Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Dükkan Başvuruları

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Amortentia Cécile Derwent
Emekli Cadı
Amortentia Cécile Derwent


Kadın
Ruh hali : Dükkan Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 1343
Yaş : 32
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 13570
Ekspresso Puanı : 24
Kayıt tarihi : 26/08/06

Dükkan Başvuruları Empty
MesajKonu: Dükkan Başvuruları   Dükkan Başvuruları Icon_minitimeCuma 08 Ağus. 2008, 11:50

Diagon Yolu
Kırtasiye Dükkanı
Kaliteli Quidditch Malzemeleri
Ollivanders Asa Dükkanı
Obscurus Kitapçısı
Sihirli Hayvanevi
Madam Malkin'in Her Duruma ve Her Renge Uygun Cüppeleri Dükkanı
Scrivenshaft'ın Tüy Kalem Dükkanı
Florean Fortescue'nin Dondurmacısı

Binbir Çeşit Baykuş Dükkanı
Kazan Mağazası
Büyük Büyücü Aktarı (Slug & Jiggers Aktarı)
Çatlak Kazan
Scrivenshaft'ın Tüy Kalem Dükkanı

Godric's Hollow
Jamilia Bastet Restorant - Sahip, Garson
Cafe de Musico Danielo - Sahip, Garson
Floria Pastanesi - Sahip, Garson
Patisserie de Ophélia - Sahip, Garson

Hogsmeade
Domuz Kafası
Dervish ve Gangles
Üç Süpürge
Zonko'nun Şaka Dükkanı
Balyumruk Şekerci Dükkanı
Madam Puddifoot'un Çay Dükkanı
Bağıran Baraka
Apothecary
Büyük Fıçı
Gladrags Büyücü Giysileri

Knocturn Yolu
Karanlık Sofra
Exuo Vexillum Bestia
Caliginosus Pagina Kitapçısı
Borgin&Burkes

Subven Meydanı - Muggle Meydanı olduğundan bir büyücüyü değil Muggle'ı canlandırmanız gerekmektedir.
Camomile Pastanesi - Sahip, Garson
Flyra Fast Food - Sahip, Garson
Lyria Kitapçısı & Müzikevi - Sahip, Tezgahtar
Turque Giysi Mağazası - Sahip, Tezgahtar
Viccy's Dondurma Dükkanı

Dükkan Sahibi olmak istiyorsanız;

Ad Soyad:
Karakter Hakkında Ön Bilgi:
İstediğiniz Dükkan:
Örnek Rp:

Formunu eksiksiz biçimde doldurup bu başlık altına göndermeniz gerekmektedir. Yeni bir dükkan açmak için aktifliğiniz ve rp'lerinizle kendinizi kanıtlamanız gerekmektedir. Yeni üyeler kesinlikle böyle bir başvuruda bulunamazlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164/amo
Aurora de la Poer

Aurora de la Poer


Kadın
Mesaj Sayısı : 1
Yaş : 34
Kan statüsü : -
Galleon : 11864
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 26/08/08

Dükkan Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Dükkan Başvuruları   Dükkan Başvuruları Icon_minitimeÇarş. 27 Ağus. 2008, 00:07

Yeni üyeler başvuramaz gibi birşey gördüm, zira yetişkin bir karakter açmak için başka sitelerde de kullandığım bir kurgu ile başvuruyorum. Kendime uygun başka biryer bulamadım ^_^

[...]

Ad Soyad: Aurora de la Poer
Karakter Hakkında Ön Bilgi: Geçmişi karakter kartında belirtsem ^_^'

İstediğiniz Dükkan: Aslında kurgum hazır Knockturn Yolunda "Ab Antiquo" isimli Pup&Restaurant karışımı bir yer açmak isterim. Kendisine ait ufak bir iksir bölümü ve kütüphanesi de bulunacaktır.

Örnek Rp: -Bir hikaye yazmadım fakat, daha önce yaptığım RPlerden bir dialog yolladım-


Başını, yaslamış olduğu buz gibi camdan çekerek biraz önce buruşturup yan koltuğa fırlattığı kağıda istemsizce tekrar çevirdi. Onu evinden, parçalanmış ve anlamsız bir boşlukta da olsa sevdiği ailesinden, neredeyse tüm yaşamından koparmaya yetmiş o lanet kağıdı bir kere daha görmek istemişti sadece. Oysaki nedenini kendisi bile bilmiyordu, farkında olduğu tek şey; ağzından savrulan lanetli sözlerdi... Hemen hemen bir saatlik mesafeden yola çıkmışlardı fakat bir asırdan farksız gibiydi. Arabanın siyahi camı açılıpta ön koltuktan bile olsa sesini duyurmayı başarıp, içine sığdıramadığı mutluluğu yüzünden sözcükleri seri ve gevelermişcesine söyleyen Henry'yi farkedene kadar yorgunluğunu, isteksizliğini ve hiçte arzulamadığı bir amaç için evinden, sevdiklerinden ve en önemlisi aşık olduğu ülkesi Rusyadan kopuşunu tekrar tekrar düşünüyordu...

"Bayan Arcadiévitch! İşte geldik. Ha-hay! İşte expresin ilk kıpırtıları." birden işittiği sözlerle ve hemen ardından gelen kapı sesleriyle tarifsiz bir irkilme ve sinirlenme anı yaşamış gibi hışımla arabadan inmesi için nezaketen kapıyı aralayan Henry'e tek kaşını kaldırarak ufak ama soğuk bir gülümsemeyle karşılık verdi. Bu neşesine hiç anlam veremediği gibi susması gereken yerde şaklabanlık yapmaya devam etmesi ve kendisini omuzlarından tutarak sarsması onu çileden çıkarmaya yetiyordu bile... Hele kendisinin hiç hoşlanmadığı o kaba sesi?! Henry'nin yanından bir an önce uzaklaştırılması için en büyük etken olmaya bile hazırdı Sherise'ın gözünde...

İki metreye yakın boyuyla uyumlu zayıf ve solgun bir yapısı olan Isaiah, kanter içinde arabaya yüklenmiş valizleri indirmekle uğraşıyordu. Omuzlarına dökülen açık sarı saçlarını geriye savurup, alnından boşalan terler yüzünden kendisini rahatsız etmeye başlayan yuvarlak çerçeveli gözlüklerini katlayarak cebine iliştiren bu beyin hali Sherise için yadırganamayacak kadar sevimli bulunuyordu. Hemen hemen 20'lerinin başında olmasına rağmen öyle asil, öyle kibar ve olgundu ki! Hayran hayran gün boyu onu izleyememek Sherise'ın özleyeceği bir çok zevkten biriydi. Açıkça ona büyük bir ilgi beslediği görülebiliyordu... İnce sesiyle ayağına düşen çanta yüzünden ufak bir yaygara koparan Isaiah için birden endişelenerek, kulağının dibinde hala gevezelik eden ve ne dediğini kendisinin bile anlamadığı Henry'e dönerek "Lütfen gevezeliği bırakıp ona yardım eder misiniz?!!" diye çıkışan Sherise endişeli ufak adımlarla Isaiah'ın yanına yaklaşarak acıyla kısılan açık mavi gözlerine baktı. Ne hissettiğini anlamaya çalışıyor, anladıkça da aynı hissi yaşadığını belirtmeye çalışıyordu. Eğilerek genç adamın ayağına düşen siyah kadifemsi çantayı alan Henry'nin vermiş olduğu: "Vay canına bayan Arcadiévitch'in taş koleksiyonu Isaiah'ın ayağını çiğnediiii!" gibi aptalca ve çocukça bir tepkiden sonra esen soğuk rüzgar herkezin suspus olmasına yetmiş gibiydi. Kafasına yediği acı dolu darbeden sonra mıymıntı bir uşak gibi davranıp kızaran yüzüyle cüssesinin iki katı valizleri taşımaya başlayan Henry'nin gitmesi herkezi rahatlatmaya yetmişti. Öyle ki Isaiah bile acısını unutup kıkırdıyor, genç şoför çekilmesiyle arkasında beliren ve darbenin sahibi olduğu anlaşılan bay Alexis Arcadiévitch, her ikisininde yüzüne bakıp işbirlikçi biri gibi gülüyordu...

Babasının işlerinden fırsat bulup gelebilmesi bile Sherise'ı mutlu etmeye yetmişti fakat Henry'i haklaması daha büyük bir onurdu! İpeksi bir his yaratan, kaliteli, Fransız danteliyle sarmalanan incecik ve güçsüz görünümlü kollarını babasının boyununa dolayarak ürkekçe bakışlarıyla ona Fransızca birşeyler fısıldıyor arada Rusça riskli "siz" diyerek hitap ediyordu. Olumlu manada başını sallayan babasının verdiği her tepkide daha da şevklendiği belli olan Sherise, mutlulukla aydınlanan yüzünü Alexis'in omzuna dayıyordu. O sırada bir yandan kızına sarılıp bir yanda da taşınan eşyaların içeriği hakkında uzaktan uzağa tahmin yürüten Bay Arcadiévitch, şaşkınlıkla, korunması veya kurnazca görünmemesi için sarılan pikapı, hemen ardından valizden ayrılamayacak kadar iyi kamufle edilmiş, Mara'nın bulunduğu kafesi farketmesi bir anda kızın kollarını tutarak kendinden çekmesine yol açmıştı. O iri cüsseli kadın Henry'e çapıp pikapın neredeyse düşmesine sebebiyet vermemiş olsaydı onu farkedemeyecekti. Mara'yı farketmesi ise tamamen tesadüfiydi. Kafesi taşıyan Isaiah'ın kedilere olan alerjisi ve hemen ardından gelen alışılmadık sıklıklarda ki hapşırığı yakalanmalarına sebepiyet vermişti. "Lamia? Pikapı mı ve emektar kedimiz bayan Mara'yı nereye götürüyorsun, kuzum?" diye cevabının herkez tarafından bilindiği ama kimsenin söylemeye cesaret edemediği bir soru sormasına sebep olmuştu. Tabi ki sorusu yanıtsız kalmamıştı. Sıkıntı veren bir sıcak bastığını hisseden Sherise geçen senelerden tanıdığı bir dükkan sahibi olan Edward Arakune Lawrance'ın ismini kekeleyerek, ilginç bir cevap vermek zorunda kalmıştı... Mara'dan ayrılamayacak olduğunu da ısrarla Rusça bir şiirin yalvaran dizeleriyle anlatmaya çalışıyordu...

Ciddi bir ifade takınan babası trene doğru kızıyla birlikte yürüyordu, valizleri, eşyaları kompartımana çoktan yerleştirilmişti bile. Zarif bir hareketle kızına yaklaşarak eline tutuşturduğu kitapla sadece ikisi arasında anlaşılabilecek birşeyler söylemek istemişti. "İlham kaynağım Dante. Cehennem'in 9 katı..." demesiyle birden duraksamasına sebebiyet verdiği kızına bakarak Rusça-Latince "Lamia Artık gitmen gerekiyor, zamanının kıymetini iyi bil. Ad majorem Dei gloriam*(1)" diyerek usulca gülümsedi. Sadece samimiyeti, kendine özgü çılgınlığı ve geçmişlerinin şuan kendilerine hissettirdiği buruk karanlık vardı. Son birkez sarıldığı babasının kulağına soğuk ve titrek bir sesle "Bu benim cehennemime yapılan tek yönlü bir sefer babacığım." diyerek onu üçer kere öptü ve onunda kendisini alnında son bir kere öpmesine izin verdi. Hemen arkalarında hiperaktivite kokan hareketleriyle bitiveren Henry'nin şeytani gözleriyle karşılaşınca tekrar eski duygusuz tavrını takınan Sherise "Tatillerde gelmeyi isterim, tabi ki işleriniz dolayısıyla bu şehirde daha fazla kalabilirseniz." Çok kısıtlı zamanı bulunan ve tatil gibi toplantıları soğuk ve üşütük kişiliği yüzünden anlamsız bulmasına rağmen tek varlığı gibi gördüğü kızı için Alexis'in gözleriyle cevapladığı olumlu yanıtı tatmin etmeyici bulan ve her fırsatta varlığından insanları haberdar etmek için insan üstü bir çaba harcayan Henry "Bay Arcadiévitch yoksa bile biz varız canıııım.. Hemen şuracıkta oturuyoruz nede olsa.. Bayan Martha, bay Ichabod, en önemliside bayan Nyx..." diyerek şehrin en sarp bölgesindeki şato benzeri evin yolunu, ardından evin olduğu tepeyi sanki çok yakın bir yermiş gibi göstererek kendisine gülünmesine sebebiyet veriyordu.

Trenin kulakları tırmaladığı kadar hoş gelen ıslığıyla birlikte artık gitme vakti iyice yaklaşmıştı. Önceki senelerde olduğu gibi bu sefer ne hoştu ki babasının işleri onu çağırmıyor, tren gidene kadar kalmalarına izin veriyordu. Sherise ise fazla dramatik bir sahne yaşamamak için titreyen soğuk sesiyle "Ave Hogwarts nostra vera Patria*(2)" diyerek Isaiah'ın yardımıyla basamakları kibarca çıktı. Gencin yüzünden herşeyin yolunda gittiği anlaşılıyordu fakat ondan ayrılmak Lamia için o kadar zordu ki! Kapıya yaklaşıp ardında ki bir kaç saniye içinde trenin içini dolduran kalabalıkla birlikte babasının ve Henry'nin birkaç dakikalık yok oluşundan istifade ederek onu kompartımanların dizildiği bölüme çekerek sımsıkı sarıldı. Adamın mavi gözlerinden başlayıp solgun yanaklarından damlayan yaşlarını cebinden çıkarttığı ince bir mendilin dokunuşlarıyla topladı. Beline dolanan ellerin bir anda geri çekilerek yanaklarında birleştiğini ve ufak bir öpücüğün ardından sadece gülümseyerek "Tekrar görüşeceğiz küçüğüm" sözleriyle birlikte bir ruh gibi tren basamaklarından inip, gidişini izledi. Birkaç saniye önce olsa ondan ayrılamaz hatta kal dese okulu bile geride bırakabilirdi. Fakat gidişiyle, tekrar o duygulardan yoksun havasının geri geldiğini hissediyordu. Sadece trenden giderken sarı saçlarının arasından dönerek kendisine bakan mavi gözleri anımsayarak "Bona diagnosis, bona curatio*(3)" latince deyimini gülümseyerek söyledi ve kompartımana doğru ufak ve sessiz adımlar atmaya başladı. Yüzünde her zaman ki dingin ve soğuk ifade vardı. Yaşayan ölüler diye mırıldandı bir an ve 1. kompartımanın kapısını sessizce açtı. Görünüşe bakılırsa tahmininden daha erken gelmiş olmalıydı. Sadece bir kişiyi görmek onu şaşırtmamıştı, sonradan gelecekleri düşünüyordu. Ağırca kapıyı kapattı, gıcırtısıyla aynı anda duyulan, kısık sesiyle "Merhaba..." deyiverdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Amortentia Cécile Derwent
Emekli Cadı
Amortentia Cécile Derwent


Kadın
Ruh hali : Dükkan Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 1343
Yaş : 32
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 13570
Ekspresso Puanı : 24
Kayıt tarihi : 26/08/06

Dükkan Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Dükkan Başvuruları   Dükkan Başvuruları Icon_minitimeÇarş. 27 Ağus. 2008, 11:15

Aurora de la Poer; başvurunuz kabul edilmiştir. Açmak istediğiniz mekanın bilgilerini bana pm yoluyla gönderirseniz dükkanınız açılacak, rütbeniz vereilecek ve bir an önce rp yapmanız sağlanacaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164/amo
Dahlia E. Bilbatúa
Le Dahlia Noir - Bar Sahibesi
Dahlia E. Bilbatúa


Kadın
Ruh hali : Dükkan Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 22
Yaş : 34
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11796
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 29/09/08

Dükkan Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Dükkan Başvuruları   Dükkan Başvuruları Icon_minitimePtsi 29 Eyl. 2008, 21:37

Ad Soyad: Dahlia Erzsébet Bilbatúa
Karakter Hakkında Ön Bilgi: Karanlık Taraf'a hizmet eden, son derece asil, asi, çabuk sinirlenen bir karakteri vardır. Babasının da ölüm yiyen olduğunu fark ettiği zamandan (14 yaşından beri) karanlık tarafa karşı sempati beslemiştir. Annesi ve babasının kavgaları sonucu annesinin de aslında Bakanlık için çalıştığını anlamıştır. O 16 yaşındayken annesi, saklanmakta olan babasının yerini ihbar etmiştir. Bunun üzerine Dahlia annesine bir kin beslemeye başlamıştır. 19 yaşına geldiğinde ise bu ihanetie hala kabullenemediği için babasıyla Karanlık Taraf'a hizmet etmeye başlamıştır. 20 yaşında annesinin Bakanlık'la Karargah'a baskın yapması sonucu kendi annesini öldürmek zorunda kalmıştır. Onunla geçirdiği ve geçiremediği günler hala daha kafasının bir kenarını kemirmeye devam etse de yaptığından pişman değildir. 22 yaşında Knuctorn Yolu'nda bir bar işletmeye başlamıştır. İnsanlarla fazla samimiyet kurmaz. İçki içmeyi ve barında yeni içkiler keşfetmeyi sever.

İstediğiniz Dükkan: Knuctorn Yolu'nda Le Dahlia Noir isimli bir bar açmak istiyorum...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dahlia E. Bilbatúa
Le Dahlia Noir - Bar Sahibesi
Dahlia E. Bilbatúa


Kadın
Ruh hali : Dükkan Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 22
Yaş : 34
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11796
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 29/09/08

Dükkan Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Dükkan Başvuruları   Dükkan Başvuruları Icon_minitimePtsi 29 Eyl. 2008, 21:38

Örnek Rp'yi bölerek gönderiyorum çünkü mesaj uzunluğum izin verilen sınırı geçiyormuş =S

Örnek Rp: Kız kardeşlerini trenden beri görmüyordu. Annesi onları trene geçirdikten sonra hepsi bir kompartmanın içine doluşmuş ve bütün yolculuğu sessiz sedasız geçirmişlerdi. Şansı vardı ki, cam kenarına oturmuştu. Böylece rahat rahat şiir yazıp besteleyebilmiş, arada da camdan dışarı bakıp eşsiz manzarayı izleyebilmişti. Yıllar geçtikçe Hogwarts'a gelirkenki heyecanı azalıyordu. Her sene aynı şeyleri dinlemek, aynı olayları izlemek gittikçe can sıkıcı bir hal alıyordu.. Yine trenden indiler ve sandallarla okula ulaştılar. Ve yine Müdür'ün komutlarıyla Büyük Salon'dan içeri girdiler. Müdür değişmişti. Bu da çok şaşırtıcı bir şey değildi. Zira, önceki müdür tam anlamıyla bencilin tekiydi. Dina önüne gelecek olan yiyecekleri açlıkla beklerken Seçmen Şapka şarkısını söylemeye ve ardından da binaları seçmeye başladı. Tüm birinci sınıflar binalarına seçildikten sonra Müdür konuşmasını yaptı. Herkes neşeli neşeli yiyeceklere saldırmak için umutla beklerken umulmadık bir gürültüyle Büyük Salon sarsıldı. Dina neler olduğunu hemen anlamıştı. Ölüm yiyenler içeri girmeye [başladıklarında Dina'nın gözlerinde bir pırıltı ve dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi. 'Eğlence başlıyor...' Zaten Müdür'ün gözlerinden de endişesi belli oluyordu. Tüm öğrenciler çığlık atmaya ve koşuşturmaya başladılar. O sırada ilk büyü Müdür'den geldi. Daha sonra Müdür patronus'unu bakanlığa yolladı. Karşı masadan Luke'un sesi duyuldu. '-JOHN! ALAİN! JOHN....!!' Dina başını ona çevirdi. İşte şimdi işler karışıyordu. Eğer zorunda kalırsa.. bunu.. nasıl yapabilirdi ki? Onun tüm arkadaşlarına acımadan zarar verebilirdi. Ama başka bir savaşta bunu ona nasıl yapabilirdi? Düşünmek istediği en son şeydi. Zaten büyü yapması da yasaklanmıştı çünkü Karanlık Taraf'takilerin okul içinde büyü yapması yasaktı. O sırada dikkatsiz bir 4. sınıf öğrencisinin yaptığı büyü, Dina'nın yanındaki ölüm yiyen'e çarpmamıştı. Onun yerine ölüm yiyen, Dina'nın Karanlık Taraftan olduğunu bilmediği için Dina'yı kendine siper olarak almıştı ve büyü Dina'ya çarpmıştı. Dina sendeleyerek geri geri gitti ve dengesini kaybederek düştü. Bu kadar güçsüz değild, ayağa kalkacaktı elbet ama bu savaşın içine girerse bir aptal kadar cesur Gryffindor'lulardan, onun gözünde "hiçbir şey" olan Hufflepuff'lardan ve kendine yakın gördüğü ama çok fazla inek olan Ravenclaw'lardan birinin canını yakacaktı ve bu da okuldan atılmasına bir sebepti. Kuralları çiğnemekten hoşlanmazdı. Güçlükle ayağa kalkıp bir masanın kenarına tutundu ve asasını her ihtimale karşı cebinden çıkardı. Bu saldırının uyarı amaçlı olduğunun farkındaydı. Ama yine de bu Zümrüdüanka Yoldaşlığı zımbırtısından bir kaç kişinin ölmesi fena olmazdı. Luke'un olduğu tarafa baktı ve onların yanına gitti. Diğerlerine sinir bir bakış attı ve tekrar Luke'a döndü.

'İyi misin? Bak, buradaki insanlardan ölmesini istemediğim tek bir kişi varsa o da sensin tamam mı? Bu yüzden..'

Nasıl tamamlasaydı ki? Başının üstünden sıyırıp geçen sersemletme büyüsüne aldırmadan devam etti.

'.. Bu yüzden.. ne yaparsan yap, ölme!'

Kimsenin onun Yoldaşlıktan olduğunu sanmaması için Luke'un yanağına güven verecek bir öpücük kondurduktan sonra ayağa kalkıp oradan hızla ayrıldı. Ama ona çarpan büyünün etkisiyle pek hızlı gidemiyordu. Yere, adımlarına baka baka ilerlerken gözünün önünden hızla bir Ölüm Yiyen geçti. İlk önce buna pek aldırmamış olan Dina daha sonra başını ona çevirdi ve hızlı hareket eden bu adamı gözden kaçırmamaya çalışarak baştan aşağı süzdü. Ardından ayaklarına takılı kaldı. Bu ayakkabıları tanıyordu. Evet, elbette tanıyordu. Nasıl unutabilirdi ki? Bu ayakkabıları o adama Dina almıştı. Evet, ta kendisiydi. Bu adam amcası Thor'du. O da babası gibi bir ölüm yiyen'di. Ama Dina onu tanıdığını belli ederse ikisinin de başı belaya girebilirdi. Çarçabuk trende şiir yazmak için kullandığı küçük defteri ve kalemi çantasından çıkardı ve yazdı.

''Sakın beni tanıdığını belli etme. Ben iyiyim. Letty ve Lenny de güvendeler. Onları Müdür bazı profesörlerle götürdü. Kendine dikkat et. Büyük savaş günü geldiğinde ben de yanınızda olacağım. Ravenclaw ve Slytherin cüppeliler size büyü yollamadıkça onlara bir şey yapmazsanız sevinirim. Çünkü az önce bir ölüm yiyen tarafından siper alındım. Karanlık Lord'a sayılar.. Dahlia.''

Hızla yazdığı kağıdı yarı topallayıp yarı koşarak Thor Amca'nın yanından geçerken onun cebine sıkıştırıverdi ve oradan uzaklaştı. Şimdi kızkardeşlerine bakmalıydı. Güvende olduklarından emin olmalıydı. Profesörlerin öğrencileri ittirerek götürdüğü yere doğru onları takip etti ve içeri girdi. Bir sürü öğrenci arasından Letty ve Lenny'yi bulması zor olsa da birbirlerine benzeyen iki ikinci sınıf öğrencisi kızı rahatlıkla seçebildi. Yanlarına gitti. Letitia'nın kaşının üzerinde kan vardı. Hızla onların oturdukları koltuğun yanına eğildi.

'Letty, ne oldu böyle?'

Madeleine Letitia'nın yerine cevap verdi.

'Bir ölüm yiyen onu hızlıca Hufflepuff masasına doğru itti ve o da masanın kenarına kafasını çarptı. Önemli bir şey değil. Madam ilgilendi. Az sonra geçer.'

Dina kaşlarını çattı. Eliyle Letitia'nın kaşını hafifçe yokladıktan sonra ikisine baktı.

'Birbirinize sahip çıkın. Lenny, teknik olarak sen daha büyüksün. Bu yüzden Letty'ye büyüklük taslamadan (??) ona yardım et. Unutmayın, her zaman size yardımcı olmak için yanınızda bir profesör bulunmayabilir. Onlara ihtiyacınız olmasın. Birbirinizden başka kimseye ihtiyacınız olmasın. Kendinizi koruyun, beni anladınız mı? Ben şimdi gitmeliyim. Savaş devam ediyor.'

Kafasını ikisinin arasına sokup kulaklarına fısıldadı;

'Yandaşlarımız ortalığı kasıp kavuruyor. Bu da Zümrüdülaplup Yoldaşlığı'na bir ders olacak.'

Göz kırparak ayağa kalkıp ilerledi. Diğer öğrencilerin ne halde olduğuna bakmadı bile. Tekrar Büyük Salon'a döndü. Salon'un salonluğu gitmiş, adeta bir çöplüğe dönmüştü. Yerde yatan ölülerin üstlerine basa basa, koşarak Slytherin masasına doğru ilerledi..


Slytherin masasına doğru koşarken bile aklı bir Luke'a, bir Letty ve Lenny'ye gidip duruyordu. Ama sonunda kendini kardeşlerinin güvende olduğuna ikna etmeyi başarmıştı. Sonunda masaya ulaştı. Daha yirmi dakika önce Ravenclaw masasına neşeyle giderken gördüğü Dia yere yığılmıştı. Onunla aynı binada, aynı sınıftalardı. Üstelik -her ne kadar onu vuran ölüm yiyen bunu bilmese de- o da Karanlık Taraf'taydı. Dia'nın yanına gelen Profesörlerle birlikte o da onun yanına gitti. Sahte bir acıyla Profesör Gaunt'a baktı.

'Profesör, buradan çıkmalı. O.. o ölmemeli..'

Profesör Gaunt, Dia'yı yanına alarak salondan kaçmaya çalışırken salon art arda iki gürültüyle sarsıldı. İlk gürültüyle başını hemen Luke'ların olduğu tarafa çevirdi. Yukarıdaki avize yere yıkılmıştı. Üstelik yere düşen binlerce parçasından biri de Dina altından kaçmaya çalışırken omzuna saplanmıştı. Bunu hissetmedi bile. Zira, bundan önemli şeyler vardı. Bir arkadaşını kaybetmişti ve daha fazla kötünün canının yanmasına izin veremezdi. Ama Luke, Aysa ve John'a da saldırmak istemiyordu. Eğer zorda kalırsa yapmayacağı şey değildi aslında. Yine de zar zor yanlarına gitti. Cüppesinin üstünden omzundan aşağı kanlar akıyordu. Ama Dina'nın bunu fark etmesi güç olmuştu çünkü salonda şimdi de bir ejderha belirmişti. Dina gözlerini faltaşı gibi açarak etrafına baktı. Lanetler havada uçuşuyor, bazı profesörler savaşırken bazıları da hala öğrencileri alandan dışarı çıkarmak için uğraşıyordu. Ama Dina'nın çıkmaya niyeti yoktu. Amcasının güvende olduğundan emin olmalıydı. Onu korumak için elinden bir şey gelmeyecek olsa bile yine de onun ne halde olduğunu bilmeliydi. Ancak bu sayede içi rahat edebilirdi. Hızlıca Luke'ların yanına gitti. O koşarken Aysa bir plandan söz ediyordu. "Bu kız yine neler geçiriyor.." diye düşünmeden edemedi. O sırada Luke masalardan birini havaya kaldırmıştı. Anlam verilemeyecek hareketler yapıp duruyordu. Inés ise ne yapacağını şaşırmıştı. Ölüm yiyen'lere saldırmazdı. Profesörlere de saldıramazdı. Tam ağzını açmışken Aysa masayı havada patlattı. Inés bu büyüyü biliyordu. Hatta kullanmayı da seviyordu. Asasını çıkarıp Aysa'nın yanına gitti. İkisine doğru baktı.

'Ne yapmaya çalışıyorsunuz?!!!'

Masanın çarptığı ölüm yiyen yere yığılmıştı. Ama Luke cevap vermeye kalmadan ona art arda iki tane sersemletme büyüsü isabet etmişti.

'Masalarla oynarsan böyle olur! Ah Luke!!!'

İçindeki acıyı tarif edemezdi. Zaten yapmayı beceremediği şeylerden biriydi. Bu yüzden üzüntüsünü belli etmeden o da Aysa gibi Luke'un yanına koştu.

'Hey, hey iyi misin?!!'

Luke'un sendeleyerek ayağa kalkmaya çalışıp masadan bir bıçak alarak ölüm yiyene fırlatmasını izledi. Bu Inés'i kızdırmıştı. Üstüne üstlük Aysa da ölüm yiyeni bağlamıştı. Bıçağın saplandığı yere, ölüm yiyenin bacağına baktı. Fark etmesi uzun sürmedi. Evet, yine o ayakkabılar. Luke, Inés'in amcasını bacağından vurmuştu. Sinirle ayağa kalktı ve Aysa'yı duvara doğru ittirdi.

'Siz.. siz..!!! Hâlâ yaşıyor olduğunuza şimdiden dua etseniz iyi olacak!!!'
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dahlia E. Bilbatúa
Le Dahlia Noir - Bar Sahibesi
Dahlia E. Bilbatúa


Kadın
Ruh hali : Dükkan Başvuruları Hmbl7
Mesaj Sayısı : 22
Yaş : 34
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11796
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 29/09/08

Dükkan Başvuruları Empty
MesajKonu: Geri: Dükkan Başvuruları   Dükkan Başvuruları Icon_minitimePtsi 29 Eyl. 2008, 21:38

Koşarak amcasının yanına gitti. Onu tanıdığını belli edip etmemek artık umrunda bile değildi. Bacağına saplanıp yere düşmüş olan bıçağı aldı. Kanlar içinde ipler arasında yerde yatan adamın üstündeki ipleri o bıçakla kesmeye başladı. İpleri kestikten sonra adamın yüzüne küçük bir tokat attı.

'İyi misin? Th-'

Bir dakika, ismini söyleyemezdi. Hemen duraksadı. Yanlarına başka bir ölüm yiyen geliyordu. Onun arkasından da bir Profesör. Inés hemen yanlarından ayrıldı ama bıçak elinde kalmıştı. Tekrar Luke'un yanına döndü. Sinirinin hala geçmediğini fark ettirecek şekilde Aysa'ya baktı.

'O iyi mi?'

Aysa hala tedirgince Inés'e bakmaya devam ediyordu.

'Sanırım iyi.İki tane sersemletme yiyince böyle oluyor insan'

dedi hafifçe gülerek.Sonra tekrar ciddileşti.

'Nasıl kendine getireceğimi çözemedim ama...'

Inés'in aklına bir şey geliyordu. Ve yapmazsa Luke uyanamazmış gibi hissediyordu. Asasını aldı ve Luke'a doğrulttu.

'Aquamenti!'


Luke'un yüzüne sular dökülmeye başlamıştı. Nihayet uyandığında Dina'nın yüzünde sinirle karışık mutluluğun verdiği bir gülümseme oluştu. Bunu kimsenin görmemesini sağlamalıydı. Bu yüzden kafasını geriye çevirip arkasındaki savaşa bakar gibi yaptı. O sırada başını çevirirken omzuna batmış olan kocaman cam parçasının açtığı yarayla karşı karşıya geldi. Yutkundu. İğrençliğin daniskası bir hali vardı. Sağ elini yavaşça sol omzunun üstüne dokundurdu. Eline gelen yoğun kanı iki parmağıyla ovaladı ve elini silkeledi. Ardından tekrar Luke'a döndü. Aysa'ya başıyla "Onu ben alırım" der gibi bir işaret yaptıktan sonra Luke'un kolunu kendi omzuna attı. O sırada yanlış bir şey yaptığının farkına varmıştı. Luke'un eli yaralı omzunun üstüne şlap diye oturmuştu. Küçük bir inilti çıkardı ama belli etmeden yürümeye devam etti. Aysa da arkalarından geliyordu.

Başkası olsa oracıkta bırakıverir, belki de baygın ya da ölü olmasına aldırmadan çekip gidebilirdi. Ama Luke ona farklı bir melodi fısıldıyordu sanki. Yıllarca uğraşsa besteleyemeyeceği bir melodi.. Düşe kalka üçü birden hastane kanadına varmışlardı. Neredeyse dolup taşmıştı burası. Alnından dökülen terlerle Luke'u üçüncü yatağa saldı ve yanındaki sandalyeye çöküverdi. Luke'un, Dina'nın omzuna attığı eli kan içinde kalmıştı. Onun bunu fark edip etmediğinden pek emin değildi. Üstelik üstü başı da su içindeydi, Dina'nın az önceki büyüsü yüzünden. Aysa'ya baktı.

'Sanırım burada biraz bekleyeceğiz. Diğerlerinden bize sıra gelebileceğini sanmıyorum.'


Sonra içinden geçirdi. "Merlin'in kokmuş çorabı!! Nasıl bir gündü.. İşin acayibi, hala da devam ediyor..Acaba Thor iyi mi? Onu öldürdülerse bunu o profesörlerin ve seherbazların yanına bırakmayacağıma ant içebilirim" Bunları içinden geçirirken bile gözleri kıpkırmızı olmuştu. Ama bunun nedeni sadece sinirli olması değildi. Cüppesinin üstündeki yeşil Slytherin arması bile kıpkırmızı kana bürünmüştü. Kan dökerken bile, safkan olmaktan gurur duyuyordu. Muggle ya da kofti falan olsaydı..!! Aman Tanrım!! Böyle bir şeyin olmasını düşünemiyordu bile..! Etrafında şifacılar dolanıp duruyorlardı. Aldırış etmek istemiyordu ama bu mümkün değildi!

Çok gürültülü yerlerde durmaktan hoşlanmazdı Dina. Ve hoşlanmadığı yerlerden de bir an önce uzaklaşmak isterdi aslında. Ama olduğu durumda bu imkansızdı. Çünkü buradan başka bir yere gidemezdi. Üstelik Letty ve Lenny'den de hala haber yoktu. İnsan ablasına bir şekilde haber yollamaz mıydı? Onları kafasından çıkarmaya, içinde olduğu yere ve duruma odaklanmaya karar verdi. John içeri girmiş, girdiği anda da Dina'ya soğuk bir bakış fırlatmıştı. Onunla anlaşamıyorlardı. Zaten Dina kiminle anlaşabiliyordu ki? İnsanların onu sevmemesi umrunda da değildi zaten ki onu sevmeyeni o da sevmezdi zaten. Hatta bazen onu sevenleri bile. Ölüm yiyenlerden neden bu kadar korkuyor ve tiksiniyorlardı ki? Dina'nın ailesinde onlardan binlerce vardı ve Dina da bundan içten içe gurur duymuyor da değildi. John kısa bir süre şifacıyla tartıştıktan sonra bir posta da Luke'tan fırça yemişti. Koridorlardan ve odanın içinden çeşitli çığlıklar gelmeye devam ediyordu. İçtiği iksiri beğenmeyip -sanki daha iyisini yapabilirmiş gibi- kusanlar, kusanları görünce midesi bulanıp kusanlar, kırık kolları, bacakları düzeltmeye çalışan zavallı şifacılar.. İşin acayibi herkesin yüzünde de bir buruşukluk, bir acıma, bir üzüntü vardı. Bunları niçin bu kadar abartıyorlardı ki? Dina'nın dudakları bile bükülmemişti. Tüm bu olanlardan etkilenmemiş, hatta bir bakıma mutlu bile olmuştu. Ölüm yiyenler bu aşağılık seherbazlara güzel bir ders veriyor olmalıydılar. Ve bugün yaşanan kayıplar, gelecekte ne kadar büyük bir savaşın başlayacağına dair bir işaretti. Bu Dina'nın daha çok hoşuna gitmeye başlamıştı. Hatta belki günün birinde aptal Filch'ten bile kurtulurlardı. Koftiler de en az muggle'lar kadar aşağılıklardı zaten...

Şifacı bu kez telaşlı adımlarla Luke'un yanına gelmişti. Luke'la kısa bir tartışmadan sonra ona bir iksir içirmişti. Ama Luke iksirin balkabağı suyu tadında olacağını ummuş olmalıydı ki büyük bir hayal kırıklığıyla iksiri ağzına alır almaz püskürtüverdi. "Ah.." dedi Dina içinden. "Bulundukları ortama ayak uydurmayı öğrenmeliler. Hey!! Üstelik üstüme püskürttü! Lanet olası! Bunları Ravenclaw'a nasıl seçiyorlar bilmiyorum!" Bir anlık sinirle içinden bunları geçirmişti. Ama tekrar Luke'un suratına baktığında aklından geçirdiği tüm kelimeleri geri almıştı. Onu seviyordu. Gerçek buydu. Ama arkadaşlarının yanında bunu ona belli edemezdi. Hayır, bunu asla yapmazdı. Z.A.Y.'den birine aşık olmuş olmak yeterince can sıkıcıydı.Onlar bunu önemsemiyor olsa bile diğerleri bunu duyarsa ikisi de içinde bulundukları topluluktan atılırdı.Luke zorla da olsa iksiri içmeyi başarmıştı.Aysa ayağa kalkmıştı. Aptal bir cesaret gösterisi sunmaya hazırlanıyor gibiydi. "Merlin'in pörtlek gözü aşkına! Bu kız neden yapamayacağı şeylere karşı özel bir ilgi duyuyor? O aptal "ben cesurum" diyen Gryffindor'lulara benziyor bazen. Öğrk! Tanrım! İyi ki Ravenclaw'lar. Bu sayede onlarla yan yana durabiliyorum en azından. Ama zaten onların da bana bayıldıklarını sanmıyorum.." dedi içinden. Arkasına yaslanıp rahat bir hal aldı. Oynanacak tiyatroyu güzel bir yerden izleyecekti bu kez. Bu tip şeyler ona o kadar gülünç geliyordu ki. Aysa gereksiz inadını bir yana bırakıp Luke'un ısrarları sayesinde çanağının üstüne oturuvermişti. OLması gereken ve olacak olan da buydu zaten. Sonunu bildiği bir kitabı okumak gibi bir şeydi bu. Sonra başını kaldırdı. Çünkü omzunun üstünden bir el ona dokunmuştu. Birinci sınıflardan bir çocuğun gelip onunla oyun oynamak istediğini sandığı için hışımla arkasını döndü.

'Seni bücü-'

O anda derin bir nefes almıştı. Letitia arkasında duruyordu. Ayağa kalktı. Ona sarılırdı ama insanların yanında bu tür şeylerden ikisi de kaçınırdı.

'Burada ne arıyorsun. Madeleine nerede?'

Letitia onu sakinleştirmek istercesine yerine oturttu.

'Merak etme o iyi. Ortak salonda. Ben de gelip sana haber vermek istedim.. Hey, koluna ne oldu?'

Dina başını salladı.

'Bırak şimdi kolumu. Sana bir haberim var..'

Onu kendine doğru çekti ve kulağına eğildi.

'Noir burada, aşağıda. Onu gördüm. Ama...'

Gözleri bir an Luke ve Aysa'ya döndü. Ardından tekrar Letty'ye baktı.

'Ama durumu en son gördüğümde pek iyi değildi. Onu karargaha götürmüş olmalılar. Endişelenmeyin. Şimdi sen de git. Güvenli bir yerde olduğunuzdan emin olun ve gürültüler bitene kadar da oradan ayrılmayın. Unutmayın, kendinizden başka kimse sizi korumayacaktır!'

Letitia başıyla onayladı ve elini sallayarak uzaklaştı. Dina tekrar diğerlerine döndü. Aklına yine Thor amca takılmıştı. Letty'ye onu karargaha götürdüklerini söylemişti ama acaba gerçekten de öyle miydi yoksa oracıkta kan kaybından geberip gitmiş miydi? Aslında ha bir eksik, ha bir fazlaydı. "Çoğunluğun iyiliği için.." diye geçirdi içinden..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dükkan Başvuruları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: RPG Dışı Sayfalar-
Buraya geçin: