Dennise öfkeli gözlerini adama dikmiş onu izliyordu. Genç adam gayet sakin asasını çıkartmış,Dennise'in başının üstünden hedef alarak kapıyı kitlemişti. Dennise hızlıca ve hiddetle kapıya göz attıktan sonra yeniden adama döndü. Sinsice Dennise'e sırıtarak nihayet konuştu. ’-Seherbaz’ım, Miss Black. Karanlık Tarafa Destek Vermekten Tutuklusunuz.’’ Dennise adam daha cümlesini tamamlamadan asasına davranmış, tek bir hamlede onu çıkarmıştı.Bu nasıl olabilirdi ki! Son dönemin seherbazlarını biliyordu.Bu adam yeni olmalıydı.Yeni olduğu o kadar belliydi ki,Dennise'in gizli kimliğini açıklaması imkansız gibi bir şeydi. Adam şimdi karşısında gülmekten kırılıyordu. Dennise gözleri öfke ve nefret dolu ona baktı.
Bu ne cüret! Bana nasıl böyle bir yakıştırmayla gelirsiniz. Kim olduğunuzu zannediyorsunuz... Niye güldüğünüzü de anlamış değilim." Bu cümleler sıkılmış dişlerinin arasından daha çok bir hırıltıya benzer bir şekilde çıkmıştı. Eğer söyledikleri doğruysa burdan sağ çıkamayacak kişi Dennise değildi.Buraya gelmekle ne kdar aptallık ettiğini ona kanıtlayacaktı.Hala neyi bekliyordu lanet yapmak için! bu kadar oyalanma bu adama çok bileydi.Ama bakışları ve gülümseyişi Dennise'i anlamadığı bir şekilde caydırıyor."Dur " diyordu. Çok geçmeden adam önce kafasını öne eğerek bir süre düşündükten sonra ciddi bir yüz ifadesi takınarak ve Dennise'in asasına aldırış etmeden konuştu.
’-Benim, Denn. Marcus... Mısıra iş için gitmemiştim, kendimi değiştirmek için gittim.’’
Dennise'in gözleri daha da büyüdü. Asası hafifçe titredi. Bir an ne söyleyeceğini şaşırdı. Bu karşısındaki adam kuzeni miydi yani şimdi! Onu şöyle bir süzdü. Vücut yapısı,bakışları ve gülüşü rahatlıkla Marcus'tu ama.. ama nasıl olabilirdi ki? Saçları, gözleri, yüzü, dudakları... Hepsi ama hepsi değişmişti. Yıllardır tanıdığı adam bu olamazdı. Bir an durdu. Gözlerini kapıya çevirdi. Ama ya gerçekten seherbaz ise kılık değiştirmiş olabilirdi. Bir tuzak olabilirdi. Ama o zaman cincüceleri atlatamazdı. Dennise'e Marcus'un geldiğini söylemişlerdi. Dennise cincüceleri iyi tanırdı. Onları faka bastırmak zordu. Yeniden keyifle koltuğuna yaslanmış genç adama baktı. İçinden ona bir öfke dalgası kabardı. Geri dönmüştü. O da yetmemiş bir de Dennise ile dalga geçiyordu. Dennise zaten onu buraya parçalara ayırmak için gelmişti. Asasını hızlıca salladı. "wenphermo! Seni lanet olası gerizekalı!!!" Anında Marcus'un sağ yanağında bir tokat patladı. Dennise kendini tutamamıştı. Tokat onu kesmemiş hırsını alamamıştı. Öne doğru atılıp bir hamlede masayı geçip Marcus'un yanına geldi ve bu sefer kendisi vurmaya başladı.Bu arada da kesik kesik konuşuyordu.
"Seni..öldüreceğim..Marcus... Black...Gelip ..beni kandırmaya_.... ha!...Ve bunca.... zaman ortada... yokken bir de...Al bakalım.." Vurmaya devam ediyordu. Marcus bir an ne yapacağını şaşırmış, sadece kollarıyla başını koruyordu. Dennise ,sözleri bitince birden durdu. Geri çekildi.Göğsü inip inip kalkıyordu. Anlaşılan hıncını almıştı. Marcus'tan uzaklaşıp pencereye doğru gitti. Oradan ona ters ters bakmaya başladı. Biraz toparlanmaya çalışan kuzenini izledi.