Stefania Valérie Bécaud Seherbaz
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 684 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12071 Ekspresso Puanı : 3 Kayıt tarihi : 28/05/08
| Konu: Geri: Aktarda bir gün Salı 03 Haz. 2008, 00:32 | |
| “Burası, o kötü kokan yer! Asla girmem oraya!”
Stéfania, ekşimiş suratıyla, annesine itiraz ederken bir yandan annesinin elinden çekiştiriyordu. En zayıf noktasından vurulmuştu. Kötü kokulara olan hassasiyetini onu tanıyan herkes biliyordu. Elini annesinin avucundan çekmeye çalışsa da bunu beceremedi. Annesine yalvaran gözlerle bakması bile yetmiyordu artık. Hayır, oraya asla girmemeliyim! Anneciğim, n’olur… Annesi umursamaz bir tavır içinde kızının minicik elini sıkıca tutuyordu. “Aktardan almamız gereken malzemelerin var. Hepsi senin için. Benim için olsaydı seni içeriye sokmak zorunda olmazdım zaten küçük hanım!” Stéfania, annesinin söylediklerini duymazdan gelircesine omuz silkti. Aktara girmeye hiç mi hiç niyeti yoktu. Ama annesi, söylediklerinde pek de haksız sayılmazdı. Bir defalık şansını denemeye karar verdi. Sol eliyle burnunu tıkadı. Annesi, kızının haline gülerek aktarın kapısına ilerledi.
Büyük kapıdan içeri girdiklerinde Stéfania, keskin bir koku duymamıştı. İşte bu! Kötü koku yok! Ağzı kulaklarında, elinden tuttuğu annesi ile aktarda bulunan sarışın kadının yanına ilerlediler. Bu sırada etrafındaki küçük raflarda gördüğü iğrenç malzemeler, midesinin bulanmasına neden olmuştu. Aktarın sahibi ile karşı karşıya geldiklerinde ilk konuşan aktar sahibiydi. “Buyurun, nasıl yardımcı olabilirim size?” Hep aynı klasik cümle… Ne zaman farklı olacaklar, merak ediyorum doğrusu. Stéfania’nın annesi Bayan Bécaud yorulmuş gözlerini aktar sahibine dikti. Daha iki tane dükkân dolaşmış olmasına rağmen yorulmuştu. Tam da güçlü olması gereken bir zamanda nereden de çıkmıştı bu? Stéfania annesini aktar sahibiyle baş başa bırakarak aktarda bir gezintiye çıkmaya karar kıldı.
Bayan Bécaud, kızının mutluluğunu her şeyden çok istiyordu. Bırakayım da biraz eğlensin, diye düşündü. Kitapçıda olanları aklına bile getirmedi. Şimdi gerekli olan malzemeleri almalıydı. Aktar sahibi sorusuna uzun bir süre yanıt gelmeyişinden sıkılmışa benziyordu. “İksir dersi için gerekli malzemeleri almaya geldik. Buyurun bu listedekileri alacağız.” Cüppesinin cebinden zarif hareketiyle bir kâğıt çıkartıp aktar sahibine uzattı. “Hemen getiriyorum, hanımefendi.” Bayan, söylediklerinden sonra hemen oradan kayboldu.
“1 adet pirinç ölçek 1 adet cam şişe Felix Felicis özel iksir 1 adet kristal şişe”
Stéfania annesi ile aktar sahibinin aralarında konuşmaları duymaksızın aktarda dolaşıyordu. İlginç bulduğu şeylere yaklaşarak, gözleri ile inceliyordu. Bir ara üzerinde küçük bir kağıtta yazan ‘Kurbağa Bacağı’ yazısını görmeden yaklaştığı nesneden çığlık atarak uzaklaşmıştı. Annesini bulup hemen aktar denilen bu iğrenç yerden çıkmalıydı. Acele ile koşuştururken çarptığı birkaç şişe ve kap yere dağılmıştı. Stéfania yıktığı nesnelerden çok canını kurtarma savaşına girmişti adeta.
Aktar sahibi elleri dolu gelirken, aktar, Stéfania’nın çığlıkları ile yankılanmaya başladı. Bayan Bécaud elinde tuttuğu şişeyi yere düşürürken kucağına atlayan Stéfania annesine yalvarıyordu. “Anne! Anneciğim… Buradan hemen gidelim. Yoksa kurbağaların bacağını kestikleri gibi bizim bacaklarımızı da kesecekler!”Bayan Bécaud tuzla buz olan şişeye bakarken kucağındaki kızını yere bıraktı. Onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Birkaç dakika sonra aktar sahibi konuşmayı tercih etti. “Umarım yaptığından memnunsundur küçük şeytan! Dükkanı yıktın neredeyse.” Stéfania gözlerininden ateş fışkırırcasına kadına baktı. Ne küstah bir kadın böyle! Merlin aşkına, bu kadına biri ağzının payını vermeli! Bayan Bécaud, kızının karşısında böyle azarlanmasına göz yumamadı. Sinirlerine hâkim asla da olamazdı. “Ne kadar küstah olduğunuzu bilmelisiniz. O daha bir çocuk. Söylediklerinize dikkat edin!” Stéfania’nın ağzı kulaklarındaydı. Annesinin söyledikleri, aktar sahibinin bozulmasına kesinlikle bir sebepti. Hadi söyle! Sıkıyosa cevap ver. Yaa… Böyle sustururlar adamı. Benim arkamda koskoca annem var! Aktar sahibi bozuntuya vermeden biraz önce getirdiklerini paketledi.
Stéfania ise değişik birtakım malzemeleri karıştırmaya başlamıştı. Küçük bir kabın içinde bulunan sıvı dikkatini çekince iyice yaklaştı. Bir gözü kapalı koklamaya çalışacaktı. Bunu fark eden Bayan Bécaud kabı Stéfania’nın burnuna daha da yaklaştırarak, sıvıyı tanıttı. “İnek salyası!”Stéfania bu ismi duyar duymaz geri çekildi ve kabı elinin tersiyle fırlattı. Kap, aktar sahibinin omzuna gelir gelmez Bayan Bécaud içinden lanetler okudu. Stéfania ise kahkahalara boğulmuştu. Ayakta gülecek hali kalmadığı için de yere yığıldı. Bir yandan gülüyor, bir yandan da aktar sahibini işaret ediyordu. Bayan Bécaud, kızını uyararak ayağa kaldırdı. Aktar sahibinin elindeki paketi alıp, yeterli miktarda galleonu tezgaha bıraktı. “Kızım adına sizden özür diliyorum; ama o daha bir çocuk…” Stéfania, annesinin uyarılarına karşın gülmeye devam ediyordu. Daha sonra eline geçen bir kapta bulunan domuz dışkısını aktar sahibinin suratına fırlattı. Bayan Bécaud, kızını, daha fazla zarar vermesin diye kucağına alırken kendisini hızla kapıdan dışarıya attı. Arkalarından gelen ses hiç de iyi değildi. “Lanet olsun, sizin gibi müşteriye! Bir daha bu kapıdan asla içeriye girmeyin!” Bayan Bécaud kızına aferin dercesine bakarken Stéfania hala gülüyordu.
Dakikalar sonrasında gülme krizini durdurabilen Stéfania’ya annesi birtakım itiraflar bulundu. “Ben de senin yaşında bu kadar yaramaz olabilseydim keşke. Ama annem ve babam yaptığım her yaramazlığa bir ceza verirdi. Cezalardan çok korktuğum için hiç yaramazlık yapamadım. Bugün yaptıklarından sonra sana ceza vermeyi hiç mi hiç düşünmüyorum. Seninle birlikte olmak beni neşelendiriyor, mutlu ediyor. Umarım hep böyle olur. Seni seviyorum tatlım. İyi ki varsın…” Stéfania, annesine bakarak suratına kocaman bir gülümseme yerleştirdi. Elini annesinin avucuna yaklaştırdı. Bunu gören Bayan Bécaud, kızının elini tuttu ve almaları gereken malzemeleri hatırladı. Şimdi başka dükkanlara doğru yönelip Aktardan uzaklaştılar. devamı... | |
|