Tom Welling Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 53 Yaş : 31 Kan statüsü : Melez Galleon : 12142 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 09/04/08
| Konu: Tom Welling Ptsi 04 Ağus. 2008, 19:01 | |
| ADINIZ VE SOYADINIZ: Thomas Patrick John Welling
ASA: 11 inch, Hipogrif Tüyü, Okaliptüs Ağacı
SİHİRSEL SOY: Safkan
CİNSİYET: Erkek
FİZİKSEL ÖZELLİKLERİNİZ: Yaşına göre uzun boylu ve atletik bir yapısı olan Tom Welling, vücut yapısını babasından almıştır. Masmavi gözlerini ve koyu kahverengi saç rengini ise annesinden almıştır. Dersleriyle çok meşgul olduğu için sporlarla pek uğraşamasa da, formunu her zaman korumayı başarmıştır.
DIŞ GÖRÜNÜŞÜNÜZ:
KİŞİSEL ÖZELLİKLERİNİZ: Tom, başka bir ailenin yanında büyümüş olan, içine kapanık bir çocuktur. Sıkıldığı zamanlar, evin kütüphanesinden gizlice kitaplar yürütüp onları okurdu. Kendi yaşına göre çok kalın ve büyük kitaplar okuyan Tom, zeka konusunda her zaman üvey kardeşlerinin ağzının payını verirdi. Her konuda mantıklı düşünerek, mantıklı kararlar verir. Yerine göre cesurdur, ama aptallık denecek kadar cesur değildir. Kendini tehlikeye atmadan önce, mutlaka yapacağı şeylerin sonuçlarını düşünür. İkna kabiliyeti çok gelişmiştir. Sosyalleşme konusunda da çok iyidir. Yeni tanıştığı biriyle kolayca arkadaş olabilir. Arkadaşları konusunda çok seçici değildir. Tabi, şımarık ve kötü kalpli insanlardan her zaman uzak durmaya özen göstermiştir.
AİLESİ VE YAŞAMI: Kendi ailesi olmayan bir ailenin evinde büyüyen Tom, her anlamda yalnız bir çocuktu. Üvey anne ve babası ona kötü davranmıyordu, ama, insan gerçek anne ve babasıyla büyüyemeyince yine de kendini çok yalnız hissederdi. Bir de iki üvey kardeşi vardı tabi. İki tane şeytan demek daha doğru olurdu. Tom, her zaman böyle iyi kalpli insanların yanında böyle domuzların nasıl yetiştiğini çözememişti. Bu iki kardeşlerden biri kız, diğeri ise erkekti. Sürekli evde oyunlar oynayıp birşeyleri kırarlar, suçu da Tom'un üzerine atarlardı. Bir keresinde, çok değerli bir vazonun kırılmasıyla evde bir şangırtı kopmuştu. Mrs. Sullivan, merdivenlerden aşağı inerek bu olayın sorumlusunu sorduğunda, iki kardeş de Tom'u göstererek suçlayıcı bakışlar attı. Tom ise, yapmadığını söylüyordu, ama ikiye bir durumdaydı ve azınlıkta kalmıştı. Mrs. Sullivan ona ceza verecekken Tom, çok büyük bir öfke krizine kapıldı. Ne yaptığını bilmeden iki kardeşin üzerine doğru yürüyordu, ve vazonun kırık camları da tuhaf bir şekilde, havalanmış Tom'un arkasından geliyordu. Çocuklar, korkudan ağlayarak annelerinin arkasına saklandı. Tom ise, ne yaptığına şaşırarak kendine geldi. Kendine gelmesiyle de cam parçaları tekrar yere düştü.
O olaydan sonra Tom, hiç odasından çıkmadı. Yaklaşık bir hafta sonra, açık penceresinden içeri giren bir baykuş, Tom'a sarı parşömenden bir mektup verdi. Mektubun içinde, zümrüt yeşili mürekkeple üzerine 'Sevgili Mr. Thomas Patrick John Welling' yazılmış bir kağıt vardı. Bu kağıt, Tom'un hayatını sonsuza kadar değiştirecek bir kağıttı. Hogwarts Büyücülük ve Cadılık Okulu'na alındığını bildiren bir davetiye...
ÖRNEK RP:
Hogwarts Ekspresi durduğunda hava çoktan kararmıştı. Kompartımanların kapılarının teker teker açıldığı duyuluyordu. Tom, kendi kompartımanındaki Justin ve Kate'e baktı. İkisi de ne yapacak- larını bilmiyormuş gibiydiler. Tom, ayağa kalktı ve ikisine de 'Hadi-Gidelim' dercesine baktı. Üçü, kompartımanın kapısını açıp dar koridora çıktılar. Tüm öğrenciler kapılara saldırıp karanlık bir pe- rona adım attılar. Justin, hemen Tom ve Kate'i çekerek kalabalığın içinde ezilmelerini önledi. Tam rahat bir nefes almışlarken bir gürlemeyle yerlerinden sıçradılar.
"Birinci sınıflar! Birinci sınıflar buraya!"
Kocaman, kıllı bir surat, elinde bir gaz lambasıyla birinci sınıflara sesleniyordu. Neredeyse iki ada- mın boyunda, dört adamın genişliğindeydi. Üçü de ağzı açık bir şekilde dev adamın yanına gittiler. Dev adam, tekrar kalın sesiyle birinci sınıflara hitap etti: "Birinci sınıflar! Beni takip edin, hadi!"
Dev adamı takip ederek dik ve karanlık bir patikaya geldiler. Patika daracıktı. Yokuştan çıkarlarken Justin ve Kate'e baktı. İkisi de şok olmuş bir biçimde, etraflarını gözlüyorlardı. Tom, sağına ve so- luna baktı. Karanlıktan hiçbir şey görünmüyordu. Birden, önlerindeki adam, yürümeye devam ede- rek omzunun üstünden konuştu.
"Birazdan, Hogwarts'a ilk defa gireceksiniz. Birinci sınıflar, her zaman şatoya gölden geçerek girer."
Tom, ağzı açık, dev adama baktı. Ne yani, gölden mi geçeceklerdi? Bir an, çılgın bir düşünceyle yü- zerek geçeceklerini düşündü, ama Justin ve Kate'den 'Ooo' sesleri gelince, öyle olmadığını anladı. Karanlık, dar patika, kapkaranlık ve durgun bir gölün kıyısına açılmıştı. Gölün kıyısında, en azından on beş boş kayık hafif dalgalarla sallanıyordu. Gölün ilerisinde, kocaman dağın tepesinde, Tom'un hayatında gördüğü en büyük, en görkemli şato ışıldıyordu. Sayamadığı kadar kulesi ve penceresiyle, yıldızların altında büyüleyici görünüyordu.
"Herkes kayıklara binsin! Her kayığa dört kişi binecek!" diye seslendi dev adam. Tom, Justin ve Ka- te hemen en yakınlarındaki kayığa atladılar. Onların kayığına tanımadıkları bir kız daha bindi. Dev a- dam ise, dört kişilik yer kapladığından olsa gerek, bir kayığa tek başına rahatça binmişti.
"Evet, herkes oturduysa, İLERİ!"
Tüm kayıklar, dev adamın gürlemesiyle birlikte harekete geçerek, gölün yüzeyinde kayarak, şatoya yaklaşmaya başladı. Gittikçe büyüyen şatoya konsantre olmuş bazı öğrencilerin kafaları, gölün orta- sındaki yamaçtan sarkan sarmaşıklara çarptı. Gülemeyecek kadar heyecanlı olan Tom, kayıklar ka- ranlık tünellerden geçerken nefesini tuttu. Kısa bir süre sonra, kayıklar, şatonun altında bulunan bir yeraltı rıhtımında durdular. Dev adamla birlikte öğrenciler, kayalara tutunarak kayıklardan çıktı.
Dev adam, lambasını sallayarak öğrencilere gelmesini işaret etti. Dev önden, öğrenciler de arkadan yürüyerek geçide tırmanmaya koyuldular. Devin her adımı, öğrencilerin üç adımına eşit olduğu için koşmak zorunda kalıyorlardı. Kısa bir süre sonra, düzgün bir çimenliğe çıktılar. Şato, tüm ihtişamı ile karşılarında duruyordu. Hemen dev adamın arkasından koşturarak taş basamakları tırmandılar ve, meşeden yapılmış, muazzam bir kapının önünde durdular. Dev adam, dev yumruklarıyla kapıya üç kere vurdu. Kapı hemen açıldı. Karşılarında, uzun boylu, siyah saçlı bir cadı duruyordu. Sert yü- zü, öğrencilerin üzerinde gezindi. Gözlüklerinin ardındaki gözü kısılmıştı.
"Teşekkür ederim Hagrid. Bundan sonrasını ben devralırım." dedi kadın.
Kadın, öğrencilere takip etmelerini işaret ederek onları Giriş Salonu'na götürdü. Giriş Salonu, me- şalelerle aydınlatılmış, kocaman bir salondu. Tavanı sanki sonsuza kadar uzanıyor gibiydi. Kapının sağ tarafındaki merdivenler, üst katlara çıkıyordu, ve daha garibi, hareket ediyorlardı. Girdikleri ye- rin karşısındaki muazzam kapının ardından uğultular ve sesler geliyordu. Herhalde büyük öğrenci- ler orada bekliyordu. Tom, oraya yürümeye hamle etti, ama kadın onları sol taraftaki boş bir odaya götürdü. Tüm öğrenciler, kadının karşısında titreyerek beklemeye koyuldular.
"Hogwarts Büyücülük ve Cadılık Okulu'na hoş geldiniz. İlk ders yılınız başlamadan önce, Büyük Sa- lon'da yıl başlangıcı şöleni yapılacak. Ama öncelikle, seçim yapılacak. Seçimde, birinci sınıfların han- gi binalarda kalacağı belli olacak. Okulda dört bina var: Gryffindor, Ravenclaw, Hufflepuff ve Slythe- rin. Okulda eğitim gördüğünüz süre içinde binanız, eviniz gibi olacak. Tüm vaktinizi binalarınızla ge- çireceksiniz, derslerinize kendi binalarınızdaki öğrencilerle birlikte gireceksiniz. Dört bina da çok soy- lu büyücüler ve cadılar tarafından kurulmuştur. Bu yüzden, onların yüzlerini kara çıkarmamaya ça- lışın. Yıl içindeki iyi davranışlarınız binalarınıza puan kazandırır. Kötü davranışlarınız ise binalarınız- dan puan düşürür. Şimdiilik bilmeniz gerekenler bunlar. Şölene başlamak için beni takip edin."
Kadın, muazzam nutuğundan sonra odadan çıkarak tekrar Giriş Salonu'na girdi. Sonra da hemen solundan Büyük Salon'a yönlendi. Tüm öğrencilerden hayret ve saygı dolu mırıltılar yükseldi. Tom ve Justin birbirlerine bakarak, 'Vay be' dediler. Tom'un hayatında görmüş olduğu ve görebileceği en görkemli salona girmişlerdi. Her binanın öğrencilerinin oturduğu dört uzun masanın ilerisinde, öğretmenlerin bulunduğu başka bir uzun masa vardı. Masaların üzerindeki tabaklar, altından ya- pılmıştı. Burası, Giriş Salonu'nun aksine meşalelerle değil, havada uçuşan yüzlerce mum tarafın- dan aydınlatılıyordu. Kadın, yine kendisini takip etmelerini istedi. Tom ve diğerleri, kadının arkasın- dan yürüyerek öğretmenlerin bulunduğu masanın önüne geldiler. Şimdi, tüm öğrenciler onlara ba- kıyordu. Kıpkırmızı kesilen Tom, önce yere baktı. Sonra da tekrar kafasını öğrencilere çevirdi. Öğ- rencilerin yanlarında yarı saydam, kasvetli, Tom'un hayalet olduğunu düşündüğü kişiler vardı. Ö- zellikle yeşil flamaların bulunduğu masada bulunan, cüppesinde şupheli bir şekilde kan lekesi gibi bir leke olan hayalet, çok korkutucu görünüyordu. Tom, hayaletten gözlerini kaçırarak tavana bak- tı. Yine küçük çaplı bir şok yaşadı. Bir an, Büyük Salon'un gökyüzüne açıldığını sandı, ama sonra- dan, bunun sadece bir büyü olduğunu hatırladı. En azından Hogwarts: Bir Tarih öyle söylüyordu.
Kafasını tekrar indiren Tom, önlerinde dört ayaklı bir tabure gördü. Taburenin üstüne de sivri bir büyücü şapkası oturtulmuştu. Bu şapka, eski püskü, yamalı ve kirliydi. Şapka, dört bir yana dö- nerek etrafındaki öğrencilere ve profesörlere selam verdi. Sonra yeniden sessiz ve hareketsiz bir şekilde durdu. Elinde bir listeyle tekrar ortaya çıkan kadın, birkaç adım öne çıktı.
"Adını okuduğum öğrenciler tabureye oturup Seçmen Şapkayı kafasına geçirecek. Seçmen Şapka da sizi hangi binaya koyacağına karar verecek. Amber, Kate!"
Kate, upuzun saçları arkasında dalgalanarak, tabureye oturdu ve şapkayı kafasına geçirdi. Şapka, Kate'in kafasına oturduğu anda hareket edip sessizce ağzını oynatmaya başladı. Kate ise, kafası- nı onaylarcasına salladı.
"RAVENCLAW!" diye bağırdı şapka. Mavi flamaların bulunduğu masadan alkışlar yükseldi, Kate de Ravenclaw Masası'nda bir yere oturup, gülümseyerek seçmeyi izlemeye başladı. Seçme töreni, ay- nı hızla devam etti. Tanıdığı ikinci kişi olan Justin de Ravenclaw'a seçildi. Tom, Ravenclaw'a seçil- mek için elinden geleni yapmalıydı.
Tüm birinci sınıflar yerlerine oturunca sıra son kişiye geldi. "Welling, Tom!" diye bağırdı kadın. Tom, zarafetle tabureye oturup yamalı şapkayı kafasına geçirdi. Şapka, kafasının içinde konuşmaya baş- ladı. "Zeki birisin, buna şuphe yok," dedi ciddi bir tonla. "Seni koymak için çok düşünmeye gerek yok." diye devam etti. Ve sonunda bağırdı. "RAVENCLAW!"
Tom, sevinçten neredeyse zıplayarak, Ravenclaw Masası'na oturdu. Seçme Töreni bitmişti. Şimdi, şölen başlayacaktı. Öğretmenlerin bulunduğu masanın ortasında, taht gibi bir koltukta oturan, gü- müşi saçı ve sakalı beline kadar uzanan, kemerli burunlu, masmavi gözlü, uzun boylu yaşlı büyü- cü ayağa kalktı. Tom, onu hemen tanıdı. Bu, okul müdürü Albus Dumbledore'du. Albus Dumbledo- re, masmavi gözlerini öğrencilerin üstünde gezdirerek, kollarını iki yana, öğrencileri kucaklarcasına açtı ve konuşmaya başladı..
"Hogwarts'ta yeni bir yıla başlıyoruz. Hoş geldiniz. Yeni yüzler, sizi aramızda görmek ne güzel. Es- ki kurtlar, sizleri de öyle. Nutuk çekmenin de bir zamanı var, ama şimdi zamanı değil. Yumulun!"
Çoğu kişi ayağa kalkıp alkışladı. Tom, gülmemek için kendini zor tutuyordu. Gözlerini kırpıştırarak Justin ve Kate'e baktı. Onların da bakışlarına karşılık vermesini bekliyordu. Ama ikisi de, tabakla- rına büyülenmiş bir şekilde bakmakla meşguldüler. Tom, masaya baktı, ve şaşkınlıktan küçük di- lini yuttu. Masadaki tüm tabaklar yiyeceklerle doluydu. Hayatında hiç yemediği yemeklerle pirzo- lalar, patates cipsleri, kızartmalar, sosisler, sucuklar, kızarmış etler, piliçler ve dahası. Justin, Ka- te ve Tom, gülerek birbirlerine baktılar ve hepsi birbirinden lezzetli olan yemekleri yemeye koyul- dular. Tom, artık gerçek evini bulduğuna inanıyordu. | |
|