Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 --Yansıma--

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




--Yansıma-- Empty
MesajKonu: --Yansıma--   --Yansıma-- Icon_minitimeSalı 12 Ağus. 2008, 00:38

''...Derinlerde hissediyorum. Biliyorum bu sen değilsin. Canını sıkan ne bilmiyorum ya da benimle aynı havayı solumaktan seni vazgeçiren. Benliğimden kendimi çıkarıp, bütün hücrelerime seni yerleştirmişken ben, şimdi sen beni benden almak istiyorsun. Zor biliyorum. Benim için de öyle. Ne yazık ki ben senin kadar güçlü değilim.''

Karanlıkta zor da olsa bitirdiği mektubu düzgünce katlayıp cübbesinin cebine yerleştirdi. Diğerleri gibi çekmecesindeki karanlığa mı gömecekti onu da? Yoksa bu sefer iki çift gözün duygularını okuyup kalbinde hissetmesine izin mi verecekti. Sarsıldı olduğu yerde. Sağ elini saçlarının arasında gezdirdi. Küçük bir tutamı parmakları arasında çevirmeye başladı. Sıcaklık hissetti yanaklarında. Utangaçlık ve hüzün birleşip ruh halini örtülen bir perdenin yarattığı etki gibi karartmışlardı. İçinde korku ve merak, yüzünde gözlerinden hiç istemediği halde süzülen birkaç damla gözyaşı... Bütün bu olanlara söverken, yalnızlık duygusunu nasıl bastırabileceğini düşünüyordu. İçinden küfürler savurmaya başladı. Yüzünü gölgeleyen saçlarındaki taze bahar çiçeği kokusunu duydu. '' Bunu ne çok severdin. '' dedi belki de şimdi yattığı yerde duyabilmesi için.

Yeniden düzenli nefes alabilecek kadar iyi hissettiğinde oturduğu yerden ayağa kalktı ve yerden aldığı taşlardan birini göle fırlattı. Çok derinlerde bir yerlerde uyuyan deniz halkından birilerini rahatsız etmek istiyordu. Su yüzüne çıkacak şey her ne olacaksa belki de onla konuşmayı bile deneyebilirdi. Hayal gücü yettiğince saçmalıyor ve arada bir gelen ağlama nöbetleri ile harcıyordu zamanını. Attığı taşlarla gölün içinde bir dağ oluşturabilmeyi hedeflemiş gibi sürekli taşlıyordu. Nefretini berrak sudan çıkarıyor, ayın sudaki yansımasının şeklini bozuyordu. Dalgalarla tıpkı rüzgarda dalgalanan şeffaf bir çarşafa benzeyen göle atlamamak için kendisini zor tutuyordu. Sıcak yaz gecesi, içinde yanan ateşle birleşince sessizce çıktığı yatakhaneden sonra geldiği ilk yer görüntüsü içini serinleten göl olmuştu.
Kendi kendine ağlayarak şarkı söylemeye başladı. Her ağzından çıkan nota sonlara doğru hıçkırıkları ile bozulsa da biraz olsun süslemeyi başardığı şarkı kulağına hoş geliyordu. Söyledikçe sakinleşiyordu. Bir süre sonra tamamen sakin bir şekilde şarkıyı söylemeye devam etti. Şimdiye kadar hiç duymadığı bir şarkıydı bu. Kendi içinde, kendinden habersiz bestelediği bir şarkı. Mırıldanırken yaraları sarılır gibi iyi hissettiren bir ezgi. Dokunabilse inanacakmış gibi…

Şarkı biterken verdiği uzun nefesinden sonra kendini suya bırakıp bir daha geri gelmemek için çaba sarfedebileceğini düşündü. Üzerinde ayağa kalktığı kayadan kendini bıraksa dibe batmazdı bile. Boyunu geçen tatlı suda öylece salınırdı bedeni. ‘’ Neler düşündürüyorsun bana? ‘’ derken hiç de kızgın olmadığını belirten bir gülümseme yaydı yüzüne. Gücenmiş kalbi, ritmini bozmadan atmaya devam ederken yavaş yavaş vücudunu suya doğru paralelleştirmeye başlamıştı. Oyun oynuyordu kendi kendine. Yanlış bir hamleyle ölümcül hale gelebilecek bir oyun. Şımarık küçük bir kız çocuğu gibi histerik bir gülümseme ile eğilmeye devam etti. Zorlanan ayak bileklerine aldırmadan. Ta ki suda kendi yansımasını görene kadar. Ayakları yerden kesildiğinde koca bir çığlık kopardı. O, az evvelki küçük kız çocuğunu korkutmuştu. Tenine değen soğuk suyla bedeni kendine gelecekti aslında ama, kontrolünü yitirme ihtimalini gözden kaçırmıştı. Vücuduna binlerce iğne batar gibi çırpınamadan hava alabilmek için su yüzüne çıkmaya çalışıyordu. Bir an için suyun dışında endişeli bir halde kendisini görür gibi oldu. Yanılıyor muydu? Delirmiş miydi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adolf Maynard Griswald
Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Adolf Maynard Griswald


Erkek
Ruh hali : --Yansıma-- Hmbl7
Mesaj Sayısı : 755
Yaş : 33
Kan statüsü : Safkan.
Galleon : 12124
Ekspresso Puanı : 1
Kayıt tarihi : 17/05/08

--Yansıma-- Empty
MesajKonu: Geri: --Yansıma--   --Yansıma-- Icon_minitimePaz 24 Ağus. 2008, 09:15

Dedesini kaybettiği günden beri, kalbinin Paula ile olan kısmının kendisinden oldukça uzakta olduğunu hissedebiliyordu. Ne bir teselli ile karşılaşmıştı, ne de gülümseyen sıcak bir ifade. Aralarındaki anlaşılamayan sorunlar, en sonunda kızın artık Maglor için hiçbir anlam ifade etmemesine yol açmıştı. Sanki aralarına uzak mesafeler girmişti. Onları ayıran uzak mesafeler. Neden böyle olduğunu bilmemekle beraber, daha fazla acıya katlanmamak için bunu artık bitirmeliydi. Zihninde yaşadıkları onca güzel şey hızla geçerken, kendisini tüm bunların eskide kaldığını dair ikna çabasına girişmişti. Ortak salonda, şöminenin başındaki koltuğa yayılmış bir şekilde yüzüğü ile oynarken Paula'nın dışarı çıktığını görmüştü. Yüzünde duyduğu acıyı belli eden bir ifade ile yayılmış olduğu koltuktan kalktı ve kıza karşı en ufak bir seslenme eğilimi göstermedi. Sanki nereye gittiğini biliyor gibiydi..

Araziye çıktığında yüzüne çarpan bahar kokusu ve ötüşen baykuşlar, ortamın bir ayrılık havasına uygun olmadığını belli ediyordu. Kız ileride yürüyor ve ne yaptığını biliyor gibi bir hali vardı. Kısa bir süre durakladı. Zaten aşağıya inmiş kravatını daha da aşağıya indirdi, ardından ellerini cebine attı ve ağır bir şekilde yürümeye başladı. Önüne gelen küçük taşlara tekme savuruyor ve bu biçimsiz taşların sağa sola doğru yayılmasını izliyordu. Kısa bir süre sonra Paula'nın göl kenarına gittiğini farketmişti. Herşeyine tanık olan bu göl, ayrılığına da tanık olacaktı anlaşılan. Bir süre kızı rahatsız etmemeye karar verdi ve gölün sol tarafında kalan ağaçlık bölgeye doğru adımlarını yönlendirdi. Arada bir kaçamak bakışlar ile kıza bakıyor ve kendisini farketmemesini umuyordu. Göle en yakın kısımdaki ağacın arkasına geçti ve ellerini kavuşturarak sessizce "Anka'nın sessizliği" adlı bir şarkı mırıldanmaya başladı. Ne kadar da olağanmış gibi davranıyordu. Belki de hislerinin yokluğu, onu duygusal bir çocuktan acımasız bir gence dönüştürmüştü..

Ağacın kendisine göre sol kısmından kıza bakmaya başladı. Kız göl kenarında oturuyordu ve sonradan yeni karar vermiş gibi ayağa kalkmıştı. Eline aldığı taşı fırlattığında Maglor'un yüzünde belli belirsiz olan fakat hüzünlü olduğu kesin bir gülümseme belirdi. Ters giden birşeylerin olduğunu sezinlemesi uzun sürmedi. Arkadan kızın bedeninin sarsıldığını görebiliyor, sanki göl karşısında taşlanacak bir suçluymuşcasına hırsla yerden aldığı taşları fırlatıyordu. Ellerini eski haline getirdi ve ardından ceplerine sokarak ağacın arkasından çıkp, kızın yanına doğru ilerlemeye başladı. Ay ışığı altında göl kenarında bir gece.. Ne kadar da romantikti..

Kızdan yükselen şarkı sesi kulağına kesik kesik geliyordu. Aslında düzgün geliyordu fakat araya ağlama sesi serpiştirilmişti. Birden kızın kayanın üstünde ilginç bir hal aldığını gördü. "Merlin aşkına! Ne yapıyor bu böyle?" diye düşünerek şaşkın bir şekilde kızın haline bakıyordu. Olduğu yerde kalmasının, biraz sonra getireceği kötü durumu nereden bilebilirdi ki? Bir süre kızın ilginç halini izledikten sonra gölün suyuna düşüşünü izledi. Sanki herşey ağır çekimde oluyormuş gibiydi? İlk başta olup biteni anlayamamıştı fakat kısa bir süre sonra koşarak kızın az önce bulunduğu yere doğru gitti.

Kayanın dibine geldiğinde üzerine çıktı ve gölün karanlık sularına baktı. "Ah bu kız cidden aklını kaçırmış!" Acele ile asasını çıkardı ve göle doğru eğilerek asasını doğrulttu. "Lumos Solem!" Asanın ucundan çıkan devasa boyuttaki ışık Paula'nın gittikçe dibe doğru battığını gösteriyordu. Battığı yeri aklına kazıdı ve "Nox!" diyerek asasındaki ışığı yok etti. Ardından tekrar Paula'nın düştüğü yere odaklanarak asasını doğrulttu ve "Carpe Retractum!" dedi. Asanın ucundan çıkan mavi ışık anlaşılan isabetsiz bir şekilde gölün dibine gitmişti. "LANET OLSUN!" Hızla cüppesini çıkarttı ve ardından tekrar asasının ışığını yaktı. Gölden gelecek hiçbir tehlike önemli değildi şu an için. Yeter ki kızı kurtarsın..

Hızla suyun içine kendisini atarak, soğuk suya alışkın olan bedeninin sıcaktan soğuğa geçişteki şok etkisini atlatmasını bekledi. Ardından asasını önünde tutarak dibe doğru kulaç atmaya başladı. İşte oradaydı. Yarı baygın bir halde dibe doğru süzülüyordu. Ağzından çıkan kabarcıklar yüzünün yanından geçerken, kulağına ilginç bir melodinin çalındığını duydu. Onu çağırıyorlardı ama nereye. Kurtuluşun kendilerinde olduğunu söylüyorlardı fakat kurtuluş şu an Maglor'un elinde değil miydi? Onları dinlememeye karar vererek tüm gayretiyle dibe doğru yöneldi. Kız neredeyse dibe ulaşmıştı ve Maglor da onu belinden yakalayabilmişti. Ardından kızın sağ elini, kendi sağ omzuna atıp yukarı doğru kulaç atmaya başlamıştı. Su dolu ayakkabıları kendisini aşağıya doğru çekerken, tüm gücüyle kendisini yukarıya doğru iterek hava ile buluşmalarını sağlamıştı. Ardından hızla kayaya doğru ilerlemiş ve tutunarak önce kızı kayaya çıkarmış, ardından da kendisi çıkmıştı. Asasının ışığını söndürdü ve bir yandan da kızı nasıl düzeltebileceğini düşünmeye başladı.

Aklına hızla, tılsım dersinde gördüğü büyü gelmişti. Daha önce deneme fırsatı olmamıştı fakat bunu başarmalıydı. Asasını kıza doğru tuttu ve
"Rennervate" dedi. Kızın öksürerek suları ağzından atmasını bir süre izledi ve ardından ona ve kendisine kurutma büyüsü yaptıktan sonra kayadan aşağıya ayaklarını sarkıtarak yıldızlara bakmaya başladı. "Ölmeyi beceremedin herhalde.."

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




--Yansıma-- Empty
MesajKonu: Geri: --Yansıma--   --Yansıma-- Icon_minitimePaz 24 Ağus. 2008, 16:29

Suyun derinliklerine doğru inerken iğneler batan vücudu yenilgiyi kabul etmiş bir savaşçı gibi kendisini bırakmıştı. Son anda kulağına çalınan farklı ve yavaş bir melodi ile dibe doğru yüzünde korku ve huzur ifadeleri karışık bir şekilde ilerlemeye başladı. Suyun dışında kendisine bakan yansıması endişeli bir halde hareket ederken, Paula huzurla sonsuza doğru giden yolculuğa çıkmıştı. Ardında bıraktıklarını düşünmeden sessizce kollarını tutan ve ona davetkar bakışlar atan saydam gövdelere baktı. Yüzlerindeki gülümseme en taş kalpli insanı bile sıcacık yapabilir, içindeki buzları çözebilirdi. Hiç itiraz etmeden, su üzerine çıkmak için harcadığı son çabaya da boşverip, kendini ölümün yumuşak ve şevkatli kollarına sorgusuzca bıraktı. Hayatına dair her anı, iyi ve kötü anları, gözlerinin önünden hızla geçerken yüzündeki ifade değişmiyordu. Tek görebildiği sona iyice yaklaştığını belirten büyük beyaz bir ışıktı. Ardından da belli ki gelişini kutlayan mavi şimşekler...Bir şarkı...


Hayal dünyasının kapısı eşiğinde durmuş olan Paula, su yüzeyinin bir kurşunla delinmiş gibi hızla bozulduğunu seçebildi son algısıyla. Ona doğru yaklaşan gölgedeki yüzü tanımaya başladığında ise karanlık bütün duyularına hakim olmuştu. Soğuk suda yüzen yarı canlı bedeninin hissedemediği bir çaba ile tekrar yukarı çıkmakta olduğunu anladı. Derinliklerden gelen davetkar melodi gitgide uzaklaşıyordu çünkü. Kendisini koca bir boşlukta tek başına görüyordu şimdi. Çok uzaklardan gelen bir rüzgarla bedeni sarsıldı. Gerçek dünyanın buzlar ülkesine benzeyen soğuk yalnızlığından bir öksürük nöbeti ile kurtulmaya başlamıştı. Öksürdükçe boğazını yakarak dışarı çıkan sudan sonra ıslaklığının azaldığını hissetti. Yarı baygın bir halde olduğu yerden zorlukla doğruldu. Karşısında gittiği yerde olmayacağını bildiği kişi duruyordu. Onunla ilgili duygularından uzaklaşmak adına sonsuz çözüm sağlayacak çareleri göze aldığı kişi. Bir an sanki bütün sorunlarını hatırlamasına sebep olan yalnızlığının sebebi o değilmiş gibi başını yıldızlara çevirmiş olan Maglor' a olanca gücüyle sarıldı. Duyuları çok sarsılmış olsa da, hala üzerinde farkedebildiği parfümünü içine çekip hapsetti. Başına gelenlerden sonra onunla hiç konuşamamıştı. Bir kez bile ne kadar üzüldüğünü anlatamamıştı. Fakat Maglor da Paula'nın yanına gelip onunla birlikte göz yaşı dökmektense bir başkasını tercih etmişti. Bu yaptığına dair duyduğu nefreti anımsayıp birden iter gibi ayırdı kollarını. Genç adamın belki de alışkanlıktan beline dolanmış kollarını itti. Onu ne kadar şaşırttığının farkındaydı fakat; kendisi de şaşırmıştı yaptıklarına. Paula ayağa kalkmadan önce, kendisi için endişelendiğini anladığı Maglor' un sinir ve endişeyle karışık cümlesine yanıt verdi:

'' Evet... Ne yazık...''

Bunlar ağzından çıkarken gözyaşları yanaklarından süzüldü. Ona bağırıp çağırmak, hatta hırpalamak için derin bir istek duyuyordu içinde. Belki böylece kafasındaki karışıklığı yok edebilir ve herleyin eskisi gibi olmasını sağlayabilirdi. Söz vermemiş miydi Paula'ya?! Hep yanında olacaktı, her zaman. Peki ya Paula söz verdiği gibi hep Maglor' un yanında olabilmiş miydi? En zor zamanında bir başkasının yanında olmasına izin vermişti. Siniri ve gururu yüzünden peşinden gitmemiş, işin aslını araştırmamıştı. Nefreti her geçen gün daha da zarar vermişti ilişkilerine ve en sonunda bu hale getirmişti. Paula uzun zamandır söylemek istediği cümleyi ağlamasını engelleyemeden hıçkırıklar içinde söylemeye başladı. Bir yandan onun için ne kadar üzüldüğünü ele veriyordu sarsılarak ağlayışı, bir yandan da kendisi için üzülüyordu.

'' Ben, deden için çok üzgünüm Maglor. Kendi ailemden birini kaybetmiş gibiyim. Çok üzgünüm. ''

Sarsılan bedeninin bir teselliye ihtiyacı olduğu apaçıktı ama yaptıklarından sonra belki de bunu beklemesi olanaksızdı. Gururu yüzünden sahip olduğuna inandığı tek şey de ellerinden kayıp gitmişti ve boğazındaki koca bir düğümle bunun bedelini ödüyordu. Şimdiye kadar ruhunun bile içini görebilecek kadar daha çok kendisini tanıyan ve anlayan kişiye güçlü görünmeye çalışıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adolf Maynard Griswald
Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Adolf Maynard Griswald


Erkek
Ruh hali : --Yansıma-- Hmbl7
Mesaj Sayısı : 755
Yaş : 33
Kan statüsü : Safkan.
Galleon : 12124
Ekspresso Puanı : 1
Kayıt tarihi : 17/05/08

--Yansıma-- Empty
MesajKonu: Geri: --Yansıma--   --Yansıma-- Icon_minitimePaz 21 Eyl. 2008, 02:52

'' Evet... Ne yazık...'' Yıldızlara bakmakta olan gözlerini hafifçe aşağıya indirdi, gölün karanlık sularına ve ardından da Paula'ya yüzünü dönerek, bakışlarını sabitledi. Hafif çatık kaşlar ile kıza bakarken, aklından ona olan tüm hiddetinin nedeni geçiyordu. O yanında değildi. En zor zamanında. Bir insan en zor zamanlarında yanında sevdiği birini görmek ister. Maglor da bunu beklemişti, her insan gibi. Şimdi bunu hatırlamıştı ve Paula'yı kurtarmanın bir insanlık görevi olduğunu bilmesine rağmen, bir yandan da onun kendi yanında olmamamasını düşündükçe, kendisini neden burada bulunduğuna dair soru sormaktan alıkoyamıyordu.

'' Ben, deden için çok üzgünüm Maglor. Kendi ailemden birini kaybetmiş gibiyim. Çok üzgünüm. '' Neden bunu zamanında yanına gelip söylememişti? Ortak salonda, büyük salonda, derslerde, göl kenarında ve daha birçok yerde görmemişler miydi birbirlerini? Hem bu da nesiydi ki, üzerinden zaman geçmiş bir acıyı hatırlatıyordu? Bir an için o sahne gözlerinin önüne geldi. Nicole'ün yerine Paula'yı düşünmeyi denedi. Başaramadı.. Hayallerin gerçeğe dönüşmesi ancak gelecekte olabilirdi. Geçmişin hayali olmazdı. Olsa bile gerçek olamazdı.. Rüzgarın serin esintisi Maglor'u kendisine getirirken, az önce belki de ölümden dönmüş olan kızın sarsılan zayıf bedenine, oradan da göz yaşlarının bir şerit gibi indiği yüzüne baktı. Geç ve boşa akıtılan gözyaşlarıydı bunlar. Doğru yerde doğru zamanda olunmalıydı. Bu başarıldığı an, herşey yolunda demektir. İşte bu nedenle Paula ile Maglor arasında hiçbir şey yolunda değildi.

"Biraz geç bir taziye değil mi bu?" dedi Maglor yadırgayan bir bakışla. Yüzündeki ifade, yanı başında ağlayan bir kız ile karşılaştırıldığında üçüncü bir kişi için oldukça acımasız gözükebilirdi. Fakat yüz ifadesi sadece sertti. Elbette içinde bir kin, bir nefret, bir kızgınlık, bir kırgınlık vardı fakat bunu belli etmesine gerek olmadığını düşünüyordu. Ne de olsa karşısındaki insan bunu anlayabilecek kapasitede, en olmadı bunu anlayacak kadar Maglor'u tanımış bir kişiydi. Kıza kenetlenmiş bakışlarını ayakkabı bağcıklarından damlayan sulara çevirerek, başını elleri arasına aldı. Ardından hiç yüzüne bakmadan konuşmaya başladı. "Fazla gurur, panzehiri olmayan bir zehire benzer. Ölümcüldür, tehlikelidir. Her şeyi mahvedebilir. Tıpkı sen ile benim aramızdakiler gibi.." Ardından bir şeyi hatırlamış gibi başını ellerinin arasından hızla kaldırdı ve ellerini geriye atarak bir yıldızın sonsuzluğa doğru gidişini izlemeye koyuldu. Kim bilir bu yıldız kime aitti?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




--Yansıma-- Empty
MesajKonu: Geri: --Yansıma--   --Yansıma-- Icon_minitimePaz 21 Eyl. 2008, 03:16

Olduğu yere öylece çökmüştü. Kendisinden bağımsız hareket eden ruhu çoktan pes edip yere serilmişti. Onu kurtarmanın faydası yoktu. İşe yaramaz bir oyuncak gibi atılacaklar arasında yerini alan hayallerine sarılmış yatıyordu ruhu. Paula hüznün gitgide bütün hislerine egemen oluşunu duyumsadı. İçinde büyüyen çaresi olmayan bir hastalık gibi hızla yayılıyordu. Konuşmaya kalksa bütün kelimeler aynı anda dökülecekti ağzından. Kafasını kaldırıp Maglor'un yüzüne bakamıyordu. Adını söylemeye bile hasret kaldığı, bütün benliğiyle acısını hissettiği halde yanında olamadığı, olmadığı diğer yanı, herşeyin kötü gittiğini söylüyordu. Sözleri bıçak gibi saplanıyor ve kapanmayacak yaralar açıyordu. Cevapları manasız bırakan haklı yorumlarına diyecek sözü kalmayan Paula, nefes almakta zorlandığını hissetti.


Geç kalmış avutuşunun altında yatan özrü sezememişti belki. Gurur hakkında söylediklerine çılgınca haykırarak karşı çıkmak istedi. Duydukları,dedikodular, o kızı Maglor'un kollarının arasında görmesi... Her parça birleştikçe nefreti daha da anlamlanıyordu. İçinde kendisiyle savaş verirken, bir yandan da soğukla mücadele ediyordu. Hissizleşmeye başlayan bedeni karanlık bir hayale daldı bir anda. Kolları olduğu yerde iki yanına düştü. Bilincini kaybedecek gibi gidip geldi. Kendini o gece hiç olmadığı kadar gerçek hissetmeye başladı birden bire. İfadesi tükenmişten, kararlıya döndü. Titreyen bedeni yavaş yavaş kendine geldi ve kendini zorlayarak konuşmaya başladı.

'' Bazı hataların yapılması için tek sebep insanın içindeki kötülük değildir Maglor. Kişiyi buna iten sebepler vardır. Sen benim için çok uygun sebepler yarattın. ''

Paula, üzgün olduğu zamanlarda Maglor'un yanına gidemeyişini böyle konuşarak geçiştirmeye çalışıyordu. Yeni yapılmış yağlı boya tablo gibi, sertleşip güçlenmesi gereken boyalara, aksine taze taze sürmüştü ellerini. Renkler içinde kafası karmakarışıkken Maglor'u o kızla görmüştü. Bütün yaşanılanları bir kenara itip o manzarayı düşüncelerinin merkezine koydu. Onun kendi yanına gelmeyişini düşünüp, beklediğini yeterince belli ettiğine karar verip, sanık sandalyesine Maglor'u koydu. Hayat sevdiğini yeterince yargılamamış gibi, şimdi bir de Paula üstüne gidiyordu. Onun isyan edip bütün nefretini kusması için tahrik etmekti amacı. Belki böylece diplerde kalan kırıntılara ulaşabilirdi. Umutsuzca denedi:

'' Bütün suç benim değil. Yanına gelmek istediğimde hep başkaları vardı. ''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adolf Maynard Griswald
Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Adolf Maynard Griswald


Erkek
Ruh hali : --Yansıma-- Hmbl7
Mesaj Sayısı : 755
Yaş : 33
Kan statüsü : Safkan.
Galleon : 12124
Ekspresso Puanı : 1
Kayıt tarihi : 17/05/08

--Yansıma-- Empty
MesajKonu: Geri: --Yansıma--   --Yansıma-- Icon_minitimePaz 21 Eyl. 2008, 03:43

''Bazı hataların yapılması için tek sebep insanın içindeki kötülük değildir Maglor. Kişiyi buna iten sebepler vardır. Sen benim için çok uygun sebepler yarattın.'' Suçu başkasına yıkmak ne kadar da kolay bir durumdu ki? Mızıkçı çocuklar gibi.. O günden itibaren yaşanılanları düşündükçe, aklına Paula'nın bunu gurur meselesi yapmasına neden olacak hiçbir şey gelmiyor ve bunun aksine Maglor'un duygularını boşaltıcağı tek kişi olmanın verdiği imtiyazı kullanamadığını aklına getiriyordu. Yüzüne bir gülümseme yayıldı. Tehditkar, soğuk, ve kin dolu..

'' Bütün suç benim değil. Yanına gelmek istediğimde hep başkaları vardı. '' Yüzündeki gülümsemesi bu lafın üzerine hızla silindi. Bu nasıl bir bahaneydi? Nasıl küçük, basit bir bahaneydi? Sert bir kahkaha attı. Kahkahasının yankısı sessiz geceyi yararken konuşmaya başlamıştı bile. "Sen de güvenlik önlemlerini aşamadın yani. Söylesene, hiç ciddi olarak yanıma gelmeyi düşündün mü? Yoksa kafasını toparlasın, rahat bırakayım diye mi düşündün? İkinci soruya yanıtının evet olduğunu bilseydim az sonra yapacaklarımı yapmazdım bile. Keşke böyle düşünseydin ve bana bunu dürüstçe, saçma kıskançlık krizlerine girmeden anlatsaydın.."

Sızlayan parmak uçları ile oynamayı kesmiş, ellerini ceplerine sokarak vücut ısısı ile ısınmış olan ceplerinin sıcaklığından faydalanmayı ummaya başlamıştı. Bir süre sessizce dalgaları izledikten sonra konuşmasına hiç kesilmemiş gibi devam etmeye başladı. "O zaman ne olurdu sen de, ben de çok iyi biliyoruz. Şimdi burada birbirimize imalı laflar etmek yerine, belki de içimizdeki sevgi sözcüklerini anlatacaktık. Ama şunu da belirtirsem yalan olmaz. Artık içimde sevgi kırıntısından eser kalmadı.."

Bir an için ne yapacağını kestiremedi. Oradan ayrılmak en iyisiydi oluşan duruma göre.. Kişiye göre en iyi olan, her zaman iyi değildir aslında. Bir an için bu düşünceye kapıldı. Hem az önce kızı ölümden döndürmüştü. Belki de, Maglor gittikten sonra salakça bir şey yapıp kendisini az önce başaramamış olduğu işi tamamlamaya yönlendirecekti. Ayağa kalktı ve kıza elini uzattı. "En azından arkadaş kalalım.."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




--Yansıma-- Empty
MesajKonu: Geri: --Yansıma--   --Yansıma-- Icon_minitimePaz 21 Eyl. 2008, 04:06


Hatalı konuştuğunu biliyordu. Maglor gibi birine bahaneler sıralamak, bir bilgine bir şeyler öğretmeye çalışmak kadar faydasızdı. Eninde sonunda duyacakları kendi gururundan yıktıklarının haberleriydi. Paula kafasını kaldırmaktan acizdi. Utanç, kırgınlık, nefret, öfke…Duygular karmaşasında başı dönüyordu. Sevgisi ölçüsünde nefret etmişti ondan. O kızla kendi ruhunun yarısını birlikte hayal ettiği her anı, duyduğu dedikodularla birleştirmişti. Aşklarının kendi aralarında yaşanması gereken kısmına ihanet etmiş, araya yabani otlar gibi, başkalarının zehirli yorumlarını sokmuş ve kolay olanı yapıp başa çıkmamış, beklemiş ve neredeyse inanmıştı. Şimdi yapmadıklarıyla birlikte, yaptıklarının da bedelini ödüyordu. Başını kaldırdığında o güne kadar hiç görmediği bir Maglor gördü karşısında.

Neredeyse bir duvar kadar soğuk, ifadesiz, ciddi biri. Karşısındaki görüntüye sahip olan kişiyi tanımadığını hissetti. Gözlerine her bakışında kendisin gördüğü Maglor gitmiş, yerine tamamen soğuk, ciddiliği can yakan, neredeyse yenik hissettiren bir başkası gelmişti. yan yanayken aralarından akan görünmez sevgi nehirlerini donduracak kadar soğumuştu ifadesi. Hızla açılan ağzı kapanana kadar Paula bir ruh emici ile karşı karşıya olduğunu hissetti. Kalbine saplanan her darbeyle bedeninden ayrılan bir parçayı görüyordu. Görüyor ve elini uzatıp tutamıyordu. Maglor, sesindeki gerçeklikle, bütün yolları kapatmıştı. Kendisine itiraf ettiğinde olduğu yerde eriyeceğini anlayan bir gerçekle savaşıyordu şimdi Paula. Maglor haklıydı! Ve belki de sonuna kadar. Belki de kelimeleri iyi seçiyordu. Sonuç olarak kısa bir sessizlikten sonra birbiri ardına gelen cümlelerle, Paula gözlerini kapattı. Sadece boşluğu hayal etmeye başladı. Büyük olasılık bir kabustaydı. Bitmeyecek gibi görünen gerçekçi bir kabus. Uyanıp yaşları gözünden silecek ve gülümseyecekti.

"En azından arkadaş kalalım.."

Hayatının en güzel anıları, Maglor’un elini tutarken bir şimşek gibi çaktı beyninde. Ayağa mümkün olduğunca yavaş kalktı. Elini tuttuğu süre içinde, onun bütün sıcaklığını içine doldurdu. Kokusunu belleğinde sakladığı yerden çıkarıp, sıcaklığıyla sarmaladı ve tekrar eski yerine koydu. Karşısında hiçbir şeyden etkilenmeyecekmiş gibi duran Maglor’ a baktı. Gözlerinde aksini göremedi. bir şeyler gerçekten bitmişti. En diplerde kalanlara ulaşmak ya mümkün olmayacaktı ya da çok zaman alacaktı. Son nefesini verir gibi verdi nefesini uzunca.

‘’ Peki. Gidelim artık. ‘’

Yollarının aynı yönde olması acı vericiydi. Yatakhaneye kadar dayanıp dayanamayacağını sordu kendine. Gözyaşlarıyla bedeni sarsılırken, adımlarını atmaya başlamıştı bile. Maglor’un varlığını en azından bir süre ardında bırakmalıydı. Kendisine de ona da izin vermeliydi artık.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
--Yansıma--
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: RPG İçi Sayfalar-
Buraya geçin: