Tarih:1950
Mevsim: Sonbahar
Hava Durumu: Rüzgarlı
Hogwarts… Buraya geldiği günden beri, aradığı her şeyi bulmuştu. Tek bir şey hariç, arkadaşlık… Burada hiç arkadaşı olmamıştı. Çoğu işe yaramaz kişiler çıkmıştı. Bu da arkadaş seçimlerinde daha özenle davranmasına yol açıyordu. Sarı saçları, çok hafif esen rüzgar yüzünden çok az havalanmıştı. Güzel bir günün başlangıcı olduğundan habersiz, yokuş aşağı iniyordu. Dersler, daha ilk hafta olmasına rağmen öyle yoğundu ki, Hogwarts’a geldiğinden beri onun için eşsiz olan göl kenarına uğrayamamıştı. Orada kimsenin olmamasını umarken, yanından geçen Slytherin erkek grubu öğrencilerinin kahkahaları onu ürkütmüştü. Kimi onu parmağıyla gösterirken, kimisi de Gryffindor’luları tuzağa düşürmek için neler yapabileceklerini anlatıp duruyordu. Yüzü hafifçe kızarırken, durulaşmış göle yaklaşıp sessizce çimlerin üstüne çömeldi. Göle elini değdirmek için eğildiğinde, suyun içine giren sarı saçlarını arkasına itti. Kütüphane de yediği azarın verdiği huzursuzluk ruh halini bozmuştu. Giderken Madam Pince’ye özür dilercesine bir bakış atmasına rağmen affeden ve anlayışlı olan bir bakış alamamıştı. Kitabı birkaç gün geciktirdiyse ne olacaktı ki? Zaten tek bir sayfasını bile açamadığından, aradığı iksiri de bulamamanın verdiği sinir, tüm bedeninde hükum sürüyordu. Matemli hava, onu fazlasıyla rahatsız etmeye başlamıştı. Buz mavisi gözleri bunu düşündüğünde, griye bürünmüştü. Kulaklarını okşayan o huzur verici sesi işittiği, anda gözleri tekrar eski buz mavisi tonuna bürünüyordu. Vücudunun tüm hiddetiyle karşı koyduğu rüzgar, sarı saçlarının dalgalanmasına neden oluyor, her saniye şiddetini daha da artırarak Gryffindor cübbesinin, bedenine yapışmasına neden oluyordu. Bir şey söylemek istermiş gibi kıpırdattı kuru dudaklarını. Arkasından gelen fısıldamalardan anladığına göre, bir çift sevgili yanından geçmişti. Kısa süre önce kızarmış yüzü, eskisi gibi buğday rengine dönmeye başlamıştı. Güneş bulutların ardına saklanmıştı kısa süreliğine. Marg kafasını yukarıya çevirdiğinde, kendi ruh halini yansıtan bir havayla karşılaşmıştı: kapalı ve rüzgarlı. Şimdi saçları hepten havalanmıştı. Ellerini birleştirip, ıslanmış ellerini azıcıkta olsa ısıtmak için çabaladı. İçinden mırıldandığı şarkı, zihninde dolanıp duran düşüncelerden arınmasında en ufak bir fayda bile yapmamıştı. Moralini tek düzelten şey, uçuş dersinin kısa zaman sonra olmasıydı. Onun haricinde morali hepten bozuktu. Annesi yazdığı mektuba cevap vermemişti. Oysa hiç aksatmazlardı. Abisinden ise umudu kesmişti. İşeri çok yoğundu belli ki… Zaten her zaman öyle değil miydi ki? Berbat bir yaz tatilinin ardından, buraya geldiğinde mutlu olabileceğini ummuştu. Ama yanıldığını düşünmeye başlamıştı. Seneye gireceği SBD sınavları onun daha da kasılmasına neden olmuştu.
Zaten 12 SBD alabileceğini asla düşünmemesine rağmen, annesinin hayal kırıklığına uğratmamak için çabalıyordu. Sihi Tarihinden çıktığından beri, gözleri kapanmamak için kendisini zorluyordu. Yüzüne serpiştirdiği biraz suysa kirpiklerinin nemlenmesinden başka hiçbir işe yaramamıştı. Kolunun yeniyle gözünü sildikten sonra iyice durulaşmış olan göle bir yaprak atıp, onun sürüklenmesini izledi. Eli aniden cebine kaymıştı. Cebinden çıkardığı temiz bir parşömene göz gezdirdi. Teyzesi Cathérina'nın yazmış olduğu mektubu hafifçe avucunda gezdirirken, dalmış olduğu düşüncelerinden sıyrılayarak yapması gerekene yoğunlaşmıştı. Teyzesini uzun zamandır görmediğinden onun nasıl birisi olduğunu hatırlayamıyordu. Fransa'da yaşadığını biliyordu. Acaba şimdi mi aklına gelmişti? Kurumuş dudaklarını ıslatıp alayla bükmüştü. Bir yeğeni olduğunu hatırlaması oldukça garipti. Mektubu 6-7 kere okumuştu. Cathérina... Bu ad, ona oldukça yabancı geldiğinden, bu kadar çok okumuştu aslında. Tepki vermeyeye çalışıyordu, annesine haber verecekti bunu. salladı. Bu fikir aslında oldukça mantıklı, akla yatkın ve inceydi ama o kendisini, annesinden bir an için uzak görmüştü.
Rp Out: Gelecek kişi kendisini biliyor.