Hiçbir şey anlamıyordu. Mavi gözleri sadece buğulu sahada tenis maçı izler gibi bir sağa, bir sola gidiyordu. Anlaşılan, bu görkemli maçta rezil olmamak adına hiçbir Hufflepuff katılmamıştı. Penelopé,derin bir iç çekerek tahta zemine dayandı ve rüzgarın saçlarını okşamasına izin verdi. Açık olmak gerekirse sesler, çoğunlukla sahadan geliyordu. Çoğu kişi bu maçı önemsiz bulmuş olacak ki, gelmemişti bile. 'Ah hayır!' dedi çemberden giren topu görünce. Neredeyse kıl payı kaçırmıştı. Sahadan çıkan küfürleri duyabiliryordu Pen.
Herşey bir anda olmuş ve Quaffle'ı Hufflepuff atıcısı çemberden geçirmeyi başarmıştı. Trübünde tek olduğu için ayağa kalkma gibi bir durum yaşamadı Peno. Sevincini içinde tutması gerekti. Gözlerini, sahaya dikmiş, olacakları izliyordu. Altın snitch hafif kırmızımsı gökyüzünde uçuyordu. Anlaşılan o ki iki arayıcı da onu almak için ellerini süpürgesidnen çekmiş, ona uzanıyordu. Penelopé, haklı olarak yavaşça yerinden kalktı. Maç pek heyecanlı olmasa da, bu küçük atışma Peno'ya yeterdi. 'Hadi!' dedi, ellerini sıkmıştı. Sanki ortama güç vermek istiyordu. 'Eveet!' dedi yumruğunu gökyüzüyle buluşturarak. Gerçi snitch'i tutmuş olan kişiyi pek tanımıyordu ama trübünde tek kişi olrak onu kutlamak da istiyordu. Sevinci gözlerinden okunan Peno, Huffluouff Ortak Salonu'na gitmek için şen şakrak trübünden indi.