığı bahçelerde hırpılar hareketsiz duruyorlardı. Paula Maglor ile kendisinin adının yazılı olduğu bahçeye yaklaştığında hırpıcık uyanmış ve olduğu yerden biraz gerilemişti. ‘’ Bu sefer sağa sola fırlamıyor, bu da iyi bir şey. ‘’ diye düşündü Paula. Bahçeden içeri adımını attı. Hırpı belki de sabahın körü olması sebebiyle kaçmak için yeterli gücü kendinde bulamıyordu belki de Paula’ nın çabasını anlamaya başlamıştı. Genç kız olduğu yerde yere oturdu. Bahçenin içindeydi. Elimde ısırgan otları, diğer elinde ise meyan kökü şekerleri vardı. Bağdaş kurmuş olan biteni düşünüyordu. Maglor’ un soğuk tavrı, daha birkaç gün öncesine kadar yaşadıkları güzel olaylar, gördüğü rüyalar…



Bütün bunları düşünürken sağ elindeki meyan kökü şekerinden bir tane ağzına attı. Daha sonra elini tekrar dizinin üzerinden aşağıya sarkıttı. Baş parmağıyla işaret parmağı arasında duran şekerleme hırpıya sunulmuştu. Fakat Paula bunun farkında bile değildi. Duruşunu hissetmiyordu. Sanki hissizleşmişti düşünceler arasında. Birden sağ elindeki şekerlemelerde bir hareketlenme hissetti ve bakar bakmaz da minik hırpı şekerlerden birini ağzıyla alıp biraz uzakta yemeye başladı. Paula gülen gözlerle yaratığa bakarken, taklit taktiğinin işe yaradığını düşündü. Hırpıcık zevkle kendisine verilen şekerlemeyi yiyordu. Çekinerek Paula’ ya tekrar yaklaştı. Paula hareket edebildiği en yavaş halde kendi ağzına bir şeker daha attı ve elindekini de yaratığa uzattı. Biraz vahşice elindeki şeker yine yaratığın ağzındaydı. Yaptığından memnun halde yerinden doğruldu. Kahvaltıya gitmek için büyük salona doğru yola koyuldu. Hırpıcık Paula kalktığında biraz paniklese de, artık onu kandırmanın bir yolunu bulmuş olan Paula’ yı üzemedi.



Kahvaltıdan ve derslerle geçen koca bir günden sonra ortak salonda Maglor’ u yakalayabildi ve ona gelişmelerden bahsetti. Ertesi gün yani üçüncü günün sabahı birlikte buluşup yaratığı yeniden beslemeye karar verdiler. Zaman olanca hızıyla akrep ve yelkovanı hareket ettiriyordu. Paula ikinci günün ardından uyandığı sabahta, Maglor’ la buluşacağının bilincinde biraz hazırlandı. Saçlarını özenle taradı ve henüz doğan güneşle birlikte Maglor’ un yanına, hırpı bahçelerine gitmek üzere yatakhaneden çıktı.



Bahçelere geldiğinde Maglor’ u orda buldu. Ufak bir sohbetten sonra aynı taktiği Maglor’ da denedi ve sonunda her ikisi de sorunsuz şekilde yaratığı beslemeyi başarmışlardı. Sabrettiklerine değmişti. Yaptıklarını rapor etmek üzere birlikte ortak salona gitmeye karar verdiler. Paula’ nın gözü giderken bile hala minik yaratıktaydı. Maglor’ un nazikçe kolundan çekmesi ile ortak salona doğru yöneldiler.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Charlie von Diederich
Seherbaz Karargahı & UBBP Genel Başkanı
Charlie von Diederich


Erkek
Ruh hali : [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Boupi3
Mesaj Sayısı : 2101
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12549
Ekspresso Puanı : 49
Kayıt tarihi : 05/05/08

[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Empty
MesajKonu: Geri: [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]   [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Icon_minitimeCuma 25 Tem. 2008, 15:10

II. Gün

''Sayın John Stewen Peterson!! Ödevimizin ikinci gününe hoşgeldiniz! Hırpıyla geçireceğiniz eğlence (!) dolu dakikalar hakkında neler düşünüyorsunuz?''

Kıkırdayarak sorduğu bu saçma soru, her saniye gerildikçe gerilen ortamı biraz daha rahatlatmak içindi. Neşelendirmeyi ve kasvetli ortamlara eğlence getirmeyi çok iyi beceren biri olarak, haylaz hırpılarla boğuşmadan önce yapmak istediği tek şeydi espriler, komik gırgırlar... Fakat yine de bahçeye doğru adım attıkça içinde oluşan sıkıntıyı bastıramıyordu bi' türlü. İlk günkü yaşadığı işkence ve nafile uğraşları az sonra da yapabilecek olma ihtimalinin yarı yarıya olması, kafasını karıştırıyordu. Böyle olasılıkları kafasından atmaya çalıştıkça, tıpkı bir kene gibi izler kalıyordu, hem de daha şiddetle artıyordu bu düşünceler. Şu anlık tek istediği, verilmiş olan ödevi lâyığıyla yerine getirip binasına bolca puan kazandırmaktı. Herhalde bu kadar uğraştan sonra gerçekleşirdi de. Akabinde hepsi nafile uğraşlar olmuştu ama az sonrası için çeşitli umutlar besliyordu Charlie. Kendisinin umduğu gibi hırpılar Charlie'ye alışmış olabilirdi, yani nasılsa ilk günün vermiş olduğu izlenimi unutacak kadar şapşal olamazlardı herhalde. O kadar uğraşı, çabayı ve beraberinde getirdiği her şeyi. Fazlasıyla saçma şeyler düşündüğünün farkındaydı Charlie ama içinde beslemiş olduğu umut, yine parlamaya başlamıştı işte.

Uzaktan fazla net görünmeyen, bu yüzden bir anlık yanlış düşünceyle Charlie'ye kendini miyop sandıran görüntü gittikçe daha da anlam kazanıyordu. Fazla görünmese de kendi bölmelerindeki yer, diğerlerine göre daha dağınık ve düzensiz bir biçimde gibiydi. Merak ettiği görüntüyü çabuk elde edebilmek adına adımlarını hızlandırırken, endişeyle hırpının olduğu yere geldi. Ortalığı kocaman açılmış gözleriyle süzdü. Heryer darmadağın olmuş, sanki yolunmuş gibi duran samanlar ortalığa saçılmış, kısacası ortalık resmen bir savaş alanına dönmüştü. Dehşet verici bir ifadeyle John'a dönüp yavaşça yutkunurken ne söyleyeceğini bilemiyordu. Mavi gözleri tekrar kendisini şaşkınlık ve hiddete sokmuş olan hırpıya döndüğünde gerçekten ağlamak istiyordu. Fakat bunları tahmin etmeliydi, kitapta haylaz hırpıların kendisine bırakılan yiyecekleri bir savaş ilanı gibi algıladıkları özellikle belirtilmişti. Asıl buna kulak asmayan Charlie şimdi kendisine kızmalıydı işte. Her ne kadar fazlasıyla pişman olsa da geri dönüşü olmayan bir yola çoktan zemin hazırlamıştı bile, kendi elleriyle.

''John, şimdi ne yapacağız peki?'' Ne yapacağını çok iyi bilse de işine gelmiyordu. İşlediği tüm kabahatleri arkadaşına yüklemek istiyor gibi bir hale bürünmüştü. Ama bunu ona yapamayacağını çok iyi biliyordu, hem kitapta yazılan o detayı okumamış olması kesinlikle kendi suçuydu. En azından kendisi için okuyabilirdi. Vücuduna her dakika pişmanlık duygusunu aşılayan düşünceleri bir kenara bırakarak, isteksizce dünden koymuş olduğu fakat hiç el sürülmemiş yemek tabağına yöneldi. Bir an için duraksayarak tekrar eğildi ve tabağı sıkıca eline aldığında hırpıya vermekle vermemek arasında kaldı. Hemen elindeki her türlü yiyeceği bahçenin uzak noktalarına sinirinden fırlatabilirdi ama bu kesinlikle kendileri için zarardan başka bir şeye yol açmazdı. Bu noktaya kadar gelmiş olduktan sonra geri dönemez ya da pes edemezdi. Sadece derin bir nefes verdiği an gözlerini kapatan Charlie, bir o kadar uzun bir nefes daha koyuverdikten sonra gözlerini tekrar açmıştı. Akabinde hızla hırpının önüne uzattığı tabağı hayvanın kaçış yönlerine doğru bir engelmiş gibi koydu. Hırpı nereye kaçarsa tabağı onun önüne koyuyordu. Bu gittikçe bir oyun hâlini alıyordu ve fazla zevk verdiği de söylenemezdi. Sadece dakikalardır eğilip bir yerlere uzanmış olmanın verdiği ağrılar hediyeydi bu oyundan kendisine.

''Gıırrrr!!'' Dişlerini sıkarak tekrar vücudunu düzeltip dikleştirdiği an kendi başarısızlığının verdiği siniri öfkeyle dışarı vurmuştu. Belli belirsiz kelimelerle ağzından dökülen bu öfke belirtisi, her ne kadar yaratılmak istenmese de isteksizce gerçekleşen bir olay gibi su yüzeyine çıkıyordu. Üzgün bir ifadeyle John'a bakıp dudağını büzdü ve hırpıyı gösterdi. Artık ne derece sıkıntı yaymaya başladığını kendisi de çok iyi biliyordu ama ne yapacağını şaşırmıştı. Hırpıdan aldığı negatif enerjiyi John'a yayan bir aracı olmuştu resmen. Elinde kalmış olan tabağı tekrar yere bıraktığında bahçeden çıkıp da gitmek için can atıyordu ama sürekli bir yerlere çarpan hırpıya da kıyamıyordu işte. Aşırı derecede artmış olan hayvansevgisi her ne kadar bu haylazla yerle bir olmuş olsa da, merhameti onu yalnız bırakmamıştı anlaşılan. Farkında olmadan kendini teslim ettiği acıma duygusu Charlie'yi birkaç saniyede esir almıştı işte. ''H-hayır, bir hırpıya acımamalıyım. O bana acımıyorsa ben de ona...'' Tam bunları düşünürken hırpının tabağa doğru ilerlemesiyle sözünü yarıda kesti. Acaba bu sefer yiyecek miydi? Minik siyah burnuyla yemeği koklayan hırpı, önündeki yiyeceklerden sadece bir lokma aldı ve geri çekildi.

''Tanrım! John! Başardık! Başardık! İşte biz!'' İri iri açılmış gözleriyle kocaman bir gülümseme yayarken durumdan oldukça hoşnut ve mutluydu. Aynı zamanda parlak gülümsemesi kendisini şirin de gösteriyordu. Ama bu sadece bir lokmaydı ve tabakta hiçbir değişiklik olmamış gibi gözüküyordu. Yine de sonunda -küçücük de olsa- bir şeyler başarabilme duygusu kendisini fazlasıyla mesut etmişti. İkinci günün sonlarına doğru başarmış olsalar da hırpıya tekrar baktığında tüm gülümsemesi sönmüştü. Hırpı çıldırmış gibi oradan oraya koşuşturuyor, heryeri talan ediyordu. İstemeden irkilen Charlie ona okkalı bir tekme savurup kovmak istedi ama kendisini engelleyen merhameti yine boy gösteriyordu. ''B-bu kaçık hayvanın hoşuna gitmedi mi bu yemek! Hem daha bir lokma yedi! Devamını da yeseydi tadını alırdı! Şapşal!'' Yeniden yıkılmış olmanın verdiği üzüntü ortaya çıkmıştı bu sefer. Kuş kadar küçük bir lokma yemiş olan hırpı delirmiş gibi bir oraya bir buraya koşuşturup duruyordu. Artık buna dayanamayan Charlie, John'a çıkmalıyız gibi bir hareket yaptı ve bahçeden ayrılmaya koyuldu. En azından son günleri olan yarın için umutlar besliyordu her ne kadar ikinci günleri berbat olmuş olsa da. ''Evet John, gidelim hadi. Yarın bakarız madem böyle istiyor bay veya bayan hırpıcık!''

III. Son Gün

S.Y.B. Ödevlerinin son günlerini yaşayacak olmalarının verdiği hüzün, tüm düşüncelerinde boy gösterirken halinden fazla memnun sayılmazdı, çelişkeye düşmüştü. ''Ya başaramazsak?'' Tekrar yürümeye koyulmuş olduğu ödev arkadaşı, yakın dostu John'a soru sorup dururken, ne kadar pesimist bir biçimde davrandığının gayet iyi farkındaydı. Yine de bunların en kötü ihtimal olduğunu bahane ederek, kendisini bu negatiflikten dolayı suçlayan öz sesinden kaçmaya çalışıyordu. Çünkü onu dinlemeye tahammülü kalmamıştı artık, tükenmiş gibi hissediyordu kendini. Artık bugün de başaramazlarsa kötü not almaya maruz kalacaklar, hâliyle boyun eğeceklerdi. Akabinde bu da hiç sevmediği bir olay olarak performanslarına kazınacak, hepsinin yüz karası olacaktı. Bunu hiç istemeyen bu yüzden içi hırsla dolan Charlie yeniden bahçeye girdiğinde ortalığın talan olmuş olmasına fazla şaşırmadı. Tekrar yemek tabağına doğru eğildi ve arkadaşı John'la birlikte hırpıya yaklaştılar.

John onu beslemeye gayret gösterirken Charlie yorulmuş, dinlenmeye çalışıyordu. Yine de arkadaşını zor bir durumda bırakmak istemeyişi kendini yeniden çalışmaya iterken, bugün başarmış olduklarını hayâl ediyordu bir yandan. Bu sadece bir hayâl de olsa en kısa zamanda gerçeğe dönüştürülebilecek bir olaydı. Hızla aklından geçen düşünceleri bir kenara bırakırken yeniden arkadaşı John'dan tabağı aldı. O da harap olmuş gibiydi, iki gün başaramamış olmanın verdiği üzüntü tüm yüz hatlarına yerleşmişti sanki. Ama bir gerçek vardı ki, Charlie'den daha fazla katkıda bulunmuştu bu ödeve. Yine de yarım yarıma 'kardeş payı' olarak görmek istiyordu Charlie bunu, yoksa hafiften bozuluyordu bu düşündükleri yüzünden kendisine. Daha sonra dikkatini toplayarak hırpıya tekrar uzattığı tabağı itinayla izledi. Minik ve usandırıcı yaratağın melek yüzlü şeytan olduğunu da notlarına ekleyecekti gerçekten. Kıkırdayarak olayları izlemeye koyulmuş iki arkadaş, hırpının tabağa doğru yaklaşmasını hayretle izledi. Sonunda başarıyorlar mıydı? Hayvan, gittikçe daha da yemeye başladı ve en sonunda tabağı silip süpürdü.

''Yaşasın! Yaşasın! Bu sefer kesin başardık John, kesin!'' Artık dün gibi olma şansı da yoktu çünkü tüm yemekler silip süpürülmüş hâldeydi. Bu kadar fazla gülmekten ağız kasları yorulan Charlie'nin bir an için başı döndü fakat olduğu yerde kalakaldı öylece. Bu denli uğraşlı üç gün onu gerçekten fazlasıyla yormuştu. Ardından isimlerinin yazılı olduğu tabelaya doğru tutundu. Sonra John'a bakarak tekrar gülümsedi. Her şeye rağmen çok mutluydu, en azından iyi bir not alacaklardı kesinlikle. Ardından cüppesinin geniş cebinden çıkardığı -hayret ki buruşmamış- parşomeni John'a uzattı. Tüm gözlemleri arkadaşı yazacaktı. Aslında ona yüklendiği için kendisini üzgün hissediyordu ama kendisi de konuşacaktı elbet. ''Huysuz ama acınacak haldeler. En azından koyulmuş olan sihirli engellere çarpınca çok masum ve zavallı oluyorlar.'' Utana utana John'a yazması için bilgiler (!) vermeye çalışırken John'un da bunu değiştirerek yazmasını umuyordu. Çünkü söyledikleri bir hayli saçmaydı sanki, kendi merhametini ödeve katmamalıydı. Sonuçta ikisi de ödevi birlikte yapıyordu ve bilmeleri, paylaşmaları gereken önemli noktalar vardı.

John, yazısını bitirdiği zaman parşomeni Charlie'ye uzatmış, Charlie de yazılmış olan notları dikkatle okudu. Daha sonra John'a dönerek gülümsedi. ''Sanırım bu ödev de buraya kadarmış.'' Evet, bitmişti. Her şey tamamıyla bitmişti. Büyüttükçe büyüttüğü ödevin sonuna gelmişlerdi. Bundan sonrası artık sadece bahçeden ayrılmak ve profesörün odasına koyulmaktı. Yine de halâ engellere çarpıp düşen hırpıdan ayrılmak istemiyor gibi bir his vardı Charlie'nin içinde. Ona sahiden alışmıştı ama ayrılmaları gerektiğini de çok iyi biliyordu. Aynı zamanda onu puan kazandırma nedenleri olarak gördüğünden çok da sevmişti. Birkaç dakika böyle durduktan sonra John'la birlikte profesörün odasına gitmek üzere bahçeden çıktılar. Sadece Charlie, arkasına dönüp dönüp hırpıya bakıyordu. Biraz yamuk ve üstünde isimlerinin yazılı olduğu tabelayla, sürekli sihirli engellere çarpıp düşen zavallı bir hırpı gözünün önünde gittikçe küçülüyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
John Stewen Peterson
Seherbaz
John Stewen Peterson


Erkek
Ruh hali : [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Yuppirt8
Mesaj Sayısı : 813
Yaş : 32
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12198
Ekspresso Puanı : 6
Kayıt tarihi : 15/03/08

[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Empty
MesajKonu: Geri: [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]   [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Icon_minitimeCuma 25 Tem. 2008, 19:05

II. Gün

John ayaklarının altında kurumanın etkisiyle yeşil hallerindeki halinin tersine kıvrılmış ve açık kahverengi bir tona bürünmüş bir çok yaprak ezilirken sessizce ilerlemeye koyulmuştu. Hafif bir sonbahar rüzgarı ile koyu sarı saçları hafif hafif dalgalandırmasına aldırmadan ilerlerken her adımda hırpı bahçelerine daha da fazla yaklaşıyordu. Bir çok sihirli yaşam alanının olduğu bahçenin her adımda büyümesi de bunu doğruluyordu zaten. Kaşları düşünceli bir tavırla çatılmıştı ve aklından geçen bir sürü şeyle gözlerini sadece Hırpı bahçelerine odaklamış bir şekilde ilerlemeyi sürdürüyordu. Önceki gün yağmur yağmış olmalıydı ki bunun etkisiyle burnuna dolan toprak kokusu doğanın onu yatıştırmak için sunduğu bir hediyeydi. En azından bunun verdiği rahatlığa tutunarak içindeki umutsuzluğun karanlığına gömülmemeye çalışıyordu. Toprak kokusu da olmasa zaten heyecandan düşüp bayılabilirdi. Ancak her şeye rağmen tavrı sabitti. Sanki hiçbir şey hissetmiyormuşçasına davranıyordu. Sadece düşünceli görünüyordu o kadar.

Kendini rüzgarın burnuna doldurduğu toprak kokusuyla yatıştırmaya çalışırken düşünüyordu. Zorlu bir ödevin ikinci günündeydiler. Başta kendini o kadar da zor olmadığını düşünerek yatıştırıyordu ama şimdi öyle değildi. İlk gün o kadar o haylazın peşinden koşturmuşlardı. Peki ne elde etmişlerdi?Yorgunluk…Kendilerini Gryffindor kulesi ortak salonundaki koltuğuna atışını hatırlıyordu da neredeyse koltukta bayılıp kalacaktı o gün. Nitekim ödeviyle uğraşıyorken bayılmış da sayılırdı. Ama bu uyku sessizliği iyi olmuştu ve bir dostunun daha acılarını paylaşmıştı. Zihnindeki düşünceler bunların aklından geçmesiyle bir an Brooke’a yönelmişti. Bunu fazla uzatmadan yeniden görevini düşünmeye zorladı hemen ve uzun bir uğraşla bunu başardı. Merlin aşkına zihninde onca şey dönerken kafasını toplamak ne kadar zordu. Ama şimdi sadece ödevi düşünmeliydi. Bu küçük haylazın güvenini kazanmakla ilgili bir şeyler bulmalıya yoğunlaştı. Ancak bu sefer de Charlie sözleriyle güldürerek aklını dağıtmıştı.

-Vay canına Charlie… Hiç fena değilsin. Bence buralarda harcanma direk Gelecek Postasında bir yer edin. Bu olay için manşet olarak şunu koyabilirsin mesela. Çılgın profesörün ödeviyle cinnet geçiren iki Gryffindorlu ST Mungo’ya kaldırıldı. -kahkahaları yürüdükleri patika yolda yankılandı birkaç dakika ve sonra konuşmayı sürdürdü-Hoş şaka bir yana gerçekten de öyle olmasından korkuyorum. Derin bir nefesle burun deliklerine bir kez daha doldurdu toprak kokusunu. Charlie ile şakalaşmasının ardından burunlarına dolan toprak kokusu gerçekten büyük bir rahatlığın bedenine yayılmasını sağlamıştı. İşte onu seçmesindeki temel sebeplerden biri de buydu. John ne zaman umutsuzluğa kapılsa Charlie; Charlie ne zaman umutsuzluğa kapılsa John neşelendirip umutsuzluğun karanlık bulutlarını dağıtacaktı. Sadece bu işte değil bir çok işte aynı durum geçerliydi. Tam da bu yüzden onunla gerçekten de oldukça iyi anlaşıyor ve bir çok işinde yanında tutuyordu. Şimdi daha rahatlamış bir şekilde ilerlemeye koyulmuştu.

Attıkları birkaç adım artık daha güçlü olmuştu. Hırpı bahçelerinin patikaya ilk adımlarına atarken ki loş küçük görüntüsü her adımda büyüdü, büyüdü ve onlara küçük bir sürprizi gösterdi. Kendi gidecekleri bahçeyi iyi biliyordu. Zaten gözüne ilk çarpıyordu bahçe ve adının levhasından belli oluyordu. Evet oydu ve o bahçe sağı ve solundakilerin aksine felaket durumdaydı. İlk gün öbek öbek dizilmiş olan samanlar dağılmış ve yağmurun etkisiyle hafif çamurlu toprağa karışıp mozaik bir görüntü oluşturmuştu. Koydukları kova yerlere yayılmış ve yiyecekler çamurla kaplanmıştı. Yanlarında getirdikleri diğer kova olmasa yiyecek de bulamayacaklardı. Hırpı ise sanki hıncını aldığına sevinmişçesine girdiği köşesinde öylece duruyordu. Bu ilk günün ne kadar büyük bir felaket olduğunu açıkça gösteriyordu. Öylesine ki o koşuşturmaca sonrasında kitapta hırpılar hakkında okuduğu notları unutmuşlardı. Notlarda yiyecek bırakılıp giderse hırpının buna benzer şeyler yaptığı söyleniyordu. Zira John kendi anılarında da yaşamıştı bunu ama o gün hepsi uçup gitmişti. Kendi kendine lanetler mırıldandı. Neyse ki profesörün büyüsüyle hırpı diğer yerlere zarar vermemişti. Anlaşılan profesör bunu çok da iyi tahmin edebilmişti.

-Ne mi yapacağız?… Bu haylazla uğraşmaya devam edeceğiz. Ama unutma Charlie önce güvenini kazanmalıyız. Derin bir nefes verirken Charlie yemeği koymaya uğraşırken ona yatıştırıcı sözler söylemeye ve Charlie’nin ulaşamayacağı yerlere giderek onu engellemeye başlamıştı. Bu uzun işle uğraşırken kendi kendine şarkı mırıldanmaya başlamıştı. Biraz hareketli ve neşeli bir şarkıydı ki hayvanın sanki ilgisini çekmişti. Boncuk gözler onu izlerken sevecenlikle gülümsedi ve göz kırptı. Hayvan başını hafifçe yere indirip kaldırdı. Ne demeye çalışıyordu. Devam etmesini mi söylüyordu. Sesinin pek de fena olmadığını düşünüyordu zaten ki devam etmeye koyuldukça hayvanın Charlie’yi daha az zorladığını görebiliyordu. Bir an Charlie’nin kendisinin davranışının nedenini anlayıp anlamadığını merak etti. Ama muhtemelen ne yaptığını görmüyor bile olmalıydı ki sıkıntılı tavrını sürdürüyordu. O kadar derin ve sıkıntılı düşüncelere dalmış olmalıydı ki John’u görmüyordu bile.

John şarkını söylerken hayvana biraz daha yaklaştı başta geri çekildi ama gülümseyerek bakarken hareketsiz kaldı. Kendisini dikkatle izlediğini fark etti. Şarkı değil büyü yapıyormuşçasına etkilenmiş görünüyordu hayvan. Başarmaya yakın olduğunu hissedebiliyordu. Charlie’nin sıkıntılı söylenmelerine aldırmadan kendini olabildiğince sakin tutmaya çalışarak şarkıyı sürdürürken parmağını hafifçe yukarı kaldırdı. Hayvan bir süre sonra başını yukarı kaldırmıştı. Ağır ağır bir yarış çember çizen parmağı masmavi gökyüzündeki beyaz kütleler halindeki bulutların üzerinden kayarak Charlie’nin koyduğu kaba yönelmişti. Hayvanın bakışları bir süre ona dikildi. Parmağını hala dikmesinin ardından John’a baktı bir süre John gerçekten gülümsedi bu sefer. Hayvan ağır ağır adımlarını atarken çıkardığı sürtünme sesini kalbinin hızlı atışları gölgeliyordu. Sonunda yiyeceklerin olduğu kaba siyah burnunu dayamıştı ve bir şey yemişti.

-Evet... evet… Sonunda. dedi şarkısını kesip gülerek. Ancak sanki şarkıyı kesince sanki büyü bozulmuşçasına geri çekilmişti. Yüzünü buruştururken Charlie’nin sözlerinin etkisiyle mi yoksa şarkının kesilmesiyle hatasını fark etmesiyle mi bilinmez oradan oraya koşuşturmaya başlamıştı. Kim bilir belki yemeğin zehirli falan olmadığını anladığına seviniyordu. Hoş pek de öyle gözükmüyordu. Charlie’nin omzuna dostça dokunarak onu sakinleştirmeye çalıştı. Sonra da gitmekten bahsettiğinde ilk günkü hatayı yapmayarak yiyecekleri aldı. Günün yorgunluğunu almak istercesine derin derin havayı içine çekerek göğüslerini doldurdu. İlerlere saklanmış olan hayvana gülümseyerek bakarken Charlie’nin sözleri kafasına takıldı. Bay veya bayan hırpıcık... John’a göre o bir bayandı ve kalbini kazanmak yolunca önemli bir adım atmıştı. Yarın gerçekten daha güzel bir gün olacaktı.


III. Gün

İşte maceranın sonu için üçüncü kez yine bu patika yola düşmüştü. İlk gün bir fiyaskoydu. Sadece yorulmakla kalmışlardı. bugünün sonunda yazacağı not için Charlie’ye getirmesini tembihlediği parşömenlere bunu mutlaka ekleyecekti açık sözlülükle. Başarısızlıklarını kabullenecekti. İkinci gün ilk güne göre daha iyiye gitmişti. Şarkısı ufak bir parça işe yaramış ve az da olsa yemeği yemişti. Belki şarkısını bitirmese sonuna kadar yerdi ama o an Charlie’nin heyecanına ortak olmamak elde değildi. Yine de yemekten ufacık da olsa yemesi ölmediğini görüp dost olduğunu anlar demek oluyordu. Buna aslında inanmak istediği için mi inanıyordu açıkçası bilemese de böyle düşünüyordu. Küçük haylaz prenses şarkılarını beğendiğini görmek aslında hoşuna gitmişti. Onun kalbini fethetmek için ufak bir artısı olmuştu. Yanındaki Charlie’nin sözlerine karşılık gülümseyerek omzuna dokundu.

-Başaracağız Charlie... Buna inan. Bana kalırsa o bir dişi ve kalbini kazanacağız onun bugün. Hissediyorum. Olabildiğince inanç dolu bir sesle söylese de ufak soru işaretleri ve üpheler içini kemirmiyor değildi. Derin bir nefesle havayı ciğerlerine doldurdu. Vaktin erken olmasının dolayısıyla hava biraz soğuk olsa da bulutların azlığı ve ağaçların arasından cılız huzmeler halinde dolan güneş bugünün güneşli olacağını gösteriyordu. Dünden bu yana yağmur yapmamış olmalıydı. Ayaklarının altındaki toprak kuruydu. Kurumuş yaprakların kimisi çamurla karışıp donmuş olsa da hala çoğu ayağının altında çıtırtılar çıkarıyordu. Birçok büyülü odacıktan oluşan kafese doğru ilerledikçe kafesler büyüdükçe inancına rağmen içini kaplayan korku ve karamsarlık da sanki aynı oranda büyüyordu. İçinden onları atmaya inançlarına tutunmaya çalışarak adımlarını hızlandırdı.

Hızlanan adımlarının ardından çok geçmemişti ki hırpının yaşadığı yere varmışlardı. Hırpının başını kaldırdığını ve boncuk gözlerini ikiliye diktiğini görüyordu. Dili olsa kızgınlıkla defol mu yoksa sevinçle hoş geldiniz mi derdi merak ediyordu. Alana bakarken yere koyduğu kabı eline alıp işe girişen Charlie’yi izlerken diz çöktü ve hayvanı gülümseyerek izlemeye koyulurken önceki gün olduğu gibi Charlie’nin ulaşamayacağı yerlere gitmemesi için önüne geçip ara ara ara onu sıkıştırıyordu. Aslında bu iş eğlenceli de gelmeye başlamıştı. Kendini köpeği Rax ile oynuyormuş gibi hissetmeye başlamıştı. Hayvan hala onlardan kaçmaya ve yemekte tereddüt etmeye koyulmuşken yemeği verme sırası John’a geçmişti.

-Merhaba yaramaz prenses… Beni hatırladın mı?Hani dün şarkı söylemiştim. Beğendin dimi onu?Ha?... Beğendin demek. Dün bundan bir parça yemiştin hatırlıyor musun prenses?Kaç gündür aç olmalısın. Bak bu kovada onlardan var yemek… -Hırpı şüpheyle bakıyordu hala tabağa. Kimbilir belki zehri şimdi koyduklarını düşünüyordu onu rahatlattıktan sonra. Bu fikirle umutsuzluğa kapılsa da yüzündeki gülümseme silinmedi-Hadi ama bunların hepsi tatlı leziz… Oyun mu istiyorsun. Güzel kaç sen ben kovalayayım. Ama yorulduğunda bundan yiyeceksin tamam mı? Hırpı ıslak burnunu titreterek ona baktıktan sonra hafifçe başını eğmişti. Evet mi demek oluyordu bu. Sonra kaçmaya başlamıştı. John güldü. Anlaşılan gerçekten de oyun istiyordu. Kim bilir belki de havalı prenses John’un biraz daha peşinden koşmasını istiyordu. John hafif kıkırdamalar eşliğinde ürkütmeden hırpının peşinden gitmeye çalışıyordu. Dünkü dağınıklıktan kalma bir oduna takılıp düşünce her şeye rağmen haline kıkırdamaya başlamıştı ki Charlie de buna eşlik ediyordu.

John yattığı yerde gülerken hırpı sanki çabasını yeterli bulmuştu. Ne peşinden koşan John’u ne de gittikçe ruhunu saran umutsuzluklarla mücadele etmeye çalışan Charlie’ye beklediği ödülü verircesine yaprak çıtırtıları ve pençe sürtünmeleri eşliğinde ağır ağır ilerlemeye devam etti. Her adımda daha da yaklaşırken John’un gülüşü heyecan dalgasıyla yavaşlamıştı. Hırpı burnunu titrete titrete ilerlemeye devam ederken gözleri ona odaklanmıştı. Hemen bir şarkıya başladı hafifçe. Hırpının boncuk gözleri bir an John’a döndü. John göz kırpıp şarkıya devam etti. Ona bir yemek müziği hediye etmek istiyordu. Her şeye rağmen teşekkür etmek için. Hırpının adımları şarkıyla sanki şarkıyla daha hızlanmıştı. Birkaç hızlı adımın ardından kovaya ulaşmıştı. Titrek burnuyla kokladıktan sonra kovanın içindekileri yemeye başlamıştı. Çıkan kütürtülerin seriliği iştahla yediğini gösteriyordu. John olduğu yerde neşeyle zıplarken bu kez ona aldırmamıştı.

-Evet... Evet oldu. Başardık… dedi neşeyle gülerek. İşte sonunda tüm uğraşları karşılık bulmuştu. Bu sahneyi göremeyeceğinden öylesine korkmuştu ki. Hızla Charlie’den parşömenleri alarak Yazmaya koyuldu. İlk günü aklına getirdi. Tamamen yanlışlıkla dolu fiyasko bir gündü. Peşinden öyle koşmamalılardı yada kabı oraya kesinlikle bırakmalılardı. Bunda kesinlikle ilk olmasının etkisi büyüktü. Kısa bir duraklamanın ardından Charlie’nin şakalı sözleriyle rahatlıkla gülerek ilk günle ilgili notları etkili bir dille yazmaya çalıştı. İkinci günün kötü balayıp bir parça iyi bittiğini ve güvan sağlamada önemli bir adım attıklarını yazdı. Son günün başarısını da ekledikten sonra Charlie’ye gülümseyerek uzattı. Onun da onaylamasından sonra hırpıya göz kırparak oradan ayrılıp profesörün odasına doğru yola koyuldu. Zamanları çok azaldığından adımlarında acelecilik vardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
Mathilda Mythill
Slug & Jiggers Sahibesi
Mathilda Mythill


Kadın
Ruh hali : [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Yeasj3
Mesaj Sayısı : 210
Yaş : 34
Kan statüsü : safkan
Galleon : 11995
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 19/06/08

[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Empty
MesajKonu: Geri: [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]   [SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon] Icon_minitimeC.tesi 26 Tem. 2008, 03:46

I. GÜN

Öğrencilerin dışarı çıkmasının yasak olduğu saatte indi Mathilda Hırpı Bahçeleri'ne. İlk gün sona ermişti. Öğrencilerin ne yaptığını merak ediyordu. Bir elinde birkaç parça parşömen ve mürekkebi uzun süre bitmeyen, uzun yolculuklarda çok işe yarayan bir tüy kalem, diğer elindeyse asası vardı.

"Lumos!"


Asasından çıkan ışık huzmeleri bahçeciklerde bazı kıpırdanmalara sebep olmuştu. Mathilda umursamadan yürümeye devam etti.

İlk bahçeciğe vardı, tabelada yazan isimleri parşömene not etti ve bahçeyi incelemeye başladı. Beklediği gibiydi, asasını bahçecikte dolaştırınca birkaç ölü böceğe rastladı. Gördüklerini not etmeye başladı:

"Charlie Adolph Monaghan ve John Stewen Peterson

Bahçe darmadağın,
Solucan ve böcek seçimi neredeyse doğru
Hırpı görünürde yok"


Hırpıyı bu karmaşada aramadı. Kıkırdamasını fazla tutamamıştı. Bahçenin hali içler acısıydı. Daha da beterlerini görme hazırlığı yaparak bir sonraki bahçeciğe yürüdü. Hayal kırıklığı yaratan bir manzarayla karşılaştı. Bahçe dağınık değildi.

"Paula Lilith Do'urden ve Maglor Silimaurë

Bahçede pek bir dağınıklık yok.
Ancak hırpı fazla tehditkar görünüyor."


Dikenlerini havaya dikmişti. Mathilda, orada daha fazla kalmaması gerektiğini düşünüp ilerledi. 3. bahçecik de dağınıktı. Mathilda'nın istediği oluyordu. Hata yaparak öğrenmek, en iyi öğrenme şekliydi. Not almaya devam etti:

"Elina Lora Dark

Bahçede birkaç böcek ölüsü var.
Yiyecek seçimi doğru, ancak bahçe dağınık görünüyor.
Hırpıdan eser yok"


Esnedi. Sıkılmıştı şimdiden. Daha heyecanlı olacağını düşünmüştü bu bahçecikleri değerlendirmenin. Gözlerini açık tutmaya çalışarak devam etti. Uygulama yapılan bahçeler bitti diye düşünüyordu ki üstünde isim yazılı bir başka tabela gördü. Bahçedeyse bir değişiklik yoktu, kullanılmamış gibi görünüyordu. Kaşlarını çattı ve formalite icabı not aldı:

"Johnny Amoux Malfoy

Bahçe fazla dağılmamış, hırpının aşırı tepki gösterdiğini düşünmüyorum. Yiyeceklerden de iz yok bahçede. Büyük ihtimalle öğrenci adını yazdı ve uğraşmadan geri döndü."


"En azından adını yazma akıllılığı göstermiş." diye geçirdi içinden. İlk günkü çalışmalar bitmişti. Sonraki günlerin daha iyi geçeceğine inanıyordu.


II. GÜN

~ Mathilda Mythill'in Odası ~

Değerlendirmeleri yapmış ve kendini yatağına zor atmıştı. Bu gün hırpıları aradığından daha yorucuydu. İlk günden pek de fark yoktu, ancak beklediği üzere öğrenciler deneyimleyerek öğreniyorlardı. Bazıları hatalarını telafi ediyordu. Başarılı olacaklarına emindi. Son bir kez iki günün de notlarını okudu ve masasının üstüne koyup dinlenmek için yeniden yatağına uzandı.

"2. gün sonu:

Charlie Adolph Monaghan ve John Stewen Peterson

Bahçe daha dağınık, ancak yeni yiyeceklerden eser yok

Paula Lilith Do'urden ve Maglor Silimaurë

Bahçe aynı, hatta hırpı kendine korunaklı bir yuva hazırlamış. Gerginliği geçmiş ancak aç olduğu belli.

Elina Lora Dark

Hırpıda ve bahçede değişim yok.

Johnny Amoux Malfoy

Hırpı biraz daha gergin görünüyor, büyük ihtimalle açlıktan.
Bahçe aynı."


III. GÜN

Mathilda kendisi için de eziyete dönüşen bu ödevin bittiğine seviniyordu. Tahmin ettiğinden daha yorucu ve daha sıradan oluvermişti. Son gün de tüm bunları onaylıyordu. Sonunda birçok öğrenci başarılı olmuştu, ama sadece yemek yedirmek konusunda. Doğru yemeği bulabilen sadece bir grup olmuştu. Öğrencilere hak veriyordu yine de, hırpıların neyi sevdiği pek belli değildi, ancak yine de yaşamlarını sürdürmelerini sağlayan yiyeceklerin solucan türünden olduğu su götürmez bir gerçekti. Yine de bu ödev kanıtlamıştı ki, öğrencilerin sihirli yaratıkların beslenmesi konusunda önemli bir derse ihtiyaçları vardı. Hem de teorik bir derse.

"3. gün

Charlie Adolph Monaghan ve John Stewen Peterson

Bahçe neredeyse aynı. İlk günden kalma yemekler büyük ihtimalle talan edilmiş bahçenin altlarında kalmış. Ancak hırpı sağlıklı ve mutlu görünüyor. (yeterince besin almış gibi, verilen yemeği yemedi)

Paula Lilith Do'urden ve Maglor Silimaurë

Bahçe aynı, hırpı biraz daha gergin görünüyor. Yediği her neyse sağlığına yaramamış.

Elina Lora Dark

Hırpı fazla gerilmiş. Yedirilen şeye bakılırsa hayli enerji toplamış ancak sürekli dikenlerini gösteriyor.

Johnny Amoux Malfoy

Bahçe aynı. Hırpı halsiz görünüyor. Aç değil. Büyük ihtimalle yediği şey ona fazla gelmiş, alışık olduğu bir yemek değil."


Yere bağdaş kurup oturdu. "Accio gramofon!" diye bağırdı. Birkaç dakika sonra havada zorlukla hareket eden, minik bir gramofon geldi yanına. Mathilda asasını ilk salladığında gramofondan belli belirsiz sesler yükselmeye başladı. Duyulabilir hale geldiklerinde, deniz halkı konuşmasına benziyorlardı. Rahatszı edici bir sesti Mathilda'ya kalırsa ama Hırpılar bu sesi nedense çok severdi. Onlara huzur verdiğini biliyordu.

Yeniden bağırdı: "Accio pıtırkurt kafesi!" Bu sefer kafes hızla gelmişti yanına, 1 dakikadan fazla beklemesine gerek kalmamıştı. İçindeki pıtırkurtlar bir o yana bir bu yana çarpmıştı yolculuk sırasında, bu yüzden her zamankinden daha iğrenç görünüyorlardı. Kafesin kapağını açıp önüne döktü pıtırkurtları.

*Pat! Pat! Güm!*

"Hay aksi!" Mathilda bir kez daha asasını salladı. Hırpıların bahçeciklerin dışına çıkmasını engelleyen büyü kalkmıştı. Yeterli enerjiye sahip ve aç olan hırpılar hızla Mathilda'nın önündeki pıtırkurt sürüsüne yürüdü. Zevkle yiyorlardı pıtırkurtları. Mathilda telaşla pıtırkurtların bir kısmını Wingardium Leviosa büyüsüyle havalandırdı ve halsiz kaldığı için hareket edemeyen hırpılara götürdü. Tok olanlarsa bir köşede toplanmış, diğer hırpıların çektiği ziyafeti seyrediyordu.

Akşam yemeği bitince Mathilda hırpıları kafeslerine koydu. Hogsmeade'de tuttuğu, sihirli yaratık değişimi yapmak için bağlantıları kurup hazırladığı depoya dönmeye hazırdılar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164/mat
 
[SYB] Hırpı Bahçeleri [6. sezon]
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Rp Out (6. Sezon)
» 3.Sezon
» 5. Sezon
» 9. Sezon^^

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: RPG İçi Sayfalar-
Buraya geçin: