|
| 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi | |
|
+5Serah S. Kimberly Dixie Elina Lora Dark Eurydice Black Nicole Marissa Magdalene Sawyer Raul Johnson 9 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Sawyer Raul Johnson Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 85 Yaş : 34 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12004 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 18/06/08
| Konu: 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi Salı 29 Tem. 2008, 21:10 | |
| Rp Out: Profesör sınıfta yok, rp'lerinizi buna göre yapın.
Gerekli uyarılar: Artık İlkbahar bitmiş ve Yaz'a girilmiş. Hava sıcak ve bunaltıcı.
Çarşamba 4. ders olarak işleyeceğiz, son dersimizi.
Dipnot: İki ders olarak işleyecekti; fakat dönem bitiyor.
Derse Girecek Öğrencilerin Listesi: IV. Sınıflar Madeleine Lilian Roviuné
V. Sınıflar Genevieve T. Malfoy Elizabeth Clara Murtle Karolina Siri Bergliot Nicole Marissa Magdalene Stefan Josh Valery Stefania Valérie Bécaud Odessa Meredith Poulter Beverly Joanne Dore Karyn Mia Silethe Paula Lilith Do'urden Elina Lora Dark
En son Sawyer Raul Johnson tarafından Çarş. 06 Ağus. 2008, 11:14 tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12679 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi Çarş. 30 Tem. 2008, 14:29 | |
| Nicole yaz geldiği için tüm gün sıcaktan uyuyamamıştı. Bütün zamanını Slyterin ortak binasında kanepede oturup geçmişinin geleceğini nasıl etkileyeceğini düşünmüştü. Bu sene iyi kötü bitmek üzereydi. Hogwarts'da iyi kötü bir yıl geçirmişti. Artık herkes biliyordu, onun nasıl biri olduğunu az çok belli olmuştu. Herkesin ne olduğunu da az çok anlamıştı. Hayatının en kötü anından en iyi anına kadar bir yılını burada geçirmişti. İlk geldiği günü hatırlamıştı. Hali gözlerinin önüne geldiği an ailesinden kurtulmak içinde olsa onları az çok özlediğinin farkına varmıştı. Gün ağarırken dışarı çıkıp Göl kenarında ki talihsiz karşılaşmayı hatırladı. Hala içinde anlam veremediği bir duygu vardı. Ne olduğunu anlayamadığı Hufflepuff'dan birine arkadaşlık duygusu hissettiğini biliyordu. Ama bunu örtbas etmek için elinden geleni yapıyordu. Sabah çabucak geçmişti. Öğlen saatleri içinde 4. 5. saatlerde olan ksks dersi vardı ondan önce koca bir öğle tatili vardı. Ne yapmak istediğini düşündü. Sonra bir sandviç alıp dışarı çıkmayı ve yazın tadını çıkarmayı düşündü, ne kadar acı çekmiş olsa da, ailesi için ayakta durup herkesin gururlanacağı bir öğrenci olmalıydı. Etrafında arkadaşlarıyla dolaşıp eğlenen kişiler vardı. Bir an tanıdık birini görme umudu var mı diye baktı, ama ortalıkta hiç kimse yoktu. Tanımadığı yüzler onun neden bu kadar dalgın olduğunu görmek istercesine bakıyorlardı. En sonunda kendini bir ormanın içinde buldu. Kaybolup bu dünyadan bir anlığına gitmek ne güzel bir fikir olurdu. Bütün sorumluluklardan uzak bir diyara kaçıp gitmek, her şeyden uzak olmak aileden, arkadaştan sadece yalnızlıkla baş başa olmak bu fikir ilk aklına çok iyi gelse de sonra aklına kendi kendisini çok fazla çekemeyeceği anladı. Yanında biri olsa belki ama olacağını da sanmıyordu. Bu yıl herkesin canını yakmış. Sonra da ani bir değişimle iyi olmuştu. Herkes onun arkasından kaçık diye bağırıyordu. Büyük bir ihtimalle bunun olma olasılığı yüksekti. Yanında ne bir sırdaşı ne de bir sevgilisi vardı. Sevgili isteme olasılığı sıfırdı. Ama onda da bir arkadaş sırtı gibi ağlayabilirdi. Gözlerinden yaşlar boşanmaya ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Son zamanlarda bir çok şey yaşamış, ama hiç ağlamamıştı. Bu ağlama ona bir arkadaş gibiydi. Etrafta da kimsecikler yoktu. Bu yüzden rahat rahat ağlayabilirdi. Acaba bu ormanın içine girip kaybolup bir yerde düşüp bayılsam kimse önemser mi bir an kararsız kaldıktan sonra kendini ormanın derinliklerinde korkup kaçan bir kedi gibi geri çekti. Gözyaşları kurumuştu. Artık zaten kimse ağladığını da düşünemezdi. Düşünen olursa da çok güzel dersini verirdi. Hogwarts gören bir taşın üstüne oturdu. Beklemeye başladı. Neyi beklediği düşünürken duyguları gittikçe en derin halini almaya başlamıştı. "Ne yaşadığını ve yaşacağını bilmese de yaşıyordu işte buna mani olmak kaçmaktan başka bir şey olmaz ve bende ne olur olsun kaçmayacağım, belki çok zorda kalırsam." diye geçirdi içinden ve Hogwarts'ın büyüleyici görüntüsüne bakarak derin nefesler alıyordu. | |
| | | Eurydice Black Slytherin Bina Sorumlusu, İksir Profesörü
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2206 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12424 Ekspresso Puanı : 89 Kayıt tarihi : 05/06/08
| Konu: Geri: 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi Çarş. 30 Tem. 2008, 15:45 | |
| Bunaltıcı sıcaklar saklandığı yerden çıkmış bütün dünya üzerine yürüyordu adeta. Sıcak esen rüzgar Hogwarts arazisinde dolaşıyor, gelip geçen öğrencilerin saçlarını okşarcasına oradan oraya savruluyordu. Doğa tamamen uyanmıştı sonunda. Kuşlar, hala Şamarcı Söğüt'e yaklaşamıyor, Şamarcı Söğüt ise kendine yaklaşılmadığı için sevinçten dallarını bir oraya bir buraya sallıyordu. Herkes mutlu mesut hayatını sürdürürken mutlu olmayan bir tek ev vardı: Slytherin... Slytherin yıl sonunu sonuncu bitireceklerinin bilincinde etrafa kin kusuyordu. Bazı büyükler yanlış büyüler yapan küçük sınıfları aşağılıyor, onları iyiden iyiye korkutuyordu. Bazıları ise bina puanları yükselsin diye canını dişine takıp harıl harıl çalışıyordu. Elizabeth çok çalışıyordu ama profesörler onu farkedememişlerdi. Herkes gibi o da sinirliydi. Sonuncu olmak en kötü şeydi ona göre. Slytherin liderlik ruhu olan bir evdi. Çalışmayanlar yüzünden helak olmasını kaldıracak gücü yoktu. Birdahaki sezon ne olursa olsun çok çalışacaktı. Dalgın olmalıydı ki geçerken birine çarptı. Ağzından önce harekete geçen asası çocuğun boynunda bitiverdi. "Nereye gittiğine dikkat et aptal... Senin yüzünden bir tarafımın kırılmasını istemiyorum." diye kükredi adeta. Küçük Slytherin'li korkmuş olsa gerek titrek adımlarla geriledi. Elizabeth o kadar sinirliydi ki ona bir lanet atsa 'neden' diye sorulmazdı.
Dışarı çıktığında az önceki siniri korkuya dönüştü. Aklına annesinin gelmiş olması korkunçtu onun işkencelerine mağruz kalmakta öyle... Öteki yandan Nicole'nin hiçbir zaman bu kadar dalgın olmadığını anımsıda. Yolunda gitmeyen şeyler olabilrdi. Yanına gidemiyordu. Ürküyordu açıkçası... Arkasını dönüp Büyük Salon'a doğru hızlıca koşmaya başladı. İçeri girdiğinde kuzeni Dragon ile burun buruna yapışması bir oldu. "Merlin'in sakalı... Ben mi çok dikkatsizim yoksa onlar mı üzerime geliyorlar? Sen aklımı koru Merlin..." diye fısıldadı. Bir anda o fısıltı kükreyişe döndü. "Sana ne oluyor Dragon. Kendine gel önüne bakmıyormusun. Küçük Sly bir sen iki.". Dersi boş olan öğrenciler de korkmuş gibiydiler bu kükreyişten.
Elizabeth daha fazlasına katlanamayacağını düşünerek masanın etrafındaki tabureye oturdu. Etraf ışıktan yoksun gibiydi. Masalardan fısıltılar uğultuya dönüşerek havalanıyordu. Aşk hikayeleri anlatan Hufflepuff'lar, hem kitap okuyup hem konuşan Ravenclaw'lar, kahramanlık saydıkları basit öyküleri abartarak anlatan Gryffindor'lar ve masada tık sesi çıkartmayan Slytherin'liler... Koyu kahverenginin hakim olduğu salon her zamankinden solgun görünüyordu. Dışarıdan gelen ışık huzmeleri eskisi gibi aydınlatmıyordu salonu. Hele içeri sızan sıcak hava dalgası... Tam bir eziyetti Slytherin için çünkü onlar zamanlarının çoğunu buz gibi zindanlarda geçiriyorlardı. Bu durum onları fena halde etkileyecekti. KSKS dersinin boş olduğuna inanamıyordu. Profesör bu güne dek bir kez bile dersi aksatmamış her zaman sınıfta olmuştu. Bugün'ün diğer günlerden farkı olan neydi acaba? Yavaşça yerinde kıpırdandı Elizabeth. Sıkıldığı apaçık ortadaydı. Kimseden ses gelmeyince masadan kalkı ve zindanlara doğru yürümeye başladı. Öğle arasına az kalmıştı. Birazdan etraf oradan oraya koşuşturan bücürlerle dolacaktı. Onları görmeye tahammülü yoktu açıkçası. Issız ve soğuk zindanlara doğru küçük bir adım attı. Gerisi zaten geliyordu...
Rp out: Profesör bu rp'yi o kadar kötü bir durumda yazdım ki göremediğim hatalar için şimdiden özür dilerim...
En son Elizabeth Clara Murtle tarafından Cuma 01 Ağus. 2008, 13:26 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi Perş. 31 Tem. 2008, 03:34 | |
| Sabaha kadar sıcaktan yatağında bir oraya bir buraya dönmüştü. Uykusuzluk artık iyiden iyiye bedenini esir almıştı. Nedendir bilinmez sanki odanın içinde birşeyler ya da birileri geziniyor gibiydi. Gece örtüsünü açıp yerini sabaha bırakırken alnından süzülen bir damla terle yanan gözleri hayal meyal karşısında bir silüet görmüştü. Korkudan çığlığı basıp eline geçirdiği yastığı bu tam algılayamadığı silüete doğru savurdu. Gözlerini hala tam anlamıyla açamamıştı ve şaşkınlığı da iyice artmıştı. Kaşısında belli belirsiz duran şeyden gelen ses oldukça tanıdıktı. '' Bunu her zaman yapmak zorunda mısın Paula?! '' Bu Elina' ydı. Tanıdığı sese cevap verirken yatağından kalkmış el yordamıyla banyoya giden yolu bulmaya çalışıyordu. '' Üzgünüm Ell, seni bir an şey sandım. Şeyy... Bilmiyorum işte ne olduğunu tam anlamadığımdan korktum ya. Şu yüzümü yıkamam lazım artık. '' Elina' nın yardımıyla lavaboya ulaşıp berrak suyu yüzüne çarptı. Gözlerinin içine dolan temiz damlalar tuzlu olanları dışarı atarken, Paula da görebilme duyusunu yeniden kazanmanın verdiği sevinçle Elina' ya bakarak gülümsemeye başladı. Sabah mahmurluğunu henüz daha üzerinden atamamıştı ve elini ağzına götürüp, esnemesiyle bir aslan gibi açılan ağzını kapattı. '' Bir duş alsam iyi olacak, yoksa kendime gelemeyeceğim. '' diye söylenirken binadaşı ile birlikte yatakların olduğu odaya doğru geçtiler. Elina içerde derse hazırlanırken Paula da duştan çıkmıştı. Saçlarını sardığı havluyu çıkarıp Elina' ya doğru savurdu. Onunla şakalaşmak çok hoşuna gidiyordu. '' Hadi artık hazırlan uyuşuk. '' demesine aldırmadan hızlı hızlı saçlarını taradı ve havanın yeterince sıcak olması sebebiyle daha fazla havluyla kurulamadı.
Yatakhaneden yavaş yavaş çıkan iki arkadaş bütün bir gün için güç depolamaya başladılar Büyük Salon' da. Paula balkabağı suyunu hiç bu kadar iştahla içtiğini hatırlamıyordu. Ne zaman sinirlense çok yerdi ve şu an aslında hiç de sinirli değildi. Anlam veremediği bir gerginlik yüzünden oldukça düşünceliydi son zamanlarda ama özel bir sebep bulup da kafasını bununla meşgul ettiği olmamıştı. Kulağına gelen dedikodulara biraz kafasını taksa da Maglor' a güvendiğinden umursamıyordu. Ağzı birşeylerle tıka basa dolmuş olan Elina' ya bakıp '' Ell, yatakhanede o kızlarla ilk kavga ettiğim zamanı hatırlıyorsun değil mi? '' diye sordu. Elina' nın bir baş hareketiyle onaylamasının ardından '' İşte o gün Maglor hakkında yaptıkları dedikodular sence de doğru mudur? Onun bir başkasıyla saatlerce göl kenarında oturduğunu görmüşler. Hem de lanet bir Slytherinliyle. Bilmiyorum belki de tanımadığım bir arkadaşıydı. Başına gelenlerden sonra pek konuşamadık. '' Elina' nın '' Yoktur birşey, saçmalama. '' gibi cümleleriyle tatmin olmamıştı Paula. Bir sorun vardı sanki. Bir şeyler yolunda değildi ve bunun en kısa sürede ortaya çıkmasını diledi içinden.
Dersler sıra sıra geçerken, tılsım dersinin ardından, karanlık sanatlara karşı savunma dersine gelmişti sıra. Profesörü olmak istediği dersi iyice dinliyordu her seferinde Paula. Doğrusu Bay Sawyer' in verdiği büyüler oldukça işe yaramıştı. Öyle ki Expelliarmus ile fırlattığı asaların sayısı belirsizdi. Bu ders için oldukça heyecanlıydı her zamanki gibi. Ne olursa olsun öğrendiklerini uygulamaları dersi çok daha çekici ve dinlenilir kılıyor, ayrıca yaptığı başarılı pratikler ile kendine olan güveni artıyordu. Başarılı bir büyücü olduğunu düşünen Paula için yanılma zamanları acı deneyimler oluyordu. Her ne kadar onaylamasa da, içindeki mükemmeliyetçi yan özellikle rekabet söz konusu olduğunda, olanca açıklığıyla ortaya çıkıyordu. Bileğini kıvırıp asasını salldığı her büyüde biraz daha hırslanıyordu. Sebebini bilmediği bir savaşa hazırlanır gibiydi. DO' ya katıldıktan sonra düşünceleri iyice şekillenmişti artık.
Dersliğin kapısından içeri girdiklerinde Paula sadece kitabını ve çantasını bir köşeye bıraktıktan sonra olduğu yere çöküverdi. Elina da meraklı bakışlarla onun yanına çökmüştü. Neden olduğu belli olmayan bir şekilde susuyorlardı. Arkadaşının da kendisi gibi durumuna anlam veremediğini anlamıştı. Fakat beklemek şu an için en iyi ilaçtı. Profesörün gelmesini beklerken biraz nane şekeri moralini düzeltebilirdi. Birini kendi ağzına atıp diğerini de Elina' ya uzattı. Biraz olsun oyalanmak için şeker iyi bir yoldu. |
| | | Elina Lora Dark
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 405 Yaş : 32 Kan statüsü : Melez Galleon : 11956 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/07/08
| Konu: Geri: 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi Perş. 31 Tem. 2008, 18:34 | |
| Elina sabaha kadar yatakta dönmüştü.Hem hava sıcaktı hemde kulağına gelen dedikodulardan keyfi kaçmıştı.Paulayı çok iyi tanımasına rağmen sevgilisini pek tanımıyordu.Yataktan doğruldu artık kahvaltıya gitmeleri gerekiyordu Paula'ya yaklaştı sanki içine annelik duygusu dolmuş gibi ona sarılmak ve öpmek istiyordu.Ama Elina daha Paula'ya pek yaklaşamadan Paula eline aldığı yastığı Elina'ya vurdu Elina afallamıştı on dikdik baktı ve oda yastığı kafasına geçirdi bir yandanda söyleniyordu. '' Bunu her zaman yapmak zorunda mısın Paula?!Manşetleri görebiliyorum yastık çarpan kız beyin kanamasından öldü. Suçlu arkadaşı '' şaka yapmıştım '' dedi. Cani .. '' dedi ve güldü.
Paula kendini savundu;'' Üzgünüm Ell, seni bir an şey sandım. Şeyy... Bilmiyorum işte ne olduğunu tam anlamadığımdan korktum ya. Şu yüzümü yıkamam lazım artık. '' dedi.Elina ona dil çıkardı ama Paula'nın onu görecek hali yoktu Elina'nın yardımı ile bayoyu buldu ve yüzünü yıkadı.Paula duşa girmeye karar verdi Elina ona bakarak '' bende geliyim mi '' dedi ve güldü Paula '' tabi gel canım seni de yıkıyım '' dedi ve gülerek duşa girdi.Paula duştan çıktı ve anlaşılan keyfi yerine gelmişti Elina'ya saç havlusunu fırlattı Elina da aynı şekilde geri fırlattı.
İki arkadaş gülerek kahvaltıya indiler Elina güzel yemekleri midesine indiriyordu.Çok açtı Paula'ya dönerek '' külo aldım galiba annem çok sevinecek yaz tatilinde bize gelirsin demi '' dedi ve yemeğine döndü anlaşılan Paula başka bir şey düşünüyordu.Elina ağzı dolu olmasa ne olduğunu sorucaktı ama yemeği bir türlü bırakamıyordu.Kızarmış ekmeğin üzerine reçel sürmüş mideye indiriyordu.Elina sormadan Paula ;
- '' İşte o gün Maglor hakkında yaptıkları dedikodular sence de doğru mudur? Onun bir başkasıyla saatlerce göl kenarında oturduğunu görmüşler. Hem de lanet bir Slytherinliyle. Bilmiyorum belki de tanımadığım bir arkadaşıydı. Başına gelenlerden sonra pek konuşamadık. '' dedi.Elina 'nın ekmeği boğazında kalıyordu öksürdü ve pek inandırmaz şekilde '' Yoktur birşey, saçmalama. '' dedi boğuk bur sesle ama Paula'nın bakışlarını görünce '' tamam araştırırız ama sakın Maglor ' a sorma bu ilişkinizi yıpratabilir .Tamam mı ? '' dedi biraz kızgın gözlerle bakıyordu.İki arkadaş yoğun bur günün ardından Ksks sınıfına yürümeye başladılar.Elina'nın çenesi düşmüştü ama Paula mutsuzdu Ksks dersliğine girdiklerinde bile aynı sessiz tavrına devam etmesi Elina ' yı delirtti.Bahsettikleri kız sınıftaydı Elina sesini alçartarak '' yüzündeki o somurtkan ifadeyi değiştirmezsen gidip kızla kavga edicem. '' dedi büyücü olduğunu unutmuş ellerini beline dayamıştı.Sonra aklına geldi ve ellerini belinden indirerek '' istersen tavana asayım '' dedi asasını sallayarak arkadaşı gülsün diye elinden geleni yapıyordu ama onun da içinde kuşkular gezinmiyor değidi.Paula'nın üzülmesi onu da üzerdi belkide Maglor'u büyülemeliydi.Ne yapacağını bilmez şekilde Paula'nın yüzüne bakmaya devam etti. | |
| | | Serah S. Kimberly Dixie
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 70 Yaş : 31 Kan statüsü : Melez Galleon : 12306 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 19/01/08
| Konu: Geri: 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi Cuma 01 Ağus. 2008, 08:49 | |
| *Günaydın yeni bir aşağılanma günü. Tek güzel şey bu gün derste onların kesilmesi olacak.* diye düşünüyordu Hogwarts'ın koridorlarında gezerken. Çantası bu gün ağır geliyordu ona. Bakışlarını turuncu, üzerinde bolca rozet olan çantasına çevirdi. Kalemlerle üzerine çizimler yapmış, yazılar yazmıştı. Her sene o seneyi hatırlatacak bir şey yazıyordu. Hafifçe gülümsedi. Bu gülümseme donarak kayboldu. Bu sene ne olacaktı? Eve dönemezdi. Maglor ile konuşsa? Yok olmaz. Onun ebeveynleri sevmiyordu kendisini. O zaman geldiğinde düşünürdü artık ne yapacağını. Birkaç Hufflepuff'lı ve Ravenclaw'ludan oluşan bir kız grubu o geçerken konuşmalarını yükseltti.
"Şu geçene bakın." "Akşam av bulamadın mı?" "Sabahları yanmamak için ne yapıyorsun?" "Ailen bırakmış seni duyduğumuza göre?" "Av olarak ne buluyorsun? Fare falan mı?"
Serah bu sözlere daha fazla katlanamıyordu. Konuşmalardan sonra kızlar kahkaha atmaya başlamıştı. Serah etrafa baktı. Karanlık Sanatlara Karşı Savunma sınıfının önündeydi. İçeride profesörün olmadığını gördü. Kızlara dönerek alaylı ve korkutucu bir şekilde baktı. Konuşmaya değmeyecek insanlar olduklarını hissettirmiş gibiydi. Biri şaşkınca bakmıştı. Serah sırtını dönüp sınıfa girdi. İçeride Paula ve Elina'ya selam vermişti. Paula'nın biraz karmaşık bir durumda olduğunu farketmişti. İki kızın baktığı yere bakınca da bir Slytherin'li kız görmüştü. Duyduğuna göre Maglor onunla uzun bir süre gölde oturmuş sonrasında da gitmişti. Paula'nın ne düşündüğünü hissetmişti. Yanından geçerken omzuna dokunmuş Paula ona bakınca gülümsemiş ve
"Kafanı takma. " demişti. Maglor eğer Paula'yı bırakırsa.. Gerçi bırakacağını sanmıyordu çünkü ikisi birbirlerini çok seviyordu. Elina'ya da gülümsedikten sonra kendisine bir sıra bulmuştu. Sıraya yerleşip tipik ders araç gereçlerini çıkararak oturduğu sıranın iskemlesinde geriye yasladı kendisini. Daha doğrusu duvara yaslandı. Şu an sınıfta en serin yer orasıydı. Yavaş yavaş gelen yaz bunaltmaya başlamıştı şimdiden insanları. Kravatını biraz gevşetti. Sonra yanında yelpaze olduğunu hatırlayarak çantasına baktı. Genelde yelpazeleri yırtıldığından yanında birden fazla vardı. Belki onlar da sıcaklamıştır diye düşünerek iki tanesini Elina ve Paula'nın sırasına usulca fırlattı. Kendisine de bir tane çıkarıp açtı ve bileğini sağa sola kıvırarak oluşan hava akımının yüzüne gelmesini hissetti. Genelde güneşli yerleri pek sevmezdi. Sıcak yerleri. O yüzden de serin olacak bir şey mutlaka bulundururdu... | |
| | | Stefan Josh Valery Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 667 Yaş : 34 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12019 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/06/08
| Konu: Geri: 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi Cuma 01 Ağus. 2008, 13:37 | |
| ‘’-Avada Kedavra!’’
dağınık yeşilimsi bir ışık huzmesi boş bir alanda belirdi , ortalıkta kimse yoktu.Bu biraz garipti , kendini de göremiyordu ama büyü ona gelmişti ve çarpmıştı.Ani bir hareketle yattığı yerden fırlamıştı , ter içinde karşı da ki duvara bakıyordu.Boş boş birkaç dakika sadece oraya bakmıştı.Daha sonra kendini toparlayıp koluyla terini sildi.Aslında koluna silmekle olmayacaktı , hışımla yataktan kalkarak lavaboya doğru yürümeye başladı.Oraya ulaştığında başını soğuk suyun altına soktu , bu sıcaktı çok iyi gelmişti.Hem teri gitmişti hem de rahatlamıştı.Bu gördüğü 2. rüyaydı.Bunun nedenini bilmiyordu , acaba bütün bunların bir anlamı var mıydı ?
Yoksa hepsi sadece hayal ettiği için mi rüyasına giriyordu ? bunların hepsine cevap istiyordu ama ilk önce biraz dinlenmeliydi.elini yüzünü kurulayarak mavi örtülü yatağına oturdu , sırtı ter içindeydi , hemen kazağını çıkarttı ve başka bir şey giyerek bina cüppesini geçirdi üzerine.Daha sonra da asasını cebine soktu.Biraz sinirli hissediyordu kendini.Aslında güzel bir güne uyanmış gibi sayabilirdi ama sayamıyordu işte…O aptal ışığı görmüştü , aslında onunla yetişkin olduğunda çok karşılaşacaktı ama şimdi onu görmesinin ne gibi bir anlamı vardı ? Şimdi kafasını bununla yormak istemiyordu , yatağını toplayarak ortak salondan ayrıldı.Aslında karanlık sanatlara karşı savunma dersi için koskoca bir öğleden önce vardı.Bunu nasıl değerlendireceğini bilmeden yürümeye devam etti.Aslında bir şeyler atıştırsa fena olmazdı.
Ağır adımlarla büyük salonda doğru geldi.Oraya ulaştığında bazıları kitap okuyor , bazıları ders çalışıyor , bazıları büyü , bazıları da tıkınmakla meşguldü.Aslında oda şimdi tıkınacaktı , bir an kendi kendine gülümsedi ve masaya oturdu , balkabağı suyundan yudumladıktan sonra birkaç parça bir şey yedi ve masadan hışım yaratmadan kalktı.Yürümeye başlamıştı tekrar.Baya zaman geçmesine rağmen hala ders vakti gelmemişti.Ama az kalmıştı bunu hissediyordu.Hızlı ve emin adımlarla yürümeye devam ediyordu.Sonunda göle ulaşmıştı , oraya gitmek istemiyordu , aslında bir yere gitmek gibi bir planı yoktu , ayakları götürmüştü onu da.
Zaten bütün suç ayaklardaydı sanki istemese oraya gitmezdi.Doğru biraz da oraya gitmeyi o istemişti , eğlenceli geçecekti.Ama birkaç saatin kalması kötüydü , derse girecekti ve bu ders karanlık sanatlara karşı savunma dersi ama hala neşeli değildi , sabah ki rüyası aklına geldikçe sinirleri bozuluyor , üzülüyordu.Saatine baktığında derse yarım saatten az kaldığını görmüştü , gölün kenarında yürürken kafasına dank! Etmişti.Hemen koşmaya başlayarak ortak salona yöneldi.Etrafındakiler ona bakıyordu delirdiğini falan düşünenlerin bile olacağını biliyordu.Ama geçen dersi kaçırdıktan sonra bu dersi kaçıramazdı.
Ortak salona geldiğinde içinde bir sıkıntı oluşmuştu , bunun nedeninin araştırmaya kalkmayacaktı , ders için gerekli şeyleri alıp oradan çıkacaktı.Dolabına yöneldi.Ders kitabını falan almıştı.Asası da cebindeydi zaten , ağır adımlarla aynanın karşısına geçti.Saçını düzelterek ortak salondan ayrıldı.Kulelerden inerken açık pencerenin birinden yüzüne doğru gelen soğuk esintiyle saçı uçuşmaya başlamıştı.Buda onun hoşuna gidiyordu , aslında saçı rüzgarda kalktığı zaman komik duruyordu ama kendisi zevk alıyordu bu durumdan.
Biraz şaşırmıştı bu sıcakta soğuk bir rüzgar , garip geliyordu.Bunaltıcı havanın verdiği etkiyle suyun altından geçmiş gibi hissediyordu kendini , ama o kadar serinlemiş durmuyordu.Sonunda karanlık sanatlara karşı savunma dersliğine gelmişti.Kapıyı çalarak içeriye girdi.Ama profesörün masası boştu , sınıfın diğer yerlerinde de yoktu.3 Hufflepuff’lı kız , 2 tane de Slytherin’li kız vardı.Aslında kapının dışında beklemek istemişti profesörü ve diğer erkekleri ama o dersi alan – 3, 4 , 5 . sınıflar arasında- tek erkekti.Öyle hatırlıyordu , kızların arasında kalmıştı resmen bu da çok hoş değildi.Hatta sinir bozucu bir şeydi.Hemen önlerden birine eşyalarını koydu ve oturdu.
Profesörün gelmesini o an o kadar istemişti ki kimse tahmin edemezdi.Aslında bunun kötü bir tarafı yoktu ama o sadece Samara’yı düşündüğü için kızların yanında durmaktan pek hoşlanmıyordu.Gözleri bir an için pencereden dışarıya kaymıştı.Sıcak bastırmıştı yine.Önündeki ince kitabın birini aldı ve kendine doğru sallamaya başladı.Onun sağladığı birkaç dakikalık serinlik gerçekten hoştu ama daha fazlası gerekiyordu , bayılmamasına şaşıyordu bazen , bu sıcaklarda insan ölebilirdi.Asasını çıkarttı ve önünde duran yere koydu ve derin bir nefes alarak profesörün gelmesini beklemeye başladı. | |
| | | Beverly Joanne Dore Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 110 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11970 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 05/07/08
| Konu: Geri: 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi Ptsi 04 Ağus. 2008, 21:40 | |
| Göl kenarında, her zaman oturduğu ağacın altında kitap okuyordu Bev. Etrafta birçok öğrenci vardı. Havanın sıcak ve güneşli olmasını fırsat bilip, göl kenarına gelmişlerdi. Öğrencilerin çıkardığı seslerden kitaba konsantre olamıyordu ve bu da canını sıkıyordu. Biraz daha sessiz olamazlardı sanki! Bu kadar çok gürültü çıkarmaya ne gerek vardı? Her daim sessizliği tercih etmiş olan Bev için, bu kadar çok gürültü sıkıcı geliyordu.
Belkide bunun için az arkadaşı vardı. Dostum diyebileceği kişi ise sadece Stefania idi. Onunla da arkadaşlığı eskilere dayanıyordu yoksa o da olmasa hiç kimse olmayacaktı. Arkadaş canlısı olmasına rağmen, Hogwarts'da kafasına ve kendi yapısına göre arkadaş bulmakta güçlük çekmişti nedense. Yinede bu durumdan çok da sıkıcı değildi. Arkadaşı olup, göl kenarında bu kadar çok gürültü çıkarıp çevredekieri rahatsız edeceğine, hiç arkadaşı olmadan ama kimseyi de rahatsız etmeden, oturup kitabını okurdu bir köşede. Nitekim o da bunu tercih etmişti başından beri ve tercihinin sonuçlarına da katlanmak zorundaydı. Bu sayede hiç olmazsa sadece derslerini düşünüyor ve onlara çalışıyordu. Kafasını meşgul eden diğer ailevi sorunları saymazsa tabii...
O sorunlar ki hiç beyninden gitmiyordu. Sürekli her gittiği yere onlarıda götürmekten ve düşünmekten sıkılmıştı. Bazen sıkıldığı bir derste ya da göl kenarında tek başına otururken sürekli düşündüğü şey; ailesi oluyordu. Yaşadıkları, ona yaşatıkları ve ne olacağı belirsiz bir gelecek. Kendi istemese bile bilinç altı bu konu üzerine düşünmesine neden oluyordu. İşin kötü yanı ne yapacağını da bilemiyordu, tam bir çıkmazdaydı! Yine düşüncelere dalıp, gitmişti farkında olmadan. Kendine geldiğinde kitap elinden kayıp gitmiş, etrafta ise çok az öğrenci kalmıştı. Nereye gitmişlerdi böyle? Aklına gelmiyordu nedense hiç, dersin başlayabilmiş olacağı. Yavaşca oturduğu yerden kalktı ve kitabı çantasına koyup, sırtına astı. İçindeki ağır kitaplar nedeniyle sırtı ağrıyordu artık! Ne zaman kurtulacaktı bu ağır kitapları taşımaktan? Cevabı belli olan bir soruyu sormanın saçmalığıydı söylediği. Tabiiki de mezun olunca!
Ayakları oturmaktan uyuşmuştu. Okulun içerisine geldiğinde koridorların şaşılacak derecede boş olduğunu gördü ve işte o zaman kafasına kaba tabiriyle dank! etti. Tabiiki de ders başlamak üzereydi ve herkes sınıflardaydı. Kendisi ise boş olan bir koridorda o aptal düşünceleri nedeniyle dersi kaçırmak üzereydi. Elinden geldiğince hızlı koşmaya başladı. Dersinin ne olduğuna bakmasına gerek yoktu çünkü geç kalmış olanın verdiği heyecanla hatırlamıştı. Karanlık sanatlara karşı savunma dersliğinin kapısına geldiğinde nefes nefeseydi. Cüppesini düzeltti ve derin bir nefes alarak sınıfa girdi. Şaşırmıştı çünkü profesör sınıfta yoktu. O an içinden bağırmak geldi. Geç kalmadığı için bu kadar sevineceğini tahmin edemezdi. Hemen en öndeki sıralardan birine oturdu ve profesör gelesiye kadar kalp atışlarının düzene girmesini bekledi. | |
| | | Sawyer Raul Johnson Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 85 Yaş : 34 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12004 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 18/06/08
| Konu: Geri: 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi Ptsi 04 Ağus. 2008, 21:51 | |
| Haftanın geçen iki günü gibi bugün de oldukça sıcak ve bunaltıcıydı. Yatağından kalktığı gibi gözüne sızan güneş ışını, gözünün yaşlanmasına neden olmuştu. Gözünü ovuşturup yatağından kalktı ve çıplak ayakla yeri çiğneyerek banyoya yöneldi. Yaz olduğu için ufak bir büyüyle odasındaki halıları kaldırmış, onun yerine ufak bir kilim sermişti yere. Kilimin olmadığı yerler ise boş ve soğuktu. Titizlikle bu çıplak yerlere basmaya özen gösteriyordu; çünkü hava oldukça sıcaktı ve yerin soğuğunu ayağında hissetmesi, tüm vücudunun rahatlamasını sağlıyordu.
Banyoya vardığında güneş olmayan bir odada olduğu için ufak rahatlama duygusuyla musluktan akan soğuk suyu avucuna doldurup suratına çarptı. Böylesi daha iyiydi. Sıcak havaları hiç sevmemişti zaten. Soğuktan korunmak kolaydı; fakat sıcaktan korunmak, hiç de kolay değildi. Bu nedenle soğuk havaları daha çok seviyordu. İçine saplanmış çaresizlik duygusuyla banyodan çıktı ve güneşin, neredeyse tamamını doldurduğu odasına döndü. İncecik pijamalarını üzerinden çıkardı, ince bir kumaş pantolon giydi. Üzerine uzun kollu ancak oldukça ince bir gömlek giyip kravatını aşağıya kadar çekti. Göleğinin son düğmesini kapamamıştı, bu hâlde bile pişerken o düğmeyi de kapasa… Asasını pantolonunun sağ cebine koyup askılıktaki ceketini kaptı ve odasından ayrılıp Büyük Salon’un yolunu tuttu.
Taş duvarlı koridorlar, camlardan sızan güneş ışınlarına maruz kalmıştı. Bu koridorlardan geçmek, yaşlı Sawyer’ı ters yöne etkiliyordu. Büyük Salon’a vardığında sihirli tavanda da parlayan sanal güneş, gerçeği gibi oldukça sinir bozucuydu. Tavana bakmamaya çalışarak profesörler masasına yöneldi. Masadaki yerini alınca tam karşısında ki sanal güneşin görüntüsüne esir olmuştu. Hızlıca kahvaltısını yapıp, profesörlere tek kelime etmeden Büyük Salon’dan çıktı, yavaş adımlarla ilerleyerek dersliğinin yolunu tuttu.
Birinci sınıflara iki dersi vardı, üst üste. Dersliğe geldiğinde henüz hiçbir öğrenci sınıfa teşrif etmemişti. Aslında sorun onlarda değil Sawyer’daydı. Dersliğe on beş dakika önceden gelmişti, kısa kahvaltısı dolayısıyla. Kafasında bir plan yoktu; ama birinci sınıflar için Diffindo büyüsü iyiydi. İkinci derste ise dönem içinde öğrendikleri büyüleri tekrar ettirmeyi düşünüyordu. Okulun son haftalarında oldukları için öğrencileri fazla yormak istemiyordu.
~Yemek ve Sonrasındaki Ders~
Üçüncü dersi boş olduğu için zamanını ofisinde bu sabah okuyamadığı Gelecek Postası’nın her sayfasını dikkatle okuyarak geçirmişti. İlk sayfadaki manşet, oldukça dikkat çekiciydi. Eski dostu Albus Dumbledore’un Gelecek Postası’na manşet olması hiç de iyi değildi. Bakanlık, hâlâ görevinin başında olmayan ve yerini, vekil müdüre Derwent’e devreden Dumbledore’un ne işler çevirdiğinin peşindeydi.
“ALBUS DUMBLEDORE KOCA BİR DÖNEMİ HOGWARTS’TAKİ GÖREVİNDEN UZAK GEÇİRDİ! PEKİ, ŞİMDİ NEREDE?
Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu Müdürü, Uluslararası Büyücü Konfederasyonu’nun önderi ve Büyüceşurâ Başbüyücüsü Albus Brian Dumbledore, hâlâ kayıplarda! Koca bir dönemi Hogwarts’tan uzak geçiren Dumbledore, şimdi nerede? Neden görevinin başında değil?! (Devamı Sayfa 5, sütun 2’de)”
Gelecek Postası’nın en köşesinde bulunan bu haber, oldukça ilgi çekici ve merak uyandırıcıydı. Dumbledore’un hala gelmemiş olması, Sawyer’ı da endişelendiriyordu; fakat görevinin ne derecede uzun sürebileceğini düşünüp kendini rahatlatmaya çalışırken çalan zille irkilerek kendine geldi. Öğle yemeğini işaret eden zille birlikte ofisinden çıktı ve Büyük Salon’a yöneldi.
Sihirli tavan, bu sefer bulutlardan arınmış ve saf bir güneşi gösteriyordu; fakat dikkatini vereceği farklı şeyler olduğu için buna pek aldırmadan yemeğini yemeğe koyuldu. Dikkatini önündeki derse vermek istercesine hareketlerini hızlandırdı; çünkü düşünmek onu boğmaktan başka hiçbir işe yaramıyordu. Çabuk çabuk yediği yemeğin ardından Büyük Salon’u terk edip, ikinci kattaki dersliğinin yolunu tuttu.
Dersliğe vardığında hiç düşünmeden kendini sandalyesine attı. Dumbledore’a bir baykuş yollamak istiyordu; fakat Uçuş Şebekesi’nin Hogwarts’a gelen veya giden mektupları denetleyebilecek olması risk doğuruyordu. Çaresizlik içinde düşüncelere dalmışken yavaş yavaş dolan sınıfı, içerdeki bir öğrencinin hapşırmasıyla fark edebilmişti. Saatini kontrol etti, ders için başlama süre… Tam da bu sırada çalan zil, dersin başladığını gösteriyordu. İçeride ise yalnızca altı öğrenci vardı. Oturduğu yerden kalktı ve sınıf içinde yürümeye başladı. Yaklaşık iki üç dakika sonra nefes nefese kalmış birkaç öğrenci sınıfa girdi, hatta sınıfın geri kalanı denilebilirdi. Sıralara yönelip kem küm ederek özür dileyen genç büyücüleri dinlemeyip onları durdurarak konuştu.
“Bayan Malfoy ve Bayan Bergliot adına Slytherin’e -4 puan, Bayan Roviuné, Bayan Bécaud ve Bayan Poulter için Ravenclaw’a -6 puan, son olarak da Bayan Silethe için Hufflepuff’a -2 puan! Şimdi yerlerinize oturabilirsiniz.” Sıraya oturan kızlar, belli belirsiz bir tavır takınarak durgunlaşıp tüm sınıf gibi beklemeye başladılar. “Bunlar geç kalıp arkadaşlarınızı ve beni beklettiğiniz içindi. Şimdi dersimize geçelim. SBD’leriniz olduğu için tek bir büyüyle dersimizi bitireceğiz. Büyümüz güzel bir savunma büyüsü: Deletrius. Asadan büyüyü silmeye yarar. Karşınızdaki kişi size büyü yaparken asasından çıkacak olan büyüyü yok eder. Güzel bir savunmadır. Şimdi, evet… Sınıftaki tek erkek genç büyücü Bay Valery. Karşıma gelip beni silahsızlandırmaya çalışır mısınız acaba?” Hızla karşısına geçip ona asa çeken Josh, büyülü kelimeleri söyledi. Asasından kırmızı ışık göründü görünecekken, hızlı davranıp: “Deletrius!” diye haykırdı. Kırmızı ışın söndü ve hiçbir şey olmadı. “Oturabilirsiniz Bay Valery. İşte böyle. Hız ve refleks oldukça önemli. Ayrıca asaya odaklanmanız gerekir. Şimdi herkes kendine bir eş bulup büyüyü denesin.”
Sözlerini bitirir bitirmez herkes eşleşmeye başladı. Dersin sonuna doğru sınıftaki çoğunluk büyüyü uygulayabilmişti. İlk deneyişinde kime başarılı olamazken, dersin sonlarına doğru büyüde baya ilerleme kaydedenler olmuştu. Dersin bittiğini gösteren zilden sonra dersi noktaladı. “Son dersimiz de böylece sona erdi. SBD’lerinizde U’dan aşağıda almamanızı dilerim,aksi halde bir dahaki senelerde Karanlık Sanatlara Karşı Savunma göremezsiniz. Ödeviniz yok, boşuna bir de ödevle uğraşmayın. Hepinize sihirli günler!” Sözlerini bitirdiği gibi sınıftaki öğrenciler toparlanarak derslikten çıktı. Öğrencilerin beşi sıra derslikten ayrılan Sawyer, vekil müdüre ile görüşmek üzere Profesör Derwent’in odasının yolunu tuttu. | |
| | | Elina Lora Dark
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 405 Yaş : 32 Kan statüsü : Melez Galleon : 11956 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/07/08
| Konu: Geri: 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi Salı 05 Ağus. 2008, 00:24 | |
| Elina ayakta ellerine beline koymuş Paula'ya bakıyordu Paula'nın yüzündeki tebessümü görünce içi rahatladı . Paula mutsuz olduğunda çekilmez biri haline geliyordu . '' Ohh be canım gül biraz '' dedi tam bu sırada profesör içeri girdi Elina hemen Paula'nın yanındaki yerine oturdu.Ama profesör çok düşünceli görünüyordu bir süre sınıftaki kimseyi fark etmediğini düşündü Elina . Kendi de düşüncelere daldımı kimseyi görmezdi . Sınıfta biri hapşurdu Elina kendine hakim olamadı '' sihirli ve uzun yaşa '' dedi annesinin çok kullandığı ber sözü kendine uyarlamıştı . Paula Elina'nın söylediği sözü komik bulmuştu gülümsedi.
Profesör hapşırığın sesi ile kendine geldi ve konuşmaya başladı “ Bayan Malfoy ve Bayan Bergliot adına Slytherin’e -4 puan, Bayan Roviuné, Bayan Bécaud ve Bayan Poulter için Ravenclaw’a -6 puan, son olarak da Bayan Silethe için Hufflepuff’a -2 puan! Şimdi yerlerinize oturabilirsiniz . ” dedi.Elina kızmıştı zaten puanları düşüktü ve böyle yersiz yere puan kırdıranlara sinir oluyordu . Profesör derse başladı ve SBS olduğu için onları yormayacağını söyledi Elina bunu duyduğuna çok memnun oldu ve aniden profesöre karşı çok güçlü ber sevgi hissetti . Profesör büyüyü denemek için sınıfın içerisinde tek erkeği seçti . Elina buna kızdı '' Ne demek şimdi bu kızlar yapamaz mı yani '' diye düşünmeden edemedi bu aralar kızları korumaya fazlaca alır olmuştu . Konuşmamak için kendini zor tutu . Profesör büyüyü gösterdi .
Elina ve Paula çoğu derste olduğu gibi eş olmuşlardı . Paula , Elina ' ya silahsızlandırma büyüsü yolladı Elina “ Deletrius ! ” dedi.Ama Paula onu silahsızlandırmayı başarmıştı . Paula'nın hafif kızardığını gördü kendi yüzüde aynı onun gibi kızarıyordu . Paula asasını Elina'ya verdi ve tekrar silahsızlandırma büyüsü yolladı . Elina tekrar “ Deletrius ! ” dedi ve bu sefer olmuştu asası hala parmakları arasında sıcacıktı . Elina'nın yüzüne bir gülümseme yayıldı Paula'ya baktığında onunda güldüğünü gördü . Şimdi sıra Pauladaydı.Elina asasını kaldırdı ve '' Expelliarmus '' dedi Paula'nın asası uçmadı ilk deneyişte başarmıştı.Bir kaç kez daha büyüyü birbirlerine uyguladılar ve zil çaldı profesör '' ödeviniz yok '' değince Elina havaya uçtu Paula'yı kucakladı ve elinden tutarak kapıya doğru sürükledi bu akşam ortak salonda istedikleri kadar muhabbet edebileceklerdi hata erkenden yatağa yatar yastık savaşı bile yaparlardı kapıdan çıkarken '' sihirli günler profesör '' dedi müthiş mutlu bir sesle ve peşinden Paula'yı sürükleyerek dışarıya çıktı. | |
| | | Stefan Josh Valery Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 667 Yaş : 34 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12019 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/06/08
| Konu: Geri: 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi Salı 05 Ağus. 2008, 01:55 | |
| İşte sonunda profesör gelmişti.Ama derse sonradan gelen 3 Ravenclawlı kız -6 paun kaybettirmişti.Sinirli gözlerle onlara bakıyordu.Onlar yerlerine geçtiğinde hala onlara bakıyordu.Bakışları bir an için onlardan ayrılmamıştı.Sonra profesörün görmediği bir an kısa bir şekilde sesi duyulmayacak şekilde alkışlar gibi yaptı.Daha sonrada konuşmak için ağzını oynattı ‘’-Bravo kızlar! ‘’ dedi ve bakışlarını profesöre çevirdi.En az puan kırılan Hufflepuff oldu.O bina aklına gelince direk Samara’yı hatırlıyordu.O aklına gelince sadece gülümsüyordu.
Başka hiçbir şey yapmıyordu.Profesör bir büyüden söz etmişti.Aslında anlamıştı ne olacağını.Profesörün ondan bahsettiğini adını söyledikten 4-5 saniye sonra anlamıştı.Hemen kalkmıştı.Profesörün karşına geçmişti.Ona bakan gözlere bakamıyordu , aslında biraz utanıyor gibiydi.Boğazını temizledi ve asasını profesöre doğrulttu bu eğlenceli bir şey olacaktı.Gözlerinde ki *umarım yaşlı adam benden önce davranır* ifadeden kurtulamadan büyülü sözleri normal bir şekilde söyledi
'' Expelliarmus!! ''
Asasının ucundan çıkan kırmızı ışık daha 5 santim ilerlemeden profesör kendinden beklenmedik ani bir hareketle asasını salladı ve büyülü sözleri söyledi.Asasının ucunda ki kırmızı ışıklar kaybolmuştu şimdi.Gerçekten harika bir büyüye benziyordu.Kendisi de yapmak istiyordu.Ama bunu zaten denemişti.Ama bir kere daha deneyebilirdi.Şaşkın gözlerle profesörü süzüyordu.
Yaşına göre fazla hızlıydı.Bunu hasıl yaptığını hala merak ediyordu.Asasını cebine koymamıştı.Şimdi birini bulma zamanıydı.Sınıfın hepsi kızdı.Birine söylemişti.Onunda kabul etmesi üzerine karşı karşıya geçtiler.Asalarını çektiler ilk olarak Stefan onu silahsızlandıracaktı.Boğazını temizledi ve asasını kıza doğru itti.Ve asasının ucundan kırmızı ışıklar belirdi.
'' Expelliarmus!! ''
Kırmızı ışıklar sonunda kızı vuramadan bitmişti.Ama bunu kız yapmamıştı.Stefan’ın aptallığıydı.Asasını tekrar kaldırdı ve kıza doğru itti.Yüzündeki sinsi ifadeyi ilk defa fark ediyordu.Buda büyü yaparken olmuştu.Acaba hırslı bir büyücü müydü? Olabilir neden olmasın herkesten daha güçlü olmak için çalışıyordu zaten.Herkesten bilgili olmak için…Şimdi büyülü sözlerle beraber kırmızı ışık tekrar oluştu.Ama bu sefer ters bir şey olmuştu kırmızı ışık hemen yok olmuştu.
'' Expelliarmus!! '' “Deletrius!”
Olamaz kız büyüyü yapmıştı.Sinirlenmiş gibi görünüyordu.Bakışlarını bu sefer tekrar kıza çevirmişti.Şimdi sıra ondaydı.Kız asasını çekmeden bir nefes almıştı.Bu sırada Stefan’da nefes aldı ve asalarını kaldırdılar.Gerçekten güzel bir mücadele olacaktı.Sinsi bir bakış attıktan sonra asasını ileriye doğru , kıza doğru itti.Ve kızın ağzından çıkan büyülü sözlerin hemen ardından kendi büyülü sözlerini söyledi ve kırmızı ışığı yok etti.Gerçekten harika bir büyüydü.Ve zevk veren bir konu.
'' Expelliarmus!! '' “Deletrius!”
İşte sonun bitirmişlerdi.Kıza baktı ve gülümsedi.SBD’ler yüzünden profesör ödevde vermemişti onlara.Gerçekten harika bir haber daha.Ama sınava girmek onu biraz gerecekti.İlk defa sınava giriyordu sonuçta.Ortalamaları U’un üstünde olması gerekiyordu.Ve buda imkansız gibi görünüyordu.İlk derste U almıştı.2. dersi kaçırdığı için ondan İ almıştı.Bu dersten O alırsa belki kurtarabilirdi.Ama kurtaramazsa gerçekten üzülürdü ve kendini affetmezdi.Çünkü ; en sevdiği dersi beceremiyorsa aptal olduğunu da kabul ederdi.
Neyse saçmalamadan profesörün dersi bitirdiğini duyduğunda gülümsedi ve bakışlarını eşyalarına çevirdi.Hepsini topladı ve kucağına alarak derslikten çıkmak için birkaç adım atmıştı profesörün önünden geçerken ona selam vermeyi unutmayacaktı.Güler yüzü hala duruyordu.Ve bakışları profesöre kaydı işte anında söylemişti biraz önceden beri hesapladığı şeyi
‘’-Sihirli günler profesör!’’
işte söylemişti.Bir kaç saniye içinde dersliğin dışına çıktığında derin bir nefes aldı ve Ravenclaw ortak salonunun yolunu tuttu.Giderken aklına yine Samara gelmişti.Onu özlemişti.Her saniye yanında olmak istiyordu.Bu sene mezun olacaktı ve profesör olarak okula gelirse gerçekten ne yapacağını bilemezdi.Onun dersini almazdı herhalde.Eli ayağına dolanırdı.Bunu düşünmek bile kötüydü.Kendi kendine gülümsedi ve yoluna devam etti.
Out:Kızlar biriniz rp nizde yazarsınız benimle eş olduğunuzu [ isterseniz] | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi Salı 05 Ağus. 2008, 21:39 | |
| Oturduğu yerde somurtmaya devam ederken içeriye giren Sarah' ı farketti Paula. Kızın yüzündeki sinirli ifade kendisini ve Elina' yı gördüğünde değişmişti. '' Yine şu saçma vampir teraneleri. '' diye düşündü içinden. Kimsenin Sarah hakkında böyle konuşmaya hakkı yoktu ve nitekim bu olayı büyük olasılık yine gündeme getirecekti akşam ortak salonda. Sarah kendilerine yaklaştığında sanki Paula' nın bir şeye üzüldüğünü anlamış gibi elini omzuna koymuş ve onu teselli etmek istemişti. Bunun için arkadaşına her ne kadar minnettar olsa da artık içinden kopanlar büyük parçalara dönüştüğünden fazla tepki veremedi. Sınıf çok sıcaktı ve gitgide daha da boğuk bir hava kaplıyordu sanki içeriyi. Paula başında gitgide büyüyen ve güçlenen bir ağrı hissetti. Gözlerine kadar vuran bu ağrının etkisi ile sersemlemiş haldeydi ki birden sırasına düşen iki minik yelpaze ile irkildi. Geldikleri yöne baktığında Sarah' ın gülümseyen yüzünü görüp mutlu oldu. Her şeye rağmen ortalıkta gülmseyen gözler görmek rahatlatıcıydı. Böyle güçlü arkadaşlar edindiği için hoşnuttu. Yelpazelerden birini gülümseyerek Elina' ya verdi. Kıvrılan dudaklarındaki ufak tebessüm arkadaşının da moralini düzeltmişti anlaşılan ki Elina da '' Ohh be canım gül biraz '' diye Paula' ya destek veriyordu. İçinden ne kadar ağlamak gelse de bunu belli etmiyor garip bir ifadeyle gülüyordu Paula da. Belki de sınıftaki sessizliği bozup, herkesin tekrar nerde olduğunu hatırlamalarını sağlayan bir hapşırıkla kendine geldi. Elina' nın çok yaşa deme şekline gülümseyen Paula artık derse konsantre olmaya karar vermişti; çünkü sonunda profesör derse başlamıştı.
Öncelikle son anda gelen öğrencileri uyarıp, ardından da caydırıcı birer puan kırma merasiminden sonra herkesin yerine geçmesi ile derse başladı. Bu derste öğrenecekleri Deletrius büyüsü için profesör sınıftaki tek erkek büyücüyü kaldırıp kendisine eş yaptı. Paula buna aldırmadı. '' Erkekler...'' dedi içinden. '' Hep birbirlerini tutarlar. '' Büyünün etkisi görülmeye değerdi. Öğrencinin yapmak üzere olduğu büyü sanki asasının içine geri yollanmış gibi olmuştu. Bundan oldukça hoşlanan Paula yatakhanede başlama ihtimali olan yeni bir kavga için bunu rahatlıkla kullanabilirdi. Hem bu sayede kimseye zarar gelmeyebilirdi bie. Fakat refleksleri oldukça sağlam çalıştırmak gerekiyordu. Her zamanki gibi Elina ile eş oldular ve binadaşı ile karşılıklı büyüyü çalışmaya başladılar. Büyüyü ilk olarak deneyecek olan Elina' ydı. Paula' dan kendisine bir silahsızlandırma büyüsü yapmasını istediğinde Paula ona '' Hazır mısın? '' der gibi baktıktan sonra bir '' Expelliarmus! '' büyüsü yolladı. Elina '' Deletrius! '' demiş olmasına rağmen büyük olasılık zamanında yetişememişti. Paula duvara çarpıp kendisine doğru gelen asayı alıp sahibine verdi ve tekrar denemesi için hazırlandıktan sonra : '' Expelliarmus! '' '' Deletrius!! '' Bu sefer kesinlikle başarılı olmuştu. Paula savunma büyüsünü asasındaki hareketsizlikle birlikte hissetmişti. Sanki hiçbirşey yapamadan öylece asayı sallamıştı. Oldukça etkili bir savunma büyüsü olan Deletrius' u deneme sırası şimdi Paula' daydı. Reflekslerine oldukça güvenen Hufflepufflı hazır olduktan sonra karşısındakinin hamlesini beklemeye başladı. Bir süre sonra Elina' dan gelen '' Expelliarmus! '' büyüsü asada kırmızı bir ışık olarak kalmıştı sadece. Refleksleri kendisini yanıltmamış ve sinirle sağladığı konsantrasyonu onu hat safhada hazırlamıştı. Karşısında büyüsünü durdurduğu Elina değil de bir başkasıydı şimdi. Daha büyük ve belki de dersten hatta okuldan atılmasına sebep bir başka büyü yapmayı düşündü hayalindeki kişiye ama Elina' nın kendisine gülümsemesi ile kendine geldi. Bakışlarını birden Slytherinli bir kız öğrenci üzerinde yoğunlaştırdı. Bütün bu sıkıntılarının sebebini yok etmek için elinde her zaman fırsat vardı. Neyse ki şimdi kendisini kontrol edebilmişti. Doğru düzgün bilmediği gerçekler algılarını yanıltıyordu.
Herkesin büyüyü iyi yapabildiğini gözlemleyen profesör dersi bitirdiğini ve SBD sınavları yüzünden ödev vermediğini müjdelediğinde Elina havaya zıplamış ve ardından da Paula' ya sarılmıştı. Paula ciğerlerini yine ağzında hissetmişti. Elina narin yapısına rağmen oldukça güçlüydü. Paula' yı elinden tutup sürükleyerek sınıftan çıkarırken profesöre de '' İyi günler. '' demeyi unutmadı. Paula da gözleri ile Elina' yı gösterip profesöre gülerken '' İyi günler profesör. '' dedi ve ikisi birlikte Sarah' ın da kendilerine yetişmesini bekleyip derslikten güle oynaya çıktılar. Bu akşam ödev olmaması sayesinde oldukça eğlenceli geçecekti. |
| | | Odessa Meredith Poulter Cadı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 331 Yaş : 32 Kan statüsü : Melez Galleon : 11975 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 05/07/08
| Konu: Geri: 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi Çarş. 06 Ağus. 2008, 11:27 | |
| Yazın kavurucu ve yakan güneşi, güçlü ışınlarıyla artık şatoyu erkenden ısıtıyor, öğrenciler sıcağın bunaltıcı etkisiyle erkenden uyanıyorlardı. Zaten geç saatlere kadar ortak salonlarında dersten burnunu kaldırmayan Meredith, bu durumdan oldukça rahatsız görünüyordu. Gevezelik etmekten başka bir işleri yokmuş gibi görünen yatakhane arkadaşlarının gürültülerini duymamak için kafasını yumuşak yastığının altına gömmüş, yeniden uykuya dalmaya çalışıyordu ki, ona çok yakın bir yerden gelen bir 'miyav' sesi, istemsiz olarak ayağa fırlamasına neden oldu. Yastığını kaptığı gibi yatağından doğruldu ve gözlerini hafifçe kısıp öfkeyle kediyi aramaya koyuldu. Geçen gün o uyurken Meredith'in üzerine çıkmış ve sayesinde binasından puan kırılan kediyi. Aralık yatakhane kapısından içeri girmişti ve şimdi sahibinin ayakları dibine kıvrılmıştı. * Yemek yemek hobisi olmalı. * Oturunca kapladığı yer oldukça genişti. İri yarı, melez tenli kız Meredith'e zafer kazanmış bir edayla bakınca yumruklarını sıktı ve sinirli bir şekilde lavabodaki işini bitirdi ve giyinip gerekli ders kitaplarını yatağının altından toplamaya koyuldu. Geceleri eline bir kitap alıyor, 'lumos' büyüsünün ufak ışığında çalışıyordu. Uyuyakalınca aşağıya düşmüş olmalıydılar. Sıkıntıyla parşömen kâğıtlarının da son bulduğunu fark edip sandığını açtı ve dağınıklık içinden bir kâğıt destesi çıkardı. Saçlarını olabildiğince tepesinde topladı, sıcak hava onu zaten yeterince bunaltıyordu.
Uzun koridorlar, her zamanki gibi yine tıklım tıklımdı. Etraf onun gibi erkenden kalkan öğrencilerle doluydu. Herkes birbirini ite kaka Büyük Salon'a gitmeye çalışıyor, sınıf başkanları da olası tartışmalara veya kavgaları engellemek için farklı yerlerde nöbet tutuyordu. Meredith sabırlı olması gerektiğini kendine hatırlatıp durarak - ki bunun; onun için pek kolay olduğu söylenemezdi - yavaş adımlarla ilerliyordu. Aslında beşinci sınıfta vermesi gereken sınavlar olmasa, pek keyifli olabilirdi, yorucu antrenmanları ve Quidditch maçları sonunda bitmişti, bu da programının biraz daha boşalmasını sağlamıştı. Nihayet Büyük Salon'a vardığında, neredeyse her sandalyesinin üzerinde bir insan oturan Ravenclaw masasında kendine yer bulmayı başarabildiğine şükrederek acıkmış olduğu fark etti ve çevresindekilere selam verip ekmeğine reçel sürmeye koyuldu. Bu sırada Baykuş Postası da gelmişti, kahverengi, kabarık tüylere sahip olan bir baykuşta kanatlarını açarak süzüle süzüle onun Meredith'in yanına indi ve gazetesini bıraktı. Her zamanki gibi Twill bir mektup ya da başka bir şey getirmemişti. Ama Meredith buna alışmıştı zaten. Sıkıntıyla iç geçirerek cebinden çıkardığı bozukluğu baykuşun ayağına bağlanmış keseye koydu ve uçup gitmesini beklemeden gazetesinin iplerini çözdü. İlk sayfada; her zamanki gibi Profesör Derwent'ı, Dumbledore'u ve yeni yönetimin aksaklıklarını anlatan bir manşet ve altında kısa bir yazı vardı - ki yazının devamının bulunduğu kısım yaklaşık altı sayfaydı - Meredith bütün bunları artık normal bulsa da sinirlenmeden edemiyordu.* Eleştiriden başka yapabildikleri şey de yok zaten... * Kendi kendine mırıldandığını duyan bir arkadaşı kıkırdadı ve yazacak şey bulamadıkları zaman başka çareleri olmadığını söyledi. Meredith yalan yanlış haberler yazıp insanları tereddütte bırakmanın nesinin 'çare' olduğunu kavramaya çalışırken, kızarmış sosis tabağına uzandı. Yan tarafında Profesör Derwent'ın sertliğini belli eden keskin, açıl mavi gözleri ona göz kırpıyordu, buna dayanamayıp gazeteyi katladı ve çantasına gelişigüzel bir biçimde tıktı. Bir gün olsun büyücülük dünyasına ilişkin doğru dürüst bir haber okumak istiyordu, olmadığını bile bile, her gün gazeteyi incelemekten bıkmamıştı.
İştahlıca yaptığı güzel bir kahvaltı ona iyi gelmişti. Ders başlamadan önce şato arazisine çıkıp göl kenarında dolaşmayı istiyordu, ama bunaltıcı sıcak, bunu kafasından atmasını sağladı. Herkes gibi yaz mevsimini pek sevmezdi, hatta yıl içinde gelmesini istemediği tek mevsim de yazdı. Hogwarts'tan ayrılışını ve çocukluğunu geçirdiği berbat yetimhaneye dönmesini gösteriyordu takvimler. Bu onun için zor olsa da, ayrılıklara ve üzüntüye çoktan alışmıştı Meredith. Annesinin katli, onun için büyük bir şok olmuştu. Toparlanması zaman alsa da, olup bitenlere güçlükle göğsünü siper etmiş, içindeki çelik zırha güvenmişti. Her ne kadar artık o zırhın yara aldığını ve delik deşik olduğu fark etse de, ayakta durmayı başarıyordu. Derin derin nefes alarak nemli havadan sıyrılabilmeyi umdu, olmayınca da kendini lavaboda yüzüne soğuk su çarparken buldu. Başını kaldırdığında, aynadaki aksine takıldı gözleri. Musluğu kapatıp dikkatle başını aynaya yaklaştırdı ve yansımasını inceledi: Gözlerinin etrafında uykusuzluğun ve yeterli beslenememenin etkisiyle mor halkalar oluşmuştu. Şatoda öğrencilere her türlü yiyecek imkânı sunulsa da, Meredith iştahsızdı o aralar. Masadan pek bir şey yiyemeden kalkıyordu. Bunun sebebinin stres olduğunu söylemişti ona hastane kanadındaki kadın, ama stresi yok edebilecek formülü veremiyordu. Bir keresinde zorla yatıştırıcı iksir içirmiş, hafta sonunu yarı sarhoş geçirmesine sebep olmuştu, bu haliyle okulda epey alay edildiğini hatırlıyordu. Eskiyi hatırlamak onu gülümsetti ve solgun yüzü biraz renk, gözleri ise parıltı kazandı. Derse geç kalmaması gerektiğini hatırlayarak sırt çantasını taktı ve öğle yemeğine kadar, pür dikkat dinlediği dersler geçirdi.
Pek iştahı olmasa da, sabah aynada gördüğü aksinden ve mor halkalarından pek hoşnut kalmamıştı. O yüzden sebze de dâhil olmak üzere masada bulunan yemeklerin hepsinde biraz aldı tabağına, bitirmeye kararlıydı. Yetimhaneye dönmesine çok az zaman kalmıştı, orada Hogwarts'ın yemekleri de dâhil olmak üzere her şeyini özleyeceğini adı gibi biliyordu. Yedikçe iştahının da açıldığını görünce keyfi yerine geldi ve çevresindeki arkadaşlarıyla sohbet ederek bitirdi öğle yemeğini. Bir senenin verdiği deneyimle, ders programını ezberlemişti. Çarşamba günü, öğleden sonraki ilk iki ders: Karanlık Sanatlara Karşı Savunma. Önceleri çok zayıf olduğu, ama çalıştıkça ilerlediği bir dal. İlk senesinde bir böcürt yüzünden yaşadıkları aklına gelince boğulur gibi oldu bir an, toparlanıp çantasını omzuna geçirdiği gibi kinci kattaki dersliğin yolunu tuttu. Sınıfın kapısını çalıp başını uzattığında, profesörün içeride olduğunu görerek şaşırdı, geç gelmesi, binasından puan kırılacağının bir göstergesiydi. İçerisi hemen hemen dolmuştu, yine de Meredith gibi gelmeyenler vardı. Kalabalık sınıf, şatonun her yeri gibi sıcak ve nemliydi, rutubet insanın nefes almasını güçleştiriyordu. Meredith yeşil armalıları - onları böyle adlandırmıştı - umursamadan sağ taraftaki arkadaşlarına bir baş selamı verdi ve arka sıralardan birinde yerini aldı. Tahmin ettiği gibi ihtiyar adam geç gelen her öğrenci için puan kırdı. Meredith buna alışık olduğundan umursuzca bekliyordu.
Pratik gerektiren bir ders işleyeceklerini umuyordu, son zamanlarda düello tekniğini iyice kavramıştı, rakibini kolayca alt edebiliyordu - çok güçlü olmadığı durumda. - Dumbledore'un Ordusu ve Pride of Raven adlı üyesi olduğu toplulukların ona bu konuda yardımcı olmadığı söylemezdi. Toplantılarda arkadaşlarıyla birlikte yaptıkları çalışmalar, düellolar sayesinde tüm üyeler teorikte de, pratikte de geliştirmişti kendisini. Asaya odaklanmanın, dikkat, hız ve refleksin önemli olduğu, konsantrasyoun sağlanması gerektiği Deletrius büyüsüydü bu ders çalışacakları. Rakibin yaptığı büyünün sönerek yok olmasını sağlıyordu, yani çok yararlı bir savunma büyüsüydü. SBD'de karşısına çıkacağı gibi ileride de sık kullanacaktı besbelli. Ravenclaw binasından bir arkadaşı olan Stefan Josh Valery ile Profesör Sawyer eşleşerek büyüyü yaptılar ve öğrencilerin kavramasını sağladılar. Sonra Meredith'te herkes gibi kendine eşleşecek birini bulmaya koyuldu. Sonunda Gryffindor binasından bir arkadaşı ile büyüyü çalışmaya başladılar. O 'Expelliarmus' büyüsünü yaparken Meredith'te Deletrius'u deniyor, sonra değişiyorlardı. Çok başarılı olmasa da, dersin sonunda bir büyü engellemeyi başardığına mutlu olan Meredith, somurtkan bir yüz ifadesiyle Profesör'ün Karanlık Sanatlara Karşı Savunma SBD'sinden en az U almaları ve bir dahaki sene de bu derse girebilmeleri için düzenli ve sık aralıklarla, disiplinli çalışmaları gerektiğiyle ilgili uzun ve sıkıcı nutuğunu dinledikten sonra, diğer arkadaşlarıyla birlikte sınıfı terk etti. | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12679 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi Ptsi 11 Ağus. 2008, 21:18 | |
| Dönemin sonlarına az kalmıştı. Artık Hogwarts'daki herkes bir an önce tatil olsun istiyor sevdiklerine kavuşup, onlarla beraber dinlenmek istiyorlardı. Nicole istediklerin hepsi harap olduğundan dönem sonunda ne isteyeceğini bile bilmiyordu. Sınıfa girdiği anda, etrafta sıcaktan kaynaklanan ve insanı çok bunaltan bir nem vardı. Nicole kapının eşiğinden geçerken bir an nefes alamayacağını düşünmüş, derin bir öksürük krizine girmişti. Küçükken bu krizlerden epey yaşıyordu, ama bu krizler ya çok stres olduğundan ya da havasını teneffüs ettiği ortamda alışamadığı ve ona fazla gelen kokulardan dolayı olsa gerekti. Bunun dün gece yaşadıklarından ve gece boyunca uyumadığından kaynaklandığını biliyordu. Hemen derin bir nefes aldı ve pencere kenarında bir sıraya geçerek sandelyesini çekti ve sessiz bir şekilde yerine oturdu. Daha demin ki öksürük nöbeti geçmişti, fakat boğazının içi kaşınmaya başlamıştı. Nese ki dersten sonra annesinin büyük annesine yaptığı çok özlü bir iksir tarifi vardı, şişeleri bittiyse Profesör'lerden birine onu yaptırabilirdi. Ama derin derin nefes alıp vermeye ve dışarıda ki temiz havayı içine çekmeye başlayınca bütün o sıkıntıları kaybolmuştu. Piskolojik olarak da tetikleyebilen bu hastalığın çaresini bulunduğunda annesi ve babasının mutluluğunu hatırlamıştı. "Acaba kardeşinin de hastalığına bir çare bulabilecekler miydi?" bu bilinmeyen bir hastalıkmış ne kötü bir şey bir anda bu düşündüklerinden sonra dün gece ki mektup gelmişti aklına Hufflepuff çocuk onu okumuş, ama söylememişti. Neden söylemedi diye düşünürken "Belki de onun da o an dertleri vardı, hem zevkten dört köşe de değildi. Ama kader niye bizi ayrı ayrı durumlardayken birleştirdi, bunu öğrenmek onun kaderindeyse de peşini bırakmıyacaktı. " Sonunda ölüm bile olsa bulacaktı. Bunları düşünürken bir an etrafından bir kaç kişi kendi aralarında konuşmaya başlamışlardı. Kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki Profesör düşüncelere dalmış bir şekilde gelmeseydi kesin bir eksi puan alırlardı. Profesör girdiğinde bir an bütün sınıfı süzdükten sonra uzun bir süre Nicole baktı, Nicole düşünceleriyle birlikte acı içinde kıvranmaya başlamıştı. Bunun nedenini çözmeye çalışırken içine bilmediği bir ferahlık çökmüştü. Bu duruma şaşırıp " Dün olanlardan sonra bu kadar şey yaşanması normal mi neler oluyor, neden aklımda hep dün ve yaşananlar var yeter artık kes sesini" diye söylenirken Profesör anlayış gösteren bir bakış fırlattı. "Uff bu da kim bilir ne anladı şimdi yeter artık, yanlış olan yaşanmış bir düştü" diye söylendi kendi kendine kafasında ki ses ard arda onu alt etmeye ama mantığıda bunu kontrol altına almaya çalışıyordu. Bir kaç öğrenci Profesör'den sonra geldiği için ceza yemişti. Fakat Nicole bu düşüncelerde kaybolduğu için sonradan farkına varmıştı. Duyguları karman çorman ama bir o kadar da dingindi. Hayatında kimseye bağlanmamış ve yenilmemiş olan kız altı üstü gece yarısı olanlara kafasını bozup, sonradan bilmediği bir huzur içine giriyordu. Öyle bir an geldi ki bir an bütün düşüncelerini kovup, dışardan sınıfta olanları ve onların nasıl duygular içinde olduğunu çözmeye çalıştı. Arka tarafında bir kaç kişi kaş göz işaretleriyle mesajlaşıyıor, sonra gözlerinde ki sevinç ışıklarıyla beraber suratlarında koca bir tebessüm oluşuyordu. Profesör Nicole arkasına dönüp böyle bir şey yapmasına anlam verememiş gibi baktı, ama sonra otoriter bakışlarıyla Nicole kendine getirdi. Ardından Nicole ani bir şekilde önüne döndü. Dersi dinlemeye çalışmaktan başka çare yok diye içinden söylenirken bir anda kalbine bir hançer saplanıp çıkmış gibi oldu. Bu duruma anlam veremeyen Nicole bir an bu acının ne zaman dineceğini düşünürken denizin serinliğini bir üstünde hissedip ferahladı. Belli ki dün yaşananlar duygularını altüst etmişti. Hala içinde çözemediği bir gizem vardı, ama bunu da yaklaşacağına emindi. En sonunda Profesör'ün dersle ilgili konuşmalarını duyduğu andan itibaren bütün o hisleri bir anda yok oldu ve bomboş bir şekilde dersi dinlemeye koyuldu. Derste SBD sınavları yüzünden fazla bir şey işleyemeceğini söylediği an sınıfa büyük bir mutluluk oluştu, sanki güneşde bunu anlamış gibi sınıfı bir ara öyle bir aydınlatmıştı ki herkes hayret ve sevinçle dolmuştu. Nicole bu mutluluğun bile çok süreceğini düşünmüyordu, herkes gibi mutlu olmak ve her şeye özlemle sarılmak onların hepsi geride kalmıştı artık kader ona tuzaktan başka bir şey kurmamaya yemin etmiş gibi her şeyi darmadağınık bir hale getirmişti. Profesör, bir büyü anlatacağını söyledikten hemen sonra o büyüyü açıklamaya koyuldu. Ardından da bir deneme yapmak için sınıfta tek olduğunu düşündüğü için erkek öğrenciyi çağırmıştı. Kızlar bu duruma çok üzülmüştü, çünkü ayrıcalık yapıldığını düşünüyorlardı, fakat Nicole bu kadar derdi ve kederi varken buna da kafasını takmaması gerekiyordu "Kimin umrunda" deyip Profesör göstermelik olan büyüsünü izledi. Ardından karşısında duran çocuğa karşı ilk sen başla derecesine bir öncülük verdi. '' Expelliarmus!! '' “Deletrius!” Çocuk büyüyü yapmıştı. Nicole, dün gece uyumadığından mıdır ne midir büyüye son anda bir aslanın avını son anda yakalaması gibi büyüyü yakalayıp yaptı. Sonra sıra Nicole gelmişti bilmediği ve yeni öğrendiği Deletrius büyüsünü yani asadan büyüyü silmeye yarayan ve karşınızdaki kişi büyü yaparken kendini savunma şeklini yapmıştı. "Bakalım karşısında ki çocuk bunu yapabilecek miydi?" Kendinden emin bir şekilde asasıyla; '' Expelliarmus!! '' “Deletrius!" Çocuğun çevik ve kuvvetli bir şekilde hemen yanıt verdiğini görünce Nicole şaşkınlık içinde sınıfa bir göz gezdirdi. İçinden "Bu büyüyü önceden bilmedime dua et" diye söylenirken Profesör onlara doğru baktığını ve ikisini de gözleriyle tebrik ettiğini farketti. Profesör sonra SBD'yle ilgili bilgi verdi. Kısa bir ara geçtikten sonra ödev de olmadığını söylediği anda büyük bir sevinç daha kaplamıştı her tarafı, ama Nicole bunu sevinmek yerine zilin çalmasını ve dersin bitmesini sabırsızlıkla beklemeye başlamıştı. Yapması gereken o kadar çok şey vardı ki hangi birine yetişeceğini düşünüyordu. Bunları düşünürken o kadar çok dalmış olsa gerek ki Profesör dersi bitirdiğini anlayamamıştı. Ancak arkasından oturan biri ona çarptıktan sonra sanki bir rüyadan uyanmış gibi " Hey sen ne yaptığını zannediyorsun"dedi Çocuk bunu derken kapıdan dışarı koşar adımlarla gitmişti bile "Çok geç kaldım çok " diye söylendiğinden bunun Profesör duyduğunu farketti ve hızlı adımlarla yürümeye başladı arkasına bakmadan yüksek bir sesle "İyi günler Profesör" dedi ve ardından sınıftan çıktı. Teneffüs zili de kapıdan kendini atmasıyla birlikte çalmıştı. Zil yeni çalmasına rağmen herkes dışardaydı belli ki bütün Profesörler son günlerde anlayış içerisindeydi Nicole "Seni bulup, sormam gereken sorular var acaba nerdesin" diye içinden düşünürken Hogwarts koridorlarında ordan oraya koşuşturup, dün geceki gördüğü Hufflepuff çocuğu arıyordu. Adı aklında olsaydı,rahat bulurdu. Fakat o yarım yamalak aklı yüzünden onu da unutmuştu. | |
| | | Stefania Valérie Bécaud Seherbaz
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 684 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12071 Ekspresso Puanı : 3 Kayıt tarihi : 28/05/08
| Konu: Geri: 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi Paz 17 Ağus. 2008, 21:24 | |
| Gün ışığı tüm yakıcılığı ile yatakhaneyi doldururken Stef, başını yastığın altına saklamış yaklaşık bir saat önce yatakhanede kopan gürültüden uzak bir uykuya dalmıştı. İlk üç ders saatin boş olmasından yararlanırken uyanmasına neden olan sadece midesinden gelen belli belirsiz guruldamalardı. Midesine daha fazla eziyet çektirmemek için bir çırpıda üzerindeki pikeyi ayaklarıyla tepti. Pike yeri boylarken Stef, nereye koyduğunu hiçbir sabah hatırlayamadığı resmi cüppesini aramaya koyulmuştu. Uzun çabaları sonucunda cüppesini eline alır almaz üzerine geçirdi. O sırada içeriye gelen bir kız grubu ona eskiyi hatırlatmıştı. Üzerinden uzun zaman geçmemişti; ama yaşananlar her şeyi farklılaştırmıştı. Kavga ettiği ve büyü yolladığı o kızlar artık Stef’in suratına bile bakamıyordu. Her ne kadar kendisi de suçlu olsa da her şeyin başı o kızlardı. Zaten sinirlerini kontrol edemediği için başına birçok bela almıştı, üzerine de kızların kendilerini su yüzeyine çıkartma çabaları ters tepmiş, Stef’i çığırından çıkartmıştı. Arka arkaya iki gün boyunca yaptığı büyülerle kızların gözünü korkutabilmişti sonunda. O günden sonra da yatakhanede pek rastlamamışlardı birbirlerine. Sarı saçlarını taramakla uğraşırken aklından geçenler yüzünü güldürebilmişti. Dümdüz saçlarını her zamanki doğallığı ile salık bırakmıştı. Geçen günlerin sıkıcılığı ve bunaltıcılığı yüzüne yansımış gibiydi. Aynada eski Stef’i göremiyordu gözleri. Biraz önce yüzünde oluşan gülümsemenin sahibi o değildi. Aklına getirmişti yine Kehanet dersinde söylenenleri. Babasının hasta olduğuna ne kadar sevinse de bir o kadar acıyordu. Babasını kendi elleriyle öldürmeyi dilerken bir duygu içindeki öfkeyi susturuyordu. Bir zamanlar babasına karşı oldukça mesafeliydi, bunun için okula başlamadan önceki zamanlarını bu mesafeyi kaldırarak, samimi duygularla yaklaşmıştı ona. Sevgisini gösterebilme fırsatını yakalamış olmanın mutluluğu ile ayrılmış evinden. Annesinin ölümünden sonra da bu sevgi yerle bir olmuş, babasına karşı hissettiği tüm iyi duygular yerini nefrete, kine bırakmıştı. Kalbi öfke ile yanıp tutuşurken babası hakkında söylenen şeyden sonra bir acıma duygusuyla çalkalanıyordu. Ama her şeye rağmen öfkesini susturamıyordu ki; zaten susturmak da istemiyordu.
Midesinin acılı gurultuları onu düşüncelerinden sıyırdığında açlığa dayanamaz halde olduğunu henüz anlayabilmişti. Oturduğu yerden hızla kalkarken herhangi bir kavgayla karşılaşmayı umuyordu. Onu eski formuna döndürebilecek tek şeyin bir kavga olduğunu herkes bilirdi. Düşüncesi bile dudağında güzel bir gülümsemeye yol açmıştı. Bu şekilde adımlarını atarken gördüğü birkaç arkadaşına da selam veriyordu. Mutlu görünmek yakışıyordu ona, mutlu olmak kadar olmasa da. Gözlerindeki yıldızların parladığını hissetmek, dudağındaki gülümsemenin etrafa yansıyışını görmek, kalp atışlarındaki yaşama isteğini bilmek onu hiç olmadığı kadar mutlu gösteriyordu. Arada sırada bu yüzden mutlu olduğu oluyordu, işte o zaman onu üzecek herhangi bir şeyin var olduğunu unutuyordu. Üzücü olaylar geçmişte kaldığını, artık yaşamı mutluluk içinde geçeceğini kabul ettiriyordu kendine. O anlarından birini yaşıyordu şimdi de. Büyük Salon’a gelene kadar da bu anı sürdürdü. Büyük Salon’da hızlı adımlarla Ravenclaw masasına doğru koşar adımlarla ilerliyordu; çünkü içeride tek tük öğrenci vardı. Aç kalmamak için acele etmesi gerekiyordu ve öyle de yaptı. Bulduğu ilk boş yere oturup hemen önünde duran yiyeceklerin tadına bakmaya koyuldu. Yaklaşık on dakika sonra midesinin acılı gurultuları sona ermişti. Bir beş dakika daha yiyecekleri midesine indirirken Büyük Salon’da hiç öğrenci kalmamıştı neredeyse. Büyük bir ihtimal herkes dersliklere doğru yola koyulmuştu. Eğer ilk ders saati dolu olsaydı o da dersliklerden birinde olurdu. Düşüncelerine son verip bir an önce Büyük Salon’dan çıkması gerektiğine karar verdiğinde gelirken attığı adımların hızına hız katıp hemen oradan ayrıldı. Bir süre bahçede vakit geçirmesi güzel olabilirdi. Bu düşünceyle adımlarını bahçeye yöneltti. Yaz sıcağında serin bir gölge bulabilirdi belki. Adımlarını artık ürkekçe atarken bahçeye yeni ulaşabilmişti. Uzun süren dakikaların ardından kendine serin bir ağaç gölgesi bulabilmişti. Hemen dibine çöktüğünde aklı dört yıl öncesine gitmişti. Gözleri kapanırken buradan bir an önce gitme isteğiyle dolmuştu.
Geçen o dört yılı yeniden yaşamıştı gözleri kapalı. Keşke diye başlayan cümleler zihninde yankılanmış, birkaç da soru işaretiyle sarsılmıştı. Her şeyden kaçarcasına çöktüğü yerden kalkarken ilk ders saatinin birmiş olabileceği aklına geldi. Belki birkaç arkadaşını görür, onlarla sohbet eder ve düşüncelerinden uzaklaşabilirdi. Hızla binaya girdiğinde çarptığı insanlara aldırmadan yoluna devam etti. Koridorlardan geçerken aniden durdu; çünkü burnu bir kavga, düello kokusu alıyordu. Bir Gryffindor ve bir Slytherin kendilerine en tenha köşeyi seçmişler ve birbirlerinin boğazlarına yapışacak vaziyette görünüyorlardı. Elleri asalarına gidene kadar Stef onları dikkatle izlerken bir yandan da oraya yaklaşan birinin olup olmadığını kontrol ediyordu. Konuşulanları duyamadığı için biraz yaklaşmayı tercih etti, bu şekilde karşısındaki Gryffindorlu’nun Slytherinli’den birkaç yaş küçük olduğunu fark etti. Bunun haksızlık olduğunu düşünürken Slytherinli çoktan asasını çocuğa doğrultmuştu. Stef ani bir harekette cebindeki asayı kapıp aklına ilk gelen büyüyü Slytherinli’ye yolladı. “Jelly-Legs Jinx!” Slytherinli bacaklarının kontrolünü kaybettiği sırada Stef kahkahadan kırılıyordu. Gryffindorlu ise ateş saçan gözlerle Stef’e bakıyordu. “Ben hallederdim!” Stef gülmeyi kesip Gryffindorlu’ya bakarken hiç de şaşkın değildi. Yardımına bir teşekkür beklerken karşısındakinin gururu ağır basmıştı. Burada işi bittiğine göre Ksks dersine hazırlık yapabilirdi. Bu amaçla arkasını döndüğünde Profesör Derwent’le burun buruna geldi. İçinden kendisine lanetler sayarken işin içinden nasıl sıyırabilirim diye düşünüyordu. Ani bir refleks ile orada bulunan Gryffindorlu’ya dönüp iki eline beline koydu. “Aaa çok ayıp. Güçlerinizi bu şekilde değil, zekânız ile birbirinize gösterin. Ve şimdi çabuk buradan kaybolun.” Ağır adımlarını Profesör Derwent’ın zıt yönünde atmaya çalışırken Slytherinli yeri çoktan boylamış ve ayağa kalkmakla uğraşıyordu. Daha iki yarım adım atabilmişti ki duymak istemediği bir sesle irkilmişti. “Bayan Bécaud, siz benimle geliyorsunuz.” İtiraz etmeyecekti; çünkü karşısında hem Ravenclaw Bina Sorumlusu hem de Aritmansi Profesörü duruyordu. Profesör ilerlerken Stef de mecburen peşine takılmıştı. Nereye gittiklerini bilmiyordu; ama bir tahmini vardı elbet.
Kütüphane kapısından içeriye girerken meraklı bakışlarını bir an olsun profesörden ayırmamıştı. Adımları onu kitap raflarına sürüklüyordu. Büyük bir ihtimal araştırma görevi verebilirdi. En azından o böyle tahmin ediyordu. Profesör rafların önünde kitapları inceliyordu, Stef de merakından aynı şeyi yapmaya başladı. Gözlerini kitapların üzerinde gezdirmeye koyulduğunda dikkatini çeken bir kitaba rastlamayı umuyordu. Gözleri Dünyanın Et Yiyen Ağaçları adındaki kitapta takılı kalınca iç sesi yine kendini güldürmeyi başarmıştı. Iyy, ne iğrenç bişiy bu. Küçük bir kıkırdamanın ardından kitaplara geri döndüğünde profesörün ciddi sesiyle bakışları tamamen ona dönmüştü. “Buradan bir kitap seçeceğim ve siz bu kitabı okuyarak 2 parşömen uzunluğunda bir özet çıkaracaksınız Bayan Bécaud. İşiniz bugün bitmeli. Ve sanıyorsam bugünkü ders saatleriniz dolu.” Stef, yalvaran gözlerle profesöre bakarken bunun hiçbir işe yaramayacağını anlamıştı. Somurtarak kitaplara bakınırken bir çizgi roman çarptı gözüne. “Çılgın Muggle Martin Miggs’in Maceraları mı? Bu çizgi romanın burada işi ne?” İçinden söylediğini sandığı cümleler sessiz kütüphanede çok rahatlıkla duyulmuştu. Profesörün dikkatini çekmiş olduğunu fark ettiğinde gergin ve gülümser yüzü hafifçe aşağı inmişti. Bu çizgi romanı büyük bir ihtimal bir öğrenci yanlışlıkla koymuştu kitap raflarına. Artık hiçbir kitaba dokunmamayı kararlaştırıp profesörün seçeceği kitabı beklemeye koyulmuştu. Birkaç dakika sonra profesör eline iki kitap almış ve Stef’e doğru dönmüştü. Stef başını kaldırarak profesörün vereceği kitabı bekledi. “Size iki kitap vereceğim, bunlardan ancak birini seçebilirsiniz. Seçtiğiniz kitabı okuyup özetledikten sonra sizi odama bekliyorum.” Stef, profesörün kendisine uzattığı iki kitabı eline alır almaz ağzı kulaklarına vardı. Bu kitaplardan birini daha önce okumuştu ve okuduğu herhangi bir kitabı asla unutmazdı. Zaferle parlayan gözlerle profesöre baktığında, o bunu anlamışçasına bir yüz ifadesine bürünmüştü. “Ve eğer bu kitaplardan birini daha önce okumuşsanız, diğer kitabı özetlemenizi tavsiye ederim. Size iyi çalışmalar.” Stef eli mahkûm profesörün gidişini seyretti ve hemen sonra kütüphanedeki büyük masalardan birine oturdu. Gilderoy Lockhart’ın öz yaşam öyküsü olan Sihirli Ben adındaki kitabı okumaya başladı.
Tüy kalemini sol elinden bırakırken oturduğu sandalyede esnemeye çalışıyordu. Boynu kütlerken birkaç kere ofladığında arkasından gelen ‘Sessizlik!’ cümleleri onu oldukça sıkmıştı. Ama o her şeye rağmen ödevinin bitmiş olmasına seviniyordu. Peki ya saat kaç olmuştu ve o anki ders saati dolu muydu? Saate bakar bakmaz Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersi aklına geldi. İçinden lanetler okuyarak sandalyesinden kalktı, masanın üzerindeki parşömenleri toplayarak Profesör Derwent’in odasına doğru koşar adımlarla yola koyuldu.
Ödevini Profesör Derwent’in odasına bırakır bırakmaz Ksks Dersliği’ne geldi. Büyük bir ihtimal geç kalmıştı; ama bunu umursuyor gibi görünmüyordu. Dersliğin kapısını çalıp içeri girdiğinde Madeleine ve Odessa’nın da geç kalmış olduğunu fark etti. Sessizce onların yanına geçtiğinde Profesör Johnson binalarından kişi başına 3’er puan düştüğünü söylüyordu. Nefret dolu bakışlarını profesörün üzerinden alamazken birkaç metre ötesinde duran Stefan alkışlayarak saçma sapan birkaç kelime mırıldanmıştı. Bu kadar da damarıma basılamaz ama! Gözlerini kısmış kendisine bakan Stefan’a karşılık veremeden yapamazdı. “Bir şey değil. Kazandırdıklarıma say!” diyerek sesini biraz daha kıstı. “Kendini beğenmiş aptal züppe!” Daha sakinleşememişti, tam üç saat boyunca kütüphanede kitap özeti çıkartmakla uğramıştı. İlk olarak kitabı oku, daha sonra da özet çıkart. Derin nefesler almaya çalışarak kalp atışlarını yavaşlattı. Başının dönüyor, ellerinin de titriyor olmasından nefret ediyordu. Hemen duvarın kenarına yaklaşıp vücudunu duvara yasladı. Dakikalar geçtikçe sakinleşti ve duvar dibinden ayrılarak profesörü daha net duyabileceği ve görebileceği bir yere geçti. Söylediğine göre bu dersi tek bir savunma büyüsü ile bitirecekti. Stef bu büyünün ne olabileceğini tahmin ediyordu; çünkü geçenlerde, okul bahçesinde bir köşeye çekilip arkadaşları ile Expelliarmus büyüsünü çalışmıştı. Büyüyü doğru bir biçimde yapabilmek uzun sürmüştü; ama değmişti. Bunun yanında Expelliarmus’a karşılık bir savunma büyüsü de öğrenmişti. Belki de bu büyüyü işlerlerdi bu gün. Merakla profesörün sözlerini dinlerken yanılmadığını anladı. Profesör bu büyüyü Stefan’la birlikte deneyecekti. Profesör ve Stefan karşı karşıya geçtiklerinde farkında olmadan ağzından birkaç kelime dökülmüştü. “İhtiyar, ona bir Avada yolla da kendine gelsin!” Yanında duran birkaç kişi gülmelerine mani olamamıştı. Stef de gülüşler sayesinde bu cümlenin kendi ağzından çıktığını fark etmişti. Profesörün bunu duymadığına şükrederek artık çok iyi yapabildiği büyüyü izledi. Profesör büyük bir hızla kendisine gelen Expelliarmus büyüsünü yok etmişti. Artık eşleşme zamanı gelmişti, etrafına baktığında Beverly’nin bakışları ile karşılaşmıştı. Gülümseyerek iki adım ilerledi ve bu derste de eş olup olamayacaklarını sordu. Beverly’den olumlu yanıt aldıktan sonra boş bir köşeye geçtiler. İlk olarak büyüyü Beverly denemişti ve ikinci deneyişinde olmuştu. Büyüyü bahçede birlikte çalıştığı arkadaşlarından biri de Beverly’ydi zaten. Sıra kendisine geldiğinde gülümseyerek asasını sıkıca kavradı. Beverly’nin ağzından Expelliarmus kelimesi çıkar çıkmaz hızla Deletrius diye bağırdı. Evet, büyüyü yapabilmiş, hem de ilk deneyişinde. Sevincinden ağzı kulaklarındaydı. Bu işi de başarmış olmanın sevinciyle dersin bitmesini Beverly ile bekledi. Profesör son sözlerini söylediğinde kapı açıldı ve öğrenciler birer ikişer derslikten çıkmaya koyuldular. Stef de Beverly’nin yanında kapıdan çıkarken hala gülümsüyordu. Biraz sonra Astronomi dersine girecekti ve bu boşluğu Beverly ile geçirecekti. | |
| | | Beverly Joanne Dore Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 110 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11970 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 05/07/08
| Konu: Geri: 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi Salı 19 Ağus. 2008, 00:20 | |
| Bev dersin başlamasını sabırsızlıkla bekliyordu. Fakat profesör tahta masasında oturmuş, Gelecek postasını okuyordu. Bev'de kahvaltıda baykuşu Erica'nın getirdiği postaya bir göz atabilmişti. Çok fazla dikkatini yoğunlaştıramadığı için aklında pekte birşey kalmamıştı. Nasılsa bu dersten sonra yapacağı herhangi birşey yoktu, rahatlıkla okuyabilirdi. Kolundaki gümüş saate baktı neredeyse ders başlamak üzereydi. Sıkıldığını belli eder, sesler çıkarmaya başlamıştı bile. En çok önemsediği dersleren birisi olan, bu dersin bir dakikasını bile boş geçirmek istemezdi. Sonuçta bu derste dış dünyaya karşı bilinçleniyorlardı ve kendilerini korumayı öğreniyorlardı. Tabii D.o da ki arkadaşı David'in çabaları da boş değildi. Bev; onların faydalarını birçok derste görmüştü. Gerek söyledikleri, gerekse öğrettikleri ile.
Onu bu düşüncelerden çalan kapı sesi ve içeriye giren birkaç öğrenci çıkardı. Koşturduklarını belli edercesine, nefes nefese kalmışlardı. Bev; Stef'in de onların arasında olduğunu gördü. Normalde derslere herkesten önce gideri fakat bugün bir terslik yaşamış olmalıydı mutlaka. Başını gerilere doğru çevirdi ve sınıfın hemen hemen dolduğunu gördü. Profesör de bu şekilde düşünmüş olmalı ki, konuşmaya başlamıştı. Fakat kızgın bir ses tonu ile söyledikleri binaları açısından pekte hayra alamet olmamamıştı ne yazıkki! Çünkü geç kalanlardan puan kırmıştı profesör. Bev; bu duruma üzülsede bir bakıma ders gibi birşey oluyordu. Ve ne yazıkki bu bazen gerekli olabiliyordu. Tabii ki de derse sadece bir kere geç kalmış olanlar için değildi bu düşündükleri. Bunu her defasında yineleyip, alışkanlık haline getirmiş olan kişiler için düşünmüştü. Yinede bu puanın gitmesi kötü olmuştu binaları adına. Zaten bina kupasını alma şanslarını kaybetmişlerdi. Bir dahaki döneme çok daha iyi hazırlanacaklardı kuşkusuz! Bundan hemen hemen emindi.
Profesörün derse başlaması ile, kendi kendine yaptığı bu iç muhasebeyi sonlandırdı ve pür dikkat profesörün söylediklerini dinlemeye başladı. İlk başta verdiği teorik bilgilerin bir an önce bitmesini ve uygulamaya geçilmesini istiyordu. Ama tabii herşey gibi bununda bir zamanı vardı. Bu kadar sabırsız olmak zorunda mıydı sanki! Aslında her konuda böyle değildi ama merak ettiği konularda sabırlı olmayı başaramıyordu nedense. Profesörün uygulama yapmak için sınıftaki tek erkek öğrenci olan Stefan'ı kaldırması ile en ön sırada oturmasına rağmen, daha dikkatli izlemeye başladı Bev. Büyünün başarılı bir şekilde sonuçlanması ile, profesör onlara izin verdi. Artık bu derste sürekli eş olunarak büyü yapıldığını öğrenememişti sanki hala. Aslında biliyordu fakat daha önceden Stef ile konuşmamışlardı. Yineden gözleri onu arıyordu ve başka birisiyle eş olmaması için dua ediyordu içinden. O başka birisiyle çalışırsa, Bev kiminle çalışacaktı? Aslında sınıfta hemen hemen herkesi tanıyordu fakat büyüyü çalışırken yakın bir arkadaşının olmasını istiyordu. Güvenmek istiyordu karşısındaki kişiye! Onun için duvarın bir köşesinde durmuş, eş olupta büyüyü deneyen arkadaşlarını izliyordu sadece. Arada bir bakışlarını profesöre çeviriyor, onun hata yapanları uyarmasını izliyordu. Aynı hataları kesin ilk denemesinde kendiside yapacaktı! Tabii büyüyü deneme şansı bulabilirse.
O sırada ona doğru yürüyen Stefania'yı farketti. Yüzündeki gülümsemeye bakılırsa, tekrar eş olabileceklerdi. Birden içinden bir sevinç dalgasının yükseldiğini hissetti. Eş bulduğu için mi yoksa büyüyü deneyeceği için mi bu kadar sevinmişti bilemiyordu. Aslına bakılırsa her ikiside sevincinin nedeniydi. Köşedeki boş bir alana geçerek, karşılıklı duruşlarını aldılar. Bu sefer ilk deneyen kendisi oldu fakat başarılı bir deneme olamadı ne yazıkki. İkinci denemesinde; Stef'in ağzından büyü çıkar çıkmaz ''Deletrius'' diye bağırdı. Bu sefer olmuştu yine ikinci denemesinde başarabilmişti. Ne zaman ilk denemesinde bir büyüyü başarabileceğini merak ediyordu doğrusu. İçinden bir ses bunun ancak sürekli deneme ile olacağını söylüyordu.
Şimdi sıra Stef'teydi. Asasını hazırladığında, Stef'in gözlerindeki parıltı görülmeye değerdi. Bev içten içe bu safer başaracağını biliyordu. Çalışmalarında ki azmi, dikkati ve başarısı bunu göstermişti zaten. Bir grup arkadaşları ile, bulabildikleri boş vakitlerde sürekli büyü çalışmışlardı. Hızlanmaları ve öğrenmeleri açısından, bu çalışma iyi olmuştu. Stef'in hazır bir halde onu beklediğini görünce ''Expelliarmus'' diye bağırdı fakat sözcükler ağzından dökülür dökülmez Stef'te karşı büyüyü söylemişti. Başarmıştı! Hemde ilk denemesinde! İkisininde ağzı kulaklarındaydı bugün. Geçen sefer başarmış olmanın getirdiği sevinci, Stef'in üzüntüsü nedeniyle doyasıya yaşayamamıştı. En yakın arkadaşı üzgünken, o nasıl sevinebilirdi ki! Düşüncesi bile saçmaydı.
Fakat bu sefer her ikiside başarmışlardı. Dersin neredeyse son dakikaları olduğunu tahmin ediyordu. Stef'in saati sorması ile, kolundaki saate baktı. Bazen onun varlığını unutuyordu. Nitekimde tahmininde yanılmamıştı. Zilin çalan sesini duyduğunda, biraz hüzün birazda sevinç vardı. Üzülmesinin nedeni yaz boyunca bir daha büyü yapamayacak olmasıydı. Oysa bu ders onlar için şahane bir fırsattı. Sevinmesinin nedeni hızlı bir maratondan kurtuluyorlardı artık! Profesörün ''Sihirli günler'' sesini duyunca kendine gelebildi. Şimdi üzgün olmanın zamanı değildi. Kapıdan Stef ile çıkarlarken onun sabah yaşadığı olayları anlatmaya başlaması ile, hüznü uçup gitmişti. | |
| | | | 4. ve 5. Sınıflar İçin 3. KSKS Dersi | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |