Burnuna buram buram gelen o karanfil kokusunu içine her çektiğinde ayağının bir kez kıpırdaması orada olduğunun tek kanıtıydı. Gözleri açmakta zorlanır bir halde kalbi heyecanla atarak sırtını dikleştirmeye ve bulunduğu geniş yataktan kalkmaya yeltendi. Ama içini kaplayan ve gözlerinin hacminin büyümesine neden olan uyku hissi derse geç kalması için onu dürtüyordu. Uykusunun bölünmesini kendi istemişti, ama şimdi de uyandırıldığına dair küfürler savuruyordu içten içe. Masum bakışlarıyla bembeyaz örtüye kısık gözlerle derin bir manayla baktı ve uykusuna yenik düşmenin verdiği büyük bir rahatsızlık duygusu ile ev cinlerinin yemeklerini unutarak dersliğe doğru ilerlemeye başladı. Haftanın ikinci gününün ikinci saati – sanki özel olarak dengelenmiş gibiydi – Aritmansi dersi vardı ve Aritmansi sınıfına çıkan hiç kimse derse girmek için can atmıyordu. Hızlı, ancak bir o kadar aceleci tavırlarla attığı düzensiz adımları onu başka bir yere, uzak diyarlara götürmek istiyordu. Göz kapaklarının hacmi biraz daha büyürken kol saatine uykulu bakışlarla göz gezdirdi, dersin başlamasına yarım saat kalmış olmalıydı. Sabah sabah burnuna karanfil kokusu çekmesi içine bir nevi rahatlatmıştı aslında. Büyük bir rahatlama duygusu ile iç geçirerek kütüphaneye doğru ilerledi. Kitapların o bilgi kokan kokusu göz kapaklarının biraz olsun açılmasına neden olabilirdi belki. Tek çare onlardı zaten, tutunmasını sağlayan tek şey onlardı ya da ona öyle geliyordu. Kısık ve bir o kadar da iri gözlerinin açılmasına neden olan tek olay Madam Pince’nin gözlüklerinin arkasından ona derin bakışlar atmamasıydı. İçine bir an minik bir rahatlık oturdu, ancak Madam Pince’nin kırışıklıklarla dolu suratını gördüğünde yüzü ister istemez sirke satmaya başlamıştı. İçinden derin düşünceler geçirerek tozlu rafların arasında tüm benliğini aramaya koyuldu. Tam önünde duran kah Ravenclaw’lı kah Hufflepuff’lı birçok öğrenci için de yuva olmuştu sıcacık kütüphane, buraya soğuk hava dalgası estiren tek şey asık suratlı Madam Pince’ydi.
Bu sefer moralini kimsenin bozmasına izin vermeyecek kadar huzurluydu, çiziklerle dolu ellerini tozlu bir kitabın üzerine uzattığında elektrik çarpmış gibi hissetti. Damarlarından akıp geçen kanın sıcaklığını vücudunun her hattında hissetmeye ve kanın o keskin kokusunu burnuna çekmeye başlamıştı. Yere düşürdüğü anda kitaptan uçan bir toz fırtınası etkisini ağır ağır yitirirken hızlıca tuvalete koşmaya başlamıştı ki durmasına neden olan tek şey çantasını kütüphanede unuttuğuydu. Sağ eliyle kanayan sol elini asla bırakmayacakmış gibi bir his veren sıkılıkla tutarak çantasını kütüphaneden alıp tuvalete koştu. Yere kan damlamaması amacıyla eliyle öylesine sıkıyordu ki kesilmiş ve kanayan yeri, kanlar ters tepip içeriye akıyordu adeta. Kanın o şehvetli sıcaklığı yerini soğukluğa bırakırken varabilmişti hademenin daha demin temizlediğini anladığı hoş kokan erkekler tuvaletine. Aceleci adımlarla bir taraftan yüzündeki acı ve bir taraftan ise içinde derse geç kalmanın korkusu ile yaranın nasıl oluştuğunu merak ederken elini ılık suya soktu, anında bir rahatlama hissi tüm kıvrımlarını sarıvermişti. Çantasında bulundurduğu peçeteyi hızlıca kanamanın neredeyse durmuş olduğu kesik eline ilk önce ıslatarak sürdü. O kadar çok sıkmış olmalıydı ki kan artık durmuştu, yalnızca izi vardı. * Çiviyi olduğu yerden çıkarabilirsin, yalnızca izi kalır. * diye söylendi içten içe ve kol saatine bakmaya çalışarak Aritmansi sınıfına ilerledi. Soğuk ve kasvetli bir günde bu kadar tatsız bir olay yaşaması gün içindeki psikolojik durumunu ne denli etkilerdi bilemiyordu ancak bildiği tek şey daha profesörün gelmiş olmamasıydı. Çok büyük bir rahatlama duygusu ile en ön sıralardan birine yerleştirdi rezil olma duygusu ile yanıp tutuşan bitkin bedenini ve profesörün gelmesini beklemeye koyuldu.
Kütüphaneden çıkarken Madam Pince’nin o soğuk bakışının etkisi altında olan gözleri yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Çürümüş ve eskimiş bir pencere pervazının yağmur damlalarını güçlükle tuttuğu gibi görmemesi gereken olayları gören göz bebekleri göz pınarlarından gelen ve sebebi bilinmeyen göz yaşını istemsizce tutuyordu ve bir süre sonra yanaklarından akıp giden yaş cüppesinin en koyu mavi kısmına iliştiğinde umutsuzca kafasını pencereye yöneltti. Başkan rozeti göğsünün en koyu hatıralarını saklayan yerine yerleşmiş bir şekilde göz alıcı bir ışıkla parlarken atıştıran karın göz yaşlarının sebebi olabileceğini düşünmüştü. Hava oldukça soğuktu ve gözleri o kadar dayanıksızdı ki hemen doluvermişti. Beyninin bir köşesinde ‘soğuk’ hissini uzaklaştırırken Aritmansi kitabını çıkarıp ilk konuyu açtı. Daha gördüğü ilk kelime gözlerinin aniden irileşmesine ve sene sonunda seçeceği mesleği bir daha düşünmesine etkili olmuştu. Profesör Amortentia’nın o keskin ve delici bakışlarıyla karşılaşmayı umuyordu kafasını sertçe doğrulttuğunda. Ancak içeriye giren kişi sadece bir öğrenciydi. O mahmur bakışlarıyla kitabın ilk konusunun başlığını zor da olsa okumayı başarmıştı. * Kriptoloji – Sayılarla Şifreleme Yöntemleri * Göz kapaklarının hacmi biraz daha düşmüş ve buna bağlı olarak gözleri biraz daha açılmıştı. Dönemin başından beri kullanmadığı ve en nihayetinde sararmış parşömenlerini önüne yığdı. Kesilmiş eline derin bir bakış atarak iki elini birbirinde buluşturdu ve kollarının arasını yuvarlak hale getirecek şekilde açıp başını dayadı. Profesörü bekleme işi onu her zaman sıkmıştı zaten ve sıkmaya devam ediyordu.