Daha uyuyor olmalıydı ki bu onun tercihi de değildi. Yatağında sağa sola dönüp duruyordu. Sağ ayağı sol ayağının üstüne binmiş üzerine örttüğü pikeyi bacaklarını örtmek için kullanmıştı. Terden ölecekmiş gibi hissediyordu. Oldukça garipti asında bu durumu. Uykusunda bile düşünüyor muydu yoksa? Ani bir şekilde fırladı yatağından. Yanağına bir öpücük konmuş gibi hissediyordu kendini. Lily’nin tatlı öpücüğü…Burnuna kokular gelmeye başlamıştı bile. Ev cinlerinin ellerinden sunulan müthiş yemeklerin mükemmel kokusu. Özlemişti o yemeklere. Uzun bir süredir yemiyordu onlardan. Kim bilir kaç sabahtır sabah kahvaltısı yapmıyordu. Ama bugün yapacaktı, çünkü içinde küçük bir umut vardı. Sessizce kalktı yatağından ve cüppesini giydi. Tam kapıdan çıkacakken beyninde aniden bir şimşek çaktı. * Nasıl da unuturum? * Sınıf başkanının o muhteşem rozetini cüppesine büyük bir zevkle tutturarak değişen merdivenlerden büyük salona inmeye başladı. Herkes ona bakıyordu sanki, parlak rozete bakıyordu. Oldukça hoş bir duyguydu bu, sınıf başkanı olmak. Her an herkese hükmedebilirdi. Bu sınıf başkanlığını iyiye de kullanabilirdi kötüye de. Geçen sene de başkandı Lily bu sene de. * Tıpkı David ve Hayley vakası gibi… * diye içinden geçirirken burnuna gelen kokular ani bir tepkiye sebep olmuş ve sendeleyerek kapıyı açmıştı.
Nihayet balkabağı suyunun kokuları burnuna ilişmişti. Nefis poğaçalar, pastalar, pudingler.. Hepsini özlemişti teker teker. Ravenclaw masasına şöyle bir göz gezdirdi. Oldukça doluydu. Simsiyah gözleri bulmak istediği kişiyi aramaya başlamıştı. * Ahh, lanet olsun gitmiş. * Büyük bir buruklukla Ravenclaw masasında yerini aldı ve tabağına istemsizce aldığı birkaç parça yemeği zar zor yedi. ‘O’ olsaydı belki de dolduracaktı tabağını. Her şeyi tıkabasa yiyecekti. * Neyse * Kısa bir yemeğin ardından koşar adımlarla serin araziye çıktı ve dersliğe ilerledi.
Serin havaya çıktıktan sonra biraz olsun rahatlamıştı içi. Dua etmesi gereken tek şey vardı, Lily’nin orada olması. Ancak düşüncelerinden sıyrılmasına sebep olan tek şey ince ve titiz bir sesti. “Merhaba.” Kim olduğunu anlayabilmesi için kafasını çevirmesi lazımdı, çünkü sesten tanıyamamıştı. “Merhaba.” Dedi sorar bir tavırla ve uzaklaşmak için geri geri çekildi. “Err, ben Itamı.” Olduğu yere çakılıp kalmıştı Johnny. Her an bayılıp aniden yere düşebilirdi. Ama bu Itamı olmamalıydı. “Tabiî ki de o Itamı değil şapşal. Herkese yapıyorum bu şakayı.” Uzaklaşıp giden uzun boylu kızın arkasından şapşal şapşal baktı ve hiçbir şey olmamış gibi ilerledi. Kara Göl kenarına yaklaştıkça içini bir rahatlık kaplamıştı. Dersliğin olduğu yeşillik alana yaklaştıkça Lily’i görme umudu biraz daha büyüyor alev oluyordu. Profesörün gelmiş olduğunu ve en ön sırada Lily’nin olduğunu gördüğünde oldukça heyecanlanmıştı. Kibar bir şekilde izin isteyerek içeri sıraların serpiştirildiği yeşillik alana giriş yaptı. “Günaydın.” Dedi profesörün yanına yaklaşarak. “Günaydın Profesör Mathilda.” Dedi ve Lily’nin yanına oturdu heyecanla.
“Günaydın Lily.” Belki de burada sevgilim gibi bir kelime söylemesi lazımdı ama söylememişti utancından. Parşömenini, simsiyah mürekkebini ve yaz tatilinde Tüy Kalem dükkanından aldığı yeni tüy kalemi çıkardı. Çantasında bir Tez-Tekrar tüy kalemi vardı, ama onu kullanması belki de biraz garip kaçardı. Nihayet amacına ulaşmış ve Lily’i görebilmişti. Dersten sonra eğer onun da dersi yoksa buluşup konuşmak isterdi. *Belki de * Ders onun ağlamasına bile sebep olacak bir sözle başlamıştı. * Elveda * Gitmek isteimyordu buradan. Ömrünün sonuna kadar burada kalmak istiyordu. * Zor gibi, garip * Profesör neyden bahsediyordu böyle. * Kendi dersinde eğlenildiğini sanıyor * Gayet sıkıcı olan – ona göre - bu ders, bu sene daha da ağırlaşacaktı anlaşılan:
“Evet, artık ciddi işlere bulaşmanın zamanı geldi. Sizler, yetişkin bir grup meslek sahibi genç, artık diğer sihirli yaratıklarla ortak yaşamı nasıl sürdürmeniz gerektiğini öğrenmelisiniz. Bu sene özellikle koloni halinde yaşayan ve bakanlığın birincil önem verdiği yaratıkları tanıyacağız. Onları mümkün olduğunca doğal ortamlarında inceleyeceğiz. Bu sebeple bu arazide pek sık bulunmayacağız. Küçük gezilerimiz olabilir sene içinde, bunlara katılmanızı öneririm. Bunun yanında çok tehlikeli, bakanlık sınıflandırmasında beş çarpıya sahip yaratıkları da tanıyacağız. Önceki senelerde öğrendiğiniz her bilgiyi bu sene yoğun şekilde kullanacaksınız ve kesinlikle dikkatli olmalısınız derslerde.”
Tehlikeli yaratıklarla oynamayı oldukça hoş buluyordu. Ancak çok tehlikeli yaratıklarla oynamak onu bile korkutabilirdi. İleride olmak istediği mesleklerden biriydi Sihirli Yaratıkların Bakımı Profesörlüğü. Ancak öğrencilerini bu kadar sıkmayacağına şimdiden yemin etmişti. Koloni halinde yaşayan canlıları ilk defa duymuştu. * Kütüphaneye gitme zamanı * Kütüphanede zaman geçirmek onun hobilerinden biri olmuştu artık. Derste öğrendiği her bilgiyi pekiştirmek amacıyla kütüphaneye giderdi. Ancak bu son cümleleri duyunca kütüphaneye gitmesi kesinleşmişti.
“Ödevlerinize Hogwarts’dan sonra yapmak istediğiniz mesleği de ekleyin.”
Bu kilit söz onu oldukça etkilemişti. Çok düşünmüştü Hogwarts’dan sonrasını. Sürekli kafasında kurguladığı bir şeydi aslında ve gerçekleşmesini de istemiyor değildi. Tıpkı Mythill gibi o da Sihirli Yaratıkların Bakımı profesörü olmak istiyordu. * Zor gibi, dersleri salmazsam belki * Ama ikinci bir ödev onları daha sonra yoracaktı. Lily’nin çıkmasının ardından o da sınıftan ayrıldı. Ödevleri yapmayı düşünmüyordu daha. Ancak ilk defa duyduğu ‘koloni’ kelimesine şöyle bir göz atabilirdi. “İyi günler profesör.” Dedi profesörün önünden kaçamak bakışlar ata ata geçerken ve kütüphaneye doğru ilerledi. Her ne kadar Madam Pince’nin soluk suratını ve karga gibi sesini çekmesi gerekse de kimse onu kitaplardan alamazdı.