Açık penceresi, hızlı rüzgârın etkisiyle tok bir sesle çarpıp Sawyer’ı uyandırmıştı. Olduğu yerde zıplayan Sawyer’ın eli, direk olarak komodinin üzerindeki asasına uzanmıştı. Hâlâ bulanık gören gözleriyle etrafı süzerken, pencereden sızan güneş huzmesi gözünü oyuyordu. Tehlikeli bir şey olmadığını anlayınca, hızlı refleks hareketinden ötürü acısını henüz fark ettiği belini, rahatlatmak için yatağına uzandı. Yuvalarından fırlayan gözünde uykudan eser kalmadığı için uyuyamayacağını biliyordu. Belinin ağrısı hafifleyince yattığı yerden doğruldu. Hâlâ sımsıkı tuttuğu asasını komodinin üzerine bırakıp hazırlanmaya başladı.
Haftanın ikinci gününde ilk dersi dördüncü sınıflaraydı. Dördüncü sınıflara vereceği bu son derste dönem boyunca işledikleri büyüleri hızlıca tekrar etmeyi düşünüyordu. Aynı şekilde ondan sonraki iki dersin sahibi olan ikinci sınıflara da dönem boyunca işledikleri büyüleri tekrar edecekti. Öğle yemeğinden sonraki dördüncü saati ise boştu, altıncı saati gibi. Beşinci ders saati ise altılaraydı ve henüz ne yapacaklarına karar vermemişti. Boş olan dördüncü saatine bunu düşünmeyi aklının bir köşesine yazıp, hazırlıklarını hızlandırdı. Çarpan pencereyi şükran duygusuyla kapadı ve onun sayesinde uyanmış olduğu için kaçırmayacağı leziz kahvaltıyı aklına getirdi.
İstemsizce ovuşturduğu karnı, açlıktan zil çalıyordu. Hazırlıklarını bitirdi ve asasını pantolonunun sağ cebine koyarak Büyük Salon’a yöneldi. Hızlı adımlarla ilerliyordu, zaten kahvaltıya yeterince geç kalmıştı, bir de zamanını yolda harcamak istemiyordu. Ona selam veren ve günaydın diyen öğrencileri yi dileklerini aynı şekilde sunup durmaksızın devam etti. Büyük Salon’a vardığında öğrencilerin çoğu kahvaltıya başlamıştı, tabi ki profesörler de. Gryffindor ve Ravenclaw Yemek Masası arasındaki dar koridordan geçip profesörün oturduğu masada yerini aldı. Tüm profesörlere selam verdikten sonra kahvaltısına başladı. Balkabağı suyu içip böbrekli böreğini yedikten sonra dördüncü sınıflara olan günün ilk dersi için dersliğinin yolunu tuttu.
~İlk Üç Dersten Sonra~
Dördüncü sınıflara yaptığı dönemin son dersi gayet iyi geçmişken, ikinci sınıflara olan iki dersinin sonuncusu berbat olmuştu. İlk ders gayet iyi geçmiş, dönem boyunca işledikleri büyüleri tekrar etmişlerdi; fakat ikinci derste böcürtle karşılaşan ikinci sınıf öğrenci, korkudan bayılmıştı. Böylesine korkunun ne derece zararlı olduğunu daha kaç kez görmesi gerekiyordu? Kızı apar topar ikinci kattaki revire götürmüştü. Neyse ki Madam Pomfrey kızla ilgileneceğini ve onun dersine dönmesini istemişti; fakat o henüz dersliğe girmişken çalan zil, koca bir dersin bittiğinin göstergesi olmuştu.
Üçüncü dersten sonraki öğle yemeğinin ardından dersinde bayılan kızı kontrol etmek için revire gitmiş ve kızın ayılmış olduğunu; hatta Madam Pomfrey’in kızı taburcu edeceğini söylemesi, bozulan moralini düzeltmeye yetmişti. Kıza ufak tebessümle bakıp ofisine döndü ve boş geçecek bu dersinde altıncı sınıflar için ne yapabileceğini düşündü. Yazın gelmesiyle birlikte disiplinli Sawyer uçup gitmişti. Ders programlarını daima önceden yaptığı için bu hâline yadırgayarak altıncı sınıflara vereceği son dersin programını hazırladı. Dördüncü dersin bittiğini gösteren zilin ardından, ofisinden ayrılıp dersliğin yolunu tuttu.
Dersliğe geldiğin içeride hiç öğrenci olmaması şaşmamıştı. Beş altı dakika sonra-aranın sonlarına doğru- üç öğrenci sınıfa teşrif edebilmişti. Dersin başlangıcını belirten zil çaldığı hâlde içerideki öğrenci sayısında bir artma olmamıştı. Yaklaşık beş dakika öylece beklediler. Beşinci sınıflara verdiği son ders gibi olacağa benzeyen bu derse tecrübesi olduğu için sinirlenmemeye çalıştı; fakat elinde olmadan öğrencilerin sorumsuzca davrandığını düşünüyordu. Ayağa kalktı, sınıf yavaşa adımlarla bir kez turladı ve sınıfın kapısı açıldı. Bir öğrenci sürüsü sınıfa akın ediyordu ki Sawyer onlara durmalarını işaret etti, yanlarına süzülerek gitti ve hepsini bir kez gözlemledikten sonra konuşmaya başladı.
“Bay Anthony, Bay Lorgoff, Bay Monaghan ve Bayan Scott için Gryffindor’a -8 puan; Bayan Dixyque ve Bayan Malfoy adına Slytherin’e -4 puan; Bayan Black, Bayan Wood ve Bay D’anton adına Ravenclaw’a -6 puan; son olarak da Bay Silimaurë adına Hufflepuff’a -2 puan!” en çok puan kaybeden bina kendi binası olduğu için geç öğrencilerine tiksinir bir bakış atıp devam etti. “Dersimizin saati, okulun ilk günü dağıtılan ders programında yazıyor sanıyordum. Bu puanlar dersime geç kaldığınız için ve bizi-” Eliyle sıralarda oturan üç öğrenciyi göstererek lafını tamamladı. “-bekletip dersimizden çaldığınız için. Şimdi sıranıza buyurun.”
Özür dileme mırıltıları arasında yerlerine oturan öğrencilerin gücenmiş bir hâli var mıydı, tam anlayamıyordu, aldırmıyordu da zaten. Derse sonradan gelen öğrenciler de yerlerini aldıktan sonra derse başladı. “Bugün sözsüz büyü çalışacağız. Sözsüz büyü ne demek bilen vardır herhalde-” Bu sırada kalkan parmakları yok sayıp devam etti. “-fakat ben yine açıklayayım. Sözsüz büyü, büyü içimizden yapmak gibidir. Avantajı oldukça büyüktür. Şöyle ki sözlü büyüde rakibiniz siper alması ve kendisini koruması oldukça kolaydır, tabi iyi bir büyücüyse. Oysaki sözsüz büyüde rakibiniz, yaptığınız büyüyü ancak tahmin edebilir, bu da zaten büyünün çıkardığı ışınlardan kaynaklanır. Kısacası avantaj sağlar. İlk derste çoğu kişinin bunu uygulayabileceğini düşünmüyorum, bir ders yeterli değil; fakat sözsüz büyüler, zaten FYBS derecesindedir. Bir an önce eşleşip sözsüz büyü denemeye koyulabilirsiniz. İki eş olacağınız için biriniz sözsüz büyü yapsın, diğeri savunmaya çalışsın. Sonra da görevleri değişisin.”
Sözlerini bitirdi ve ikişerli olarak guruplaşan sınıfı süzdü. Kafasındaki birkaç isim dışında sözsüz büyülerde ilk başlamışken başarılı olabileceğini düşündüğü hiç kimse yoktu; hatta başarılı olabileceğini düşündükleri bile başarılı olamayabilirdi. İlk başlarda hiç kimse sözsüz büyü yapmadı. Asalarını kaldırmış eşler sadece oldukları yerde duruyor, komik bir görüntü oluşturuyordu. Dudaklarını büzüp kendini zorlayanlar kıpkırmızı olmuştu. Dersin sonuna doğru hâlâ tek bir büyü bile yapılmamıştı. Son beş dakika birkaç cılız büyü ışını çıksa da yarı yolda sönüp yok olmuştu. Öğrenciler oldukça zorlanıyor gibiydi, daha fazla zorlamanın anlamı yoktu. Böyle düşündüğü sırada çalan zil, düşüncelerini doğrular gibiydi.
“Gayretiniz için teşekkür ederim. Bir derste olmayacağını düşünmüştüm zaten ki üstelik de o dersten kesilmişse.” Gözlerini geç kalanlar üzerinde dolaştırıp devam etti. “Şimdi çıkabilirsiniz, ödeviniz yok. Hepinize iyi tatiller ve sihirli günler!” Toparlanıp sınıftan ayrılan öğrencilerin arkasından o da derslikten ayrılıp FYBS ve SBD’si olan öğrencilerle konuşmak üzere Gryffindor Ortak Salon’unun yolunu tuttu.