|
| Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) | |
|
+4Elina Lora Dark Anna Luaná del Muñeco Elizabéth Adrianna Malfoy Emily L. Black 8 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Emily L. Black
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 90 Yaş : 69 Kan statüsü : Melez(Half-Blood) Galleon : 11998 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 21/06/08
| Konu: Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) Çarş. 09 Tem. 2008, 18:40 | |
| Güneşin ardında saklanan bir bulut kümesi, güneşin üstüne geçmiş gibi görünüyordu. Güneş sanki ürperiyordu olduğu yerde. Bir şeyden korkmuş gibiydi sanki. Bulutlardan mı korkmuştu yoksa? Gökyüzünden mi? Belki de yok olmaktan korkuyordu. Eriyip gitmekten. Dünyayı yalnız bırakmaktan korkuyordu. Güneşin korkusunu aldırış etmeden yatağında kıvranarak büyük bir hararetle yerinden doğrulmuştu. Gözlerini kamaştıran sıcacık güneşten kurtulmak için sade ve renksiz perdesini hızlıca çekti. Baykuşu Patrick onu alnından gagalamıştı. Onu cezalandırması lazımdı. Evet evet cezalandırması. Bütün gün kafesinden çıkarmayacaktı onu. "Ne yaptığını sanıyorsun sen? Neyse, sakin ol. Sakin ol. NASIL SAKİN OLUNABİLİR Kİ?" Baykuşu sahibinin kızgınlığını anlamış olmalıydı ki kafesine kendisi çekilmişti. Emily kafesin demir kapısını büyük bir hışımla kapatarak geceliğini çıkardı ve kıyafetlerini giydi. Kafasında saçmasapan bir şapka vardı. Yavruağzı renkli bir şapka. Takıları tüm boynunu bir yılan gibi sarmıştı adeta. Kalın ve uzun bir yılan gibi. Renkli renkli, çeşit çeşit, türlü türlü takılar. En küçük hareketinde konuşmasının duyulmasını engelleyecek kadar bir gürültü çıkarıyorlardı. Üstünde ise her zaman ki gibi bol bir kazak vardı. Kahverengi bu kazak onu zayıf gösteriyordu. Pantalonu ise aynı şekilde dar bir pantalondu ve pekte zevkli değildi. Kahverengi rugan ayakkabıları ve siyah çerçeveli gözlükleri onu iyice kapatıyordu.Eline aldığı kalın bir kitapla yemek yemeden odasının yolunu tuttu. Bugün ilk dersini verecekti. Gerçi hayatı ona çok ders vermişti... Öğrencilerinin parlak ve açık yüzlerini görmenin mutluluğunu yaşamak istiyordu. Büyük bir sevinçle öğrencilerinin sınıfa gelmesini bekliyordu. Tüm sınıflara vereceği bu ortak dersin nasıl geçmesini bekleyebilirdi ki. Tabiiki de curcuna bir ders olacaktı. Çünkü dersine kayıt yaptıran çok fazla öğrenci vardı. Ve daha kayıt yaptıranlar olacaktı elbette. Onların gelmesini beklerken tüm kırmızı puflarını düzenledi. Önlerine kahve fincanlarını koydu. Kahveleri onlar gelince dolduracaktı. Hala eli ayağı titrer bir halde masalarını ve yastıklarını düzeltti. Her şeylerinin tam olmasını istiyordu açıkçası Emilie. Her zaman ki aceleciliği ile kahveyi hazırladı. Yavaş yavaş kapı aralanıyordu. İçeriye bir Slytherin kız öğrenci grubu girmişti. Hepsine oturmasını işaret etti. Yavaş yavaş öğrenciler tamamlanmaya başlamıştı. Yüzlerindeki o parlaklığı, o heyecanı görebilmek mümkündü. Bir Ravenclaw grubu girmişti içeri. Şimdi de Hufflepuff'tan birkaç kız. En son ise Gryffindor'lular girmişti içeriye. Öğrencilerin garip bakışlarının esiri altında kalmış gibi hissediyordu kendini. Sınıfı inceliyordu öğrenciler. Önlerindeki kahve fincanlarını süzüyorlardı. Büyük sınıf pekte fena sayılmazdı. Birçok kırmızı puf vardı içeride. Öğrencilerin pufların içinde kaybolmuştu sanki. Dışarıdan esen rüzgar öğrencilerin ve Emilie'nin yüzünü yalıyordu sanki. Öğrencilerin masasında ise kahve fincanları, Kehanet kitapları ve kahve vardı. Emilie'nin masasında bir küre ve içi dolu kahve fincanı vardı. Ağzını şapırdatmamaya dikkat ederek kahvesinden yudumladı. Öğrencilerine büyük bir gülüşle baktı ve ellerini iki kez nazikçe birbirine vurdu. Çıkan ses eşliğinde öğrenciler ince fısıltıları bir anda kesildi. Zaten fısıltı kızlardan çıkıyordu.Herkesin sessizliği ile birlikte Emilie konuşmaya başladı. "Hepiniz sınıfa hoş geldiniz. Yeni Kehanet profesörünüz yani ben Emilie Guererro. Adımı bir çoğunuz daha önce duymadı biliyorrum. Bu sene müdireniz Derwent tarafından atandım. Bu derste tanışıp kaynaşma yapmayacağız. Eminim ki Hogwarts içerisinde muhakkak-ders dışında-tanışacağız. Bu dersimizde birinci, ikinci ve üçüncü sınıfları ilgilendiren bir konu işleyeceğiz. Fal; fallar geleceği veya geçmişi görmek demektir. Onun hakkında bilgi sahibi olmaktır. Geçmişte yaşadığınız bir şey geleceğinize vurabilir. Ya da yaşamadığınız bir şey. Bu çok karışık, anlamanızı da pek beklemem. Ancak bu derste kahve fallarını yorumlayacağız. Şimdi herkes kahvelerini yudumlamaya başlasın. Lütfen dibini bırakın ve ters çevirip koyun. Birbirinizin kahve fallarını okuyacaksınız. Bende sizinkini." Bu uzun konuşmasından sıkılmışa benzeyen öğrenciler hemen kahveleri hızla yudumlamaya başladılar. Emilie de onlarla aynı ritmle yudumluyordu kahvesini. İçini bir huzur kaplamıştı. Öğrencileriyle birlikte olmanın ona huzur verebileceğini tahmin etmemişti. Aksine bunun tam tersini olacağını zannediyordu. Fincanı ters çevirerek öğrencilerine gülümseyerek baktı kahvelerini bitirmelerini bekledi. Ders öğrenciler açısından sıkıcı ve zevkli geçecekti anlaşılan.Not1: Tüm sınıflara ortaktır(1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 7. sınıf öğrencileri)Not2: Pazartesi 7. ve Son Ders...- Spoiler:
Stefan Josh Valery Elizabeth Clara Murtle Lyusrs Outrots Pistons Melania Lizzie Livera Jacqueline L. Darkness James Tommy Parker Alessa Roxané Bernadea Stefania Valérie Bécaud Paula Lilith Do'urden Karyn Mia Silethe Vilerus Chas Le'Borge Ian King Stone Vendetta Lora Dégoût Jacquelyn L. Marquesa Evanna Eovyn About Elina Lora Dark Brooke Liberty Scott Célia Ellen F. Reeser Luisa Ruby Sanz Daphne GreenGrass Severus Anthony Alessia A. Dixyqué Maglor Silimaurë James Simon Lorgoff Elizabéth Adrianna Malfoy Ethelinde R. del Valdez Charlie Boone Monaghan Hayley Mireille Vance Daffodil Sophié L. D'Owen Rox Renske Nicole Marissa Magdalene Christophér Thomás Austin Mysteé Hannah Dwight
En son Emily L. Black tarafından Ptsi 21 Tem. 2008, 13:00 tarihinde değiştirildi, toplamda 6 kere değiştirildi | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) Cuma 11 Tem. 2008, 12:16 | |
| Paula daha sıcak yatağında uyanır uyanmaz bedenini yatağa bağlayan zincirler hissetmişti sanki. Öyle yorgun hissediyordu ki kendini, bir an için derslere girmemeyi bile düşündü. Açık kalan perdesinden dışarıdaki güneşe baktı. Hiç değilse güneşli bir gün olacak derken birden bol ışıklı hava yerini puslu bir manzaraya bıraktı. '' Bulutlardan nefret ediyorum. '' dedi Paula ve söylene söylene yataktan kalkıp elini yüzünü yıkamaya gitti. Döndüğünde güneş yeniden yüzünü göstermişti fakat bulutlu bir gün olduğundan Paula' nın keyfi kaçmıştı bir kere. Artık gün boyunca yüzünün gülmesi neredeyse olanaksızdı.
Yatağının yanına geri döndüğünde pencereyi açık buldu. Oysa ki pencereyi açtığını hatırlamıyordu. Pencereye birkaç adım daha attı ve olduğu yerde duralayıp tekrar düşündü. Hayır hatırlamıyordu. '' Herhalde dün açık unutmuş olmalıyım. '' diye düşündü ve içeriye giren soğuk havaya aldırmadan yavaş yavaş giyinmeye başladı. Cübbesinde ufak bir leke farketti birden. '' Olamaz... '' diye söylendi. Lekeli şeyler giymekten nefret ederdi. *Tergeo* diye az evvel yanındaki çekmeceden aldığı asasını salladı ve leke yokoldu. Paula' nın keyfi biraz olsun yerine gelmişti. Temel büyüler kitabını neredeyse başucu kitabı yapmış olmanın faydalarını böyle zamanlarda görüyordu.
Yavaş yavaş arkadaşının onun için özel olarak yaptığı çantayı yerleştirmeye başladı. Ders programının yazılı olduğu buruşuk kağıdı çıkarıp ilk dersinin ne olduğuna baktı. '' Kehanet dersi, sonunda... '' dedi Paula. Bu dersi çok beklemişti. Merakı profesörün gerçekten geleceğe dair tahminler yapıp yapamadığıydı. Bazı araçları kullanarak bunun mümkün olduğunu duymuştu. Gelecekten haber almak Paula için çok korkunç ama bir o kadar da ilginçti. Kehanet dersi kitabını, tüy kalemlerini, mürekkebini ve birkaç kişisel eşyayı da çantasına koyduktan sonra yavaş yavaş dersliğe doğru yola çıkmak için yatakhaneyi terketti.
Taşlı koridorlarda yürürken üşüdüğünü hissetti Paula. Burnunda bir kaşınma hissi duymaya başladı ve çok geçmeden hapşırdı. Çantasından bir mendil çıkardı ve aynı zamanda da '' Bir bu eksikti. '' diye söyleniyordu. Bugün canı kahvaltı yapmak istemiyordu. Yanına aldığı naneli şekerlerden ağzına birkaç tane attı ve dersliğe doğru giden adımlarını hızlandırdı. İçeri girmeden önce arkasından gelen ve binadaşları olan birkaç kıza yol verdi ve o da arkalarından girdi. İçlerinde birkaçına selam verdi ve hep birlikte dersliğin içerisindeki kırmızı puflara oturdular. Bu derslikte Paula' ya sıcak gelen birşeyler vardı, ne olduğunu bilmiyordu. Belki de kırmızı puflardı. Oturdukları pufların önündeki masalarda küçük kahve fincanları sanki bu dersi ders olmaktan çok sohbet havasına çevirmişti. Profesörün iki elini birbirine vurmasıyla çıkan sesten sonra herkes sustu ve profesör konuşmaya başladı. Kısaca kendini tanıttıktan sonra hemen derse geçti. Paula içinden '' Yaşasın tanışma faslı yok. İşte bunu sevdim. '' dedi ve fallardan bahsetmeye başlamış olan profesörü dikkatle dinlemeye başladı.
'' ... Şimdi herkes kahvelerini yudumlamaya başlasın. Lütfen dibini bırakın ve ters çevirip koyun. Birbirinizin kahve fallarını okuyacaksınız. Bende sizinkini." diyen prefesörden sonra Paula da herkes gibi kahvesini yudumlamaya başladı. İlk başta tadı biraz garip geldiğinden suratını buruşturdu fakat daha sonra hızlıca kahvesini bitirip fincanı ters çevirdi ve alttaki minik tabağın üzerine kapattı. Çok sık kahve içmeyen Paula kahvaltı yapmamış olduğuna sevindi. Bu değişik aromalı kahve onu öğlene kadar ayakta tutmaya yeterdi. Profesör sakin sakin etrafı izliyordu. Paula da öyle. İlk defa bir derste kendisini bu kadar rahat hissediyordu. Herkesin kahvelerini bitirmesi ve sonraki aşamaya geçmeleri için sabırsızlanıyordu. |
| | | Elizabéth Adrianna Malfoy Perfect Li(f)e Yazarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1443 Yaş : 36 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12569 Ekspresso Puanı : 41 Kayıt tarihi : 15/02/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) Cuma 11 Tem. 2008, 17:25 | |
| Haftanın ilk gününün son dersiydi Kehanet. Onlardan bu saatte ne kadar performans bekleniyordu bilmiyordu fakat ağır adımlarla kuleye doğru yürümeye başlamıştı bile. Her zamankine göre çok daha sessiz ve az saldırgan bir hali vardı Ell'in. Çoğu Hufflepuff ve Gryffindor bundan memnun olmuşa benziyor olsalarda, uzun sürmeyeceğini düşünüyorlardı anlaşılan çünkü ilk sataşma az önce merdivenlerden inerken gelmişti. Bakışlarını fazlasıyla keskinleştirerek grimsi bir tona dönmüş olan göz bebekleriyle Hufflepuff'lı esmer kıza bakarken, tırsmışçasına gerileyen cadıda yanındaki Gryffindor'lu arkadaşının bileğini yakalamıştı. Sinirden dudakları titreyen Elizabéth'in, o kadar derdinin arasına birde bunlarla uğraşacak hali kalmamıştı pek. Her ne kadar daha az saldırgan bir hali olsa da, eskisinden çok daha çabuk sinirleniyor ve patlıyordu. Normal bir durumda olsaydı eğer dönüp bakmazdı bile belki de ama yumruklarını sıkmış orada dikilerek iki cadıyı süzüyor ve asasına hamle etmeye hazırlanıyordu. Belki de ölen kuzeni Elwina'nın anısına, yada arkadaşı Sarah adına yapmalıydı şu laneti.. Sanki yeşil ışık hüzmesi asasından değil, gözlerinden çıkmaya hazırlanıyordu. Asası, istemsizce ve Ell'in kontrolü dışında kırmızı kıvılcımlar püskürtmeye başlarken, kızlarda uzun bir çığlık eşliğinde merdivenlerden aşağı doğru atmışlardı kendini.
'Yeter!' diye haykırdı arkalarından hiddetle. Sinirden parmakları titriyor, asası elinden düşecek gibi oluyordu. Haddinden fazlaydı artık bunlar; yaşadıkları.. Zor geliyordu ve taşıyamıyordu. Güçsüzdü işte.. Lanet olası güçsüz bir cadıydı!
Buğulanan gözlerini yavaşça kısarak derin bir nefes aldı ve düzensizce soktu asasını, kolunun yenine. Merdivenleri çıkmaya devam ediyor, bir yandanda zihnine hücum eden anıları kovalamaya çalışıyordu. Sarah'ın yüzü... Itami'nin iblise dönüşmesi ve Elw'in Elizabéth'e yaptığı Fidelius büyüsü.. Birde bunlar yetmezmiş gibi babasının Azkabana yollanışı ve o mektubu.. Kararmaya başlayan görüşü, anlıkta olsa merdivenlere tutunarak dengesini sağlamaya çabalamasına neden olmuştu. Kendini soyutlamalıydı artık bu olaylardan. Eski Elizabéth olmalıydı ve babasının dediği gibi de; tetikte olmalıydı artık. Annesinin ondan neden nefret ettiğini çok iyi biliyordu. Babasının ona göstermediği sevgiyi Ell'e fazlasıyla hissetmesiydi bunlara sebep olan. Wolfgang'ın onu sevmediği biliyordu; kendi ona delicesine aşık olsada..
Sonunda, Kehanet Dersliğine varmış olmanın verdiği rahatlıkla içeri attı adımını. Girer girmez burun deliklerine dolan kahve kokusu mimiklerinin keskinleşmesine ve yüzünün buruşmasına neden olmuş, bedenini en arkadaki puflardan birine bırakırken bile silinmemişti ifadesi çehresinden. Artık kendini derse vermeli ve konsantre olmalıydı Ell. Profesör'ün konuşması ile birlikte ona odaklanarak göz bebeklerini sabitledi ve dinlemeye koyuldu. Bayan Guererro ileri derecede camlı gözlükleriyle iri gözlerini öğrenciler arasında gezdirirken, fazlasıyla korkutucu göründüğünü söylebilirdi Elizabéth. Kambur duruşu ve rahatsız edici derece de derin bir ses tonu ile zihninde canlanan tipik Kehanet Profesörü imajını fazlasıyla pekiştirmişti. Çehresini masasının üzerindeki kahve fincanına doğru yöneltirken, Profesör'ün söylediklerindeydi hala kulağı. Demek geçmiş ve gelecekti ha yorumlayacakları. Eh, kendi fincanını anlatacak kişi epey şanslı olmalıydı o zaman çünkü söyleyeceği çok şey vardı Elizabéth'e. Düşünceleri arasından, fazlasıyla acı kahvesini yudumlarken aklı hala az önce zihninden geçirdiği olaylardaydı.. | |
| | | Anna Luaná del Muñeco Yazar
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 347 Yaş : 40 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12114 Ekspresso Puanı : 18 Kayıt tarihi : 19/05/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) Cuma 11 Tem. 2008, 21:22 | |
| "Sıkıldım ama Amy!" dedi Rose. Amy, tuvalette geçirdikleri zamanı telafi etmek istercesine aynadan Rose'a kaçamak bakışlar atıyordu. 'Ne kadar sinir bir kız!' diyesi geliyordu Rose'un içinden. Saçma sapan konuşmaları, dengesiz davranışlarını saymassak iyi bir kız denilebilirdi. Burada fazla kalmak istemediğinden bir an önce kapıya yöneldi. Amy biraz daha kalacaktı; çünkü saçlarını yapması uzun sürerdi. Onu beklemektense elbisesini giyer, büyük salona iner, kahvaltıyı yapmaya çalışır ve aynı hızla hangi ders varsa oraya giderdi. Büyük bir neşeyle dolabını açarak içerisine göz attı. Aynı kıyafetleri giymekten sıkılmıştı. Farklı şeyler giymek istiyordu. Saate baktığında kahvaltı zamanıgelmişti, fazla kafa yormayarak üstünü değişti. Pijamalarını dolaba atarak, yatağın üstündeki çantayı aldı. Yatakhaneden çıkarak karşıdan gelen Amy'e, "Amy seni bekleyemedim. Saçlarını yapman, üstünü giyinmen, aşağıya inip kahvaltı nezaketinde bulunman bir gününü alıyor. Bunun için bekleyemedim. Ben aşağıya iniyorum" dedi, Amy ona bakarken Rose koşar adımlarla merdivenlerden iniyordu.
Büyük salon gene her zamanki gibi öğrenci akınıyla geçiyordu. Gryffindor masasına doğru ilerledi. Boş bir yer bularak oturdu ve çantasnı kucağına koydu. Boş olan tabağı birkaç kahvaltılıkla dolduran Rose, içerdeki sesin fazlalaşmasına tahammül edemeyeceğini anladı. O, böyle sakin, huzurlu, istediğin olduğu yerde daha mutluydu. Birkaç şey yedi Rose. Masada olanların yarısı Rose'un kahvaltıda 'asla olmaz' dediği yiyeceklerdi. Yumurta en baştan elenmişti zaten Rose için. Kötü bir kahvaltı... Rose yapmacık gülümsemenin oluşturduğu tebessümle masadan kalktı. Dünden, aklında kaldığı kadarıyla Kehanet dersi vardı. Rose'un en sevdiği derslerden biriydi hâlbuki. Kulelere doğru hızlı adımlarla çıkmaya başladı. Kulelere her zaman çıkmak zordu. Bu da onlardan biriydi. Zoru severdi, bu kadarda olmazdı ama. Duvardak ikonuşan portreler ve vızır vızır boş dolaşan hayatlerin arasından geçerek kule merdivenlerini çıkmayı bitirdi. Kehanet dersliğinin kapısının önünde biraz durdu. Ardından derin nefes alarak içeriye girdi. Profesör yoktu ve herşey olağan şekilde ilerliyordu. Rose gidecek boş bir masaya oturacak, arkadaşı geleceki ardından da profesör içerie girip ders anlatacaktı. Rose yüzünde eksik olmayan gülümsemesiyle yerine doğru oturdu. Önünde duran bir fincan kahve ve yanındaki bemyaz olan loş küre, dikkatini çeken etmendi. Kapıdan çok tanımasada arkadaşı Dave girmişti.
Dave, Rose'un hemen yanında duran küçük bir tabureye benzeyen küçük oturağa doğru kıvrılıp oturdu. Rose'a doğru bakarak, "Nasıldı kahvaltın?" diyerek Rose'a baktı. "Nasıl olabilir ki; kötü bir kahvaltı. Yumurta, katı peynir, hoşnut olmadığım şeyler işte. Konuşmaya gerek yok!" dedi, lafı kestirip atarcasına. Aslıdna garezi Dave'ydi de neyse. Bunu bir kenara bırakırdı hep. Bencil ve kibirli olmasına rağmen alçakgönüllülüğünden bir şey kaybetmiyordu her geçen gün. Dave kafasını sallayarak ayağa kalktı ve önlerde oturan bir kızın yanına gitti. Rose emindi ki az sonra profesör ya da diğer öğrenciler girerdi. Ve öyle oldu, öğrenciler girdi. Rose unutmadan, kehanet kitabını masaya koydu. Profesörde hemen içeriye girmişti bile. Pencerelerin açık oluşu içeriyi serin yapıyordu ve öğrencileri rahatsız ediyordu. Öğrencilerin kendi aralarında konuşmasını kesmek için ellerini iki kere vurarak, olan fısıltıyı kesmek isteyen Profesör, bunda başarılı olmuştu. Kollarındaki düşmekte olan renkli, uçuk kaçık bileklik ellerini vurmasıyla ayrı bir ses yaratmıştı. Belkide öğrenciler o ses yüzünden sessizleşmişti. Uzun kolyesi, kıvırcık uzun saçları, gözlerini kocaman gösteren kalın camlı, siyah çerçeveli gözlük, üstüne bol gelen çiçekli griye çalan uzun elbisesi Rose'un ilk dikkat ettiği şeydi. Ardından profesör ilk konuşmasını yapıyordu.
Ince, tiz ve bir o kadarda ses tonu inceye yakın bir şekilde konuşmaya başladı. ""Hepiniz sınıfa hoş geldiniz. Yeni Kehanet profesörünüz yani ben Emilie Guererro. Adımı bir çoğunuz daha önce duymadı biliyorrum. Bu sene müdireniz Derwent tarafından atandım. Bu derste tanışıp kaynaşma yapmayacağız. Eminim ki Hogwarts içerisinde muhakkak-ders dışında-tanışacağız. Bu dersimizde birinci, ikinci ve üçüncü sınıfları ilgilendiren bir konu işleyeceğiz. Fal; fallar geleceği veya geçmişi görmek demektir. Onun hakkında bilgi sahibi olmaktır. Geçmişte yaşadığınız bir şey geleceğinize vurabilir. Ya da yaşamadığınız bir şey. Bu çok karışık, anlamanızı da pek beklemem. Ancak bu derste kahve fallarını yorumlayacağız. Şimdi herkes kahvelerini yudumlamaya başlasın. Lütfen dibini bırakın ve ters çevirip koyun. Birbirinizin kahve fallarını okuyacaksınız. Bende sizinkini." dediğinde Rose, önünde duran kahveyi yudumladı. Çok sevmezdi kahvei. Kahveyi yudumlamayı bitirince ters çevirdi. Masaya yavaşça bırakarak profesörün neler anlatacağını dört gözle bekliyordu.
| |
| | | Elina Lora Dark
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 405 Yaş : 32 Kan statüsü : Melez Galleon : 11956 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/07/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) Ptsi 14 Tem. 2008, 20:21 | |
| Elina saatine baktı uzun süredir yataktaydı.Elina'nın yakınında bulunan pencereden her sabah güneş vururdu yatağına ama bugün vurmuyordu.Hava çok soğuk değildi ama güneşte gözükmüyordu.Elina böyle günlere sinir olurdu.Hiç yatağından kalkmak istemezdi.Gözlerini ovuşturdu.Bu hava Elina'nın üzerinde bir kırgınlık oluşturuyordu.Kehanet dersi vardı ve hiç canı ders dinlemek istemiyordu.Elina kahvaltıya indi.Bir iki dilim ekmekle bir şeyler yedi bir süre gelecek postasını inceledikten sonra kehanet dersi için merdivenleri tırmanmaya başladı.Offf merdivenlerin sonu gelmiyordu.
Sonunda kehanet dersliğene ulaşmıştı.İçeri girdi.ve bir masaya oturdu.Profesör konuşmaya başladı."Hepiniz sınıfa hoş geldiniz. Yeni Kehanet profesörünüz yani ben Emilie Guererro. Adımı bir çoğunuz daha önce duymadı biliyorrum. Bu sene müdireniz Derwent tarafından atandım. Bu derste tanışıp kaynaşma yapmayacağız. Eminim ki Hogwarts içerisinde muhakkak-ders dışında-tanışacağız. Bu dersimizde birinci, ikinci ve üçüncü sınıfları ilgilendiren bir konu işleyeceğiz. Fal; fallar geleceği veya geçmişi görmek demektir. Onun hakkında bilgi sahibi olmaktır. Geçmişte yaşadığınız bir şey geleceğinize vurabilir. Ya da yaşamadığınız bir şey. Bu çok karışık, anlamanızı da pek beklemem. Ancak bu derste kahve fallarını yorumlayacağız. Şimdi herkes kahvelerini yudumlamaya başlasın. Lütfen dibini bırakın ve ters çevirip koyun. Birbirinizin kahve fallarını okuyacaksınız. Bende sizinkini."dedi.
Elina her profesörün ismini not ettiği gibi bu profesörün isminide not etti.Önünde bulunan kahveye baktı nefret ederdi kahveden.Kahveyi içerken kusucak gibi olmasına rağmen içmeye çabaladı.Midesi bulanıyordu.Kalktı ve bir bardak su alıp yerine oturdu.Herkez kahvesini zevkle içiyor gibiydi.Elina har aldığı yudumda yüzünü buruşturuyordu.... | |
| | | Constantia Inés Kalliope Kalliopé de Fuska Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1363 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan ~ Galleon : 12448 Ekspresso Puanı : 13 Kayıt tarihi : 23/01/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) Çarş. 16 Tem. 2008, 12:19 | |
| Daffodil sadece yatağının üstünde oturuyordu. Hem de süre az da değildi baktığına göre. Etrafına sessizce bakınıyordu ve yatağının başucundaki mektubu görmesi uzun sürmedi. Biraz olsun şarşırmış ve bocalamıştı. Bu da neydi ? , Ve nereden çıkmıştı ?. Öyle çok bilmediği şey vardı ki nedense. Bir an olsun mektubu açıp okumak istedi ama elini götürmesiyle geri çekmesi bir olmuştu. Hiç bir şekilde hareketsiz , öylece oturuyordu. Her yer öylesine sessizdi ki, sadece sessizliği bozan tek şey ,pencerenin açık olmasıyla içeriye giren rüzgardı. Uğultularla içeriye giriyordu. Bir yandan da sessizce öten kuşların sesleri rüzgara karışıyordu. Tekrar mektuba baktı.'' Ya bu kötü bir şeyin habercisiyse, o zaman ne olur bilemiyorum.'' Birden eli mektuba gitti ve hızlıca mektubu açmaya başladı. Mektubun başına baktığında kimden geldiğini anlamamıştı. Sadece yazının birini andırdığını düşünüyordu. Mutlaka tanıyor olmalıydı çünkü yazı hiç de yabancı gelmiyordu. Elbet ki tanıdık birileri çıkacaktı. Sessizce mektubu okumaya başladı. '' Sevgili Lorraine , Mektubumu okurken beni tanıyacağını ummuyorum fakat mutlaka sonuna geldiğinde yazdıklarımdan beni tanıyacaksın. Öncelikle nasıl olduğunu sormak istiyorum ama haberlerini birkaç kere almıştım. Sadece Hogwarts 'ta son senen olduğunu biliyorum o kadar. Uzun zamandır görüşmemiştik ama bundan sonra görüşebilceğimizi umuyorum. Çünkü artık İspanya 'dan ayrılmaya karar verdik ve ben de Hogwarts 'a geleceğim. Gelince mutlaka görüşürüz. Şimdilik mektubumu burada bitirmek zorundayım çünkü evde yazmıyorum. Buradaki insanlar gerçekten bilmiyorlar. Her neyse fazla uzattım galiba. Geldiğimde görüşürüz Lorraine. Elpida, '' Daffodil biraz olsun şaşırmış ama çok sevinmişti. En yakın dostu ile artık aynı okulda olacaktı. Kendinin de ona bir mektup yazması gerekti ama şu an için hiç de zamanı yoktu. Kehanet Dersi 'ni neredeyse unutacaktı. Hemen kitaplarını alıp hızlıca yürümeye başladı. Birden nedenini bilmeden kitaplarını yere düşürmüştü. '' Bir de bunlarla mı uğraşacağım. '' Hızlıca toplamaya başladı ve tekrar dersliğe doğru gitmeye devam etti. En sonunda dersliğe gelmişti , kapıyı hafifçe tıklatarak içeriye girdi. Profesörü tanımıyordu ve sadece '' Günaydın '' demekle yetinmişti. Sınıfta az kişi vardı ama yinede gitgide artacağına inanıyordu. Sessizce yerine oturdu ve kitaplarını çıkarttı. Bu sırada profesör de konuşmaya başlamıştı."Hepiniz sınıfa hoş geldiniz. Yeni Kehanet profesörünüz yani ben Emilie Guererro. Adımı bir çoğunuz daha önce duymadı biliyorrum. Bu sene müdireniz Derwent tarafından atandım. Bu derste tanışıp kaynaşma yapmayacağız. Eminim ki Hogwarts içerisinde muhakkak-ders dışında-tanışacağız. Bu dersimizde birinci, ikinci ve üçüncü sınıfları ilgilendiren bir konu işleyeceğiz. Fal; fallar geleceği veya geçmişi görmek demektir. Onun hakkında bilgi sahibi olmaktır. Geçmişte yaşadığınız bir şey geleceğinize vurabilir. Ya da yaşamadığınız bir şey. Bu çok karışık, anlamanızı da pek beklemem. Ancak bu derste kahve fallarını yorumlayacağız. Şimdi herkes kahvelerini yudumlamaya başlasın. Lütfen dibini bırakın ve ters çevirip koyun. Birbirinizin kahve fallarını okuyacaksınız. Bende sizinkini." Daffodil önünde duran kahveyi yavaşça yudumladı. Kahve Daff'a acı gelmişti ama diğerlerinin düşüncelerini de bilmek isterdi doğrusu. Yavaçşa yudumluyordu ve bir yandan da profesörün ne söyleyeceğini merakla bekliyordu.
| |
| | | Emily L. Black
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 90 Yaş : 69 Kan statüsü : Melez(Half-Blood) Galleon : 11998 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 21/06/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) Çarş. 16 Tem. 2008, 18:39 | |
| Öğrencilerinin yavaş yavaş gelmeye başlaması ile birlikte herkes tamamlanınca derse başlamasının gerektiğini anlamıştı. Herkes merhaba profesör gibi sözlerle girmişti sınıfa ve kırmızı puflarına geniş geniş oturmuşlardı. Dikkatini çeken tek kişi Slytherin'li olduğu anlaşılan bir kızdı. Parlak gözleri ve bembeyaz bebek gibi yüzü Emily'nin dikkatini büyük bir şekilde çekmişti. Ondan gözlerini alamıyordu. Çünkü ilk onun falına bakacaktı. Gözünde bir parlaklık görmüştü küçük kızın. Gözlüklerini tam olarak göz hizasına getirerek ayağa kalktı ve topuklu ayakkabılarını nazikçe yere vurarak yürümeye başladı. O anda sınıftaki bütün sesler kesilmişti. Dışarıdan esen tatlı bir rüzgarla saçları dalgalandı ve takıları yürümesiyle birlikte takırdamaya başladı.
İlk dersten sizi çok fazla yormak istemiyorum ancak sırayla birçoğunuzun falına bakmaya çalışacağım. İlk önce szin küçük hanım." Eliyle bebek yüzlü, altın sarısı saçlarını atan kızı gösterdi. "Adın nedir? Elizabeth Adrianna Malfoy. "Pekala Malfoy umarım kahven olmuştur." Eliyle kahveyi yoklayarak olduğunu anladı ve sert bakışlarıyla kahveye baktı. "Evet evet görüyorum kızım. Kısa bir zaman önce kötü bir şey olmuş. Hogwarts'da evet. Geçen dönem. Toplu bir şey... Kötü, çok kötü bir şey." Bir taraftan kalbi hızla atıyordu, diğer taraftan da ne gördüğünü merak ediyordu. Gerçekten kötü bir şey olmuştu. "Toplu bir şey." Sonra birden elinden kahve fincanını yere düşürdü. Kötü bir şey görmüştü. Titrek bir sesle: "Kızım, gördüğüm şey baban, babanın eceli..." Korku dolu bakışlarla masasına doğru yöneldi.
Masaya oturduktan sonra ikide bir yerinde oynamaya başladı. Bu kadar kötü bir şey görebileceğini asla tahmin etmezdi. "Çok özür dilerim, bunları söylemek istemezdim ancak gördüklerimi söyledim. Baban için üzgünüm kızım." Gözünü şimdi de Ravenclaw'lı çocuğa dikmişti. Bu çocuğu daha önce görmüş olmalıydı. Evet bu Stefan'dı. Trende karşılaştığı zeki çocuk olmalıydı. Yavaş adımlarla onun yanına gitti ve kahve fincanını aldı. "Merhaba Stefan, öyleydi değil mi?" Kahve fincanını iyice inceledi ve konuşmaya başladı. "Gördüğüm çok şey var ancak söyleyebileceğim şeyler derslerinde başarılı olacağın. Ayrıca sana ismi benzeyen birisi. Fransalı bir kız. Onunla iyi ilişkiler içinde olacaksınız."
Ağır adımlarla masasına tekrar oturdu ve kocaman gözlerini Stefan'a dikti. Kısa bir zaman diliminin ardından konuşmaya başladı ince bir ses tonuyla. "Şimdi ise birbirlerinizin kahve fallarına bakacaksınız. Haydi başlayın." Herkes büyük bir heyecan içerisinde kahve fallarına bakmaya başlamıştı. Bir çoğu yanlış bilmiş olmalıydı çünkü kahve falı bakmak asla kolay değildi. Zaten işleyeceği dersler epey bir zor olacaktı. Çünkü bir dahaki ders çay falına bakacaklardı. "Şimdi herkes kahveleri bıraksın. Daha sonra devam edeceksiniz. Şimdi size kahve falına nasıl bakacağınızı öğreteceğim. Kitaplarınızın 245. sayfasını açın." Herkes bir hışırtıyla sayfayı açtı. "İşaretlerin anlamları altına yazıyor. Kahve falı bakabilmek için öncelikle görücülüğü çok iyi kavramanız lazım. Kahve falı bakmak için karşınızdakinin ruhunun derinliklerine inmeniz lazım. Eğer bunu başaramazsanız kahve falı bakmanız imkansızlaşır. Ayrıca tamamen konsantre olmanız lazım, kesinlikle... Birde kahvede işaretleri çok iyi bilmeniz lazım. İşaretlerin anlamlarını bilmeniz lazım. Onları görebilmeniz, siahlıkların içinden ayırt edebilmeniz lazım. Şimdi size bunlar çok zor gözükebilir ancak dönemin sonunda bunu gayet iyi kavrayacağınızı düşünüyorum. Şimdi fallara bakmaya devam edin." Gözlüğünü düzelterek fısıltıları dinlemeye başladı. | |
| | | Elina Lora Dark
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 405 Yaş : 32 Kan statüsü : Melez Galleon : 11956 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/07/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) Çarş. 16 Tem. 2008, 21:16 | |
| Elina en sonunda kahvesini bitirmişti ama artık midesi felaket bulanıyordu.Profesör herkesin kahve fincalarının ters döndürülmüş halde olduğunu görünce konuşmaya başladı.'' İlk dersten sizi çok fazla yormak istemiyorum ancak sırayla birçoğunuzun falına bakmaya çalışacağım. İlk önce szin küçük hanım." dedi.Elina bu kızı görmüştü ama tanımıyordu adı neydi diye düşünürken profesör kıza adını sordu ve Elina da bu sayede kızın adının Elizabeth olduğunu öğrendi.Uzun sarı saçları ile güzel bir kızdı ama profesör " Evet evet görüyorum kızım. Kısa bir zaman önce kötü bir şey olmuş. Hogwarts'da evet. Geçen dönem. Toplu bir şey... Kötü, çok kötü bir şey." dedi.Elina içini çekti '' acaba kim ölüyor '' dedi. Profesör devam etti ve "Kızım, gördüğüm şey baban, babanın eceli..." dedi.Elina fala çok aman aman inanmazdı ama fal bakmak hoşuna gidiyordu daha doğrusu büyük annesinin hoşuna gidiyordu.Profesör devam etti "Çok özür dilerim, bunları söylemek istemezdim ancak gördüklerimi söyledim. Baban için üzgünüm kızım." dedi.Elina '' üzgünsen söylememeliydin '' dedi içinden.Profesör daha sonra ilerledi ve adının Stefan olduğunu bildiği çocuğun panına giderek fincanını eline aldı bu sefer ölüm görmüyordu Elina mutlu oldu. Profesör fal bakmayı bırakıp derse geçmişti."Şimdi herkes kahveleri bıraksın. Daha sonra devam edeceksiniz. Şimdi size kahve falına nasıl bakacağınızı öğreteceğim. Kitaplarınızın 245. sayfasını açın.İşaretlerin anlamları altına yazıyor. Kahve falı bakabilmek için öncelikle görücülüğü çok iyi kavramanız lazım. Kahve falı bakmak için karşınızdakinin ruhunun derinliklerine inmeniz lazım. Eğer bunu başaramazsanız kahve falı bakmanız imkansızlaşır. Ayrıca tamamen konsantre olmanız lazım, kesinlikle... Birde kahvede işaretleri çok iyi bilmeniz lazım. İşaretlerin anlamlarını bilmeniz lazım. Onları görebilmeniz, siahlıkların içinden ayırt edebilmeniz lazım. Şimdi size bunlar çok zor gözükebilir ancak dönemin sonunda bunu gayet iyi kavrayacağınızı düşünüyorum. Şimdi fallara bakmaya devam edin." dedi.Elina adının Daffodil olduğunu bildiği kızın karşısına oturdu fincanını önüne bıraktı ve kızın fincanını eline aldı. '' Hmmm...Şurda çizgi gibi bişi var '' dedi.Eline kitabı aldı ve uzun çizgilerin karşılığında '' yol '' yazdığını okudu. '' Hmmm bu bir yol.Biryere mi gidiyorsun.Yada biri sana geliyor.Bak kitapta uçu kahvenin fincanının dibinden çıkıyorsa sen gidiyorsun ama bu kahve fincanının dibinde bitiyor.Biri geliyor.Bildim mi? '' dedi ve devam etti fal bakmaya.Bir süre kahve fincanına baktı ama hiç birşeye benzetemedi.Daha sonra azcık atsam bişey olmaz sanırsam. '' Hmmm burda biri var yakışıklı biri bahtın açılıyor bak sıraya girmişler.'' dedi.Ama söylediklerini salladığı anlaşılsın diye güldü. | |
| | | Eurydice Black Slytherin Bina Sorumlusu, İksir Profesörü
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2206 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12424 Ekspresso Puanı : 89 Kayıt tarihi : 05/06/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) Perş. 17 Tem. 2008, 15:19 | |
| Elizabeth yoğun bir günün ardından Kehanet dersinin sıkıcı geçeceğine emindi. Koridorda bir o tarafa bir bu tarafa çarparak yürüyordu. Dalgındı. Eski Yazılar Dersi'ne girmiş Elwina Malfoy'la ilgili tüm hisleri, korkuları, düşünceleri ortaya çıkmıştı. Yavaşça kapıyı tıklattıktan sonra içeri girdi. Onunla beraber içeri giren Slytherin kız grubu öbek halinde bir yere toplandılar Elizabeth birinci sınıfların olduğu yere doğru ilerledi. Ön sıralardan birine oturdu.
Gözleri kapanıyor, içinin çekildiğini sezinliyordu. Sınıftaki loş ışık, sıcak ortam ve karın tokluğu Elizabeth'in iyiden iyiye uykusunu getirmişti. Başını masaya koydu ve uyumaya yakın içeri kabarık saçlı, gözlüklü, garip giyinmiş bir Profesör girdi. Orta yaşlı olduğu saçlarının aralarındaki beyazlardan ve yüzündeki çizgilerden belli oluyordu. Masasına ilerledi ve oturdu. Öğrencilerin gelmesini bekliyordu. Nitekim bir süre sonra sınıf dolmuştu. Ayağa kalkıp konuşmaya başladı.
"Hepiniz sınıfa hoş geldiniz. Yeni Kehanet profesörünüz yani ben Emilie Guererro. Adımı bir çoğunuz daha önce duymadı biliyorrum. Bu sene müdireniz Derwent tarafından atandım. Bu derste tanışıp kaynaşma yapmayacağız. Eminim ki Hogwarts içerisinde muhakkak-ders dışında-tanışacağız. Bu dersimizde birinci, ikinci ve üçüncü sınıfları ilgilendiren bir konu işleyeceğiz. Fal; fallar geleceği veya geçmişi görmek demektir. Onun hakkında bilgi sahibi olmaktır. Geçmişte yaşadığınız bir şey geleceğinize vurabilir. Ya da yaşamadığınız bir şey. Bu çok karışık, anlamanızı da pek beklemem. Ancak bu derste kahve fallarını yorumlayacağız. Şimdi herkes kahvelerini yudumlamaya başlasın. Lütfen dibini bırakın ve ters çevirip koyun. Birbirinizin kahve fallarını okuyacaksınız. Bende sizinkini." "Hmm demek Profesör Emilie. Not etmem gerek bu yorgunlukta ismini hatırlayacağımı sanmıyorum." dedi ve kitabının kenarına not etti. Önlerindeki kahveleri içmelerini söylüyordu Profesör. Yavaşça kahveyi içmeye başladı. İğrenç bir tadı vardı. İşe yaradığı söylenebilirdi ama o yorgunluk gitmiş yerini dinamizme bırakmıştı.
Elizabeth dibini bıraktıktan sonra şöyle bir çalkalayıp ters çevirdi fincanı. Elini kaldırdı. Sormak istiyordu neden kahve falından başladıklarını. Profesör ona doğru dönmüştü. Efendim dercesine bakıyordu yüzüne. Elizabeth elini indirdi ve anında ağzından kelimeler dökülüverdi;
"Neden ilk olarak kahve falı efendim...?" Açıkçası merak ediyordu Profesörün vereceği yanıtı. Madem bir iş yapıyorlardı nedenini öğrenmeliydi. Pür dikkat Profesörün yüzüne bakmaya devam etti. Ta ki o cevabını verene dek....
| |
| | | Stefania Valérie Bécaud Seherbaz
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 684 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12071 Ekspresso Puanı : 3 Kayıt tarihi : 28/05/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) C.tesi 19 Tem. 2008, 04:17 | |
| “Onu benden çalmaya mı çalışıyorsun!”
Kulaklarına dolan bağırış çığırışlarla aralanmıştı göz kapakları. Ne oluyor diye etrafına bakamadan burnunda hissettiği kuş tüyleri sayesinde yüksek sesle hapşırmıştı. Bu hapşırma ile bağırışların kesileceğini düşünüyordu; ama nafile, her şey tam tersini gösteriyordu. Bu kadarı da fazla diye hissederek gözlerini fal taşı gibi açtı ve etrafında neler olup bitiyor, öğrenmek amaçlı göz gezdirdi. Merlin aşkına! Birileri yastık savaşı mı yapıyordu burada? Yatakhane kuş tüylerinin istilasına uğramış gibiydi. Bu istila ise hemen bir yatak ötede saç başa kavga eden iki kız tarafından çıkarılmış olmalıydı. Bağırmak istedi onlara, yaptıkları saçmalıkları onların gözlerine sokmak istedi. Ama yaşları, kendisinden fazlaydı, belki de son sınıf öğrencisiydiler. En iyisi susmalı, başını öne eğmeli ve tıpış tıpış girmesi gereken derslerine yetişmeliydi. Yatakta doğrulmuş etrafın biraz olsun sakinleşmesini beklerken üzerine çullanan, kavga eden iki kız sayesinde sinirleri tepesine çıkmıştı. Ne cüretle bu kadar ileri gidebiliyorlardı, üzerine rahatlıkla çullanmayı basıl başarıyorlardı? Bunları düşünürken kendisini soğuk mermerlerin üzerinde buldu, en kötüsü belinin üzerine düşmüş olmasıydı. Artık bu kadarına dayanamazdı, bu kızlara yaptıklarının cezasını vermeliydi. Bir profesör çağırmalıydı ve bu kişi kesinlikle Profesör Derwent olmalıydı. Bunu yapmadan önce de kızlara bir tepki vermesi gerekiyordu, yoksa sinirlerini başka yollarla çıkartacaktı. Düştüğü yerden ayağa kalkarak sinir fışkıran gözlerini kendi yatağında tepişen iki kıza dikti ve onlara doğru haykırdı.
“Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz! Resmen uykumun içine ettiniz. Ne cüretle?”
Sesi yatakhanede yankılanmaya başladığında yerin dibine girmek istemişti. Tüm gürültü, kavgalar, bağırışlar kesilmiş; tüm kızların gözleri kendisine dönmüştü. Kimsenin kılı kıpırdamıyordu, yatakhanede hareket eden tek şey havada uçuşan kuş tüyleriydi. Stefania’nin sinir fışkıran gözleri yerini korku ve tedirginliğe bırakmıştı. Üzerinde olan tüm gözler ise şaşkınlık ve öfke barındırıyordu adeta. Buradan sağ salim çıkacağını hiç mi hiç düşünmüyordu; çünkü üzerine doğru gelen kız öğrenciler tüm umudunu yıkmıştı. Bu işten nasıl sıyrılacağını düşünürken aklına gelen şeytani birkaç planın tutarlı olup olmadığını tartıyordu her ne kadar çok zamanı olmasa da. Yere düşen bakışları cüppesini arıyordu, onu kapıp bir an önce buradan çıkmalıydı. Cüppesi gözüne ilişir ilişmez yüzünde memnuniyet belirten gülümsemesi, biraz önce yatağında tepişen kızlardan birinin sesiyle yok olmuştu.
“Seni küçük sıçan! Asıl sen kendini ne sanıyorsun? Bana bağıracak cesareti kendinde nasıl bulursun? Gel buraya küçük lanet, bana söylediğin şeyler için seni pişman edeceğim!”
Stefania, üzerine gelen çıldırmış kıza yalvararak baktıktan hemen sonra arkaya doğru attığı adımları sıklaştırmıştı. Asasının elinde olmaması büyük şansızlıktı; ama tüm şansızlıklar kendisini bulmazdı mutlaka. Üzerine yürüyen bu cadaloz kızın asası görünürde yoktu ve umuyordu ki cebinde falan da değildi. Hemen kafasını çalıştırmalıydı, yoksa ya derse geç kalacaktı ya da derse gidecek hali kalmayacaktı. Kızın bakışları ikinci seçeneği doğrulasa da bu kıza pabucunu ters giydirmeliydi. Hırsıyla aklına ilk gelen şeyi yapmayı düşündü ve işaret parmağını kaldırarak yatakhanenin kapısına doğrulttu.
“Aaaa, Profesör Derwent orada!”
Yatakhane sınırları içinde bulunan her kız kafasını kapıya çevirirken hemen harekete geçtiler. Ortalık kuş tüyleri ile doluyken en disiplinli profesör olan Profesör Derwent’e yakalanmak istemedikleri apaçık ortadaydı. Bu fırsattan istifade ederek eline cüppesini aldığı gibi fişek hızıyla koşmaya başladı. Kapıda profesörü göremeyenler bunun bir şaka olduğunu kavramışlar ve daha bir sinirli tavırla küçük sıçanı(!) –Stefania’yi- arıyorlardı gözleriyle. Diğerlerine göre epey kısa olan boyunu biraz daha kısaltıp kızların aralarından geçerken pek de dikkat çekmiyordu. Burnuna değen kuş tüyleri nedeniyle gelen hapşırmalarını zorla tutarken karşısına aniden çıkan ve boyu kendisinin neredeyse iki katı olan kız öğrenci, Stefania’nin yolunu kesmişti. Nefesini tutmuşken kısa boyunun avantajını tekrar kullanmayı denemek aklına gelmişti ve kızın iki yana açmış olduğu bacaklarının arasından kayıp geçti. Kız şaşkınlıkla eğilmiş, Stefania’nin kaçışını izlerken fazla eğilmiş olacak ki, yere düşmüştü. Stefania ise kahkahayı koymuş ve yatakhaneden çıkmayı becerebilmişti. Yüzünde oluşan zafer gülümsemesi ile cüppesini giymek için kızlar tuvaletine koşturdu. Derse yeterince geç kalmıştı ve profesöre bir mazeret uydurması gerekiyordu.
Attığı adımların ritmini her geçen saniye daha da arttırırken cüppesini düzeltmeye çalışıyordu. Kızlar tuvaletinde tüm hızıyla geçirmiş olduğu cüppe, bu sefer daha düzensiz gözüküyordu. Sarı, uzun saçlarını bile tarayamamıştı; ama buna rağmen her zamanki gibi dümdüz görünüyordu. Buz mavisi gözleri yine ışıl ışıl parlıyordu. Tek sorun derse geç kaldığı için profesörün onu derse alıp almayacağıydı. Umarım diye başlayan cümlelerin ardından saçında, son anda fark ettiği bir kuş tüyünü sinirle saç tellerinin arasından çıkardı. Tüye bakınca aklına biraz önceki olaylar gelmişti. Kim bilir yatakhaneye nasıl gidecekti bundan böyle. Yatakhanenin kapısından içeriye girebileceğini hiç sanmıyordu, büyük bir ihtimal Ortak Salon’da sabahlayacaktı her gün. Dersliğin kapısına ulaşana kadar yatakhaneye nasıl gireceği hakkında birkaç plan kurdu zihninde. Kapının önüne gelir gelmez ise hepsini uzaklaştırdı; çünkü ders sırasında dikkatinin bozulmasına asla istemezdi –ki bozulduğuna hiç rastlamamıştı-.
Dersliğin kapısını aralarken içindeki tereddüdü yenecek hiçbir şey bulamamıştı. Yapması gereken sakince profesörün yanına ilerlemek ve derse girmek için izin almaktı. Ağır adımların sonunda profesörün yanında belirmiş ve ona yatakhanede olan kavga yüzünden geç kaldığını detaya inmeden bildirmişti. Derse katılıp katılamayacağını sorduktan hemen sonra olumlu bir cevap almıştı. Teşekkür ederek kendisine bir boş yer bulup oturdu. Önündeki masanın üzerinde bir kahve fincanı vardı. Ne yapılacağını anlamıştı, büyük bir ihtimal kahve falı bakıyorlardı. Kehanet adına aldığı dersler ve ezberinin güçlü olması sayesinde bu konuda epey gelişme kaydetmişti. Profesörün kahve fincanını işaret etmesi ile de kahvesini yudumlamaya başlamıştı. Bir an önce bitirmek ve fincanını okumak istiyordu. Kahvesini yudumlarken bir yandan profesörü dinliyordu. Profesör öğrencilerin eşli bir şekilde birbirlerinin kahve falına bakmalarını söylüyordu. Etrafına bakındı ve eş olabileceği kimseyi bulamadı. Kendisine göre bir sorun yoktu, bu yüzden kahve falına kendisi bakabilirdi. Pür heves kahvesini bitirdi ve fincanı avucunun içine koyarak yorumlayacak birkaç şekil arandı. O sırada profesör başka öğrencilerin fincanını yorumluyordu ve hatta kendisi hakkında bir yorum bile duymuştu. Omuz silkerek fincanına yoğunlaşmaya çalıştı.
“Hımmm. Bu bir yıldız mı yoksa ağaç mı? Off Stef, bu kadar aptal olma, koskoca ağacı nasıl yıldız sanarsın?”
Kendi haline gülerken ağacın ne anlama geldiğini düşünmeye başladı. Uzun vadeli ve mutlu bir yaşamı simgeliyor olmalıydı mutlaka. Ezberine güveniyordu ve bunları not etmesi gerektiğini aklına koymuştu. Bir parşömen kâğıdı çıkartarak fincanında gördüğü şekilleri ve yorumları buna yazmaya koyuldu. Fincanında ağaçtan başka bir şey göremeyince, fincanı iyice gözlerine yaklaştırdı ve etrafındaki öğrencilerin dikkatini çekmeye sebep oldu. Onlar kıs kıs gülerken kendisi fincana iyice dalmıştı. Bir papağan fark edince sevinçten yerinde zıplarken kendisine gülerek bakan öğrencilere ne var gibisinden bakıyordu. Papağan; kendisinde değişik tepkiler uyandıracak bir kişi ile karşılaşabilmeyi simgeliyordu. Bunu da parşömenine not ederken bu kişinin kim olabileceği hakkında da yorumlar üretmeye çalışıyordu. Net bir cevap veremezken profesörün sesiyle irkilmişti. Profesör, fincanları bırakıp Kehanet kitabının 245. sayfasını açılmasını istemişti. Söyleneni yaptıktan sonra profesörün söylediği birkaç cümleyi de dinledi. Sözleri biter bitmez fincanların yorumlanmasına devam edilmesini söylerken Stefania aynı hevesle fincanı eline almıştı.
En son Stefania Valérie Bécaud tarafından Ptsi 21 Tem. 2008, 15:01 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Anna Luaná del Muñeco Yazar
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 347 Yaş : 40 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12114 Ekspresso Puanı : 18 Kayıt tarihi : 19/05/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) Paz 20 Tem. 2008, 16:11 | |
| Önünde duran kahveyi yavaşça içen Rose, tadını vara vara yutuyordu. Bu kahveden gelecek öğrenmeyi çok merak ediyordu. Hemen bitirince ters çevirip soğumasını bekledi. Bu arada profesör, kahvelerini bitirmiş olan öğrencilerin kahve fallarını tek tek kontrol edecekti. Ilk kahve falı için slytherindeki bir kızı seçmişti. Adı, Elizabeth Malfoy'du. Profesör Emily , yavaşça kahve fincanını eline aldı. Gözündeki gözlüğü düzelterek dikkatlice bakmaya devam etti. Fincana bir kez daha baktığında yüzünde korku belirmişti: Babasının eceli... ELinden düşen kahve fincanıyla, öğrenciler telaşlanmıştı. Elizabeth'in durumuna üzülen Rose, her ne kadar kendi babasını da kaybetmiş olsa da, başkasının da bu duruma düşetüğüne çok üzülmüştü.
Profesör tekrar başka birinin falına bakacaktı. Bu sefer ravenclaw öğrencisinden birini seçti. Kahve fincanını iki eliyle kavrayarak, koca gözlerini fincana devirdi. Gördüğü şey; ilerde iyi anlaşabileceği birinden söz ediyordu. Bu seferki geçmişti. Profesör masasına oturdu. Gözlüklerinden, gözleri daha büyük görünüyordu. Şimdi ise yanında oturanla kahve fincanlarını değişeceklerdi.
"Dave, hadi ver fincanını. İyi şeyler söyleceğim, merak etme," dedi, Dave'in fincanını alarak. Kendi fincanını da ona uzatarak, elindeki soğumuş fincandaki şekilleri çözmeye çalıştı. Güneşe benzeyen bir şekil vardı. Ya da bir göz müydü? Dikkatle bakarak o işarete anlam veremedi. Yanındaki yıldız işaretine baktı ve kitaba doğru kafasını çevirdi. Elinde fincanı tutarak, sayfaları çevirdi. İşte 'Yıldız', aradığı şekil! Uzun veya kısa yola gideceğinin habercisi olabilirmiş. Acaba Dave nereye gidebilir ki? Björn amcası olabilirdi. Bu fikirlerden kurtularak elindeki fincana daha dikkatle bakmaya devam etti.Ardından profesörün seslenişiyle elindeki fincanı masaya bırakıp kitabından 245. sayfayı aramaya başladı.
Sayfayı bulduğunda Profesör, "İşaretlerin anlamları altına yazıyor. Kahve falı bakabilmek için öncelikle görücülüğü çok iyi kavramanız lazım. Kahve falı bakmak için karşınızdakinin ruhunun derinliklerine inmeniz lazım. Eğer bunu başaramazsanız kahve falı bakmanız imkansızlaşır. Ayrıca tamamen konsantre olmanız lazım, kesinlikle... Birde kahvede işaretleri çok iyi bilmeniz lazım. İşaretlerin anlamlarını bilmeniz lazım. Onları görebilmeniz, siyahlıkların içinden ayırt edebilmeniz lazım. Şimdi size bunlar çok zor gözükebilir ancak dönemin sonunda bunu gayet iyi kavrayacağınızı düşünüyorum. Şimdi fallara bakmaya devam edin." dedi. Rose hemenhem işaretlere, hem de altlarındaki anlamlara bakıyordu.
Görücü olma niyetinde olmasa da ders için bunları ezberlemek zorundaydı. Fallar, geleceği görmeler, sihirli küreler, tarotlar gibi bütün kehanet konularını seviyordu. Kitaptaki incelerken profesör, sınıftan yükselen fısıltıları çıkaranlara büyük gözleriyle bakıyordu. Gözlüğünü hafifçe düzelterek olduğu yerden bakmaya başladı. O sırada Rose önündeki kitabı didik didik karıştırmaya başladı.
| |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12679 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) Ptsi 21 Tem. 2008, 15:40 | |
| Koridorda boş boş dolaşırken bir anda zil çaldı ve dersinin Kehanet olduğunu hatırladı. Daha sınıftan yeni çıkmış ve aheste aheste yürüyen Nicole Kehanet dersinin en son binada olduğunu panoda görünce acele bir şekilde derse yetişmeye gitti İlk dersinin ne olduğunu ve ne işleyeceklerini de düşünüyordu. Çünkü bu dersi hayatında hiç araştırmamış ya da merak etmemişti. Bu yüzden adımlarını gittikçe hızlandırıyordu. Gittikçe koridor üstüne üstüne geliyor diye düşündü. Sonunda sınıfa vardığı an kendini soluk soluğa sınıfın içine attı. Çok geç kalmamıştı, fakat Profesör'ün bakışlarından bu dersin zor geçeceğini düşünüp biraz tırstı. Yerine oturduktan sonra Profesör""Hepiniz sınıfa hoş geldiniz. Yeni Kehanet profesörünüz yani ben Emilie Guererro. Adımı birçoğunuz daha önce duymadı biliyorum. Bu sene müdireniz Derwent tarafından atandım. Bu derste tanışıp kaynaşma yapmayacağız. Eminim ki Hogwarts içerisinde muhakkak-ders dışında-tanışacağız. Bu dersimizde birinci, ikinci ve üçüncü sınıfları ilgilendiren bir konu işleyeceğiz. Fal; fallar geleceği veya geçmişi görmek demektir. Onun hakkında bilgi sahibi olmaktır. Geçmişte yaşadığınız bir şey geleceğinize vurabilir. Ya da yaşamadığınız bir şey. Bu çok karışık, anlamanızı da pek beklemem. Ancak bu derste kahve fallarını yorumlayacağız. Şimdi herkes kahvelerini yudumlamaya başlasın. Lütfen dibini bırakın ve ters çevirip koyun. Birbirinizin kahve fallarını okuyacaksınız. Bende sizinkini." dedi. Nicole bunu duyduktan sonra bir an dondu. "Yani Bir fincanın içine bakıp oradan geleceği mi göreceğiz" diye söylendi içinden "Saçma bir ders daha var." diye öfkelendi kendi kendine. Hayatında bu kavramı çıkarmalıydı belki de fakat o olmasa yaşayamayacağını düşünüp içinden güldü. En sonunda Profesör dersin işleme geçirilmesini istediğini anlamış bir şekilde kendi kahvesini içti. Hayatındaki ilk kahvesini içiyordu ve tadı o kadar kötüydü ki neredeyse karşındaki arkadaşının üstüne püskürtecekti. En sonunda karşılıklı kahvelerini bitirenler kahve fincanları kapattı ve soğumalarını beklediler. İlk olarak Nicole fincanı el ine aldı. Arkadaşını tanımadan bir şeyler uydurmaya başladı, kendini tanımadığı bir tiyatronun içinde gibi hissediyordu. Hiç bilmediği bir senaryo ve doğaçlama oynanacak deseler bu kadar olurdu. Merak ettiği bir konuda kafasına takıldı ve içinden "Neden Hogwarts bir Tiyatro Sihir okulu değil." dedi öyle olsa her şey tam bir trajik, komedi, dram ve bunun gibi her türden bir oyun sahneye çıkar ve oynanırdı. Bu okulda kim bilir daha neler olucaktı daha ilk senesiydi, bu Nicole'ün diğer senelerde ne dersler ne senaryolar bekliyordu onu ve esrarengiz bedenini. | |
| | | Emily L. Black
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 90 Yaş : 69 Kan statüsü : Melez(Half-Blood) Galleon : 11998 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 21/06/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) Ptsi 21 Tem. 2008, 16:06 | |
| Sınıftan yükselen sesler senkronize adımlarıyla bozulmuştu. Öğrencilerinin gözleri arasında dolaşırken onların heyecanını yüzünden okuyabiliyordu. Birçok kişi elindeki kahveyi bırakmış ve altın yaldızlı fincanının üzerine unutulmuş bir kalp misali bırakıvermişti. Ancak bazı çalışkanlar kahve fallarına bakmaya devam ediyordu. Yavru bir kuşun uçma çabaları gibi minik öğrencileri kitaptan öğrendikleri kadarıyla fallara bakmaya çalışıyorlardı. Anlaşılan o ki gerçekten çok zorlanıyorlardı. Ancak Kehanet dersi zorlanılmayacak gibi bir ders değildi. Derste zorlanmak zorundaydılar. Eğer zorlanmazlarsa gerçekten başarmaları küçük bir olasılıktı. Kendisi de Kehanti başarmakta en az öğrencileri kadar zorlanmıştı. Black ailesinden görücüler çok nadir çıkardı ve o görücülerden birisi ise Emily idi. Görücülük onun için galleonlar ile ölçülemeyecek bir değerdi. Onun sahip olduğu iki şeyden birisiydi. Diğeri ise minik ev cini J'lorma idi.
Öğrencileri ise Emily'yi tatmin etmek için tıpkı minik ev cini J'lorma gibi harıl harıl çalışıyorlardı. Birçoğunun minik elleriyle baktığı kahve falları iç açıcıydı. Hiçbiri de kötü bir şey söylememişti. Bunu kulağına dolan fısıltılardan anlayabiliyordu aslında. Yalnız kulağına dolan bir diğer fısıltı ise minik bir öğrencisinden yükselen bir soru idi. Slytherin öğrencisi olduğu cüppesindeki yeşil renklerden belli olan siyah saçlı öğrencisi aklına takılan bir soruyu sormuştu sadece. Buna ne cevap vereceğini beyninin tüm hatlarında toparlamaya çalışıyordu. Gözlerini biraz daha irileştirdi, gerçi her zaman iriydi. Önüne düşen bir parça perçimini alnının üzerinden griye doğru hızlıca ttı ve şalını boynuna doladı. "Aslında belirli bir sebebi yok." dedi bir yandan da eliyle gözlüğünü düzeltip kızın kahve bardağını eline aldı: "Bütün sınıfları ilgilendiren bir konu. Bundan sonra ayrı ayrı işkeyeceklerinizin çoğu bu konu ile bağlantılı." Cevabı verir vermez iri gözleriyle ilginç bir şeye bakıyormuş gibi kahve falına bakmaya başladı. Pekte kötü şeyler göremiyordu Elizabeth'in falında gördüğü gibi. "Görebildiğim tek şey ruhunun derinliklerinde yatan bir esrar perdesinin aralanıp seni aydınlatacağı." dedi sihir bakanının yaptığı kadim konuşmalar gibi. Sesinde garip bir tını var gibiydi. Kızın içindeki bu esrar perdesinin ne olduğunu Emily bile merak etmişti. Bilmece gibi konuşmasından şaşkınlığa uğrayan kız kırmızı pufunda rahat rahat oturmaya devam etti.
Sıraların arasında dolaşması Ravenclaw'lı bir öğrencinin içeriye girmesi ile son bulmuştu. Kızın düzensiz adımları ile birlikte Emily masasına oturdu. Kız korku dolu bakışlar ile profesöre ağır adımlarla yaklaşıyordu. Geç kalmasının - umuyordu ki - bir mazereti vardı. Gözleri biraz daha büyüyen kız Emily'nin ince kulaklarına mazeretini tıslar tıslamaz Emily ona olumlu bir cevap verdi. Öğrencilik yıllarında Emily'de pekçok derse geç kalmıştı. Ancak Kehanet'ten Olağanüstü aldığını hatırlayabiliyordu. Ravenclaw'lı kızın ardından içeriye bir Slytherin'li girdi. Rahat tavırlar sergileyen Slytherin öğrencisi herhangi bir mazeret bildirmeden geç kalmamış gibi yerine oturdu. Bu kadar önemsiz meseleler ile kafasını yormak yerine sıraların arasında dolaşmasına devam etti. İri gözlerini diktiği kişi az önce içeriye giren Ravenclaw'lı kız idi. Onun yanına hızlı adımlarla ilerledi ve elinden kahvesini bir çırpıda aldı. O anda içeriye esen sert rüzgar saçlarında toka olmasına rağmen saçlarının havalanmasına ve tülünün düşüp omuzlarına dolanmasına neden olmuştu. Tülünü tekrar boğazına sardı ve titrek bir ses tonu ile konuşmaya başladı. "Evet, evet. Sensin. Az önce bahsettiğim kişi sensin. Stefanie değil mi? Az önce bahsettiklerimi duydun. Ancak senle ilgili bahsetmek istediklerim." dedi ve yutkunarak devam etti. Stefanie ona korku dolu bakışlar atmaya başlamıştı. Masumca... "Quidditch için sakın canını sıkma. İyi bir sonuç elde edeceğinden eminim. Ancak bina kupası için canını sıkabilirsin. Gördüğüm kadarıyla örgütlenmişsiniz. Birkaç kişi ile birlikte. Çok çalışmanız gerekecek. Kupa olduğu yerde durmaz. Ne yazık ki... Binadan binaya dolaşır. Onu kazanmak için çok uğraşacaksınız. Birde ailenle ilgili söylemek istediklerim var." İşin içine aile girince Stefanie daha da korkulu bakışlar atmaya başlamıştı: "Baban hasta gibi gözüküyor. Başka bir şeyde yok." dedi ve arkasını dönerek öğretmenler masasına ilerledi. Öğretmenler masasının üzerinde duran ve parıl parıl parıldayan kristal kümeyi masanın altına gizli bir şekilde koydu. "Evet bugünlük bu kadar. Hepinize ödevinizi veriyorum. İlk ödeviniz el falı hakkında. Hepiniz el falını araştırın. Şimdi zil çalana kadar konuşabilirsiniz, sessizce." dedi. Zilin çalmasına beş dakika gibi kısa bir zaman dilimi kalmıştı. Emily bu zamanın çabucak geçmesini diledi. Aslında şu an dileyeceği tek şey öğrencilerinin dersinden yüksek bir not alabilmesiydi. Ancak bazılarının dersteki performansları pekte yeterli değil gibiydi. Ancak bazıları ise gayet güzel bir ders geçirmişlerdi. Geçirdikleri dersin bittiğini belirten zil ile birlikte bütün öğrencilerin telaşla çıkmasının ardından Emily boş dersini değerlendirmek üzere kütüphaneye yol aldı. Bilgisini biraz daha geliştirmenin zamanı gelmişti.
En son Emily L. Black tarafından Ptsi 21 Tem. 2008, 19:28 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Elina Lora Dark
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 405 Yaş : 32 Kan statüsü : Melez Galleon : 11956 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/07/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) Ptsi 21 Tem. 2008, 17:17 | |
| Elina ' nın midesi artık fena halde bulanıyordu.Bir fincan kahveyi zorla içmişti şimdide saçma bir fincanın içine bakıyordu.Gözüne çarpan tek şey kahveydi.Zaten bütün sınıfta kahve kokusu ile dolmuştu.Profesör çakmasın diye bir sürü şey sallamıştı.Hatta gerçekte var olmamasına rağmen bir ara '' büyük eniştenin ecelini görüyorum... '' bile demişti.Artık yalan bulmakta zorlanıyordu.'' Senin için kararmış '' dedi ve fincanı yerine koydu.Şimdi Daff ' a bakıyordu acaba o neler sallayacaktı.Daff ta anlattıda anlattı.En sonunda dayısının ecelini gördü ama annesi tek kardeşti .Elina güldü çok eğlenceliydi kahve falı bakmak ama salladıklarının boyutu ne kadar arttırıyorsan gülmekte aynı oranda artıyordu. Bu sırada profesör slytherinli bir kızın sorusunu cevapladı sonra kahve fincanın içine baktı.Sesi titreyerek "Görebildiğim tek şey ruhunun derinliklerinde yatan bir esrar perdesinin aralanıp seni aydınlatacağı." Dedi.Elina dayanamadı ve ufak bir kahkaha attı.Daha sonra o gizemli kişiliğine bürünerek ravenclaw dan şirin bir kızın annesinin sağlık sorunun olduğunu öne sürdü.Elina gülmeye devam etti ama herkesin sesi kesilmişti.Elina sağ elini gözlerinin üzerine koydu ve ‘’ olamaz ‘’ dedi. Profesör bir süre daha etrafta dolaştı Elina içinden ‘’ lütfen kahve falıma bakmasın annemin öldüğünü söylemesini istemiyorum ’’ diyordu.Daha sonra dersin bittiğini söyledi ve zil çalana kadar sessizce konuşabileceklerini söyledi.Bir kaç dakika sonra zil çaldı ve Elina kahve kokusundan kurtulacağı için sevinerek yerinden kalktı ‘’ sihirli günler profesör ‘’ dedi ve sınıftan çıktı. | |
| | | Stefania Valérie Bécaud Seherbaz
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 684 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12071 Ekspresso Puanı : 3 Kayıt tarihi : 28/05/08
| Konu: Geri: Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) Perş. 24 Tem. 2008, 03:27 | |
| Kahve fincanını eline aldığında, daha dikkatle incelemeye başladı. Pencerenin hemen yanındaydı ve bu sırada yarı açık pencereden sızan gün ışığından daha fazlası dersliği dolduruyordu. Gözleri ara sıra dalıp gidiyordu ve kendisi bunun yorgunluktan olabileceğine kanaat getiriyordu. Oysa aklının bir köşesine saklanmış bir sürü soru vardı ki… Yaşadığı güzel günler sayesinde, o soruların önünü bir perde misali kapatmıştı. Belki verecek cevabı yoktu, belki de hatırlamaktan korkuyordu. Eski günlerde yaşadığı olayları, yaşanmamış kabul ederek anılarını teker teker yok etmişti, yani o öyle sanıyordu. Her şeye rağmen ona geçmişini hatırlatacak biri çıkmamıştı karşısına, çıkacağını da hiç sanmıyordu. Bu şekilde daha ne kadar devam edeceğini bilmiyordu; ama geçmişiyle yüzleşme gücünü hissettiği anda kendisini kandırmaktan vazgeçecekti. Zaman ilerledikçe değiştiğini hissederken, bu sefer zaman istirahata çekilmişti. Bir okyanusun ortasında olduğunu kabul ediyordu, rotası belli olmayan. Dibe çökmemiş ve vurgun yememiş olmasına şükrediyordu en azından. Boğazında düğümlenen sözcükler vardı, geçmişine dair. Bir kelime dahi çıkamıyordu ağzından, izin vermiyordu buna. Yaşadığı mutlu günleri mühürlemek, sansürlemek istemiyordu. Derin bir nefes almaya çalışırken titrek bir ses çıkartırken, yanmaya başlayan gözlerinin yapmak istediği şeye izin vermiyordu.
Fincana eğmiş olan başını kaldırdığında, sınıftaki hareketsizlik göze çarpıyordu. İkişer gruplanmış öğrenciler ellerindeki fincanları yorumlamakla uğraşıyordu. O sırada aklına, Hastane Kanadı’nda geçirdiği gece geldi. Olanlar gözünün önünden bir film şeridi gibi geçerken, hoş bir titremenin ardından içini heyecan ve mutluluk kaplamıştı. Cesaretini ara sıra kaybetmiş olsa da o anı yaşayabilmek için çok fazla cesarete ihtiyacı vardı. John’a, onu sevdiğini söylediği andan itibaren olanları tek tük hatırlıyordu. Dudaklarında, onun dudaklarını hissedene kadar yaşananların gerçekten uzak olduğuna yemin edebilirdi. Kalbinin delicesine hızlı atmasıyla ağzından bir kelime dahi dökülemeyeceğini anlamıştı. Konuşmaya çalışsa bile sesinin çıkacağından emin olamamıştı. Dudaklarındaki sıcaklık kesilene kadar düşündüğü yoğun düşünceler, ardından da onu bırakmamıştı. Gecenin bir yarısı uykusundan aniden uyandığında tekrar uyumaya çalışırken, herhangi bir derste profesör dersini anlatırken, arkadaşlarıyla sohbet ederken, anlaşamadığı birkaç öğrenci ile kavga ederken, alakasız her durumda dudağında o sıcaklığı, kalbinde o heyecanı hissediyordu. Böyle devam edip gideceğine şikâyet etmeksizin gülümsüyordu.
Gözü bir noktada takılıp kalmışken profesörün sözleri ile yerinden sıçramıştı. Fincanını yorumluyormuş gibi bir görüntüye bürünüp, profesörün kendisine doğru yaklaşmakta olduğunu fark edince içinden lanetler saydı. Büyük bir ihtimal profesör onun dersle ilgisinin kopmuş olduğunu görmüş ve onu uyarmaya geliyordu. Profesör yanında bittiğinde, korku dolu bakışlarını fincandan alıp profesöre çevirdi. Ama her şey umduğu gibi olmamıştı, tam tersine profesör Stef’in fincanını bir hışımla almıştı. Quidditchte iyi bir sonuç elde edeceğini, bina kupasında da birtakım sorunlarla karşılaşacağını söylerken Stef, onu dikkat kesilmiş bir şekilde dinliyordu. Bina kupası hakkında söylediklerine Stef sonuna kadar katılıyordu. Büyük bir ihtimal bina kupasını bu sene alamayacaklardı. Almayı ne kadar çok istese de, durumları hiç iç açıcı değildi. Ama her şeye rağmen Stef’in derslerine verdiği önem artmıştı. Aldığı notlar Olağanüstü’den başka değildi. Birçok kez de tam puan alması, kendisi ile gurur duymasına neden oluyordu. Bu sırada onu düşüncelerinden ayıran şey profesörün sesiydi. Ailesi ile ilgili de bir şey söylemek istediğini belirtmişti. Peki ya ailesi derken kimden bahsediyordu. Fransa’da bıraktığı bir abisi vardı sadece, onla ilgili ne olabilirdi ki?
Düşündüklerini yanlış çıkartan profesörün sözleri ile bakışları donmuştu adeta. Babasının hasta olduğunu söylemişti ve söyler söylemez de arkasını dönüp masasına yerleşmişti. İçini, düşüncelerini, anılarını karartan bir sözcük ile karşı karşıya kalmıştı işte. Geçen onca zaman sonra, kendini iyi hissetmeye başlamışken geçmişi karşısına çıkmıştı ilk defa. ‘Benim babam yok!’ diye haykırmak istedi; ama düşeceği durumu tahmin edebiliyordu. Sustu bu yüzden, sessiz çığlıklarını attı kendi dünyasında. Donuklaşmış bakışlarını başka bir yere çeviremedi –ki hareket edemiyordu zaten-. Sureti bembeyaz olmuştu adeta, buz mavisi gözlerindeki o iki yıldız sönüvermişti. O kadar sönmüştü ki ışıkları var olmanın ve yok olmanın arasında gidip geliyorlardı. Heyecan ve mutlulukla çarpan o kalp, artık atmıyordu. Zaman durmuştu onun için, dünyasına düşen yıldırımlardan biri değil hepsi çarpmıştı onu. Nefes alamıyordu, boğulduğunu hissedene kadar yaşadığını da unutmuştu. Kendisine geldiğinde derslikte olduğunu fark etti. Hiçbir şey olmamış gibi devam etmek zordu; ama buna güç veren şeyler de vardı. Babasının hasta olmasıydı ilk olarak. Onun ölümünün kendi elinden olmasını isterdi; ama ölse de bunu önemseyeceğini sanmıyordu. Onu düşünmekten vazgeçip fincanına dönmeliydi, emindi ki fincanda sevineceği birkaç şey bulabilirdi.
“Sen duyduklarına inanıyorsun. Söylenmeyene inan, çünkü insanın sessizliği, sözcüklerinden daha yakındır gerçeğe.”
Bembeyaz suratı renklenirken, donuk bakışlarını ışıldatan iki yıldız, o iki gözdeydi. Kendi kendine söylenirken geçmişini yine zihninin en kuytu köşelerine attı. Mutlu birkaç anısı ile perdeledi yine. Dudağındaki sıcaklık, kalbindeki heyecan ve mutlulukla eski haline döndüğünde fincanı hemen önünde duruyordu. Bir harekette fincanını kaptıktan sonra pür heves yorumlamaya çalıştı. Anlaşılmaz şekiller gördükçe morali bozulurken kartala benzeyen bir şekille yerinden sıçradı. Uğrunda mücadele edeceği hemen her şeyi kazanacağını ifade eden bu şekil, onu oldukça memnun ederken etrafındaki öğrencilerin yanlış yorumlamaları dikkatinden kaçmamıştı. İlk önce kendi fincanını yorumlayıp, sonra onların yorumlarını düzeltmeyi kafasına koydu. Fincanına geri döndüğünde üç tane dolu noktayı fark etti. Bunun anlamını hatırlayamayınca kitabına başvurmayı denedi. Yeni bir aşk macerasına başlayacak olduğunu öğrendiğinde, sırıttığını fark etti. ‘Ben zaten âşık oldum.’ diye içinden geçirirken zihnine John üşüşüvermişti. Kim bilir ne yapıyordu şu anda, derste miydi yoksa dinleniyor muydu? Onu düşünürken geçmişinden saklanmayı seviyordu, kalbinin hızlı ritimlerle atmasını; ama en çok da onu seviyordu. Onu sevmeyi seviyordu.
Profesörün sesiyle bir kez daha irkildiğinde, ödev açıklanıyordu. El falını araştırmalarını söylemişti ve oldukça basit bir ödev olduğunu anlamış, parşömenine unutmaması için not etmişti. Dersin bitmekte olması yüzünden, yanlış yorumlanan falları düzeltmeye zamanı kalmamıştı. Önemli değil diye geçiştirerek oturduğu yerde beklerken yarı açık pencereden hala giren gün ışınları yüzünden gözleri kamaşmıştı. Arada sırada dersliği inceleyen bakışları profesöre kayıyordu. Hakkında görücü olduğunu duymuştu sadece. Tabi bir de garip biri olduğunu… Sessiz bir kıkırdamanın ardından çalan zil ile yerinden zıplarken derslikteki herkesin kapıya yönelmesiyle, kendisini kapının önünde buldu. Bir sonraki ders saati boştu, o dersi almıyordu. En iyisi yatakhanede dinlenmek diye düşündü, sabah yaşamış olduğu maceradan sonra bir ders saati kadar uyku ona gerekliydi. Her ne kadar yatakhaneye girme korkusu olsa da, bu saatte yatakhanenin dolu olabileceğini hiç sanmıyordu. Güzel düşüncelerle kapıdan çıkarken belki de aklında sadece John vardı. | |
| | | | Tüm Sınıflara Ortak Ders(Online) | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |