|
| Son | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Rocio Sycorax Malfoy Azkaban Kaçağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 35 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12346 Ekspresso Puanı : 20 Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: Son Salı 12 Ağus. 2008, 00:05 | |
| Dışarıda bulutsuz bir gün vardı, perdelerin arasından sızan ışık hüzmeleri odayı aydınlatıyordu. Güneş neredeyse tepedeydi, öğlen olmak üzereydi. Sezonun son haftasına girerlerken doğa ana tüm güler yüzlülüğünü kullanıyordu. Tüm bunlar bir araya gelince okul bugünlerde daha şendi. Her yerde gereksiz bir mutluluk dalgası hakimdi, sadece yedinci sınıflarda biraz burukluk hissediliyordu. Sınavlar bitmiş, notlar neredeyse verilmişti. Kimse son İksir dersinin işlenmemesini umursamazdı. Sy'ın şu anda beşinci sınıflarla dersi vardı ama o odasına kapatmıştı kendisini. Dirsekleri masada, yüzünü ellerinin arasına almış şekilde oturuyordu. Ne kadar zamandır tahta sandalyede çakılı kalmıştı? Başını kaldırıp baktı, duvardaki antika saatin akrep ve yelkovanı birbirlerine çok yakındılar; 11.57. Biraz olmuştu, birkaç saat kadarcık.. Sabahın ilk ışıklarıyla yarı ölmüş halde kendini odaya attığından beri burada oturuyordu. Sadece bir ara deli gibi yerinde fırlayıp dolapları boşaltmaya başlamıştı. Sonra hıçkırıklara boğulup tekrar masasına oturmuştu. Bunu yapmaya birkaç kez daha devam etmişti. Şimdi ise saatlerdir bastırmaya çalıştığı bir duygu onu esir alıyordu; korku.. Zaman ilerledikçe kalbi daha çok hızlanıyor, göğsü sıkışıyordu. Saatten yükselen her tik tak sesi, onu kaçınılmaz olana daha da yaklaştırıyordu.
Her zaman dağınık olan oda bugün derli topluydu. Yatağın hemen bitiminde bir sandık vardı. Erken bir veda olacağını hissetmiş gibi toparlanmıştı. Aslında kaçmaya çalıştığı Karanlık Lord'du. Efendisini bir kez daha hayal kırıklığına uğratmıştı. Üstelik son şansı olduğunu bile bile.. Ölecekti, affetmek ''O''nun doğasında yoktu. Neden sonunu bile bile kaçmaya çalışıyorum. Belki de bu işi kendim bitirmeliyim. Hem böylece ''O''nu da bir zahmette kurtarırdı. Evet, böylesi herkes için iyi olurdu. Ayağa kalktı, korkuyordu ama kararlıydı. Kendini öldürecekti, eli bile titremeden bu işi temizleyecekti. Asasını eline almıştı ki arkasından büyük bir gümleme sesi geldi. Gözleri kararır gibi oldu, gelen ''O'' olabilir miydi? | |
| | | Amortentia Cécile Derwent Emekli Cadı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1343 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 13572 Ekspresso Puanı : 24 Kayıt tarihi : 26/08/06
| Konu: Geri: Son Salı 12 Ağus. 2008, 00:59 | |
| Şatonun ihtişamlı bahçesi, haziran ayının beraberinde getirdiği ısınan hava ve yeşeren ağaçlarla olduğundan daha da görkemli görünüyordu. Güneş ışınları yere dik açıyla vuruyor, öğrencilerin bunalmasına sebep oluyordu, başından aşağı su dökerek serinlemeye çalışanlar bile vardı. Sınavların bitmesi ve tatile girmelerine çok az bir süre kalması, öğrencilerin her şeyi bir kenara atıp kısa teneffüslerini bile doğayla iç içe geçirmek istemelerine neden olmuştu. Kimi ağaç altında oturuyor, kimi süpürge üstünde uçuyordu. Albus Dumbledore'un müdürlük görevini geçici olarak devralan Amortentia Cécile Derwent'ın ise bunları görecek hali yoktu. Ağzı incecik bir çizgi halini almış, kaşları çatılmış kadının yaşından beklenmeyecek kadar dinç oluşu şaşırtıcıydı. İlk bakışta dikkati çeken, sert çene yapısı ve insanı delip geçen açık mavi, donuk gözleriydi. Son zamanlarda uykusuzluktan mor halkalar oluşmuştu o keskin gözlerin çevresinde. Özellikle alnındaki kırışıklıklar iyice belirginleşmiş, yaşını ortaya koymuştu. Her zaman dış görünüşüne önem veren, temizliğine olduğu kadar güzelliğine de özen gösteren Amortentia, aynadaki aksini görmek bile istemiyordu artık. Kendi kendine, devlerin de bir çöküşü olduğunu itiraf edemiyordu. Aylardır Dumbledore'dan hiçbir haber alamaması da içindeki korkuları uyandırıyordu.
Ancak bu kadar öfkeli bir yüz ifadesiyle, aceleci adımlarla yürümesinin sebebi bunlar değildi. Çıkması muhtemel olan bir kavgayı engellemek için gittiği Yasak Orman'da karşılaştığı Sidus adlı at - adamdan duydukları, hışımla şatoya dönmesine sebep olmuştu. Hogwarts'a aldığı, güvendiği ve öğrencilerini teslim ettiği Rocio Sycorax Malfoy adlı İksir Profesörü, 'o'nun emriyle ormandaki çeşitli sihirli yaratıkları kendi saflarına katmak için çalışmıştı bunca zaman. Elbette onlar tarafsızdılar, hatta Amortentia'nın bunu duyması bile küçük bir tesadüften ibaretti. Öfkesi her şeyden önce, kendisineydi. Nasıl olupta hiçbir şeyden kuşkulanmamıştı? Malfoy'lardan gelmesi bile başlı başına bir göstergeyken, o çevresinde olup bitenleri nasıl görememişti? Bu kadar mı vazgeçmişti kendisi olmaktan, bu kadar mı çabuk pes etmişti? Dumbledore, en yakın arkadaşı, dostu, büyüğü, hayatı boyunca emir almaktan yüksünmeyeceği tek kişi ona bir okul, bir sürü öğrenci ve hayat emanet etmişti. Amortentia ise öğretmenlerinden biri ölüm yiyenken, 'o'na hizmet ediyor, 'o'nun söylediklerini yapıyor, öğrencilere zarar vermekten bile korkmuyorken; kendi sorunlarıyla boğuşmaktan tüm bunları görememişti. O bir bakar kördü.
Yine de, bu körlüğe bir son vermesi gerektiğini, göz kapaklarını ardına kadar aralaması gerektiğini biliyordu. O görmese de yıldızlar vardı ve karanlığı aydınlığa çevirmek, belki de o an onun elindeydi. Hiçbir zaman, hiçbir şekilde kendini bırakmamalıydı. Mücadeleci olmalı, sorumluluklarını bilmeli ve kendi doğruları için savaşmalıydı. Birdenbire öfkesi daha da parladı ve kendine güvendiğini belli edercesine sırtını dikleştirdi, içinde ateş parıltıları görünen, parıl parıl parlayan kısık gözlerini açtı ve 'hain'in odasına, zindanlara yöneldi. * Savaşan kaybedebilir. Savaşmayan; çoktan kaybetmiştir. * Koşar adım uzun, boğucu koridorlardan geçti, yoluna çıkanın kim olduğuna bakmaksızın ilerliyordu. Onu böyle sinirli gören öğrenciler şaşkın yüz ifadeleriyle duvarlara yapışıyorlardı. Dimdik duran, ciddi ifadeli kadının aklındaysa bambaşka düşünceler vardı; öğrendiklerini hemen Sihir Bakanlığı'na iletmiş, destek ekibi istemişti. Birkaç tane seherbaz, on beş dakikaya kadar yanında olacaktı. Ama o bekleyemezdi. Tereddüt etmeden, durmadan yürüdü. Sonunda; büyük yüzleşmenin gerçekleşeceği odanın kapısının önüne geldiğinde; derin bir soluk aldı ve elini cebine götürdü. Asma ağacından yapılma, kaplan tüyü içeren sert asasını sıkıca kavradı ve bir kez daha düşünmeden, 'güm' diye bir ses çıkmasına neden olan patlama büyüsünü yaptı. Kapı saniyede parçalarına ayrıldı. Amortentia odaya göz gezdirdi ve şaşkınlığı iki katına çıktı. Aradığı genç Malfoy; oturduğu rahat, deri koltuktan ıslak gözlerle onu seyrediyordu. Elindeki asayı alnına doğru tutuyordu, o anda anladı Amortentia. 'O'nun isteklerini yerine getirememek ölüm demekti, Rocio ise bunu işkencesiz, acısız hale getirmek istiyordu sadece. Ama ona acımadı. Vicdanı rahattı. Genç kadın; bunu başkalarının hayatlarını kendisininki için feda ederken düşünmeliydi. Profesör Derwent'ın öfkeli gözleri iyice kısıldı ve ince dudakları alaycı bir gülümseme eşliğinde kıvrıldı.
"Sonunda gerçek bir yüzleşme, ha, Miss. Malfoy?"
En son Amortentia Cécile Derwent tarafından Paz 24 Ağus. 2008, 21:45 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Rocio Sycorax Malfoy Azkaban Kaçağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 35 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12346 Ekspresso Puanı : 20 Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: Geri: Son Salı 12 Ağus. 2008, 02:14 | |
| Nasıl olduğunu anlamadan geçip giden zaman, şu anda durmuş gibi geliyordu. Her saniye öncekine sıkı sıkı tutunuyor zamanın işlememesine sebep oluyordu. Sanki boşluktaydı, uçuyordu. Kendini hafiflemiş hissediyordu, omzundaki tüm yükler kabolmuştu. Sorumluluk duymadan, hesap vermeden nefes almak çok güzeldi. Bir de birileri şarkı gibi bir şey mırıldanıyordu. Sesi daha net duymak için kulak kesildi. Şarkının sözlerini hala anlamıyordu ama içinden geliyor gibiydi. Gözlerini açtı, oldukça tanıdık gelen bir odadaydı. Burayı nerden hatılrıyordu? Ahşap bir ofis masasının altında dizlerini bükmüş bir kız oturuyordu, daha doğrusu saklanıyordu. Bahçede koşturup düşmekten dizleri yara olmuştu, görebiliyordu. Kız kulaklarını elleriyle kapatmıştı, adamın söylediklerini duymak istemiyor gibi gözükğyordu. Adam? Görünürden kızdan başla kimse yoktu, bu düşünceye nerden kapılmıştı? Çünkü bu onun anısıydı, orda saklanan küçük kız oydu. Biraz da odaya annesiyle hiç tanımadığı bir adam girecekti. Ve onun orda saklandığından habersiz annesine kötü haberi verecekti. Gözlerini yeniden yumdu daha fazlasını görmek istemiyordu. Artık şarkıyı duyamıyordu, içindeki ses kaybolmuştu.
Korku.. Bu amansız illet yeniden bedenini sardığında istemsizce gözlerini yeniden açtı. Odanın kapısı savrularak açılıyordu. Dizlerinin bağı sökülmüştü, iyi ki oturuyordu yoksa ayakta duramazdı. O anda masasından masasından biraz gerideki koltukta oturduğunu farketti. Az önce ayakta değil miydim? Asası hala elindeydi ama bu sefer alnına doğrultulmuştu. İstemsizce hareket etmiş olmalıydı. Az önce babasının öldüğünü öğrendiği günü görmüştü. Aklı onunla aynı kaderi paylaşma der gibiydi. Karanlık Lord'un gözünden düşünce Azkaba'na tıkılıp binbir işkenceyle ölen bir ölümyiyen.. Onun gibi olmak istemiyorum. Öyleyse yarım kalan işini bitirmeliydi, parmakları asasını daha sıkı kavradı. Bu sırada kapı ardına kadar açılmış, ardındaki siluet ortaya çıkmıştı. Derwent elindeki asayı ona doğrultmuştu. Buna gerek yoktu, çünkü Sy ona saldırmayacaktı. Kadın kendinden emin ve alaycı bir tavırla konuşurken konuşmadı bile. Sonra gülemeye başladı, sesi boğuktu. Ölmek üzere olan birinin gülmesiydi bu, oldukça kulak tırmalyıcıydı.
'' Evet, gerçek bir yüzleşme.. '' Sözlerine katılıyordu, yüzleşme içinde bulunduğu durumu açıklamaya yetecek bir kelimyedi. Ama Derwent'in yanıldığı bir yer vardı, o saniyeler sonra kendisiyle yüzleşecekti. Derin bir nefes aldı, son nefesini.. '' Avada Kedav- '' | |
| | | Amortentia Cécile Derwent Emekli Cadı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1343 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 13572 Ekspresso Puanı : 24 Kayıt tarihi : 26/08/06
| Konu: Geri: Son Salı 12 Ağus. 2008, 15:44 | |
| Solgun kadının karanlık çehresini; gözyaşları ıslatmıştı. İri, açık yeşil gözbebekleri; donuk bir ifadeyle tam karşıya; Profesör Derwent'ın bulunduğu bölgeye dikilmişti. Ne istediğini bilmeyen, garip bir hali vardı. Tepkisiz bir şekilde koltukta oturuyor, kendisine doğrultulan asayı umursamadan soluyordu. Şakağına doğru tuttuğu kendi asası, zarif elinde titriyor, adeta sahibinden kaçmak istiyordu. Neden sonra kadın aniden gülmeye başladı, derin, yüksek sesli kahkahaları Amortentia'nın kulaklarında çınlıyor, boğuk ses onu rahatsız ediyordu. Birden, saldırmak, düello etmek istediği kadının onun varlığını bile umursamadığını fark etti. O; kendinden bile bir haber; ne yaptığını bilmeksizin hareket ediyor, acılarından, yaşantısından kurtulmak, özgürlüğüne kavuşmak istiyordu. Vekil müdire yüreğinde istemsiz bir sızı hissetti; ne olursa olsun, karşısındaki kadın intihar etmek isteyecek kadar nefret ediyordu kendisinden. Niye? Karanlık Lord'un isteklerini yerine getiremediği için mi? Yoksa yenilgiyi kendine yediremediği için mi? İlk seçenek akla daha yatkındı. Amortentia'nın asası yavaşça indi, kısık gözlerle kendinden geçen genç kadını izliyordu. 'O'nun bütün bunlara sebep olduğuna inanamıyordu. Yüreklerdeki umutları, sevinçleri, sevgileri, tüm duyguları yok etmişti. Hepsinin kökünü kazımıştı, istediğiyse itaatti. Tüm bunlara değer miydi? 'O'nun gözüne girmek; neden bu kadar önemliydi? İnsanlar; Karanlık Lord'un doğruları için hayatlarını feda ediyorlardı, üstelik tüm bunlar saklanmadan, açıkça yapılıyor, kimse çıkıpta olacakları engellemeye çalışmıyordu. Dünya yozlaşmıştı. Peki; Amortentia'nın şimdi ne yapması gerekiyordu? Genç Malfoy'un; inandığı şeyler için savaşıp yenilgiye uğraması; onu bu hale getirmişti. Hayattan beklediği her şey ellerinin içinde eriyip gitmişti. İnançları, umutları, sevdikleri...
Onunla konuşmak, ona bir şans vermek, gerçeklerle yüzleşip hayata dönmesini sağlamak istedi Amortentia. Sert, ciddi görünse de, insancıldı. Herkesin hata yapabileceğinin farkındaydı, hele ki karşısındaki kendini öldürmek isteyen genç bir kadınsa... Bu kadar çabuk karar vermemeliydi belki de. Ancak Malfoy; ağzından çıkan bir cümleyle bütün bu acımayı tuzla buz etti. Amortentia'nın alaycı bir ifadeyle sorduğu soruyu onaylamış, az sonra bir yüzleşmenin gerçekleşeceğini doğrulamıştı. Bu söz; Amortentia'nın iyice sinirlenmesine ve az önceki düşüncelerini hafızasından atıp asasını tekrar yukarı doğrultmasına neden oldu. Tam o sırada genç kadın da büyülü sözleri söyledi: "Avada Kedav -" Profesör Derwent ani bir refleksle bağırdı: "Expelliarmus!" Malfoy'un asası elinden fırlamış, kapıya doğru uçmuştu. Derwent onu tuttu ve hala gümbürdeyerek atan kalbinin dışarı çıkmasını engellemek istercesine elini sol göğsüne bastırdı. Derin derin soluyordu. Aniden çıkan patlama sesi, odadaki iki kadının da şaşkınlığını arttırdı: Üç tane iri yapılı adam odaya girmişti. Besbelli Sihir Bakanlığı'nın yardım için gönderdiği seherbazlardı bunlar. Amortentia içlerinden ikisini tanıyordu; Riley Taviér ve Nicholas Camille Uther. Üçüncü adam ise diğerlerinden oldukça gençti, heyecanlı olduğu belli oluyordu ve gözlerinden heves akıyordu. Amortentia'nın ilk izlenimi, onun işe yeni alınmış olduğuydu; ancak Hogwarts'ta böyle bir öğrencisi olduğunu hiç hatırlamıyordu.
Rocio Sycorax Malfoy; intiharının bölünmüş olmasından dolayı hem şaşkın, hem de öfkeli bakışlarla adamları inceliyordu. Amortentia'nın; onun yaptıklarını öğrendikten sonra hemen bakanlığa haber vermiş olması kaçınılmazdı. Çaresiz bir şekilde asasını arandı, ancak zafer kazanmış bir ifadeyle karşısında duran Derwent, asayı çoktan görevlilere teslim etmişti bile. Kollarını kavuşturmuş; iki görevliye olanlar hakkında kısaca bilgi veriyordu. Genç seherbaz ise artık güçsüz durumda, gözlerini kapatmış, başını koltuğa yaslamış olan bitkin ölüm yiyenin başında; her an kalkıp bir delilik yapabilirmiş gibi heyecanla, tetikte bekliyordu. Konuşmalar arasında kadının Azkaban'a gitmesinin kaçınılmaz olduğu geçse de; Malfoy'dan bir tepki gelmedi. Sonunda aralanan gözleri ve masaya tutunan ellerini görünce, seherbazlar onu bağladı ve odadan çıkardı, Profesör Derwent arkasından acımayla karışık tiksintiyle bakarken, odadaki izleri yok etti, bir bilek hareketiyle kapıyı tekrar yerine taktı ve yan taraftaki koltuğa oturdu. Yorulduğunu o an anladı, düşüncelerin bile insanı canından bezdirmesi ne kadar da garipti. Birden; oturduğu koltuğun az önce Malfoy'un üzerinde kendini öldürmeye çalıştığı koltuk olduğunu fark etti ve aceleyle kalktı, saatine bakınca öğleden önceki derslerinin tümünü kaçırdığını gördü. Öğrencilerine iksir profesörünün bir ölüm yiyen olduğunu nasıl açıklayacağını bilemiyordu.
* Riley Taviér ve Nicholas Camille Uther NPC karakterdir.
En son Amortentia Cécile Derwent tarafından Paz 24 Ağus. 2008, 21:48 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Rocio Sycorax Malfoy Azkaban Kaçağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 35 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12346 Ekspresso Puanı : 20 Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: Geri: Son Salı 12 Ağus. 2008, 17:09 | |
| Ölüm.. Pek düşündüğü gibi olmamıştı, sadece boşluka gibiydi. Ne inanılmaz ızdıraplar ne de onu çevreleyen pişmanlık duygusu vardı. Sadece boşluk.. Kötülüklerle dolu kısacık ömrünün sonuna gelmişti. Gülümseyerek hatırlayabileceği o kadar az anısı vardı ki, geriye ne kalmıştı? İnsanlar onun gittiğini öğrenince ne düşüneceklerdi? Onu özlemle anacaklarını sanmıyordu, belki sadece sevdikleri birkaç damla gözyaşı dökecekti. Bu kadar gürültülü bir yer miydi? Cehennemin haddinden sıcak olması gerek miyor muydu? Daha önce gidip gelen olmamıştı, nasıl bir yer olduğunu kimse bilemezdi. Yine de etrafta fazla kargaşa vardı, şimdi bir de kulağına erkek sesleri çalınıoyrdu.
Gözlerini açıtğında ise ağzından sessiz bir çığlık çıktı. Bu olamazdı, hala odadaydı. Şokla öldüğünü sanmış olmalıydı ama hala o koltukta gömülü oturuyordu. Asası elinde değildi, ama nasııl? Derwent onu kurtarmış olmalıydı. Odada üç kişi daha vardı, seherbazlar.. Biri oldukça gençti ve çaylak tavırlar sergiliyordu. Asası olmadan bile onu öldürebilirdi, pek uzağında sayılmazdı. Elleriyle boğazına sarılsa, tüm gücüyle.. Ama diğerleri onu anında indiriridi, zaten ölmek istememiş miydi? Neyden korkuyordu? Başında dikilen Derwent'den mi? Yo.. Ölümden daha kötüleri de vardır. Eğer bir seherbaza saldırırsa bunun cezası öpücük olackatı. Ruh emiciler ölümyiyen odluğuna aldırmadan ruhunu alacaklardı. Onlar sadece Karanlık Lord'a itibar gösterirlerdi. Hem artık kendini eski bir ölümyiyen sayabilirdi.
Derwent sanki önemsiz bir şeyden bahsediyormuş gibi bir ses tonu takınmıştı. Olayları anlatıyordu. İki seherbaz kulak kesilmiş onu dinlerken genç olan dikaktli gözlerle onu süzüyordu. Bir an heyecandan bayılacağını düşündü, hafifçe gülümsedi. Başını koltuğa yasladı, kendini çok yorugun hissediyordu. Seherbazlar onu bağlarken hiç tepki vermedi, kapıya doğru sürüklerken de. Sadece Derwent'e baktı, kelimelere gerek yoktu, gözleri herşeyi anlatıyordu. Artık ben yokum ama başkaları mutlaka olacak. | |
| | | | Son | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |