|
| Sabah Kuşlarıyla İtiraf Günü | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Samara Y. Laura D'Owen
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1151 Yaş : 28 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12300 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 22/01/08
| Konu: Sabah Kuşlarıyla İtiraf Günü Cuma 01 Ağus. 2008, 09:50 | |
| Yine karanlığıyla ünlü bir gecedeydi ruhu, düşündüğü tek şeyin o olması içini titretiyordu belki. Gökyüzündeki yıldızları saymak ne kadar zorsa bu gün, Samara'da onu öylesine hissediyordu, düşünüyordu... Kara göğü pençeleyen dolunayın parlaklığı sarıyordu odasını, düşlerinde yarım kalan prensi bulduğunu hayal ediyordu sadece. Umutsuzluğa savaş açmış, elindeki ölü yüreği gösteriyordu. Aşkı istiyordu bunun karşılığında... "Al yüreğimi, aşkı bana geri ver..! " diyordu, gök kapatmıştı gözlerini belli ki. Duysa bile, sesin sahibini görmek var ya... İşte, göremiyordu. Güllerin çimenlerdeki dansını görüyordu şimdi, imreniyordu. Söyledikleri mutluluk şarkısının, kuru dudakları arasından dökülmesini diliyordu yalnızca. Kucak açmıştı belki de umutlara, lalelerin sürmeli gözleriyle avutuyordu bedenini. Hayal meyal yaşıyordu ya, içindeki huzur tükenmeden eve dönmek istiyordu. Mutluluğu bir rüyayla bitmesin, bir daha yüzü ağlamasın istiyordu. Kimse bilmiyordu ki, Samara'nın aslında ne acılar topladığını her gün. Kimse sezemiyordu, ikizine bile geceleri yaşadığı korkunç çırpınışları anlatmakta kararsız kalıyordu. Saçma geliyordu kimi zaman, ama yaşıyordu... Her gece, gün ağırınca odasına çöken karanlıkla yüzleştiğinde yaşıyordu. Çığlıklara boğulan odasında tek başına, çaresizce yaşıyordu. Bazen bağrışmaları duyup odasına gelenlerle avunuyordu hiç değilse, yalnızken hayatı, yaşamı onu rahat bırakmıyordu.
Kan içinde yattığı yatağından uyanıyordu şimdi, canı yanıyordu. Yüreğini çoktan kara göğe satmıştı, karşılığında ise bir hiç... Gözünden akan yaşlarla diniyordu acısı, tavandan damlayan soğuk suyla kendine geliyordu. Hayal etmesi bile korkunçken, içinde yaşadığının bu olması gerçekten nasıl farksızdı? Yaşıyordu belki ama hala içini bulandıran karanlıkla yaşamak ağır geliyordu olmayan yüreğine. Çalınıp gittiğini düşünüyordu kalbinin, yüreksiz yaşamanın bedelini gözyaşlarıyla çekiyordu. Oysaki kendi elleriyle çıkarıp satmıştı şimdi yok olan kalbini... Sade bir yaşantıda sürdürüyordu hayatını belki, ama kalpsizken aşksızlıktan bile daha kötü bir hançer saplanıyordu ruhunun derinliklerine. Bağırıyordu yine, güzü yettiği kadar bunu yapanın ardından koşmaya çalışıyordu, yakalayana dek. Kolunu kavradığında ona bu hançeri saplayan yüzünü dönüyordu, Stefan Josh Valery... Samara, acıyan ama olmayan yüreğiyle konuşuyordu belli ki. Gözlerini açıp kapadıkça hala önünde onun olduğunu görmek sızlatıyordu içini. Gözlerinden kaçırıyordu, kovalayan birinin olduğunu hissediyordu ardından. Sızısı dinmeyen hançerin yarasını gözlüyordu, eser kalmamıştı şimdi... Stefan cebinden kana bulanmış kalbin gerine tertemiz, bir kalp uzatıyordu. "Al... Bu da benden sana ufak hediye... !"
Samara ter içinde uyandığı bu rüyadan kurtulduğuna şükretmiyordu şimdi. Acısı dindiği zaman açtığı gözleriyle yine karanlıkla karşılaşıyordu. Kapalı perdenin ışığı fırlatışını görünce yatağından kalkar kalkmaz açtı. Gökyüzüne baktığında güneşin parıltısını süzüyordu bu sefer gözleri. Gece ve gündüz... Değişen sadece renklerdi, kâbuslarsa yanında gelen bir sürprizdi sadece. Kalbini arıyordu, sol tarafına dokunduğunda küt küt attığı duymak güven veriyordu ona. "Benimlesin... " diyordu kendince. Elini çektiğinde öleceğini farz edip bedeninden ayrılıyordu, ruhuna sadece bir veda öpücüğü kondurup koşuyordu. Gidebildiği yere kadar durmadan, yorulmadan koşuyordu. Kendisini aşkın bulamayacağı bir yere koyduğundaki yalnızlığını sövüyordu, narkozlu bedeninden paramparça bir mektup alır gibi saçılıyordu. En sonunda, içinde bulunduğu kasırgalara elveda deyip çıkabilmişti yatakhaneden. Önünde uzun bir koridorda yankılayan ayak sesleri meçhuldü. Koridordaki soğuklukla yıkanıyordu, kollarına asılmış cübbesi belli ki onun sırtına bir yük gibi ağartıyordu. Stefhan'la buluşmaları adına daha dün eline sıkıştırdığı not parçası içindi tüm bunlar... "Saat 8'de, kimsenin göremeyeceği bir yere... "
El yazısıyla yazdığı not parçasını zorla bile olsa katlatıp ona götürmesi için Ravenclaw'lı gence verdiğini hatırlattı saatinin çalışı. En altına göl kenarı yazmıştı ki şu an sessiz ve sakin tek nokta orasıydı onun adına, daha fazla gecikmeden koşa koşa atlattığı Hogwarts'dan atabildi kendisini. Göl kenarına vardığında çalılıklarla gizlediği bir köşeye bıraktı kendisini. İki ayak üstünde Stefhan'ın bir an önce gelmesini değil de, yakalanmadan gelmesini diliyordu sadece. Ve tabii... Kendisinin de yakalanmaması gerekiyordu, yaş farkları her ne kadar iki olsa da aşkın yaşı olmadığını söyleyip diğerlerinin bunu anlayışla karşılamaları gerektiğini düşünüyordu. Şu an hissettikleri sadece bir duyguya bağlıyken, bu duygunun anahtarı Stefhan'da gizli olmak şartıyla yaşıyordu. Arkasından gelen ayak seslerine aldırmamayı denese de, sonradan Stefhan'ın kendisine böyle sinsice yaklaşmayacağını ummayarak, gelenin bir profesör olduğunu kafaya takmıştı ilk başlarda. Oysaki, Stefhan'ın kimselerin kendisini duymaması adına attığı bu sessiz adımlardı... "Lanet olası, böyle olacağını biliyordum. Yakalandım, gelme Stefhan sakın gelme... "
Out: Dalmayın beklenen var... | |
| | | Stefan Josh Valery Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 667 Yaş : 34 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12019 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/06/08
| Konu: Geri: Sabah Kuşlarıyla İtiraf Günü Ptsi 25 Ağus. 2008, 19:21 | |
| Ortak salonda oturuyordu şöminenin başına geçmiş sözde karanlık sanatlara karşı savunma kitabını inceliyordu.Çocuğun gelmesiyle irkilmişti.Elinde ki kağıt parçasını aldıktan sonra sağol anlamında başını sallamıştı çocuğa bunun ne olduğunu bilmiyordu hemen kağıdı açtı ve içindekileri okumaya başladı * Saat 8'de, kimsenin göremeyeceği bir yere...* altında da göl kenarı diye bir not vardı.Samara… Ne konuşacaklardı acaba? İçinde ki özlemi ve sevgiyi ne kadar dışa vurmak istese de bir şeyler buna engel oluyordu.Hissettiklerini başkaları da hissediyor muydu acaba? Daha önemlisi Samara ne hissediyordu? Bakışlarını pencereye çevirmiş saatin 8’e gelmesini bekliyordu.20 dakika kala ortak salonun sıcak yatakhanesinden ayrılıyordu.Geçen gün kağıdı ona veren çocuk acaba okumuş muydu içinde yazanları? Öyle birine benzemiyordu.Hem açılmamış gibiydi.Hem okusa ne olacaktı ki ? Yine aptal düşüncelerin içinde boğuluyordu.Bu düşüncelerden kurtulmanın bir yolu var mıydı? Ne yaparsa yapsın her şey için düşünüyordu.Ama düşünmeden yaptığı bir şey yok gibiydi , Samara’ya olan aşkını saymazsak.Kulelerden inerken bile içinde bir şeyler kıpırdanıyordu.Kulenin pencerelerinden içeriye giren hafif rüzgar eşliğinde saçlarının dalgalandığını , kulağına şarkı mırıldanmaları geliyordu.
Gerçekten hoş bir şarkıydı, merdivenlerden indikçe gelen sesin kuvveti azalıyordu.Ve sonunda hiç gelmemişti.Okulun neredeyse yarısını dolaşmıştı.Kolunda ki saate bakınca 5 dakikadan az kaldığını düşündü ve bir den hızlanmaya başladı.Yürüdüğü veya koştuğu belli değildi.Aslında hayatsal faaliyetlerinden sadece nefes aldığını hissediyordu.Kalbi hızlı hızlı atmaya başlamıştı, koşmasıyla bir alakası olmadan bir çarpıntıydı bu.Değişik bir duygu, her şeyi alıp götüren bir fırtınaya kaptırmıştı kalbini.Bir daha geri almamak için elinden geleni yapacaktı.O fırtınanın peşinden koşmayacaktı çünkü; kalbinin gerçek yerini bulmuştu… Büyük kapıya dokunmuştu , eski gibi duruyordu ama öyle değildi.Dış görünüş hiçbir şeyi ifade etmiyordu.İnsanı dışından bakarak kimse tanıyamaz.İçindekileri bilmeden kimseye dost denilmezdi.İki insan birbirlerinin içlerini bilmeseler asla aşık olmazlar.Ama bazen bunu bile bile yanlış insana aşık olanlarda vardı.Ama Stefan kesinlikle doğru insana aşık olmuştu.Onun içindeki her şeyi biliyordu , düşüncelerini tahmin ediyordu.Bahçenin yemyeşil çimlerinin üzerinden geçiyordu , ağır bir şekilde.Aşk insanı çarpar derlerdi de inanmamıştı.Bir an kafasına *çimlerinde canı var acaba basmasam mı?* düşüncesi girince kendi kendine kıkırdadı.
Şimdi Samara’yı bulması gerekiyordu.Ama onun nerede olduğu hakkında en ufak bir düşünce yoktu.Tabii sakin bir yerde olacağı kesindi.İleri de çalılıklar vardı.Orada kimsenin olmadığını görünce yavaş adımlarla yürümeye çalışıyordu , ama nafile çalılara bastıkça sesler çıkıyordu.Bunu önlemek içinde bir şey yapamıyordu.İlerlemeye devam etti.Arkası dönüp uzun boylu bir kız duruyordu karşısında.Bir an telaşa kapıldığını sezdi.Hemen konuşmak en iyisiydi.Yavaşça ona yaklaştı ve ağzını oynattı ‘’-Samara , Nasılsın?’’ heyecanını yatıştırmanın hiçbir yolu yok gibiydi resmen.Kalbi konuşunca biraz yavaşlar gibi olmuştu ama onunla göz göze gelince bir den atmaya başladı.Eskisinden 2 kat daha hızlı atıyordu şimdi.Hafifçe tebessüm gösterdi.Ve bakışlarını sol tarafına çevirdi.Onları duyamayacak uzaklıkta birileri vardı.Gözleri onlara kaymıştı, Öpüşüyorlardı.Bakışlarını tekrar kıza çevirdiğinde ne diyeceğini bilemedi.Aslında hiçbir fikri yoktu.Ne yapacaktı şimdi.Her şeyi eline yüzüne bulaştırmaktan da korkuyordu.Ama böyle bir şeyin olmayacağına inanarak kızın gözlerine bakmayı sürdürdü.Gerçekten harika biriydi.Bilmediği bir şey onu kendine çekmişti.Hem de hiç olmadığı kadar aşk dolu… | |
| | | Samara Y. Laura D'Owen
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1151 Yaş : 28 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12300 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 22/01/08
| Konu: Geri: Sabah Kuşlarıyla İtiraf Günü Ptsi 25 Ağus. 2008, 21:32 | |
| "Söz veriyorum, bu sefer gizli kalmayacak. " Artık kendisine ne olursa olsun bir söz vermişti, arkasında az sonra onu yanlış olmayan bir sebepten dolayı cezalandıracak profesör olsa bile. Hiç korkmadığını ve de belki de yetişkinliğe aday bir genç kız olduğunu savunacaktı Samara. Mezun olacağı sayılı bir kaç günü iple çekiyordu adeta, bir yandan da profesör olamayıp ayrıldığı Hogwarts'da ardında bırakacağı hasret prensi Stefan'ı düşünüyordu. Her gece profesör olma hayalini kuruyor ve Stefan'ı bırakamayacağını hatırlayıp eğer Hogwarts'dan ayrılması söz konusu olursa dönem tekrarı yapmayı planlıyordu Samara. Onun için her şeyi göze alabilirdi, yeter ki bir an önce gelebilseydi. Bir an için notun ona ulaşmadığını ya da önemsemeyip bir çöp kutusuna fırlattığını düşündü. Düşünmesi bile öyle korkunçtu ki hala arkasında ayak sesleri ve çalı hışırdamaları izin sürerken, umutlarının teker teker parçalanmasını izleyecek olmak çok fazla acı vericiydi. Belki de haklıydı Stefan, kendisinden büyük biriyle çıkıp çocuk muamelesi görmek mantıklı bir yaklaşım değildi. Oysaki Samara yaşıtlarından en ufak bir farklılıkla yanaşmak yerine, saygı ve paha biçilemez aşkıyla dokunacaktı Stefan'a. O, Samara'nın gözünde öyle değerliydi ki diğerlerinden onu ayıranda bu tutku ve bu aşktı aslında. Balo'ya gidecekken deniz kızı kılığındaki bedenini taşımayı üstlenecek aşık ve yine aşık biri lazımdı elbette. Belki Stefan'la mükemmel bir baloda eğlenmeyi çok isterdi, her ne kadar belki Stefan'dan pek farkı olmayan kilosu ve boyu kaldırılması güç olsa bile. Ama baloya deniz kızı olarak gitmek son ve kesin kararıydı.
Arkasına henüz dönmeden, hala devam eden telaşını dindirmeye çalışıyordu Samara. Az ileri de dudakları birleşen gençleri gördükçe de bir profesörün sabah sabah boş görünen bir kıza kızması pek de mantıklı değildi, bu az da olsa rahatlatıyordu Samara'yı. Ve şimdi duyduğu ya da duyduğuna emin olamadığı sesle arkasına döndüğünde, küçük aşkı Stefan'ı aradı gözleri. Stefan... Karşısında yaşıtlarını aratmayacak kadar uzun boylu bir genci görüyordu, görüşmeyeli çok olmuş muydu? "İ-iyi-iyiyim, teşekkürler... " Kalbinin atışını şimdi daha net duyabiliyordu, fırlayacaktı sanki. Yatıştırmak istemediği bir duyguya yelken açıp uçmayı hedefliyordu sanki, korku ve mutluluğu aynı anda tattıran bu karmaşık duygunun esiriydi o artık. İkisi de etrafı kolaçan ederlerken, hala dudakları ayrılmayan iki sevgiliye ilişti gözleri. Ve ardından bakışları tekrar çakışmıştı, Samara'nın kızaran yanağındaki ateş sanki kalbini kuşatıyordu içten içe. Ne demeliydi, ne yapmalıydı? Kendisine bir söz vermişti ve ne olursa olsun aşkını gizlemeyecekti, gizlememeliydi. Sürekli az ilerdeki iki sevgilinin birleşen dudaklarına kayıyordu gözü, imrenme ve kıskanmayla karışık bir duygu birikti içinde her ne kadar saçmaladığını bilse de. Uzun sürdüğü kanısına varan sessizliğin saatinin dolduğunun ya da dolması gerektiği diliyordu. Az sonra dilinden dökülecek, onca sözün bedelini şimdiden çekiyordu fazlasıyla. Belki de verdiği sözden vazgeçip ebediyen susmalı ve de kendisinden iki yaş küçük olduğunu bilse de aşık olduğu Stefan'ı unutmalıydı. Ama nasıl, nasıl kendisini bu kadar kaptırmışken onu hayatından çıkarabilirdi ki? Ya da ona nasıl git derdi, gözlerine baka baka sevmediği yalanını nasıl söylerdi?
Bir çırpıda silip, ona karşı sevgisinden nasıl vazgeçebilirdi, ne zamana kadar onsuz yapabilirdi ki… Yapamazdı, kendisine verdiği sözden bir an olsun vazgeçip kalbinin durmasına izin veremezdi. Bu kadar kötü olamazdı, kalbine bu acımazlığın sonuçlarını tattıramazdı. Yaraları henüz sarılmış ürkek yüreği daha ne kadar dayanabilirdi onsuz acıya, ebediyen susması gerekliliği ne zamandan beri kuraldı? “Stefan, bu sana ya da diğerlerine her ne kadar saçma gelse bile ben sana karşı hissettiklerimin hiçte söz dinleyeceklerini zannetmiyorum. Bu öyle bir şey ki… Zamanla geçmesi, unutulması imkânsız gibi, denememe rağmen olmadığı gerçeğini gizlemenin artık manası yok benim için. Ben…. ben seni öyle seviyorum ki… ” Ne olmuştu, her şey gün yüzüne çıkmış mıydı yani? Tüm tasalar, tüm kuşkular gereksiz miydi, söylenmesinin güç olduğu sanılan iki kelime büyüyerek dökülü mü vermişti dudaklarından. Peki ya o, Stefan’ın onunla alay edecek olmasını ve de karşısında kıkır kıkır güleceğini hayal ediyordu Samara. Bu onun için bir başlangıcın sonu ve de hayatının kâbusu olurdu, tek korktuğu da buydu ne yazık ki. İçindeki korku hüküm sürmeye devam ederken Stefan’ın gözlerine kilitlenen bedeni öylesine rahattı ki, az sonra kanatlarının çıkmasını bekleyen bir tırtıl gibi heyecan kaplamıştı yüreğini. Ve artık vazgeçemeyeceği ve belki de sahip olamayacağı küçük aşkına itirafının, iyi ya da kötü bir cevap bulmasını bekliyordu. Tüm aşkıyla alevlenen gözlerinden, kızaran yanaklarına doğru süzülen gözyaşları konuşuyordu. Belki başkaları tarafından pek normal karşılanmayacak olan hislerinin oyunlarına gelip, sevgisini gizleyemedi. | |
| | | Stefan Josh Valery Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 667 Yaş : 34 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12019 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/06/08
| Konu: Geri: Sabah Kuşlarıyla İtiraf Günü Salı 26 Ağus. 2008, 14:08 | |
| Herkesin garipseyeceğini düşündüğü Hislerini ona söyleyecek miydi? Tabii ki de bunu yapacaktı.Söylemek istediklerini, söyleyememek nedir çok iyi biliyordu.Şimdi aklından geçenleri keşke okusa.O zaman konuşmaktan ve açıklamaktan kurtulabilirdi.Heyecanı bakışlarından anlaşılıyordu.Ne kadar bunu belli etmemeye çalışsa da onu gördüğünde her şeyi birbirine karıştırıyordu.İşte aşkın tanımını yapacak olan durum buydu , onun için.Bakışları hala onun gözlerine bakarken ne hissettiğine anlam vermek istemiyordu.Çünkü ; her şey çok açık bir şekilde ortadaydı.Samara , konuşmaya başlamıştı ve iyi olduğunu söylemişti.Onun iyi olması , Stefan’ı da iyi yapıyordu.O , üzülürse Stefan’da üzülüyordu.Bütün duyguları birbirlerine kenetlenmiş durumdaydı.Onun hissettiği her şeyi Samara’da hissediyor muydu acaba? Bunu gerçekten bilmek istiyordu.Her şeyi açıklayacaktı ama bunu bilse daha rahat olurdu.Kafasının karıştığı zamanlardan birine giriyordu.Aşk… Etkileyici bir şey.Büyüyle yapılsa bile.Asıl sevgi bunu engelleyeceğini düşünüyordu.Aşkı da eline yüzüne bulaştırmak istemiyordu, daha fazla kurcalamadan bu düşüncelerin hepsinden sıyrılıp yeni düşüncelerin içine de girmeden direk sevdiğini söylemek istiyordu.Ama bunu yapmak için biraz cesur olmak gerekiyordu.Aşk konusunda yeterince cesur olan birisi değildi.
Korkuları vardı.Ya onunla dalga geçerse.Onu küçümseyebilirdi.2 yaş büyüktü ondan , belki bu da bir engeldi.Onun için engelle alakası yoktu.Onun için hiçbir şey değiştirmeyecekti.O , bu yıl mezun olacaktı.Okulda kalmasını istiyordu, her an her saniye görmek istiyordu onu.Ama bunun mümkün olmayacağını biliyordu.Profesör olsa bile herkes ne derdi.Hem onu sevdiği ne malum? Belki sevmiyordu.Düşüncelerini kendine saklamak istiyordu.Şuan gerçekleri yaşamaktan başka istediği hiçbir şey yoktu.Bakışlarını hafiften ondan kaçırmaya başlamıştı.Onun gözlerine bakınca her şeyi söylemek geliyordu içinden.Bunu yapamayacağını bildiği için kaçırıyordu gözlerini.Belki de yanlış bir şey yapıyordu, direk söylemeliydi.Eğer şimdi söylemese bir daha asla söyleyemeyecekti.Ama korkuyordu işte, karşılıksız sevgiden korkuyordu.Daha fazla bu işi yürütmenin anlamı yoktu.Ağzını açtı ve konuşmak için derin bir nefes aldı tam bu sırada Samara konuşmaya başlamıştı.Konuşması bittiğinde bakışlarını yerden alıp onun gözlerine dikmişti.Hiç bir şey söylemiyordu.Sadece onun gözlerine şaşkın şaşkın bakıyordu.Demek sevgisi karşılıksız değilmiş.Oda onu seviyormuş.İçinde kıpır kıpır eden şey şimdi olduğundan çok daha hızlı atıyordu.Engel olamıyordu buna.Hoş bir duyguydu.Sanki içi delikmiş ve soğuk hava o , açık yere geliyormuş gibiydi.
Bunu sözcüklerle ifade etmek öyle zor ki… Kimsenin bunu yapacağını sanmıyordu.Belki bu konularda daha iyi birileri vardı.Ama kesinlikle bu konuda iyi değildi , Stefan.Onun gözlerine bakmaya devam ederken sağ taraftan gelen soğuk rüzgar saçlarının dalgalandırmaya devam etti.Rüzgarın eşliğinde ağzını oynatarak fısıltıya benzer bir şey söyledi ‘’-Unutmaya çalışma , bende seni seviyorum…’’ aralarında ki 2-3 santimlik mesafenin bir saniyelik zaman diliminde kapanmasıyla onun dudaklarında buldu kendini.Elini, beline götürerek biraz daha kendine çekti onu.Dudağının kenarından süzülen göz yaşları , yanağına değerek gözlerini açmasına neden oldu.Sevinç göz yaşlarımıydı bunlar? Yoksa pişmanlığın dışa vuruluşu mu? Oda , öpüşmek istiyor gibiydi.Bakışlarını kaçırma gibi bir ihtimali yoktu.Garip bir his oluşmuştu içinde, daha önce olmayan bir şey.Heyecan değildi.Aşk’da değildi bilmiyordu başka bir şeydi.Arzulama olabilir miydi? Hala öpüşüyorlardı ki bir an için geriye çekildi, nasıl bir tepki vereceğini merak ediyordu.Bakışları onun gözlerine baktığında içinde tekrar bir kıpırtı olmuştu bu sefer uzun sürecek gibiydi. | |
| | | Samara Y. Laura D'Owen
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1151 Yaş : 28 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12300 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 22/01/08
| Konu: Geri: Sabah Kuşlarıyla İtiraf Günü Çarş. 27 Ağus. 2008, 11:00 | |
| Hatalı değilse bile yüreğindeki sızı hala acı veriyordu, pişman olmayacağına emin olamasa da. Stefan yüzünü yerden Samara'nın ıslak gözlerine çevirdi şaşkınlıkla, susmak için artık çok geçti. Kalbinin dinmek bilmeyen gümlemeleriyle oluşturduğu karanlık nameler fısıldaşıyordu kulağına. Sürekli inip kalkan göğsünü sakinleştirmeye yetmiyordu nefes almak. Unutmamalıydı aşkını, karşılıksız bir aşkta iz sürmüyordu çünkü. Sevdiğini bildiği gibi sevildiğine de inanabilmişti şimdi. Ve hemen ardından, milim milim ama hiç olmadığı kadar hızlı adımlar kaldı akıllarda. Beline yumuşak dokunuşuyla ruhunu büyüleyen Stefan'a, daha yakındı artık. Birleşen dudakları suskundu şimdi, sadece durmak bilmeyen masum öpücükler konuşuyordu. Samara, Stefan'a mesafesiz olmayı diliyordu, yavaşça bedenini geri çekiyordu aşkı. Dudakları ayrılıyordu ağırdan, ikisinin de gözleri boşalan dudaklarına dikiliydi. Şimdi susmayı yanlış bir zamana denkleştirmemek için konuşacaklardı, içlerindeki bu büyük arzuyu tepip tepemeyeceklerini. "Seni gerçekten seviyorum, tahmin bile edemeyeceğin kadar. " Ardından ellerini sıkıca kavradı, gözleri Stefan'ın gözleriyle çarpışıyordu. Yüzüne tatlı gülümsemesini oturtturup hayalleriyle güç buluyordu, tapabilecek kadar... Islak gözleri durulmuştu şimdi, kalbinde yol bulan aşkının izini sürüyordu. Onu, sevdiğini hatırlıyordu, aşkını sahiplendiği anı anımsıyordu. Ve şimdi sıkıca, bırakmayacakmışçasına sarıldığı elleri kayıp gidiyordu.
Etraflarında Büyük Salon kahvaltısından çıkmış öğrencilere takılıyordu gözleri. Özleyeceği hayatı anımsıyordu, sayılı günlerin ardından belki de ayrılmak zorunda kalacağı Hufflepuff’ı. Yanlarından fısıldaşarak geçen ve gözleri iki aşığa takılan öğrencilerekızıyordu, yaş farkını büyütüp kendileriyle alay edenlere lanetler savuruyordu. Az sonra yanlarına gelen kızın ellerini Stefan’ın omzunda buluyordu, bırakması için omuz atan Stefan’ı izliyordu sadece Samara. “Ablan yaşında olduğunu sanıyordum, yanlış bir seçim değil mi? “ Birbirine yapışan dişleri arasından lanetler yağdırıyordu kıza, sinirini dışa vurmamak için öyle kasıyordu ki damarları kendisini belli ediyordu. Stefan’ın nefret dolu bakışlarını fark ettikçe sevgisinin gerçekliğinden emin hale geliyordu, kız ise hala kısık gözlerini Samara’ya dikmiş aptalca bakınıyordu. Sinirini gizleyecek gücü tükenmişti çoktan, titreyen ellerine baktıkça cübbesinin cebini araklıyordu. Elini cebine götürdüğünde, siyah kumaşın en diplerindeki asasını yakalamayı umut ediyordu. Eli, dolandırdığı cebinden asasıyla beraber çıkmış, kıza sert bakışlarla tanımlıyordu yapacaklarını. Asasını kısık nefret dolu gözleriyle kıza dikti, kızın ürkek tavrını gördükçe içini hapseden nefretin tuzaklarında çaresiz kalıyordu. Asasını git gide kıza doğrulturken, Stefan Samara’nın asasını ucunu sıkıca tutup aşağıya çekti. Kız ise korkudan ne yapacağını bilemeyip hızlıca aralarından kayboldu.
"Bırak da lanetleyeyim şu kendini bilmez geri zekalıyı, yaşından büyüklerle oynamaması konusunda aptallaşmış. Hele ki sevdiğinin önünde… “ Bitmek bilmeyen sinirinin eşiğinde duyabildikler, sadece Stefan'ın değmeyeceği sözüydü. Asasını cübbesinin cebine attıktan sonra, konuyu bir şekilde baloya çekmeye çalışmalıydı. Birlikte gitmeleri henüz aşkları bu kadar tazeyken neden imkansız olmalıydı ki? Herkesin sevgilerinden hemen haberdar olmaları gereksizdi, balo da illa ki bir şekilde tanımlayabilirlerdi birbirlerini. Saçmalamaktan öyle korkuyordu ki bu yüzden konuşmaya bile yanaşamıyordu Samara. Belki de Stefan'ın sormasını beklemeliydi, en doğru kararın bu olduğuna kanaat vermişti şimdi de. Ama sevdiğinden bu kadar çekinerek ne kadar yol alabilirdi ki, sırf balo olmasa bile bu kadar korkuyla ve suskunlukla yaşayamazdı. Şunun şurasında baloya sadece bir gün kalmışken, daha fazla susarsa hiç gidemeyeceğini hatırlayıp kendisine ikinci bir söz verdi, soracaktı... " Balo... Gidecek misin, yani biz... Gidecek miyiz, beraber? " Lafı az da olsa dolandırsa da, sorabilmiş olmanın verdiği huzurla tüm korkuları yok olmuştu birden bire. Henüz birbirlerini aylar önce yine göl kenarında tanımışlardı, gözünün önünden gitmeyen tek şeyse ormandan gelen ürkütücü seslerdi. Ve Stefan'ın sımsıcak kucağında, ürkek bir tavşan gibi titreyişiydi. O zamandan beri sabredebildiği aşkının sesleri hala kulağında inim inim inliyordu sanki... | |
| | | | Sabah Kuşlarıyla İtiraf Günü | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |