|
| Karanlık bir gün | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Lily L. Black Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairesi Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2960 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12324 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 07/02/08
| Konu: Karanlık bir gün Perş. 02 Ekim 2008, 14:01 | |
| Tarih:1950 Mevsim: Sonbahar Hava Durumu: Yağmurlu ve Soğuk
Beklenen var, gelmeyiniz... | |
| | | Lily L. Black Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairesi Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2960 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12324 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 07/02/08
| Konu: Geri: Karanlık bir gün Perş. 02 Ekim 2008, 14:07 | |
| Elindeki mektubu öfkeyle buruşturup yere attı. Olmamıştı, imkânsızdı. Her zaman kendisinden çok daha güçlü görünen ablasının ölmüş olduğu haberini duyalı saatler geçse de kabul edemiyordu. Önce anne babası sonra ablası. Az önce aldığı mektuba göre Sayelle öldürmüştü onu. Her zaman ablasının mutlaka Sayelle’i öldüreceğini düşünmüştü. Tek sorun onu bulmaktı o kadar, sonra yok olacaktı, ailesine yaptıklarını ödeyecekti. Ama anlaşılan hepsi hayal olmuştu. Şimdi bir tek kendisi kalmıştı ve kendisi yapacaktı bunu. Mutlaka öldürecekti o pis korkağı. Yanında adamlar olmadıkça saldıramayan deli kadından biraz da korkmasa… Ama yaptıkları ve tahmin ettiği kadarı ile yapabilecekleri onu ürkütüyordu, inkâr edemezdi. Hem ailesini kökten yok etmek istediğini anlamış ve bu yüzden kendisini bulmaya çalışacağını düşünmüş, hem de yakalanmadan bu kadar yere gidip bir tane daha cinayet işleyebilmesine şaşırmıştı. Manyaktı kadın, deliydi. ‘Babamla evliyken de belliydi ya.’ Kadından yıllar boyunca çektileri yeterli değildi sanki. Öfkeyle yastığını yumrukladı. Ablası… Tüm fikir ayrılıklarına rağmen her zaman yanında olan ablası. İnanmak zordu.
Akşam yemeğini haber veren zille birlikte yatağından kalktı ve pencere kenarına gitti. Hava tıpkı ruh hali gibi kapalıydı. Yağmur yağacaktı herhalde. Pencere pervazına oturup bir süre okul bahçesini izledi. Düşünemiyordu bile. Düşünmekten, bu konuda delirecek kadar çok düşünmekten bile daha yorucuydu bu. Belki de inanamamak engelliyordu daha fazla sinirlenmesini veya üzülmesini. İnanmak istemiyordu. “ Sayelle…” Fısıltı gibi çıkan sesi bomboş yatakhanede sanki bağırmış gibi çıkmıştı. Belki gerçekten bağırmıştı. Hiçbir şeyden emin olamıyordu ki artık. Bir süre başını pencereye yaslayıp öyle kaldıktan sonra merdivenlerde ayak sesi duymasıyla kendini aceleyle yatağına attı. Son istediği şey biriyle konuşmaktı. Henüz erkendi. Yatakhanenin kapısı açılırken lacivert perdelerini çekmişti. Üzerine geceliğini geçirip yatağına gömüldü. Yüzünü pencere tarafına, komodinine dönmüştü. Komodinindeki resme baktı. Çok küçüklüğünden bir resimdi. Ailesinin dağılmadan ve öldürülmeden önceki hali. Bir süre resme baktıktan sonra arkasını döndü ve yorganına sarınıp tüm düşüncelerinden kurtulmaya çalıştı. ‘Gereksiz düşünceler.’ Her ne kadar yorgun olsa da gecenin büyük bölümünde uyuyamadı...
Gün büyük hızla geçmiş derslere girip girmediğini bile anlamamıştı. Ender olarak bu kadar dalgın olurdu. Ama en sonunda kendini son dersten çıkarken bulmuştu. Ravenclaw kulesine çıkan basamakları çıkarken bu ruh halinde biraz daha dolaşırsa kafayı yiyebileceğini düşündü. Bir şeyler yapması gerekiyordu. Kafasını kurcalayabilecek bir şeyler. Düşüncelerini başka yere yöneltecek bir şeyler. Aklına ilk gelen Quidditch oldu ama antreman koymak için haber vermek gerekiyordu ve hiç o havada değildi. Sonra düşünceleri yavaş yavaş Sihirli Yaratıkların Bakımı dersinde verilen ödevlere ve mesleklerle ilgili eklemeye kaydı. ‘Bu işe yarar.’ Gerçekten yabancısı olduğu bir konuydu meslekler. İki, üç sene öncesine kadar sadece Quidditch’i düşünüyordu. Şimdiyse… O kadar çok şey değişmişti ki ne yapacağına dair en ufak bir fikri bile yoktu.
Okul kıyafetinden kurtulmuş çantasına sihirli Yaratıkların Bakımı ders kitabını koyup kütüphaneye gitmek üzere ortak salondan çıkmıştı. En rahat ödev yapabileceği yerdi, hiçbir şey yapası olmasa da rahatsız edilmeden yapmalıydı en azından. Kütüphaneye kadar neredeyse koşarcasına gitti. En sonunda devasa kitaplıkların arasında işine yarayacak kitaplara bakarken soluk soluğaydı. ‘Fantastik Canavarlar Nelerdir? Nerede bulunurlar?’ kitabı dışında 3,4 tane ağır kitap bulmuştu ödevle ilgili. Hepsini cam kenarındaki bir masaya yığdıktan sonra oturdu. Hızla yağan yağmur sesi dışında sessizdi kütüphane. Kütüphane görevlisinin ayak sesleri duyuluyordu bir de. Kütüphanede yapılmaması gereken bir şey yapan olursa yakalamak ve buraya geldiğine pişman etmek için dolanıyordu masaların çevresinde. Çevresine bakındığı için kadının karanlık bakışına maruz kalan Lily önündeki parşömene döndü. Araştırma gerektiren ödevlerden önce şu mesleklerle ilgili olanına başlayacaktı. İlginç bir şekilde onu en çok düşündüren bu olmuştu. Tüy kalemiyle hızlıca bir başlık çiziktirip altına geçti. ‘ Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü.’ Son zamanlarda olanlardan sonra istediği bir işti. Savunması kadar kendisini de merak ettiği Karanlık Sanatlar. Altına her zaman aklında olan Uçuş profesörlüğünü yazdı. ‘ Okulda kalıyorum her şekilde.’ Bu kadardı şimdiye kadar düşündükleri Quidditch oyunculuğu dışında ama hiç düşünmeden bir üçüncü dersi yazmıştı. ‘ Sihirli Yaratıkların Bakımı.’ Kaşlarını çatarak kağıda baktı, Sihirli Yaratıkların Bakımı profesörüne böyle göstermek kağıdı yağcılığı anımsatıyordu ona ama daha fazla uğraşamazdı. Yeni bir Parşömene geçti. Koloniler miydi? İlgisi yine dağılmış aklı Sayelle’e kaymıştı… | |
| | | Johnny Amoux Malfoy Tılsım Profesörü
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1643 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12199 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 12/03/08
| Konu: Geri: Karanlık bir gün Perş. 02 Ekim 2008, 14:12 | |
| Ravenclaw kulesinin merdivenlerini tırmanırken aklından geçen tek düşünce Sihirli Yaratıkların Bakımı dersinde verilen meslekler ve koloniler hakkında olan uzun ödevdi. Ne kadar kaçmaya çalışsa bile elinde sonunda yapması gerekiyordu bu ödevi. Alnından akan terler parlak rozete vurup yansıma yaptığında varmıştı yatakhaneye. Açık kalmış pencereyi hızla kapattı, geceyi üşüyerek geçirmek istemezdi. Aklının karışmasına sebep olan bu ödevi yapmadan önce ön hazırlıkları tamamlamalı ve bir kurgu oluşturmalıydı. Bu kadar da yüklenilmesi biraz acımasız geliyordu ona. * Çok acımasız. * Tam olarak üç tane ödev. Çoktu ve bir güne sığdırması biraz zor gibiydi. Neyse ki derslerinin birçoğunun boş olduğu gün yarındı. Kütüphaneye gitme kararı aldı yatağında uzanmış ellerini ensesinde kavuştururken. Pürüzsüz tavana öyle içten bir bakış atmıştı ki sanki yıldızları seyrediyor ve onları sayıyordu. * Yıldızlar; üstlerinde olmayı isterdim. * Elleri yavaş yavaş çözülüyor ve göz kapakları ağırlığını taşıyamıyordu. Gözlerinin önüne kutup yıldızı düştüğü anda uyuyakaldığını anlamıştı. Cüppesi, rozeti ve diğer şeyleri üzerindeydi * İlginç. *
“Heyy n’oluyor.” Yüzünde bir su torbası patlamış ve sıçrayarak uyanıştı. Bir * vınnnnnnnn * sesinin eşliğinde önüne bakarken Peeves’ı görmüştü, Peeves’da boş durmamış ve anında kaçmıştı. “Ahh, lanet olsun.” İçinden Peeves’a küfür ede ede cüppesini çıkartarak yatağının başlığına astı ve geceliğini giydi. Gece çıkarmayı unuttuğu kol saatine baktığında saat daha oldukça erkendi. “Biraz daha kestirelim.” Yatağının başlığına astığı cüppesinden su damlarken çıkan şıp şıp sesleri eşliğinde yavaş yavaş uykuya dalmıştı. Bir süre sonra uyandığında yere damlayan suların kesildiğini ve cüppesinin sonunda kuruduğunu gördü. Geceliğini çıkarıp cüppesini giyerken aklından geçen tek düşünce güzel bir ziyafet çekmekti. Lily olsa da olmasa da. Ağır adımlarla büyük salonun kapısına vardığında burun deliklerine işleyen koku her zamankinden daha da azdı. * Olsun * Müdürün kürsüsüne en yakın masa olan Ravenclaw masasında kendi yerini kapmıştı bile. Dağ şeklinde bir puding yığını uzanıyordu önünde. Reçelli ekmekler, omletler önünde ne varsa hepsinden azar azar doldurdu. Zaten doldurduğu şeyler tabağından sarkan birkaç salama yer vermişti. Ağır ağır, zevkini çıkara çıkara yemeye devam etti. Bir saat ya da bir buçuk saat geçmişti ve o hala büyük salondaydı. Artık kalkmanın zamanı gelmişti. Zaten profesörlerin ve öğrencilerin büyük kısmı ilk derslere doğru yönelmişti.
Planını yapmıştı geçen gece. Yemekten sonra gitmesi gereken ilk yer kütüphaneydi. Koşar adımlarla Madam Pince’nin sayfa sayfa kokan yuvasına ilerledi. Her ne kadar o asıklı suratlı cadıyı sevmese bile böyle kötü birisine aldırış edemeyecek kadar seviyordu kütüphaneyi, kitapları. Koşarak gittiği ilk ve tek yerdi kütüphane. Kapısına vardığında içini bir huzur kapladı. Kapıyı hızlıca açtı. En dipte oturan kişiler hariç birçok kişi bakmıştı ona. * Bu ne sevinç * dermişçesine bakıyorlardı. Bir çoğu da Ravenclaw’dı zaten. Ama bir Ravenclaw vardı ki kime benzediğini kendine söylemeyecek kadar korkuyordu. Rocio’ya… Çok benziyordu ‘O’na. İlk defa birisine benzetmişti ‘O’nu. Ona baktıkça ablasını hatırlıyor ve gözlerinin dolmasına bir türlü engel olamıyordu. Sessiz ve sakin bir şekilde içinde depreşen * Rocio * duygusunu bastırarak en dipteki sıralardan birine oturdu. Oldukça boştu yanı. Beş-altı sandalye sonra kitaba gömülmüş birisi vardı. Ona aldırış etmeden sırt çantasını * Burada ben varım * demek amacıyla oturduğu yerin üzerine koydu ve kitapların arasına gömüldü.
* Numereloji, Sihirli Yaratıklar, Akdeniz’in Yararlı Bitkileri, Eski Yazılar, İleri İksir Yapımı..* Bu liste uzayıp giderdi daha. İçlerinden yaratıklarla alakası olanı seçti ve çantasını koyduğu sıranın yanındaki sıraya oturdu. “Taze taze kitap kokusu, işte aradığım şey tam da bu.” Bir taraftan kitabın kokusunu beynine sindirirken diğer taraftan etrafı süzüp duruyordu.“ O da kim.” İleride üzgün birisini fark etmişti. Lily olmalıydı bu. Bu yüzü her yerde tanırdı. Sırt çantasını, yaklaşık 1000 sayfalık kitabı ve yanında getirdiği yaklaşık beş-altı sene önce bir arkadaşının hediye ettiği Sihirli Yaratıklar kitabını alarak Lily’nin yanına gitti. “Merhaba.” Ağzından çıkan bu soğuk kelime ile Lily kısık gözlerini aniden Johnny’e çevirmişti. “Bir şeyin mi var?”
En son Johnny Amoux Malfoy tarafından Ptsi 27 Ekim 2008, 18:20 tarihinde değiştirildi, toplamda 12 kere değiştirildi | |
| | | Lily L. Black Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairesi Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2960 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12324 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 07/02/08
| Konu: Geri: Karanlık bir gün Perş. 02 Ekim 2008, 16:45 | |
| Önündeki parşömene iki cümle bir şey karalayabilmişti ancak. Önündeki kitapta koloniler ile ilgili aynı paragrafı beşinci defa okuyordu. ‘ Bazı canlılar tek başına yaşayamaz..’ ‘ Yeşil bir ışık çakmış tüm görüntüleri silmişti, yutmuştu sanki.’ … Daha güçlülere karşı daha çok sayıda olmanın avantaj sağladığını yazabilirdi. ‘ Sayelle’in yüzü gözünün önünden hiç gitmiyordu.’ “ Yeter.” Tüy kalemini parşömeninin üzerine bırakıp kitabı masaya sessiz(!) bir şekilde koyduktan sonra başını pencereye yaslayıp yağmuru izledi bir süre. Buz gibi cam sabahları uykuluyken suyun ayıltması etkisini görmüş anlamaya başlamasını sağlamıştı. ‘ Sürekli aynı şeyleri düşünerek yaşayamam.’ Anlamsızdı bu tepkileri artık. Ablası ölmüştü ve geri dönmeyecekti. Okuldan mezun olana kadar yapabileceği bir şey yoktu. ‘ Ama sonra..’ diye düşündü sinirle, ‘… Onu öldüreceğim, mutlaka.’ Ölüm bile yeterli değilken bu lanet olası kadına ceza olarak, ne yapabilirdi ki. Hem dünyadaki en ağır işkenceyi çekmesini istiyor, hem de gözlerindeki yaşam parıltısının söndüğünü görmek istiyordu. Babası gibi cansız bedeni yere düşmeli, sahip olduğu her şey elinden alınmalıydı. Yine de, hiçbir şey yeterince ağır değildi sanki. ‘Lanet olsun babamla tanıştığı güne.’
Tekrar kitabına dönerken isteksiz ve yorgundu. Aynı şeyleri tekrar tekrar düşünmek böyle yapıyordu insanı. Keyifsizce parşömenine bir şeyler çiziktirdi. Yağmur sesi rahatlatıyordu biraz onu. Kendisini anlamadığı bir nedenle güçlü hissettiriyordu. Başka bir kitabı açıp dalgınca ona gereken sayfayı açtı. Yine okusa da anlamadığı bir paragrafla uğraşırken yaklaşan ayak seslerini duymamıştı.
“ Merhaba.”
Aniden duyduğu sesle hemen arkasına döndü Lily. O anda görmek isteyeceği kimse yoktu ve Johnny’yi görmekte pek iyi olmamıştı onun için. Konuşmak veya açıklamak istemiyordu. “Bir şeyin mi var?” Sadece hayır demek ve geçiştirmek daha kolay olurdu ama anlamadığı bir nedenle duraksadı Lily. Bir an duraksadıktan sonra hiç düşünmeden cevap verdi. “Ablam...” Halt ediyorsun Lily! “…Öldü.” | |
| | | Johnny Amoux Malfoy Tılsım Profesörü
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1643 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12199 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 12/03/08
| Konu: Geri: Karanlık bir gün Perş. 02 Ekim 2008, 17:12 | |
| “Ablam öldü.”
Neeeeeee diye bir tepki vermek istedi ani bir şekilde. Ama Lily’nin büyük acısına bir yenisini eklemek istemezdi. Ancak duyduğu kelimelere inanamıyordu. Kulaklarının onu yanıltmasını, beyninin geçmişe gitmesini istiyordu. Daha geçen sene görmüştü Lily’nin ablasını. Çok çok iyiydi. Peki ne olmuştu ona? Birisi mi öldürmüştü onu yoksa bitkin bedeni aldatmıştı. Kafasındaki soru işaretlerine bir çözüm bulması lazımdı. Oyalanmak amacıyla parşömenine bir şeyler çiziktirdi. Keiran olsa ne yapardı acaba… Ne yapacak şapşal Geçmişe gitmek isterdi tıpkı Lily gibi. Şok anını atlamışa benziyordu. Ameliyattan yeni çıkmış gibi bir his vardı içinde, iğne yemiş gibiydi. Kötü, çok çok kötü İç sesine dönmesi lazımdı. Lily’nin ablasının ölmesi onun üzerinde çok kötü bir etki yaratmıştı. Olamaz Belki bu durum ilişkilerini de etkilerdi. Ah Johnny saçmalama Gözyaşlarının parlak rozetten aşağı aktığını fark edebilmişti. Burnunu birkaç kez sesli bir şekilde silerek gözyaşlarını temizledi. Uzun sürecekti kütüphane yolculuğu onun. Çok uzun
“Üzgünüm Lily, hem de çok. Şu an ne desem de senin acını dindiremeyeceğini biliyorum. Ama sana sormak istediğim birkaç soru var.” Duraksadı. Eliyle gözyaşlarını silerek devam etti: “Öncelikle ablan gözlerinin önünde mi öldü?” Biraz saçma bir soruydu belki de. Ama birkaç bilgiyi edinmesi gerekiyordu. “Cevap ver Lily yapma bunu… Üzüntünü anlayabiliyorum. Ama etrafına bak. Neredeyiz Lily söyle bana? Hogwarts’dayız Lily… Kendine gel ve toparlan. Her şey geçecek. Söz veriyorum” Kısa bir moral konuşmasıydı bu ya da teselli. Ama zorla söylemiyordu bunları. Sevgilisinin ağlamasına dayanamazdı o. Her ne kadar kötü bir ‘Malfoy’ damgasını yese bile içten içe eriyordu. Devam et Johnny, ağzından laf al
“Hey Lily sana soru soruyorum ve cevap vermen gerek sanırım. Kendine gelmeni istiyorum senden. Hemde HEMEN!” Biraz sert çıkmıştı, evet; ancak yapması gerekiyordu bunu. “Ablan neden öldü. Ya da birisi mi öldürdü.” Ses tonun yeteri kadar alçaltıyordu. Madam Pince onları bu halde görse anında kütüphaneden kovardı. Lanet kadın Lily’nin bu halini görmek istemiyordu aslında. Başını çevirip ayrılmak istiyordu kütüphaneden. Yatağına uzanıp uzun uzun düşünmek istiyordu. Sonsuza kadar Ya Lily’nin durumunda olsaydı. Çok acı Tereddütlü bakışlar atıyordu her seferinde. O kurbağa gibi suratı görmemek için yalvarıyordu. O ‘öldü’ lafını duyduktan sonra dünyası başına yıkılmıştı. İşte buna dayanamazdı. Dayan Johnny, dayan. O senin sevgilin* Gözyaşları hala kurumamıştı gözpınarlarında. Onun bu halini görmek istemiyordu. Nerden geldim ben buraya Lily’den mantıklı cevaplar bekliyordu.
“Sakin ol Lily ve mantıklı cevaplar ver.”
En son Johnny Amoux Malfoy tarafından Ptsi 06 Ekim 2008, 16:23 tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi | |
| | | Lily L. Black Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairesi Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2960 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12324 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 07/02/08
| Konu: Geri: Karanlık bir gün Perş. 02 Ekim 2008, 18:48 | |
| “Üzgünüm Lily, hem de çok. Şu an ne desem de senin acını dindiremeyeceğini biliyorum. Ama sana sormak istediğim birkaç soru var. Öncelikle ablan gözlerinin önünde mi öldü? Cevap ver Lily yapma bunu… Üzüntünü anlayabiliyorum. Ama etrafına bak. Neredeyiz Lily söyle bana? Hogwarts’dayız Lily… Kendine gel ve toparlan. Her şey geçecek. Söz veriyorum”
Hiçbir şey söylemeden Johnny’nin konuşmasının bitmesini bekledi. Gözü önünde değildi ama ne fark ederdi ki. ‘ En azından gözlerim önünden ölmedi bu sefer.’ Başını salladı olumsuz anlamda. Ablasının nasıl öldüğünü Johnny’ye anlatması demek anne ve babasının ölümünü anlatması demekti. Şimdiye kadar onlardan hiç kimseye bahsetmemişti. Bu güce sahip olduğunu düşünmüyordu. İnsanların tepkileri, soruları, ısrarları… Bunlar tüm o berbat düşüncelerden daha kötü ve daha yorucu geliyordu ona. ‘Ne fark eder?’ diye düşündü. ‘Eninde sonunda ona anlatman gerekiyor. Ona da güvenemezsen…’ yeterliydi. Kısaca özetlemeye çalışacaktı sadece ablasının ölümünü değil onun nedeni olanları da. Derin bir nefes aldı başlamadan önce. Zor olacağını biliyordu ama içten içe konuşmaya ihtiyaç duyduğunu farkındaydı. Son birkaç yıldır içine atıp duruyordu. Johnny’nin bir iki şey daha söylediğini duydu ama ne dediğini umursamadı. Konuşmasının bitmesini kendisini de şaşırtan bir sakinlikle bekledi ve aynı sakin şekilde konuşmaya başladı.
“Ablam durup dururken ölecek biri değil, tanıyordun sen de onu. Hayır, ablam öldürüldü…” Duraksadı. En kötü kısım başlıyordu. “… Anne ve babamı öldüren kişi tarafından öldürüldü, Sayelle.” Bakışlarını onunkilerden kaçırıp masada gezdirdi. Beklediğinden hem daha kolay hem de daha zor olmuştu nasıl oluyorsa bu. “ Ve hayır öldüğünü görmedim annemle babamınkinin aksine. Ama öldüğünü ve kimin öldürdüğünü biliyorum. Önemli olan da bu.”Bir süre dışarıdan gelen yağmur sesi dışında hiç ses duyulmadı. Anlaşılan Madam Pince'in gazabına uğramamak için herkes kitabını alıp ortak salona kaçmaya başlamıştı. Johnny'nin bir şeyler söylemesini bekledi. Ondan hiç ses çıkmayınca knouşmaya devam etti.
"Ben çok küçükken annem ve babam nedensiz boşanmışlardı ve çok kısa süre sonra babam o deliyle evlendi, Sayelle. Ben 14 yaşındayken ne oldu bilmiyorum ama bir şeyler değişti ve ayrıldılar. Bir süre sonra aldığım mektuba göre annem ve babam bir araya gelmişti. Yaz tatilinde eve gittiğimde de her şey her zamankinden güzeldi. Eskiye dönmüş gibiydi. Ama yaz tatilinin sonlarına doğru ölüm yiyenlere benzeseler de - olmadıklarını biliyorum, babam onlar için çalışmıştı sonuçta - farklı olan bir gurup adam evimize aniden saldırdı. Gerçekten aniydi. Aralarında Sayelle'de vardı ve zaten o başlatmıştı bunu. Amacını hala anlayabilmiş değildim ama öce beni öldürmeye çalıştı, sanırım anne ve babamın öce ölümümü izleyip sonra ölmesini istedi, bilmiyorum. Her neyse bana yüzde yüz çarpacak lanetin önüne babam atladı. Onun görünmezlik pelerini ve şans sayesinde şömineden Black malikanesine gidebildim. Kalıp savaşmam gerekirdi ama 15, 16 yaşındayken ve en az on, on beş adama karşıyken hiç şansım olmadı. Yine de... Annemi bırakıp kaçmış oldum. İkisinin de cesedi bulunamadı ve evi de yakmışlardı zaten."
Bu kadar kolay olması garipti bunun. Anlatmanın, ayrıntıların en zoru olacağını düşünmüştü ama konuştukça rahatlıyordu sanki. En kötüsü geçmişti sonuçta, annesini brakıp gitmesi. Babasının ölümünün ayrıntılarına giremezdi. Kolları arasında gözündeki yaşam parıltısının yok olduğunu görmek... Bunun kendisine kalması daha iyi olurdu. "Daha sonra ne oldu bilmiyorum ama geçen senenin sonunda maskeli baloda gördüm onu. Ne için oraya geldiğini bilmiyorum ama belki de iki cinayet daha işlemek içindi. Ablamı nasıl öldürdüğünü de bilmiyorum. Adil bir düelloda olamayacağını biliyorum sadece." | |
| | | Johnny Amoux Malfoy Tılsım Profesörü
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1643 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12199 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 12/03/08
| Konu: Geri: Karanlık bir gün Ptsi 06 Ekim 2008, 16:22 | |
| Lily’nin son söyledikleri… Kalbinin hızla çarpıp göz yuvalarından çıkmaya meyilli gözlerinin iri iri açılmasına neden olmuştu. Bunları kendisine daha önce neden açmadığına dair sorular oluşmuştu kafasında. Hogwarts başladığından beri arkadaştılar. Altıncı sınıfta sonsuz bir bağ ile bağlanmıştı yaşamak için çırpınan kalpleri. Bu bağın çözülmesi de olanaksızdı. Yani Lily’i yedi senedir tanıyordu ve bu yedi senenin her gününde arkadaştılar. Ama neden? Neden söyleme cesaretine girememişti ya da neden ona güvenmemişti. Şaşkındı, gerçekten şaşkındı. Halbuki ona güvenmişti her zaman. Her şeyini söylemeye çalışmıştı ona. *Ah John, kendini nasıl oluyor da bu kadar çok düşünebiliyorsun.* Lily’nin kısa bir duraklayışın ardından ekledikleri kendine getirmişti onu. Sırıtması ya da gülmesi olanaksızdı. Lily’nin içinin rahatladığını görebiliyordu. Büyük olasılıkla uzun zamandır bekliyordu bu anı. Çok uzun bir zaman.
Yerinde rahatsız bir şekilde birkaç kez kıpırdandı. O kadar çok gitmişti ki karşısında duran masum bakışlı kızın, anında söyleyivermişti yıllardır içinde gizlediği önemli gerçeği. Dayanıklı olması lazımdı. En dayanıklı olunacak zamanlardı bunlar. Her an yanlış bir davranışta bulunabilir ve Lily’i oldukça üzebilirdi. Büyük salonun soğuk duvarları gibi bir bakış vardı üzerinde. Kuşlar ağlıyordu ‘O’nun için. Ağaçların gözyaşları kurumuştu. Gökyüzünün gözlerinden su pınarları akıyordu yere, ağır ağır. Kafasını yavaş yavaş kaldırırken yağmurun daha da şiddetlendiğini görebildi. Ağaçların dans etmesinden de rüzgarın çıktığını fark etmişti. Soğuk bir hava vardı ve buna bağlı olarak üzerinde siyah pelerinimsi hırkası vardı. Biraz daha sarıldı ona. Oldukça ısıtıyordu.
“Gerçekten üzgünüm Lily…”
Bu klasik sözler onun vazgeçilmeziydi. Ama bunları kullanması belki de şu an için uygun bir zaman değildi. Ama yine de söylemişti. Bir an önce kütüphaneden ayrılıp Sihirli Yaratıkların Bakımı ödevini yapmak istiyordu. Ama burada kalmasını gerektiğini biliyordu. Sonuna kadar ‘O’na destek çıkması gerektiğini biliyordu. *Sonuna kadar.* Rahatsız kıpırdanmalar ve dolu bakışlar, tok seslerle kesilmişti. Cadı kadın, tam da onların bulunduğu noktadan geçiyordu. Önünde bulunan parşömene saçmasapan resimler çizerek yazı yazmış gibi gösteriyordu kendini. Tok sesler yavaş yavaş kesilince uzun saçlarını istemsizce dalgalandırarak Lily’e döndü. Siyah gözlerini Lily’den çekerek karşısında duran ve beşinci sınıfta mutfağı beraber karıştırdığı ayrıca adını unuttuğu sarı saçlı kız vardı. Yanında da aynı sanç renklerinde duran aynı binadan bir kız vardı. Ama onların ne yaptığını izleyecek hali yoktu. Kafasını tekrar aynı bakışla Lily’e çevirdi. Onun üzgün bakışlarına bakıyordu. Kendine itiraf etmek istiyordu daha önce de yaptığı gibi. Seviyordu ona ve üzülmesine kıyamazdı. Çoğu zaman yaşadığı bir duygu değildi. Karşısındakine acımak. Alışkanlıklarının dışındaydı. Duyguları bastırıyordu alışkanlıkları. Kalbinin derinliklerinde yatan o aşk dışa vuruyordu kendisini. Kalbin duvarından, eti yarıp dışarıya çıkıyordu. Ve ulaşmak istiyordu ona, sevdiğine. Ama ulaşamıyordu. Karşısındaki istemiyordu bunu ya da ona öyle geliyordu. Üzülüyordu, ağlıyordu sessiz bir köşede. Ellerini ensesine kavuşturarak yıldızları seyrediyordu adeta. Sayılamayacak kadar çok olan yıldızları.
Düşünce dünyası ona göre değildi, bunu her seferinde anlayabiliyordu. Lily’nin bu anlattıklarından sonra gerçek anlamda bir şoka uğramıştı. Kısa bir sessizlik yaşanmıştı ve yaşanmaya devam ediyordu. Johnny yeni aldığı tüy kalemini kullanarak ödeve devam etti. Koloniler halinde yaşayan canlılar hakkında daha önce bir şey durmamıştı. Ama okuduğu kitaplara ve yaratıklara olan ilgisi nedeniyle birkaç hayvan sayabilirdi. *Hmm at-adamlar, Akromantula, Deniz Halkı, Garkenez, Doksi, Hırpı, Peri, Yeti, Pofyumak* ve unuttuğu birkaç sihirli yaratık daha. Bu liste daha uzayıp giderdi. Ayrıca bunlara beş çarpılı yaratıkların özelliklerini ve ileride olmak istediği meslekleri ekleyecekti. *Anlaşılan işim çok uzun* Bunları unutması lazımdı şu an için ve Lily’e yönelmesi lazımdı. Parşömenini ve tüy kalemini Lily’nin kızgın bakışları eşliğinde bıraktı. Uzun bir zaman olmuştu onun için. Düşündüğü her zaman uzundu zaten. Ama konuşması lazımdı. Uzun uzun konuşması lazımdı. Dudaklarını kıpırdattı; kilit sözler başlıyordu:
“Ne kadar seni teselli etmeye çalışsam bile bu konuda başarılı olamayacağımın farkındayım. Seni anlayabiliyorum Lily. Bende yakınlarımı kaybettim. Onlar için acı çektim. Ancak nasıl anne ve babansız yaşayabiliyorsan ablansız da yaşamayı öğrenmen lazım. Eğer ablanı öldürdüyse seni de öldürmesi bir ihtimal. Bu yüzden dikkatli ol yani olalım.” Ne kadar uzun (!) olmuştu bu konuşma. Kelimeleri toparlayamamıştı. Ama en azından söyleyecek bir şeyi vardı. | |
| | | | Karanlık bir gün | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |