|
| ~ Tüm Sınıflar Birinci Ortak Ders ~ | |
|
+2Vasili Von Holtz Svetléna Rosselyn Widmore 6 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Svetléna Rosselyn Widmore Psikiyatrist
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1051 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11859 Ekspresso Puanı : 16 Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: ~ Tüm Sınıflar Birinci Ortak Ders ~ Ptsi 06 Ekim 2008, 09:54 | |
| Kasım ayı tüm sertliğiyle devam etmekte. Arazi bembeyaz bir gelinlik giymiş gibi görünüyor. Dondurucu soğuk, öğrencilerin iliklerine kadar işliyor. Dersliklere puslu bir hava hakim. Dışarıda ise hafiften sisli ve rüzgarlı bir hava var. Öğrenciler dışarıda vakit geçirmek yerine, yatakhanelerin de pineklemeyi tercih ediyorlar. Tüm sınıfların ortak olarak ilk dersi; Pazartesi günü, altıncı ders süresince işlenecek.
~ Dersimizi "offline" şekilde işleyeceğiz. Svetléna geldiğinde öğrenciler sınıfta olacak. İlk RP'yi ben koyuyorum lütfen aldırmayın. ~
En son Svetléna Rosselyn Widmore tarafından Ptsi 06 Ekim 2008, 11:31 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Svetléna Rosselyn Widmore Psikiyatrist
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1051 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11859 Ekspresso Puanı : 16 Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: ~ Tüm Sınıflar Birinci Ortak Ders ~ Ptsi 06 Ekim 2008, 09:59 | |
| Çığlıklar, çığlıklar ve yine çığlıklar… İliklerine işleyen soğuğun getirdiği bitkinlik, gözlerinden akan yaşları geçirmiyor körüklüyordu adeta. Neredeydi böyle? Peki ya bu leş gibi koku neydi?! Rüzgâr neden bu kadar hızlı esiyordu? Kaskatı kesilmiş kafasını aşağıya doğru çevirdiğinde dibi görünmeyen bir yere düştüğünü görüyordu hiç durmadan. Panik ve korku boy göstermişti bomboş vücudunda. Bulutsuz gökyüzünde, mor ve turuncu, hâkimiyet için mücadele ediyormuş gibiydi sanki. Ufukta, hayaletimsi bir küre halindeki ay şimdiden görülebiliyordu. Svét, boşluğun içinde düşmeye devam ederken bir an için her şey siyaha büründü. Ayaklarının yere değdiğini hissetti. Neler oluyordu? Ölmüş müydü? Gözlerini sıkıca yumduktan sonra tekrar açtığında karşısında bir kadının durduğunu gördü. Bu ne büyük bir iğrençlikti böyle!? Karşısındaki kadının gözleri yerinden çıkarılmış daha doğrusu oyulmuştu, sol kolu yoktu, teni kanla kaplanmıştı. İlk başta ürkse de içinde büyük bir merak hissetti. Ona dokunup dokunmama konusunda büyük bir merak… İnsanların en büyük kursu da bu değil miydi zaten? Merakına karşı koyamadı bir süre için. Dudaklarını hafifçe ıslattıktan sonra kadına doğru yürüdü. Elini uzattı… Fakat… Bu da ne demek ti şimdi?! Etin o büzüşük, ıslak ve sıcak yapısına dokunmayı beklerken, soğuk ve sert bir şeye dokunduğunu fark etti. Neye dokunduğunu fark etmesi için birkaç saniyenin geçesi gerekti. Ayna…
Güçlü ve cırtlak bir çığlık odasının sessizliğini bozduğunda her şeyin bir rüya olduğunu kavraması uzun sürmedi… Ne kadar da garip bir rüyaydı böyle. Sırtının hala ıpıslak olduğunu farkına vardığında rüyasının sonu aklına geldi birden bire. Yataktan fırladığı gibi aynasının önüne geçti. Yüzü her zamankinden değişik değildi. İçine çektiği soluğu, hapsinden kurtarıp dışarı verdi. Ölüm korkusu muydu şuan yaşadığı? Belki de sadece rüyasında gördüğü kendinin dehşetine kapılmıştı. Sinirle omuz silkti yalnızlığını üzerinden atarsına. Yüzüne gitmiş olan ellerini aşağıya doğru indirdi. Dağınık halde bıraktığı yatağına uzandı yorgunlukla. Hayat ne kadar garipti… Bir avuç ölmek yerine yaşamayı seçmiş insandan oluşuyordu. Svét hiç yaşamamış olmayı dilerdi. Ne kadar sıkıcıydı yaşam… Nefes alıp vermek için bunca acı ve çaba gereksizdi. Bir gün her şey sonlanacaktı. Tüm bu öfke yaşama yetisini kaybettiği için miydi? Yalnızlık mıydı yoksa içindeki boşluk? Ne kadar da çok soru vardı böyle… Tekini cevapladığında ortaya bir soru demeti daha fırlıyordu. Fakat öylesine büyük bir merak vardı ki bedenin de tüm soruların yanıtlarını içinde barındırmak istiyor gibiydi. “Neden bu kadar düşünüyorsun? Bırak da gereksiz soruların yanıtlarını, bazı gereksiz insanlar bulsun!” diye mırıldandı öfkeyle. Kafasının karmakarışık ve bulutlu olmasının nedeni Hogwarts’a gece üçte gelmesiydi herhalde.
Sapsarı saçlarını arkasına doğru savurdu ve yatağını toplamaya tenezzül etmeden banyosuna koştu. Hızla atan kalbini ancak sigara durdurabilirdi herhalde. “Aman, bu saatte ne sigarası?!” dedi kendine kızarak. Bugün ilk dersi vardı yedi yıldır uğramadığı Hogwarts’da… Eskiden öğrenci saflığıyla girdiği derslik kapısına profesör olarak gireceğini söyleseler inanmazdı. Aslında Svét, eskiden Hogwarts’dan nefret ederdi. Evinde onca imkânı varken neden derslik sıralarında ineklemesi gerekliydi ki? Yüzüne çeşmeden akan soğuk suyu çarptığında, bu düşüncelerin hepsinin yıkanıp, yok olduğunu hissetti. Herhalde bu nedenle soğuk suyu seviyordu, onu böyle düşüncelerden arındırdığı için. Yüzü hala ıslak bir biçimde üstüne cüppesini geçirdikten sonra aynanın karşısına geçti, çıkmadan önce son kez. “Uzun kirpikler, pembe dudaklar, şirin bir görünüm… Hmm…” diye mırıldandı. İlk izleniminin iyi olmasını isterdi elbette. Önüne düşen saç tutamlarını arkasına doğru attı ve yanına aldığı yedek tokayı çantasına teperek odasından dışarı attı kendini.
Hogwarts koridorları eski halinden farksızdı. Meşalelerle dolu koridorlar tüm şatafatıyla göze çarpan büyük salonun yanında bir hiç gibiydi. Birkaç öğrenci topluluğu tezek bombası patlatıyordu koridorlada. Svét normalde böyle bir şeye kızardı fakat eskiden kendisinin de yaptığı bir şey için öğrencileri suçlayamazdı. Omuz silkerek merdivenlerden Astronomi Dersliğine kadar bir koşu tutturdu. Eskiden de yapardı bunu. Lucifér ve Aléida’yla beraber girdikleri bazı dersler olurdu. Ortak dersleri hep sevmişti küçüklüğünden beri. Daha eğlenceli geçerdi onun için. Küçüklük anılarının canlandığı koridorlardan geçerken içindeki küçük sevgi yığınlarının açılıp, saçıldığını duyumsadı. Küçük bir gülümseme yüzünü kaplarken Astronomi Dersliğinin önünde olduğunu fark etti. Kapıyı hafifçe aralayarak içeriye göz gezdirdi. Bazı yüzler kapıya çevrilse de, konuşan kişiler çoğunluktaydı. Kapıyı ardına kadar açtı ve içeri girdi. Tüm gözleri üstünde hissetmek böyle bir şeydi demek ki. Yerinden çıkacak gibi atan kalbinin atışını hissetmek, sürekli dudaklarını yalamak… Tüm bunlar sorun teşkil ediyordu onun için. Heyecanla bekleşen öğrencilere baktıktan sonra çantasını masasının üstüne koydu. Dört sınıfla birden işlemek bir dersi eğlenceli olacaktı herhalde. Aralarında minik öğrencilerde vardı tüm masumluklarına bürünmüş bir şekilde. Önüne gelen saçlarını arkasına verdikten sonra tatlı ve nahoş bir ses ile konuşmaya başladı.
-“Herkese tünaydın. Bugün ilk dersimizi işleyeceğiz. İşlediğimiz derslerin elimden geldiğince eğlenceli olmasını sağlaycağım. Bilirsiniz pek sevilmez Astronomi gibi dersler - bazı öğrencilerin onaylar bir biçimde kafa salladığını gördü - fakat benim de yardımımla seveceğinize eminiö. Öncelikle adım Svetléna Rosselyn Widmore. Geçen seneki profesörünüz okulumuzdan ayrıldığı için bu görev bana verilmiş bulunmakta. Eğlenceli dersler işleyeceğimize eminim. Hafızam iyi değildir adlarınızı şimdi söyleseniz bile aklımda tutamam. Fakat bir yerden başlamak en iyisi,” dedi ve ona en yakın sıradaki öğrenciyi işaret ederek “sen başla” dedi ve gülümsedi. Öğrencilerin kendilerini tanıtmaları bittiğinde ellerini arkasında tutuşturdu ve sınıftaki puslu havayı kapatmak için perdelere yönelirken konuşmaya devam etti.
-“Bugün sadece konulara giriş yapacağız. Bilirsiniz… Gökyüzü… Uçsuz bucaksız bir boşluktur gök küre. Bu boşlukta; yıldızlar, gezegenler, asit taşları, gök taşları ve değişik cisimler bulunur. Bu saydıklarımı inceleyen bilim dalına da astronomi denir. Bu bilimsel saçmalığı söylemek istemeyenler için ise kısaca Gök Bilimidir. Gök bilimini, gök küresi üzerinde var sayılan gök cisimlerinin konum ve hareketlerini inceleyen bilim dalı olarak tanımlayabiliriz. Bu açıklamalar küçükken beni de sıktığı için bildiğim ve uykunuzu getirmek istemediğim için tüm bu bilimsel açıklamaları bir kenara bırakıp uygulamaya geçmeliyiz bence." dedi ve gülümsedi. Asasını birkaç kere salladıktan sonra birkaç dürbün yarattı. Masasına dayandıktan sonra dürbünleri bir öğrenciye vererek dağıtmasını söyledi ve tekrar konuşmaya başladı.
-“Bu dürbünlerden baktığınız zaman kendinizi uzayda bulacaksınız. Bu dersimizde sadece gezegenleri öğreneceğiz. Tabii az çok giriş yapacağız yapılarına. Bu dürbünler dersimizi işlememizde büyük kolaylık sağlayacak. Evet, lütfen arkadaşınızın dağıttığı dürbünleri takın.” dedi ve kendine ayırdığı dürbünü kendi gözlerine yapıştırdı.
Ne müthiş bir manzaraydı gözlerinin beynine ilettikleri… Adeta rüya âlemindeymiş gibiydi. Bu görüntüyle hayatının birçok anında karşılaşmış olsa da heyecanı her seferinde artıyordu. Sarı, mavi, kızıl, halkalı… Çözülmeyi bekleyen onca sır vardı gök kürede bir yerlerde. En meraklı olduğu konu buydu belki de küçüklüğünden beri. Onca sorunun oluştuğu yer gök bilim ile başlıyordu herhalde. Birkaç öğrenciden yükselen “Aaa!” veya “Ne kadar güzel değil mi?” gibi nidaların onu kendine getirmesi uzun sürdü haliyle. Kurumuş dudaklarını ıslattıktan sonra konuşmaya başladı…
-“Şimdi gezegenleri tanıyalım ilk olarak. Güneşi hepiniz bilirsiniz zaten. Büyük, ulu güneş… Her şeye hayat verir değil mi? O olmadan yaşayamaz saniyeler içinde donar, yitip gideriz… Güneşin hemen arkasındaki gezegen Merkür’dür sevgili öğrenciler. Ne kadar küçük değil mi? Hem de güneşe yakınlığına bakılırsa yaşamamız mümkün değil. Hemen ardından Venüs geliyor. Venüs hakkında bilmeniz gereken en önemli ayrıntı tüm gezegenlerin aksine tersine dönmesidir. Roma Astrolojisinde Lucifer olarak anılıyor. Ah ve işte dünyamız… Ne kadar güzel değil mi? Bir misketi andırıyor. Yaşamın olduğu tek gezegendir bunu unutmayın. Ve sırada kızıl gezegen var. En sevdiğim gezegenlerden biridir Mars. Bulutsuz havalarda teleskop ile kızıllığı görülebilen bir gezegendir. Marstan hemen sonra Jüpiter gelir. Ne büyük bir ihtişamı var değil mi? Gezegenler arasında en büyük olanıdır. Büyük ölçüde hidrojen ve helyumdan oluşur bu nedenle gaz devleri sınıfına sokabiliriz bu gezegeni. Ahh… İşte benim en sevdiğim gezegen. Satürn… Büyüklük açısından bakıldığında ikinci büyük gezegendir. Ardından Uranüs gelir bir denizi andıran gezegen. Adını gökyüzü tanrısından almıştır. Gaz devleri arasındadır. Ve son olarak Neptün… Güneşe yakınlıkta en son olduğu için henüz kesin bir bilgi edinilemedi bu gezegen hakkında. Fakat gaz devleri arasında olduğunu biliyoruz. Her neyse… Bu günlük bu kadar yeter sanıyorum. Ödevleriniz ödev panosuna asılacak, yapmamazlık etmeyin. İyi bir gün geçirmeniz dileği ile… Ha, unutmadan dürbünlerinizi masama getirin lütfen.” dedi genzini temizlemek için hafifçe öksürdükten sonra.
İyi bir ders geçirmenin aydınlattığı karanlık yolunun eskisi kadar kötü olmadığını farketti dürbünleri toparlarken. Pencereden karlarla kaplı görünen Şamarcı Söğütün yanına gitmek için bir istek duydu içinde. Küçüklük anılarının getirdiği hüzün ve keder ile biraz önce ders işlediği sınıfına baktı. Dirsek çürüttüğü bu sıralarda gördü kendisini ve Franny'i... Kırmızı dudaklarında bir tebessüm, gözlerinde bir hafif bir gözyaşı ile terk etti sınıfı...
| |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~ Tüm Sınıflar Birinci Ortak Ders ~ Paz 26 Ekim 2008, 01:59 | |
| '' Güç değil bu kadar. Ayakta durmak için bir yerlere tutunmak acınası bir şey de değil. İkilemler içinde tükenen ruhunu, içine sıkıştığı duvarlardan kurtarmak daha güç. Ve kurtulmak için çabalamamak acınası olan. Sınırları belirlemek için, birilerini, bir şeyleri beklemek üzücü olan, çektiğin acıların izlerine bakmak değil. Ellerini kabuk bağlamış yaralarda korkarak gezdirmek değil tedirginlik, yüreğindeki sevgiyi söyleyememek. Güçlenen bağları inkar etmek, acımasızca kendini başka yerlere sürüklemek. İpsiz sapsız düşüncelerle kalbi de meşgul etmeye çalışmak düşünceler gibi. Faydasız emeklere boğmak yaşantıları. Yorucu çabalarla bıktırmak benliği. İşte bunlar acınası. Tedirgin eden bunlar beni. Yoran da bunlar, üzen de karşılıksız çabalar. Şimdi de bu karanlık odada birbirlerinin içine geçmiş dolaşan hayaller. Geçmişle aramdaki bağı sonsuza dek yok etmeden önce, göz attığım bütün bu acı tatlı dakikalar, anlamsızlaşan hatıralar…''
Kışın soğuğuna rağmen gitgide terleyen elinde tüyleri birbirine yapışan kalemi masaya bıraktı. Ortak salonda yalnızca şöminenin loş ışığı vardı. Hala gürül gürül yanan ateş, etrafı ısıtmaya devam ediyordu. Yüzündeki tebessümle karışık hüzün, yansıyan kızıl renkli ışıkta şekil değiştiriyor gibiydi. Kendisine yasaklanmış mutluluklar olduğunu düşünürken, gözünde hazırladığı birkaç damla yaş, henüz inemeden, gecenin bir yarısında ortak salonun kapısı açıldı. Gündüzden hala saçlarında kalan lavanta kokusu geldi önce, ardından da Elina. Uykulu gözlerle karşısında dikiliyordu arkadaşı. Bir şey söylemeden Paula’ya baktı bir süre. Ardından da sessizce gidip Paula’nın olduğu masaya oturdu. Paula hiçbir şey konuşmadan arkadaşına bakıyordu. Önünde duran sıcak çikolatadan biraz Elina’ya uzattı. Elina ‘’ Bunu nerden bu…’’ diyecek oldu ki Paula başıyla şömineyi işaret etti. Şöminenin yanında bir kapta süt ve yanında da toz çikolata vardı. Cezvenin altındaki karatıdan da uzun süre ateşte beklediği anlaşılıyordu. Elina Paula’ya bakıp ‘’ Aynı Mugglelar gibisin. ‘’ dedi gülümseyerek. Paula’nın da bazı güzel şeyler için uğraşmak hoşuna gidiyordu. Elina, Paula’nın önünde duran defteri alıp yazdıklarını okumak için Paula’nın yüzüne baktı. Paula, ondan bir şey saklamadığından, defteri almasına mani olmadı. Okudukça Elina’nın yüzünde oluşan hayret ifadesi de hoşuna gidiyordu.
Sarı saçları, çilleri ve yuvarlak yüz yapısıyla, kızıl alevlerin ışığında uykudan kalkmış olmasına rağmen çok güzel görünen arkadaşı, Paula için çok mutlu olduğunu belli ederek sordu. ‘’ Paula burada birinden bahsediyorsun. Sevdiğini söyleyemediğin biri de kim. Of bunu buradan mı öğrenecektim? ‘’ Paula umarsızca defteri önüne çekti. ‘’ Tamam, zaten okumasaydın uyandığında söyleyecektim Elina. Kısaca bir şey saklamadım. Fakat henüz kim olduğunu söylememi bekleme. Onun da bir şeyler hissettiğinden emin olana dek, bir şey söylemeyeceğim. ‘’ Elina’nın kızgın yüzü parlayan alevlerin dansına eşlik eder gibi mimik değiştirirken, Paula ağız değiştirmedi. Kendisi de bir şeyleri itiraf etmek ve rahatlamak istiyordu fakat; aksi takdirde de Elina’ ya bir ara bozucu olarak görünebilirdi. Bu yüzden fikirlerini ve hissettiğini düşündüğü şeyleri kendine sakladı. Defteri hafifçe kapatarak önünde duran bardaktaki son çikolata yudumunu içti. Elina’nın da kendisini taklit etmesi üzerine kalan saatleri uykuyla doldurmaya karar verdiler. Bir şeyler yoluna girene ya da bir şeyler rayından çıkana kadar, Paula, Elina ile bu konu hakkında konuşmamaya kararlıydı. İki binadaş yataklarına girdiklerinde, gecenin kalan kısmı huzurla devam etti.
Uyandıkları sabah, bütün kış süregelen ve süre gidecek olduğunu belli eden kasvetli bir kış sabahıydı. Soğuk eski pervazlardan içeri girmeye çalışıyordu. Odada taze bir hava dolaşıyordu. Paula, uykulu gözlerle odada gözlerini gezdirdi. İçinden yataktan çıkmak geçmiyordu. Fakat daha sonra kendine gelip yorganı üzerinden attı. Kendisi gibi dersler için hazırlanan diğer binadaşlarına baktı. Kitaplarını ve geri kalan malzemeleri çantasına koyarken halinden memnundu uykusuz olmasına rağmen. Tazelenmek için kahvaltıdan çok, şöminede, cezvenin içinde pişmiş, yeni bir sıcak çikolataya ihtiyacı vardı. Kendi kendine ortak salona inip kendisine bir tane hazırladı. Yeterince enerji aldığını düşündüğünden, kahvaltıya inmemişti. Dersleri birer birer tüketmeye başladı gün içinde. Öğle yemeğini de yine bol bol tatlı yiyerek geçirdi. Neredeyse masada kendisine yakın duran koca bir tabak pudingin hepsini bitirmişti. Elina’nın alaycı cümleleri bile, yemesine tesir etmedi. ‘’ Hadi ama Paula, biraz da protein al, bak bu önünde duranlar da yenilebiliyor, plastik değil. Bütün pudingi bitirdin. Yakında ona benzeyeceksin. ‘’ Paula bütün bu kesilmeyen cümleler arasında, pudingi yarılamıştı. Nefes almak için başını kaldırdığında ise çok fazla yediğini anlaması şişen midesine baktığında zor olmamıştı. Masadan kalkarken, kaba bir şekilde yemek boyunca kendisini deli eden Elina’nın omzuna vurdu ve ardından gülümsedi. Büyük salondan çıkarken, son derse doğru çabucak tüketeceği saatlere yaklaşıyordu.
Son ders hiç beklemeden gelmiş gibiydi ve sonunda geceye yakın ve geceyle ilgili bir ders işleyeceklerdi. Bir önceki günün yorgunluğu ve uykusuzluğu ile, büyük olasılık gece gökyüzü resimleri ile kaplı derslikte uyuyakalacağını düşünüyordu. Fakat içeri girdiğinde diğer Hufflepufflıların enerjisi ile uykusu açıldı. Ardından içeri giren profesör ile iyiden iyiye dikkatini bulunduğu ana veren Paula, sınıfın ortasına doğru çekingen tavırlarla ilerleyen sarışın, narin yapılı, genç kadına dikti gözlerini. İnce ama güçlü çenesinden çıkan zarif ses tonu sınıfı dolduruyordu. ‘’ Dersi işlerken öğrencileri sıkmamaktan bahseden bir idealist profesör daha…’’ diye düşündü içinden Paula. Profesörler, Paula’ya göre, hiçbir zaman anlamayacaklardı. Bir dersin öğrenciyi sıkmamasına imkan yoktu. Çünkü her zaman sınavlar ve ödevler var olacaktı. Profesörün de kendisini tanıtmasının ardından, her yeni profesörün merakını gidermek için yapılan tanışma merasimi başladı. Sıra kendisine geldiğinde, ayağa kalkıp kendisini tanıttı. ‘’ Paula Lilith Do’urden. Hufflepuff altıncı sınıf. Takımın tutucusu. Teşekkürler. ‘’ Yerine oturduktan sonra, neredeyse bir asker gibi soğuk ve ciddi davrandığını düşünmeye başladı. Sarı saçları ve beyaz teninin, kırmızı dudaklarının kontrastıyla tatlı bir şekilde bozulduğu bu güzel görüntünün sahibi profesöre, o da kendisi gibi düşünüyor mu diye bir bakış attı kaçamak. Ancak profesör çoktan başka öğrencileri dinlemeye başlamıştı bile. Ardından da hemen derse başladı. Düşüncelerinden sıyrılıp kendini gök kubbenin bilgilerine veren Paula, profesörün ders anlatım tarzını sevmişti. Kendilerine dağıttığı dürbünü aldığında ise, bu astronomi dersinin her zamankinden daha etkileyici olduğunu düşündü. Dürbünün içinde gördükleri ile saatler geçirebilirdi. Profesör gökyüzündeki gezegenleri ve özelliklerini masal gibi anlatıyordu. Her cümle birer birer hafızasına yazılırken dersi sonu gelivermişti bile. Paula istemeyerek de olsa elindeki dürbünü masasına bıraktı.
Profesörün talebi üzerine çantasını topladı ve ardından da ödevlere bakmak üzere sınıftan çıkarken, elindeki dürbünü profesörün masasına bıraktı. ‘’ İyi akşamlar profesör. ‘’ diyerek çıktığı sınıftan hızla uzaklaştı ve adımlarını yatakhaneye çevirdi. Her ne kadar hiç sevmese de, üvey babasının ona aldığı koca teleskopla gökyüzüne bakmak için pek uygun bir gün olmasa da, bir şeyler görmeyi deneyecekti ödevini de araştırdıktan sonra.
Edit: Oldukça güzel bir Rp tebrikler. Noktalamalar ve betimlemeler yerli yerinde. Renk uyumundan biraz puan kıracağım çünkü pembe ve yeşil grinin yanında hoş durmamış: -5 puan.
95 puan = O. Tebrik ederim ^^ |
| | | Vasili Von Holtz Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1259 Yaş : 35 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11863 Ekspresso Puanı : -1 Kayıt tarihi : 23/08/08
| Konu: Geri: ~ Tüm Sınıflar Birinci Ortak Ders ~ Paz 26 Ekim 2008, 17:48 | |
| Vasili Profesör Swetlena nın uyarısı üzerine bu derse kayıt olmuştu.Öğrenmek istediği çok şey vardı aslında.Bu da Vasili ye bu derse girmesine neden olan etmenlerden biriydi.Ders vaktine 5 dakika önce varan Vasili arkadaşlarıyla biraz muhabbet etti.Her binadan öğrenci vardı sınıfta.Vasili çoğuyla tanışıyordu..Sınıfta resmen konuşma gürültüsü vardı.Bu gürültü profesörün sınıfa girmesiyle yavaş söndü ve kesildi.Profesör konyla ilgili bir girizgah yaptıktan sonra dersi anlatmaya başladı.O konuşunca sanki bir hipnoz etkisi yaratıyormuş gibi herkes sessiz sesiz dinlemeye devam etti.Tabi bunda erkeklerin bu profesörün güzelliğine hayran olmalarının ve onu kızdırmak istememelerin de etksi vardı..Ders yavaş bir ritimde monoton monoton devam etti.Öğrenciler zilin çaldığını duyduğunda sanki derinden bir uykudan uyanmış gibi ayıldılar.Profesör biraz içerlemiş gibi gözüktü.Ve sonra sınıfa iyi günler dileyerek hızlı adımlarla sınıfı terk etti..
Edit: Yazım hataların var ve noktalama işaretlerinin çoğuna uymamışsın. Yazım hatalarını söyleyecek olursak; -10 Swetlena ~ Svetlena konyla ~ konuyla etksi ~ etkisi Noktalama işaretlerine gelince... Üç noktayı iki nokta olarak göstermişsin. Noktalama işaretlerinden sonra boşluk bırakılır buna da dikkat etmemişsin -10. Renklerin fazla göz alıyor hem de hiç konuşma geçmemiş bu nedenle -5 puan. Rp'nin uzunluğu çok kısa -10 puan. Rp'me göre gitmemişsin bu nedenle -5 puan daha. Toplam puan:
60 = U ~ Barajdasın daha iyi Rpler yapmanı öneririm ^^ | |
| | | Norwen Jonathen Soulthen Baş Şifacı ~ Yaratıkların Yol Açtığı Yaralanmalar
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1001 Yaş : 34 Kan statüsü : P.B. Galleon : 11850 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: Geri: ~ Tüm Sınıflar Birinci Ortak Ders ~ Salı 11 Kas. 2008, 02:27 | |
| Beşinci dersin bitmesi her zaman için çok daha güzel bir şey olabilirdi, altıncı ders olmasaydı. Bu yüzden altıncı dersler Norwen'a göre hep dayanılması gereken son anlardı ve altıncı dersi de geride bırakan bir öğrenciden başka kimse daha çok gururlanamazdı. Sakin adımlarla koridora çıkan Norwen iyi kötü her öğrencinin hareketlerindeki yavaşlığı ve bezmişliği fark edebiliyordu. Kendisi de pek farklı değildi ve bu topluluğun bir parçası olmak Ravenclawlı çocuğu hiç rahatsız etmiyordu. Gerçi bu yorgun toplulukta yerinde olmayı istemediği pek çok öğrenci vardı; mesela Muggle'lar ile ilgili ve Norwen'ın asla ismini öğrenmeye gayret etmediği o derse girmek üzere olan öğrenciler gibi ya da son saatini cezaya kalarak geçiren öğrenciler gibi aynı zamanda. Şimdi gireceği ders astronomiydi ve okulda astronomi profesörünün yenilerden olduğu çoktan yayılmıştı bile. Bu da son ders için pek ağır bir dersin gelmediğinin habercisiydi. Bu düşünce Norwen'ın astronomi dersliği yolundayken içinin rahatlamasını sağlıyordu.
Astronomi dersliğine, ders zilinin derse girişi haber vermesinden önce varan Norwen sınıfa girmek üzereyken arkasından bir ses "Derse erken gelmek ve sen Norwen! Bu hiç de iyi şeylerin habercisi değil." dedi. Norwen sesin sahibini tayin edememenin verdiği şaşkınlıkla başını sesin geldiği yöne doğru çevirdi. Karşısında, Slytherinli ve aynı zamanda Norwen ile aynı dönemde okuyan Janis duruyordu, anlaşılan bu dersi ortak alıyorlardı. Kızın beyaza yakın saçları omuzlarına doğru bukle bukle düşüyor ve kocaman gri-mavi gözlerindeki alaycı ifade -ki Norwen bu ifadeyi çok sever- her zamanki gibi Ravenclawlı çocuğun üzerinde dolanıyordu. Cevabı pek geciktirmeyen Norwen omuz silktikten sonra "Beni bilirsin Jan, insanları şaşırtmayı severim." dedi ve bunu söylerken yüzündeki hiçbir mimik oynamasa da kıza bir şey ima ettiği çok açıktı. Ardından önde Norwen arka da Janis sınıfa girdiler ve Norwen kendisine kestirdiği sınıfın arkalarındaki yere doğru yönelirken Janis'in "Bilmem mi, hatta o kadar iyi bil..." gibi bir şeyler mırıldandığını işitti ve Slytherinli kızında kendi arkadaşlarının yanına gitmesiyle ayrıldılar.
Norwen sınıfın pek arka olmayan fakat kenarındaki yerine geçerken zilin çalmış ve hatta Profesörün sınıfı adımlamış olduğunu fark etti. Norwen daha ilk anda içeriye dalan sarışın kadının ne kadar hızlı olabileceğini anlamıştı; çünkü ders soluksuz bir şekilde hemen başladı. Profesörün kendisini tanıtmasını dinleyen Ravenclawlı çocuk aynı cümle içerisinde 'Eğlence ve Dersin' bir arada geçmesiyle başını onaylamayan bir şekilde iki yana salladı; fakat aynı anda kulağına arkadasında oturan ve kim olduklarını seslerinden anlayamadığı iki kızın konuşması takıldı. Yeni profesörün bir Ravenclaw mezunu olduğunu söylüyordu biri diğerine. Norwen, konuşmanın geri kalanıyla ilgilenmeden bakışlarını profesöre daha ciddi bir şekilde çevirdi. Beyaz tenli çocuk her şeyi kendine kolay kolay itiraf edemese de binasını sevdiği gerçeği itiraf ettikleri arasındaydı ve bu, Norwen'ın bu dersi daha ciddiye alması anlamına geliyordu. Tüm bunları düşünürken Norwen, düşüncelerinden kendisinin iki önünde oturan öğrencinin ayağa kalkıp adını söylemesiyle sıyrıldı. Anlaşılan Profesör bir tanışma faslı düzenliyordu ve sıranın Norwen'ı gelmesine de pek yoktu.
Öyle de oldu. Sıra bu hızlı derste çarçabuk Norwen'a gelmişti ve neredeyse hazırlıksız yakalanan Ravenclawlı çocuk ayağa kalkıp tek düze bir sesle "Norwen Jonathen Soulthen, 4. sınıf ve Ravenclaw öğrencisiyim" dedi ve arka sıralardan Janis'in yine bir şeyler mırıldandığını duyarak yerine oturdu. Dönüp kıza bakmayı ihmal etmeyen Norwen sadece o alaylı sırıtışla karşılaşacağını biliyordu üstelik. Tekrar önüne dönen Norwen bu sefer önünde nerden geldiğini bilmediği bir tomar dürbün buldu ve sadece bir saniyelik bir düşünme sürecinden sonra kendisine bir tanesini ayırıp önündekileri arkaya verdi. Normalde Astronomi dersleri kulelerde işlenirdi; fakat bu dürbünler yeni metodlardan biri olmalıydı herhalde. Daha iyi olup olmadığını Norwen tartışabilirdi ama daha az yorucu olduğu kesindi. Önünde duran dürbünü işlevini yerine getirmek üzere aldı ve daha önceki senelerde gördüklerini teleskopla netleştirme derdi olmamanın rahatlığı içinde Profesörün anlattıklarını dinlemeye koyuldu. Çevresindeki bazı öğrencilerin garip beğeni ünlemlerini ve hatta bazılarının kendilerine gezegen seçmelerini dahi duyuyordu. Profesör'ün son gezen olarak Neptün'den bahsetmesini biraz garipseyerek dinleyen Norwen çevresindekilerin duyamayacağı bir ses tonuyla kendi kendine "Plüton da bir aralar bu ailedeydi" dedi.
Biraz daha dürbünün içindeki alemi inceleyen Norwen o sırada Profesörün ödevlerden bahsettiğini fark etti ve bu onu dersin bittiğinin habercisi olması nedeniyle baya neşelendirdi. Dürbünü hızlıca indiren Norwen hızlı sırasında doğruldu ve tam o anda arka sıralardan kendi bulunduğu tarafa doğru gelen Janis'i gördü. Kendi dürbününü Profesörün sırasına bırakmak için seri adımlarla sınıf arşınlıyordu kız ve Norwen kız kendi yanından geçerken "Bunu da bırakabilir misin, Jan?" diye sorar sormaz dürbünün sertçe ellerinden Janis tarafından çekildiğini fark etti. Hiçbir şey demeden yoluna devam eden Janis'in ardından Norwen, kızın duyup duymadığına emin olmadığı bir tonla "Bunu 'tabi ki' olarak alıyorum" dedi ve ardından bir dersin daha son bulmasının verdiği zevk içinde sınıfı terk etti.
-Janis NPC'dir-
Edit: Rp güzel olmuş tebrikler. Pek hata göremedim fakat şu yeşil renklendirmeler aradan fazla belirgin olmuş -2 puan.
98 = O. Tebrikler ^^ | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12679 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: ~ Tüm Sınıflar Birinci Ortak Ders ~ Cuma 21 Kas. 2008, 20:09 | |
| Dersleri birbiri ardına giriyor. Bir diğerinden diğerine yetişmek için büyük çaba sarfediyordu. Her seferinde geride bir şeyler unutarak aceleyle çıktığı derse bir daha girip çantasına koymadığını parşömenini aldı. Ne kadar garipti. Eskiden en küçük bir ayrıntıyı unutmayan bu kız artık her şeyi unutur hale gelmişti. En sonunda cübbesinin içine hatırlatmak için yazdığı ders programını aldı ve 6. dersinin geçen sene çok severek dinlediği ve değişik katılımlarla dikkat çektiği astronomi dersi olduğunu anladı. Hızla bu dersliğin olduğu koridorlardan geçmeye başlamıştı; fakat etrafında ki herkes onu itileyip bir yerleye gitmeye çalıştığından içinden bu okulun neden gün geçtikçe çoğaldığını ve insanların ne kadar kabalaştığını anladığı için içinden küfürler savurmaya başlamıştı. Zil çalar çalmaz Nicole kapının önüne sapasağlim bir şekilde eriştiği için derin bir nefes alıyordu.
Sonra kapıyı açtı, içerde kimlerin olduğunu gördüğünde pek sevinmese de elinden gelecek bir şey yoktu. Bir kere bu dersi seviyordu ve ne olursa olsun katlanmak zorundaydı. Yeni Profesör'ün çok canayakın ve içten tavrıyla da çok istemediği sınıfa bile alışmıştı. En sonunda sıra prosedür gereği Profesör'e kendini tanıtmak olunca Nicole muzur ama uslu bir kız edasıyla " Nicole Marissa Magdelena, Geçen sene tutucu olarak Quditch'e girmiştim. Umarım arkadaşlarımız ve sizle iyi bir sene geçiririz." diyerek sonlandırmıştı sözlerini... Ondan sonra bir kaç kişi daha kendini bir kaç kısa ama içten cümleyle tanıttıktan sonra Profesör dersi anlatmaya başlamıştı. İlk konu Nicole'ü derinden etkileyen bir konuydu. "Gökyüzü" Nicole bir ara evine dürbün aldırmış ve durmadan gökyüzünü inceleyip onlarla ilgili kitapları okuyarak kendini geliştirmişti Profesör dürbünle kendinizi uzayda bulacaksınız dediği an Nicole bir an şaşalamıştı. Fakat küçükken teknolojinin bu kadar gelişmiş bir şekilde olmadığından böyle bir şekilde yararlanamamıştı. Ama şimdi yararlanabilip öğrendiklerine yeni yenilikler ekleyebilecekti. Dürübünler elden ele bir öğrenciden diğer öğrenciye geçiyordu. Sıra Nicole geldiğinden yeni geldiğini düşündüğü çocuk dürbünü ona vermişti. Nicole taktığı anda kendini bambaşka duygular içinde bir boşlukta hissedince gülümsemeye başlamıştı.
Profesör'ün ne kadar güzel değil mi deyişiyle bütün o içine düştüğü boşluk kaybolmuştu. "Çok garip" diyerek dürbünü çıkardı; fakat Profesör'ün takıp dinlemesi uyarısını algılayınca dürbünü tekrardan takıp o ıssız olan uzay alemini keşfetmeye koyuldu. Profesör anlatıyor Nicole dürbünün ardında ki diyarda bunları görmeye başlıyordu. Dersin bittiğini söyleyen sözünden sonra dürbünü çıkardı ve etrafına farklı bir dönemden buraya gelmiş gibi baktı. Sanki bir zaman dilimine gidip sonra yine gelmişti. Farklıydı bu his çok derinden ve içten olan bir farklılık. Dersin bittiğini anlatmak istercesine yanında ki çocuk hızla kalkınca "Hmm pardon, dalmışım da" diyerek kalkıp Profesör'e dürbünü vermek üzere onun oturduğu masanın oraya gitmeye başladı. Dürbünü verdikten sonra dersten memnun kaldığını belirtmek ve yeni gelen Profesör'e az da olsa destek olmak amacıyla "İyi günler, çok akıl almaz bir yolculuktu" diyerek sınıftan çıkıp biraz dinlenmek üzere Slyterin Ortak salonun yolunu tutmaya başladı. Artık diğer ders umurunda değildi. Yeteri kadar kendini hırpalamıştı. Diğer derse biraz geç kalıp sonunda özür dilese bile hiçbir şey olmazdı.
Edit: Rp hoşuma gitti fakat boyutta "11 size" kullanmalısın. Renk uyumu güzel. Betimlemeler biraz az olmuş. Rp biraz daha uzun olabilirdi. Noktalama hataların yok. Saydıklarımdan -10 puan kırıyorum.
90 = O. Devamını diliyorum rplerinin ^^ | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~ Tüm Sınıflar Birinci Ortak Ders ~ Salı 25 Kas. 2008, 22:50 | |
| Xenia sabah kalktğında gerçekten yorgundu ve geceden kalan uykusuzluğunu üstünden atamamıştı. Derse geç kalmamak içinde aceleyle kalkmıştı zaten. Yüzü gözü şişti. Fakat hala güzeldi. O yüzden biraz cürretkar da olsa pek bir serseri olarak derse girecekti. Yatağından çıkmak istememişti fakat eli mahkumdu. Hıza çıkıp giyinmişti ve bir şeyler atıştırmaya vakit bulamadığından hızla yatakhaneden çıkmıştı. Ortak salondan geçerken ortadan duran sehpanın üzerinde ders çalışırken unuttuğu kağıtları fark etti. Baktığında ise dünden kalma olduklarını fark etti. Bunları burada bırakıp yatağa gidecek kadar sorumsuz olduğu için kendinden utandı fakat bunu belli etmeyerek kağıtları hemen toplayıp, çantasına tepiştirdi. Sonra gören var mı diye etrafı biraz kolaçan ettikten sonra gönül rahatlığıyla sehpanın yakınından uzaklaşmaya başladı. Refleks olarak elini kolundaki saate götürdü ve geç kalmak üzere olduğunu hatırladı. Çantasının kayışını sıkıca tuttu ve ufak ufak koşmaya başladı.
Koridorda yürürken hiç kimseye dikkat etmiyord. En sonunda birne çarptı ve onun çantasındaki kitapların dökülmesine neden oldu. Hemen kitapları toplamasına yardımcı oldu ve uzun uzun bakıp: " Affedersin, gerçekten bilerek yapmadım. Astronomi dersine yetişmeliyim. Biliyorsun yeni profesör. " dedi ve gülümsedi. Fakat ders programından haberi de yoktu. Hemen elini cebine daldırdı ve baktı. Olmaz, Astronomi lk ders değildi, 6. dersti. Kendi kendine lanetler okuyarak yavaşları ve yukarı çıkmak yerine aşağıya inmeye başladı. En alt kata indiğinde Büyük Salon'a girdi ve orada bir şeyler atıştırdı. Sonra tekrar Gryffindor Ortak Salonu'na çıktı ve orada biraz oturarak dinlendi. Daha doğrusu uyukladı. Kafasını toplamak istiyordu. Astronomi'den az çok anlıyordu ama derste pasif kalmak istemiyordu. Onun için kendini dinç hissetmeye başladığında biraz hakkıdna bilgi edinmek için kitaotan birkaç böümü okudu. En sonunda saatin geldiğini gördü ve tekrar çantasına yerleştirdi kitapları. Daha vakti vardı. O yüzden aceleye gerek duymuyordu. Sakin adımlarla kalktı ve Ortak Salon'dan çıktı.
Yavaş yavaş ilerlerken bir yandan da yanından geçen insanlara bakıyordu. Bu okul ne kadar kalabalıktı böyle! Her tipten, her halden insanı vardı. Kısa, uzun, yakışıklı, çirkin, sarışın, esmer, kumral, hepsi... Fakat sonra anladı ki herkesin karakteri görünüşleri kadar farklıydı. Bir Ravencaw kızı elinde kitaplarıyla sessizce yürürken, bir Slytherin çocuğu kendinden alt sınıf bir Hufflepuff'ı altına almış ondan hırsını çıkartıyordu. Bir Gyrffindor ise Hufflepuff'lı ufak çocuğu kurtarmaya çalışıyordu. Bu manzarayı görünce Xenia bir çok ruh haline kapıldı. Sinirlendi, duygulandı, üzüldü; bunlar sadece bazılarıydı. Yine de elinden hiçbir şey gelmeyeceğini anlayınca sessizliğine küstü ve yavaş adımlarını merdivenlere çevirdi. Bu uyuşukluğu yüzünden -erken çıksa da- geç kalacaktı sınıfa. Bunu fark ettiğinde merdivenleri ikişer ikişer çıktı ve en sonunda sınıfa ulaştı. Biraz havasız kalmıştı fakat serindi. Xenia burada olduğu zaman hep zor nefes alıyordu. Yeni bir korkusunu fark etmişti işte; yükseklik. Sınıfın içine girdi ve profesörün gelmesini beklemeye başladı. Herkes gürültü ve şamata yapıyordu. En sonunda profesör sınıftan içeri adımını attı. İlk olarak: “ Herkese tünaydın. Bugün ilk dersimizi işleyeceğiz. İşlediğimiz derslerin elimden geldiğince eğlenceli olmasını sağlaycağım. Bilirsiniz pek sevilmez Astronomi gibi dersler, fakat benim de yardımımla seveceğinize eminim. Öncelikle adım Svetléna Rosselyn Widmore. Geçen seneki profesörünüz okulumuzdan ayrıldığı için bu görev bana verilmiş bulunmakta. Eğlenceli dersler işleyeceğimize eminim. Hafızam iyi değildir adlarınızı şimdi söyleseniz bile aklımda tutamam. Fakat bir yerden başlamak en iyisi,” dedi ve bir an duraksadı. Xenia'nın düşüncesine göre geyet iyi başlamıştı dersi anlatmaya. En yakın öğernciyi gösterdi ve kısaca: “ ...sen başla. ” dedi. Xenia kendini bir an için o çocuk yerine koydu. Büyük ihtimalle kekelerdi. O yüzden ortalarda olduğu için dua etti. Kısa kısa tanıtmalarla yavaş yavaş sra Xenia'ya geldi. Xenia heyecanını hemen yendi ve sakince: " Xenia Olivia Steel. Gyrffindor 3. sınıf öğrencisiyim. Adlarımın kafiyeli olduğunun farkındayım. " dedi ve yerine oturdu. Bu kadar sakin ve cürretkar cümleler kurduğuna inanamıyordu. Yinede hoş bir konuşmaydı. Kısa birkaç bilgi verdi gökyüzü hakkında. İşleyecekleri ilk konu gökyüzüydü. Bu konu hoşuna gitmişti. Ne de olsa bilinmezlikler yatıyordu gökyüzünde. Herkes dürbünlerle gökyüzüne baktılar. Daha sonra profesör Widmore: “ Şimdi gezegenleri tanıyalım ilk olarak. Güneşi hepiniz bilirsiniz zaten. Büyük, ulu güneş… Her şeye hayat verir değil mi? O olmadan yaşayamaz saniyeler içinde donar, yitip gideriz… Güneşin hemen arkasındaki gezegen Merkür’dür sevgili öğrenciler. Ne kadar küçük değil mi? Hem de güneşe yakınlığına bakılırsa yaşamamız mümkün değil. Hemen ardından Venüs geliyor. Venüs hakkında bilmeniz gereken en önemli ayrıntı tüm gezegenlerin aksine tersine dönmesidir. Roma Astrolojisinde Lucifer olarak anılıyor. Ah ve işte dünyamız… Ne kadar güzel değil mi? Bir misketi andırıyor. Yaşamın olduğu tek gezegendir bunu unutmayın. Ve sırada kızıl gezegen var. En sevdiğim gezegenlerden biridir Mars. Bulutsuz havalarda teleskop ile kızıllığı görülebilen bir gezegendir. Marstan hemen sonra Jüpiter gelir. Ne büyük bir ihtişamı var değil mi? Gezegenler arasında en büyük olanıdır. Büyük ölçüde hidrojen ve helyumdan oluşur bu nedenle gaz devleri sınıfına sokabiliriz bu gezegeni. Ahh… İşte benim en sevdiğim gezegen. Satürn… Büyüklük açısından bakıldığında ikinci büyük gezegendir. Ardından Uranüs gelir bir denizi andıran gezegen. Adını gökyüzü tanrısından almıştır. Gaz devleri arasındadır. Ve son olarak Neptün… Güneşe yakınlıkta en son olduğu için henüz kesin bir bilgi edinilemedi bu gezegen hakkında. Fakat gaz devleri arasında olduğunu biliyoruz. Her neyse… Bu günlük bu kadar yeter sanıyorum. Ödevleriniz ödev panosuna asılacak, yapmamazlık etmeyin. İyi bir gün geçirmeniz dileği ile… Ha, unutmadan dürbünlerinizi masama getirin lütfen. ” dedi ve ders bitti. Xenia hızla eşyalarını toparladı ve çantasına koydu. Dürbünü eline aldı ve yavaş adımlarla profesörün masasına yaklaşmaya başladı. Dürbünü masasına bırkatı ve sınıfın kapısına yaklaştı. Daha sonra iç çekerek sınıftan ayrıldı.
Edit: Renk uyumu hoşuma gitmedi açıkcası. Başkalarının konuşmalarıyla kendi konuşmalarının rengini ayırmışsın fakat koyu renkler kullanmışsın. Betimlemelere pek yer vermiyorsun. -10 puan kırıyorum tüm bunlardan.
90 = O. Tebrikler ^^
|
| | | Crestencia Ethél Fletcher Yazar ~ Vampir
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 702 Yaş : 29 Kan statüsü : Kanının statüsü hakkında hiçbir fikri yok. Fakat damarlarında lanetli kanın aktığına inanıyor. Galleon : 11815 Ekspresso Puanı : 16 Kayıt tarihi : 12/11/08
| Konu: Geri: ~ Tüm Sınıflar Birinci Ortak Ders ~ Salı 25 Kas. 2008, 22:59 | |
| -“İşte böyle bir kızsın sen Silvia. Sırf kendini düşünen bencil bir aptalın tekisin! Her konuda üste çıkma isteğinden ve yalancılığından vazgeçmezsen sanırım arkadaşlığımıza son vermek zorunda kalacağım.”
Yanından hışımla kalkıp, kapıyı sınıftakilere aldırmadan hırsla kapatan Audrey’nin ardından bakarken mavi gözleri hafiften büyümüştü ağlamak üzere olduğu zamanlarda olduğu gibi. Tüy kalemlerini ve kapağı açılmış hokkasını toplarken yaptığı basit bir hareketin, belki de ona basit gelen bir hareketin Audrey’yi bu kadar üzeceğini kim bilebilirdi ki? Yaptığı şey yanlızca Audrey’nin aldığı notlara bakarken gözlerini hafifçe açarak “Tanrım Audrey, Karanlık Sanatlara Karşı Savunmadan bu kadar düşük bir not aldığına inanamıyorum! Geçen ki sınavdan “B” almıştım senin notların ise…” demekti. “F” alması Silvia’nın suçu değildi ya… Yaptığı şeyin farkında olmadan mürekkebe bulanmış parmaklarını yüzüne götürdü usulca. Persy’den sonra neredeyse en iyi arkadaşını kaybetmek üzereydi şimdi. Kalkmış kaşlarıyla ve ilk olarak profesörün ardından da Audrey’nin çıktığı kapıya baktı. Acaba diğerleri duymuş muydu? Utancın ve üzüntünün gözyaşları yanaklarından süzülürken Silvia, Audrey’nin arkasından gidip gitmemek konusunda kararsızdı. Davranışlarıyla onu üzüyorsa, onun hayatından gitmeliydi belki de. Yalnızlığın küçük demetleri kalbine tekrar çökerken çantasına en son olarak parşömenlerini tıktı ve derslikten çıktı. Suratına bakıp gülen insanlar onun hayali miydi yoksa gerçekten de hepsi ona gülüyor muydu? Kaşları hafifçe çatılmış bir şekilde hala mürekkepli olan ellerini beline koyarak durdu. Öfke ve sinirliliğin verdiği katlanamaz duygu ile çantasını yere bırakarak içinden bir ayna ve onu korumak için dışına sarılmış, ders programının olduğu parşömeni çıkardı. Aynayı aldı ve kızarmış gözlerini görmeyi umut ettiği yüzüne götürdü. “Ah kahretsin! Yine ellerimi yüzüme sürmüşüm.” Hafif bir tıslama ile kendini derse geç kalma olasılığını umursamadan kızlar tuvaletine attı. Yüzünü iyice yıkadıktan sonra ders programının yazılı olduğu kâğıdı tekrar çıkardı. Gelecek ders Astronomiydi. “Umm, nefis.” diye mırıldandı ve derse geç kalmamış olmayı umarak koridorlara attı tekrardan kendini. Bazısının en sevmediği ders olan Astronomi, Silvia’nın neredeyse en sevdiği derslerden biriydi. Gökyüzünün gizemli dünyasında dolaşıp, geleceği öğrenmek her zaman bir arzusuydu onun. Gelecek… Minik, mavi gözlerinin geleceği düşünürken aldığı şuhlu gözlerle Astronomi Dersliğine girerken artık yüzünün temiz olduğunu bilmesinin verdiği rahatlıkla henüz dolmamış olan bir sıraya kuruldu. Gürültülü sınıfın yarattığı şamatayla birlikte kısılan gözleri ve büzülen dudaklarıyla profesörün içeri girmesini izledi. Profesör Lucas ile karşılaşmayı umarken, kapıdan giren kadının masaya doğru ilerlemesinin verdiği şaşkınlıkla ayağa kalktı Silvia. Yeni bir profesör daha… Gözlerini kısarak kadını süzdü. Bir Astronomi profesörü için oldukça güzeldi. Yerine oturdu ve çeşitli değerlendirmeler yapmaya başladı onun odada volta atmasını izlerken. Derin düşüncelerin içinde gezinirken yeni profesörün konuşmaya başladığını duydu uzaklardan. Svetléna Rosselyn Widmore. Oldukça hoş bir isimdi. Kadını bu sefer beğeniyle süzdü. Bir öğrenciyi işaret ederek kendini tanıtmaya başlamasını söylediğinde profesör, ancak geri gelebildi dünyaya Silvia. Kendine sıra geldiğinde küçük kız ayağa kalktı ve “Silvia Olympé Lizzie Farquat. Ravenclaw, 4. sınıf.” dedi oldukça duygusuz bir ses ile. Herkes kendini tanıtmasını bitirdiğinde profesör tekrar konuşmaya başladı. Silvia profesörün dersi anlatışını duymak için kulak kabarttı söylediklerine. Profesörün konuşmasını dinlerken eli hızla notlar alıyordu parşömene.
Uçsuz bucaksız bir boşluktur gök küre. Bu boşlukta; yıldızlar, gezegenler, asit taşları, gök taşları ve değişik cisimler bulunur. Bu saydıklarımı inceleyen bilim dalına da astronomi denir.
Kısa ve öz sözlerdi bunlar. Profesör birkaç şey daha ekledikten sonra birkaç dürbünün dağıtılmasını istedi. Silvia ona gelen dürbünü eline aldı ve gözlerine dayadı. Başka bir dünyaya girmiş gibi hissetti kendini… Öylesine güzel bir manzaraydı ki… Çeşit çeşit gezegenler ve kayan şeritler… Dürbünleri gözlerine öylesine çok yapıştırmıştı ki derisi sızlıyordu. Derisinin acısını hissetmiyordu şimdilik. "Umarım kanamazlar." diye düşünmekten kendini alamadı Silvia. Profesörün dediklerini not almaya çalışırken hafif bir tebessüm vardı yüzünde.
Güneş enerji kaynağı… Merkür en küçük gezegenlerden… Venüs tüm gezegenlerin döndüğü yönün aksine döner… Dünya yaşam olan tek gezegen… Mars kızıl gezegen… Jüpiter en büyük gezegen… Satürn en büyük ikinci gezegen… Uranüs gaz devleri arasında… Neptün hakkında pek bir bilgi yok…
Profesörün yanında belirmesine dek doya doya bakmıştı o görüntüye… Neden Astronomiyi sevdiğini anlayabiliyordu şimdi. Saçlarını gerisine atarak, eşyalarını toparladı ve sınıftan çıkmak üzere yeltendi. Bu sefer yüzünde mürekkep olmadığı için mutluydu.
Edit: Renk uymu dışında güzel bir Rp. -5 puan. Alınan not:
95 puan = O ~ Tebrik ederim ^^
Not: Silvia ikinci karakterim olduğu için Rpsini Norwen Jonathen Soulthen adlı üyeye yorumlatmış bulunmaktayım. Bir haksızlık olduğunun düşünülmesini istemem ^^ | |
| | | Christian Dayrnt Black Britanya ve İrlanda Qudditch Karargahı Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1281 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12314 Ekspresso Puanı : 4 Kayıt tarihi : 28/01/08
| Konu: Geri: ~ Tüm Sınıflar Birinci Ortak Ders ~ Çarş. 26 Kas. 2008, 20:17 | |
| Güzel bir gün geçirmiş sayılırdı. Bu gün girdiği 3 veya dördüncü ders olacaktı. Diğerlerini Göl Kenarı'nda ve Fısıldayan Ağaç Korosu'nda kaynatmıştı. Bu gireceği dersten ise pek sıkıntılı değildi. Astronomi güzel bir bilim dalıydı. Dayrnt'ında bir problemi olmadığı için gerçekten güzel dersler işleniyordu. Şimdi ise -bir şeyler atıştırdıktan sonra- merdivenleri tırmanmaya başladı. Bir tane kız -Dayrnt binasını görememişti- ona göz kırptı. Dayrnt ise sadece " Pöhh! " demekle yetindi ve yüzünü ekşitti. Kız utanmış ve mahçup olmuş bir şekilde uzaklaştı. Dayrnt artık eski sevgilisine kavuşmuştu, sorun yoktu.
Merdivenlerin sonuna gelince sınıfın kapısından içeriye bir göz attı. Hemen içeeri girdi. İçeride birkaç tanıdık vardı. Sadece Hufflepuff'ın sınıf başkanı olarak tanıdığı bir kız, kendine Ölüm Yiyen diyen bir Gryffindor'lu çömez, Nicole -yetişmesine şaşmıştı-, Koro'nun orda gördüğü ve nefret etmeye başladığı Ravenclaw'lı yakışıklı çocuk, değer verdiği bir Ravenclaw'lı olan Silvia ve bu aralar gözüne gözükmeyen ve giderek çirkinleşmeye başlayan bir Gryffindor'lu kız. Eskiden parlak sarı saçları ilgisine çekmesine rağmen artık o da gitmişti. Şimdi ancak onu hizmetçi olarak alırdı fakat çalışkan bir kıza benziyordu. Ama cesareti kadar üatün bir çalışkanlığı yoktu. Yoksa Gryffindor'da işi neydi ki?
Yaın sıralardan birine oturdu. Nicole'e selam vermek için sürekli ona bakmasını bekliyordu fakat bakmayacağını fark etti. Daha sonra Silvia'ya döndü ve ondan yanıt beklemeye başladı. Fakat tık çıkmayınca artık -adını Norwen olarak hatırladığı ezik- Ravenclaw'lı çocuğa döndü ve ona pis pis bakmaya başladı. Fakat üstünde bir görünmezlik pelerini varmışçasına kimse ona bakmıyordu. En sonunda sinirlenmeye başladığını hissetti ve bakışlarını tahtaya çevirdi. Profesör'ün gelmesini çok istemeye başlamıştı artık. Yoksa sıkılacak ve derse olan ufacık ilgisi de azalacaktı. Son ders olması zaten ilgisinin sönmesine neden olmuştu fakat sönmemesi için elinden geleni yapıyordu zavallı.
Bir öğrenci içeriye girerken kapıyı kapattı ve Dayrnt;'ın tüm dikkati kapıya yöneldi. Bir ara kapı aralandı ve biri içeriye göz gezdirdi. Büyük ihtimalle yeni profesör oldupunu düşündü. Şu Hogwarts'da hep profesörler değişiyordu. Eskilerden hep az prfesör kalmıştı. En sonunda profesör içeriye girdi ve konuşmaya başladı. “ Herkese tünaydın. Bugün ilk dersimizi işleyeceğiz. İşlediğimiz derslerin elimden geldiğince eğlenceli olmasını sağlaycağım. Bilirsiniz pek sevilmez Astronomi gibi dersler - bazı öğrencilerin onaylar bir biçimde kafa salladığını gördü - fakat benim de yardımımla seveceğinize eminiö. Öncelikle adım Svetléna Rosselyn Widmore. Geçen seneki profesörünüz okulumuzdan ayrıldığı için bu görev bana verilmiş bulunmakta. Eğlenceli dersler işleyeceğimize eminim. Hafızam iyi değildir adlarınızı şimdi söyleseniz bile aklımda tutamam. Fakat bir yerden başlamak en iyisi, ” dedi ve biraz durakladı. Fena bir profesör değildi. Üstelik güzeldi de. Dersi de hoştu. Büyük ihtimalle kişiliği de Dayrnt'a yakın gelmişti. İşte sonunda -eskiden beri anca- kafa dengi bir profesör bulmuştu ve bir şeyler öğreneceğine kendini inandırmıştı. Yalnız tanıtma bölümleri hiç hoşun gitmezdi. Yinede elinden geleni ardına koymayacaktı, öyle umuyordu. “ ...sen başla! ” dedi ve eliyle bir çocuğu gösterdi.
En sonunda sıra Dayrnt'a gelmişti. Gayet düzgünce giyindiği için hiç üstünü toparlama zahmetine girmedi. Sadece ayağa kalktı ve profesöre gülümsedi. Sonra kendinden bahsetmek için konuya girdi. " Ben Dayrnt Bill BLACK. Son senemi okuyorum - yani 7. sınıfım. Dersinize ufakta olsa bir ilgim var. Geçen sene sınıfımın çok başarılı bir Vurucu'suydum. Bu sene ise anca yedeklere seçilebildim. Bu arada -her zaman söylediğim gibi- ' Ön yargısız bir BLACK'im. ' bunu unutmayın! " dedi ve göz kırptı. Çok samimi bir cevap vermişti fakat hiç pişman değildi. En azından içten konuşmuştu. Hele en son unda göz kırpması... gerçekten alışkanlık olup çıkmıştı bu Dayrnt'da. O yüzden bir hata yapmamış gibi etrafındaki konuşanları izlemeyi sürdürdü.
Biraz sonra herkes kendini tanıtmıştı ve profesör herkese bir dürbün verdi. Dürbünlerden bakınca gökyüzünü çok iyi görebilecektik. Dayrnt hemen eline aldı ve dürbünü gözüne götürdü. Gerçekten ço khoş görüntüler vardı. Kendi kendine mırıldanan ve hayretlere düşenlere bakmak için gözlerini bir an dürbünden ayırdı ve sonra gülümsedi ve kapasını geri çevirdi. Gerçekten güzel bir görüntüydü. Profesör'ün dersi eğlenceliydi. “ Şimdi gezegenleri tanıyalım ilk olarak. Güneşi hepiniz bilirsiniz zaten. Büyük, ulu güneş… Her şeye hayat verir değil mi? O olmadan yaşayamaz saniyeler içinde donar, yitip gideriz… Güneşin hemen arkasındaki gezegen Merkür’dür sevgili öğrenciler. Ne kadar küçük değil mi? Hem de güneşe yakınlığına bakılırsa yaşamamız mümkün değil. Hemen ardından Venüs geliyor. Venüs hakkında bilmeniz gereken en önemli ayrıntı tüm gezegenlerin aksine tersine dönmesidir. Roma Astrolojisinde Lucifer olarak anılıyor. Ah ve işte dünyamız… Ne kadar güzel değil mi? Bir misketi andırıyor. Yaşamın olduğu tek gezegendir bunu unutmayın. Ve sırada kızıl gezegen var. En sevdiğim gezegenlerden biridir Mars. Bulutsuz havalarda teleskop ile kızıllığı görülebilen bir gezegendir. Marstan hemen sonra Jüpiter gelir. Ne büyük bir ihtişamı var değil mi? Gezegenler arasında en büyük olanıdır. Büyük ölçüde hidrojen ve helyumdan oluşur bu nedenle gaz devleri sınıfına sokabiliriz bu gezegeni. Ahh… İşte benim en sevdiğim gezegen. Satürn… Büyüklük açısından bakıldığında ikinci büyük gezegendir. Ardından Uranüs gelir bir denizi andıran gezegen. Adını gökyüzü tanrısından almıştır. Gaz devleri arasındadır. Ve son olarak Neptün… Güneşe yakınlıkta en son olduğu için henüz kesin bir bilgi edinilemedi bu gezegen hakkında. Fakat gaz devleri arasında olduğunu biliyoruz. Her neyse… Bu günlük bu kadar yeter sanıyorum. Ödevleriniz ödev panosuna asılacak, yapmamazlık etmeyin. İyi bir gün geçirmeniz dileği ile… Ha, unutmadan dürbünlerinizi masama getirin lütfen. ” dedi profesör. Dayrnt bir an şok geçiriyormuş gibi hissetti kendini. Nedense çok güzel konuşmuştu. Bir kerede bu kadar uzun bir konuşma yapması daha çok etkilemişti Dayrnt'ı. Çantasına eşyaları tıkıştırdı ve dürbünü dkkatle profesörün masasına bırkatı. Sonra profesöre döndü ve: " Tekrar görüşmek üzere Profesör Widmore, Sihirli günler. " dedi ve düşünceli düşünceli sınıftan ayrıldı. Ders süperdi fakat.
Edit: Renk uyumu hoşuma gitmedi açıkcası. Başkalarının konuşmalarıyla kendi konuşmalarının rengini ayırmışsın fakat açık mavi biraz fazla parlamış grinin yanında. Bazı söylediklerinin altını çizmende de hoş durmamış. Betimlemelere pek yer vermiyorsun gibi geldi bana. -10 puan kırıyorum tüm bunlardan ^^
90 = O. Tebrikler ^^ | |
| | | | ~ Tüm Sınıflar Birinci Ortak Ders ~ | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |