Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi

Aşağa gitmek 
+7
Daphne GreenGrass
Johnny Amoux Malfoy
John Stewen Peterson
Lily L. Black
Angelina Voleta Anderson
Severus Rodney Anthony
Sawyer Raul Johnson
11 posters
YazarMesaj
Sawyer Raul Johnson
Muggle
Sawyer Raul Johnson


Erkek
Ruh hali : 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Yuppirt8
Mesaj Sayısı : 85
Yaş : 34
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12004
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 18/06/08

6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Empty
MesajKonu: 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi   6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Icon_minitimeSalı 15 Tem. 2008, 15:17

Güneşten önce uyanmıştı ilk kez, Hogwarts’ta. Güneşin doğuşunu yatağının sağ çaprazında kalan penceresinden izlemiş, odasına vuran ilk güneş ışıklarını gözlemlemişti. Bağdaş kurmuş olduğu yatağından, yere vuran güneş ışığıyla havadaki tozları görebiliyordu. Toz alerjisi nedeniyle her sabah odasından çıkmadan önce ufak çaplı bir temiz yapıyordu, zorunda kalarak. Ağzından çıkan birkaç kelime, odasının tertemiz olmasına yetiyordu. Yatağından kalktı, yere vuran güneş ışığına çıplak ayaklarıyla bastı. *Sıcak.* Şimdi üzerine yansıyan güneş, pijamalarına rağmen cildini yakıyordu. Sonbaharda böyle bir sıcak, alışılmış değildi. Birkaç büyünün ardından odası tertemiz olmuştu. Yavaş adımlarla giysi dolabının önüne gelip iki kapaklı dolabını açtı. Sol tarafta kravatlar, ortadaki büyükçe yerde takım elbiseler, sol taraftaki küçükçe alanda ise günlük kıyafetleri. Düzen ve disipline önem veren biriydi, heşeyi düzenli olmalıydı. Herhangi kimsenin kişiliğini düzene bağlı olarak nitelendirirdi hep.

Karşısında duran dolaptan koyu gri renkli bir takım elbise çıkardı. Sol tarafta asılı olan kravatlarından da bu tonda gri bir kravat aldı. Takım elbisenin içindeki açık tonlu gri, ayakkabısı da takım elbisesiyle aynı tonda. Kapının girişinde köşede kalan aynadan kendine baktı, alayla gülümsedi ve odasından ayrıldı. Hogwarts’ın henüz güneş vurmamış koridorları bile normale oranla soğuk değildi. *Anlaşılan sıcak bir gün olacak.* Büyük Salon’a vardığında her zaman yaptığının aksine bu sefer Slytherin ve Hufflepuff yemek masasının arasındaki koridordan geçerek profesörlerin yemek masasına ulaştı. Hafta içinin son günü olan Cuma gününde sadece bir dersi olması, dinlenmesi ve kendine vakit ayırabilmesi için gerekli avantajı sağlıyordu. Sadece bu haftaya mahsus olarak Cuma günü sadece son dersi ikinci sınıflaraydı. Ondan önceki ders yanmıştı, ortak yapılan iki dersten sonra. Her sınıf, haftada en fazla üç saat dersini alabiliyordu. Düşünceli tavrından vazgeçerek kahvaltısını yapmaya koyuldu.

Yine enfes bir kahvaltıdan sonra ne yapacağını düşünmemiş olmanın verdiği durgunlukla masadan kalkmadı. Sihir Bakanlığı’nda ufak tefek işleri vardı, acaba erken gitmesi daha mı iyi olurdu? Komik duruma düşmemek için masadan kalktı, masadaki her profesöre iyi geçirmelerini dileyerek ve Hogwarts’tan ayrıldı.

Sihir Bakanlığı’ndaki ufak tefek işleri, arkadaş ziyareti derken saat hızla akıp geçmişti. Son derse yetişebilmeyi dileyerek ayrılmıştı bakanlıktan. İlk defa bu kadar düzensiz davranmıştı, kendin, unutarak. Hogwarts’a vardığında ders saati gelmişti. Birkaç dakika vardı. Hiçbir yere uğramadan direkt dersliğe çıktı ve içeriyi doldurmuş öğrencilere, suratına yerleştirdiği sahte gülümsemesiyle baktı. Hepsi ayaktaydı, hepsi onu bekliyordu. Vakit kaybetmeden derse girdi. “Öncelikle hoş geldiniz, ya da ben hoş geldim. Bugün işleyeceğimiz büyü, güçlü bir savunma büyüsü. SBD düzeyinde ve zor bir büyü. Hepiniz ilk seferde yapamayabilirsiniz ki buna eminim. Zorlanacaklar olacaktır; ama ilkinde olmasa da yapabilmelisiniz.”

Vakit kaybetmek istemediği için biraz hızlı geçecekti teorik bilgileri. Önemli olan uygulamasa ve etkisiydi. Üstelik çoğu kişinin zorlanacağını düşündüğü bir büyüydü. Boğazını temizleyip konuşmasına devam etti. “Büyümüzün adı Protego. Güçlü bir savunma kalkanı oluşturabilirsiniz bu büyüyle. Ancak Öldüren Lanet’e karşı şansınız olmaz. Yapabildikten sonra bu büyü, belki de en sevdiğiniz büyü olacak. Evet! Karşıma korkusuz bir Gryffindor’lu istiyorum, beni silahsızlandırmaya çalışacak biri. Evet, Charlie, takım kaptanımız gel bakalım.” Tipik Alman çocuğa gülümseyerek baktı, tam karşısında bekleyen Charlie, kısa süre sonra silahsızlandırma büyüsünü Sawyer’a yolladı. Asasından çıkan kırmızı ışıkların kendisine varabilme zamanlamasını hazırladı. “Protego!!!” Asasının önünde yükselen gümüş renkli ışık kalkanına çarpan Charlie’nin büyüsü, aynı hızla geri dönüp Charlie’yi asasından etti. “İşte böyle! Şimdi eşleşin, bu büyük ve boş alan bize yetecektir. Eşleştikten sonra uygulamaya başlayabilirsiniz.”

Hızlı bir şekilde eşleşen ikinci sınıflar büyüyü denemeye başlamıştı. Kimileri ilk seferlerine göre gayet güçlü kalkan yaratırken kimilerinin kalkanı, büyüye karşı koyamayacak şekilde cılız ve güçsüzdü. Büyüyü iyi uygulayamayanların yanına gidip teorik bilgileri tekrar ediyor, asalarını nasıl tutmaları gerektiğini ve büyüye odaklanıp zamanlamayı ayarlamalarını anlatıyordu.

Dersin sonuna doğru tüm öğrenciler büyüyü başarılı bir şekilde uygulayabilmişti. Birinci ve üçüncü sınıfların kendisini sevindirmesinden sonra ikinci sınıflarda yüzünü kara çıkartmamıştı. Suratına yerleşen içten gülümsemesiyle konuşmaya başladı. “Hepiniz bir harikaydı. Tebrik ediyorum sizleri gençler. Hemen ardından da ödevinizi veriyorum. Ödeviniz: Protego ve Sersemletme büyüsünü kapsayan bir araştırma. Fazla uzatmazsanız sizin için de benim için de daha iyi olur. Sihirli Günler, çıkabilirsiniz!” Ödevle oflayıp puflayan öğrenci sayısı artmıştı. Umursamadı, onlar gözünde tembel olanlardı. Tüm öğrenciler sınıfı boşaltınca sınıftan ayrılıp odasına çekildi.


En son Sawyer Raul Johnson tarafından C.tesi 19 Tem. 2008, 19:48 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Severus Rodney Anthony
Muggle
Severus Rodney Anthony


Erkek
Ruh hali : 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi 10811077vl2
Mesaj Sayısı : 810
Yaş : 31
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12182
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 13/03/08

6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Empty
MesajKonu: Geri: 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi   6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Icon_minitimeC.tesi 19 Tem. 2008, 03:21

Ne zaman Hogwarts’a gelse o zaman uyku sorunu çekiyordu. “Yahu ben tatilde rahat rahat uyumuyor muydum? Buraya gelince neden bu oluyor?” Yine erken kalkma rekoru kırmıştı. Saat altı buçuk olmak üzereyken güne yine bir merhaba demişti gözlerine açarak. Gün boyu ortalıkta bir ‘hayalet’ gibi dolanmak yerine kendini zorlayarak tekrar uykuya dalmak daha mantıklı bir fikir gibi geliyordu. Uykusunun olmamasına aldırış etmeyerek henüz kalkmadığı yatağından bir parça bile hareket etmeden gözlerini yumdu. Uyumaya çalışıyordu; zaten o an istediği tek şey uyumaktı. Yumuşak yastığa kafasını iyice koymasının ardından bir an uykusu gelmiş gibi olsa da uyuyamamıştı yine. “Bu böyle olmayacak” Üzerindeki pikeyi ayaklarıyla yatağın kenarına itmesinin ardından, bir hamlede yataktan kalktı. Uyuyamayacağını iyice anlamış olsa gerek, doğruca banyoya gidip ayılmak için elini, yüzünü yıkamıştı. Islak olan yüzü ile tekrar yatakhaneye döndü ve ‘hiç kimseye elletmediği’ havlusu ile yüzünü kuruladı.

Alnına kadar uzanmış saçlarına da su gelmişti ki aynada kendine bakarken saçlarının ıslak hâlinin onu daha yakışıklı gösterdiğini düşünmüştü. Sabah sabah ne konuydu ya. Yakışıklı mıyım değil miyim düşüncesinden sıyrılarak, arkadaşlarını uyandırmak gibi bir haylazlık peşinde de koşmayarak, yatakhanenin kapısını açtı ve çıktı. Kapıyı sessizce kapatmasının ardından merdivenlerden inerek ortak salona ulaştı. Galiba bu binanın en anormal kişisi kendisiydi. Bu saatte uyanık olmayı başarmıştı. Kırmızı koltuğa geçip orada tam yarım saat oturmuştu fakat hâlâ ondan başka uyanan kimse yoktu. Sıkıla sıkıla oturmaktansa bahçeye çıkmayı yeğleyerek ortak salonu terk etti. Tam 7 kat aşağı inmesini ardından sağ tarafında büyük salona giden kapı, sol tarafında ise bahçeye çıkan kapı ile karşı karşıya gelmişti. Kahvaltıdan önce bahçede oturmanın daha iyi bir düşünce olduğu kafasına yatınca sol tarafındaki kapıdan dışarıya çıktı.

Sonbahar mevsimine gelinmesinde olduğunu düşündü; Hogwarts’ın bahçesindeki ağaçlar, yapraklarını yerlere bırakmaya başlamıştı. Saatin yedi buçuğa yaklaşması ile güneş de yavaş yavaş kendini göstermeye başlıyordu. Daha bu saatten bulutlar gök yüzünde yerlerini almıştı. Yeni uyanmış olduğu gözaltlarının şiş olmasından belli olan birkaç öğrenci bahçenin kenarlarındaki bölümlere oturmuş sohbet ederken, o da sağ taraftan ikinci sıradaki bölüme oturdu. Uykuluydu fakat uyuyamıyordu. Şaşkın bir ifade ile etrafa bakarken düşüncelere dalıp gitmişti. Şu sıralar kafasındaki tek düşünce kurmuş oldukları gruptu. Grubu oluşturmaya dair James’e fikir vermişti vermesine ama bu grup ne yapacaktı şimdi? Bir grubun başkanı olabilecek miydi? “Hadi ama. James senin beceremem dediğin sınıf başkanlığını yürütebiliyor. David’de yapıyordu. Sen bir grubun başkanı olamayacak mısın?” Kendine olan güvenin sağlamak kendi elindeydi. Yinede her zaman kendine olan özgüvenini sağlayamamıştı.

Sabah sabah düşündüğü şeyler ona mantıksız geldi bir an. Karnının guruldama sesini kulağında işitmesi ile birlikte bulunduğu yerden kalkarak binaya girdi. Birkaç adım attıktan sonra arşısındaki kapılarını açınca tek tük birkaç öğrencinin kahvaltıya başlamış olduğu, onu ilgilendiren –Gryffindor masası- bölümde ise 3 kişinin yer aldığı büyük salona gelmişti. Dümdüz ilerleyip salonun ortaladıktan sonra sağ tarafında duran masaya oturdu. Önünde duran yiyeceklerden atıştırmaya başladığında David’de gelmişti yanına. Bir günaydın konuşması aralarında geçtikten sonra kahvaltısına tüm hızla devam etti. Yavaş yavaş herkesin uyanması ile rahatlamıştı. Hogwarts tekrar cıvıl cıvıl anlara bürünüyordu. Charlie ve James’in de geldiği an o kahvaltısını noktalamıştı. Karnının tıka basa doyurmuştu, artık derslere girmeye başlamalıydı.

Gün boyu hiçbir boş dersi olmayacağına üzülürken büyük salondan çıkıp, her gördüğünde ‘bela’ olarak nitelendirdiği hareketli merdivenler ile karşılaştı. Birkaç basamağı ilerledikten sonra, bir çatırdı ile merdivenin sol tarafa doğru dönmesine oldukça sinirlenmişti. Şanslıydı ki hemen sağ tarafa doğru dönmüştü. Tekrar hareket etmemeleri için adımlarınızı hızlandırmıştı. Yedinci kata ulaşır ulaşmaz, şişman kadına şifreyi söyledi ve içeriye girdi. Doğruca yatakhaneye çıkıp, yatağının yanındaki komedinin ikinci çekmesini açtı ve oradan ders programına baktı. Hiç boş vakti olmadığını biliyordu ama bir umut ile yeniden kontrol etmek istemişti. Programdaki tüm derslere kayıtlı olduğundan emin olduktan sonra bu kez birinci çekmeceyi açtı. İlk ders Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersiydi. Önceki dersi sıkıcı bulmuştu ki bu konuda haklı olduğunu düşünüyordu. Bildiği bir büyüyü kim bilmiyormuş gibi öğrenme numarası yapmak ve uygulamak isterdi ki? Sağ eliyle sımsıkı kavradığı kitabı ile birlikte ortak salondan çıktı. Gireceği ilk dersliğe doğru yola çıktı…

Günün ilk dersine uykusuzluğun vermiş olduğu bir ağırlık ile giriyordu. Kapalı olan sınıf kapısının önünde duraksamıştı. Sağ tarafa doğru kayan kravatını düzelttikten sonra kapıyı çalarak içeriye girdi. Şaşkınlığını gizleyemiyordu. Hoş gizleyecek kimse de yoktu sınıfta ya o ayrı. Sınıfın bomboş olmasına şaşkınlıkla bakarken, her zaman tercih ettiği arka sıralara oturdu. Profesör ile mesafenin uzak, kestirmek için uygun bir yer.. Arkalarda duran sıraları tercih etmesinin en büyük nedenleriydi. Kitabını sıranın üstüne koymasıyla birlikte sırtını sıraya yasladı. Sıkıla sıkıla sınıfın dolmasını beklerken yavaş yavaş gelmeye başlayan öğrenciler ile ‘sonunda geliyorlar’ gibi bir düşünce geçirdi içinden. Sınıfın camından içeriyi aydınlatan güneşin tam yüzüne gelmesi onu rahatsız etmeye başlamıştı. Gözlerini kısarak sıradan kalktı ve bir yan sıraya geçti. Sıranın üstüne kitabını, kitabın üstüne de kafasını koymuştu. “Biraz kestirmenin zararı olmaz. Hem uykusuzum ben ya..” Gözlerini kapatarak bir uyku girişiminde bulunmuştu fakat tıpkı sabah olduğu gibi uyumayı başaramamıştı. En azından biraz dinlenmiş olsa gerek uykulu hâlinden bir eser kalmamıştı. Kafasını kaldırdığı anda bir çok öğrencinin sınıfta olduğunu gördü; hatta sınıf dolmuştu. On beş dakikaya yakın bir zamandır sınıfın dolmasını beklerken, şimdi de profesörü mü bekleyeceklerdi? Bu düşünceye kapılmasının hemen ardından açılan kapının arkasında profesör belirdi.

Derin bir ‘ohh’ çekmesiyle beraber profesör hızlıca derse başlamıştı. Hemen işleyecekleri büyüden bahsetmesi onu sevindirmeye yetmişti bile. Büyünün zor olduğundan bahsediyordu. “Hangisi olduğunu söylese ya!” Büyü yapmanın ona verdiği keyif gerçekten çok fazlaydı. Bu yüzden profesörün ağzından çıkan her büyü lafını dikkatle dinliyordu. Sonunda ondan duyduğu bir kelime ile rahatlamıştı. ‘Protego…’ Bu büyü ismi ona bir yerlerden tanıdık geliyordu sanki. Hafızasının derinliklerine inmeye çalışarak bu ismi daha önce nerede duyduğu hatırlamaya çalıştı. Bulmak çok zor değildi. “Tabi ya. Dumbledore’un Ordusu…” Derste görecekleri bir büyüyü daha önceden biliyor olmak onu tatmin etmemişti. Yeni bir şeyler istiyordu artık. “Merlin’in sakalı! Bir dahaki derste expelliarmus öğretir kesin.” Kendi kendine homurdanarak dersin sıkıcı geçeceği önyargısına varmıştı bile. Daha önce David’den duymuş olduğu cümleler tek tek profesörün ağzından dökülüyordu. ‘Affedilmez lanetlere karşı işe yaramaz, kalkan büyüsüdür’ gibi lafları dinlemek yerine sıkıla sıkıla oturmayı tercih ederdi. Son olarak tahtaya çıkan Charlie’nin büyüyü uygulayışını izledikten sonra eşlere ayrılmaları talimatı üzerine aklına gelen ilk kişi James olmuştu.

“Hey James. Birlikte uygulayalım mı?” Arkadaşının da kabul etmesi ile birlikte sırasından kalktı ve sınıfın geniş alanına geçtiler birlikte. Karşısında duran James’e doğru asasını yöneltti. Aklına gelen ilk büyünün ismini söyledi bir anda. “Sersemlet!” Asasından çıkan gümüş renkli ışığın James’e doğru ilerlemesinin ardından turuncu kafa lâkabı taktığı arkadaşı Protego sözüklerini söyleyivermiş, etrafında oluşan kalkan ışığın gittiği gibi geri dönmesine neden olmuştu. O ışın da Severus’a deydiği an onu geriye doğru itmişti adeta. Neredeyse yere yığılmak üzereyken, dengesini toplamış ve adeta tüm sınıfa rezil olmaktan kurtulmuştu. İçinde alev püskürten bir yaanrdağ gibi hırs oluşmuş, bunların aynısını Lorgoff'a uygulama isteği oluşmuştu. Bu isteğinin bastırmamış, sinirli bir yüz ifadesi ile arkadaşına yaklaşarak konuşmuştu. “İyi denemeydi. Sıra bende…” İkisi tekrar yerine geçtikten sonra asasını kavrayan James, az önce Severus'un uygulamaya çalıştıı büyünün ismini söylemişti. Onun asasından çıkan ışın da Severus'un üstüne geliyordu. Bedenine dokunmasına çok az bir mesafe kaldığı anda telaşlanarak büyünün ismini söyledi. “Protego!” Üzerine gelen ışın, Severus'un büyü ile oluşturduğu ince ve saydam kalkana çarparak büyüyü yollayan kişiye yönelmişti. Severus'un kalkanı James kadar güçlü olmuşa benzemiyordu ki James gerilere doğru savrulmadan dengesini toplamış, büyüden aşırı bir zarar görmemişti. Samimi bir biçimde arkadaşının yanına giderek tebrik etti Severus. Sohbete daldıkları an profesörün söylemeye başladığı bir kaç cümle vardı. Profesörün söylediği ödev laflarına aldırış etmeden sırasının üstündeki kitabını aldı ve terlemiş olan alnını eliyle silerek sınıftan çıktı. Son anlarının eğlence kattığını düşündüğü dersi geride bırakmıştı..


En son Severus Rodney Anthony tarafından Salı 29 Tem. 2008, 13:00 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164/sev
Angelina Voleta Anderson

Angelina Voleta Anderson


Kadın
Ruh hali : 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi 11mt8
Mesaj Sayısı : 590
Yaş : 32
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12206
Ekspresso Puanı : 1
Kayıt tarihi : 08/03/08

6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Empty
MesajKonu: Geri: 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi   6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Icon_minitimeC.tesi 19 Tem. 2008, 21:48

Pencerenin küçük aralıkların süzen güneşin ilk ışıkları ile gözlerini yavaşca araladı ve etrafa bakındı. Pek kimse yoktu .. Yatağından esneyerek kalktı ; aynanın karşısına geçip kırmızı saçlarını tel tel taramaya başladı. Onları taramaktan büyük bir zevk alıyordu. Her zaman saçlarının dolgun ve parlak gözükmesine özen gösterirdi. Her zamanki gibi saçlarını karışık bir stil şeklinde topladı. Gryffindor cübbesinide üzerine geçirdikten sonra muntazam bir yürüyüş şekli ile ortak salona geçti. Yine her zamanki gibi üç-beş kişi vardı. Onlara hiç aldırmadan Hogwarts' ın gizem dolu koridorlarına ilk adımlarını attı.. Sempatik adımlar ile yürümeye devam ediyordu. Bir yandan da sağına soluna bakınıp; duvarlarda ki tabloları incelemekteydi. Sonunda yer değiştiren merdivenlere vamrıştı.

Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersliğine götüren merdivene geçti ve beklemeye koyuldu. Merdiven yavaş bir hareket ile onu İksir Zindanlarının olduğu bölüme doğru götürdü. Molly merdiven durduktan sonra elinde Karanlık Sanatlara Karşı Savunma için gerekli malzemeleri ile Karanlık Sanatlara Karşı Savunma girdi. Profesör derslikte oğrencilerini bekliyordu. Henüz derslikte iki öğrneci vardı; tabi Molly' de gelince üç kişiye çıkmışlardı. Molly hemen kendine boş bir sır seçip oturdu ve ders için gerekli ne kadar malzemesi varsa , hepsini sıranın üstüne düzenli bir şekilde sıraladı. Hemen ardından Profesör' e tatlı bir gülümseme belirttikten sonra şu kelimeleri söyleyip sustu,

" Günaydın Profesör. "

Hemen ardından etrafa bakınmaya başladı.. Bu sefer sadece altıncı sınıflar olacaktı. Belkide bu daha iyi olabilirdi. En azından yaşıtlarıyla beraber işlemeleri gereken konuları işeyleyeceklerdi. Derslikte demirden eşyalar bulunuyordu. Etraf ürlütücüydü. Ne de olsa Karanlık Sanatlara Karşı Savunma idi.. Biraz korkunç olmasında bir kusur bulmamıştı. Molly cesur bir kişiliğe sahip olduğu için tüm bu olan bitenden korkmamıştı. Sınıfta sadece 2 kişi vardı -Molly' de dahil olmak üzere- Sıkıntıdan ders kitabının sayfalarını karıştıran Molly ; bir an önce zamanın geçmesini diliyordu..

Acaba bu derste neler işleyecekleri? Ama bir şey için mutluydu, o da bu ders tanışma faslını yaşayamayacaklarıydı.. Bu tip tanışma bölümlerinden hiç hoşlanmazdı. Çünkü millet Moly' i ilgilendirmiyordu..Molly' de onları! Tabikide bu Molly' nin kişisel düşüncesiydi. Bazı klişiler kendilerini tanıtmaktan hoşlanabilirdi. Molly' de eskiden bu tip bölümleri çok severdi; nedenide dersin kayması olabilirdi. Lakin ; dersleri kaynatamayacaklarını öğrendiği zamana dek.. Şimdi ise daha da olgunlaştığı için , bir an önce dersini işleyip sınıftan çıkmaktı tek isteği.

Karşısında duran değişik heykele gözünü dikmişti.. Sanki içinden onunla konuşuyor gibiydi. Tabikide bunların hepsi koca bir saçmalıktan ibaretti fakat; Molly saçmalamayıda severdi. Bazenleri çok aksi davransada her zaman komik biri olmayı tercih etmiştir. Bir kaç dakika sonra heykele daldığını fark edip ; kafasını sağa sola doğru küçük bir hareket ile savurdu ve elleriyle yüzünü ovarak beklemeye koyuldu..


En son Molly Violette Anderson tarafından Ptsi 21 Tem. 2008, 14:33 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164/mol
Lily L. Black
Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairesi Başkanı
Lily L. Black


Kadın
Ruh hali : 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi 44692542ju9
Mesaj Sayısı : 2960
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12324
Ekspresso Puanı : 1
Kayıt tarihi : 07/02/08

6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Empty
MesajKonu: Geri: 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi   6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Icon_minitimePaz 20 Tem. 2008, 00:52

out:ders offline Molly
out2: sonlara doğru aceleden şişirdim bir hafta sonra açık olursa ders düzeltirim iyi başlamıştı rp =( renklendırmeye bile vaktim yok

“ Sectumsempra !”

Acı.. Ailesiyle geçirdiği sıradan sayılacak bir gündü ve bazı adamlar kapılarına dayanmıştı. Öldürmek üzere. Kırmızı ışık yüzünü korumak için kaldırdığı sağ eline çarparken acıyla haykırdı. Biraz sonra ne olacağını çok iyi biliyordu. En az 15 adama karşı biri daha 15 yaşında üç kişi. Ailesi de iyi savaşıyordu ama yeterli değildi bu işte her zaman. ‘Sayının da önemli olduğu yerler varmış demek.’ Kolundan fışkıran kanları ve acısını fark etmemişti bile. Dikkati beş kişiyle birden savaşmaya çalışırken asasını kaybeden ve zor duruma düşen annesindeydi. Kanlı parmaklarıysa babasının görünmezlik pelerininin üzerine kapanmıştı.

“ Avada Kedavra !! “

Uzun süre boş durmaktan kaynaklanan savunmasız hali liderlerinin gözüne çarpmış olacak hızlı bir büyü yollamıştı ona. Kaçması veya karşılık vermesinin imkânsız olduğu bir pozisyondu aksi gibi. Yeşil ışığın ona çarpmasına saliseler kalmıştı herhalde. Yutkundu. Bir şey yapamayacaktı işte. Öyle bir şansı yoktu. Ama ölmeyeceği gibi çılgın bir fikre kapılmıştı. Ölüm çok uzak geliyordu ona, şu anda bile. Yabancıların lideri büyü yapmadan başlığı arkaya düşmüş beyaza yakın sarı saçları ortaya çıkmıştı. Sayelle. Ölmeden önce son gördüğü şey bu kadın mı olacaktı?

“ Hayır !! “
Büyü ona çarpmak üzereyken önüne biri atladı. Yeşil ışık babasının karnına çarptı ve başı Lily”nin kucağına düştü. Gözlerindeki yaşam parıltısı yeşil ışıkla birlikte sonsuza kadar yok olmuştu.

“ Hayır !! ”

Ravenclaw Kulesinin üst katında, kızlar yatakhanesinde son yarım saati uykusunda dönüp durarak ve mırıldanarak geçiren Lily ter içinde uyandı. Doğrulup bir süre karanlıkta nerede olduğunu anlamaya çalışarak durduktan sonra kendini yatağa geri bırakıp neden uyanmaya çalıştığını düşündü. Rüya.. Tabi, anne babası öleli onlar hakkındaki en kötü rüyasıydı bu. En gerçekçi. En korkutucu. Gözü komedinindeki saatine takıldı. Dolunay olduğundan içeri giren ay ışığında akrebin üçün, yelkovanınsa altıyı gösterdiğini görünce şok oldu. Zaten Lanet olası SBD”lerine çalışmak için saat 12’yi geçtiğinde yatabilmişti. Şimdide uykudan eser olmayan bir şekilde kalkmıştı Hogwarts yaşamında çok ender olan bir şekilde. Okulda geçirdiği altı yılda en fazla dört, beş kere olmuştu bu. Gözleri komedinindeki tek fotoğrafa takıldı. Anne ve Babasının fotoğrafına..

Ani bir kararla yataktan kalktı. Hiç uykusu yokken bütün geceyi karanlık odada o resme bakıp rüyasıyla ilgili düşüncelerini güçlendirerek geçiremezdi. Bir şeyler yapmalıydı. Onu oyalayacak bir şeyler. Kafasını biraz meşgul edecek bir şeyler. Aklına güzel bir fikir de gelmişti. Ders Programına göz attı. O gün Karanlı Sanatlara Karşı Savunma dersi olduğunu görünce de hayal kırıklığıyla iç çekti. İlk dersi pek hoş geçmemişti. Aslında ders iyiydi ama böcürtü.. Kendisini çok zayıf hissetmesine ve sınıfın önünde rezil olmasına neden olmuştu sanki. Bu ders daha az rezil edecek bir şey işlemesini istiyordu profesörün. Daha az zayıflıklarını belli edecek bir şey.

Sandığını yavaşça açıp içinden dört kalın ciltli kitap çıkartıp çantasına koydu. Ders kitapları. Tüy kalemi, mürekkep ve parşömeni zaten çantasındaydı. Bir an duraksayıp ince bir Quidditch kitabını daha bu ‘hafif’ yüküne ekledi. Çantasını aynı dikkatle yatağına bırakıp sandığına eğildi tekrar. Bu sefer Ravenclaw cüppesiyle doğrulmuştu. Kitap almanın yarısı kadar bir sürede açık mavi geceliği sandığı boylamış cüppesiyse Ravenclaw Sınıf Başkanı Rozetiyle beraber üzerine geçirilmişti. Sandığının dibinden görünmezlik pelerinini aldı. Babasının eski pelerini. Sandığını biraz gürültüyle kapatıp çantasını omzuna astı ve ağır adımlarla yatakhanede dışarı çıktı. Görünmezlik Pelerininin verdiği garip özgürlük hissi ve onu bir zamanlar taşıyan babasını düşünmenin verdiği hüzün içinde.

Koyu lacivert perdeleri içeride biri varmış gibi kapatılan perdelerinin ardındaki yatak ilk defa bu saatte bu kadar boştu. Komedininde ilk defa asası ve rozeti yoktu bu saatte. En önemlisi ilk defa böyle bir saatte tamamen boş okulda hayalet gibi yürümekteydi. Bunun verdiği özgürlük sıfatını da tam olarak taşımayan his müthişti. Genellikle kendi sesini duyuramadığı koridorlarda yankılanan ayak sesleri.. Loş ışıkta ürkütücü ve bir o kadar da hoş Hogwarts. Burada çok az zamanı kaldığını hatırlayınca içinde garip bir hüzün duydu. Anne ve babasında olduğu gibi zamansız gelen bir hüzündü. Bu yılında özellikle binasına o kadar bağlanmıştı ki. Gözlerini iki parçası annesinin bir parçası da babasının hediyesi olan bilekliğine dikti. Üç farklı renk.. En garibi babasının yolladığı kısmıydı. Ne alakası varsa.. Kaşlarını çattı. Anne ve Babası garip insanlardı kesinlikle. Zaten onları öldüren kişilerde bunun kanıtı değilmiydi. Salak Sayelle Bakanlıktaki yüksek rütbesine ve ölüm yiyenliğe veda etmemişmiydi bir cinayet için.

“ Hihihihiiihiii !! ”

Duyduğu tiz kıkırdamayla odluğu yere çakılan Lily bu sesin Peeves’e ait olduğunu uzun sürede anladı. Şandırtılar eşliğinde uzaktan gelse de derin bir uykuda olan şatoda yankılanıyordu sesi. Sesin uyandırabileceği insanları düşünen Lily acele etmeye karar verdi. Gideceği yer belliydi. Göl kenarı. Boş ve Ferah, insanın içini açan yer.. Gece ay ışığında daha da güzel olurdu genelde. Adımlarını hızlandırdı ve mümkün olduğunca sessiz yürümeye çalıştı. İkisi birlikte biraz zordu ama..

En sonunda gelmişti işte Hogwarts bahçesine. Gece daha da serin ve güzel geliyordu ona burası. Oldum olası gece yürüyüşlerini severdi zaten. Gece kokusu olarak adlandırabileceği kokuyu içine çekti. Tam görünmezlik pelerinini çıkaracaktı ki bir profesör pencereden baksa rahat rahat gözükebileceğini fark etti. Pelerini çıkarma hamlesi yüzünden havada hafif bir dalgalanma gözükse de tahminen, pelerine sarınmış göl kenarına doğru koşarcasına yürüyordu. Bu saatte uyanık biri olmazdı. Olmamasını umuyordu en azından. Sınıf Başkanıyken yakalanmak kötü olurdu ama kim gelirdi ki buraya bu saatte? ‘Kurtadamlar’ şeklinde ürkütücü bir düşünce geçti aklından. Sahiden dolunay vardı. Acaba.. ‘ Düşünme Bunu Lily.. ‘ İçindeki cesur taraf ilk defa ağır basmış göl kenarındaki kayalardan birine yaslanıp çantasını yastık olarak kullanmasına ve pelerinini çıkartmasına neden olmuştu. Mutlu bir gülümsemeyle arkasına yaslanıp gözlerini kapadı. Uyku değil de.. Gözleri kapalıyken her şeyi daha rahat duyuyordu. Ormanın derinliklerinden hafif hafif gelen ulumalar.. Esen rüzgar nedeniyle göldeki suyun karaya çarpış sesi.. Baykuş sesleri.. Gözlerini açtı. Görünmezlik Pelerinine sıkıca sarılmıştı yatağındaymış kadar huzurluydu.. Uykusunu da getiriyordu burası.. Gözlerini ayın suya yansımasına dikti. Bir öğrenci cüppesiyle gelinmezdi buraya. Bir dahakine kışlık bir pelerin giymeye yemin ederek iyice büzüldü. Ama göl o kadar güzeldi ki.. Dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi. Esnemesini bastırarak uzanmaya yakın bir pozisyon aldı ve gökyüzüne dikti bu sefer gözlerini. Yıldızlar.. Yıldızlar.. Böyle daha çok uykusu geliyordu. Tekrar göle dönerken hafif kısmıştı gözlerini kapanmak üzere gibiydi zaten. Hafif esen rüzgar ne kadar güzeldi..

“Neredeydin sen? Berbat görünüyorsun? “

Sabah göl kenarından istemeyerek ayrılmıştı. Karnı gerçekten aç olmasa kahvaltıya gitmezdi zaten. Dört saat geçirdiği göl kenarı ne kadar güzeldi. Sessiz, serin.. Stefania’nınki de soruydu hani. Uykulu gözlerle ona baktı. “ Benn.. Dolaşıyordum. Göl kenarında. Eee.. Erken kalktım da. Uyku tutmadı. “ Birbirinden cılız bahaneleri sıralarken masaya oturmuş içine pelerininin de eklendiği çantasını yanına koyup mısır gevreğine saldırmıştı. Stefania’da üstelememiş ama Lucy’yi anımsatan bir şüpheyle bakmıştı ona. Harika.

Zaman çok hızlı geçiyordu o gün. Ne ara öğlen olduğunu anlamamıştı. Ama ne yazık ki korkuyla karışık merakla ve endişeyle beklediği Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersi gelmişti. Erken gitti derse o gün yaptığı her şeydeki gibi. Profesörün gelmesini beklerken de biraz Çağlar Boyu Quidditch’i karıştırdı. Sınıf dolmuştu ama gelmemişti Profesör Johnson. Beklemekten hoşlamayan Lily kitabını kapatıp ders araç gereçlerini çıkardı * ki o sırada profesör geldi.

Klasik bir biçimde derse başlangıç konuşmasının ardından Profesör Charlie’yi silahsızlandırmış ve eşleşip bunu çalışmalarını istemişti. Harika. Gerçekten Harika. Sınıfta dolanıp boş birilerini aradı. Johnny’yi gördüğünde binasından birini bulmaktan umudu kesmişti. O da boş görünüyordu. Sorunca da olumlu yanıt aldı ve çalışanların yanında yerlerini aldılar. İlk önce Lily yapacaktı büyüyü. Daha önce görmüş ve denemiş olduğu bir büyüydü bu şansına. O yüzden zorlanmadan büyüyü karşıladı ve kırmızı ışığın gümüşi beyaza çarpıp geri dönmesini izledi. Güzel bir büyüydü. Yapılışını çok gördüğü patronusları anımsatıyordu ona. Yüzünde beliren gülümsemeyle asasını Johnny’ye geri verdi ve bir silahsız bırakma büyüsü yolladı hızlıca..

Asasını kaybetmek hoş değildi ama Johnny’de büyüyü yapınca o derslik işleri bitmiş gibi gözüküyordu. Ödev söylenene kadar ki süreyi boş geçirmekse sıkıcıydı. Ama en sonunda Ne alakası varsa sersemletme ve protego büyüsüyle ilgili araştırma ödevi verilmiş ders bitmişti. Kitaplarını da tıkınca pelerininde varlığıyle yamuk bir görünüm alan çantasındaki şişkinliğin fark edilip Johnny yada dedektif gibi davranan Lucy’ye benzeyen Stefania’nın bir şey sormamasını umdu sadece sınıftan çıkmadan önce. Profesöre bir sihirli günler yada iyi günler bile diyemediğinden kendine söyleniyordu. Oysa gayet zevkli bir ders işlemişlerdi bir öncekine göre. Ve kısa.. Çok daha kısa gelmişti ona belki geçen seferki tanışma serenomisi olmadığından. Göl kenarına bakan pencereye yöneldi ve Koridorun tıklım tıklım haliyle geceki sessizliği kıyaslayıp gülümsedi. Göle inmeyi çok isterdi ama vakit yoktu. Dersler, Ödevler ve S.B.D… Lanet Olası sınavlar..

Yemek yemekte istemiyordu mutfağa inmeyi düşünmüştü önceden. Göl kenarı ya da kütüphanede çalışmak güzel olurdu ama gürültülü oluyordu. Cebinden buruş buruş ders programını çıkarıp göz attı. Harika ortak salona gidip eşyalarının bir kısmını bırakacak kadar vakti vardı. Aceleyle yolunu değiştirip hızlandırdığı adımlarıyla kuleye giden merdivenleri çıkmaya başladı..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
John Stewen Peterson
Seherbaz
John Stewen Peterson


Erkek
Ruh hali : 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Yuppirt8
Mesaj Sayısı : 813
Yaş : 32
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12198
Ekspresso Puanı : 6
Kayıt tarihi : 15/03/08

6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Empty
MesajKonu: Geri: 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi   6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Icon_minitimeSalı 22 Tem. 2008, 03:22

Karanlık ve loş koridorlarda adımlarını atarken John’un üzerinde yoğun bir günün yorgunluğu vardı. Eh bunda haklıydı da bütün haftanın yorgunluğu yetmiyormuş gibi bir de son saatti. Sona ulaştığına sevinse mi yoksa KSKS’nin son oluşuna üzülse mi bilemiyordu. En sevdiği derslerden biriydi ve tüm garipliğine rağmen bina profesörleri olmasının da dolayısıyla profesörü de seviyordu. En azından dersi anlatmak konusunda oldukça iyi buluyordu. Her ne kadar bazen oldukça yapmacık bulsa da karakter olarak iyi birine benziyordu. Tıpkı yeğeni David gibi. Her ne kadar ikisi anlaşamasa da John’a kalırsa ikisi birkaç yönden birbirine benziyordu. Kavgalarının sebebi olan dokuz yılın sebebini David’den öğrendiğinden beri kendi aynı durumda olsa ne yapacağını düşünüyordu. Aynı zamanda profesör bunu gerçekten ilgisiz biri olduğundan mı yoksa belki de onları korumak için mi yaptığını çözmeye çalışıyordu. John için büyük bir bilmeceydi her şey.

Aklında bu bilmece dışında bir çok şey de vardı kesinlikle. Stefania…O belki içlerinde en öne çıkmış olandı. Kalbini dolduran aşk alevinin sahibi. Kendisi her ne derse desin kızın cesaretli olduğunu da düşünüyordu. Yaratıkları bölmek için kendini tehlikeye atması bunun en basit örneği idi. Ama bununla da kalmıyordu kesinlikle. O gece yaptığı bir başka şey daha vardı. Kendisinin fark etmeden içinde alevlenen ve o gün o dakikalarda hat safhaya ulaşan aşkının karşılıksız olmadığını göstermişti. Kendisinin cesaret edip söyleyemedi o iki sözcük kendisinden önce ondan dökülmüştü. John’un cesaret edemediği bir şeyi yapmıştı. Sonrasında nasıl dudaklarından öptüğünü hatırlayamıyordu bile. Mavi gözlerinin büyüsü John’un aklını başından almış olmalıydı. O günün sihri bambaşkaydı. Gerçekten de bambaşka bir gündü. Hayat onun için o gün değişmişti bütünüyle.

Köşeden dönerken karşısına çıkanlarsa kaşlarının çatılmasına neden olmuştu. Şimdi o zamandan daha güçlü ve korumalıydı. İlk karşılaşmalarında cüsselerine ve kendisinin yaralı olduğuna bakmadan o iki Slytherin ufak bir bilye numarasıyla yere düşürmüştü. Ancak gideceği ders iksir olunca yakalanmışlardı. Göğsüne vurdukları yumrukla yarasını açması yetmiyormuş gibi iksir profesörünün de puan kırmasına neden olmuşlardı. Neyse ki o gün iksiri gerçekten iyi yapabilmişti tüm zorluğuna rağmen ki profesörün beğenisini son anda kazanmıştı. Annesinin öğütlediği birkaç şeyi hatırlaması iyi olmuştu gerçekten yaparken ve diğer derslerde de bunun böyle sürmesini umuyordu. Elbette bundan sonra Slytherinlere daha az bulaşmayı deneyecekti. Eh en azından deneyecekti ama bu ikisinin sabrını zorlayacağı kesindi.

-Bak bak bak… Gryffindorlu çocuk da buradaymış Hickey… İri yarı ikiliden birinin diğerine söylediği bu sözlere aldırmamaya çalıştı ancak onların önünü kapatmasıyla kaşları çatıldı. Onlara büyü sallamaya kalkamazdı yada kalkıp vuramazdı. Bunun etki etmeyeceğinden emindi. Sinirlenmeyecekti de ki onlar gerçekten de bunu bekliyorlardı. Sinirlenmeyecekti ama ne yapacaktı?Koridorda yalnız görünüyorlardı. O ikisi hala bunu devam ettirecek gibiydiler. Aslında oradan hızlıca uzaklaşıp birkaç dolambaçlı yoldan gene çıkabilirdi dersliğe. Bu okulda kaldığı süre boyunca okulun her yerini öğrenmişti nasılsa. Ancak geri gidip pes etmeyi denemeyecekti bile. Bir şey bulmalıydı ama ne olduğuna dair hiçbir fikri yoktu. İğrenç kahkahalarını duymamaya çalışırken aklına sadece basitçe bir numara gelmişti.

-Merhaba profesör. . . Gözleri onların bir profesör olduğunu sanacağı boşlukta bir noktaya dikilmişti. Hiçbir profesöre yakalanmamayı isteyen ikilinin dönmesiyle birlikte bir gizli geçide geçmişti kısa bir süre için onlar ne olduğunu anlamamış ileri geri bakınıyorlardı. Ama John çoktan onlardan ileride koridorun sonunda bir yerden merdivenlere biniyordu. Yeni keşfettiği gizli geçitlerden biriydi bu. Eski tozlu ve bir o kadar da karanlık bir yolu vardı ama şimdi işine yaraması güzeldi. Kendisini yanlış yerde arayan Slytherinlere gülümseyerek baktıktan sonra merdivenlere yöneldi. Böyleleri ile uğraşacak vakti yoktu. Tek düşündüğü Gryffindor binasının geleceğiydi ve ondan daha fazla puan kırılmasına izin vermeyecekti. En azından bu ikisinin şimdi kendisini şikayet etmeyeceğini biliyordu. Çünkü ilk şikayetindeki imalı sözlerinden sonra bir daha yapmayacakları kesindi. Kendilerince bir gurur olmalıydı bu. John’un işine gelen türden bir gurur.

Koridorlarda yürümekle geçen birkaç dakikanın ardından dersliğe ulaşmıştı. Profesör henüz yoktu ve içeriye baktığında henüz birkaç kişi vardı. Tanıdıklarına selam verdikten sonra en önlerde bir yere geçmişti. Ne işleyeceklerini merak ederken asasını elinde yavaş yavaş çeviriyordu. Dersliğin açık penceresinden süzülen güneş yüzüne vuruyordu. Bugün rüzgar yoktu. Aksine hava öylesine sıcaktı ki sanki geçmiş olan yaz geri gelmiş gibiydi. Merlin aşkına bazen mevsimlere neler oluyor bilemiyordu. Aklına gelen en iyi ihtimal bu durumun yoğun yağmurların habercisi olabileceğiydi. Eh yağmurları seven birisi olarak bu kulağa oldukça güzel geliyordu. Aynı zamanda bu dengesizliği de açıklıyordu. Ama huzmeler halinde içeri dolup dersliği yoğun bir ısı ve ışık dalgasına bürüyen güneşten şimdi hiç de hoşlanmıyor gibiydi. Zaten sıcak ve kalabalık en nefret ettiği iki şeydi.

Beklemekle geçen dakikalar birbirini kovalarken sonunda profesör derslikten içeri girmişti. Söylediği sözler John’un yüzünde ufak bir tebessüme neden olmuştu. Vakit kaybettiğinden olsa gerek hızlı bir giriş yapmıştı ki bu çok iyiydi. Uzun uzun önceki dersi özetlemesindense bugünü anlatması o kadar bekleyişten sonra iyi olmuştu. Büyünün zor olacağını söylüyordu. Aynı şekilde ilk seferde yapamayacaklarını ama bu John’un gözünü korkutmuyordu. Çünkü eninde sonunda büyüyü yapmayı başaracaktı. Profesörün büyü hakkında söylediği birkaç şeyi hızla bir kenara not ettikten sonra kafasını kaldırdığında Charlie ile profesörün düello ettiğini görmüştü. Elbette ki profesör başarılı olmuştu ve yaptığı kalkan Charlie’nin büyüsünü geri çevirmişti. John diğer öğrenciler büyülerini denemek için eş ararken gülümseyerek direk Charlie’ye yöneldi.

-Haydi… vakit kaybetmeden beraber deneyelim. Hazır mısın?. . . Expeliarmus!!! Asasını hızla doğrultarak söylemişti büyüyü ama fazla hızlı davrandığından olsa gerek Charlie ilk denemede başaramamıştı. Ancak John’un ikinci büyüyü yapmasıyla karşısında hırsla yoğrulmuş güçlü bir kalkan bulan büyüsü geri tepmiş ve asasından olmuştu. Charlie ona asasını verip kendisiyle yer değiştirken yüzündeki gülümsemeye bir gülümsemeyle karşılık verdi. Derin bir nefes aldı kendi başarıp başaramayacağını düşünüyordu ki Charlie çoktan büyüyü savurmuştu. Adeta az önce yaptığına bir gönderme yapmak ister gibi hırsla atılmış büyüyle gene asasından olmasıyla John’un kaşları çatılmıştı. Derin bir nefesle bu sefer hızla söyledi büyüyü.

-Protego… Etrafında oluşan gümüşi bir kalkan onu sarmalarken görünü bir parça engellemişti o an. Bütün sınıfı bedenini saran bir ışık dalgasının perdelerinden bulanık görüyordu. Ancak gözleri tek bir noktaya kendisine gelecek büyüyü atacak Charlie’de sabitlenmişti. Zihninde karanlık bir boşlukta ikisinin olduğunu hayal ediyordu. Böyle yoğunlaşmayı ona babası öğretmişti. Çoğu zaman başarılı olduğu bir yöntemdi. Büyü ışının üzerine geldiğini ve çarpıp geri gittiğini hissetti. Yüzünde bir gülümseme oluştu. Sonunda büyüyü başarmış olmanın verdiği muzaffer bir gülümseme. Aslında bu başarı ikisinin de iyi olduğunu gösteriyordu. Çünkü ilk büyüleri olabildiğince hızlı olduğundan yetişememişlerdi. Birkaç yer değiştirme ve büyü tekrarıyla diğer öğrencilerin bitirmesine kadar kalkan büyüsü konusunda kendilerini geliştirmeye devam ettiler.

Dersin sonuna gelmeleriyle profesör tıpkı önceki ortak derste olduğu gibi herkesin çok iyi olduğunu söylemişti. Gerçekten de dersin öneminden midir bilinmez herkes başarı için çaba sarf ediyor gibiydi. Profesörün yeniden verdiği ödevi hızla not etmeden önce uygulama amaçlı düello için çıkardığı asasını yeniden cüppesine soktu. Sonra bir tüy kalemle ödevi hızla bir parşömene çiziktirdi. Protego ve sersemletme büyüsünü kapsayan bir araştırma istiyor ve kısa olmasını öneriyordu. Ödevi hızla not ettikten sonra parşömenlerini ve kitaplarını topladıktan sonra profesöre selam vererek derslikten ayrıldı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
Johnny Amoux Malfoy
Tılsım Profesörü
Johnny Amoux Malfoy


Erkek
Ruh hali : 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Heyup7
Mesaj Sayısı : 1643
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12199
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 12/03/08

6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Empty
MesajKonu: Geri: 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi   6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Icon_minitimeC.tesi 26 Tem. 2008, 15:05

Falezlere çarpan tuzlu su, her seferinde ortama nahoş bir koku salıyordu. Tuz kokusu... Burunlara her işlendiğinde insanın içi geçiyordu. Gökyüzündeki yıldızlar sayılabilecek kadar azdı. Simsiyah bir görüntüden ibaret olan gökyüzünü parlak birkaç tane yıldız ve dolunay şeklindeki ay kaplıyordu. Taş duvarlardan ibaret bu bölgede, dudaklar her kıpırdadığında yankı oluşuyordu. Saat gecenin ikisiydi. Ortam çok ıssızdı. Johnny'nin yanında sadece bir kişi vardı. En yakın dostu. Kadim dostu. Arkadaşı... Kaybettiği arkadaşı... Keiran. Uzun boyuyla neredeyse Johnny'e tepeden bakıyordu. İri gözleri Johnny'nin baktığı yere, gökyüzüne bakıyordu. Keiran'ın pelerini senkronize bir şekilde tuzlu su ne zaman kıyıya çarpsa, o zaman dalga dalga oluyordu. Denizdeki dalgalar gibi. Tuzlu suyun kokusunu her içine çektiğinde, o koku Keiran'ı başka diyarlara götürüyordu. Taş duvarlarda çok eskilerden kalma eciş bücüş resimler vardı. Resimler genelde elinde asa tutmuş adamlardan oluşuyordu. Adamların karşısında da ağzından kan damlayan iri iri yaratıklar vardı. Keiran'ın gözünde korku belirtileri oluşmaya başlamıştı. Yüzünün hatları biraz daha belirginleşmişti. Hatlarında bir gerginlik vardı. Mimiklerine yayılan o ifade Johnny'i de germeye başlamıştı.

"Niçin geldik buraya, ne işimiz var?" dedi Johnny korku dolu bir ses tınısı ile. Biraz da sessiz konuşmuştu. Sanki izleniyorlardı. Her an arkalarından birisi çıkacakmış gibi geliyordu Johnny'e. Keiran'a göre biraz daha gergindi Johnny. Keiran her zamanki tavırlarını sergiliyordu. Rahattı... Rahatını bozacak bir şey yoktu sanki. Oysaki çok şey vardı. Kurt ulumaları her tarafı doldurmuştu. Denizden gelen hışırtılar epey korkunçtu. Sorusuna cevap vermeyen Keiran bir el işareti ile Johnny'e onu takip etmesini söyledi. Her zaman olduğu gibi yine büyük tavırlar sergiliyordu Keiran. İkisi de sessiz ve düzensiz adımlar atıyordu. Nerede olduklarını ikisi de bilmiyordu. Ne işimiz var bizim burda... Offf. diye içinden geçirdi ve Keiran'a istemsizce takip etti. İkisinde de simsiyah pelerinler vardı. Johnny'nin üstünde Ravenclaw cüppesi vardı. Keiran'ın üstünde ise mugglevari bir kıyafet. Kulaklarına dolan her tıkırtı, hışırtı ve uluma sesinde ikisi de aynı anda irkiliyor, birbirlerine korku dolu bakışlar atıyor ve sonra yürümeye devam ediyorlardı.

"Johnny, dikkat et." Kulaklarına dolan korku dolu ses ile adeta donup kalmıştı. Hayatının sona ereceğini düşünüyordu. Aklından geçen tek şey arkadaşları oluştu. Lily, Stefanie ve diğerleri. Hogwarts'dan kaçıp buraya gelmeleri zaten bir suçtu. Ancak en büyük suçu kendilerine işlemişlerdi. Buraya gelmekle... İri cüsseli bir kurtadam onlara doğru koşarak ilerliyordu. Siyah tüylü, kırmızı gözlü bu kurtadamın başında boynuz gibi tüyden oluşmuş iki çıkıntı ve keskin dişleri vardı. Ağzından da damla damla kan akıyordu korkunç kurtadamın. Neden onlara saldırmak istiyordu ki. Johnny'nin kalbi durmuş gibiydi. Öleceğini düşünüyordu. Acı çeke çeke. Yok olacaktı artık. Her şeyiyle bu hayattan silinecekti. Ancak daha çok küçüktü. Ölmek için çok küçüktü. Belki de harekete geçmeliydi. Ölmemek için bir şeyler yapmalıydı. Asasını mavi cüppesinden çıkardı ve kurtadama doğrulttu. Aklından bütün büyüler uçmuş gibiydi. Altı sene öğrendiği bütün büyüler. Ancak bir şeyler yapması lazımdı. "Incendio." diye bağırdı fısıldar gibi. Aynı anda asasının ucunda minik bir alev topu belirdi. Ancak aynı anda söndü. Keiran donuş gibiydi. Öylece kalakalmıştı. Johnny hem kendinin hem de n iyi arkadaşının hayatını kurtarmak zorundaydı. "Avada Kedavra." diye bağırdı korku dolu bir sesle. Ancak asasından yeşil bir ışık fıskiyesi çıkmamıştı. Kurtadam Johnny'nin üstünden atladı ve Keiran'ın üstüne çıktı. Kurtadam vahşi bir şekilde Keiran'ın bembeyaz boynunu keskin dişleriyle acımasızca ısırdı. O anda Keiran'ın gözleri yavaş yavaş kapandı. Hayata gözlerini yummuştu artık. Kurtadam Keiran'ı yavaş yavaş yemeye başlamıştı. Hem de Johnny'nin gözleri önünde. Çıkan her damla kanla birlikte Johnny'nin de gözlerinden yaş süzülüyordu. Yüreği kanıyordu Johnny'nin. Arkadaşı gözlerinin önünde yaşama elveda demişti.

*****

"Olamazzzzz!!!" diye bağırdı yatağında kıvranarak acı bir şekilde. Bağırmasıyla neredeyse tüm yatakhane olduğu yerden kalkmıştı. Bir kabus görmüş olmalıydı. Ölmüş olan arkadaşını rüyasında ölürken görmüştü. Yatakhane halkı Stefan, Paige ve diğerleri oldukları yere tekrar yığılmışlardı. Çalar saatine bakınca gördüğü şey saatin daha çok erken olduğuydu. Ancak kalkma zamanı gelmişti. Çünkü tahta pencereden içeriye esen rüzgar, sırtndaki terlere çarptığında bir ürperti hissediyordu. Minik bir rüzgardan dolayı sırtının tutulmasını istemezdi. Yatağı neredeyse terden sırılsıklam bir hal almıştı. Yatağından zar zor doğruldu ve sonbaharda düşen minik bir yaprak misali sallanmaya başladı. Rüzgara bırakmıştı kendini. Sandığından cüppesini alırken gördüğü rüyayı aklına getirdi tekrar ve gözleri tekrar doldu. Keiran'ın ölümüyle zaten şok olmuştu. Bu rüyayı görmesi Johnny'nin psikolojisi için oldukça zararlıydı. Cüppesini zar zor uçan bir kuş gibi zorla giydi ve ortak salona indi. Hiç kimse yoktu ortak salonda. Ortak salonun değişen merdivenlere açılan kapısından içeriye dolan ses portrelerin fısıltılarıydı. Duyduğu şeyler hiçte iç açıcı değildi.

"Çok kişi kaybedilmiş, Derwent harekete geçmeli."
"Kadının suçu yok. Suç öğrencilerde."
"Hepiniz yanılıyorsunuz, çok kişi kaybedildi, bu da hiç olumlu değil."
"Haklısın ama şu grup saçmalığı çok kötüydü."
"Evet Lor'dan bahsediyorsun değil mi?"
"Evet neredeyse tüm üyeleri kaybedildi."
"Gelecek Postası'na baktım, bir öğrenci lanetliymiş."
"Nasıl bakabildin ki?"
"Nasıl olabilir, bir öğrenci okuyordu."

Yine arkadaşlarından konu açılmıştı. Portrelerin her sözünde kalbine bir acı saplanıyordu. Yüreği kanıyordu sanki. Her fısıltı da portre tuvallerini yırtıpatmak istiyordu. Dağılmış kravatını düzeltme zahmetine girmeden ortak salonun değişen merdivenlere açılan bir metrelik kapısını sertçe açtı ve fısıldaşan portrelere sinirli baktı. "Yalan yanlış şeyler öğrenmişsiniz. Arkadaşarım hakkında konuşmayın. Susun!!" diye bağırdı sinirle. Gözleri kanlanmıştı uykusuzluktan. Uyuduğu bir saatlik arada ise korkunç bir rüya görmüştü zaten. Alnı yine parça parça terlemee başlamıştı. Ortak salonda epey uzun vakit geçirmiş olalıydı. Çünkü büyük salondan fısıltılar dolmaya başlamıştı minik kulağına. Bu yüzden yatakhanesinden sırt çantasını aldı ve büyük salona yavaş adımlarla inmeye başladı.

Ev cinlerinin elinden sunulan müthiş yemekleri çok az kişi yemeye başlamıştı. Profesör masasında birkaç kişi dışında kimse yoktu. Ravenclaw masasında görebildiği tek kişi Lily olmuştu. Lily bir merhaba demeyi unutarak tabağına aldığı sosisleri zar zor ağzına götürdü. İçtiği balkabağı suyu onu biraz açmıştı. Gördüğü rüyanın etkisinden sıyrılmaya çalışmalıydı. Çünkü yine ağır bir ders temposuna girecekti. Ağır adımlarla dersliğin kapısını aramaya koyuldu. Derslere gire çıka artık bitkin düşmüştü. Hangi gün olduğunu kafasından silip atmıştı. Zaten ne önemi vardı ki. Günün sonlarına doğru Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersi vardı ve günün sonlarına gelinmişti bile. Hava kendini minik bir rüzgar ve çiseleyen yağmur damlalarına bırakmıştı. Yağmur damlaları ve rüzgar yüzüne her çarptığında minik bir sevinç duyuyordu. Güneş ortalarda yoktu sanki. Dünyaya küsmüş gibiydi. Bulutlar her seferinde güneşin parlaklığını kapatıyordu. Onu gökyüzüne hapis ediyordu. Güneşte durumundan memnun gözüküyordu.

"Hey Johnny, bir bakar mısın." dedi ince bir ses tonuyla daha yüzünü göremediği bir çocuk. Arkasını döndüğünde bu kişinin bir kız olduğunu anladı. Parlak yüzlü, boncuk gibi gözlü bu tatlı kızı tam olarak tanıyamamıştı. Ancak tanıyormuş gibi yaptı. "Sana bir şey soracaktım." dedi kız, tam Johnny dudaklarını sessizde kıpırdatırken. "Evet sorabilirsin." dedi Johnny babaç bir tavırla kızın güvenini sağlamak için. "Bir büyü soracaktım. Errr... Ferula ne işe yarıyordu." Kız şaşkın bir ses tonuyla nihayet sorusunu ıkına sıkına sorabilmişti. Tılsım dersinde öğrendiği büyüyü rahat rahat yapabilmişti derste. "Kırılan bir yere tahta bir değnek oluşturur. Başka bir sorun yoksa benim derse yetişmem lazım." dedi ve kızın onayını almadan oradan uzaklaştı. Dersliğin kapısın geldiğinde geçen derste olduğu gibi geç kalmamayı diledi. Aslında pekte geç kalmamış gibi gözüküyordu. Çünkü daha profesörün o yaşlı sesini duymamıştı. Sadece öğrencilerden minik bir fısıltı bekliyordu. Tüm güvenini toplayarak dersliğin kapısını uğurlu sayısı olan tam üç kez tıklattı ve profesörün onayını alır almaz nazik bir şekilde kapıyı açtı.


"Merhaba Profesör Johnson." dedi kibar bir ses tonuyla ve en önlerden bir yerde bir sıraya oturdu. Profesör önceki dersten daha yumuşak bakışlar atıyordu öğrencilerine. Bu derste de uygulamalı bir şeyler yapmasını dileyerek sadece asasını çıkardı ve beklemeye koyuldu. Birkaç dakika sonra profesör ayağa kalkarak her zamanki giriş konuşmasını yaptı. Profesör konuşmasını yaparken Johnny sınıfı süzmeye başladı. Pencerelerde perde yoktu ve tahta pencereler neredeyse sonuna kadar açıktı. Rüzgarın etkisiyle pencerelerden minik bir gıcırtı yükseliyordu. Profesörün masasının üstünde bir asa dışında neredeyse hiçbir şey yoktu. Profesörün ağzından 'Protego' sözcüğü çıktığında Johnny'nin yüz hatlarına minik bir tebessüm yayıldı. Çünkü daha önce bu büyüyü duymuştu. Ancak yapmayı hiç denememişti. Karşısına Charlie'yi çıkarınca Charlie cesur bir şekilde başarıyla büyüyü yaptı. Ardından uygulamalara geçildi.

Birisiyle eş olmak istiyordu. Ancak eş olmak için uygun birisi yoktu. Neredeyse herkes eş olmuştu. Görebildiği kişiler uzun boylu Severus ile piramit gibi bir çeneye sahip olan Lorgoff'un eşleştiğiydi. Ayrıca daha önce hırpı bahçelerinde gördüğü Gryffindor'lu çocuk ile tatlı anıları olmayan Charlie'nin eşleştiğiydi. Galiba eşleşecek birisini bulmuştu. 'Lily'. En uygun kişi oydu. Galiba Lily'nin aklından da aynı şeyler geçiyordu. Çünkü Johnny'e yaklaşmaya başlamıştı. Eşleşmelerini istediğini söyleyen Lily'e olumlu bir yanıt veren Johnny asasını sırasından aldı ve Lily'e doğrulttu. Ardından büyük bir sesle bağırdı: "Expalliarmus." dedi. Ancak Lily Johnny'den önce Protego diye bağırmıştı. Bu nedenle kırmızımsı ışık beyaz kalkana çarptı ve aynı anda Johnny'nin asası yere düştü. Tam da Lily'nin yanına düşmüştü. Lily eğilerek yerden asayı aldı ve Johnny'e verdi. Ardından Lily aynı büyüyü yaptı. Johnny ise gümüşi kalkanla ona karşılık verdi. Bu ders yapacakları şey bu kadardı. Herkesin çalışması bitince Profesör ödevi verdi. Neredeyse aynı anda zilin çalmasıyla dışarı çıkıldı.

*NPC Karakter*
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
Daphne GreenGrass

Daphne GreenGrass


Kadın
Ruh hali : 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Snrrn8
Mesaj Sayısı : 103
Yaş : 34
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12130
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 16/04/08

6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Empty
MesajKonu: Geri: 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi   6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Icon_minitimePaz 27 Tem. 2008, 17:53

’Hayat anlam vermez mücadele etmeden, önemli olan mücadele içinde olmak ve bırakıp gitmemektir’ demişti büyükannesi. Bu sözleri tekrar tekrar yineliyordu. Aslında ne kadar doğru olduğunu düşünmüştü. Mücadelesiz bir hayat ne kadar boştu. Güneşin dünyaya doğmaması gibi bir şeydi belki de. Bunları düşünürken sabahın ilk ışıkları yine girmişti odasının derinliklerine. Kendini mutsuz hissediyordu. Acaba mutluluk neydi? Mutlu olmak, her zaman istediklerinin olma sımıydı? Düşünmek onu rahatlatıyordu. Sadece düşünmek uzun kış gecelerinde sadece düşünmek… Evet işte mutluluk buydu Daphne için sadece bu…

Saate baktı ve kıyafet seçimi için dolabını açtı. Dizilmiş olan kıyafetlerinden siyah üzerine yeşil işlenmiş en sevdiği cübbesini aldı ve giydi. Saçlarını taramayı çok seviyordu. Aynanın karşısına geçti ve uzun bir süre saçlarını taradı. Bu sırada ağzına dolanan eski İspanyol şarkısını söylüyordu. Anlamını duyduğunda çok sevmişti bu parçayı. Saçlarını taradıktan sonra ders programına baktı ve ders eşyalarını alarak çıktı. Karanlık sanatlara karşı savunma dersini seviyordu. Geçen yıl bayağı güzel geçmişti. Ancak bu yıl yeni Profesör gelmiş, ancak Daphne daha tanışamamıştı. 1. derse girememişti ancak undan sonra girerek o dersi kapatabileceğini düşünüyordu.

Dersliğe doğru ilerledi ve kapının önünde durdu. Üzerini düzenleyerek açık kapıdan içeri girdi. Profesör Daphne girdikten sonra içeri girmiş ve tüm sınıf ayağa kalkmıştı. Hemen konuşmaya başlamıştı profesör. Bugün yeni bir büyü öğreteceğini bu büyünün SBD düzeyinde zor bir büyü olacağını açıklamıştı.
’ Protego’ yapılacak büyü buydu. Bu büyü savunma kalkanı oluşturan oldukça güçlü bir büyüydü profesör böyle söylemişti. Karşısına Gryffindor’lu bir çocuğu çağırdı Profesör ve büyüyü uygulamaya başladı. Ve daha sonra herkesin eşleşmesini söyledi. Eşleşme yapılmış ve herkes tek tek denemişti. Daphne büyüyü gayet başarılı bir şekilde yapmıştı. Yen bir büyü öğrenmenin verdiği mutlulukla gülümsedi. Nihayet denemler bitmiş ve Profesör konuşmaya başlamıştı. Gayet başarılı bir deneme olduğunu belirttikten sonra birkaç ödev vermiş ve dersi bitirmişti. Daphne güzel bir ders geçirmenin verdiği neşeyle eşyalarını toplayıp sınıftan çıkmıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com
Adolf Maynard Griswald
Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Adolf Maynard Griswald


Erkek
Ruh hali : 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Hmbl7
Mesaj Sayısı : 755
Yaş : 33
Kan statüsü : Safkan.
Galleon : 12124
Ekspresso Puanı : 1
Kayıt tarihi : 17/05/08

6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Empty
MesajKonu: Geri: 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi   6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Icon_minitimePtsi 28 Tem. 2008, 01:53

Denizin tuzlu kokusu burnundan içeri girerken, havanın serinliği yüzüne kırbaç gibi çarpıyordu. Elleri üşümüştü ve sızlamalarını hissedebiliyordu. Tanımadığı bir şehrin, bilmediği bir rıhtımında, orada duran eski püskü bir gemi ile bilinmeyenlere doğru yola çıkacaktı. Peki neydi bu bilinmeyenler ve neden bilinmeyenleri bilmek için yollara düşmüştü? Üstü başı her ne kadar düzgün olsada, yüzündeki perişan ifade onu acınası bir duruma sokuyordu. Tepkisiz insanlardan oluşan sıranın içindeydi ve otomatik bir şekilde adım atmıştı o da diğerleri gibi..

Geminin yüzeyini kaplamış tuz tabakasında yürümek, bir buzun üstünde düz taban bir ayakkabı ile yürümekten daha zordu. Tutuna tutuna kamaralara bakıyor, fakat en ufak bir tanıdık yüz ile karşılaşamıyordu. Aniden geminin sarsılması ile birlikte ayağı kaydı. Yakalamaya çalıştığı kapı kolu elinden uzaklaşırken, ayaklarının havalandığını, belinin geminin koruma amaçlı yapılmış kenar demirlerine çarpmasıyla adeta çatırdadığını hissetmişti. Düşmeden önce son gördüğü şey havada asılı kalmış ayaklarıydı..

Denizin içinde asasını bulmaya çalışıyordu fakat deniz bunu istemezcesine şiddetle onu sarsıyor ve asasını almasını engelliyordu. Elbette diye düşündü. Burası Ölüler Denizi idi ve düşenin kurtulma şansı, bir koftinin büyü yapma şansı kadardı. Uğraşmayı kesti ve üzerinde bir gölgeymişcesine geçen gemiyi izledi. Bilinmeyene onlar değil kendisi gidiyordu. Ölüme..

Bilinçsiz bedeni sert bir cisim gibi denizin dibine doğru yol alırken, kolunun dürtüldüğünü farketti. Hangi dengesizdi onu bu tatlı uykusundan uyandıran. İlk başlarda umursamadı fakat yüzüne çarpan bir el aniden kalkmasına yol açtı. "Michael! Neden vurdun bana?" diye sormuş ardından da yataktan düştüğünü farketmişti. Ayağa kalkmayı zorlukla başardıktan sonra, yalpalayarak yatağın üstüne kendini atarcasına oturdu ve Michael'ın, onun bir türlü uyanmadığını söylemesini dinledi. Şaşkınlık dolu bir ifade ile çocuğa teşekkür ettikten sonra ders listesine göz gezdirme bahanesiyle onlara arkasını döndü. Bu konu hakkında konuşmak istemiyordu ve onların sorularını da duymazlıktan geliyordu..

"Hadi ama bize söylesene!" demişti bir tanesi. Oldukça kindar bir ifadeye bürünmüş, "Senden konuşmak istemediğin bir konu hakkında konuşmanı isteseler ne yapardın?" demişti. Ardından çocukların gittiğini görmüş ve ders listesine anlayarak bakmaya başlamıştı. Karanık Sanatlara Karşı Savunma dersi vardı. Az önce bir kabus görmesine rağmen, bunun o kadar kötü geçmeyeceğini hissediyordu. Kendini yeniden doğmuş olarak değerlendirmesi rüyasının bir etkisiydi her ne kadar Maglor farkedemese de. Bir el onu kurtarmıştı. Fakat umursamaz hali bugün had safadaydı ve rüyayı hatırlama zahmetine bile girişmeden kahvaltı etmeye gitmişti.

Kahvaltısını kendisine göre oldukça iştahlı bir şekilde yaptıktan sonra, biraz hava almak için Hogwarts arazisine çıkmıştı. Parıldayan bir güneş, cıvıl cıvıl öten kuşlar. Hayatın tadını çıkarırcasına neşeyle etrafına bakınıyordu. Oysa nereden bilebilirdi ki sadece birkaç gün sonra büyükbabasının vefat edeceğini. Bir kaç kişinin selamını kabul etmişti ve birkaç kişinin ardından o da okula girmiş, dersliğin yolunu tutmuştu..

Dersliğin kapısı zaten ardına kadar açıktı. Bugün bir düello salonunu andırıyordu ve profesör hala yoktu. Keyifli bir şekilde içeri girmişti ve ayakta, adını Jacqualine olarak hatırladığı Ravenclaw'lı kızın yanında
profesörün derse gelmesini bekliyordu. Gülümseyerek içeri girmişti. Beyaz dişlerinin yer aldığı ağzı, sanki yaptığı işten hoşlanmıyormuşcasına duruyordu fakat o bunu sürdürmeye devam etmişti. Kısa bir bekleyişten sonra da profesör konuşmaya başlamıştı.

Maglor pek zor olacağını düşünmüyordu. Çünkü geçen yıl S.B.D'lerini vermişlerdi ve Karanlık Sanatlara Karşı Savunma'dan en azından bir "B" almıştı ki bu onun yeterince çalışmış olduğunu gösteriyordu. Halledeceği bir büyü gibi gelmişti her ne kadar yapacağı işi küçümsemek istemese de, bir rehavet duygusuyla etrafına bakınıyordu. Şimdi yapacakları büyüyü anlatıyordu..

Pekte ilgili olmayan bir ifadeyle dinlemişti profesörü. Bir de üstüne Gryffindor'dan bir çocuk çıkarmıştı. Sanki korkusuz olanlar sadece Gryffindorlular.. demişti içindeki ses ve o da dudak büükmüştü bu olayın karşısında.
Ardından çocuğun yaptığı büyüyü görmüş ve profesörün de rahatlıkla karşı koyup, çocuğu kendi asasından etmesini kayıtsızca izlemişti. Bir çocuğa karşı kolaydı nasılsa.. diye düşünmüştü. Eşleşmelerini söylemişti profesör.En yakınında Jacqualine vardı.

Jacqualine ile eşleşmişlerdi ve savunma sırasını ilk olarak kıza vermişti. Hafif sinirinin bozuk olduğunu farkettiğinde, gözleri asasını koşup almaya giden Jacqualine'ye dikilmiş ve homurdanmıştı. "Ellerin titremesin Jacqualine. Karşında yaratık yok." demişti biraz neşeli, biraz sitemkar bir ses tonu ile. Kızın mahçup gülüşelerine sırıtarak karşılık vermişti. Savunma sırasının kendinde olduğunı işaret etmişti. Kız öc almak istercesine hızlı davranmış ve asasından çıkan kırmızı ışıkları, Maglor'un beklemediği bir ana denk getirmeye çalışmıştı. Kırmızı bir ışık tayfı asasına doğru ateşokuna binmiş bir arayıcı gibi hızla geliyordu.

Zihninde görünmeyen bir kalkan oluşturmayı denemiş ve hemen sol elini de asasına atarak sihirli sözleri söylemişti. "Protego!" Beyaz, hayali bir kalkan asasının ucundan fışkırmış, aynanın ışığı yansıtması gibi gelen kırmızı ışıkları geriye yollamış ve Jacqueline'de bundan sola atlayıp, bir kızın ayağının ucuna düşerek kurtulmuştu. Ardından kalkan yavaş yavaş asanın içine dönerken, Maglor sağ elini saçının arkasına atmış bir şekilde, kıza gülümsüyordu. Kızın solundaki öğrencinin onu kaldırması ile tekrardan çalışmaya başladılar.Ta ki profesör konuşmaya başlayana kadar..

İyi günler dilemiş ve bir ödev istemişti profesör. Güzel bir dersin sonuna gelmenin hüznüyle fakat bir yandan da büyüyü rahatça yapabilmenin keyfiyle sınıftan ayrılıyordu. Köşede Jacqualine'nin beklediğini görmüştü. Fakat Maglor'un ona baktığı an başka yere bakması, Maglor'un oraya gitme sorumluluğunu ortadan kaldırıyordu. "Merlin aşkına. Paula ile çıktığımı bilmiyor mu bunlar?" demişti içinden ve orada bekleyen kızı görmezden gelip Hufflepufflı bir çocuğun yanına gitmiş ve yüzünü çevirmeden kızın yanından geçmişti.


Jacqualine ve Michael NPC karakterdir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aurore Eulalie Arceneau

Aurore Eulalie Arceneau


Kadın
Ruh hali : 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi 42446019ix9
Mesaj Sayısı : 1077
Yaş : 30
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12207
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 08/03/08

6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Empty
MesajKonu: Geri: 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi   6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Icon_minitimePtsi 28 Tem. 2008, 19:15

İnce bedenini soğuk taş duvara dayamış, mavi gözleriyle önünden geçen kah Ravenclaw'lu kah Hufflepuff'lı öğrencileri izlerken ağzında acımsı bir tat vardı. Gerçekte orada olmayan bir tat. Günlerdir üzüntü ile boğuşurken artık gücü kalmamıştı. Bitkinlik hissi onu iyiden iyiye ele geçirirken buna karşı koyacak gücü kalmamıştı. Yavaşça taş duvarla temasını kesip sırtını dikleştirdi. Zor bile olsa, gücü kalmamış bile olsa yapmak zorunda olduğu şeyler vardı hâlâ. Yerdeki sırt çantasını yerden aldı, koridorun önünden geçen kırmızı – altın cüppeli kalabalığa karıştı. Hemen yanındaki bir oğlan, buram buram neşe kokan bir şekilde arkadaşıyla şakalaşıyordu. Brooke hızlı adımlarla koridorun daha tenha bir kısmına doğru, kararlı adımlarla ilerledi. Yalnızlık zordu; ama yalnız geçen uzun bir zamandan sonra alışıyordu insan. Konuşmak vakit kaybı gibi geliyordu insana bir süre sonra, her zaman olduğu gibi yalnız başına dolaşırken, kendi düşüncelerinin içinde kayboluyordu. Kitaplar arasında vakit geçiriyordu daha çok; çünkü kitaplar sana ihanet edemiyordu. Yalnızlığın yararları da yok değildi. Kırılgan bir cam parçası gibi hissediyordu kendini; her sarsıntıda çatlamaya, yıkılmaya hazır.

Ani bir acı onu düşüncelerinden ayırdı. Taş duvarın kestiği sıyrılmış avucundan akan birkaç damla kan, elinin kenarından süzülüp yere damlıyordu.
“Merlin'in sakalı!” diye tısladı. “Lanet olsun!” Kalabalığın diğerlerine nazaran daha seyrek olduğu yerlerden geçip ikinci kat koridorundaki kullanılmayan tuvalete doğru koşar adım ilerledi. Mızmız Myrtle'ın orada olacağını tahmin ediyordu; ama umursamadı. Kızlar tuvaletinin tahta kapısını ittirdiğinde kulakları Myrtle'ın hıçkırıklarıyla doldu. Kulaklarını tırmalayan bu ses, onu geldiğine pişman ettirmişti bile. Musluğu açıp berrak, serin suyu yaranın üzerine akıtırken aklında hemen gitmek vardı - Mızmız Myrtle görmeden. Dudakları sıkıntıyla yana doğru kıvrıldı. Ders Karanlık Sanatlara Karşı Savunma'ydı. Olmayan gücünü harcaması için mükemmel bir sebep... Serin suyun biraz daha teninden akıp gitmesine izin vererek musluğu kapatmadan bekledi, ne de olsa derse erken gitmek için hiçbir sebebi yoktu. Artık gitmesi gerektiğine inandıran şey, Myrtle'ın cırtlak bağırışının onu takip etmesi olmuştu. Hızla kapıyı ardından çekerken gelen sesin kapıya fırlatılan katı cisimlerden dolayı olduğuna yemin dahi edebilirdi.

Söylene söylene boş koridorda ilerlerken ters bir şeylerin olduğu kafasına dank etti – koridorda iki profesör ve kendisinden başka kimse yoktu.
“Ders!” Ağzından fırlayıveren kelimelere engel olamadı. Kendini zorlayarak dersliğin kapısına doğru bir koşu kopardı. Sadece büyük öğrencilerin bildiği, kendisinin ezberine çıkmayacak şekilde kazınmış olan bir o kadar tenha, karanlık ve nemin yoğun olduğu kısa yollardan geçerken az daha bir zırhı devirecekti. Karanlık bir ormana resmedilmiş, atının üzerinde duran bıyıklı bir adamın portresi boş boş konuşmadan duramadı elbette: “Önüne dikkat etsene! Bütün şatoyu yıkmak mı istiyorsun?” “Evet, amacım tam olarak buydu.” Tabloyu tersleyip yoluna devam ederken, bu boşboğaz portrelerdense Muggle'ların hayret verici bir şekilde hareketsiz duran -Merlin aşkına! Nasıl olabilirdi bu?- resimlerini tercih ederdi. Hâlâ yüreği ağzında, dersliğin kapısını açtı. Merlin'e şükür ki, Profesör Johnson içeride değildi; ama içeriyi doldurmuş öğrenci kalabalığı dersin başlamasına az bir vakit kaldığına işaret ediyordu.

Nefesini bırakıp derslikte bekleyenlere katılırken yüzünde oluşan ifade, sabırsızlıktı. Kimseyi bekleyesi yoktu, özellikle şu dakikayı takip eden sıralar... Gülle gibi ağır olan sırt çantasını kendisine daha fazla eziyet etmemesi için yere indirdi, yere eğilirken uçlara doğru altın rengine çalan kumral saçları görüşünü kapatmıştı. Tam da o sırada, müthiş bir zamanlamayla profesörün sesini duyunca aceleyle ayağa kalktı. 'Güçlü bir savunma büyüsü' işleyeceklerdi bu derste, profesörün deyimiyle. Protego... Charlie'nin silahsızlandırma büyüsünün profesörün kalkanından sekip gitmesini izledi ifadesiz bakışlarla. Bu büyü pek de aşina olmadığı bir şey değildi, başka bir yerde gördüğünü anımsıyordu hayal meyal. Ama zihnini boş yere yormadı, önemi yoktu nerede gördüğünün. Herkesin eşleşerek büyüleri uygulamaya başladığını görünce boş boş baktı; Profesör Johnson'ın 'Eşleşin' dediğini kaçırmış olmalıydı. Tanıdığı neredeyse herkesin biriyle eşleştiğini görünce kaşları yukarı doğru tırmandı, böyle giderse tek başına yapardı büyüyü. Gözleri boşlukta dolandı, tek kalan kimse yok muydu?

Sonunda tanışıklığının olmamasına rağmen, koridorlarda sık sık karşılaştığı, cüppesinde kuzgun arması bulunduran bir kıza takılıp kaldı gözleri. Adını doğru düzgün anımsamıyordu bile. Kızın yeşil gözlerinin kendisi üzerinde olduğu şüphesizdi, o da kalan az sayıda teklerdendi. Yalnızlığı tercih etmesine rağmen, büyüyü de tek başına yapamayacağı hissi bedenini ele geçirmişti. Kız ürkek bir birinci sınıf çocuğu gibi yanına doğru seğirtti. Kuzgun karası, beli boyunca uzanan saçları dalgalıydı. Zümrüt tonunu taşıyan gözleriyle güzel bir kızdı.
“Eşim olur musun?” Brooke kızın sorusuna can simidine sarılırmış gibi sarılacaktı elbette, başka şansı yoktu. “Elbette. Adın Cora'ydı değil mi?” Kız başıyla onayladı. “İlk önce sen başla Cora, o halde.” Kız yavaşça -hatta sinir bozacak kadar yavaş- hazırlandı. Brooke kendini sabırsızlıkla onu izlerken, acele etmesini söylememek için zor tuttu kendini. Sabırzı kişiliği kendini gösteriyordu. Kız asırlar gibi gelen bir süreden sonra hazır olduğunu işaret ettiğinde, tüm konsantresinin uçup gittiğini hissetti. “Expeliarmus!” Büyü kızın kalkanına çarpıp kendisine geri döndüğünde yüzünde anlaşılamaz bir ifade vardı. Gevşeyen ellerinden asasının uçup gittiğinin farkına vardı. Kızın yüzünde ufak bir tebessüm oluşurken gözlerini kısıp kızın kendisine asasını atmasını bekledi.

Başarma arzusunun bedeninde peydahlandığını hissedebiliyordu. Pek hırslı biri sayılmamasına rağmen, bazen, şimdi olduğu gibi hırsı kabarıveriyordu içinde. Kızın kalkan büyüsünü kırmasına izin vermezdi. Tanıdık bir histi kalkan büyüsü. Bu büyüyü daha önce bir yerde karşılaştığı hissini kuvvetlendirirken, zihnini boşaltmaya çalıştı. Konsantre olmalıydı.
“Protego!” Kızın büyüsünün kalkanına çarpıp geri döndüğünü görünce gülümsedi kendi kendine. Bu kadar kısa olması sinirini bozuyordu aslında. Kıza son bir tebessüm bahşedip profesöre döndü bu kez. Ödev hakkında kısa bir konuşmadan sonra dışarı çıktığında, Ortak Salon'daki kendi favorisi olan yumuşacık pufunun onu beklediğini hatırlatarak 7. kata çıkan merdivenlere yöneldi.

*Cora NPC karakterdir.


En son Brooke Liberty Scott tarafından Ptsi 28 Tem. 2008, 22:49 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
Lisa Wanders
Uluslararası Sihirsel Hukuk Bürosu Çalışanı
Lisa Wanders


Kadın
Ruh hali : 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi 14lb7
Mesaj Sayısı : 654
Yaş : 30
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12221
Ekspresso Puanı : 2
Kayıt tarihi : 15/03/08

6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Empty
MesajKonu: Geri: 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi   6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Icon_minitimePtsi 28 Tem. 2008, 20:31

Herzaman ki gibi uyandığında yatakhane bomboştu ve büyük salonda kahvaltı çoktan başlamıştı. Erken kalkmayı bir türlü alışkanlık edememesi her nekadar sinirlerini bozsada artık buna alışmıştı ve umursamıyordu. Oldukça sakin bir şekilde üzerini değiştirdi ve ders kitaplarını alıp yatakhaneden çıktı. Ortak salona girip kapıya doğru yöneldiğinde birden duraksadı. Bir graiplik vardı sanki. Yavaşça arkasına döndü. Gerçketende bir farklılık vardı bugün ortak salonda. Normalde kahvaltı saatlerinde boş olması gerekirken şöminenin başında ki koltukta biri oturuyordu. Başta kim olduğunu çıkaramasa da daha dikkatli baktığında birkaç kez gördüğünü hatırladı. Siyah hafif uzun saçları olan zayıf ve Lisa'dan biraz daha uzun biriydi. Yaşıtıydı ancak şimdiye kadar onunla hiç konuşmamışlardı. Nedenini bilmiyordu ancak o çocukta herzaman bir soğukluk seziyordu. Şimdiye kadar dersler dahil birkez bile konuştuğunu görmemişti. Sürekli olarakta yalnız geziyordu zaten. Birkaç saniye daha orda durup ona bakmaya devam etti. Fakat daha sonra çocuk okuduğu kitaptan başını kaldırıp gözlerini Lisa'ya dikmişti. Bunu görünce hemen toparlandı ve hızla kapıdan fırladı. Kendini rezil olmuş gibi hissetsede fazla umursamadan merdivenleri inmeye başladı. Nihayetinde kuleden çıkabilmiş büyük salonun önünde durmuştu. İçerisi oldukça kalabalıktı. Hemen Ravenclaw Masasına yöneldi ve bulduğu boş sandaleyeye oturdu. Fazla aç olmadığı için sadece atıştırmakla yetiniyordu. Etrafı seyerederken az önce ortak salonda gördüğü çocuğun masaya geldiğini farketti. Sandalyesine otururken Lisa'ya kısa bir bakış atmıştı. Lisa hafif kızmış olmanın etkisiyle hemen masadan kalktı ve büyük salonu terk etti.

Doğruca KSKS dersliğinin yolunu tuttu. Nasıl hızlı yol aldıysa çok geçmeden kapıda belirmişti. Kapıyı açıp içeriye girdi. Sınıfte boş sayılabilecek kadar az kişi vardı. İlk derse giremediği için bu dersi kaçırmamalıydı. Boş bir sıraya oturdu ve beklemeye başladı. Hemen ardından kapı birkez daha açıldı. Ve yine o gelmişti. Lisa gözlerini devirerek önüne döndü ve elinden geldiğince ona bakmamaya çalıştı. Çocuk arka sınıfın öbür ucunda ki arka sıralardan birine oturmuştu. Lisa onu umursamadan kitabını açtı ve göz gezdirmeye başladı. Çok geçmeden sınıf dolmuştu. Ancak profesör hala ortalarda yoktu. Artık sıkılmaya başlayan Lisa kitabı kapattı ve etrafı süzmeye başladı. Sonunda sınıfın gürültüsünün arasından kapının gıcırtısı duyuldu ve profesör içeriye girdi. Bu ses duyacağına bu kadar sevineceği hiç aklına gelmemişti. Profesör hızla masasına yöneldi ve hiç beklemeden derse geçti.

"Bugün işleyeceğimiz büyü, güçlü bir savunma büyüsü. SBD düzeyinde ve zor bir büyü. Hepiniz ilk seferde yapamayabilirsiniz ki buna eminim."

Lisa meraklanmaya başlamıştı. Neydi ki bu büyü? Profesör sanki aklından geçenleri okumuş gibi fazla beklemeden büyünün adını söylemişti. ' Protego'! Bu büyüyü daha öncedende duymuştu. Ne işe yaradığını biliyordu ve ne kadar zor olduğunuda biliyordu. Ümitsizce profesörü dinlemeye devam etti.
"Evet! Karşıma korkusuz bir Gryffindor’lu istiyorum, beni silahsızlandırmaya çalışacak biri. Evet, Charlie, takım kaptanımız gel bakalım."
Neden bir Gryffindor? Diğer binalardan kaldırsan olmaz mı yani?
Gryffindor'a düşman değildi elbette. Ancak bunu haksızlık olarak görüyordu. Yinede sesini çıkarmadan profesörü dikkatle izlemeye başladı. Bu büyüyü yapmak zorundaydı. Profesörün seslendiği çocuk ayağa kalkıp profesörün işaret ettiği yere geçti. Birkaç saniyenin ardından asasından çıkan ışık profesöre doğru ilerlemeye başladı. Ancak oldukça hızlı davranan profesör koruma büyüsünü yaparak büyüyü geri püskürttü ve çocuğun asası elinden fırladı. O kadar çabuk olmuştu ki Lisa nasıl yaptığını anlamamıştı. Bu büyüde zorlanacağına emindi artık. Derin bir iç çekerek profesörü izlemeye devam etti.
“İşte böyle! Şimdi eşleşin, bu büyük ve boş alan bize yetecektir. Eşleştikten sonra uygulamaya başlayabilirsiniz.”

Eşleşmek mi? Kimle eşleşecekti ki? Hemen gözlerini sınıfta süzdü. Lily olabilirdi. Tam ona seslenecekti ki Lily'nin yanında beliren Johnny'yi gördü. Şimdi ne yapacaktı peki? Etrafında tanıdığı pek kişi görünmüyordu ki zaten herkes eşleşmiş gibiydi. Çaresizce etrafına bakarken yanında birinin dikeldiğini gördü. Bugün yüzünü en çok gördüğü kişiydi heralde. Yine karşısında durmuş sırıtıyordu. Hiçbirşey söylemeden sadece eliyle herkesin uygulama için gittiği yeri işaret etti çocuk. Başka çaresi olmadığı için Lisa biraz kızgın bir şekilde uygulama yerine geldi ve gözlerini karşısında duran çocuğa dikti. Çocuk çoktan asasını çıkarmış Lisa'ya doğrultmuştu. Hemen cüppesinin cebinden asasını çıkardı ve ona baktı. Sırıtmaya devam eden çocuğun asasından parlayan ışık biranda Lisa'nın asasına çarptı ve asa uçarak birkaç adım öteye düştü. "Lanet olsun!" İçinden sinirle konuşurken çocuk çoktan asasını yerden almış yanına gelmişti. Nazik bir biçimden asayı uzattı.
"Daha hızlı olmalısın! Biraz daha konsantre..."
Bu sözler onu iyice sinirlendirmişti. Asasını aldı ve kafasını toparlayıp konsantre olmaya çalıştı. Karşısında duran çocuk birkez daha asasını ona doğrultmuştu. Derin bir nefes aldı ve asayı izlemye başladı. Bu kez yapacaktı. Çocuğun asasından çıkan ışığı görür görmez asasını salladı ve
"Protego!"

Gözlerini sımsıkı kapatmıştı. Başarmış olmayı umut ediyordu. Yavaşa gözlerini açtı. Asası hala elindeydi. İşte başarmıştı. Çocuğun asası elinden uçup gitmişti. "Evet işte bu. Başardım!" İçinden çığlık atmak geçsede kendine hakim olup sadece gülümsemekle yetindi.
"Hepiniz bir harikaydı. Tebrik ediyorum sizleri gençler. Hemen ardından da ödevinizi veriyorum. Ödeviniz: Protego ve Sersemletme büyüsünü kapsayan bir araştırma. Fazla uzatmazsanız sizin için de benim için de daha iyi olur. Sihirli Günler, çıkabilirsiniz!"
Ödev olduğunu duyması bile mutluluğunu bozamamıştı. O ukla çocuğa ağzının payını vermiş olmanın sevinci hiç bitmeyecek gibiydi. Eşyalarını toparlamaya başlamıştı ki çocuk yine yanında belirmişti.
"Tebrikler. İyi iş çıkardın!" Yine sırıtarak kapıya yönelmişti çocuk.
"Hey bir dakika dursana! İsmin ne senin?"
"Seth!"
Ağzından çıkan tek heceyi söyler söylemez kapının dışına fırlamıştı çocuk. Lisa garipseyen bir bakış attıktan sonra kapıya yöneldi. Bu dersi unutacağını hiç sanmıyordu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hogwartsekspresi.editboard.com/bio-lar-f164/lisa-wanders-
Charlie von Diederich
Seherbaz Karargahı & UBBP Genel Başkanı
Charlie von Diederich


Erkek
Ruh hali : 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Boupi3
Mesaj Sayısı : 2101
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12549
Ekspresso Puanı : 49
Kayıt tarihi : 05/05/08

6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Empty
MesajKonu: Geri: 6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi   6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi Icon_minitimeSalı 29 Tem. 2008, 14:06

Parmağındaki siyah yüzüğü bir türlü çıkartamazken sürekli ortalığa bakınıp duruyordu. Yatakhanede bir tek kendisinin olması, haliyle biraz sinir bozucu bir durumdu. Hele ki bu yalnız kişinin karnı acıkmışsa... Israrla yüzüğü çıkartmaya uğraşırken bir türlü çıkmayan Charlie'nin o anki tabiriyle 'lanet şey' kendisinin daha da kibirlenmesine neden oluyordu. ''Hay lanet olası şey!'' Yine de kendisine babası tarafından hediye edilmiş bu armağanı da atmaya veya parçalamaya kesinlikle kıyamıyordu. En azından dedesinin de bu yüzüğü takmış olma ihtimalini düşünerek, böyle bir anıyı çöpe atmak da bir hayli saçma olurdu gerçekten. Monaghan'ların babadan oğula geçen bir simgesi gibi olup çıkmıştı şu an orta parmağında takılı olan ve bir türlü çıkamayan siyah yüzük. Düşünmeyi bırakıp oturduğu yerden o kadar dakika başarısız olduğu ve sonuçta boşu boşuna burada yalnız kaldığı için sinirle kalkarken, artık yemek yeme isteğini durduramaz hale gelmişti. Küçük yaramaz çocuklar gibi -gerçi benziyordu ama- yerinde duramayarak yatakhaneden çıktı.

Büyük Salon'a resmen zıplayarak geldiğinde ise hemen Gryffindor masasına doğru koşuşturmaya başladı. Görenler Charlie'yi her zaman için fazlasıyla iştahlı ve obur biri sanabilirdi ama tam da aksine bir çocuktu o. Sadece sabahları midesi daha bir isyankâr oluyordu o kadar. ''Ben obur değilim!'' Arkadaşlarının duymamış olmasını umut ederek kendine kızarken, sözlerini bitirip bir şeyler atıştırmaya başladı. Tabak, Charlie'nin yiyişine göre fazlasıyla çabuk bitecek gibi görünüyordu. Ortalığa tek bir bakış atmadan önündekileri silip süpürürken ders öncesi bu kadar hızla yemenin zararlı olacağını düşünerek yavaşladı. Ağır çekimde lokma çiğniyormuş gibi yaparak KSKS dersinde ne yapacaklarını tahmin etmeye çalışmaya koyuldu birkaç saniye. Fakat çok saçma şeylere takıldığının farkındaydı, daha öğrenmediği bir şeyi neden tahmin etmek durumuna düşmek istiyordu ki? ''Sen en iyisi sınıfa git Charlie.'' Her zaman yaptığı gibi masada olan arkadaşlarına selam verdikten sonra dersliğe doğru yürümeye başladı.

Değişen merdivenlerden ortalığa bakarak çıkarken çevresindeki portreleri duyamadan edemiyordu haliyle. Hepsi ayrı telden bir şey söylüyor, birbirlerini yiyor gibi tartışmaya bile tutuşuyorlardı. Özellikle cılız, kirli sakallı bir adamın portresi vardı ki, susmak bilmiyordu. Charlie, ona kızarsa feci tartışmaya tutulacağını ve bu sayede sadece boşuna dakika sarfedeceğini düşünerek hiç aldırmadan dersliğe doğru yürümeye başladı. Zaten yakın olmanın verdiği avantajla birkaç adımdan sonra ders kapısının önüne vardığında ilk tıklattı, daha sonra ise içeri girdi. Profesöre tam selam verecekken bay Johnson'ın sınıfta olmadığını gördü. Kendine hafifçe gülerek bir sıraya geçerken, ardından doluşmuş öğrenci akınını göremedi sırtını dönmüş olduğu için. Sıraya oturur oturmaz profesörün sesini duyduğunda da ne yapacağını şaşırdı. İlk Protego adı verilen büyüyü deneyeceklerini duydu ardından ise kendi ismini... Profesörün ağzından çıkan 'Charlie' adı elbette kendisinden başka birine ait değildi. Bir an için açılmış kocaman gözlerini normal haline getirdikten sonra mecburi ayağa kalkarak asasını çıkardı. Profesörün önünde telaşından arınarak cesurca durduğunda ise, onu ve sınıfı fazla bekletmek istemeyerek silahsızlandırma büyüsünü hızla yolladı. Profesörün asasının önünde ne zaman açıldığını bilemediği garip bir saydam kalkana çarpan büyü hızla kendisine doğrulmuştu. Akabinde elinden fırlayan asasıyla irkilen Charlie profesöre garip bir şekilde baktıktan sonra yerden asasını aldı. Adam konuşmayı bırakmamıştı ki eşleşin demişti. ''Harika! Şimdi bir tane de eş bul kendine Charlie.''

Tam da aklına ilk gelen isim olan John'a doğru yöneldiğinde baş ucunda belirmiş arkadaşının aniden yaptığı büyüye karşılık hiçbir şey yapamadı haliyle. Tekrar elinden fırlayan asası yüzünden John'a dehşet verici bir bakış atarken, asasını yerden aldı. Tekrar dostunun karşısına geçtiğinde onun da ikinci büyüsünü yollamış olmasıyla, yüzünde muzip bir gülümseme belirmişti. ''Protego!'' Önünde açılan saydam kalkana çarpıp John'a geri dönen büyü bu sefer de arkadaşını asasından etmişti. İstemeden kıkırdayan Charlie, John'un tekrar kendisine dönmesiyle kıkırdamayı kesti. Bu sefer John'un gafil avlanmasını dileyerek birkaç adım öne sıçradı. ''Expelliarmus!'' Arkadaşının yeniden asasından olmasıyla kendi yaşadıklarını bir film gibi izledi. ''Dejavu.'' Aklından geçen belli belirsiz düşünceden sonra tekrar büyüyü atacak olmanın artık sıkılma duygusunu aşıladığını hissetti. Karşısında hazırlanan arkadaşını bekletmeden silahsızlandırma büyüsünü yeniden savurduğunda kendisine gelen büyü Charlie'yi yine asasından etmişti. ''İkinci dejavu.'' Bu sefer diğer asasından olma dakikalarına oranla daha neşeli bir şekilde yere düşmüş olan asasını tekrar almıştı. Diğer öğrenciler bitirene kadar sürekli yer değiştirerek arkadaşıyla birlikte kalkan büyüsünü uygulamaya devam etti Charlie.

Artık dersin son dakikalarının, bitiş noktasına gelmesiyle profesör herkesin fazlasıyla iyi olduğunu açıklamıştı. Yüzünde küçük bir zafer gülümsemesi belirirken, profesörün ağzından çıkan ödev kelimesiyle bir refleksmiş gibi asasını cebine soktu ve ardından küçük bir defter çıkararak her şeyi not etti. Dersin bitmiş olmasıyla birlikte kendisine ait olan eşyalarını toparlayan Charlie, profesöre nazikçe selam vererek sınıftan ayrıldı. İşte bir başarılı ders daha devrilmişti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
 
6. Sınıflar İçin 2. KSKS Dersi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: RPG İçi Sayfalar-
Buraya geçin: