Slytherin ortak salonunda kendini alçak ağaçlarla dolu, mat yeşil bir ormanda hissediyordu. Her zamanki koltuğuna gömülmüş etrafı izliyordu. Çok fazla kişi yoktu. Sadece iki grup vardı. Puflara oturmuş keyif çatan slytherin’li siluetler ve masa başında çalışan sarışın iki kız. Gözleri bu arkası dönük iki kıza takıldı. İkisinin de dalgalı, uzun ve kıvır kıvır saçları sanki uçsuz bucaksız bir anlık düş aleminde mavi derinliklerin gizemli sularında dolaşan bir deniz kızı karşılamak gibiydi. Bu sıcak ve samimi duruşları Chris’i etkilemişti. Kalbi ilk defa gördüğü sarışın kızlarla çarpmaya başladığında karnının deliler gibi zil çaldığını hissetti. Akşam yemeğini yememişti ve canı öylesine ateş viskisi çekmişti ki. Yanı başında duran Gümüş ve yeşil renkteki pelerinini alıp sağ üst köşesindeki yılan resmini öptü. Yavaşça ve ses çıkartmadan ortak salondan çıktı. Şimdi mutfağı bulmak çok zor olacaktı. Gece yarısı dışarıya çıkmak kesinlikle yasaktı. Ellerinin titremekte olduğunu görünce kendi kendine gülümsedi. Kalbi kaburgalarını kıracak şekilde atıyor, beyni ne yapması gerektiğini güçlükle kontrol ediyordu. Asasını eline aldı ve giriş salonunun alt tarafındaki koridora girdi. Slytherin ortak salonun ve mutfağının da zindanlarda olması onun işine geliyordu.
İşte o koridordaydı. Pırıl pırıl meşalelerle aydınlatılmış harika bir koridordu. Şimdi en büyük sorunları yakalanmamak ve portrelerden yeşil armudu bulmaktı. İri, mavi gözlerini iyice açıp portreleri teker teker taradı. Bir sürü meyveleri, yemekleri konu alan tuvallerin hepsi birbirine aşırı derecede benziyordu. Hepsi neşeli görünümde, canlı renklerle bazı bilgiler içeriyordu. İçinden buraya girmenin imkansız olduğunu düşünse de gözüne çarpan bir kâse ve içindeki devasa yeşil armutla harekete geçti. Armuda işaret parmağı ile dokundu ve birkaç dakika onu gıdıklamaya çalıştı. Armut neşeli bir şekilde kıvranmaya ve kıkırdamaya başlamıştı. Chris’te armutla kıkırdamayı sürdürürken armut iri, yeşil bir kapı koluna dönüştü. Gizli kapı açığa çıktığı için Chris biraz korkmuştu. Yavaşça kapı kolunu açtı ve içeriye girip kapıyı sıkıca kapattı. Şimdi sessizce ilerleyecekti. Ve o büyük salondan açığa kalmayan muazzam mutfağa girdiğinde ağzı yarım metre açık kalmıştı. Yüksek bir tavanı vardı. Gözlerinin tam ufukta bittiği yerde büyük ahşap, tuğladan şömine vardı. Mutfakta sayamadığı kadar küçük cinler Olduğunu anlatan annesini yanıltan görüntüye dalmıştı. Chris hepsini aşağılamaktan öte bir şey yapmamıştı bu güne kadar. Ardından gözleri tek ve güçlü bir ışık kaynağına kaymıştı. Sessizce döndü. Ve Olduğu yerde korkudan zıpladı. Bir süre baktıktan sonra onun sarı şekerlerden birisi olduğunu fark etti. Her şeye ve herkese, korkularına, gizli tutkularına rağmen, sadece kendine özgü bir mutluluk kurmuş, güçlü bir bağımsızlığa sahip olmuştu şimdi. Dudaklarında ister istemez bir tebessüm oluşmuştu. Kendinden kısa, sarı saçlarıyla Ruslara benzeyen kızı baştan aşağıya süzdü. Ona bir oyun oynayabilirdi. Ardından kıza doğru bir kaç adım atıp;]
"Yakalandınız küçük hanım!" Dedi yumuşak ve neşeli bir sesle. Kaşlarını kaldırarak yüzüne bir gülümseme getirdi..
Out: İlhami bey amca gelmiyor...