|
| Ufak bir şaka.. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12124 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Ufak bir şaka.. Cuma 01 Ağus. 2008, 21:24 | |
| Dalgın bir şekilde, ellerinin hafifçe perdeyi aralayarak görüşünü açtığı pencereden dışarıyı izliyordu. Sessizliğin hüküm sürdüğü gecede, aslında yaşadığı hayatın oldukça sıkıcı olduğu gerçeği ile yüzyüze gelmesi pek hoş bir olay değildi. Bunu kendisi de biliyordu fakat elinden ne geleceğini bilmiyordu. Gözlerine devasa ağaçlarla kaplı bir bölüm takılırken gözlerinin parıltısı pencere camından yansımıştı. Hızla kalktı ve aklina gelen şeytani düşünceyi satırlara döktü.
"Selam Mia. Arkadaşın Maglor'un yasak ormanda başı dertte. Ona yardım edebilirdim fakat inan durumum buna müsait değil. Ona yardım edebilecek tek kişi sen olduğuna inandığım için bu mektubu yazıyorum. Hemen yetişmelisin."
Hiçte inandırıcı olmadığının farkındaydı. Fakat Mia'nın Maglor'un başının dertte olduğunu düşünmesi bile koşup fırlamasına yeterdi. Mektubu gönderenin neden bir profesöre durumu belirtmediği aklının ucundan bile geçmezdi. En azından Maglor bunları düşünüyordu. Mektuba aceleyle katlanmış bir şekil vererek, o saatte neden dışarıya çıktığını anlamayan bakışlara aldırmayarak yatakhanenin dışına çıktı. Baykuşhaneye doğru yürüyordu..
Şu an tek istediği Mia ile karşılaşmamaktı. Çünkü ona ufak bir şaka yapmak istiyordu ve oradan da daha önce hiç girmediği yasak ormana girme teklifi yapacaktı. Mutlu bir gülümseme ile yürümeye devam ediyordu ve ne varki kısa bir süre sonra oradaydı. Kapıyı araladı ve kendisine doğru yönelen baykuşunun uyanık kalmasına şaşırarak, omzuna konmasına izin verdi. Ardından okulun kahverengi tüylü, üzerinde siyah benekler bulunan bir baykuşuna mektubu bağlayarak "Karyn Mia Silethe. Hufflepuff kızlar yatakhanesi." diye fısıldadı. Baykuş anladım gibisinden gözlerini kırpıp havalanmıştı bile. Fazla zamanı olmadığını düşünerek hızla merdivenleri inmeye başladı.
Araziye çıktığında yüzünü kırbaçlayan soğuk, "Keşke kalın birşeyler giyseydim" demesine yol açacak kadar etkiliydi. Hafif titreyerek, yaptığı işin mantığını düşünmeye başladı ve mantıksız olduğuna kanaat getirdikten sonra, iş işten geçti diyerek yasak ormanın girişine doğru ilerledi. Şans bugün ona fazlasıyla gülmüştü. Devriye gezen bir profesöre bile yakalanmamıştı. Ama bir yandan da içini kötü bir his sanmıştı. Tehlikeli bir işe girişiyordu ve bir o kadar da mantıksızca davranıyordu. Ya benim yüzümden Mia'ya birşey olursa.." diye düşünürken, artık çok geç olduğunun farkına varması uzun sürmedi. Her zamankinden de hızlı yürüyordu. En sonunda ormanın girişindeydi.
İçeriden sessiz gürültüler geliyor, orman adeta yaşıyordu. Ay ışığının altında kendileri gibi dev gölgeler oluşturan ağaçların bulunduğu zemin, üzerinde kemik kırıntılarıyla kaplıydı. Biraz ürkmüştü ve şu an tek başınaydı. Yapacağı işten korkmaya başlamıştı ki içindeki ses yankı şeklinde konuşmaya başladı. Risk almadan eğlence olmaz. Sesin o kadar da etkili olduğu söylenezdi ama yapmayı istediği birşeyi, korku yüzünden bırakacak değildi. Sessizliğin içinde ayak sesleri duydu ve bir ağacın arkasına saklandı. Ay ışığında parlayan kahverengi uzun saçları hemen tanıdı.Gülen bir yüzle arkası ağaca yaslı ve ellerini kavuşturmuş bir şekilde daha da yakına gelmesini beklemeye başladı.
| |
| | | Karyn Mia Silethe Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 175 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12072 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 15/05/08
| Konu: Geri: Ufak bir şaka.. C.tesi 02 Ağus. 2008, 02:11 | |
| Yatakhanenin içindeki boğuk hava, açık pencereden dolan tatlı rüzgarla yavaş yavaş kayboluyordu. Ortamın biraz olsun ferahlamasının vermiş olduğu rahatlıkla göz kapakları yavaşça kapanan Mia, üstündeki ince örtüye sarılmış gün içindeki yaşadıklarını düşünüyordu. Ama saat ilerledikçe kafasındaki düşünceleri beyninin derinliklerine itip kendini tamamen uykunun kollarına bırakmıştı. Ormandan gelen hayvan sesleri açık pencereden içeriye net bir şekilde doluyor ama Mia bu sesleri duymuyordu bile.
Aradan çok geçmemesine rağmen ilk rüyasını görmeye başlayan Karyn kafasında hissettiği ağırlıkla gözlerini araladı aniden. Elini başına doğru götürürken parmağını ısıran bir 'şey'le yerinden fırladı ve kafasının üstünden geçip yatağın başucuna konan kahverengi tüylü baykuşla göz göze geldi. *Gece gece bunun burda ne işi var?* Kalbi küt küt atıyor, bir yandan da gözlerini ovuşturuyordu titreyen elleriyle. Baykuşun bacağına sarılı olan kağıt dikkatini çekince korkusunu bir kenara bırakıp, mektubu eline aldı. Kağıdı açmaya çalışırken baykuş açık camdan havalanıp uçmuştu bile.
Kağıdın içinde yazılanları bir hamleden okuduktan sonra içini merak ve şüphe karışımı bir his kaplamıştı. Maglor'un bu saatte yasak ormanda ne işi olduğu konusu kafasında soru işareti oluştururken, diğer sorun da çağırılan kişinin neden kendisi olduğuydu. Ama tehlikeden olan kişi Maglor söz konusu olunca kafasındaki soru işaretlerini bir kenara atmak zorunda kalmıştı. Gerçekten tehlikeydese bir saniye bile düşünemezdi. Gönderenin gizemli olduğu notu buruşturup masanın üstüne fırlattı ve asasını eline aldı. Acele adımlarla kapıya doğru yürürken bir an çoktan uykuya dalmış olan Paula'ya çarptı gözleri. Neden o değil de kendisiydi? Bunu da daha sonra tekrar düşünmek üzere beyninin derinliklerine gönderdikten sonra üstündeki geceliğe aldırmadan dışarıya attı kendini.
Boş koridorlardan geçip bahçeye indiğinde ilk defa bir profesörle karşılaşmayı istedi. Tek başına -bu saatte- yasak ormana dalmak itiraf etmek istemese de oldukça ürkütücüydü. On beş yaşında olmasına rağmen ordaki tehlikelerle tek başına başa gelemeyeceğini çok iyi biliyordu. Küçüklükten beri bedenini sarmış olan korku ve özgüvensizlik yine boy göstermişti. Ama söz konusu kişi Maglor olunca bu korkuyu umursamamak zorunda kalıyordu. Maglor şu okulda en çok kavga ettiği kişi olsa da en sevdiği kişiler arasındaydı. Onun tehlikede olduğunu düşünmek bile tüyler ürperticiydi.
Bahçedeki karların neredeyse tamamı erimiş, gölün üzerindeki buzlardan eser kalmamıştı. Ağaçlarda yer yer çiçekler açmaya başlamıştı; ama karanlıkta pek belli olmuyorlardı. Etrafı görmesini sağlayan tek şey asanın ucundan çıkan ışık demetiydi. Oldukça karanlık olan bahçede ilerlerken soğuk rüzgarın içine işlemesiyle korkusu daha da artıyor; adımları geri geri gidiyordu. Eğilerek geçtiği bekçi kulübesinin ardından ormandaki yaratıkların seslerinin daha net gelmesi üzerine adımlarını biraz daha hızlandırdı. Her ne kadar korksa da Maglor'un orada tek olduğunu düşündüğünde istemsiz bir şekilde hızlanıyordu.
"Magloor!" Ormanın girişinde yankılanan sesiyle ilerlemeye devam ediyordu. Çok içeriye girmemek için bir an yavaşladı ve tamamen durdu. Ne yapacağı, ne tarafa gideceği konusunda hiç bir fikri yoktu. İçindeki bir his ona saçmaladğını ya da yanlış yaptığını söylüyordu sanki.. Buz mavisi gözleriyle etrafa bakarken buraya neden tek başına geldiğin konusunda kendine sorular soruyordu; bazen çok aptalca davranıyordu kesinlikle. | |
| | | Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12124 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Geri: Ufak bir şaka.. C.tesi 02 Ağus. 2008, 02:46 | |
| Ağacın kabuklarının sırtını acıtmasına aldırmadan öylece duruyordu. Ayak sesleri yaklaştıkça, insan kokusunu almış olan canavarların homurdayışlarını hissetmek mümkündü.Bir yandan da düşünüyor, iyi mi yaptığını kötü mü yaptığını bilmiyordu. Mia onun en sevdiği insanların başında gelirdi, her ne kadar kavga etselerde. Belki bu hareketi ona olan güvenini boşa çıkaracak, belki de bir daha hiç ona güvenmeyecekti. Pişmanlıkla yerinden çıkmaya karar vermişti ki kızın bağırışını ve ormanın içinde yankılanışını duydu. Daha Maglor'u görememişti fakat Maglor'un gördüğü kızın üstüne birşey bile almadan bu buz gibi havada fırlamış olmasıydı. Kendini bitik hissetti ve asasını cebinden çıkartarak *Lumos* diye mırıldandı. Asasının ucundan çıkan ışık hüzmesi bulunduğu yeri belli ediyordu. Pişmanlıkla dolu bir ifade ile yerinden çıkarken Mia'nın da oraya gelmiş olduğunu gördü.
Soğuk rüzgar aralarından geçerken Maglor üşüdüğünü hissetti. Her ne kadar o bina cüppeli olsada, kızda ince bir gecelik vardı. Üzerini kaplayan cüppesini çıkardı ve onun buraya gelmesine neden olduğu için kendisinde suç hissederek kıza uzattı. Şimdi altında siyah bir pantalon ve onun üstünde de fazla kalın olmayan bir sveatshirt vardı. Kıza uzattığı eli havadayken konuşmaya başladı. "Mia, buraya gelmene ben sebep oldum. O mektubu da ben yazdım. Bilmiyorum canım çok sıkılıyordu ve birden aklıma böyle birşey yapmak geldi. Hem daha önce buraya kaçtığımızı hatırlamıyorum. Belki bir eğlence olur bizim için ha?"
Kızın ateş saçan mavi gözlerinden bunu pekte eğlenceli bulmadığını görebiliyordu. Bunu neden yaptığını kendisine açıklayamıyordu. Tamam çok sık kavga ederler, tamam birbirlerine sürekli sataşırlardı fakat bu aşırı mıydı? Ama gururu da okşanmamış değildi. Kızın hemen üzerinde ne var ne yok yardımına gelmek istemesi, içten içe bir mutluluk vermişti ona. Gülümseyerek ortamı yumuşatmaya çalıştı fakat ağzı birden kasıldı. Kıza baktığında onu öldürecek gibi duruyordu. Hoş bu her zaman karşılaştığı bir ifadeydi.
Bir yandan da ormandan gittikçe yaklaşan seslere kulak vermeye çalışıyordu. Bazı solumaları duyabiliyordu bile. İçinde yükselen korkuyu bastırmak için kendisine şunları söyledi. "Burada ne olursa olsun Mia'ya zarar gelmemeli. Unutma, onu buraya sen çağırdın ve ölümün pahasına onu korumalısın.." İçindeki ses başarılı olmuştu. Sanki kanındaki tüm korku bir anda çekilmişti ve kendisini oldukça cesur hissetmesini sağlamıştı. Gözünden okunan kararlılıkla karanlık ormanın içindeki görünmeyenleri görmeye çalışıyordu... | |
| | | Karyn Mia Silethe Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 175 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12072 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 15/05/08
| Konu: Geri: Ufak bir şaka.. Ptsi 04 Ağus. 2008, 14:16 | |
| Ormanın derinliklerinden gelen uluma seslerini duymamaya çalışarak griye çalan buz mavisi gözleriyle ağaçların arasını taramaya başladı. Ama ortalarda siyah saçlı birisi gözükmüyordu. Maglor'ı bulmak için daha ilerilere gitmek zorundaydı belki de; ama ordan gelen sesleri duydukça yerinden kıpırdayamıyordu. Çaresizce etrafına bakınırken hafiften esen rüzgar ince geceliğini hareket ettiriyor, içine kadar işliyordu soğuk. *Neden üzerime bir şey almayı akıl etmedim ki?* Uzaktan komik bir görüntüsü olduğundan emindi ama geri dönemezdi buraya kadar gelmişken. Gerçekten tehlikede olabilirdi Maglor...
Ani gelen bir cesaretle ormanın derinliklerine doğru adımını atarken sol tarafında gördüğü bir ışıkla durdu birden. Hızla o tarafa dönerken asasını da ağaca doğru doğrultmuştu. Ağır adımlarla ilermeye başladı. Ağacın yanına gittikçe kalbinin çarpma hızı da artıyordu; ordakinin kim olduğu hakkında fikri olmadığı gibi tehlikede de olabilirdi. Yaklaştıkça asanın ucundan çıkan ışık demeti karşıdakinin yüzünü aydınlatmaya başladı. *Bir dakika! O Maglor mı yoksa?* Gözlerini kısarak ilermeye devam ederken çocuk da ağacın arasından çıkıp Mia'ya doğru ilerlemeye başladı. *Nasıl ya? Neresi tehlike de bunun?* Maglor üstündeki cüppeyi çıkarıp kendisine uzatırken her şeyin farkına vardı birden. Onun tehlikede olmasını bırak, oldukça rahat bir durumdaydı bu çocuk! Üşümesine rağmen cüppeyi almamayı tercih edip ellerini beline koyup çocuktan bir açıklama beklemeye başladı. O konuşmasını sürdürdükçe gözleri irileşiyor, ateş saçan bir hale geliyordu. Bu kadar saçmalamış olamazdı bu çocuk?
"Maglor sen manyak mısın? Gecenin bir vakti beni buraya tehlikede olduğunu söyleyerek çağırıyorsun ve hiçbir şey olmamış gibi eğlenceli olur belki diyorsun? Akıllıca mı bu sence? Merlin aşkına, şu düştüğüm duruma bak; incecik bir gecelikle sana yardıma geldim güya."
Üşüdüğünden beline koyduğu ellerini göğsünde birleştirerek bir şekilde ısınmaya çalışıyordu. Cüppeyi almamakta ve ormandan çıkmaktan kararlıydı. İşin içinde birine yakalanmak ya da vahşi bir yaratık tarafından yaralanmak da vardı. Korkusunun önüne geçemiyordu ki zaten Maglor'a olan sinirinden ona bu eğlenceyi yaşatmayacaktı. Bakışlarındaki delip geçici ifadeyi çocuğun üzerinden çekip okula çevirdiğinde, karanlık bir şatodan başka bir şey göremedi. Tüm okul uyuyor olmalıydı; yaşlı hademe dışında. O adamda ormana gelmezdi herhalde bu saatte. Yine de burada durmak hiç hoş bir fikir değildi ona göre. Bakışlarını etrafta gezdirirken Maglor'a hitaben konuşmaya başladı.
"Hadi yürü çıkı... Hey şuradaki de ne böyle?" Mavi gözleri ormanın derinliklerinde altın renginde parlayan bir 'şey'e takılmıştı. Ya uzakta olduğundan ya da gerçekten ufak olduğundan küçük gözüküyordu. Rengi şaşılacak derecede altın gibiydi ve başka da bir şey gözükmüyordu. Merakına yenilerek o tarafa doğru yürümeye başladığında arkasındaki çıtırtılardan Maglor'ın da yürümeye başladığını anladı. Eh kendisini buraya getiren o olduğuna göre kendisini koruması gereken kişi de oydu. Gittikçe ormanın derinliklerine doğru ilerlerken yaratık da iki genci farketmiş olacak ki hızla koşmaya başlamıştı. Hayatında gördüğü en büyük hıza sahip bir yaratıktı bu kesinlikle ki iki dakikada gözden kaybolmuştu. Şaşkınlıkla Maglor'a kafasını çevirdi.
"Bu da neydi böyle?" Kafasını etrafta çevirmeye devam ederken ürkütücü bir şeyin farkına vardı. "Yaptığını beğendin mi? Ormanın içine girdik. Nasıl geri döneceğiz şimdi?" | |
| | | Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12124 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Geri: Ufak bir şaka.. Salı 05 Ağus. 2008, 18:15 | |
| "Maglor sen manyak mısın? Gecenin bir vakti beni buraya tehlikede olduğunu söyleyerek çağırıyorsun ve hiçbir şey olmamış gibi eğlenceli olur belki diyorsun? Akıllıca mı bu sence? Merlin aşkına, şu düştüğüm duruma bak;incecik bir gecelikle sana yardıma geldim güya."
İstemsizce kahkaha attı ve cüppesini uzatan elini geri çekerek, cüppesini üzerine geçirdi. "Eh madem istemiyorsun" dedi sırıtarak. Ardından sol elindeki asasını indirerek ışığın sönmesine yol açtı. "Daha yeni mi anladın manyak olduğumu?" dedi gözleri parıldayarak. Onun kızgın halini görmek hoşuna gidiyordu. Sağ eli ile geceliğini işaret ederek "Bu arada çok yakışmış. Bununla dolaşsana." dedi. Gittikçe çekilmez bir hal alıyordu ve yüzünde koca bir gülümseme vardı. İnatçıydı Mia. En az kendisi kadar. Cüppeyi almaktansa üşümeyi tercih etmişti. Eh bu da kendisine yarardı. Gülmesine engel olmaya çalışarak etrafına bakındı. Buraya gelmesi kolaydı da. Nasıl çıkacaktı?
"Hadi yürü çıkı... Hey şuradaki de ne böyle?" Kızın gözlerinin takıldığı yere baktı. altın rengi ve bir ata benziyordu. Bir at-adam olamazdı. Eğer olsaydı şu an etraflarını çevirmiş olurlardı. Birden Mia'nın merakına yenik düşerek yürümeye başlamasını izledi. Ah kızlar! diye bir yorum getirdikten sonra asasını sağ eline alıp havada tutarak ilerlemeye başladı. Yaratık kendisine yönelen adımları farketmiş olmalıydı ki hızla gözden kaybolmuştu. Bir süre şok içinde olduğu yerde kaldı. Mia'ya bakıyordu. Mia ona döndüğünde aynı yüz ifadesini onda da görmüştü. Anlamsızca birbirlerine baktıktan sonra, Mia'nın sesi bu anı böldü. "Bu da neydi böyle?"
Maglor bilmiyorum anlamına gelen bir hareket yatıktan sonra gözlerini yaratığın gittiği yere yönlendirmişti. İçinden aşırı derecede peşinden gitme isteği duyuyordu. Fakat bunu farkettirmemeye çalışıyordu. "Yaptığını beğendin mi? Ormanın içine girdik. Nasıl geri döneceğiz şimdi?" Bir an şaşkınlıkla kıza baktı. O mu yapmıştı. Bulundukları yer pekâla girişe daha yakındı. Yaratığa bakmak isterken Mia onları ormanın daha da içine sokmuştu. "Tamam iyi bir şey yapmamış olabilirim" dedi gülümseyerek ve ardından da suçu onun üstüne yıkmak istercesine "Fakat bizi daha da derinlere sokan sensin." dedi ve bir an etrafına bakındı. Orman sanki onları bir şeytan kapanıymışcasına boğmaya çalışıyordu. İleride bir takım seslerin geldiğini duymuştu. Bir şeylerin yürüme seslerini. Hızla kafasını Mia'ya çevirdi ve "İster misin öldürücü bir yaratık olsun ve bizi yemeleri için sürüsüne haber versin? dedi sırıtarak. Aslında şaka yapılacak bir ortam yoktu ve ayrıca sözleri doğru bile olabilirdi.
Asasını sıkıca kavradığını hissetti ve karanlıkta doğan bir ışıkmışcasına bembeyaz ve boynuzlu bir atı ormanın içinde gezdiğini gördü. Az önce gördükleri altın renkli yaratıkta onun yanındaydı ve birbirlerine çok benziyorlardı. Hayranlıkla onları izlerken Mia'ya döndü ve "Tamam haber vermiş. Ama bizi yiyeceğini pek sanmıyorum. Şunun güzelliğine bak." dedi. Tekrar önüne döndü ve istemsizce tek boynuzlu ata doğru yürümeye başladı. Kalbinin hızla çarptığını hissediyordu. Büyülenmiş gibiydi ve yaratık sanki büyük bir çekim gücüyle onu çekiyordu. Aniden birçok ayak sesinin hızla yere vurulması ormanın içinde yankılandı.. | |
| | | Karyn Mia Silethe Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 175 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12072 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 15/05/08
| Konu: Geri: Ufak bir şaka.. Paz 10 Ağus. 2008, 17:10 | |
| "Beni bilmiyor musun sen? Tutamadım kendimi yine, niye soktun ki bizi ormana!" Nerede olduklarını anlamak için asasından çıkan ışık yardımıyla etrafı izlese de bulundukları yerin ormanın ne kadar içinde olduklarını dahi anlayamıyordu. Etraflarında kocaman kocaman, gece olduğundan oldukça karanlık gözüken ağaçlar ve onların tepelerini görmesini engelleyen sis bulutlarıyla birlikte fazlasıyla ürkütücü bir görüntü oluşuyordu. Ayaklarının altında bulunan yabani otlar, çıplak bacaklarına vuruyor; canını acıtıyordu. Uzaklardan gelen uluma ve ayak sesleri kalbinin atma hızını arttırırken, Maglor durumundan oldukça memnun gözüküyordu. Üstelik geldiğinden beri buz gibi espriler yapmasıyla hiç çekilmiyordu Mia'ya göre. Neden bu kadar rahattı bu çocuk?
"İster misin öldürücü bir yaratık olsun ve bizi yemeleri için sürüsüne haber versin?" Gittikçe yaklaşan adım sesleri üzerine söylenen bu söz, Mia'nın içinin iyice kararmasına yetmişti bile. Asasını olabilecek herhangi bir şeye karşı uzatmışken, bunun işe yaramayacağından adı kadar emindi. Buz gibi bakışlarını Maglor üzerinde sabitlemiş, bir süre ağzını açmamıştı. Biliyordu ki konuşursa çocuğun kalbini kıracaktı. Bir iki dakika sakinleştikten sonra dudaklarını oynatıp, fısıltı sayılabilecek bir sesle konuştu.
"Çok komiksin! Peki sen ister misin bir kurtadam saldırısına uğramamızı? Burdan bir sağlam çıkalım Maglor, ben sana yapacağımı bilirim." Son kelime de dudaklarının arasından çıktıktan sonra, Maglor'un kafasını çevirmesiyle kendisi de istemsizce yan tarafına çevirdi başını. Ormanın derinliklerinden kendilerine doğru gelen bembeyaz bir yaratık ve onun yanında ise diğeri kadar parlak az önceki altın renkli 'şey' vardı. Gittikçe yaklaşmalarıyla beraber, gözleri onları daha rahat seçebiliyordu. Az önceki altın renkli yaratığın yanında, ona çok benzeyen ve ondan daha büyük olan diğer yaratık ise en az altın renkli olan kadar güzeldi. Beyaz olanının alnının ortasında bir boynuz vardı ve tüyleri kar gibi pürüzsüzdü. Gözlerini kamaştıran bu görüntü karşısında, Maglor'ın sözüyle kendine geldi. Daha dikkatli bakmasının ardından karşısındaki yaratıkların ne olabileceği sorusu kafasında aniden yanıtlandı. *Tek boynuzlu at?* Bu yaratıkları küçüklüğünden beri sadece kitaplarda görmüştü. Bir gün gerçekten görebileceği sadece hayaldi onun için. Onlar hakkında bildiği bilgilerden biri ise erkek çocuklarını pek hazetmedikleriydi.
"Dur bir dakika! Sen bunların erkekleri pek sevmediğini bilmiyorsun galiba. Her zaman bir bayan dokunuşunu tercih ederler. Bırak da ben gideyim." Bilmiş bir şekilde söylediklerinin ardından, Maglor'ın gitmemesi için tuttuğu kolunu bıraktı ve kendisi yürümeye başladı atların yanına. Bacakları heyecandan titriyordu neredeyse. Hayatında ilk defa bir Tek Boynuzlu At'a dokunacaktı. Atlara yaklaştıkça Maglor'ın da peşinden geldiğini duyabiliyordu, üstüne bastığı çalı seslerinden. *Ne meraklı çocuk!* Kendisinin de ondan az kalır bir yanı olmadığını pekala biliyordu; ama bunu düşünmek işine gelmiyordu. Atın yanına vardığında gözleri daha çok kamaşmıştı. Kaçmadığına sevinerek, yavaşça kolunu bembeyaz renkteki yelesine uzattı. Elleriyle yumuşacık tüylere dokunurken, at da bundan hoşnut kalmış gibi değişik sesler çıkarıyordu. Gülerek arkasına dönüp, Maglor'a hitaben;
"Evet, şimdi gelebilirsin. Bunların yavruları erkeklere pek aldırmazmış. Ona dokunabilirsin rahatlıkla." | |
| | | Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12124 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Geri: Ufak bir şaka.. Ptsi 11 Ağus. 2008, 21:48 | |
| "Durbir dakika! Sen bunların erkekleri pek sevmediğini bilmiyorsun galiba. Her zaman bir bayan dokunuşunu tercih ederler. Bırak da ben gideyim."
Mia'nın kolundan tuttuğu için duraksadı ve önüne geçip ilerlemesine izin verdi. Nasıl bir kızdı bu? Yasak ormana girdikleri için lanetler yağdırıyor, tehditler savuruyordu fakat bir unicorn görür görmezde önden gidiyordu. İstemsizce o ilerlerken arkasından sırıttı ve onu herhangi bir tehlike ihtimali ile karşılaşabileceği düşüncesiyle yalnız kalmasını engellemek için peşinden yürümeye başladı. Şimdi Mia atın yanındaydı ve hafif dokunuşlarla atı seviyordu. Ata gülümseyerek baktı ve Mia'nın konuşmasi ile gözlerini Mia'ya doğru çevirdi.
"Evet, şimdi gelebilirsin. Bunların yavruları erkeklere pek aldırmazmış. Ona dokunabilirsin rahatlıkla."
Bundan pek emin değildi işte Maglor. Tereddütte kalmıştı. Eğer o şey, tek boynuzlu atın yavrusu ise ve tek boynuzlu atın erkek elinden! hoşlanmadığı düşünülürse, yavrusuna dokunduğu an rahatlıkla ona karşı ayaklarını veya boynuzunu kullanmaktan çekinmezdi. Hafif endişeli bir ses tonu ile konuşmaya başladı. "İyi hoş diyorsun da, annesi izin verir mi?" Bir an bunu söylediği için kendi kendisine gülümsedi ve ellerini cebine atarak, tartan gözlerle büyük olanına bakmaya başladı.
Kızın dokunuşlarından hoşnut kalan tek boynuzlu at, sanki izin verirmişcesine Maglor'a bakarak gözlerini kırpıyordu. Bundan cesaretlenen Maglor gelişmiş olanın sağındaki yavruya doğru, onu ürkütmemeye çalışarak ilerlemeye başladı. Altın rengi tüyleri gecenin karanlığında bile belirgindi ve göz kamaştırıcıydı. İçinde istemsizce oluşan yavru tek boynuzlu ata karşı sevgisini fiziksel olarak göstermek için elini uzattı ve sırt kısmını okşamaya başladı. İlk başta tedirgin olarak geri çekilmek isteyen yaratık, ardından Maglor'a güvenebileceğini hissetmiş olmalıydı ki, yerinde durmuştu ve başını sağa çevirerek Maglor'a bakmaya başlamıştı. Yaratığın gözlerine baktığında ondaki masumiyeti açıkça görebiliyordu Maglor. Öyle ya, zaten bu masumların kanını kullananlar lanetli bir yaşam sürmeye mahkumlardı.
Bir süre daha yaratığın sırtını okşadıktan sonra, transa geçmiş gibi görünen Mia'ya sırıtarak baktı ve yavrunun yanından ayrılarak kıza doğru ilerledi. Kolundan tuttu ve kendisine doğru çekti. Şaşkın bakışlarına gülümseyerek karşılık verdi ve "Bunu benden duymak ilginç olabilir fakat hadi gidelim artık. Kötü birşeyler olabilir.." Belli etmemeye çalışsa da, az önceki ayak seslerinin yok olduğunu zannetse de, içinde bir endişe vardı. Kendisine birşey olacağından değildi bu elbette. Bu nedenle kızın kolunu bıraktı ve asasını kaldırarak *Lumos* diye mırıldandı. Asasından çıkan ışık yolu görmesini sağlasa da, yasak orman halkının dikkatini çekiyordu. Yerdeki dalların üstüne basmasından dolayı çıkan çıtırtılara aldırmadan ilerlemeye başladı.. | |
| | | Karyn Mia Silethe Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 175 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12072 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 15/05/08
| Konu: Geri: Ufak bir şaka.. Cuma 15 Ağus. 2008, 18:48 | |
| Minik ellerini, Unicorn'un kar beyazı yelesinin üzerinde gezdirirken az önceki üşümesinden eser kalmamıştı. Sanki yaratığın vücudundan kendi vücuduna ısı alışverişi oluyordu. Dokundukça içi ısınıyor, kollarına çarpan rüzgarı hissetmiyordu bile. Büyülenmiş gibiydi; özellikle hayvanın gözlerindeki merhameti gördüğü anlarda. Mia'nın dokunuşlarından çok hoşnut kalmış gibiydi; ne sesini çıkarıyor ne de herhangi bir ters tepki veriyordu. Unicorn'un güzelliğine kendini kaptırmıştı ki Maglor'ın sesiyle elini çekti birden.
"İyi hoş diyorsun da, annesi izin verir mi?" Gülümseyerek bi Maglor'a bir de anne Unicorn'a baktı. Hiç izin vermeyecek gibi durmuyordu. Mia'nın dokunuşlarından memnundu ve yavrusuna da Maglor'ın dokunmasını umursayacak gibi durmuyordu. "Baksana şuna, hiç kızacak gibi duruyor mu?" Mia'nın sözlerinden mi yoksa annenin bakışlarından mı kaynaklandı anlamadı ama; Maglor da harekete geçip altın renkte tüyleri olan yavrunun yanına geldi yavaşça. Davranışlarındaki ürkeklik belli oluyordu ki arada annesine bakmayı da ihmal etmiyordu Maglor. Aslında haklıydı; Tek Boynuzlu Atların nedense erkeklerden hoşlanmadığını, daha çok kız dokunuşundna hoşlandıkları her yerde apaçık yazılı olan bir şeydi. Bugün iyi taraflarına gelmişlerdi anlaşılan.
Maglor'ın yaratıkla ilgilenmesiyle kendisi de büyük olana döndü ve tekrar onu seyre daldı. Sabaha kadar bu güzelliği izleyebilirdi aslında; ama kolunu tutan çocukla birlikte tüm hayalleri de suya düşmüştü. Attan elini çekip, sinirli bir bakış attı Maglor'a. Onun konuşmasını dinlerken yüzündeki sinir şaşkınlığa dönmüştü. *Ormandan çıkmak mı?* Az önce buraya geldiklerine şikayet etse de atları gördükten sonra ayrılmak istemiyordu. Dudaklarını bükerek gitmek istemediğini belirten bir işaret yaptı ama Maglor bundan pek etkilenmemiş gibi çalıların üstüne basa basa ilerlemeye başlamıştı bile. Tek kalmak gibi bi düşünce korkutucu geliyordu küçük kıza. Son bir defa atlara bakıp onlara el salladıktan sonra hızla Maglor'ın peşinden koşmaya başladı. Ona yetiştikten sonra kolundan tutup durdurdu.
"Utanmasan beni burada bırakıp gideceksin. Bıraksaydın da atlara baksaydım son bir defa. Neyse çıkalım o zaman; çok istiyorsun madem." Kendi asasının ucundan da bir ışık demeti çıkardıktan sonra ilermeye başladı. Ayakları geri geri gidiyordu aslında. | |
| | | | Ufak bir şaka.. | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |