Vynsja Croweix The Nocturnal Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1500 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12302 Ekspresso Puanı : 5 Kayıt tarihi : 11/02/08
| Konu: Quidditch RPleri Paz 27 Tem. 2008, 16:23 | |
| Antreman için RPlerimizi buraya koyabiliriz, ve değerlendirmeler sayesinde en iyi şekilde sahaya RPleri yazarız. ^^
" Aman tanrım, aman tanrım! Bu da neyin nesi böyle!? "
Uyanır uyanmaz, yatakhanede ufak bir kıyamet kopartmayı başarmıştı. Yüzünde bir iğrenme ve şok ifadesiyle yatağının üstünde duran büyük, kıllı şeye bakıyordu. Zaten yeterince iri olan inci gibi masmavi gözleri şokun etkisiyle iyice açılmış, biraz merakla, fakat daha çok iğrenmeyle tarantulaya bakıyordu. Uyandığında yanında kocaman, kıllı birşey görmek yeterince korkutucuydu, eğer bir de bu kişinin böcek korkusu varsa ve adı Alessia Wendy Dixyqué'ysa, o zaman o mekânda kıyametin kopması gibi bir durum da oldukça doğal olurdu. Yüzüne düşen saçlarını hızla geriye atıp istemsizce titreyen elleriyle gül ağacından yapılma ihtişamlı sandığının kapağını araladı. Daha ne olduğunu anlayamadığı uzun bir cisimle tarantulayı hışımla yatağının üstünden fırlatıverdi. Sanki zafer kazanmışçasına gururlu bir gülümsemeyle elinde tuttuğu yapışkan sopaya baktı. Lolipop. Ah, iğrenç. O sabah onda çokça rastlayabileceğiniz iğrenmiş bir ifadeyle lolipopu, yatağının üstünde açık duran pencereden fırlattı ve başını iki tarafa onaylamazmışçasına sallayıp, sandığına yöneldi. Birkaç dakika sonra giyinmiş, aynasının karşısında saçlarını yapmakla uğraşıyordu. Dün yatarken bir sarışındı, oysa ki şimdi gece siyahı saçlara sahipti genç kız. Buna alışamayacaktı, daha ona bahşedilmiş bu yeteneği istediği biçimde kullanamıyordu bile. Yine de sürekli değişen görünümlerinin her biri onun hoşuna gidiyordu, Hogwarts erkeklerinin de. Yüzünde muzip bir gülümseme belirirken aynı zamanda saçlarını açık bırakmakta karar kılmış bir şekilde çantasında Biçim Değiştirme kitaplarını arıyordu. Dün koyduğundan emindi oysa ki... Daha doğrusu, yatmadan önce bir yerlere fırlattığından. Soluk ışıkta ve yarı yarıya kapalı gözlerinin ardından kitapların bir yere girdiğini görmüştü, fakat neresi olduğunu bilemiyordu işte. Yine aynı Ales vardı, aynı dağınık ve umursamaz Ales. Geçen zaman onu hiçbir şekilde değiştirmemişti. 11 yaşında da aynı karaktere sahipti, şimdi de. Sadece biraz daha uçarı olmuştu, o kadar. Normalde tam tersi olması gerekirdi, fakat Ales normal değildi zaten. Zamanın onun için ters bir etkisi olması da şaşırılmayacak birşeydi. Derin bir nefes alıp sandığının kapağını 2. defa kaldırdı. Ne olduğu belirsiz bir giysi yumağını kaldırıp yatağının üstüne fırlattıktan sonra sandığın dibindeki birkaç kitaba bir hazineymişçesine açgözlülükle baktı. Lanet olsun, lanet olsun. Tarantula ve kitaplarla o kadar uğraşmıştı ki, saatin kaç olduğuna dikkat etmeyi aklından tamamen çıkarmıştı. Etkileyici mavi gözleri yatağının yanındaki komidinin üstünde duran antika saate takılınca yerinde mıhlanmış gibi kaldı. İlk ders 15 dk. sonra başlayacaktı ve Wenn, karnından gelen bu gurultularla derse giremezdi. Çantasını kapıp, şimşek hızıyla yatakhaneden fırladı. Arkasında bıraktığı tek şey, yatağının üstünde zinciri kopmuş bir biçimde duran zarif kedi kolyesiydi.
" Peyniğ falan izzdebiorum! "
Karşı koyamadığı bir açlıkla ağzına tıkıştırdığı zeytin ezmeli ekmek diliminin izin verdiği bir biçimde konuşuyordu Marie'yle. Onunla aynı dönemde okumasına rağmen, Tanrı bilir onları gören herkes turuncu, dalgalı saçlı ve çilli kızın ondan en az 3 yaş büyük olduğunu düşünüyordu. Hufflepuff'lı olmasına rağmen önyargıyla yaklaşmamıştı bu kıza Wendy. Şimdi ise ondaki çocuksu, kırılgan havayı seziyordu ve onun sapına kadar Hufflepuff'lı olduğunu yeni yeni anlıyordu. Wenn'in inadını ve önyargısını kırmak için birkaç gündür uğraşıyordu Marie. Sorun Wenn'in peynirden ölesiye nefret etmesiydi Marie'ye göre. Oysa ki asıl sorun Hufflepuff'lı kızın onu bütün bu bunaltıcı çabalarıyla boğmaya kalkışmasıydı. Siyah saçlı genç cadı karşısındaki kızın iri, yeşil gözlerine dikkatle bakarken, birden aklına çok önemli birşey gelmiş gibi -ki zaten gelmişti, önündeki yarısı yenmiş bir ekmek dilimi, birkaç dilim jambon ve 3-4 tane de zeytin bulunan tabağı sertçe ittirip ayağa fırladı. Derse yetişmesi gerekiyordu ve sadece 5 dakikası kalmıştı.
" Tanrı aşkına, Marie! Sadece beni zorlama, tamam mı? Bundan cidden ama cidden nefret ediyorum. "
Kızın bu çocuksu hareketlerinden daha da çok nefret ediyordu aslında. Ama bunu kendisine saklamalıydı, şimdilik. Belki daha sonra bunu da söylerdi, fakat insanların üstüne kaldırabileceklerinden çok daha fazla gitmeyi istemiyordu o sırada. Kız donup kalmıştı bu patlama karşısında, kusursuz bir 'O' şekli alan ağzından bir kelime bile çıkmamıştı. Wenn 'ne var!?' dermişçesine etrafa bakınıyordu; bağırarak söylediği bu sözler salondaki neredeyse tüm gözleri ona çevirmeye yetmişti. Sadece fısıltıların dolanıp durduğu boğucu, sessiz salondan hızla ayrıldı. Çıkışından birkaç saniye sonra, çantasını masanın altında bıraktığını farkedip biraz kızgınlık, biraz da utançla içeri girdi yine. Yaklaşık 5 saniye sonra kızgınlıkla küfrederek ilk derse yetişmeye çalışıyordu.
" ...Ama şu lanet olası canavar elimi ısırdı! "
Arkadaşlarıyla hararetli bir sohbete dalıp gitmişti Wenn. Göl kenarında Zack, Lucille, Kaitlin ve Christian ile önceki derslerinden bahsedip duruyorlardı. Bugün, kesinlikle sıradan olmalıydı. Neşeli, tasasız bir Wenn'i ancak oldukça sıradan bir günde görebilirdiniz zaten. Güneş ışığı simsiyah saçlarına vururken kendisini tamamen arınmış, dinç hissediyordu uzun süreden beri. Karşısında masmavi bir göl, çevresinde yemyeşil çimler ve çoğu insanı bunaltan bir güneş tepesinde olduğu sürece aksi de beklenemezdi zaten. Christian arada Ales'e doğru dönüp saçlarını düzeltiyor, uzun süre boyunca ona bakıyordu. Fakat bir süre sonra Ales'in ona hiçbir tepki vermemesinden sıkılmış olacaktı ki, somurtarak konuşmaya geri döndü. Neredeyse tüm binanın en yakışıklı çocuğu olmaya aday olacak bir tipteydi - belki de en yakışıklı 2. çocuğu olabilirdi. Birincisi elbette Dayrnt'ti. Eğer onu sevmiyor olsaydı ki kendisini bildi bileli seviyormuş gibi geliyordu ona, belki Christian ile flört edebilirdi. Ama sevemezdi onu. Yüzünde hafif bir gülümseme belirirken aynı anda elini bir anda başına götürdü.
" Ah, aman tanrım! Sanırım Külbüküller yumurtalarını başıma bırakmışlar, bana acilen Aguamenti'yi bilen birisi gerekiyor. "
Zack ve Kaitlin'in elele tutuştukları gözüne çarpmıştı o anda, Lucille kıkırdarken. Söylediğinin gayet normal birşey olması nedeniyle Luc'ın ona gülmediği belliydi; yeni aşıklar küçük arkadaş grubu arasında alay konusu olmaya şimdiden başlamıştı. Kait hafif bir öksürükle bakışlarını göle çevirmiş, aynı anda da Zack'in elini bırakıvermişti. Zack de anlamış olacak ki Kait'in tam aksi yönüne, okula bakmaya başlamıştı. Gözleri şaşkınlıkla iyice açılmışken, sırtında patlayan suyun ağırlıyla yere yıkılacak gibi olmuştu. Kim yapmıştı bunu!? Zack, Lucille ve Christian olmadığı kesindi. Hışımla sırılsıklam olmuş olan saçlarını savurarak ayağa kalktı ve arkasını döndü. Karşısında gördüğü sarışın, bal rengi gözlü kızın onu bu derece şaşırtabileceğini hayal edememişti.
" Kimberley! "
Ani bir çığlıkla sarsılmış olan kız, Wenn'in onun boynuna atılmasıyla 2. defa sarsılmıştı. Geçen yıl okuldan ani bir kararla ayrılmıştı Ravenclaw'lu kız. Şimdi ise, dönemi yarıladıkları halde geri dönmüştü. Neden döndüğünü sormak aklına bile gelmemişti Wenn'in, düşündüğü sadece burada oluşuydu. Kızın gece siyahı saçlarının onu boğma girişiminde bulunmaları yüzünden hiçbir şey söyleyememişti bile zavallı Kim. Birkaç saniyelik sevgi gösterisinin ardından ona sarılmayı bırakıp, yeniden yere oturdu. Sırılsıklam olmasına aldırış etmiyormuş gibi gözüküyordu. Ama Kim, bu duruma ondan daha fazla önem veriyormuş gibiydi halbuki.
" Ah, gerçekten özür dilerim Wenn, sen öyle dediğinde dayanamadım. "
Sarışın kız üzgünmüş gibi gözükse de, Wenn aslında onun içinden geçenleri biliyordu. Bunu yapmak bir zevkti, ve bana teşekkür etmelisin. Tam birşey söylemek üzere ağzını açmıştı ki, bakışları kolundaki siyah-beyaz saate sabitlendi. 12:51. Qudditch antremanı yaklaşık 5 dakika önce başlamıştı, ve o hâlâ burda durup çene çalıyordu! Ağzını kapatmayı bile unutarak ayağa fırladı ve Quidditch sahasına doğru koşmaya başlamadan önce kıza cevap verdi.
" Özür dilemene gerek yok canım, zaten istediğim için söyledim. Neyse, benim Quidditch antremanım var. 2 saat sonra yine burda buluşalım, Kim, sen de burada olacaksın. "
Kimsenin birşey demesine fırsat bırakmadan koşmaya başladı.
DEVAM EDECEĞİM. ŞİMDİLİK BU KADAR. | |
|