Ad Soyad: Aléida Emilié Widmore
Karakter Hakkında Ön bilgi:
Çabuk kavrayan zeki birisidir. Ona verilen işleri her zaman en iyi şekilde yapmıştır. Yinede asasının bir hareketiyle işini halletmek ister . Ona öğretilen şeyleri tekrarlamadan pratik bir şekilde anlar ve bir daha unutmaz. Uzun zaman önce mezun olmasına rağmen birçok büyünün ve iksirin nasıl yapılması gerektiğini , malzemelerini ezberden bilir. Övünmekten hoşlanmaz. Kesinlikle ZAY , kofti , muggle ayrımı yapmaz ama herkesi arkadaşı olarak kabul etmez. Lafı dolandırmayı sevmez , açık sözlüdür. Güzel yalan söyleyemesede iyi bahane bulur. Bu alışkanlığı kullanmamasına rağmen nerde nasıl edindiğini hala anlayamamıştır. Ama haminnesi bunun ona doğuştan verilmiş bir özellik olduğunu söyler.
Başkalarının işine karışmaktan hoşlanmaz , başkalarının da kendisini aynı şekilde rahatsız etmemesini ister. Hoşlanmadığı şeyelr uyarılara rağmen devam ederse karşıdaki kişiye sert bir şekilde öğretir . Kendini beğenmiş kişilerden nefret eder. Emi'e göre sadece kendisi ve sevdikleri üstündür. Tanımadığı bir kiişinin gönlünü nasıl feth edeceğini bilir. Espirili ve canayakındır. Aynı zamanda tanımadığı kişilere bir buz kadar soğuktur. İnsanlarla tartışmayı sevmez ama gereğinde dersini vermesini iyi becerir.
İstediğiniz Mevki: Şifacı
Örnek Rp:
Uyku , uyku , uyku.. Şuanda istediği tek şey uykuydu. Zaten Emilié geleceği düşünmezdi. Onun için önemli olan şimdiki istekleriydi. Anneisni onun isteklerini her zaman yerine getirmişti. Ama şuanda yalnızdı , aslında Emi inkar etsede hep yalnızdı. Kimsenin ailesini tanımak yada bilmek istemiyordu , ailesini anlatanlardan tiksiniyor. Babaları ön planda olan kişilerle arasına mesafe koymaya özen gösteriyordu. Ne kadar söylemese de herkes biliyordu.. Em'nin babası yoktu.. Elbetet biyolojik bir babası vardı , ama kimdi onu birtek cadı annesi bilirdi. Oysa Haminnesi ölene kadar bu baba konusuna fazla takılmazdı. Doğruya o zaman Emi için annesi de yoktu. Sadece büyükannesi ve hayal dünyası vardı. O öldüğünde hiç göz yaşı dökmemişti , oysa o ruhunun diğer parçasıydı. Bu yanı Valentiné teyzesine mi benziyordu? Ama ona benzemesi imkansızdı.. Ona benzeseydi teyzesi onu severdi. Svet teyzesi hariç onu ailede sevenler azdı. Sanki o babasız büyümekten zevk alıyordu. Şu lanet olasıca yatakhanede aslında bir sürü arkadaşı vardı.. Var değil , vardı.. Çünkü kendini büyülere ve iksirlere adamış , bunu yaparken arkadaşlarını ihmal etmiş hatta onlarla görüşmeyeceğini düşünüp pis şakalarına alet etmişti. Şimdi hepsi kafa dengi tiplerdi.. Olsun , Emilié'nin kimseye ihtiyacı yoktu. Tek başına maceralar yaşayabilirdi. Mesela bu geceyi isterse bahçede geçirebilir , bunu kimsenin ruhu duymazdı. Suratına yayılan gülümsemeye engel olmaya çalışmadan siyah yorganı üzerinden sıyırdı. Parmak uçlarında ilerleyerek yatağının başucunda duran üzeri gümüş desenlerle kaplı siyah gecede kaybolan sandığının başıan geçti. Dokunmasa havada gümüşi şekiller var sanırdı. Üzerinde duran eşyaları yavaşça yatağının üzerine bırakıp sandıktan sessizce cüppesini çıkardı. Eğer bu yaramazlıkları devam edecekse düzenli olmalıydı. Elbiselerin üzerine eşya koymak ses çıkartırdı. Gerekli eşyalar gerekli yerlerde..
Geceliğini çıkarıp yatağının üzerine attı ve üstünü hızla giyindi. Daha demin dediği düzeni iki dakika geçmedne unutmuştu. O gecelik hiçbir zaman katlanmayacaktı , asasını yastığının altından alıp ayağına ayakkabılarını geçirdi. Beyaz parkelerin parladığı zeminde ayakkabılarını gıcırdatmadan yürümeye başladı. Hademe okula yeni alınmıştı , zaten garip bir aile olduğu en baştan belliydi. Ama Tanrı aşkına güzel temizlik yapılıyordu. Hem bir kofti ancak yerleri temizlemeliydi. Karşısındaki koftilere nasıl davranılır dersi veriyormuş gibi başını geriye savurdu. Sol gözünü kapatan perçek geri çekilmiş daralmış salon bir anda daha geniş oluvermişti. Maçlarda mutlaka saçlarını toplamalıydı. Bu nerden aklına gelmişti bilmiyordu ama bunu kesinlikle yapmalıydı. Yürürken gözlerini açık tutmaya çalışarak gerindi. Elbette gözleri kapanmıştı ama birşeyi denemek bile önemliydi. Hele de Emilie gibi üşegeç bir kız için.
Şöminenin alevinin sardığı ortak salon boş ve ürkütücüydü. Alevin hareketleriyle gölgeler değişiyor. İlk kaçma girişiminde birine yakalanma duygusu süreki gözlerinin etrafı taramasına yol açıyordu. Annesinin anlattığı gibiydi. Etrafa dikkatli bakması onun anlattıklarını aklına bir bir getiriyordu. Koltukların arkasındaki çıkış kapısı , kızlar yatakhanesinin önündeki beyaz şömine.. Salzar'ın ana rengi olan üç renkle döşenmiş ihtişamlı salon.. Gri , yeşil i siyah.. Beyaz şömine sayılazsa. Özgürlük hissini en çok veren Salazar Slytherin'in portresiydi. Evet hareketli değildi ama sanki Emilie'ye bakıyor ve onun gibi bir Slytherin öğrencisi olduğu için çok mutlu olduğunu kapalı dudaklarının arkasından fısıldıyordu. Bakışlarını ondan çevirip çıkış kapısına yöneldi ve nemli koridora kendini bıraktı , içerde biraz daha kalması heralde bütün geceyi orda geçirmesine neden olurdu. Yeşil ve gri o kadar güzel parlıyordu ki..
Koridor nemli ve loştu. Köşelere yaklaşıldığında gölgeler artıyor , ayak sesinin yankısı süreki arkasına ve önüne dönmesine yol açıyordu. Asası ise serinliğe rağmen terlemiş avuçlarının arasındaydı. Şuanda korkmuyordu aksine bu özgürlükten zevk alıyordu fakat kulağına gelen bir ses onun rahatsız olmasına yol açıyordu. Merdivenleri hızlıca tırmanmaya başladı. O ses hala arkasından gelirdu.. Bu yankıdan farklıydı , süpürgeyle uçarken bu sesi duyardı.. Tabi ya arkasında bir hayalet vardı. Kaymamaya çalışarak birinci kata çıktı ve önüne gelen ilk heykelin arkasına kendini attı. Birkaç saniye sonra önünden oldukça çirkin yüzlü , asil elinde kılıcıyla sessizce gülümseyen bir hayalet geçti. Kırmızı giysisiyle kendini diğer beyaz giyimli hayaletlerden ayırıyordu. Eğer ona yakalanırsan bütün okul çıkacak çıngarı duyar, aşağıya indikelrinde Emilie'yi duvara cüppesinden asılmış imdat diye bağırırken bulurdu. Eliyle ağzını kapattı ve hayaletin hızla ilerlemesini bekledi. Acaba onu duymuş muydu? Duymasa niye etrafına öyle bakınsın ki.. Koridorun sonuna geldiğinde Emilie'nin bu katta olduğunu anlayacaktır. Yere oldukça yumuşak basmaya çalışarak hızlı adımlarla karşıya geçti. Hayalet birşey sezmiş olmalıydı. Açık kalması garip olsada açık kalmış pencereye doğru ilerledi ve kendini pencereden aşağıya attı;
-"Ahhhh.."
Bunu dudaklarını ısırarak söylemesi fazla gürültü çıkmamasına neden olmuştu ama bir çalının içine düşmüştü ve canı acıyordu. Hiç hareket etmeden gövdesinin yarısı duvardan dışarı çıkmış hayalete baktı. Bu laftan da anlamazdı , bazen Gry. hayaletine sempati duyuyordu.. Bazen mi? Oysa bu sempati yeni ortaya çıkmıştı.. Ne olursa olsun çok mutluydu. Okul kurallarını zevkle çiğnemiş kapısı kapalı okuldan çıkmayı başarmıştı. Müdürenin odasına taş atıp kaçtığını ilan etmek istiyordu. Elbette bunu gerçekleştirmeyecekti. Hayalet etrafına bakınıp fazla gürültülü olmayan bir kahkahayla görüş alanından çıktı. Kahkahaların uzaklaşmaını bekleyip çalıların arasından çıktı. Yanağı çizilmişti ve beli ağrıyordu. Bu ne lanet şeydi? Yine de zafer sırıtışıyla bahçeye doğru yürümeye başladı. Şimdi ne yapmalıydı? Keşke yanında bir arkadaşı olsaydı o zaman daha çok eğlenebilirdi. O da nesi ilerde yürüyen biri mi vardı? Yoksa Emilie mı yanlış görüyordu. Çocuğun başı ona bakan kız döndü. Emilie'nin içini buz gibi soğutan donuk bakışları ve garip sırıtışı vardı. Oysa bu çocuk Ravenclaw'a seçilen kendini ZAY'a adamış sıcak gülüşlü genç değil miydi? Nasıl bu kadar itici olabilmişti.. Elbette ZAY olmak bir iticilik nedeniydi ama bu suratta rahatsız edici olan farklı birşeydi.
Başını çevirip yoluna dümdüz devam eden çocuğu gözleriyle izlemeye başladı. Acaba bu çocuk ZAY görünüşlü ölüm yiyen falan mıydı? Ve Yasak Orman'a mı giriyordu? Acaba orada ne yapacaktı? Bu kimin umrundaydı? Emilie tabiki de onun arkasından gitmeyecekti. Daha aklını peynir , ekmekle yememişti. Okuldaki ilk günleri ve ilk yılı için çiğneyecek kurallar sınırını yeterince geçmişti. Neden onda annesini görüyordu.. Benzemeleri değil.. O bakışlar evet .. Annesi gibi o da uyur gezerdi. Ve geceleri dayıları Yasak Ormanda av için gezerlerdi. Bir çocuğa zarar vermek onların sonu demekti.. Ayrıca bu bilmiş çocuğun başına bela olmak istiyordu. Bunun için onun canlı olamsı gerekirdi. Ayrıca vampir olmaması.. Biraz geriden çocuğu takip etmeye başladı. Hiç girmediği bu yer gerçekten ürkütücüydü. Annesinin anlattığına göre olay bazı yaratıklarda biterdi. Eğer çevrede at-adam gibi koruyucular geziyorsa orada pek yaratık olmazdı. İyide onların ne tarafta olduklarını tahmin edemeyecek yaştaydı. Belki de o lanet çocuğun canı cehenneme olmalıydı. Zikzaklar çizerek ilerliyordu. Burayı tanır gibi bir yanı vardı.. Ama bunun garantisi yoktu. Çocuktan gözünü ayırıp asasını diğer eline aldı ve terli avucunu cüppesine sildi. Aman Tanrım.. Her taraf karanlıktı. Yuvarlaklar çizen bu lanet çocuğu niye keriz gibi takip etmişti. Off ordan birşey mi geçmişti? Dayım buralarda mıdır? Dayı.. Tekrar adının Tom olduğunu düşündüğü çocuğun arkasından ilerlemeye koyuldu. Ama görüş alanından çıkmıştı. Onu mutlaka bulmalıydı. Hızlı adımlarla ilerlemeye başladı.
Deminden beri yavaş ilerleyen çocuk koşmuş muydu? Nerdeydi? Artık nerede olduğunu bulabileceğini sanmıyordu.. Bu lanet olasıca yerin gündüzü de böyle olmalıyd. İyice yolunu şaşırmadan geri dönmek istiyordu. Arkasını dönüp aşağıya doğru ilerlemeye başladı. Islak toprakta ayak izleri kalabilirdi. Asasını iyice kavrayıp yere baktı , yere bakmasıyla kaskatı kesilmesi bir oldu. Daha iki dakika önce geçtiği yerde ayak izlerinin üzerini başka izler de süslemişti. Belki de biraz daha geç o noktaya varsaydı o yaratık üzerinden geçip onu parçalayacaktı.
-"Kim var orda?.."
Demek Tom uyanmıştı. Ama bir sorun vardı. Ağaçların bulunduğu tarafa yani boş tarafa bakıyordu. Oysa tehlike tam arkasındaydı.. Tehlike.. Kendisini tehlike olarak göstermek hoşuna gitmişti. Birnevi motivasyon.. Gülümseyip yerde gördüğü ilk dalı aldı. Nede olsa hertaraftan uğultular geliyordu ve ıslak toprak sisle birleşip sesi emiyordu. Tom'un sırtına vuracaktı ama bu tehlikeli oalbilirdi. Arkasında olması aynı zamanda dezavatajdı. En iyisi önlemli bir merhabaydı. Kolunu yakalamya hazır birşekilde;
-"Sizin orada yol arkadaşlarına böyle kaba davranılıyor demek.."
Bunu demesiyle eğilmesi bir oldu. Biraz sonra başının üzerinden bir sihir geçti. Yavaşça ayağa kalkıp buz mavisi gözlerini gencin gözlerine dikti. Bu çocukluktan gelen bir alışkanlıktı.. Benimle konuşurken yüzüme bak.. Gülümseyip;
-"Bir dahaki sefere arkana bakmayı unutma ve karşındakinin armut gibi orda senin asanı çevirmeni bekleyeceğini sanma.. Ayrıca uyur gezersin.. Hakkında en iyisi kendini yatağa bağlaman olur.. Tabi ebediyen bağlarsan da karşı çıkmam , emin ol.. "
edit: Onaylanmıştır. Rütbe en kısa sürede ayarlanacaktır. - A.C.D.